TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ORHAN AFACAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/2266)
Karar Tarihi: 16/6/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Alparslan ALTAN
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
Raportör
Şebnem NEBİOĞLU ÖNER
Başvurucu
Orhan AFACAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, konut yakınında bulunan iş yerinden kaynaklanan gürültünün sağlığı olumsuz etkilediği iddiası ile yapılan şikâyetin değerlendirmeye alınmasında ihmali olduğu ileri sürülen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlali iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine İzmir Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir.
5. Başvurucu, ikamet ettiği konutuna komşu taşınmazda faaliyet gösteren S. Kuru Temizleme unvanlı iş yerinde kullanılan makinelerden çıkan gürültünün 4/6/2010 tarihli ve 27601 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'ne (Yönetmelik) aykırı ve rahatsız edici seviyede yüksek olduğu iddiası ile Gaziemir Belediye Başkanlığına şikâyette bulunmuştur.
6. Gaziemir Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğü İşyeri Ruhsat Denetim Biriminin, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğüne hitaben gönderilen24/5/2013 tarihli yazısı ile başvurucu tarafından S. Kuru Temizleme isimli iş yeri hakkında gürültü yönünden şikâyette bulunulduğu belirtilerek söz konusu iş yerinin gürültü yönünden denetiminin yapılarak bilgi verilmesi talep edilmiştir.
7. Belirtilen yazıya istinaden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğü tarafından başvurucu ve Gaziemir Belediye Başkanlığına hitaben gönderilen 9/9/2013 tarihli ve 69562 sayılı yazı içeriği şöyledir:
“İlgi yazı ve eklerinde belirtilen .. adresinde faaliyet göstermekte olan M. A.'ya ait kuru temizlemenin faaliyetinden kaynaklanan gürültü Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'ne göre yerinde değerlendirilmiştir.
18.06.2013 tarihinde yapılan denetim ve incelemede; işyerinin üst katlarının konut olduğu, işyerinin faaliyet konusunun kuru temizleme olduğu, etrafının konutlar ile çevrili olduğu, ön cephesinde yoğun trafik akışının olduğu, işyerinde; l(bir) adet sanayi tipi çamaşır kurutma makinesi, l(bir) adet sanayi tipi çamaşır yıkama makinesi, l(bir) adet sanayi tipi ütü olduğu, işyerinin Gaziemir Belediye Başkanlığınca 04.05.2011 tarih ve 2011/19 sıra numarası ile düzenlenmiş 3. Sınıf GSM İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı'nın olduğu tespit edilmiştir. Yapılan gürültü ölçümünde; işyerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana gelen gürültü seviyesinin gündüz saatlerinde mevcut arka plan gürültü düzeyini/14 dBA/(Sınır Değer: 5dBA) geçtiği saptanmıştır. İşyeri yetkilisine, işyerinin faaliyetinden kaynaklanan gürültünün önlenmesi ve gerekli yalıtımın yapılması hususunda 30 (otuz) gün süreli ihtarname verilmiştir.
28.08.2013 tarihinde yapılan denetim ve incelemede; işyerinde faaliyet gösteren makinelerin bakımlarının yapılarak gürültü yönünden yeterli yalıtımın yapıldığı, işyerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana gelen gürültü seviyesinin gündüz saatlerinde mevcut arka plan gürültü düzeyini 4 dBA (Sınır Değer: 5dBA) geçtiği tespit edilmiştir.”
8. Başvurucu 28/10/2013 tarihli dilekçe ile belirtilen şikâyeti üzerine gerekli yasal işlemlerin yapılmadığından bahisle ilgili Belediye görevlileri hakkındagörevlerini ihmal ettikleri iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucunun aynı tarihte İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadesi alınmış ve Gaziemir Kaymakamlığına hitaben gönderilen 1/11/2013 tarihli yazı ile iddia konusu suçların niteliği gereğince ilgililer hakkında ön inceleme yapılarak soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi hususunda karar alınması talep edilmiştir.
9. Yaptırılan ön inceleme kapsamında Gaziemir Kaymakamlığı tarafından görevlendirilen ön incelemeci tarafından 13/12/2013 tarihinde başvurucunun beyanı alınmıştır.
