TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
LEVENT ÖZASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/16529)
|
|
Karar Tarihi: 23/3/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucu
|
:
|
Levent
ÖZASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ömer
CİHANGİR
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; suçta kullanılan araca el konulması nedeniyle
mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi
neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1966 doğumlu olup başvuru tarihi itibarıyla Kozan M
Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktadır. Başvurucu oto
galericiliği işiyle iştigal etmektedir.
A. Bireysel Başvurudan
Önceki Olaylar
9. Kozan Asayiş Şube Ekiplerince 16/12/2013 tarihinde bir ihbarı
değerlendirmek üzere başvurucuya ait 01 D 1133 plakalı 2012 Model Audi Marka
araçta yapılan aramada aracın bagaj kısmında yedek lastik altında 1 gram esrar
bulunmuş, ayrıca diğer şüphelilerden İ. T.'nin
ikametine yakın bir yerdeki ormanlık alanda bidonlar içerisinde saklanmış kubar esrar maddesi ele geçirilmiştir. "Olay, yakalama
ve muhafaza altına alma" tutanağında başvurucunun aracında ele geçirilen
esrar miktarı sehven 1.490 gram olarak yazılmıştır.
10. Başvurucu 18/12/2013 tarihinde gözaltına alınmış ve Kozan 2.
Sulh Ceza Mahkemesinin (Sulh Ceza Mahkemesi) 19/12/2013 tarihli kararıyla da
uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma suçundan tutuklanmıştır.
11. Başvurucaya ait araç Emniyet
Müdürlüğü bahçesinde muhafaza altına alınmış ise de Cumhuriyet savcısının
talimatıyla araç başvurucaya iade edilmek istenmiş,
ancak başvurucunun tutuklu bulunması nedeniyle 20/12/2013 tarihinde
başvurucunun oğluna yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir.
12. Kozan Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 20/12/2013
tarihinde Sulh Ceza Mahkemesinden, başvurucuya ait aracın başkasına devir ve
temlikinin önlenmesinin temini amacıyla aracın trafik kayıtlarına, 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (b) bendi uyarınca el konulması ve "satılamaz devredilemez"
şerhinin işlenmesi talep edilmiştir. Sulh Ceza Mahkemesinin aynı tarihli
kararıyla talebin kabulü ile anılan hüküm uyarınca araca el konulması ve trafik
siciline "satılamaz devredilemez" şerhi işlenmesine karar
verilmiştir.
13. Başvurucu vekilinin 3/7/2014 tarihli talebi üzerine Kozan
Ağır Ceza Mahkemesince (Ağır Ceza Mahkemesi), 7/7/2014 tarihli kararla aracın
tescil kayıtlarına "satılamaz devredilemez" şerhi işlenmek suretiyle
araca el konulmasına yönelik kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
14. Şerhin kaldırılmasına ilişkin kararın gerekçesiz olması
üzerine başvurucu vekilince aynı Mahkemeye başvurularak kararın
gerekçelendirilmesi talebinde bulunulmuştur. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/9/2014
tarihli kararında, "satılamaz devredilemez" şerhinin kaldırılma gerekçesi,
başvurucuya ait araçta ele geçirilen esrarın 1 gram olması ve soruşturma
evrakının kapsamı şeklinde açıklanmıştır.
15. Başvurucu 20/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. Bireysel Başvurudan
Sonraki Gelişmeler
16. Başsavcılığın 28/10/2014 tarihli iddianamesiyle başvurucunun
"uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma" suçunu işlediğinden bahisle
cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası
açılmıştır.
17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, başvurucu yönünden
tutuklu olarak sürdürülmüştür. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/12/2015 tarihli kararı
ile başvurucunun "uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma" suçundan
mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
18. Karar, Yargıtay 20. Ceza
Dairesinin 6/6/2016 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine,
koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler
alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan
veya zamanında geri verilmeyen,
...
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya
hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde
bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır
ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle
ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır
ceza mahkemesinde karara bağlanır."
21. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 4/7/2013 tarihli ve
E.2013/8830, K.2013/18335 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının davasının dayanağını teşkil
eden...Cumhuriyet Başsavcılığının... soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar ile neticelendirilen hazırlık soruşturması sırasında davacıya ait araca ve araçta bulunan çayasuç konusu olduğu iddiasıyla31/12/2007tarihinde el
konulduğu, bilahare 1/2/2008 tarihinde aracın davacıya iade edildiği ve davacı
hakkında 10/4/2008 tarihinde ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verildiği, aracın üzerinde bulunan çaylarla ilgili soruşturmanın sürdürülerek
çayın sahipleri olan ... ve ...hakkında müsadere talebiyle ... Asliye Ceza
Mahkemesine ceza davasının açıldığı, davacının el konulan aracıyla suç konusu
olduğu iddia edilen çaylar arasındaki hukuki bağın bu suretle
ilişkilendirilemediği, davacının haksız yere el konulan aracıyla ilgili
tazminat davası açabileceği ve CMK'nın 141/1-j
maddesindeki tazminatın yasal şartların oluştuğu kabul edildiğinden tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir."
