TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FİKRET ASLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/20483)
|
|
Karar Tarihi: 22/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucu
|
:
|
Fikret ASLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Cem
TOKSÖZ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; beraatine hükmedildiği
hâlde başvurucuya ait silahın, bir başka kişinin işlediği ruhsatsız silah bulundurma
ve taşıma suçu kapsamında müsaderesine karar verilmesi nedeniyle suç ve
cezalarda kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2014 tarihinde Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 29/5/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık,görüş
bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü Önleyici Hizmetler Büro
Amirliği görevlileri tarafından 29/12/2011 tarihinde yapılan kontroller
sırasında İstanbul ili Beyoğlu ilçesi Sütlüce Mahallesi İmrahor Caddesi
üzerinde bir petrol istasyonundan çıkan aracı kullanan I.I'nın alkollü olduğu tespit edilerek trafik ekibi
çağrılmıştır. Kolluk görevlilerince düzenlenen aynı tarihli tutanakta, yapılan
işlemler sırasında I.I'nın
çantasından adına ruhsatı bulunmayan ve arkadaşına ait olduğunu beyan ettiği
Beratta marka 25 USA ibaresi yazılı BU68390V seri numaralı 6.35 mm çaplı
tabancayı çıkardığı ve kendi rızasıyla bu silahı kolluk görevlilerine teslim
ettiği belirtilmiştir.
8. Çanakkale Valiliği kayıtlarına göre başvurucu adına taşıma
ruhsatı bulunan söz konusu tabanca şarjörüyle birlikte, adli emanette muhafaza
altına alınmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 5/4/2012 tarihli ve
2012/8796 sayılı iddianamesi ile I.I. ve başvurucu haklarında ruhsatsız silah
bulundurma ve taşıma suçundan 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar
ve Bıçaklar Hakkında Kanun'un 13. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ayrı ayrı
cezalandırılmaları ve muhafaza altına alınan silahın 26/9/2004 tarihli ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 54. maddesine göre müsadere edilmesi kamu adına
talep olunmuştur.
10. İstanbul 17. Asliye Ceza Mahkemesince iddianamenin kabul
edilmesiyle başlanan kamu davasında yapılan yargılama neticesinde 31/12/2012
tarihli ve E.2012/244, K.2012/1058 sayılı kararla başvurucunun beraatine, sanık I.I.nın ise
ruhsatsız silah taşıma ve bulundurma suçundan 6136 sayılı Kanun'un 13.
maddesinin birinci fıkrası ile 5237 sayılı Kanun'un 52. ve 62. maddeleri
uyarınca 10 ay hapis ve 500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, adli
emanete alınan tabanca ve şarjörünün de 5237 sayılı Kanun'un 54. maddesine göre
müsadere edilmesine ancak 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 231. maddesinin (5) numaralı fıkrası uyarınca mahkûmiyet hükmünün
açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanık I.I.nın
aynı maddenin (8) numaralı fıkrasına göre beş yıl süreyle denetime tabi
tutulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Sanık Fikret Aslan'ın diğer sanık I.I.'nın babası olan M.Ü.I.'nın
avukatlığını ve danışmanlığını yaptığı, bir hukuki meseleyi görüşmek için sanık
I.I'nın nişanlısının evinde buluştukları, sanığın
orada silahı üzerinden çıkararak masanın üzerine koyduğunu, 2-3 gün sonra diğer
ruhsatlı silahlarının arasında bulamayınca M.Ü.I'ya
telefon ettiğini, onun da silahın orada olduğunu söylediği, Fikret Aslan'a
vermesi için M.Ü.I.'nın silahı kızı olan I.I.'ya verdiği, ayrıldığı eski erkek arkadaşının tehdit
etmesi nedeniyle I.I.'nın silahı Fikret Aslan'a
vermeyerek üzerinde taşıdığı ve olay gecesi polislerin yanında alkollü
vaziyette 'silahım nerde' diye sorması üzerine silahın çantasında yakalandığı,
böylece sanık I.I.'nın atılı suçu işlediği
anlaşılmıştır.