10. Gaziemir Kaymakamlığının 24/12/2013 tarihli ve 498.01.02/2013-15 sayılı kararı ile söz konusu iş yerinde kullanılan makinelerden çıkan gürültünün Yönetmelik'e aykırı, rahatsız edici ve yüksek düzeyde olduğu yönündeki şikâyetin Belediye Başkanlığınca değerlendirilmediği ve bu kapsamda görev ihmalinde bulunulduğu iddiası kapsamında Gaziemir Belediyesi Zabıta Müdürü S. S. hakkında yapılan ön incelemeneticesinde 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun'un 6. ve 7. maddeleri gereğince soruşturma izni verilmemesine karar verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 01.11.2013 tarih ve 2013/99050 soruşturma numaralı yazısı ekinde Kaymakamlığımıza intikal eden Orhan AFACAN adlı vatandaşın 28.10.2013 tarihli dilekçesi ve ekleri üzerine, Kaymakamlık Makamının 15.11.2013 tarih ve 50978246-498.99-2441 sayılı görevlendirme emirleri ile ön incelemeci olarak görevlendirilen Gaziemir İlçe Özel İdare Müdürü … tarafından tanzim edilen 19.12.2013 tarihli ön inceleme raporunun incelenmesi neticesinde;
Atıfbey Mahallesi 6/4 Sokak No:5/A adresinde S. Kuru Temizleme unvanlı işyerinin, 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin eki Gayrisıhhi Müesseseler Listesinde (C) maddesinde sayılan Üçüncü Sınıf Gayrisıhhi Müesseselerden Kimya Sanayi başlıklı Kuru Temizleme Yerleri sınıfına girmekte olup, ruhsat vermeye yetkili kurumun Gaziemir Belediyesi olduğu ve Gaziemir Belediye Başkanlığınca 04.05.2011 tarih ve 2011/19 sayılı ile çalışma ruhsatı verildiği,
Söz konusu işyerinin bulunduğu binaya ait 08.03.2007 tarih 863 sayılı yapı kullanma izin belgesinde, işyerinin bulunduğu yerin zemin kat iş yeri olarak işlendiği,
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin "İşyerinde Aranacak Genel Şartlar" başlıklı 5. maddesinde "Tapuda iş yeri olarak görünen yerlerde, umuma açık istirahat ve eğlence yeri açılması durumunda yönetim planında aksine bir hüküm yoksa, kat maliklerinin oy çokluğu ile aldığı kararın bulunması..." ifadesinden işyerine ruhsat verilmesi için kat maliklerinin rızasına gerek olmadığının görüldüğü.
04.06.2010 tarih ve 27601 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğin "Şikayetlerin Değerlendirilmesi veya Denetim" başlıklı bölümünde yer alan 39. maddesinin (a) bendinde "Bu Yönetmelikte getirilen esaslar çerçevesinde gerek programlı veya programsız gerekse şikâyeti değerlendirmek amacıyla yapılacak denetimler; belediye sınırları ve mücavir alan içerisinde Çevre Kanununa istinaden yetki devri yapılan belediyelerce..." denildiği,
Yetki devri yapılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğüne Gaziemir Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğü İşyeri Ruhsat ve Denetim Birimi tarafından 24.05.2013 tarih ve 622.1/1073 sayılı yazısı ile Orhan AFACAN'ın gürültü kirliliği hakkında şikayetinin iletildiği,
Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliğin "Şikayetlerin Değerlendirilmesi veya Denetim" başlıklı bölümünde yer alan 39. maddesinin (c) bendinde yer alan. "Yapılan denetimlerde, bu Yönetmelikte verilen sınır değerlerin aşıldığının tespiti halinde, gürültü rahatsızlığına ve sınır değerlerin sağlanması için alınacak tedbirin özelliğine bağlı olarak, süre verilmesi, kapatılması ve benzeri uygulamalara yönelik esaslar denetim yapan personel veya birimi tarafından belirlenir" hükmü gereği,
İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğünün Gaziemir Belediye Başkanlığı ve Orhan AFACAN'a hitaplı 09.09.2013 tarih ve 69562 sayılı yazısı ile, "S. Kuru Temizleme unvanlı işyerinde 18.06.2013 tarihinde yapılan ölçümde 14 dBA (sınır değer 5 dBA) değer ölçüldüğü ve bu değerin sınır değerin üzerinde olduğu, iş yerine 30 günlük süre tanınarak ihtarname verildiği ve 28.08.2013 tarihinde yapılan ikinci denetimde gürültü seviyesinin 4 dBA (sınır değer 5dBA) olarak ölçüldüğü ve sınır değerin altında kaldığı" tespitinin yapıldığı,
Atıfbey Mahallesi 6/4 Sokak No:5/A adresindeki M. A.'ya ait S. Kuru Temizleme unvanlı işyerine gürültü kirliliği açısından yaptırım uygulama yetkisinin anılan Yönetmeliğin 39. maddesinin (c) bendi gereğince denetim yapan kuruma ait olduğu,
Denetim birimi tarafından düzenlenmiş olumsuz bir raporun olmamasından dolayı, Zabıta Müdürlüğünce ruhsat iptali yönünden herhangi bir işlemin yapılmadığı ve bu durumun hukuka uygun olduğu anlaşıldığından,
Gaziemir Belediyesi Zabıta Müdürü hakkında, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 6 ve 7. maddeleri gereğince SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİNE,
...”
