TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AZİZ GÜLŞEN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20070)
|
|
Karar Tarihi: 23/3/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur
ODUNCU
|
Başvurucu
|
:
|
Aziz GÜLŞEN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mahmut
GÜVEN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvurunun kabul edilip idare ile sulhname imazlanması akabinde yerleşim yerinde kadastro çalışmaları
yapılması sonucunda taşınmazlarının daha çok olduğunun ortaya çıktığı gerekçesi
ile yapılan ikinci başvurunun reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı,
mülkiyet hakkı ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/12/2014 tarihinde Midyat 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 13/4/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Batman ili Gercüş ilçesi Bağözü
köyünde ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları nedeniyle 1994 yılında
yerleşim yerinden göç etmek zorunda kaldığını iddia etmiştir.
8. Başvurucu 30/5/2005 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararının karşılanması talebiyle Batman Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna
(Komisyon) başvurmuştur.
9. Bağözü köyü muhtarı İ.Y., azalar
İ.O. ve K.B. ile başvurucu tarafından düzenlenen ve imza altına alınan "Zilyetlik Belgesi" başlıklı
tutanağı başvurucu, Komisyona sunmuştur. Bu tutanakta başvurucunun iki katlı
evinin, Cemike mevkinde 8
ve 10 dönüm tarlasının, Cemike mevkiinde 2 dönüm
bağının, Berme mevkinde 8
dönüm tarlasının, Berme mevkiinde 8 ve 5 dönüm
bağının, Segi/Setan mevkinde 2 dönüm tarlasının, Avreşke
mevkinde 6 dönüm tarlasının, Naval mevkinde 2 dönüm sulu arazisinin ve badem, armut, ceviz
ağaçlarının bulunduğu iddia edilmiştir.
10. Başvuru kapsamında 4/10/2006 tarihinde gerçekleştirilen
keşif işleminde başvurucunun 1.620 m2 sulu arazisinin,
9.500 m2 kuru arazisinin, 12.800 m2 bağının,66 m2 evinin, başvurucunun adına kayıtlı 23,92 m2 arazinin bulunduğu tespit edilmiştir.
11. Komisyon 6/6/2008 tarihli ve 2008/3-329 sayılı kararında
bilirkişi heyetince yapılan keşif, tutulan tutanaklar, orman bilirkişi raporu
ve dosyadaki diğer bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucunda başvurucunun
zirai arazisine ulaşamamaktan, bina ve eklentilerinin hasar görmesinden
kaynaklanan zararlarına karşılık İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel
Müdürlüğünün yazıları esas alınarak toplam 14.500 TL ödenmesine karar
vermiştir.
12. Komisyon kararının ardından 5233 sayılı Kanun’un 12. maddesi
gereğince davet yazısı ile birlikte sulhname örneği
başvurucuya gönderilmiştir.
13. "Yukarıda ayni/nakdi
olarak belirtilen zararımın/zararlarımın karşılanması sonucunda Komisyonun
tespitine esas olay ile ilgili olarak uğradığım zararımın tamamının karşılanmış
olduğunu kabul ve taahhüt ederim" beyanını içeren sulhnamenin, başvurucu vekili tarafından imzalanması
akabinde Kanun'un 13. maddesi kapsamında 20/1/2009 tarihinde vali onayı
yapılmıştır.
14. Belirlenen tazminat miktarı 19/1/2010 tarihinde başvurucu
vekilinin hesap numarasına aktarılmıştır.
15. Başvurucu 5/7/2011 tarihinde Komisyona yeniden başvuruda
bulunmuş; başvurusu hakkındaki ilk kararın köyünde kadastro çalışmaları
yapılmadan önce verildiğini, bu nedenle bakiye zararlarının bulunduğunu iddia
etmiştir. Başvuru dilekçesinde yer alan tabloda kadastro çalışmaları sonrasında
başvurucunun Bağözü köyünde 102 ada 18 parselde
bulunan 18.174,10 m2 tarlada 2/13 hissesinin; 120 ada 31 parselde
bulunan 17.825,75 m2 tarlada tam hissesinin; 120 ada 55 parselde
bulunan 28.242,86 m2 tarlada 1/2 hissesinin; 120 ada 63 parselde
bulunan 18.845,56 m2 tarlada 1/2 hissesinin; 121 ada 16 parselde
bulunan 9.112,56 m2 bağda 1/2 hissesinin; 133 ada 13 parselde
bulunan 57,50 m2 arsada tam hissesinin; 138 ada 8 parselde
bulunan 735,53 m2 tarlada tam hissesinin; 139 ada 42 parselde
bulunan 403,51 m2 bahçede tam hissesinin; 140 ada 83 parselde
bulunan 590,75 m2 bahçede tam hissesinin; 140 ada 206 parselde
bulunan 5.323,66 m2 tarlada tam hissesinin olduğu beyan
edilmiştir.
