TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZKAN YANAR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/1845)
|
|
Karar Tarihi: 8/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Kamil KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Özkan YANAR
|
Vekili
|
:
|
Av. Birkan
ÖZTÜRK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; işçilik alacaklarıyla ilgili davada iddia edilen
ücret miktarının ispatı için sunulan belgelerin dikkate alınmaması, aile geçim
indirimi alacağına hükmedilmemesi, zamanaşımına ilişkin hatalı hesaplama ve
fazla çalışma ücret alacağında takdiri indirim yapılarak eksik miktara
hükmedilmesi, davanın reddedilen kısmı yönünden aleyhe fazla vekâlet ücretine
hükmedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/2/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 23/10/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, başvuruya ilişkin görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu; işçi olarak çalıştığı iş yerinde birikmiş
ücretlerinin ödenmediği gerekçesiyle iş akdini feshederek kıdem tazminatı,
ücret, yıllık izin, fazla çalışma ve ikramiye alacaklarının tahsili talebiyle
işveren aleyhine Bakırköy 12. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 23/3/2011 tarihinde
alacak davası açmıştır.
8. Mahkeme, başvurucu ve davalı işverenin bildirdiği tanıkları
dinleyip uyuşmazlıkla ilgili belgeleri temin ettikten sonra dava konusu
alacakların hesaplanması için bilirkişiden rapor almıştır.
9. Bilirkişi tarafından hazırlanan 16/7/2012 tarihli raporda,
başvurucunun aylık ücretinin 2.600 TL olduğunu iddia ettiği, davalı işverenin
ise başvurucunun aylık ücretinin 1.080 TL olduğunu savunduğu, başvurucuyla
benzer koşullarda ve unvanda çalışan bir işçinin alabileceği emsal ücretin
İstanbul Sanayi Odasınca 1.300 TL olarak bildirildiği belirtilerek ücret
miktarı konusunda takdir Mahkemeye ait olmak üzere başvurucunun aldığı ücretin
2.600 TL (birinci seçenek) veya 1.300 TL (ikinci seçenek) kabul edilmesi
olasılıklarına göre iki hesap yapılmıştır.
10. Başvurucu 12/8/2012 tarihli dilekçeyle bilirkişi raporuna
itirazlarını bildirmiş ve dava açarken 15.100 TL olan talebini, bilirkişinin
birinci seçenek olarak yaptığı hesaptaki toplam miktarı dikkate alarak ıslah
yoluyla 78.423,67 TL’ye yükseltmiştir.
11. Mahkeme, ilk raporda hesaplanmayan ikramiye alacağının da
hesaplanması ve davalı vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı defi nedeniyle tüm
alacaklar yönünden yeniden hesap yapılması için bilirkişiden ek rapor almıştır.
3/12/2012 tarihli ek raporda da yukarıda belirtilen olasılıklara göre iki
seçenekli hesap yapılmıştır.
12. Mahkeme 24/1/2013 tarihli ve E.2011/170, K.2013/25 sayılı
kararı ile başvurucunun iş akdini haklı sebeple feshettiği kanaatiyle
bilirkişinin 3/12/2012 tarihli ek raporunda ikinci seçenek olarak yaptığı
hesaplama doğrultusunda davanın kısmen kabulüne, fazla çalışma ücret alacağı
yönünden resen hesaplama yapıp bu alacakta 1/3 oranında takdiri indirim
uygulamak suretiyle sonuç olarak beş alacak kalemi yönünden toplam 41.375,86
TL'nin davalıdan alınarak başvurucuya ödenmesine karar vermiş; davanın
reddedilen kısmı yönünden başvurucuyu davalıya 4.076 TL vekâlet ücreti ödemeye
mahkûm etmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Davacının hakettiği
alacakların miktarı konusunda alınan ve mahkememizce değer verilen 03/12/2012
tarihli ek bilirkişi raporunun 2. seçeneğine göre 18.484,13-TL kıdem tazminatı,
2.450,45-TL izin ücreti, 10.352,66-TL ücret alacağı ve 4.565,05-TL İkramiye
alacaklarının bulunduğu hesaplanmış olup, ayrıca zaman aşımına uğramayan fazla
çalışma ücretinin dava dilekçesinde talep edilen kısımla birlikte re'sen yapılan hesap sonucu 6.785,36-TL olduğu hesaplanmış
olup fazla çalışma ücretinden takdiren 1/3 oranında
indirim yapılıp ıslah dilekçesi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar
verilmesi gerekmiştir.”
13. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 7. Hukuk
Dairesinin 11/11/2013 tarihli ve E.2013/12606, K.2013/18799 sayılı ilamı ile onanmıştır.
Onama ilamı şöyledir:
“Taraflar arasında görülen dava sonucunda
verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davacı vekili
tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya
incelendi, gereği görüşüldü:
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve
hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle davacının dava
dilekçesinde AGİ alacağı talebinin bulunmadığının anlaşılmasına göre davacının
yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun
olan hükmün ONANMASINA ...karar verildi.”
14. Nihai karar, başvurucuya 7/1/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 5/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesi
şöyledir:
“Süresi belirli olsun veya olmasın işçi,
aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim
süresini beklemeksizin feshedebilir:
...
II. Ahlak ve iyiniyet
kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
...
e)
İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına
uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse,
...”
17. 4857 sayılı Kanun’un 32. maddesi şöyledir:
“Genel anlamda ücret bir kimseye bir iş
karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen
tutardır.
...
İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin
ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin
tam olarak ödenmesi zorunludur.
...
Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş
yıldır.”
18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 326. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama
giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
(2) Davada iki taraftan her biri kısmen haklı
çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre
paylaştırır.”
19. 29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2013 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin
12. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde
gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor
ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci
fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak
kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.”
20. 2013 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin
üçüncü kısmının ilgili bölümü şöyledir:
“Yargı Yerleri ile İcra ve İflas Dairelerinde
Yapılan ve Konusu Para Olan veya Para ile Değerlendirilebilen Hukuki Yardımlara
Ödenecek Ücret
1. İlk 25.000,00 TL için
% 12
2. Sonra gelen 35.000,00
TL için % 11”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 8/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu, işçilik alacakları için açtığı davada aylık net
ücretinin 2.600 TL olduğunu gösterir işveren tarafından verilmiş itiraz
edilmeyen ve altlarındaki imzalar inkâr edilmeyen iki belgeyi delil olarak
sunduğunu, bu belgelerin kesin delil niteliğinde olması nedeniyle Mahkemece bu
belgelere göre karar verilmesi gerektiğini, yerleşmiş yargısal içtihatlara göre
kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından davalı işverenin kendi düzenlediği bu
belgelere itiraz etmesinin de sonucu değiştirmeyeceğini, ücret miktarıyla
ilgili sunduğu bu belgeler kabul edilmese bile emsal ücret araştırmasına göre
karar verilmesi gerektiğini, buna rağmen Mahkemece bu belgelerin dikkate
alınmayıp davalının soyut beyanına itibar edilerek aylık ücretin 1.300 TL kabul
edilmesi olasılığına göre bilirkişi tarafından yapılan hesap (ikinci seçenek)
doğrultusunda adil olmayan bir karar verildiğini, bilirkişi raporundaki birinci
seçenek hesaplamanın neden kabul edilmediğinin gerekçelendirilmediğini, aile
geçim indirimi alacaklarının hesaplanıp hüküm altına alınmadığını, bilirkişi
tarafından zamanaşımıyla ilgili hatalı hesaplama yapıldığını, fazla çalışma ücret
alacağında takdiri indirim yapılmasıyla alacak hakkının ortadan kaldırıldığını,
davanın takdiri indirim yapılarak reddedilen kısmı yönünden vekâlet ücretine
hükmedilmemesi gerekirken aleyhine fazla vekâlet ücretine hükmedildiğini
belirterek Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet ve 36. maddesinde
düzenlenen adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin
tespiti ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
23. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
24. Başvurucunun iddialarının özü, açtığı davada delillerin
değerlendirilmesi ile hukuk kurallarının uygulanmasında hata yapılarak eksik
miktara hükmedildiği, yetersiz gerekçeyle karar verildiği ve yargılama sonunda
fazla vekâlet ücreti ödemeye mahkûm edildiğine ilişkindir. Bu nedenle anılan
iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
25. Başvurucunun, aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin fazla
olduğuna yönelik iddiası mahkemeye erişim hakkı, yetersiz gerekçeyle karar
verildiği iddiası gerekçeli karar hakkı kapsamında; diğer iddiaları ise
yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı başlığı altında incelenmiştir.
a. Mahkemeye Erişim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu, davada talep ettiği fazla çalışma ücret
alacağında takdiri indirim yapılarak reddedilen kısım yönünden davalı yararına
vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerekirken aleyhine fazla vekâlet ücretine
hükmedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
27. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
28. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da
cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan,
kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul
bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına
sahiptir.”
