TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ORHAN AFACAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2266)
|
|
Karar Tarihi: 16/6/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Alparslan
ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör
|
:
|
Şebnem
NEBİOĞLU ÖNER
|
Başvurucu
|
:
|
Orhan AFACAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, konut yakınında bulunan iş yerinden kaynaklanan
gürültünün sağlığı olumsuz etkilediği iddiası ile yapılan şikâyetin değerlendirmeye
alınmasında ihmali olduğu ileri sürülen kamu görevlileri hakkında soruşturma
izni verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi
hakkının ihlali iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine İzmir Bölge
İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel
teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca başvurunun kabul
edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir.
5. Başvurucu, ikamet ettiği konutuna komşu taşınmazda faaliyet
gösteren S. Kuru Temizleme unvanlı iş yerinde kullanılan makinelerden çıkan
gürültünün 4/6/2010 tarihli ve 27601 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği'ne
(Yönetmelik) aykırı ve rahatsız edici seviyede yüksek olduğu iddiası ile
Gaziemir Belediye Başkanlığına şikâyette bulunmuştur.
6. Gaziemir Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğü İşyeri Ruhsat
Denetim Biriminin, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol
Şube Müdürlüğüne hitaben gönderilen24/5/2013 tarihli yazısı ile başvurucu
tarafından S. Kuru Temizleme isimli iş yeri hakkında gürültü yönünden şikâyette
bulunulduğu belirtilerek söz konusu iş yerinin gürültü yönünden denetiminin
yapılarak bilgi verilmesi talep edilmiştir.
7. Belirtilen yazıya istinaden İzmir Büyükşehir Belediye
Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğü tarafından başvurucu ve
Gaziemir Belediye Başkanlığına hitaben gönderilen 9/9/2013 tarihli ve 69562
sayılı yazı içeriği şöyledir:
“İlgi yazı ve eklerinde belirtilen .. adresinde faaliyet göstermekte
olan M. A.'ya ait kuru temizlemenin faaliyetinden
kaynaklanan gürültü Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi
Yönetmeliği'ne göre yerinde değerlendirilmiştir.
18.06.2013 tarihinde yapılan denetim ve
incelemede; işyerinin üst katlarının konut olduğu, işyerinin faaliyet konusunun
kuru temizleme olduğu, etrafının konutlar ile çevrili olduğu, ön cephesinde
yoğun trafik akışının olduğu, işyerinde; l(bir) adet sanayi tipi çamaşır
kurutma makinesi, l(bir) adet sanayi tipi çamaşır yıkama makinesi, l(bir) adet
sanayi tipi ütü olduğu, işyerinin Gaziemir Belediye Başkanlığınca 04.05.2011
tarih ve 2011/19 sıra numarası ile düzenlenmiş 3. Sınıf GSM İşyeri Açma ve
Çalışma Ruhsatı'nın olduğu tespit edilmiştir. Yapılan
gürültü ölçümünde; işyerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana gelen
gürültü seviyesinin gündüz saatlerinde mevcut arka plan gürültü düzeyini/14 dBA/(Sınır Değer: 5dBA) geçtiği
saptanmıştır. İşyeri yetkilisine, işyerinin faaliyetinden kaynaklanan
gürültünün önlenmesi ve gerekli yalıtımın yapılması hususunda 30 (otuz) gün
süreli ihtarname verilmiştir.
28.08.2013 tarihinde yapılan denetim ve
incelemede; işyerinde faaliyet gösteren makinelerin bakımlarının yapılarak
gürültü yönünden yeterli yalıtımın yapıldığı, işyerine ait makinelerin
faaliyeti esnasında meydana gelen gürültü seviyesinin gündüz saatlerinde mevcut
arka plan gürültü düzeyini 4 dBA (Sınır Değer: 5dBA)
geçtiği tespit edilmiştir.”