22. Yine Yargıtayın anılan Dairesinin 23/9/2013
tarihli ve E.2013/14435, K.2013/21106 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacıların yargılandığı .... Asliye
Ceza Mahkemesinde müdafiliklerini yapan ... tarafından, elkonulan ... plakalı
aracın kasko değerinin yarısı olan 36.000 TL teminatın 29/9/2005 tarihinde
yatırılması üzerine aracın iadesinin sağlandığı ve bu teminatın aynı şekilde
Av. .... tarafından 10/11/2010 tarihinde iade alındığı anlaşılmakla, tazminat
istemine dayanak 5271 sayılı [Kanun'un] 141/1-j maddesinde 'eşyasına veya diğer
malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması
için gerekli tedbirler alınmayan yada eşyası veya diğer malvarlığı değerleri
amaç dışı kullanılan
veyazamanındageriverilmeyenkişilerinmaddîvemanevîhertürlüzararlarınıDevletten
isteyebilecekleri' hükmü dikkate alındığında, davacılar hakkında .... Asliye
Ceza Mahkemesinin 2006/139 esas, 2006/460 karar sayılı ceza dava dosyasında
yapılan yargılama sonunda sanıkların (davacıların) beraatine
hükmedilerek elkonulan araç ve teminatın iadesine karar verildiği ve temyiz
üzerine hükmün Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 28/6/2010 tarihli ilamı ile onanarak
kesinleşme tarihine kadar, elkonulan ... plakalı aracın iadesi için 29/9/2005
tarihinde yatırılan ve 10/11/2010 tarihinde sanıkların (davacılar) müdafileri
aracılığı ile geri alınan 36.000 TL teminat bedelinin yargılamanın uzun sürmesi
nedeniyle makul sürede iadesinin sağlanamamış olması karşısında, koruma
tedbirleri nedeniyle tazminat verilmesine ilişkin 5271 sayılı [Kanun'un]
141/1-j ve devamı maddelerinde belirtilen koşulların davacılar yönünden
gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, bu nedenle bu yöne ilişkin olarak
uğranıldığı iddia edilen maddi zararla ilgili olarak, teminatın davacılardan
hangisinin nam ve hesabına yatırılıp (ödendiği) ve iade alındığı tespit
edilerek bu kişiye (davacıya) teminatın yatırıldığı tarihten iade edildiği
(geri ödendiği) tarihe kadar sadece işlemiş olan yasal faizin ödenmesine karar
verilmesi yerine, yazılı gerekçe ile davanın yatırılan teminata ilişkin olarak
talep edilen yasal faiz bedeli yönünden de reddine karar verilmesi Kanun'a
aykırı olup, .. hükmün ... BOZULMASINA ... karar verildi."
23. Aynı Dairenin 14/12/2015 tarihli ve E.2014/19906,
K.2015/19237 sayılı ilamının ilgili kısmı da şöyledir:
"... 5271 sayılı [Kanun'un] 'Tazminat
istemi' başlıklı 141. maddesi incelendiğinde, bir kısım tazminat nedenleri
konusunda karar verilmesi için, davanın esasıyla ilgili bir kararın verilmesi
zorunluluğunun bulunmadığı dolayısıyla bu nedenlere dayalı istemlerde, davanın
sonuçlanmasına gerek bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Örneğin, ... hakkındaki arama kararı ölçüsüz
bir şekilde gerçekleştirilen kişilerin tazminat istemleri konusunda, asıl
davada hüküm verilmesini veya verilen hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek
bulunmamaktadır..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğa İlişkin Şikâyetler
25. Başvurucu, aracında ele geçirilen 1 gram esrarın
tutanaklarda tahrifat yapılarak 1.490 gram gibi gösterilerek resmî belgede
tahrifat yapılmak suretiyle haksız olarak tutuklandığını ifade etmiştir.
Yaklaşık on aydır tutuklu bulunduğunu belirten başvurucu, bu sürede tüm
deliller toplandığı hâlde henüz kamu davası açılmadığını ifade etmiştir.
Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin otuz günlük süre aşılarak yapıldığı ve
matbu gerekçelerin tekrarlanması suretiyle tutukluluğun devamına karar
verildiği şikâyetini dile getirmiştir. Başvurucu sonuç olarak ihlalin tespiti
ve 1 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, haksız olarak tutuklandığı,
matbu gerekçelerle tutukluluğun devam ettirildiği ve tutukluluk süresinin makul
olmadığı şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
27. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda
bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için
kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının
tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir.
28. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının
anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak
ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177,
26/3/2013, § 16). Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin
gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar
(Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
29. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun, iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip
bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan
beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını
düzeltici bir vasıf taşımayan veya ölçülü olmayan birtakım şekli koşulların
öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan
başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577,
16/2/2017, § 39).
30. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece
mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk
hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu "suç isnadına bağlı
olarak tutuklu" olma kapsamından çıkmaktadır (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726,
2/7/2013, § 33).
31. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun Kanun'da
öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun, devam
eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi
gerekir (Hamit Kaya, B. No:
2012/338, 2/7/2013, § 46).
32. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında
yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna
uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan
ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her
türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta
bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun'un
tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı
fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden
itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen
bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.
33. Bu yol bir yandan başvurucunun maruz kaldığı tutukluluk
süresinin Kanun'da öngörülen azami süreyi aşıp aşmadığının veya makul olup
olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi ile öngörülen hukuk
yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm
olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Hamit Kaya, § 48).
34. Somut olayda başvurucu 18/12/2013 tarihinde gözaltına
alınmış ve 19/12/2013 tarihinde tutuklanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu
olarak sürdürülen yargılama sonunda 13/12/2015 tarihli kararı ile başvurucunun
"uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma" suçundan on yıl hapis
cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş; anılan mahkûmiyet hükmü Yargıtay
20. Ceza Dairesinin 6/6/2016
tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
35. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği
tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak süresi içinde
tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Mahkûmiyet kararının
kesinleşmesiyle birlikte tutukluluk sürecine ilişkin olarak sadece tazminat
talebinde bulunabileceği dikkate alındığında, bu talep yönünden etkin ve
erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yolu tüketilmeksizin bireysel
başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği
mümkün değildir (Hamit Kaya, §
49). Öte yandan bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla
başvurucunun anılan tazminat yolunu tüketmesi için 5271 sayılı Kanun'un 142.
maddesinde öngörülen dava açma süresi de geçmemiştir.
36. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun iddialarına ilişkin
olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı
anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının
tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B. Araca El Konulmasına
İlişkin Şikâyet
37. Başvurucu, el koyma kararının araca ilişkin taşıt siciline
şerh düşülmesi suretiyle icrası ile yetinilmesi gerekirken aracına fiilen el
konulmasından yakınmıştır.
38. Başvurucunun bu şikâyetinin mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
39. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir."
denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan
maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve
parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM,
E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
40. Somut olayda 16/12/2013 tarihinde yapılan arama sonucu
başvurucunun aracında 1 gram esrar maddesi bulunması sebebiyle araç Emniyet
Müdürlüğü bahçesinde muhafaza altına alınmış ise de Başsavcılığın talimatıyla,
başvurucunun cezaevinde bulunması nedeniyle 20/12/2013 tarihinde oğluna
yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir. Başsavcılığın talebi üzerine Sulh Ceza
Mahkemesinin 20/12/2013 tarihli kararıyla aracın trafik kayıtlarına 5271 sayılı
Kanun'un 128. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca el konulmasına
ve "satılamaz devredilemez" şerhinin işlenmesine karar verilmiştir.
Başvurucu vekilinin talebi üzerine Ağır Ceza Mahkemesince 7/7/2014 tarihli
kararla aracın tescil kayıtlarına "satılamaz devredilemez" şerhi
işlenmek suretiyle el konulmasına yönelik kararın kaldırılmasına karar
verilmiştir.
41. Başvurucunun, aracın trafik siciline "satılamaz
devredilemez" şerhi konulmasına yönelik bir şikâyeti bulunmamaktadır.
Başvurucu, aracın trafik siciline şerh düşülmesiyle yetinilmesi gerekirken
araca fiilen el konulmuş olmasını şikâyet konusu etmektedir.
42. 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(j) bendinde, eşyasına veya diğer mal varlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı
hâlde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası
veya diğer mal varlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri
verilmeyen kişiler için tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır.
43. Yukarıda atıfta bulunulan Yargıtay kararlarından da
anlaşıldığı üzere (bkz. § 21-23) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde
düzenlenen yol, bir yandan başvurucunun maruz kaldığı el koyma işleminin hukuka
aykırılığının tespitini, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk
yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm
olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429,
30/3/2016, § 28).
44. Başvurucu 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine dayanarak,
ceza soruşturması sırasında aracının trafik kaydına şerh düşülmesiyle
yetinilmeyerek aracına fiilen de el konulmuş olmasının hukuka uygun olmadığı
iddiasını öne sürerek tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Dolayısıyla
mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya
ilişkin olarak başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
45. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun aracına el konulmasına
ilişkin şikâyetin diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
23/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.