16. Komisyon 27/7/2011 tarihli; 2011/3-1316 sayılı kararında,
daha önce sulhname imzalanıp başvurucuya tazminat
ödendiğinden talebinin reddine karar verilmiştir.
17. Ret işlemine karşı başvurucu tarafından Batman İdare
Mahkemesinde iptal davası açılmıştır. Başvurucu Komisyona sunduğu dilekçede
(bkz. § 15) yer alan tabloya dava dilekçesinde de yer vermiştir.
18. Batman İdare Mahkemesinin 10/8/2012 tarihli ve E.2011/3502,
K.2012/4908 sayılı kararı ile dava reddedilmiştir. Mahkemenin gerekçesi
şöyledir:
“...dava konusu işlemde zarar tespit
komisyonunun, davacının başvurusunu reddetmesinin sebebi olarak;
"davacının daha önce yaptığı başvurunun sonuçlandığı ve sulhname imzalanarak ödemelerin yapılması"
gösterildiğinden, uyuşmazlığın bu çerçevede incelenmesi ve değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Olayda, davacının daha önceki başvurusu
üzerine 5233 sayılı Kanun uyarınca tazmini gereken zararları tespit edilerek
davalı idare ve davacı arasında anlaşma sağlanıp sulhname
imzalanmış ve sulhnamede belirtilen zarar kalemlerine
karşılık olarak uzlaşıya varıldığı, ancak davacı vekili tarafından,
bilirkişiler tarafından hesaplanan zarar miktarından kesinti yapılıp
yapılmadığının bildirilmesi ve kesinti yapıldı ise yasal faiziyle birlikte
iadesi yönündeki başvurusunun, sulhnamenin amacına
uymamaktadır.
Bu durumda, ayni ve nakdi tüm zararlarının
karşılandığı kabul ve taahhüt edilerek sulhname
imzalandıktan sonra, sulhnamede belirtilen miktar ile
gerçek zarar miktarı hesabı arasında fark olduğu iddiası üzerine tazminat
talebinin karşılanması mümkün olmadığından, sonradan yapılan başvurunun reddine
ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır...”
19. Başvurucunun temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 26/4/2013 tarihli ve E.2012/12407, K.2013/3048 sayılı ilamı ile
kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz
nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği
belirtilerek onanmasına karar verilmiştir.
20. Karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 15/5/2014 tarihli ve
E.2014/949, K.2014/3794 sayılı ilamı ile reddedilmiştir. Ret kararı 24/11/2014
tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu, 24/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
22. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., 12., 13.,geçici 1., geçici 4. maddeleri.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 23/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; terör olayları nedeniyle ikamet ettiği köyünü
terk etmek zorunda kaldığını, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptığı talebinin
kabul edilip kendisine tazminat ödendiğini, köyünde kadastro çalışmaları
yapılmadan önce bu işlemler gerçekleştiği için ilk Komisyon kararında maddi
hata yapıldığını, taşınmazlarının alanları konusunda idarece yapılan tespitlere
güvenerek sulhname imzaladığını, kadastro çalışmaları
sonrasında önceden tespit edilen taşınmaz alanından daha fazla alanda taşınmazı
olduğunu öğrendiğini, bakiye zararları için 5233 sayılı Kanun kapsamında
yaptığı ikinci başvurunun daha önce sulhname
imzalanmış olduğu gerekçesi ile reddedildiğini, bu karara karşı açmış olduğu
davanın da reddedildiğini, ret kararlarının hatalı olduğunu, sulhname kapsamında ödenen tazminatın zararını
karşılamaktan uzak olduğunu belirterek adil yargılanma hakkı, mülkiyet hakkı ve
etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
25. Başvuru formu ve ekleri incelendiğinde başvurucunun 5233
sayılı Kanun kapsamındaki bakiye zararının tazmini amacıyla açtığı davanın
reddedilmesi nedeniyle Anayasa'nın 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi,
olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp
olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16).Başvurucunun ihlal iddialarının incelemesinin
Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altında alınan mülkiyet hakkı yönünden
yapılması gerekli ve yeterli görülmüştür.