8. Başvurucu 28/10/2013 tarihli dilekçe ile belirtilen şikâyeti
üzerine gerekli yasal işlemlerin yapılmadığından bahisle ilgili Belediye
görevlileri hakkındagörevlerini ihmal ettikleri
iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuştur. Başvurucunun aynı tarihte İzmir
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadesi alınmış ve Gaziemir Kaymakamlığına
hitaben gönderilen 1/11/2013 tarihli yazı ile iddia konusu suçların niteliği
gereğince ilgililer hakkında ön inceleme yapılarak soruşturma izni verilmesi ya
da verilmemesi hususunda karar alınması talep edilmiştir.
9. Yaptırılan ön inceleme kapsamında Gaziemir Kaymakamlığı
tarafından görevlendirilen ön incelemeci tarafından 13/12/2013 tarihinde
başvurucunun beyanı alınmıştır.
10. Gaziemir Kaymakamlığının 24/12/2013 tarihli ve
498.01.02/2013-15 sayılı kararı ile söz konusu iş yerinde kullanılan
makinelerden çıkan gürültünün Yönetmelik'e aykırı, rahatsız edici ve yüksek
düzeyde olduğu yönündeki şikâyetin Belediye Başkanlığınca değerlendirilmediği
ve bu kapsamda görev ihmalinde bulunulduğu iddiası kapsamında Gaziemir
Belediyesi Zabıta Müdürü S. S. hakkında yapılan ön incelemeneticesinde
2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin
Yargılanması Hakkında Kanun'un 6. ve 7. maddeleri gereğince soruşturma izni
verilmemesine karar verilmiştir. Karar gerekçesi şöyledir:
“İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 01.11.2013
tarih ve 2013/99050 soruşturma numaralı yazısı ekinde Kaymakamlığımıza intikal
eden Orhan AFACAN adlı vatandaşın 28.10.2013 tarihli dilekçesi ve ekleri
üzerine, Kaymakamlık Makamının 15.11.2013 tarih ve 50978246-498.99-2441 sayılı
görevlendirme emirleri ile ön incelemeci olarak görevlendirilen Gaziemir İlçe
Özel İdare Müdürü … tarafından tanzim edilen 19.12.2013 tarihli ön inceleme
raporunun incelenmesi neticesinde;
Atıfbey Mahallesi 6/4 Sokak No:5/A adresinde S. Kuru Temizleme unvanlı
işyerinin, 10.08.2005 tarih ve 25902 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmeliğin eki
Gayrisıhhi Müesseseler Listesinde (C) maddesinde sayılan Üçüncü Sınıf
Gayrisıhhi Müesseselerden Kimya Sanayi başlıklı Kuru Temizleme Yerleri sınıfına
girmekte olup, ruhsat vermeye yetkili kurumun Gaziemir Belediyesi olduğu ve
Gaziemir Belediye Başkanlığınca 04.05.2011 tarih ve 2011/19 sayılı ile çalışma
ruhsatı verildiği,
Söz konusu işyerinin bulunduğu binaya ait
08.03.2007 tarih 863 sayılı yapı kullanma izin belgesinde, işyerinin bulunduğu
yerin zemin kat iş yeri olarak işlendiği,
İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin
Yönetmeliğin "İşyerinde Aranacak Genel Şartlar" başlıklı 5.
maddesinde "Tapuda iş yeri olarak görünen yerlerde, umuma açık istirahat
ve eğlence yeri açılması durumunda yönetim planında aksine bir hüküm yoksa, kat
maliklerinin oy çokluğu ile aldığı kararın bulunması..." ifadesinden
işyerine ruhsat verilmesi için kat maliklerinin rızasına gerek olmadığının
görüldüğü.
