TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
LEVENT ÖZASLAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/16529)
Karar Tarihi: 23/3/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucu
Levent ÖZASLAN
Vekili
Av. Ömer CİHANGİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; suçta kullanılan araca el konulması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 20/10/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1966 doğumlu olup başvuru tarihi itibarıyla Kozan M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktadır. Başvurucu oto galericiliği işiyle iştigal etmektedir.
A. Bireysel Başvurudan Önceki Olaylar
9. Kozan Asayiş Şube Ekiplerince 16/12/2013 tarihinde bir ihbarı değerlendirmek üzere başvurucuya ait 01 D 1133 plakalı 2012 Model Audi Marka araçta yapılan aramada aracın bagaj kısmında yedek lastik altında 1 gram esrar bulunmuş, ayrıca diğer şüphelilerden İ. T.'nin ikametine yakın bir yerdeki ormanlık alanda bidonlar içerisinde saklanmış kubar esrar maddesi ele geçirilmiştir. "Olay, yakalama ve muhafaza altına alma" tutanağında başvurucunun aracında ele geçirilen esrar miktarı sehven 1.490 gram olarak yazılmıştır.
10. Başvurucu 18/12/2013 tarihinde gözaltına alınmış ve Kozan 2. Sulh Ceza Mahkemesinin (Sulh Ceza Mahkemesi) 19/12/2013 tarihli kararıyla da uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma suçundan tutuklanmıştır.
11. Başvurucaya ait araç Emniyet Müdürlüğü bahçesinde muhafaza altına alınmış ise de Cumhuriyet savcısının talimatıyla araç başvurucaya iade edilmek istenmiş, ancak başvurucunun tutuklu bulunması nedeniyle 20/12/2013 tarihinde başvurucunun oğluna yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir.
12. Kozan Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) 20/12/2013 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesinden, başvurucuya ait aracın başkasına devir ve temlikinin önlenmesinin temini amacıyla aracın trafik kayıtlarına, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca el konulması ve "satılamaz devredilemez" şerhinin işlenmesi talep edilmiştir. Sulh Ceza Mahkemesinin aynı tarihli kararıyla talebin kabulü ile anılan hüküm uyarınca araca el konulması ve trafik siciline "satılamaz devredilemez" şerhi işlenmesine karar verilmiştir.
13. Başvurucu vekilinin 3/7/2014 tarihli talebi üzerine Kozan Ağır Ceza Mahkemesince (Ağır Ceza Mahkemesi), 7/7/2014 tarihli kararla aracın tescil kayıtlarına "satılamaz devredilemez" şerhi işlenmek suretiyle araca el konulmasına yönelik kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
14. Şerhin kaldırılmasına ilişkin kararın gerekçesiz olması üzerine başvurucu vekilince aynı Mahkemeye başvurularak kararın gerekçelendirilmesi talebinde bulunulmuştur. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/9/2014 tarihli kararında, "satılamaz devredilemez" şerhinin kaldırılma gerekçesi, başvurucuya ait araçta ele geçirilen esrarın 1 gram olması ve soruşturma evrakının kapsamı şeklinde açıklanmıştır.
15. Başvurucu 20/10/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvurudan Sonraki Gelişmeler
16. Başsavcılığın 28/10/2014 tarihli iddianamesiyle başvurucunun "uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma" suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen dava, başvurucu yönünden tutuklu olarak sürdürülmüştür. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/12/2015 tarihli kararı ile başvurucunun "uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma" suçundan mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
18. Karar, Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 6/6/2016 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir.
(2) İstem, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanır."
21. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 4/7/2013 tarihli ve E.2013/8830, K.2013/18335 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının davasının dayanağını teşkil eden...Cumhuriyet Başsavcılığının... soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile neticelendirilen hazırlık soruşturması sırasında davacıya ait araca ve araçta bulunan çayasuç konusu olduğu iddiasıyla31/12/2007tarihinde el konulduğu, bilahare 1/2/2008 tarihinde aracın davacıya iade edildiği ve davacı hakkında 10/4/2008 tarihinde ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, aracın üzerinde bulunan çaylarla ilgili soruşturmanın sürdürülerek çayın sahipleri olan ... ve ...hakkında müsadere talebiyle ... Asliye Ceza Mahkemesine ceza davasının açıldığı, davacının el konulan aracıyla suç konusu olduğu iddia edilen çaylar arasındaki hukuki bağın bu suretle ilişkilendirilemediği, davacının haksız yere el konulan aracıyla ilgili tazminat davası açabileceği ve CMK'nın 141/1-j maddesindeki tazminatın yasal şartların oluştuğu kabul edildiğinden tebliğnamedeki görüşe iştirak edilmemiştir."
