TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ABDULKADİR ÖNEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16212)
|
|
Karar Tarihi: 28/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Kamil KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Abdulkadir
ÖNEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Şirin ULUTAŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamulaştırmasız el atmaya dayalı tazminat davasının
makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/10/2014 tarihinde Kızıltepe 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 12/11/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, tapulu taşınmazına kamulaştırmasız el atıldığı
iddiasıyla, ilgili kamu kurumları aleyhine Derik Asliye Hukuk Mahkemesinde
(Mahkeme) 10/12/2004 tarihinde tazminat davası açmıştır.
8. Mahkemenin 15/4/2008 tarihli ve E.2004/257, K.2008/51 sayılı
kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bir kısım davalının temyizi
üzerine bu karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 25/11/2008 tarihli ve
E.2008/12859, K.2008/15310 sayılı ilamı ile bozulmuştur.
9. Bozma sonrası E.2009/186 sırasına kaydedilen davada yapılan
yargılama sonunda Mahkemenin 26/3/2013 tarihli ve E. 2009/186, K.2013/76 sayılı
kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine anılan karar Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin
26/6/2014 tarihli ve E.2014/7331, K.2014/18813 sayılı ilamı ile düzeltilerek
onanmıştır.
11. Yargıtay ilamı başvurucuya 3/9/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir. Söz konusu tarihi takip eden otuzuncu gün olan 3/10/2014 tarihi
Kurban Bayramı arife günü olduğundan belirtilen gün saat 13.00’ten itibaren
Kurban Bayramı tatilinin başladığı anlaşılmıştır.
12. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünce
yayımlanan 24/9/2014 tarihli ve 69471265-010-06/8385 sayılı genelge ile kamu
kurum ve kuruluşlarında çalışanların 3/10/2014 tarihinde yarım gün idari izinli
sayılmaları uygun görülmüştür. Söz konusu genelgenin ilgili kısmı şöyledir:
“Kurban Bayramı tatili, 3 Ekim 2014 Cuma günü
saat 13.00’te başlayacaktır.
Kurum yöneticilerince gerekli tedbirlerin
alınarak hizmetlerin aksatılmaması, zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari
seviyede eleman bulundurulması kaydıyla; kamu kurum ve kuruluşlarındaki bütün
çalışanların 3 Ekim 2014 Cuma günü yarım gün idari izinli sayılmaları uygun
görülmüştür.”
13. Başvurucu 13/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
14. Başvuru formuna ekli Kızıltepe 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
hâkim ve kâtibi tarafından düzenlenmiş 13/10/2014 tarihli tutanakta “6/10/2014-11/10/2014 tarihleri arasında ülkemizin
çeşitli yerleri ile birlikte ilçemizde de gerçekleştirilen Kobani
olayları protestolarının şiddet eylemlerine dönüşmesi sonucunda güvenlik
gerekçesiyle, hâkim-savcılar ve adliye personeli adliyeye gidememiş olup bu
nedenle resmi tüm işlemler adliyenin kapalı olmasından dolayı yerine
getirilemediğinden iş bu tutanak birlikte imza altına alınmıştır”
şeklinde bir açıklama bulunduğu görülmüştür.
B. İlgili Hukuk
15. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 30. maddesi şöyledir:
“Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve
düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla
yükümlüdür.”
16. 17/3/1981 tarihli ve 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanun’un 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Aşağıda sayılan resmi ve dini bayram günleri
ile yılbaşı günü ve 1 Mayıs günü genel tatil günleridir.
...
B) Dini bayramlar şunlardır:
...
2. Kurban Bayramı; Arefe
günü saat 13.00'ten itibaren 4,5 gündür.
...
D) Ulusal, resmi ve dini bayram günleri ile
yılbaşı günü ve 1 Mayıs günü resmi daire ve kuruluşlar tatil edilir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 28/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açtığı tazminat
davasının on yıla yakın bir sürede sonuçlandığını, yargılamanın makul sürede
tamamlanmadığını belirterek makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüş; ihlalin tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
19. Başvurucu ayrıca bireysel başvuru süresinin son günü olan
3/10/2014 tarihinin Kurban Bayramı arife gününe isabet ettiğini, bu günün resmî
tatil olması nedeniyle anılan tarihte başvurusunu yapamadığını, Kurban
Bayramı'nı takip eden günlerde de yaşanan toplumsal olaylar nedeniyle adliye
kapalı olduğundan başvurusunu adliyenin açıldığı 13/10/2014 günü yapabildiğini
belirtmiştir.