04.06.2010 tarih ve 27601 sayılı Resmi
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve
Yönetimi Yönetmeliğin "Şikayetlerin Değerlendirilmesi veya Denetim"
başlıklı bölümünde yer alan 39. maddesinin (a) bendinde "Bu Yönetmelikte
getirilen esaslar çerçevesinde gerek programlı veya programsız gerekse şikâyeti
değerlendirmek amacıyla yapılacak denetimler; belediye sınırları ve mücavir
alan içerisinde Çevre Kanununa istinaden yetki devri yapılan
belediyelerce..." denildiği,
Yetki devri yapılan İzmir Büyükşehir
Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube
Müdürlüğüne Gaziemir Belediye Başkanlığı Zabıta Müdürlüğü İşyeri Ruhsat ve
Denetim Birimi tarafından 24.05.2013 tarih ve 622.1/1073 sayılı yazısı ile
Orhan AFACAN'ın gürültü kirliliği hakkında
şikayetinin iletildiği,
Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve
Yönetimi Yönetmeliğin "Şikayetlerin Değerlendirilmesi veya Denetim"
başlıklı bölümünde yer alan 39. maddesinin (c) bendinde yer alan. "Yapılan
denetimlerde, bu Yönetmelikte verilen sınır değerlerin aşıldığının tespiti
halinde, gürültü rahatsızlığına ve sınır değerlerin sağlanması için alınacak
tedbirin özelliğine bağlı olarak, süre verilmesi, kapatılması ve benzeri
uygulamalara yönelik esaslar denetim yapan personel veya birimi tarafından
belirlenir" hükmü gereği,
İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve
Kontrol Dairesi Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğünün Gaziemir
Belediye Başkanlığı ve Orhan AFACAN'a hitaplı
09.09.2013 tarih ve 69562 sayılı yazısı ile, "S. Kuru Temizleme unvanlı
işyerinde 18.06.2013 tarihinde yapılan ölçümde 14 dBA
(sınır değer 5 dBA) değer ölçüldüğü ve bu değerin
sınır değerin üzerinde olduğu, iş yerine 30 günlük süre tanınarak ihtarname
verildiği ve 28.08.2013 tarihinde yapılan ikinci denetimde gürültü seviyesinin
4 dBA (sınır değer 5dBA) olarak ölçüldüğü ve sınır
değerin altında kaldığı" tespitinin yapıldığı,
Atıfbey Mahallesi 6/4 Sokak No:5/A adresindeki M. A.'ya
ait S. Kuru Temizleme unvanlı işyerine gürültü kirliliği açısından yaptırım
uygulama yetkisinin anılan Yönetmeliğin 39. maddesinin (c) bendi gereğince denetim
yapan kuruma ait olduğu,
Denetim birimi tarafından düzenlenmiş olumsuz
bir raporun olmamasından dolayı, Zabıta Müdürlüğünce ruhsat iptali yönünden
herhangi bir işlemin yapılmadığı ve bu durumun hukuka uygun olduğu
anlaşıldığından,
Gaziemir Belediyesi Zabıta Müdürü hakkında,
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun
6 ve 7. maddeleri gereğince SORUŞTURMA İZNİ VERİLMEMESİNE,
...”
11.Başvurucunun soruşturma izni verilmemesi işlemine karşı
yaptığı itiraz, İzmir Bölge İdare Mahkemesinin 29/1/2014 tarihli ve E.2014/14,
K.2014/21 sayılı kararı ile ön inceleme raporu ve eki belgelerin isnat edilen
fiilden dolayı soruşturma yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlikte
olmadığını ortaya koyduğu belirtilerek reddedilmiştir.
12. Ret kararı 13/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş
olup 19/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
B. İlgili Hukuk
13. 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin birinci
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“ Bu
Kanunda geçen terimlerden;
Çevre: Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve
karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal,
ekonomik ve kültürel ortamı,
…
İfade eder.”
14. 2872 sayılı Kanun'un“Gürültü” başlıklı 14. maddesi
şöyledir:
“Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh
sağlığını bozacak şekilde ilgili yönetmeliklerle belirlenen standartlar
üzerinde gürültü ve titreşim oluşturulması yasaktır.
Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye,
işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve
titreşimin yönetmeliklerle belirlenen standartlaraindirilmesi
için faaliyet sahipleri tarafından gerekli tedbirler alınır.”
15. Yönetmelik’in 4. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (m)
bendi şöyledir:
“Çevresel gürültü: Ulaşım araçları, kara yolu
trafiği, demir yolu trafiği, hava yolu trafiği, deniz yolu trafiği, açık alanda
kullanılan teçhizat, şantiye alanları, sanayi tesisleri, atölye, imalathane,
işyerleri ve benzeri ile rekreasyon ve eğlence yerlerinden çevreye yayılan
gürültü dâhil olmak üzere, insan faaliyetleri neticesinde oluşan zararlı veya
istenmeyen açık hava seslerini,
…
ifade eder.”