11.Başvurucunun soruşturma izni verilmemesi işlemine karşı yaptığı itiraz, İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 29/1/2014 tarihli ve E.2014/14, K.2014/21 sayılı kararı ile ön inceleme raporu ve eki belgelerin isnat edilen fiilden dolayı soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte olmadığını ortaya koyduğu belirtilerek reddedilmiştir.
12. Ret kararı 13/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş olup 19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“ Bu Kanunda geçen terimlerden;
Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortamı,
…
İfade eder.”
14. 2872 sayılı Kanun'un“Gürültü” başlıklı 14. maddesi şöyledir:
“Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır.
Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlaraindirilmesi için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır.”
15. Yönetmelik’in 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (m) bendi şöyledir:
“Çevresel gürültü: Ulaşım araçları, kara yolu trafiği, demir yolu trafiği, hava yolu trafiği, deniz yolu trafiği, açık alanda kullanılan teçhizat, şantiye alanları, sanayi tesisleri, atölye, imalathane, işyerleri ve benzeri ile rekreasyon ve eğlence yerlerinden çevreye yayılan gürültü dâhil olmak üzere, insan faaliyetleri neticesinde oluşan zararlı veya istenmeyen açık hava seslerini,
ifade eder.”
16. Yönetmelik'in 39. maddesi şöyledir:
“ (a) Bu Yönetmelikte getirilen esaslar çerçevesinde gerek programlı veya programsız gerekse şikâyeti değerlendirmek amacıyla yapılacak denetimler; belediye sınırları ve mücavir alan içerisinde Çevre Kanununa istinaden yetki devri yapılan belediyelerce; belediye sınırları ve mücavir alan dışında yetki devri yapılan il özel idarelerince; yetki devri yapılmadığı takdirde ise İl Çevre ve Orman Müdürlüklerince, gerektiğinde diğer mevzuat kapsamında yetkili kılınan kurum ve kuruluşlar ile işbirliği ve koordinasyon içinde yapılır.
b) Şikâyetleri değerlendirme, denetim ve idari yaptırım konusunda yetki devri yapılmış kurum ve kuruluşlarda; Çevre Denetim Biriminin kurulması, Bakanlıkça esasları belirlenmiş uzmanlığa sahip en az 2 personelin görevlendirilmesi, bu personellerden en az birinin dört yıllık üniversite mezunu olması ve bu kişinin gözetiminde göreve katılım sağlayacak diğer personelin iki yıllık yüksek okul veya lise ve dengi okullardan mezun olması ve bu Yönetmelik kapsamında getirilen esas ve standartlara uygun ölçüm ekipmanının bulundurulması zorunludur.
c) Yapılan denetimlerde, bu Yönetmelikte verilen sınır değerlerin aşıldığının tespiti halinde, gürültü rahatsızlığına ve sınır değerlerin sağlanması için alınacak tedbirin özelliğine bağlı olarak, süre verilmesi, kapatılması ve benzeri uygulamalara yönelik esaslar denetim yapan personel veya birimi tarafından belirlenir.”
17. Yönetmelik'in 41. maddesi şöyledir:
“Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davrananlar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve Çevre Kanununun 20 nci maddesinde öngörülen idari yaptırımlar uygulanır.”
18. 4483 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler.”
19. 4483 sayılıKanun'un 5. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“İzin vermeye yetkili merci, bu Kanun kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır.”
20. 4483 sayılı Kanun'un 6. maddesi şöyledir:
“Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı belirtilir.
Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi zorunludur.”
21. 4483 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
“Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.
Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi itiraz yoluna gidebilir. İtiraz süresi, yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on gündür.
İtiraza, 3 üncü maddenin (e), (f), g (Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar.
İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır. Verilen kararlar kesindir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
23. Başvurucu; ikamet ettiği konuta komşu taşınmazda faaliyet gösteren S. Kuru Temizleme unvanlı iş yerinde kullanılan sanayi tipi makineler vasıtası ile yıkama, kurutma ve ütüleme işlemi yapıldığını, gerek cihazların gerek iş yerinin uygun yalıtımının yapılmaması nedeniyle makinelerden çıkan gürültünün ve işletmeden yayılan deterjan kokusu ve sigara dumanının kendisi ve ailesinin yaşam kalitesini etkilediğini, bu durumun konutlarından rahat şekilde yararlanmaları imkânını ortadan kaldırdığını ve kendisinin yüksek tansiyon hastası olmasına neden olduğunu, iş yeri açılmasına izin verilmesi aşamasında gerekli ölçümler yapılmadığı gibi şikâyet sonrasında yaptırılan ölçümün de sağlıklı olmadığını, bu hususta yaptığı şikâyetin ilgili Belediye görevlilerince dikkate alınmadığını ve belirtilen görevliler hakkında yaptığı suç duyurusunun ise sonuçsuz kaldığını belirterek Anayasa'nın 17. ve 41. maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından Anayasa’nın 17. ve 41. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddia edilmiş olmakla beraber ihlal iddiasının mahiyeti gereği başvurunun, Anayasa’nın 17. maddesikapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
25. Başvurucu, konut yakınında bulunan iş yerinden kaynaklanan gürültünün sağlığı olumsuz etkilediği iddiası ileyapılan şikâyetin değerlendirmeye alınmasında ihmali olduğu ileri sürülen kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğiniiddia etmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/11/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın, Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
27. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
28. Anayasa’nın “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” kenar başlıklı 56. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
29. Anayasa’nın “Çalışma ve sözleşme hürriyeti” kenar başlıklı 48. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:
“Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.”
30. Sözleşme’nin “Özel ve aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
31. Özel hayat alanına dâhil olan tüm hukuksal çıkarlar Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında güvence altına alınmakla birlikte söz konusu hukuksal çıkarların Anayasa’nın farklı maddelerinin koruma alanına girdiği görülmektedir. Bu bağlamda Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı ile bireyin kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkına karşılık gelmektedir.
32. Özel yaşamın korunması kapsamında kişiliğin serbestçe geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhildir. Bu bağlamda kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne ilişkin hukuksal çıkarı da özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınmaktadır. Fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı kapsamında güvence altına alınan hukuksal çıkarlardan biri de sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıdır (Mehmet Kurt, B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 45; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk, B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 42).
33. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kapsamındaki bireysel başvurular daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının; Anayasa’nın fiziksel ve ruhsal bütünlüğün korunması ile ilgili hukuksal çıkarları ihtiva eden 17. maddesi, özel ve aile hayatına saygıyı güvence altına alan 20. maddesi ve konut dokunulmazlığını düzenleyen 21. maddesi ile bağlantılı olarak ve söz konusu hükümlerde yer alan hukuksal çıkarlar üzerindeki etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilerek çevresel rahatsızlıklarla ilgili ihlal iddiaları kapsamında ağırlıklı olarak devletin pozitif yükümlülüklerinin değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmek suretiyle bu husustaki normatif dayanaklar ve ilkeler tespit edilmiştir (Mehmet Kurt), (Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk).
34. Somut başvuru açısından da başvurucu; ikamet ettiği konutuna komşu taşınmazda faaliyet gösteren iş yerinde kullanılan sanayi tipi makineler vasıtası ile yıkama, kurutma ve ütüleme işlemi yapıldığını, gerek cihazların gerek iş yerinin uygun yalıtımının yapılmaması nedeniyle makinelerden çıkan gürültünün ve işletmeden yayılan deterjan kokusu ve sigara dumanının kendisi ve ailesinin yaşam kalitesini etkilediğini, bu durumun konutlarından rahat şekilde yararlanmaları imkânını ortadan kaldırdığını ve kendisinin yüksek tansiyon hastası olmasına neden olduğunu belirtmiş ve bu bağlamda Anayasa'nın 17.maddesinin ihlal edildiğinin ileri sürmüştür. Başvurucunun ilgili çevresel rahatsızlığa ilişkin bazı ölçümleri içeren evrakı da sunduğu görülmektedir.