29. Sözleşme’nin 6. maddesi mahkemeye başvurma hakkını açıkça
düzenlenmemekle beraber, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından mahkemeye
başvurma hakkının hukukun temel prensibi olduğu, mahkemeye başvurma hakkı
olmaksızın hakkaniyete uygun, aleni bir yargılamadan söz edilemeyeceği ve adil
yargılanma hakkının içerdiği güvencelerden yararlanmanın olanaksız hâle
geleceği kabul edilmektedir (Golder/Birleşik
Krallık, B. No: 4451/70, 21/2/1975, § 35).
30. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne
taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını
isteyebilmek anlamına gelmektedir. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen
veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka ifadeyle mahkeme
kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir (Özkan Şen, B. No:
2012/791, 7/11/2013, § 52).
31. Vekâlet ücreti, davayı vekille takip eden ve davası kabul
edilen lehine hükmedilen bir ücrettir. Dava aşamasında kimin lehine ya da
aleyhine olacağı önceden belli olmayan bu ücret yükümlülüğü, bir usul kuralı
olup mahkemeye erişim hakkı ile ilişkilidir (Serkan
Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38).
32. Nitekim AİHM de yargılama giderleri ve bu kapsamda vekâlet
ücretleri ile ilgili başvuruları mahkemeye erişim hakkı kapsamında
değerlendirmektedir (Stankiewicz/Polonya, B. No: 46917/99, 6/4/2006).
33. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp
sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların
hakkın özünü zedeleyecek şekilde hakkı kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi,
açık ve ölçülü olması, başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (Serkan Acar, § 38).
34. Vekâlet ücreti bir yargılama gideri olup kural olarak bu tür
giderler mahkemeye erişim hakkına müdahale teşkil eder. Ancak gereksiz
başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin
gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi
amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin
kapsamını belirlemek, kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen
yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derecede
zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez (Serkan Acar, § 39).
35. Başvuruya konu davada, başvurucunun ıslah dilekçesiyle talep
ettiği alacak miktarının 78.423,67 TL olduğu, Mahkemece başvurucunun toplam
alacak hakkının 43.607,65 TL olduğunun tespit edildiği ancak fazla çalışma
ücret alacağında takdiri indirim uygulanmak suretiyle sonuç olarak beş alacak
kalemi yönünden toplam 41.375,86 TL'nin davalıdan alınarak başvurucuya
ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır (bkz. § 12).
36. Bu durumda davanın reddedilen kısmının 37.047,81 TL olduğu,
takdiri indirim uygulanmamış olsaydı esastan reddedilecek kısmın ise 34.816,02
TL olacağı anlaşılmaktadır.
37. Başvuru konusu davada Mahkemece, tarafların haklılık oranı
dikkate alınarak karar tarihi olan 2013 yılı için uygulanan Avukatlık Asgari
Ücret Tarifesi'nin 12. maddesinin (1) numaralı
fıkrası ve tarifenin üçüncü kısmına göre (bkz. §§ 19, 20) hükmedilen vekâlet
ücretinin ölçülü olduğu dolayısıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkı
yönünden bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
38. Açıklanan nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
b. Gerekçeli Karar
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
39. Başvurucu, bilirkişi raporunda aylık ücretinin 2.600 TL
(birinci seçenek) ve 1.300 TL (ikinci seçenek) kabul edilmesi olasılıklarına
göre yapılan hesaplamalardan birinci seçenek hesaplamanın neden kabul
edilmediği konusunda kararda yeterli gerekçe bulunmadığını ileri sürmüştür.
40. Anayasa’nın “Duruşmaların
açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin
üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bütün mahkemelerin her türlü kararları
gerekçeli olarak yazılır.”
41. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli
karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin
uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule
ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan
gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve
denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).
42. Mahkemeler “kararlarını
hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme” yükümlülüğü
altındadır. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için
gerekli olmanın yanı sıra tarafların, muhakeme sırasında ileri sürdükleri
iddialarının kurallara uygun bir biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve
ayrıca demokratik bir toplumda toplumun kendi adlarına verilen yargı
kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri, § 34).
43. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma
hakkının unsurlarından biri olmakla beraber bu hak, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde
anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın
niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir
yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız
bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm
Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., § 26).
44. Başvuruya konu davada başvurucu, işten ayrılmadan önceki
aylık net ücretinin 2.600 TL olduğunu ileri sürmüştür. Davalı işveren ise
başvurucunun aylık ücretinin 1.080 TL olduğunu savunmuştur. Mahkemece yapılan
emsal ücret araştırması sonucunda başvurucuyla benzer koşullarda ve unvanda
çalışan bir işçinin alabileceği aylık ücretin 1.300 TL olabileceği tespit
edilmiştir.
