TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NETİCE HÜSUNET VE HASAN HÜSUNET BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/15852)
|
|
Karar Tarihi: 23/3/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucular
|
:
|
1. Netice
HÜSUNET
|
|
|
2. Hasan
HÜSUNET
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; içindeki eşyaları ile birlikte evlerinin 1994
yılında yakılması nedeniyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yaptıkları
talebin, birinci başvurucunun adına kayıtlı gayrimenkul kaydının bulunmadığı,
ikinci başvurucunun terör örgütüne yardım ve yataklık suçundan mahkûm olduğu
gerekçesiyle reddedilmesi, bu işleme karşı açılmış olan davaya ilişkin
yargılamada ve Zarar Tespit Komisyonu incelemesi aşamasında tanık deliline
başvurulmaması, yeterli inceleme ve araştırma yapılmaması nedenleriyle mülkiyet
hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 30/9/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyonlara sunulmuştur.
4. Komisyonlarca 25/5/2015 ve 29/5/2015 tarihlerinde
başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına
karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Anayasa Mahkemesi tarafından 01/07/2015 tarihinde konu
yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/15869 numaralı bireysel başvuru
dosyasının 2014/15852 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine,
2014/15869 numaralı bireysel başvuru dosyasının kapatılmasına, incelemenin
2014/15852 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar
verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
8. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Eş olan başvurucular Diyarbakır ili Silvan ilçesi Heybelikonak köyünde bulunan evlerinin, içindeki eşyalarla
birlikte güvenlik güçleri tarafından 1994 yılında yakıldığını iddia
etmişlerdir.
10. Diyarbakır 4 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 17/12/1996
tarihli ve E.1994/524, K.1996/483 sayılı kararı ile başvurucu Hasan Hüsunet, PKK terör örgütünün hâl ve sıfatını bilerek örgüte
yardım ve yataklık yapması nedeniyle 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk
Ceza Kanunu'nun 169. maddesi ile 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu'nun 5. maddesi gereğince 3 yıl 9 ay hapis cezası ile
cezalandırılmıştır.
11. Başvurucular 26/7/2005 tarihinde, 5233 sayılı Kanun
kapsamına giren zararlarının karşılanması talebiyle Diyarbakır Valiliği Zarar
Tespit Komisyonuna (Komisyon) başvurmuşlardır.
12. Başvuru kapsamında 6/3/2006 tarihinde gerçekleştirilen keşif
işleminde başvurucuların 15.443 TL bina zararının bulunduğu tespit edilmiş,
başvurucu Hasan Hüsunet'in terör örgütüne yardım ve
yataklık suçundan almış olduğu cezanın infaz edildiği ancak şahsın sabıka
kaydında ya da jandarmanın göndermiş olduğu belgeler arasında bu hususa dair
bilginin yer almadığı tutanağa bağlanmıştır.
13. Komisyon 7/9/2007 tarihli ve 2007/3-3991 sayılı kararında,
başvurucu Hasan Hüsunet'in terör örgütüne yardım ve
yataklık suçundan mahkûm edildiğinin tespit edilmesi nedeniyle başvurunun 5233
sayılı Kanun kapsamına girmediğinden bahisle talebin reddine karar vermiştir.
14. Başvurucular tarafından belirtilen ret işlemi aleyhine
açılan iptal davasında Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 25/12/2008 tarihli ve
E.2008/1286, K.2008/2369 sayılı kararında dava konusu işlemin iptaline karar
verilmiştir. İlgili gerekçe şöyledir:
"...5233 sayılı Kanun uyarınca yapılan
başvurunun davacılar Hasan Hüsunet ve Netice Hüsunet (karı-koca) adına yapıldığı, ancak yapılan keşifte
karı adına herhangi bir tespit ve araştırma yapılmadığı, sadece koca yönünden
araştırma ve tespit yapılıp kocanın terör örgütüne yardım ve yataklık etmek
suçundan mahkûmiyeti nedeniyle başvurunun tamamen reddedildiği görülmüştür.
Öte yandan, davacılara ait evin güvenlik
güçleri tarafından yakıldığı iddiasıyla ilgili köylülerden alınacak ifadeler ve
olay tutanağı gibi belgelerle somut olarak evin kim tarafından ve nasıl
yakıldığını ortaya koyacak araştırma yapılması da gerekmektedir..."
15. İlk Derece Mahkemesinin iptal kararı akabinde Komisyon
tarafından yapılan yeniden inceleme üzerine 10/9/2009 tarihli ve 2009/3-8122
sayılı Komisyon kararında, Silvan Kaymakamlığı Tapu Sicil Müdürlüğünün 2/9/2009
tarihli yazıları ile başvurucu Netice Hüsunet adına
tapulu gayrimenkul kaydına rastlanmadığı tespit edildiğinden talebin reddine
karar verilmiştir.