Sanık Fikret Aslan'ın silahı evde unuttuğu bu
nedenle atılı suçu işlediği sabit olmadığından beraatine
karar verilmiştir.
Her ne kadar I.I. soruşturma anlatımında
silahı kendisine Fikret Aslan'ın verdiğini beyan etmiş ise de sanık bu
ifadesini kabul etmediğinden ve bu ifadeyi verirken çok alkollü olduğunu beyan
ettiğinden sanık Fikret Aslan'ın savunmasını tanıkların anlatımları
doğruladığından, sanık Fikret Aslan'ın evde silahı unuttuğu kabul
edilmiştir."
11. Karar mal sahibi sıfatıyla başvurucu tarafından temyiz
edilmiş, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 17/12/2013 tarihli ve E.2013/13587,
K.2013/29373 sayılı ilamıyla başvurucunun temyiz istemi reddedilerek hüküm
onanmıştır.
12. Mahkemece 11/2/2014 tarihinde kesinleşme şerhi düzenlenerek
hükmün Yargıtayca onandığı 17/12/2013 tarihi
itibarıyla kesinleştiği tespit edilmiştir.
13. Başvurucu 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
“Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait
mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç
yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
...
Bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar
dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya
işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis
ve yirmibeş günden yüz güne kadar adlî para
cezasıdır.
...”
15. 5237 sayılı Kanun'un "Eşya
müsaderesi" kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
"(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait
olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun
işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine
hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu
güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda
müsadere edilir.
...
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması,
taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
..."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, ruhsatsız silah bulundurma ve taşıma suçundan
cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında beraat etmesine rağmen taşıma
ruhsatı bulunan tabancasının diğer sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmü
kapsamında müsadere edilmesine karar verildiğini belirterek Anayasa'nın 38.
maddesinde düzenlenen suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin ihlal edildiğini
ileri sürmüş; 5.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi olmak üzere 10.000 TL tazminata
hükmedilmesi, ayrıca müsadere edilen silahın ve şarjörünün iadesine karar
verilmesi taleplerinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
18. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla
başvuruculara bireysel başvuruda bulunmak için imkân tanımanın yanında hukuki
belirlilik de sağlanmaktadır. Dolayısıyla dava açma ya da kanun yollarına
başvuru için belli sürelerin öngörülmesi -bu süreler dava açmayı imkânsız
kılacak ölçüde kısa olmadıkça- hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve
mahkemeye erişim hakkına aykırı değildir (Remzi
Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
19. Bireysel başvuruların 30/3/2011 tarihli, 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1)
numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu
öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen
durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak "başvuru yollarının
tüketildiği" tarihten söz
edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate
alınarak bu ibarenin "nihai kararın gerekçesinin öğrenilebildiği" tarih olarak anlaşılması gerekir. Bu
öğrenme, somut olayın özelliklerine göre farklı şekillerde gerçekleşebilir.
20. Bireysel başvuru süresi bakımından "nihai kararın
gerekçesinin tebliği" öğrenme şekillerinden biridir (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504,
28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak
gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Bu kapsamda
nihai kararın gerekçesinin "dosyadan suret alınması" gibi hâllerde
öğrenilmesi de mümkündür. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini"öğrendiklerini
beyan ettikleri tarih" de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele
alınabilir (İlyas Türedi, B. No:
2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
21. Diğer yandan nihai kararın gerekçesi öğrenilmemiş olmakla
birlikte sonucunun öğrenildiği durumlar da söz konusu olabilir. Böyle bir
durumda sonucu öğrenilen nihai kararın gerekçesine derece mahkemesinden kesin
olarak erişilebilmesi mümkün ise bireysel başvuru süresinin sonucun öğrenildiği
tarihten itibaren başlatılması gerekir. Bu kapsamda bir ceza mahkûmiyetine
ilişkin nihai kararın sonucunun infaz aşamasında "yakalama", "müddetname veya çağrı kâğıdının ya da ödeme emrinin
tebliği" suretiyle öğrenildiği durumlarda başvurucular, nihai kararın
sonucundan haberdar olmakta ve nihai karar gerekçesini kesin olarak öğrenme
olanağına sahip bulunmaktadırlar (Aydın
Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546,
30/12/2014, § 24; Halil Aslan, B.