26. Başvurucu; Batman ili Gercüş ilçesi Bağözü
köyünde ikamet etmekte iken meydana gelen terör olayları nedeniyle yerleşim
yerinden göç etmek zorunda kaldığını, 5233 sayılı Kanun kapsamında yapmış
olduğu başvurunun 6/6/2008 tarihli Komisyon kararında kabul edildiğini,
taşınmazlarının alanları konusunda idarece yapılan tespitlere güvenerek sulhname imzaladığını, Komisyon kararı akabinde Bağözü köyünde kadastro çalışmaları yapıldığını, köyde
kadastro çalışmaları yapılmadan önce Komisyonca tazminat ödenmesine karar
verildiğinden Komisyon kararında maddi hata bulunduğunu, kadastro çalışması
sonrasında bakiye zararları için yaptığı ikinci başvurunun ve akabinde açtığı
davanın reddedildiğini, zararlarının karşılanmadığını belirterek mülkiyet
hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
27. Başvurucu, taşınmazlarının alanları konusunda idarece
yapılan tespitlere güvenerek sulhname imzaladığını
iddia etmiş ise de 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuru için düzenlenen
ve aralarında başvurucunun da yer aldığı dört kişi tarafından imzalanan
tutanağın (bkz. § 9) incelenmesinde, tutanak içeriğinde geçen zarar kalemleri
ve alan miktarlarının, başvurucu tarafından ikinci başvuruda Komisyona sunulan
dilekçede (bkz. § 15) ve dava dilekçesinde(bkz. § 17) ileri sürülen zarar
kalemleri ve alan miktarları ile yaklaşık olarak örtüştüğü tespit edilmiştir.
28. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvurularda idare ile sulhname imzalanması nedeniyle bakiye zarar iddiasına
ilişkin davanın reddedilmesi, daha önce de bireysel başvuruya konu olmuş ve
Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarda, idari ve yargısal süreci
müteakip ihlali tespit eden ve makul bir tazminata hükmedilmesini temin eden
etkili bir giderim yolu bulunduğundan hareketle başvurucunun mağdur sıfatının
ortadan kalkmış olması sebebine dayanılarak kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir (Zübeyit Kaya, B. No: 2013/7674, 21/5/2015, §§ 29-43; Faris Arslan, B. No: 2014/1026, 20/5/2015, §§
45-58).
29. Olayda başvurucu, terör ve terörle mücadele kapsamında
yürütülen faaliyetler nedeniyle oluşan zararlarının karşılanması amacıyla 5233
sayılı Kanun kapsamında Komisyona başvurmuş; başvuru kapsamında 4/10/2006
tarihinde gerçekleştirilen keşifte başvurucunun mal varlığına ilişkin tutanak
tutulmuş (§ 10), başvurucu bu tutanak içeriğinde yer alan zarar kalemlerinin ve
miktarlarının kendisi tarafından Komisyona sunulan "Zilyetlik Belgesi" (§ 9) başlıklı tutanak
içeriği ile örtüşmediğine ilişkin bir beyan belirtmediği gibi
değerlendirmelerin hiçbir aşamasında bu keşif tutanağına ya da imzalara ilişkin
herhangi bir ihtirazi kayıt koymamış ya da itirazda
bulunmamıştır.
30. Komisyon tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucunda
başvurucunun mal varlığına ulaşamaması nedeniyle başvurucu lehine 14.500 TL’lik
tazminat miktarı belirlenmiştir (§ 11). Bu miktar başvurucu tarafından kabul
edilerek idare ile sulhname imzalanmıştır. Komisyon
tarafından hükmedilen tazminat miktarı 19/1/2010 tarihinde başvurucu vekilinin
hesap numarasına aktarılmıştır. Başvurucu bu karara karşı herhangi bir yargı
yoluna başvurduğuna, bakiye zararlarını talep ettiğine dair bir beyanda
bulunmamıştır.
31. Düzenleyen ve imza altına alanlar arasında başvurucunun da
yer aldığı ve Komisyona yapılan ilk başvuruda sunulan "Zilyetlik Belgesi" başlıklı
tutanağın (§ 9) ve başvurucu tarafından ikinci başvuruda sunulan tablonun (§§
15, 17) incelenmesinde belge içeriklerinde ileri sürülen zarar kalemleri ve
alan miktarlarının yaklaşık olarak örtüştüğü tespit edilmiştir. Başvurucunun
eksik hesaplandığını beyan ettiği zarar miktarı dikkate alındığında,
başvurucunun idareyle anlaşma sağlayarak sulhnameyi
imzalamasıyla Komisyonun tespitine esas olan olay ile ilgili Komisyonca karara
bağlanan zarar kalemleri konusunda maddi mağduriyetin açıkça orantısız
olmayacak şekilde giderildiği sonucuna varılmıştır. Başvurucu, Komisyonun
tespitinde belirlenen ve zararlarının tamamını karşıladığını beyan ettiği
alacağını 19/1/2010 tarihinde tümüyle davalı idareden tahsil etmekle mülkiyet
hakkına ilişkin mağduriyeti bu tarihte giderilmiş ve bu hak yönünden başvurucunun
mağdurluk statüsü de sona ermiştir. Öte yandan başvurucu, Komisyon tarafından
ödenmesine karar verilen tazminat tutarlarının kendisine ödenmediği ya da eksik
ödendiği yönünde bir iddiada da bulunmamıştır.
32. Açıklanan nedenlerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddia yönünden başvurucunun mağdurluk statüsünü kaybettiği
anlaşıldığından anılan iddianın diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden
incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
23/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.