16. Davalı idarenin temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 13/3/2012 tarihli ve E.2011/6309, K.2012/1036 sayılı ilamı ile
Komisyonca 6/3/2006 tarihinde mahallînde yapılan keşifte başvuruda belirtilen
mal varlığının Heybelikonak köyü Kuruçayır
mezrasında olduğunun ve Hasan Hüsunet'e ait olarak
tespit edildiği, Kuruçayır mezrası terör nedeniyle
tamamen boşaltılan yerlerden olmakla birlikte başvurucu Hasan Hüsunet'in terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan
mahkûmiyetinin olması nedeniyle 5233 sayılı Kanun'dan yararlanma imkânının
bulunmadığı, eşi Netice Hüsunet'e ait ayrı bir mal
varlığının ise tespit edilemediği gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararının
bozulmasına karar verilmiştir.
17. Başvurucuların karar düzeltme istemi aynı Dairenin 5/3/2013
tarihli ve E.2012/9539, K.2013/1753 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
18. Danıştay bozma kararı doğrultusunda değerlendirme yapılarak
dava dosyasının yeniden incelenmesi suretiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin
13/9/2013 tarihli ve E.2013/2576, K.2013/976 sayılı kararı ile dava konusu
işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar
verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...davacıların 5233 sayılı Kanun
kapsamında Heybelikonak Köyü'nde bulunan malvarlığına
ulaşamamalarından kaynaklanan zararlarının tazmini amacıyla başvuruda
bulundukları, bunun üzerine, Zarar Tespit Komisyonunca 06.03.2006 tarihinde
mahallinde yapılan keşifte, başvuruda belirtilen malvarlığının Heybelikonak Köyü, Kuruçayır
Mezrası'nda olduğu ve Hasan Hüsunet'e ait olduğunun
tespit edildiği, Kuruçayır Mezrası terör nedeniyle
tamamen boşaltılan yerleşim yerlerinden olmakla birlikte Hasan Hüsunet'in terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan
mahkûmiyetinin olması nedeniyle 5233 sayılı Kanundan faydalanma imkanının
olmadığı, Netice Hüsunet'e ait ayrı bir malvarlığının
ise tespit edilmediği gerekçesiyle talebin 07.09.2007 tarih ve 2007/3-3991
sayılı kararla reddedildiği ve bu kararın iptali istemiyle bakılan davanın
açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda davalı idarece de tespit altına
alındığı üzere davacılardan Hasan Hüsunet'in terör
örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan mahkûmiyetinin olması nedeniyle 5233
sayılı Kanundan faydalanma imkanının olmadığı, diğer davacı Netice Hüsunet yönünden ise ayrı bir malvarlığının tespit
edilemediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, 5233 sayılı Kanun hükümleri
uyarınca, davacıların uğradıklarını ileri sürdükleri zararların tazmininin
mümkün olmaması nedeniyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık
bulunmamaktadır..."
19. Başvurucuların temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 24/6/2014 tarihli ve E.2014/892, K.2014/5673 sayılı ilamı ile hükmün
onanmasına karar verilmiştir. Onama kararı 2/9/2014 tarihinde başvuruculara
tebliğ edilmiştir.
20. Başvurucular 30/9/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
21. 5233 sayılı Kanun’un 1., 4., 6. ve geçici 1. maddeleri.
22. 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanun,3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve
4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel
kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması
hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsar.
Aşağıda belirtilen zararlar bu Kanunun kapsamı dışındadır:
...
f) 3713 sayılı Kanunun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamındaki
suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların bu
fiillerinden dolayı uğradığı zararlar..."
23. 5233 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla
karşılanabilecek zararlar şunlardır:
a) Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara
verilen her türlü zararlar. ...”