16. Yönetmelik'in 39. maddesi şöyledir:
“ (a) Bu Yönetmelikte getirilen esaslar
çerçevesinde gerek programlı veya programsız gerekse şikâyeti değerlendirmek
amacıyla yapılacak denetimler; belediye sınırları ve mücavir alan içerisinde
Çevre Kanununa istinaden yetki devri yapılan belediyelerce; belediye sınırları
ve mücavir alan dışında yetki devri yapılan il özel idarelerince; yetki devri
yapılmadığı takdirde ise İl Çevre ve Orman Müdürlüklerince, gerektiğinde diğer
mevzuat kapsamında yetkili kılınan kurum ve kuruluşlar ile işbirliği ve
koordinasyon içinde yapılır.
b)
Şikâyetleri değerlendirme, denetim ve idari yaptırım konusunda yetki devri
yapılmış kurum ve kuruluşlarda; Çevre Denetim Biriminin kurulması, Bakanlıkça
esasları belirlenmiş uzmanlığa sahip en az 2 personelin görevlendirilmesi, bu
personellerden en az birinin dört yıllık üniversite mezunu olması ve bu kişinin
gözetiminde göreve katılım sağlayacak diğer personelin iki yıllık yüksek okul
veya lise ve dengi okullardan mezun olması ve bu Yönetmelik kapsamında
getirilen esas ve standartlara uygun ölçüm ekipmanının bulundurulması
zorunludur.
c) Yapılan denetimlerde, bu Yönetmelikte
verilen sınır değerlerin aşıldığının tespiti halinde, gürültü rahatsızlığına ve
sınır değerlerin sağlanması için alınacak tedbirin özelliğine bağlı olarak,
süre verilmesi, kapatılması ve benzeri uygulamalara yönelik esaslar denetim
yapan personel veya birimi tarafından belirlenir.”
17. Yönetmelik'in 41. maddesi şöyledir:
“Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı davrananlar
hakkında 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve Çevre Kanununun 20 nci maddesinde
öngörülen idari yaptırımlar uygulanır.”
18. 4483 sayılı Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Cumhuriyet başsavcıları, memurlar ve diğer
kamu görevlilerinin bu Kanun kapsamına giren suçlarına ilişkin herhangi bir
ihbar veya şikayet aldıklarında veya böyle bir durumu
öğrendiklerinde ivedilikle toplanması gerekli ve kaybolma ihtimali bulunan
delilleri tespitten başka hiçbir işlem yapmayarak ve hakkında ihbar veya
şikayette bulunulan memur veya diğer kamu görevlisinin ifadesine başvurmaksızın
evrakın bir örneğini ilgili makama göndererek soruşturma izni isterler.”
19. 4483 sayılıKanun'un 5. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“İzin vermeye yetkili merci, bu Kanun
kapsamına giren bir suç işlediğini bizzat veya yukarıdaki maddede yazılı
şekilde öğrendiğinde bir ön inceleme başlatır.”
20. 4483 sayılı Kanun'un 6. maddesi şöyledir:
“Ön inceleme ile görevlendirilen kişi veya
kişiler, bakanlık müfettişleri ile kendilerini görevlendiren merciin bütün
yetkilerini haiz olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanununa göre işlem yapabilirler; hakkında inceleme yapılan memur veya
diğer kamu görevlisinin ifadesini de almak suretiyle yetkileri dahilinde
bulunan gerekli bilgi ve belgeleri toplayıp, görüşlerini içeren bir rapor
düzenleyerek durumu izin vermeye yetkili mercie sunarlar. Ön inceleme birden
çok kişi tarafından yapılmışsa, farklı görüşler raporda gerekçeleriyle ayrı ayrı
belirtilir.
Yetkili merci bu rapor üzerine soruşturma izni
verilmesine veya verilmemesine karar verir. Bu kararlarda gerekçe gösterilmesi
zorunludur.”