45. Mahkemenin dava konusu alacaklarla ilgili bilirkişiden
aldığı raporda, başvurucunun aylık ücretinin 2.600 TL veya 1.300 TL kabul edilmesi
olasılıklarına göre iki seçenekli hesap yapılmış; Mahkeme, başvurucunun 1.300
TL ücret aldığı kabulüne göre yapılan hesaba (ikinci seçenek) itibar ederek bu
hesap doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
46. Gerekçeli kararda, emsal ücret üzerinden yapılan ikinci
seçenek hesaplamaya itibar edildiği belirtilip bu hesaplama doğrultusunda karar
verilmekle bir anlamda ücret konusunda başvurucunun sunduğu belgelere değil
emsal ücret araştırması sonucuna üstünlük tanındığı anlaşılmaktadır. Bu
itibarla İlk Derece Mahkemesinin karar gerekçesinin, bilirkişi raporundaki
birinci hesabın neden kabul edilmediğini ortaya koyacak nitelikte olduğu;
dolayısıyla, başvurucunun gerekçeli karar hakkı yönünden bir ihlalin
bulunmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
47. Açıklanan nedenlerle gerekçeli karar hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
c. Yargılamanın Sonucu
İtibarıyla Adil Olmadığına İlişkin İddialar
48. Başvurucu; işçilik alacakları için açtığı davada aylık net
ücretiyle ilgili delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucunda adil olmayan
karar verildiğini, aile geçim indirimi alacaklarının hesaplanıp hüküm altına
alınmadığını, bilirkişi tarafından zamanaşımıyla ilgili hatalı hesaplama
yapıldığını, fazla çalışma ücret alacağında takdiri indirim yapılmasıyla alacak
hakkının ortadan kaldırıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
49. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
50. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
51. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında
ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.
52. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece
mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfîlik
içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
53. Somut olayda başvurucu, işçilik alacaklarının tahsili
talebiyle işveren aleyhine açtığı davada işten ayrılmadan önceki aylık net
ücretinin 2.600 TL olduğunu ileri sürmüştür. Bu iddiasına delil olarak da
işveren tarafından "yetkili makama" hitaben düzenlenmiş ve
başvurucunun ücretinin 2.600 TL olduğu belirtilen 25/1/2008 ve 14/12/2009
tarihli ikibelgeyi sunmuştur. Davalı işveren ise
başvurucunun aylık ücretinin 1.080 TL olduğunu savunmuş; Mahkemenin emsal ücret
araştırması için İstanbul Sanayi Odasına yazdığı yazıya verilen cevapta,
başvurucuyla benzer koşullarda ve unvanda çalışan bir işçinin alabileceği aylık
ücretin 1.300 TL olarak bildirildiği anlaşılmıştır.
54. Mahkemenin dava konusu alacaklarla ilgili bilirkişiden
aldığı raporda, başvurucunun aylık ücretinin 2.600 TL veya 1.300 TL kabul
edilmesi olasılıklarına göre iki seçenekli hesap yapılmış; Mahkeme,
başvurucunun 1.300 TL ücret aldığı kabulüne göre yapılan hesaba (ikinci
seçenek) itibar ederek bu hesap doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar
vermiştir. Mahkeme ayrıca, fazla çalışma ücret alacağında takdiri indirim
uygulamıştır (bkz.§ 12).
55. Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesi,
Mahkeme kararındaki gerekçeyi benimseyip kararda belirtilen gerekçelere ve
davacının dava dilekçesinde aile geçim indirimi talebinin bulunmadığının tespit
edilmiş olmasına göre başvurucunun temyiz itirazlarını reddederek söz konusu
kararı onamıştır (bkz. § 13). Derece
Mahkemelerinin anılan şekilde yaptıkları değerlendirme ve ulaştıkları sonuç
yönünden herhangi bir keyfîlik tespit edilmemiştir.
56. İlk Derece Mahkemesi ve Yargıtay ilgili Dairesinin
kararlarındaki gerekçeler ile başvurucunun iddiaları incelendiğinde iddiaların
özünün Derece Mahkemeleri tarafından delillerin değerlendirilmesinde ve
yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna
ilişkin olduğu görülmektedir.
57. Başvurucu; yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ilişkin bir bilgi
ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
58. Açıklanan nedenlerle yargılamanın sonucu itibarıyla adil
olmadığına ilişkin iddiaların açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
8/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.