24. 5233 sayılı Kanun’un 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“7 nci maddede
belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki
bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin
aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde
bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun
biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile
belirlenir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
26. Başvurucular; Diyarbakır ili Silvan ilçesi Heybelikonak köyünde bulunan evlerinin -içindeki eşyaları
ile- güvenlik güçleri tarafından 1994 yılında yakıldığını, başvurucu Netice Hüsunet'in ev eşyalarını kurtarmaya çalışırken düşük
yaparak yedi aylık bebeğini kaybettiğini, 5233 sayılı Kanun kapsamında
yaptıkları müracaatlarının başvurucu Hasan Hüsunet'in
terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçundan mahkûm edilmesi, başvurucu
Netice Hüsunet'in ise adına kayıtlı gayrimenkul
bulunmadığı gerekçeleriyle reddedildiğini, Komisyonca yapılan inceleme
aşamasında ve ret işlemine karşı açtıkları davada yargılama aşamasında tanık
deliline ve diğer delillere başvurulmadığını, yeterli araştırma yapılmadığını
belirterek adil yargılanma hakları ile zararlarının karşılanmadığını belirterek
mülkiyet haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
B. Değerlendirme
27. Başvuru formları ve ekleri incelendiğinde başvurucuların
açtıkları davaların reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde
tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia ettikleri anlaşılmıştır. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucular, Mahkemece verilen ret kararları neticesinde evlerinin
eşyaları ile birlikte yakılması sonucu oluşan zararlarının karşılanmadığını
belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan mülkiyet haklarının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir. Anılan ihlal iddiaları, hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlali iddiasının incelenmesi sonucu verilen karara bağlı
olarak değerlendirileceğinden bu bağlamda inceleme yapılmıştır. Başvurucuların
ihlal iddiaları aşağıda başlıklar altında incelenmiştir:
1. Çelişmeli Yargılama ve
Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucular, tanık deliline ve diğer delillere
başvurulmaksızın Komisyon ve Derece Mahkemelerince taleplerinin reddine karar
verildiğini iddia etmişlerdir. Başvurucuların anılan iddialarının çelişmeli
yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri kapsamında incelenmesi uygun
görülmüştür.
29. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya
çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine
başvurulmalıdır (Selvi Ağgül
ve diğerleri, B. No: 2013/6201, 21/4/2016, § 33) .
30. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek,
B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
31. Başvuru konusu olayda başvurucuların Diyarbakır Valiliğine
verdikleri başvuru dilekçesi, dava dilekçesi, temyiz ve karar düzeltme
talepleri incelendiğinde 5233 sayılı Kanun'da yer alan açık hükme rağmen (bkz.
§ 24) başvurucuların talep ve davaları değerlendirilirken tanık dinletme
taleplerine ya da tanıklarının dinlenmediğine ilişkin herhangi bir iddia ileri
sürmedikleri, hangi delili hangi amaçlarla sunmak istediklerine dair herhangi
bir beyanda bulunmadıkları tespit edilmiştir. Ayrıca 6/3/2006 tarihli keşif
tutanağının (bkz. § 12) incelenmesinde ilgili tutanakta köy muhtarı S.B.nin, aza A.K.nın ve mahallî
bilirkişi N.B.nin imzalarının da yer aldığı,
değerlendirmelerin hiçbir aşamasında başvurucuların bu tutanağa ya da imzalara
ilişkin herhangi bir ihtirazı kayıt koymadıkları, itirazda bulunmadıkları
anlaşılmıştır. Bu bakımdan başvurucuların iddialarının Anayasa Mahkemesince
incelenmesi bireysel başvurunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir.
32. Açıklanan nedenlerle çelişmeli yargılama ve silahların
eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği iddialarının başvuru yolları usulüne uygun
şekilde tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Başvurucu Hasan Hüsunet'in Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, başvuru ve davasının terör örgütüne yardım ve
yataklık suçundan mahkûmiyetinin bulunması gerekçe gösterilerek reddedilmesi
sonucunda evinin -eşyaları ile - güvenlik güçleri tarafından yakılması sonucu
oluşan zararlarının karşılanmaması neticesinde mülkiyet hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
34. Başvurucunun yakma eyleminin güvenlik güçleri tarafından
gerçekleştirildiğine ilişkin iddiası kendisinin soyut beyanına dayalı
olduğundan başvurucu bu konuda herhangi bir belge sunmadığı, adli yahut idari
herhangi bir soruşturma başlatılmasına ilişkin şikâyette bulunduğuna ilişkin
herhangi bir beyanda da bulunmadığından bu iddia yönünden ayrıca inceleme
yapılmasına gerek görülmemiştir.
35. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda benzer
nitelikteki ihlal iddiaları daha önce bireysel başvuruya konu olmuş ve Anayasa
Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarında, kanun koyucunun hukuki ve teknik
izaha girmeksizin genel olarak yardım ve yataklık suçu işleyen kişiler ile
terör suçundan mahkûm olan kişileri bu Kanun hükümlerinden faydalandırmamayı
amaçladığı, 5233 sayılı Kanun'un özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgelerinde gerçekleşen terör olayları nedeniyle zarar gören kişilerin hem
günümüz hem de geçmiş itibarıyla uğradıkları zararların karşılanmasını
amaçladığı, Kanun'un sadece mağdur olan kişilerin bu mağduriyetlerinin
giderilmesi yolunda uygulanması gerektiği, terör örgütüne yardım ve yataklıktan
hüküm giymiş kişilerin bu şekilde terör örgütünün gelişmesine ve büyümesine
sebebiyet verdiklerinin tartışmasız olduğu, aynı kişilerin büyümesine yardımda
bulundukları, terör ve terör örgütü sempatizanı olduğu ortaya çıkan kişilere
devlet tarafından tazminat ödenmesinin Kanun'un amacına aykırılık teşkil ettiği
gerekçesi ile 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinin Kanun'un kapsamını belirttiği,
aynı maddenin (f) bendinde de 3713 sayılı Kanun'un 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamındaki
suçlar ile terör olaylarında yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların bu
fiillerinden dolayı uğradığı zararların 5233 sayılı Kanun'un kapsamı dışında
kaldığının kurala bağlandığı gerekçesi ile verilen İlk Derece Mahkemesi
kararlarında bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik
bulunmadığı sonucuna ulaşılmış; başvurucuların iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Abdulkadir
Güneş, B. No: 2013/4347, 30/3/2016, §§ 29-35; Abdurrahman Ete, B. No: 2013/5489,
30/3/2016, §§ 24-30; Hamit Yıldız ve Halit
Yıldız; B. No: 2013/7720, 30/30/2016, §§ 19-26).
36. Somut başvuruda, yukarıda değinilen ilkeler ışığında yapılan
incelemelerde Derece Mahkemesinin kararı (bkz. § 18) değerlendirildiğinde
kararda bariz takdir hatası ve açık bir keyfîlik
bulunmadığı kanaatine ulaşılmış ve başvurucu açısından farklı karar verilmesini
gerektiren bir yön bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucu Hasan Hüsunet
tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
38. Başvurucu, müracaat ve davasının reddedilmesi nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir. Başvuru dilekçesinin
Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü bölümünde
başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında tanzim edilen belge içeriklerinde ileri
sürdüğü ve ayrıca kendisinin beyan ettiği birtakım maddi zararlarının
bulunduğunu iddia ettiğini; fakat, idari yargı makamlarının kararları sonucunda
bu zararları tazmin edilmeyerek Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
39. Başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetlerinden hangi iddiaların 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğu,
komisyonlar ve yargılama makamlarınca değerlendirilebilecek bir husustur.
Yargılama sürecine ilişkin olarak yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde
başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına ve
yargılamaya etkin olarak katılma imkânlarının ellerinden alındığına dair bir
bulgu da saptanmadığı anlaşılan somut yargılama faaliyetlerinin Derece Mahkemelerince
adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yerine getirildiği tespit
edilmiş olduğundan mülkiyet hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiaların ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
3. Başvurucu Netice Hüsunet'in Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
40. Başvurucu; Diyarbakır ili Silvan ilçesi Heybelikonak
köyünde bulunan evinin -içindeki eşyaları ile- 1994 yılında güvenlik güçleri
tarafından yakıldığını, başvurucunun ev eşyalarını kurtarmaya çalışırken yedi
aylık bebeğini düşük yaparak kaybettiğini, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı
başvurunun ve akabinde açtığı davanın adına kayıtlı gayrimenkul bulunmadığı
gerekçesi ile reddedildiğini belirterek Anayasa’nın 35. maddesinde tanımlanan
mülkiyet hakkının ve 36. maddesinde tanımlanan hak arama hürriyetinin ihlal
edildiğini iddia etmiştir. Anılan iddialar Anayasa'nın 36. maddesinde
tanımlanan adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan hakkaniyete uygun
yargılanma hakkı açısından incelenmiştir.
41. Başvurucunun yakma eyleminin güvenlik güçleri tarafından
yapıldığına, ev eşyalarını kurtarmaya çalışırken yedi aylık bebeğini düşük
yaparak kaybettiğine ilişkin iddiası sadece kendisinin soyut beyanına
dayandırılmıştır. Bu iddialar hakkında herhangi bir belge sunulmadığı, adli
yahut idari herhangi bir soruşturma başlatılmasına ilişkin şikâyette
bulunulduğuna dair herhangi bir beyanda da bulunulmadığından başvurucunun
anılan iddiaları yönünden ayrıca inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
42. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013,
§ 24).
43. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
44. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin
belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve
Kanun’un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile
bu hususta içtihadi bir ölçütün belirlenmesi ve somut
olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece
mahkemelerine ait olup 5233 sayılı Kanun’un uygulanması bağlamında daha önce
bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa
Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde belirtilen hususlara
ilişkin iddiaların, maddi olayın ve hukuk kurallarının yorumlanması ve
uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince değerlendirilmesi gereken
hususlara ilişkin olduğu belirtilerek açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna
varılmıştır (Sabri Çetin, B. No:
2013/3007, 6/2/2014, §§ 45-50).