21. 4483 sayılı Kanun'un 9. maddesi şöyledir:
“Yetkili merci, soruşturma izni verilmesine veya verilmemesine ilişkin
kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılan memur veya diğer
kamu görevlisine ve varsa şikayetçiye bildirir.
Soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme
yapılan memur veya diğer kamu görevlisi; soruşturma izni verilmemesine ilişkin
karara karşı ise Cumhuriyet başsavcılığı veya şikayetçi itiraz yoluna
gidebilir. İtiraz süresi, yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren on
gündür.
İtiraza, 3 üncü maddenin (e), (f), g
(Cumhurbaşkanınca verilen izin hariç) ve (h) bentlerinde sayılanlar için
Danıştay İkinci Dairesi, diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde
bulunduğu bölge idare mahkemesi bakar.
İtirazlar, öncelikle incelenir ve en geç üç ay içinde karara bağlanır.
Verilen kararlar kesindir.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 16/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
23. Başvurucu; ikamet ettiği konuta komşu taşınmazda faaliyet
gösteren S. Kuru Temizleme unvanlı iş yerinde kullanılan sanayi tipi makineler
vasıtası ile yıkama, kurutma ve ütüleme işlemi yapıldığını, gerek cihazların
gerek iş yerinin uygun yalıtımının yapılmaması nedeniyle makinelerden çıkan
gürültünün ve işletmeden yayılan deterjan kokusu ve sigara dumanının kendisi ve
ailesinin yaşam kalitesini etkilediğini, bu durumun konutlarından rahat şekilde
yararlanmaları imkânını ortadan kaldırdığını ve kendisinin yüksek tansiyon
hastası olmasına neden olduğunu, iş yeri açılmasına izin verilmesi aşamasında
gerekli ölçümler yapılmadığı gibi şikâyet sonrasında yaptırılan ölçümün de
sağlıklı olmadığını, bu hususta yaptığı şikâyetin ilgili Belediye
görevlilerince dikkate alınmadığını ve belirtilen görevliler hakkında yaptığı
suç duyurusunun ise sonuçsuz kaldığını belirterek Anayasa'nın 17. ve 41.
maddelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu tarafından Anayasa’nın 17. ve 41.
maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiği iddia edilmiş olmakla beraber
ihlal iddiasının mahiyeti gereği başvurunun, Anayasa’nın 17. maddesikapsamında incelenmesi uygun görülmüştür.
25. Başvurucu, konut yakınında bulunan iş yerinden kaynaklanan
gürültünün sağlığı olumsuz etkilediği iddiası ileyapılan
şikâyetin değerlendirmeye alınmasında ihmali olduğu ileri sürülen kamu
görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi
varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğiniiddia
etmiştir.
26. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/11/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine
yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü
tarafından müdahale edildiği iddia edilen hakkın, Anayasa’da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve
Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
18).
27. Anayasa’nın “Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
28. Anayasa’nın “Sağlık
hizmetleri ve çevrenin korunması” kenar başlıklı 56. maddesinin
birinci ve ikinci fıkraları şöyledir:
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak
ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
29. Anayasa’nın “Çalışma ve
sözleşme hürriyeti” kenar başlıklı 48. maddesinin ikinci fıkrası
şöyledir:
“Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin
gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde
çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.”
30. Sözleşme’nin “Özel ve
aile hayatına saygı hakkı” kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:
“(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı
gösterilmesi hakkına sahiptir.
(2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak
müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu
güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin
korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
31. Özel hayat alanına dâhil olan tüm hukuksal çıkarlar
Sözleşme’nin 8. maddesi kapsamında güvence altına alınmakla birlikte söz konusu
hukuksal çıkarların Anayasa’nın farklı maddelerinin koruma alanına girdiği
görülmektedir. Bu bağlamda Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında,
herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup bu düzenlemede yer verilen maddi ve manevi varlığı koruma ve
geliştirme hakkı, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı
kapsamında güvence altına alınan fiziksel ve ruhsal bütünlük hakkı ile bireyin
kendisini gerçekleştirme ve kendisine ilişkin kararlar alabilme hakkına
karşılık gelmektedir.