35. Bu bağlamda başvuruya konu çevresel rahatsızlığın Anayasa’nın 17. ve 20.maddeleri bağlamında inceleme yapılmasını gerektirecek nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
36. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını tüketme kuralı ne mutlak ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala riayetin denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu nedenle başvurucunun kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S. S. A., B. No. 2013/2355, 7/11/2013, § 28).
37. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca çevresel rahatsızlıklarla ilgili ihlal iddialarının Anayasa’nın fiziksel ve ruhsal bütünlüğün korunması ile ilgili hukuksal çıkarları ihtiva eden 17. maddesi, özel ve aile hayatına saygıyı güvence altına alan 20. maddesi ve konut dokunulmazlığını düzenleyen 21. maddesi ile bağlantılı olarak ve söz konusu hükümlerde yer alan hukuksal çıkarlar üzerindeki etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmekte olup devletin söz konusu alandaki yükümlülüğü, belirtilen haklara keyfî olarak müdahale etmemenin yanı sıra üçüncü kişilerin saldırılarını önlemeyi de içerir. Ancak devletin belirtilen haklara yönelik olarak üçüncü kişiler tarafından yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar kurma çerçevesindeki pozitif yükümlülüğü, tüm müdahale türleri açısından mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmaz. Belirtilen haksız müdahalelere karşı bireyin korunması hukuk muhakemesi yoluyla da mümkündür.
38. Hukuka veya sözleşmeye aykırı bir fiil nedeniyle başkasına verilmiş olan zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü ifade eden hukuki sorumluluk, ceza hukuku alanında suç diye adlandırılan insan davranışına göre daha geniş bir hukuka aykırı davranış grubunu kapsamaktadır. Bir eylemin suç teşkil edebilmesi için ilgili kanunda açıkça tanımlanması gerekirken haksız fiil için böyle bir sınırlamaya yer verilmemektedir. Ayrıca ceza hukuku alanında taksire dayalı sorumluluğun istisnai nitelik taşımasına rağmen kasten veya taksirle başkalarına verilen zararın hukuki sorumluluk kapsamında giderim imkânının daha fazla olduğu, ceza hukuku alanında objektif sorumluluğa yer verilmezken hukuki sorumluluk alanında objektif sorumluluk esasının da etkin şekilde uygulandığı ve hukuki sorumluluk alanında aynı maddi vakıalar çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanılarak kişisel sorumluluğun söz konusu olabildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra hukuk sistemimizde ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kaldırılırken hukuki sorumluluk alanındaki tazmin yükümlülüğünün asıl gayesinin zarar görenin zararının telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında -özellikle somut başvuruya konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından- hukuki tazmin yolunun daha yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu olduğu anlaşılmaktadır (Aslı Kırmızı Demirseren, B. No: 2013/5680, 15/4/2014, § 41).
39. Somut başvuru açısından başvurucu tarafından ikamet ettiği konutuna komşu taşınmazda faaliyet göstereniş yerinde kullanılan makinelerden çıkan gürültünün rahatsız edici seviyede yüksek olduğu iddiası ile GaziemirBelediyeBaşkanlığınaşikâyette bulunulduğu, Gaziemir Belediye Başkanlığının yetkili birimi tarafından ilgili Yönetmelik uyarınca yapılan yetki devrine istinaden durumun İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğüne iletildiği, belirtilen birim tarafından söz konusu iş yerinin faaliyetinden kaynaklanan gürültünün ilgili Yönetmelik'e göre yerinde değerlendirildiği, 18/6/2013 tarihinde yürütülen denetim ve inceleme kapsamında yapılan gürültü ölçümünde iş yerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana gelen gürültü seviyesinin sınır değeri aştığının tespit edilmesi üzerine iş yeri yetkilisine, iş yerinin faaliyetinden kaynaklanan gürültünün önlenmesi ve gerekli yalıtımın yapılması hususunda süre verildiği, süre sonunda 28/8/2013 tarihinde yapılan ölçümde, iş yerinde faaliyet gösteren makinelerin bakımlarının ve gürültü yönünden yeterli yalıtımın yapıldığı, iş yerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana gelen gürültü seviyesinin sınır değerin altında olduğunun tespit edildiği, söz konusu tespit ve işlemin başvurucu ve Gaziemir Belediye Başkanlığına bildirildiği görülmektedir.