B. Değerlendirme
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi
içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle
birlikte başvurabilirler."
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) "Başvuru süresi ve
mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
"Bireysel
başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekir."
22. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre
kuralıdır. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul
hükmüdür (Deniz Baykal, B. No:
2013/7521, 4/12/2013, § 32).
23. Bireysel başvuruların; 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan veya diğer mahkemeler yahut yurt dışı
temsilcilikler vasıtasıyla yapılması gerekmektedir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 19).
24. Hukuk davalarında olağan kanun yolları temyiz ve karar
düzeltme yoludur. Karar düzeltme yolu açık olan bir hükmün kesinleşmesi, karar
düzeltme istemi sonunda verilen ret kararıyla veya karar düzeltme yoluna
başvurulmamışsa temyiz onama kararının tebliğinden itibaren karar düzeltme
başvuru süresinin sonunda gerçekleşir.
25. Başvuruda bulunmak için hükmün kesinleşmesi şartı, başvuru
yollarının tüketilmesi anlamında değerlendirilmelidir. Ancak başvurucular,
etkili yol olarak görmedikleri karar düzeltme yoluna başvurmamışlarsa temyiz
onama kararıyla başvuru yollarını tükettikleri için onama kararının
öğrenilmesinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmaları gerekir
(Fikret Güney, B. No: 2013/1936,
18/9/2013, § 24)
26. Somut olayda, başvurucu tarafından açılan kamulaştırmasız el
atma nedeniyle tazminat davasında verilen hüküm Yargıtay 5. Hukuk Dairesince
26/6/2014 tarihli ilamla düzeltilerek onanmış ve söz konusu Yargıtay ilamı
başvurucuya 3/9/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu, karar düzeltme
yolu açık olan bu karara karşı karar düzeltme yoluna başvurmamıştır.
27. Başvurucu, ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü Yargıtay 5.
Hukuk Dairesinin düzelterek onama kararını 3/9/2014 tarihinde tebellüğ
ettiğinden somut başvurunun, bu tarihten itibaren en geç bireysel başvuru için
6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasında öngörülen otuz
günlük sürenin son günü olan 3/10/2014 günü mesai bitimine kadar yapılması
gerektiği anlaşılmaktadır.
28. Başvurucu, bireysel başvuru süresinin son günü olan
3/10/2014 tarihinin Kurban Bayramının arife gününe isabet ettiğini, bu günün
resmî tatil olması nedeniyle anılan tarihte başvurusunu yapamadığını ileri
sürmüştür.
29. Somut başvurunun yapılması gereken son tarih olan 3/10/2014
tarihi Kurban Bayramının arife günü olmakla birlikte başvurucunun iddia ettiği
gibi tüm gün resmî tatil olmayıp 2429 sayılı Kanun’un 2. maddesi gereğince
Kurban Bayramı tatili, belirtilen gün saat 13.00’ten itibaren başlamaktadır.
30. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünce
yayımlanan 24/9/2014 tarihli genelgeyle kamu kurum ve kuruluşlarındaki
çalışanların 3/10/2014 tarihinde yarım gün idari izinli sayılmaları uygun
görülmüş ise de bu genelgede anılan tarihin tamamen resmî tatil olduğuna
ilişkin bir ifade bulunmamaktadır. Öte yandan söz konusu genelgede, belirtilen
tarihte resmî tatilin başlama saatinden önce kamu kurum ve kuruluşlarındaki
hizmetlerin sürdürüleceği belirtilerek kurum yöneticilerince gerekli
tedbirlerin alınarak hizmetlerin aksatılmaması, zorunlu hizmetlerin yürütülmesi
için asgari seviyede eleman bulundurulması konusunda talimata yer verildiği
görülmüştür (bkz.§ 12).
31. Bu itibarla söz konusu günün öğleden öncesi tatil
olmadığından mesainin devam ettiği saatlerde resmî işlem ve başvuruların
yapılmasına engel bir durum olmadığı anlaşılmaktadır.
32. Genel tatil günlerinin hangileri olduğu Kanun’la
düzenlenmiştir (bkz.§ 16). Genel tatil olmayan bazı günlerde Başbakanlık
Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünce yayımlanan genelgelerle kamu kurum ve
kuruluşlarındaki çalışanların idari izinli sayıldıkları, ancak bu günlerde kamu
kurumlarının açık kaldığı ve resmî işlemlerin devam ettirildiği bilinmektedir.