22. Yine Yargıtayın anılan Dairesinin 23/9/2013 tarihli ve E.2013/14435, K.2013/21106 sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacıların yargılandığı .... Asliye Ceza Mahkemesinde müdafiliklerini yapan ... tarafından, elkonulan ... plakalı aracın kasko değerinin yarısı olan 36.000 TL teminatın 29/9/2005 tarihinde yatırılması üzerine aracın iadesinin sağlandığı ve bu teminatın aynı şekilde Av. .... tarafından 10/11/2010 tarihinde iade alındığı anlaşılmakla, tazminat istemine dayanak 5271 sayılı [Kanun'un] 141/1-j maddesinde 'eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan yada eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veyazamanındageriverilmeyenkişilerinmaddîvemanevîhertürlüzararlarınıDevletten isteyebilecekleri' hükmü dikkate alındığında, davacılar hakkında .... Asliye Ceza Mahkemesinin 2006/139 esas, 2006/460 karar sayılı ceza dava dosyasında yapılan yargılama sonunda sanıkların (davacıların) beraatine hükmedilerek elkonulan araç ve teminatın iadesine karar verildiği ve temyiz üzerine hükmün Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 28/6/2010 tarihli ilamı ile onanarak kesinleşme tarihine kadar, elkonulan ... plakalı aracın iadesi için 29/9/2005 tarihinde yatırılan ve 10/11/2010 tarihinde sanıkların (davacılar) müdafileri aracılığı ile geri alınan 36.000 TL teminat bedelinin yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede iadesinin sağlanamamış olması karşısında, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat verilmesine ilişkin 5271 sayılı [Kanun'un] 141/1-j ve devamı maddelerinde belirtilen koşulların davacılar yönünden gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, bu nedenle bu yöne ilişkin olarak uğranıldığı iddia edilen maddi zararla ilgili olarak, teminatın davacılardan hangisinin nam ve hesabına yatırılıp (ödendiği) ve iade alındığı tespit edilerek bu kişiye (davacıya) teminatın yatırıldığı tarihten iade edildiği (geri ödendiği) tarihe kadar sadece işlemiş olan yasal faizin ödenmesine karar verilmesi yerine, yazılı gerekçe ile davanın yatırılan teminata ilişkin olarak talep edilen yasal faiz bedeli yönünden de reddine karar verilmesi Kanun'a aykırı olup, .. hükmün ... BOZULMASINA ... karar verildi."
23. Aynı Dairenin 14/12/2015 tarihli ve E.2014/19906, K.2015/19237 sayılı ilamının ilgili kısmı da şöyledir:
"... 5271 sayılı [Kanun'un] 'Tazminat istemi' başlıklı 141. maddesi incelendiğinde, bir kısım tazminat nedenleri konusunda karar verilmesi için, davanın esasıyla ilgili bir kararın verilmesi zorunluluğunun bulunmadığı dolayısıyla bu nedenlere dayalı istemlerde, davanın sonuçlanmasına gerek bulunmadığı açıkça anlaşılmaktadır.
Örneğin, ... hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen kişilerin tazminat istemleri konusunda, asıl davada hüküm verilmesini veya verilen hükmün kesinleşmesini beklemeye gerek bulunmamaktadır..."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
24. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğa İlişkin Şikâyetler
25. Başvurucu, aracında ele geçirilen 1 gram esrarın tutanaklarda tahrifat yapılarak 1.490 gram gibi gösterilerek resmî belgede tahrifat yapılmak suretiyle haksız olarak tutuklandığını ifade etmiştir. Yaklaşık on aydır tutuklu bulunduğunu belirten başvurucu, bu sürede tüm deliller toplandığı hâlde henüz kamu davası açılmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, tutukluluk incelemelerinin otuz günlük süre aşılarak yapıldığı ve matbu gerekçelerin tekrarlanması suretiyle tutukluluğun devamına karar verildiği şikâyetini dile getirmiştir. Başvurucu sonuç olarak ihlalin tespiti ve 1 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
26. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun, haksız olarak tutuklandığı, matbu gerekçelerle tutukluluğun devam ettirildiği ve tutukluluk süresinin makul olmadığı şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
27. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir.
28. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 16). Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
29. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun, iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya ölçülü olmayan birtakım şekli koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39).
30. Kişi serbest bırakılmadan yargılandığı davada ilk derece mahkemesinin kararıyla mahkûm olmuşsa, mahkûmiyet tarihi itibarıyla tutukluluk hâli sona erer. Çünkü bu durumda kişinin hukuki durumu "suç isnadına bağlı olarak tutuklu" olma kapsamından çıkmaktadır (Korcan Pulatsü, B. No: 2012/726, 2/7/2013, § 33).
31. Tutukluluk hâli sona erdikten sonra tutukluluğun Kanun'da öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığını iddia eden başvurucunun, devam eden tutukluluk hâlinden farklı olarak iddia edilen ihlalin tespitini ve tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir hukuk yolu mevcut ise bu yolu tüketmesi gerekir (Hamit Kaya, B. No: 2012/338, 2/7/2013, § 46).
32. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilenler ile kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen kişilerin, maddi ve manevi her türlü zararlarını devletten isteyebileceklerine ilişkin hükümlerin bu hususta bir başvuru mekanizması öngördüğü görülmektedir. Bununla birlikte aynı Kanun'un tazminat isteminin koşullarının düzenlendiği 142. maddesinin (1) numaralı fıkrasında karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceği belirtilmektedir.
33. Bu yol bir yandan başvurucunun maruz kaldığı tutukluluk süresinin Kanun'da öngörülen azami süreyi aşıp aşmadığının veya makul olup olmadığının tespiti, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Hamit Kaya, § 48).
34. Somut olayda başvurucu 18/12/2013 tarihinde gözaltına alınmış ve 19/12/2013 tarihinde tutuklanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu olarak sürdürülen yargılama sonunda 13/12/2015 tarihli kararı ile başvurucunun "uyuşturucu madde (esrar) ticareti yapma" suçundan on yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiş; anılan mahkûmiyet hükmü Yargıtay 20. Ceza Dairesinin 6/6/2016 tarihli ilamıyla onanarak kesinleşmiştir.
35. Başvurucu, hakkındaki mahkûmiyet hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesine dayanarak süresi içinde tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Mahkûmiyet kararının kesinleşmesiyle birlikte tutukluluk sürecine ilişkin olarak sadece tazminat talebinde bulunabileceği dikkate alındığında, bu talep yönünden etkin ve erişilebilir bir çözüm imkânı sunan hukuk yolu tüketilmeksizin bireysel başvuruların incelenmesi, bireysel başvuru yolunun ikincilliği ilkesi gereği mümkün değildir (Hamit Kaya, § 49). Öte yandan bireysel başvurunun karara bağlandığı tarih itibarıyla başvurucunun anılan tazminat yolunu tüketmesi için 5271 sayılı Kanun'un 142. maddesinde öngörülen dava açma süresi de geçmemiştir.
36. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun iddialarına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Araca El Konulmasına İlişkin Şikâyet
37. Başvurucu, el koyma kararının araca ilişkin taşıt siciline şerh düşülmesi suretiyle icrası ile yetinilmesi gerekirken aracına fiilen el konulmasından yakınmıştır.
38. Başvurucunun bu şikâyetinin mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
39. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20).
40. Somut olayda 16/12/2013 tarihinde yapılan arama sonucu başvurucunun aracında 1 gram esrar maddesi bulunması sebebiyle araç Emniyet Müdürlüğü bahçesinde muhafaza altına alınmış ise de Başsavcılığın talimatıyla, başvurucunun cezaevinde bulunması nedeniyle 20/12/2013 tarihinde oğluna yediemin sıfatıyla teslim edilmiştir. Başsavcılığın talebi üzerine Sulh Ceza Mahkemesinin 20/12/2013 tarihli kararıyla aracın trafik kayıtlarına 5271 sayılı Kanun'un 128. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi uyarınca el konulmasına ve "satılamaz devredilemez" şerhinin işlenmesine karar verilmiştir. Başvurucu vekilinin talebi üzerine Ağır Ceza Mahkemesince 7/7/2014 tarihli kararla aracın tescil kayıtlarına "satılamaz devredilemez" şerhi işlenmek suretiyle el konulmasına yönelik kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
41. Başvurucunun, aracın trafik siciline "satılamaz devredilemez" şerhi konulmasına yönelik bir şikâyeti bulunmamaktadır. Başvurucu, aracın trafik siciline şerh düşülmesiyle yetinilmesi gerekirken araca fiilen el konulmuş olmasını şikâyet konusu etmektedir.
42. 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (j) bendinde, eşyasına veya diğer mal varlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı hâlde el konulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer mal varlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen kişiler için tazminat talebinde bulunabilme imkânı tanınmaktadır.
43. Yukarıda atıfta bulunulan Yargıtay kararlarından da anlaşıldığı üzere (bkz. § 21-23) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen yol, bir yandan başvurucunun maruz kaldığı el koyma işleminin hukuka aykırılığının tespitini, diğer yandan da uğradığı zararın tazmini imkânını sağlamaktadır. Bu nedenle 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi ile öngörülen hukuk yolu başvurucunun şikâyetleri açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı sunmaktadır (Mehmet Ali Aslan, B. No: 2013/2429, 30/3/2016, § 28).
44. Başvurucu 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesine dayanarak, ceza soruşturması sırasında aracının trafik kaydına şerh düşülmesiyle yetinilmeyerek aracına fiilen de el konulmuş olmasının hukuka uygun olmadığı iddiasını öne sürerek tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir. Dolayısıyla mülkiyet hakkının ihlaline neden olduğu ileri sürülen söz konusu iddiaya ilişkin olarak başvuru yolları usulünce tüketilmemiştir.
45. Açıklanan gerekçeyle başvurucunun aracına el konulmasına ilişkin şikâyetin diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.