45. Başvuru konusu olayda başvurucunun, evinin içindeki
eşyalarla birlikte 1994 yılında yandığını, bu çerçevede oluşan zararlarının
5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürdüğü, 5233
sayılı Kanun kapsamında olduğunu iddia ettiği zararlarının karşılanmasını talep
ettiği anlaşılmaktadır.
46. 5233 sayılı Kanun’un 1. maddesinde, bu Kanun’un amacının
terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına
ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu, Kanun’un 2. maddesinde bu Kanun’un,
3713 sayılı Kanun’un 1., 3. ve 4. maddelerindeki suçlar ile terör olaylarında
yardım ve yataklık suçlarından mahkûm olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı
zararlar hariç olmak üzere terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler
nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi
zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve
usullere ilişkin hükümleri kapsadığı (bkz. § 22) ifade edilmiş; Komisyonca
dikkate alınacak deliller kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde zararın
5233 sayılı Kanun kapsamında olduğunun tespitinin yapılması akabinde Kanun’un
7. maddesinde belirtilen zarar kalemleri (bkz. § 23) üzerinden yapılacak
hesaplama ile tespit edilen tazminat miktarının başvurucuya ödenmesine karar
verileceği hükme bağlanmıştır.
47. Komisyon kararında, önce başvurucunun başvurusu hakkında
karar verilmemekle (bkz. § 13) birlikte daha sonra başvurucu Netice Hüsunet adına tapulu gayrimenkul kaydına rastlanmadığı
gerekçesi ile talebin reddine karar verilmiştir (bkz. § 15).
48. Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinin 13/9/2013 tarihli kararında
başvurucunun ayrı bir mal varlığı tespit edilemediği gerekçesi ile davanın
reddine karar verildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 18). Bu karar kanun yolu
aşamasını tamamlayarak kesinleşmiştir(bkz. § 19).
49. Başvurucu, tazmini gereken zararlarının mevcut olduğunu
iddia etmiş ise de 5233 sayılı Kanun kapsamında talep edilen maddi tazminat ile
ilgili dava sürecindebaşvurucunun iddialarını
değerlendiren Derece Mahkemelerinin kararlarında herhangi bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucunun
ayrı bir mal varlığı tespit edilemediği gerekçesi ile davasının reddedilmesi
(bkz. § 18) dikkate alındığında dosya kapsamına göre bu tespitten ayrılmayı
gerektiren bir neden bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
50. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir. Engin YILDIRIM bu görüşe
katılmamıştır.
51. Başvurucu, davasının reddedilmesi nedeniyle mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini iddia etmektedir. Başvuru dilekçesinin Anayasa’nın
35. maddesinin ihlal edildiğinin ileri sürüldüğü bölümünde başvurucu, 5233
sayılı Kanun kapsamında tanzim edilen belge içeriklerinde ileri sürdüğü ve
ayrıca kendisinin beyan ettiği birtakım maddi zararlarının bulunduğunu iddia
ettiğini fakat idari yargı makamlarının kararları sonucunda bu zararları tazmin
edilmeyerek Anayasa’nın 35. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
52. Başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetlerinden hangi iddiaların 5233 sayılı Kanun kapsamında olduğu,
komisyonlar ve yargılama makamlarınca değerlendirilebilecek bir husustur.
Yargılama sürecine ilişkin olarak yukarıda yapılan değerlendirme neticesinde
başvurucunun delillerini ve iddialarını sunma fırsatı bulamadığına ve
yargılamaya etkin olarak katılma imkânlarının ellerinden alındığına dair bir
bulgu da saptanmadığı anlaşılan somut yargılama faaliyetlerinin Derece
Mahkemelerince adil yargılanma hakkının gereklerine uygun şekilde yerine
getirildiği tespit edilmiş olduğundan mülkiyet hakkının ihlal edildiği
yönündeki iddiaların ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA
OYBİRLİĞİYLE,
2. Başvurucu Hasan Hüsunet'in
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
3. Başvurucu Netice Hüsunet'in
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Başvurucuların tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE
OYBİRLİĞİYLE,
C. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Hasan Hüsunet üzerinde bırakılmasına OYBİRLİĞİYLE,
D. 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucu Netice
Hüsunet üzerinde bırakılmasına Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve
OYÇOKLUĞUYLA 23/3/2017tarihinde karar verildi.