32. Özel yaşamın korunması kapsamında kişiliğin serbestçe
geliştirilmesiyle uyumlu birçok hukuksal çıkar bu hakkın kapsamına dâhildir. Bu
bağlamda kişinin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne ilişkin hukuksal çıkarı da özel
hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınmaktadır. Fiziksel ve ruhsal
bütünlük hakkı kapsamında güvence altına alınan hukuksal çıkarlardan biri de
sağlıklı bir çevrede yaşama hakkıdır (Mehmet
Kurt, B. No: 2013/2552, 25/2/2016, § 45; Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan Karluk,
B. No: 2013/6587, 24/3/2016, § 42).
33. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı kapsamındaki bireysel
başvurular daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve sağlıklı
bir çevrede yaşama hakkının; Anayasa’nın fiziksel ve ruhsal bütünlüğün
korunması ile ilgili hukuksal çıkarları ihtiva eden 17. maddesi, özel ve aile
hayatına saygıyı güvence altına alan 20. maddesi ve konut dokunulmazlığını
düzenleyen 21. maddesi ile bağlantılı olarak ve söz konusu hükümlerde yer alan hukuksal
çıkarlar üzerindeki etkisi dikkate alınarak değerlendirilmesi gerektiği ifade
edilerek çevresel rahatsızlıklarla ilgili ihlal iddiaları kapsamında ağırlıklı
olarak devletin pozitif yükümlülüklerinin değerlendirilmesi gerektiğine işaret
edilmek suretiyle bu husustaki normatif dayanaklar ve ilkeler tespit edilmiştir
(Mehmet Kurt), (Hüseyin Tunç Karlık ve Zahide Şadan
Karluk).
34. Somut başvuru açısından da başvurucu; ikamet ettiği konutuna
komşu taşınmazda faaliyet gösteren iş yerinde kullanılan sanayi tipi makineler
vasıtası ile yıkama, kurutma ve ütüleme işlemi yapıldığını, gerek cihazların
gerek iş yerinin uygun yalıtımının yapılmaması nedeniyle makinelerden çıkan
gürültünün ve işletmeden yayılan deterjan kokusu ve sigara dumanının kendisi ve
ailesinin yaşam kalitesini etkilediğini, bu durumun konutlarından rahat şekilde
yararlanmaları imkânını ortadan kaldırdığını ve kendisinin yüksek tansiyon
hastası olmasına neden olduğunu belirtmiş ve bu bağlamda Anayasa'nın
17.maddesinin ihlal edildiğinin ileri sürmüştür. Başvurucunun ilgili çevresel
rahatsızlığa ilişkin bazı ölçümleri içeren evrakı da sunduğu görülmektedir.
35. Bu bağlamda başvuruya konu çevresel rahatsızlığın
Anayasa’nın 17. ve 20.maddeleri bağlamında inceleme yapılmasını gerektirecek
nitelikte olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte Anayasa'nın 148. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında,
bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru
yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak
ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun
yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
36. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne mutlak ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
riayetin denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S. S.
A., B. No. 2013/2355, 7/11/2013, § 28).
37. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca çevresel
rahatsızlıklarla ilgili ihlal iddialarının Anayasa’nın fiziksel ve ruhsal
bütünlüğün korunması ile ilgili hukuksal çıkarları ihtiva eden 17. maddesi,
özel ve aile hayatına saygıyı güvence altına alan 20. maddesi ve konut
dokunulmazlığını düzenleyen 21. maddesi ile bağlantılı olarak ve söz konusu
hükümlerde yer alan hukuksal çıkarlar üzerindeki etkisi dikkate alınarak
değerlendirilmesi gerekmekte olup devletin söz konusu alandaki yükümlülüğü,
belirtilen haklara keyfî olarak müdahale etmemenin yanı sıra üçüncü kişilerin
saldırılarını önlemeyi de içerir. Ancak devletin belirtilen haklara yönelik
olarak üçüncü kişiler tarafından yapılan müdahalelere karşı etkili mekanizmalar
kurma çerçevesindeki pozitif yükümlülüğü, tüm müdahale türleri açısından
mutlaka cezai soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerekli kılmaz. Belirtilen
haksız müdahalelere karşı bireyin korunması hukuk muhakemesi yoluyla da
mümkündür.