No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
22. Nihai kararın gerekçesinin öğrenilemediği veya nihai kararın
sonucunun öğrenilip gerekçesinin kesin olarak öğrenilme imkânının elde
edilemediği hâllerde başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının
da belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde sınırsız bir başvuru süresi söz konusu
olabilecektir. Bu kapsamda yapılacak değerlendirmede; sürenin başlangıç
tarihinin, başvurucuların özen yükümlükleri ile mahkemeye erişim haklarının
aşırı sınırlanmaması hususlarının birlikte dikkate alınması gerekir.
23. Başvurucuların bireysel başvuruda bulunmak amacıyla dava ve
başvurularını takip etmek için gerekli özeni gösterme yükümlülükleri vardır.Bu yükümlülük kapsamında
ilk derece mahkemesine fiilen ulaşan nihai kararın gerekçesini öğrenme
konusunda gerekli özeni gösterme sorumluluğu başvuruculara aittir. Diğer bir
ifadeyle başvurucular veya vekillerinin ilk derece mahkemesine ulaşan kararın
bir örneğini almak için özenli davrandıklarını kanıtlamaları gerekir (benzer
yöndeki AİHM kararları için bkz. Ölmez/Türkiye
(k.k.), B. No: 39464/98, 1/2/2005; Refik Alpaya ve İbrahim
Dağılma/Türkiye (k.k.), B. No: 34384/08, 12/3/2013, § 16).
24. Yargıtay ceza daireleri tarafından verilen kararların
taraflara tebliğine ilişkin bir düzenleme mevzuatta bulunmamaktadır. Ceza
yargılamasında nihai kararın tebliğ edilmediği durumlarda kararın derece mahkemesine
ulaşmasından ve böylece gerekçesinin erişilebilir olmasından sonra, özen
yükümlülüğü kapsamında makul bir süre içinde bireysel başvuru yapmak isteyen
ilgililerden karara erişmeleri ve karar gerekçesini öğrenmeleri beklenir. Bu
kapsamda erişilebilir olan nihai kararın, en geç üç ay içinde ilgilileri
tarafından bilindiği ve gerekçesinin öğrenildiği kabul edilmelidir. Aksi tespit
edilmediği sürece bireysel başvuru için 6216 sayılı Kanun'da öngörülen otuz
günlük başvuru süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır(A. C. ve diğerleri [GK], B. No:
2013/1827,25/2/2016, § 30).
25. Somut olayda, İstanbul 17. Asliye Ceza Mahkemesinin
31/12/2012 tarihli kararı, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 17/12/2013 tarihli
ilamıyla onanarak aynı tarihte kesinleşmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim
Sistemi'nden (UYAP) yapılan araştırmada Yargıtay ilamının en geç kesinleştirme
şerhinin gerçekleştirildiği 11/2/2014 tarihinde Mahkemeye ulaştığı görülmüştür.
Diğer bir ifadeyle başvurucunun nihai kararın içeriğine erişme imkânını en geç
11/2/2014 tarihinde elde ettiği anlaşılmıştır.
26. Nihai kararın içeriğine erişme imkânının elde edildiği
11/2/2014 tarihinden itibaren özen yükümlüğü kapsamında kararın içeriğinin öğrenildiği
kabul edilen üç aylık sürenin sonundan itibaren en geç otuz günlük bireysel
başvuru süresi sonunda 11/6/2014 tarihinine kadar
başvurucu tarafından bireysel başvuruda bulunulması gerekirken başvuru süresi
geçtikten sonra 29/12/2014 tarihinde bireysel başvuru yapılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin süre
aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
22/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.