40. İlgili Yönetmelik hükümleri incelendiğinde çevresel gürültünün ulaşım araçları, kara yolu trafiği, demir yolu trafiği, hava yolu trafiği, deniz yolu trafiği, açık alanda kullanılan teçhizat, şantiye alanları, sanayi tesisleri, atölye, imalathane, iş yerleri ve benzeri ile rekreasyon ve eğlence yerlerinden çevreye yayılan gürültü dâhil olmak üzere insan faaliyetleri neticesinde oluşan zararlı veya istenmeyen açık hava seslerini kapsayacak şekilde tanımlandığı anlaşılmaktadır. Yönetmelik'le getirilen esaslar çerçevesinde şikâyetleri değerlendirmek amacıyla yapılacak denetimlerin belediye sınırları ve mücavir alan içinde 2872 sayılı Kanun'a istinaden yetki devri yapılan belediyelerce, belediye sınırları ve mücavir alan dışında yetki devri yapılan il özel idarelerince, yetki devri yapılmadığı takdirde ise İl Çevre ve Orman Müdürlüklerince yapılacağının, yapılan denetimlerde Yönetmelik'te verilen sınır değerlerin aşıldığının tespiti hâlinde gürültü rahatsızlığına ve sınır değerlerin sağlanması için alınacak tedbirin özelliğine bağlı olarak süre verilmesi, kapatılması ve benzeri uygulamalara yönelik esasların denetim yapan personel veya birimi tarafından belirleneceğinin veYönetmelik hükümlerine aykırı davrananlar hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 2872 sayılı Kanun'un 20. maddesinde öngörülen idari yaptırımların uygulanacağının belirtildiği görülmektedir (bkz. §§ 15-19).
41. Somut başvuru açısından da başvurucu tarafından iş yeri hakkında gürültü yönünden şikâyette bulunulduğu belirtilerek şikâyeti üzerine gerekli yasal işlemlerin yapılmadığından bahisle ilgili Belediye görevlileri hakkındagörevlerini ihmal ettikleri iddiasıyla suç duyurusunda bulunulduğu, yargısal makamlarca iletilen talep üzerine yaptırılan ön inceleme neticesinde ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesine karar verildiği, karar gerekçesinde ise Yönetmelik'in 39. maddesi uyarınca Yönetmelik'le getirilen esaslar çerçevesinde yapılan şikâyeti değerlendirmek amacıyla yapılacak denetimlerin belediye sınırları ve mücavir alan içinde 2872 sayılı Kanun'a istinaden yetki devri yapılan belediyelerce yerine getirileceği, yetki devri yapılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğünce yapılan incelemeler neticesinde gürültü seviyesinin sınır değerin altına çekildiğinin tespit edildiği, bu bağlamda söz konusu gürültü kirliliği açısından yaptırım uygulama yetkisinin Yönetmelik'in 39. Maddesi gereğince denetim yapan kuruma ait olduğu belirtilerek, denetim birimi tarafından düzenlenmiş olumsuz bir raporun olmamasından dolayı, haklarında ön inceleme yapılan kamu görevlilerince ruhsat iptali yönünden herhangi bir işlemin yapılmadığı ve bu durumun hukuka uygun olduğu tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
42. Bu bağlamda başvurucu tarafından, söz konusu iş yerine şartları oluşmadan ruhsat verildiği ve çevresel rahatsızlığın önlenmesi talebi ile yapılan şikâyet üzerine gerekli yasal işlemlerin yapılmadığı iddiasıyla ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olmakla birlikte yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler karşısında belirtilen şikâyetlerin değerlendirilmesi yetkisi bulunan kamu makamının ilgili değerlendirme ve işlemleri veya söz konusu çevresel rahatsızlığa neden olduğu iddia edilen gerçek kişi aleyhine hukuk davası açma yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır.
43. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı kapsamında güvence altına alınan sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına yönelik iddiaya konu müdahale ile ilgili olarak başvurucu tarafından yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olduğu dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez.
44. Açıklanan nedenlerle somut başvuru açısından etkili giderim yolu olan hukuk davası açma imkânı kullanılmaksızın bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.