38. Hukuka veya sözleşmeye aykırı bir fiil nedeniyle başkasına
verilmiş olan zararın tazmin edilmesi yükümlülüğünü ifade eden hukuki
sorumluluk, ceza hukuku alanında suç diye adlandırılan insan davranışına göre
daha geniş bir hukuka aykırı davranış grubunu kapsamaktadır. Bir eylemin suç
teşkil edebilmesi için ilgili kanunda açıkça tanımlanması gerekirken haksız
fiil için böyle bir sınırlamaya yer verilmemektedir. Ayrıca ceza hukuku
alanında taksire dayalı sorumluluğun istisnai nitelik taşımasına rağmen kasten
veya taksirle başkalarına verilen zararın hukuki sorumluluk kapsamında giderim
imkânının daha fazla olduğu, ceza hukuku alanında objektif sorumluluğa yer
verilmezken hukuki sorumluluk alanında objektif sorumluluk esasının da etkin
şekilde uygulandığı ve hukuki sorumluluk alanında aynı maddi vakıalar
çerçevesinde daha düşük bir ispat standardı kullanılarak kişisel sorumluluğun
söz konusu olabildiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra hukuk sistemimizde ceza
muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kaldırılırken hukuki
sorumluluk alanındaki tazmin yükümlülüğünün asıl gayesinin zarar görenin
zararının telafi edilmesi olduğu dikkate alındığında -özellikle somut başvuruya
konu ihlal iddiasına benzer uyuşmazlıklar açısından- hukuki tazmin yolunun daha
yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili bir başvuru yolu
olduğu anlaşılmaktadır (Aslı Kırmızı Demirseren, B. No: 2013/5680, 15/4/2014, § 41).
39. Somut başvuru açısından başvurucu tarafından ikamet ettiği
konutuna komşu taşınmazda faaliyet göstereniş yerinde
kullanılan makinelerden çıkan gürültünün rahatsız edici seviyede yüksek olduğu
iddiası ile GaziemirBelediyeBaşkanlığınaşikâyette
bulunulduğu, Gaziemir Belediye Başkanlığının yetkili birimi tarafından ilgili
Yönetmelik uyarınca yapılan yetki devrine istinaden durumun İzmir Büyükşehir
Belediye Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğüne iletildiği,
belirtilen birim tarafından söz konusu iş yerinin faaliyetinden kaynaklanan
gürültünün ilgili Yönetmelik'e göre yerinde değerlendirildiği, 18/6/2013
tarihinde yürütülen denetim ve inceleme kapsamında yapılan gürültü ölçümünde iş
yerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana gelen gürültü seviyesinin
sınır değeri aştığının tespit edilmesi üzerine iş yeri yetkilisine, iş yerinin
faaliyetinden kaynaklanan gürültünün önlenmesi ve gerekli yalıtımın yapılması
hususunda süre verildiği, süre sonunda 28/8/2013 tarihinde yapılan ölçümde, iş
yerinde faaliyet gösteren makinelerin bakımlarının ve gürültü yönünden yeterli
yalıtımın yapıldığı, iş yerine ait makinelerin faaliyeti esnasında meydana
gelen gürültü seviyesinin sınır değerin altında olduğunun tespit edildiği, söz
konusu tespit ve işlemin başvurucu ve Gaziemir Belediye Başkanlığına
bildirildiği görülmektedir.
