TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
KAZIM EGE BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1605)
|
|
Karar Tarihi: 8/9/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Murat AZAKLI
|
Başvurucu
|
:
|
Kazım EGE
|
Vekili
|
:
|
Av. Güven YILMAZ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu,
9/3/2004 tarihinde Bakırköy 2. İş Mahkemesinde açtığı alacak davasında makul
sürede yargılama yapılmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve maddi tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru,
3/2/2014 tarihinde İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır.
İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir
durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca, kabul edilebilirlik
incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
4. Bölüm
tarafından 2/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 3/6/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, 9/3/2004 tarihli dilekçesiyle işçi
alacaklarının tahsili amacıyla alacak davası açmıştır.
8. Bakırköy 2. İş Mahkemesi, 29/4/2008 tarih ve E.2004/595,
K.2008/414 sayılı kararıyla davayı reddetmiştir.
9. Başvurucunun temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk
Dairesinin 29/11/2010 tarih ve E.2008/41232, K.2010/34973 sayılı ilamıyla
başvurucu lehine hüküm bozulmuştur.
10. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan inceleme
sonucu, 17/4/2012 tarih ve E.2011/71, K.2012/218 sayılı kararla, davanın kısmen
kabulüne karar verilmiştir.
11. Davalının temyizi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin
26/9/2012 tarih ve E.2012/28617, K.2012/31938 sayılı ilamıyla karar onanmıştır.
12. Onama ilamı başvurucuya 23/1/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
13. Başvurucu, 3/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 12/1/2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi ile 447. maddesinin (1) numaralı fıkrası, 30/1/1950 tarih
ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinin birinci fıkrası ile 7.
maddesinin birinci fıkrası ve 15. maddesi, 22/5/2003 tarih ve 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 32. maddesi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
15. Mahkemenin 8/9/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 3/2/2014 tarih ve 2014/1605 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
16. Başvurucu, iş akdinin işveren tarafından haksız feshi
üzerine, 9/3/2004 tarihinde Bakırköy 2. İş Mahkemesinde açtığı alacak davasının
makul sürede sonuçlanmadığını, bu nedenle alacaklarının zamanaşımına uğradığını
ve ıslah hakkının engellenmiş olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
17. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
18. Başvurucu, Bakırköy 2. İş Mahkemesinde açtığı alacak
davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
19. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) metni ile
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma
hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde
yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
gerek Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan gerek AİHM içtihadıyla adil
yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36.
maddesi kapsamında yer vermektedir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Bu
doğrultuda, makul sürede yargılanma hakkı da adil yargılanma hakkının kapsamında
değerlendirilmektedir.
20. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi
uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede
karara bağlanması gerekmektedir. Başvuru konusu olayda, işçi alacaklarının
tahsili amacıyla açılan davada, 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’da yer
alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin, medeni hak
ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No:
2012/13, 2/7/2013, § 49).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara
ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak,
uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka
bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olup, bu tarih somut başvuru açısından
9/3/2004 tarihidir.
23. Sürenin bitiş tarihi ise yargılamanın sona erme tarihi
olan 26/9/2012 tarihidir.
24. İş mahkemelerinin görevi 5521 sayılı Kanun’un 1.
maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede, işçiyle işveren veya işveren vekili
arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından
doğan hukuk uyuşmazlıklarının iş mahkemelerinde çözümleneceği hüküm altına
alınmıştır.
25. Bu şekilde kanun koyucu, iş hukukunun çalışanı koruyucu
niteliğini ve iş davalarının özelliklerini dikkate alarak genel mahkemelerin
dışında özel bir iş yargılaması sistemi oluşturmuş ve iş davalarının, konunun
uzmanı mahkemelerce mümkün olduğunca hızlı, basit ve ucuz bir biçimde
sonuçlandırılmasını amaçlamıştır (B. No:2013/4701, 23/1/2014, § 47).
26. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
başvurucu, 9/3/2004 tarihinde Bakırköy 2. İş Mahkemesinde açtığı davada, işçilik
alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Mahkemece taraf teşkilinin
sağlanmasından sonra tarafların delilleri toplanmış ve tanıkları dinlenmiştir.
Bilirkişi raporu alınmasından sonra 29/4/2008 tarihinde davanın reddine karar
verilmiştir. Başvurucunun temyiz üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin
29/11/2010 tarihli ilamıyla hükmün bozulmasından sonra Mahkemece bozma kararına
uyularak, davalıya ait iş yeri kayıtları incelenmiş bilirkişi rapor ve ek
raporu alınarak 17/4/2012 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalının temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26/9/2012 tarihli
ilamıyla hüküm onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Yargıtay onama kararının
23/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Başvurucu
tarafından yargılama sırasında ıslah dilekçesi verilmediği gibi Mahkemece
verilen son kararın da temyiz edilmediği belirlenmiştir.
27. 5521 sayılı Kanun ve 6100 sayılı Kanun’un öngördüğü
yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı
yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa
Mahkemesi tarafından, özellikle yargılamada sürati temin etmeye hizmet eden
özel usul hükümlerinin nazara alınmadığı göz önünde bulundurularak makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No:
2013/772, 7/11/2013, §§ 49-66; B. No: 2013/4701, 23/1/2014, §§ 35-51).
28. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
iş hukukuna dayalı alacak davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi
olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf
sayısı gibi kriterler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır.
Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla ve usuli
haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla yargılamanın uzamasına önemli
ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davanın başvurucu açısından taşıdığı
değer ve başvurucunun davadaki menfaati dikkate alındığında, somut başvuru
açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz
konusu sekiz yıl altı ayı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir
gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için ıslah edilemeyen ve zamanaşımına uğrayan prim
alacakları, faiz ve yargılama giderleri toplamı olarak 44.665,00 TL maddi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
32. Başvurucu tarafından maddi
tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia
edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucunun maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu manevi tazminat
isteminde bulunmadığı için bu konuda değerlendirme yapılmamıştır.
34. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın
36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
8/9/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.