TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
KEMAL ONUK VE SALİME ONUK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/18836)
Karar Tarihi: 11/5/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Nahit GEZGİN
Başvurucular
1. Kemal ONUK
2. Salime ONUK
Vekili
Av. Yasemin HAMAMCI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tıbbi hata sonucu ölüm meydana gelmesine rağmen olayda sorumlulukları bulunanlar hakkındaki ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/11/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucuların 30/7/2000 doğumlu çocukları S.O., 4/9/2004 tarihinde evde bulunduğu sırada akrep sokması sonucu yaralanmıştır.
9. S.O. önce Çelikhan Devlet Hastanesine, ardından da Adıyaman Kadın Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesine götürülmüş ancak burada yapılan tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamayarak aynı gün yaşamını yitirmiştir.
10. Başvurucular, Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) başvurarak ölümde ihmal olduğunu ileri sürmüşler ve sorumluların cezalandırılmasını talep etmişlerdir.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olaya ilişkin soruşturma başlatılmış ve 15/2/2007 tarihinde bazı sağlık personeli hakkında taksirle öldürme suçundan kamu davası açılmıştır.
12. Kamu davası Adıyaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinde (Asliye Ceza Mahkemesi)görülmüştür. Asliye Ceza Mahkemesi 5/3/2012 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kamu davasının düşmesine karar vermiştir.
13. Başvurucuların temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin (12. Ceza Dairesi) 13/11/2013 tarihli kararıyla zamanaşımı süresinin 5/3/2012 tarihinde dolmadığı gerekçesiyle bozulmuş ancak aynı kararla, söz konusu sürenin temyiz incelemesi tarihinden önce dolduğu gerekçesiyle kamu davasının düşmesine karar verilmiştir.
14. Başvuru dosyasında Yargıtayın anılan kararının Asliye Ceza Mahkemesine hangi tarihte ulaştığına ilişkin kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Bununla birlikte UYAP üzerinden Asliye Ceza Mahkemesinin E.2007/130, K.2012/263 sayılı dosyasının incelenmesi neticesinde Mahkemenin 24/1/2014 tarihinde karara ilişkin kesinleşme şerhi düzenlediği anlaşılmaktadır.
15. Diğer taraftan söz konusu incelemede Adıyaman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Hukuk Mahkemesi) 5/2/2014 tarihinde, Asliye Ceza Mahkemesine yazı yazarak başvurucuların davacısı; haklarında kamu davası yürütülen sağlık personelinin de davalısı olduğu E.2010/20 sayılı tazminat davası nedeniyle söz konusu kamu davası dosyasının incelenmek üzere gönderilmesini istediği, Asliye Ceza Mahkemesinin de 13/2/2014 tarihinde talep edilen dava dosyasını gönderdiği görülmüştür.
16. Başvuru dosyasında, anılan tazminat davasının içeriği ve akıbeti hakkında herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.
17. 12. Ceza Dairesinin kararı 4/11/2014 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiştir. Başvurucular 24/11/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
19. Başvurucular, çocuklarının ölümünde ihmali bulunan sağlık personeli hakkında yürütülen ceza soruşturmasının makul süratle yürütülmediğini belirterek Anayasa'nın 17. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan yaşama ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; manevi tazminata karar verilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
20. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler…"
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
22. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
23. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
24. Anılan Kanun ve İçtüzük düzenlemelerinde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru yollarının tüketildiği tarih"ten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibarenin "nihai kararın gerekçesinin öğrenilebildiği tarih" olarak anlaşılması gerekir. Bu öğrenme, somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir.
25. Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın gerekçesinin tebliği" öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda nihai kararın gerekçesinin "dosyadan suret alınması" gibi hâllerde öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini "öğrendiklerini beyan ettikleri tarih" de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
26. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği tarihten itibaren başlatılması gerekir (Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
27. Nihai kararın gerekçesinin öğrenilemediği veya nihai kararın sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten başlayacağının belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu olabilecektir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede sürenin başlangıç tarihinin, başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının aşırı sınırlanmaması hususlarının birlikte dikkate alınması gerekir.
28. Diğer taraftan başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak amacıyla dava ve başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük kapsamında ilk derece mahkemesine fiilen ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (Fatma Gökot, B. No: 2013/5697, 21/4/2016,§ 50).
29. Yargıtay Ceza Daireleri tarafından verilen kararların taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme mevzuatta bulunmamaktadır. Ceza yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra özen yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu kapsamda erişilebilir olan nihai kararın en geç üç ay içinde ilgilileri tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit edilmediği sürece bireysel başvuru için 6216 sayılı Kanun'da öngörülen otuz günlük başvuru süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır(A. C. ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1827,25/2/2016, § 30; Fatma Gökot, § 51).
30. Başvuru dosyasında, Yargıtay kararının İlk Derece Mahkemesine hangi tarihte ulaştığına dair kesin bir bilgi veya belge bulunmamaktadır. Bununla birlikte UYAP üzerinden ilgili dava dosyasının incelenmesi neticesinde Yargıtay karar evrakının İlk Derece Mahkemesine ulaşma tarihinin en geç Mahkeme tarafından kesinleşme şerhinin düzenlendiği 24/1/2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 14). Bunun yanında İlk Derece Mahkemesinin 13/2/2014 tarihinde dava dosyasını, Adıyaman 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve başvurucuların davacısı olduğu tazminat davası dosyası içeriğine gönderdiği de dikkate alınmalıdır (bkz. § 15).
31. Bu nedenle en geç 24/1/2014 tarihinde İlk Derece Mahkemesinin dosyasına girmiş olan nihai karara erişilmesinin ve gerekçesinin öğrenilmesinin -başvurucuların özen yükümlülüğü kapsamında- bu tarihten itibaren en geç üç ay içinde gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekmektedir. Başvuru tarihinin 24/11/2014 olduğu dikkate alındığında başvurunun otuz günlük yasal süresi içinde yapılmadığı sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 11/5/2017 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.