40. İlgili Yönetmelik hükümleri incelendiğinde çevresel
gürültünün ulaşım araçları, kara yolu trafiği, demir yolu trafiği, hava yolu
trafiği, deniz yolu trafiği, açık alanda kullanılan teçhizat, şantiye alanları,
sanayi tesisleri, atölye, imalathane, iş yerleri ve benzeri ile rekreasyon ve
eğlence yerlerinden çevreye yayılan gürültü dâhil olmak üzere insan
faaliyetleri neticesinde oluşan zararlı veya istenmeyen açık hava seslerini
kapsayacak şekilde tanımlandığı anlaşılmaktadır. Yönetmelik'le getirilen
esaslar çerçevesinde şikâyetleri değerlendirmek amacıyla yapılacak denetimlerin
belediye sınırları ve mücavir alan içinde 2872 sayılı Kanun'a istinaden yetki
devri yapılan belediyelerce, belediye sınırları ve mücavir alan dışında yetki
devri yapılan il özel idarelerince, yetki devri yapılmadığı takdirde ise İl
Çevre ve Orman Müdürlüklerince yapılacağının, yapılan denetimlerde
Yönetmelik'te verilen sınır değerlerin aşıldığının tespiti hâlinde gürültü
rahatsızlığına ve sınır değerlerin sağlanması için alınacak tedbirin özelliğine
bağlı olarak süre verilmesi, kapatılması ve benzeri uygulamalara yönelik
esasların denetim yapan personel veya birimi tarafından belirleneceğinin veYönetmelik hükümlerine aykırı davrananlar hakkında
30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu ve 2872 sayılı Kanun'un 20.
maddesinde öngörülen idari yaptırımların uygulanacağının belirtildiği
görülmektedir (bkz. §§ 15-19).
41. Somut başvuru açısından da başvurucu tarafından iş yeri
hakkında gürültü yönünden şikâyette bulunulduğu belirtilerek şikâyeti üzerine
gerekli yasal işlemlerin yapılmadığından bahisle ilgili Belediye görevlileri hakkındagörevlerini ihmal ettikleri iddiasıyla suç
duyurusunda bulunulduğu, yargısal makamlarca iletilen talep üzerine yaptırılan
ön inceleme neticesinde ilgililer hakkında soruşturma izni verilmemesine karar
verildiği, karar gerekçesinde ise Yönetmelik'in 39. maddesi uyarınca
Yönetmelik'le getirilen esaslar çerçevesinde yapılan şikâyeti değerlendirmek
amacıyla yapılacak denetimlerin belediye sınırları ve mücavir alan içinde 2872
sayılı Kanun'a istinaden yetki devri yapılan belediyelerce yerine getirileceği,
yetki devri yapılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi
Başkanlığı Çevre Koruma ve Kontrol Şube Müdürlüğünce yapılan incelemeler
neticesinde gürültü seviyesinin sınır değerin altına çekildiğinin tespit
edildiği, bu bağlamda söz konusu gürültü kirliliği açısından yaptırım uygulama
yetkisinin Yönetmelik'in 39. Maddesi gereğince denetim yapan kuruma ait olduğu
belirtilerek, denetim birimi tarafından düzenlenmiş olumsuz bir raporun
olmamasından dolayı, haklarında ön inceleme yapılan kamu görevlilerince ruhsat
iptali yönünden herhangi bir işlemin yapılmadığı ve bu durumun hukuka uygun
olduğu tespitlerine yer verildiği görülmektedir.
42. Bu bağlamda başvurucu tarafından, söz konusu iş yerine
şartları oluşmadan ruhsat verildiği ve çevresel rahatsızlığın önlenmesi talebi
ile yapılan şikâyet üzerine gerekli yasal işlemlerin yapılmadığı iddiasıyla
ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olmakla birlikte yukarıda yer verilen yasal
düzenlemeler karşısında belirtilen şikâyetlerin değerlendirilmesi yetkisi
bulunan kamu makamının ilgili değerlendirme ve işlemleri veya söz konusu
çevresel rahatsızlığa neden olduğu iddia edilen gerçek kişi aleyhine hukuk
davası açma yoluna gidilmediği anlaşılmaktadır.
43. Yukarıda yer verilen tespitler çerçevesinde fiziksel ve
ruhsal bütünlük hakkı kapsamında güvence altına alınan sağlıklı bir çevrede
yaşama hakkına yönelik iddiaya konu müdahale ile ilgili olarak başvurucu
tarafından yalnızca ceza muhakemesi yoluna başvurulmuş olduğu dikkate
alındığında, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için tüm
başvuru yollarının tüketilmesi koşulunun yerine getirildiği söylenemez.
44. Açıklanan nedenlerle somut başvuru açısından etkili giderim
yolu olan hukuk davası açma imkânı kullanılmaksızın bireysel başvuruda
bulunulduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.