33. Öte yandan Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel
Müdürlüğü tarafından verilen idari izin, idarenin tüm personeli için geçerli
olmayıp zorunlu kamu hizmetlerinin yürütülmesi için asgari seviyede kamu
personelinin bulundurulması koşuluyla kamu kesimi çalışanlarına idari izin
verilebilmektedir. Dolayısıyla idari izinlerin süreye tabi işlemlerde sürenin
işlemesini durdurduğu söylenemez. Yargıtay ve Danıştayın
konuyla ilgili yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğu görülmektedir.
34. Nitekim Danıştay 8. Dairesinin 26.02.2008 tarihli ve
E.2007/1550, K.2008/1381 sayılı ilamında, bir çalışma gününün resmî tatil ilan
edilmesinin Başbakanlık uygulaması ile değil, Kanun ile olanaklı bulunduğu
ifade edilerek “Başbakanlık Personel ve
Prensipler Genel Müdürlüğü tarafından verilen idari izin, idarenin tüm
personeli için geçerli olmayıp, zorunlu kamu hizmetlerinin yürütülmesi için
asgari seviyede kamu personelinin bulundurulması koşuluyla kamu kesimi
çalışanlarına sözü edilen çalışma günlerinde idari izin verilebilmektedir.
Dolayısıyla idari izinlerin resmi tatil olarak kabul edilmesine olanak
bulunmadığı gibi 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasası ile belirlenen dava
açma süresini dahi durdurmayacağı yerleşik içtihatlar gereğidir.”
şeklindeki açıklamayla idari izinlerin resmî tatil olmadığı, bu nedenle süreye
tabi işlemlerde sürenin işlemesini durdurmayacağı belirtilmiştir.
35. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17/9/2013 tarihli ve E.2013/5-17,
K.2013/372 sayılı ilamında da “Başbakanlık
genelgesi uyarınca ... günü hizmetlerin aksamaması açısından gerekli tedbirin
alınması ve asgari seviyede personelin bulundurulması kaydıyla idari izin günü
olarak belirlenmiş ise de, bu günün resmi tatil olmaması nedeniyle süreler ve
bu bağlamda temyiz süresi işlemeye devam etmektedir.” şeklinde
tespit yapılmak suretiyle aynı istikamette içtihat oluşturulmuştur (benzer
karar için bkz. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/6/2010 tarihli ve
E.2010/1-119, K.2010/155 sayılı ilamı).
36. Somut olayda başvurucu, bireysel başvuru süresinin son günü
olan 3/10/2014 tarihinde başvuruda bulunmamasına mazeret olarak anılan tarihin
resmî tatil olmasını göstermiş ise de yukarıda açıklandığı üzere belirtilen
tarihin tüm gün resmî tatil olmadığı, Başbakanlık genelgesiyle kamu kurum ve
kuruluşlarında asgari seviyede kamu personelinin bulundurulması koşuluyla
buralarda çalışan personelin anılan günde idari izinli sayıldığı, ancak söz
konusu günün öğleden öncesi tatil olmadığından mesainin devam ettiği saatlerde
başvurucunun bireysel başvuru yapmasına engel bir durum olmadığı
anlaşılmaktadır.
37. Öte yandan başvurucu, 3/10/2014 tarihinde bireysel başvuru
evrakını teslim etmek için Anayasa Mahkemesine veya diğer mahkemelere müracaat
ettiğine ancak bu kurumlara evrakını teslim edemediğine ya da buralarda yeteri
kadar personel görevlendirilmediğine ilişkin bir iddia ileri sürmediği gibi
idari izin kararının kamuoyuna ilan ediliş şekli itibarıyla başvuruyla ilgili
belirsizlik ve öngörülmezlik yaratıldığını da iddia
etmemiştir.
38. Başvuru konusu davada Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin
düzelterek onama kararının 3/9/2014 tarihinde tebliğ edildiği başvurucu, etkili
görmediği için karar düzeltme yoluna başvurmadığına göre bu tarihten itibaren
otuz günlük başvuru süresinin son günü olan 3/10/2014 mesai bitimine kadar
bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu sürenin geçmesinden sonra 13/10/2014
tarihinde başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun bireysel başvurusunu avukat
vasıtasıyla yaptığı da gözönünde bulundurulduğunda
süresi içinde başvuru yapılamamasına ilişkin mazeretinin haklı olmadığı
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna
varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle, ihlale neden olduğu iddia edilen
karara ilişkin olarak otuz gün geçtikten sonra yapılan başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
28/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.