TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET YÜZGEÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2282)
|
|
Karar Tarihi: 2/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Abuzer
YAZICIOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet
YÜZGEÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. Şehnaz
TURAN DÜNDAR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, disiplin cezası bulunması gerekçe gösterilerek
çalıştığı kurum tarafından üç ay süreyle sosyal denge yardımının ödenmemesi ve
bunun üzerine açılan iptal ve tam yargı davasının reddedilmesi nedenleriyle
eşitlik ilkesinin ve toplu sözleşme hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/2/2014 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/4/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
5. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanlığı (Belediye) ile
Belediye ve Özel İdare Çalışanları Birliği Sendikası (BEM-BİR-SEN) arasında
1/1/2010 ile 31/12/2012 tarihleri arasında geçerli olmak üzere "Sosyal
Denge Sözleşmesi" düzenlenmiştir.
6. Kocaeli Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü (İSU) Gebze Şube
Müdürlüğünde memur olarak çalışan başvurucuya, 2011 yılı Aralık ile 2012 yılı Ocak aylarında sosyal denge yardımı ödemesi yapılmamıştır.
7. Başvurucu, söz konusu ödemenin yapılması istemiyle İSU'ya başvurmuş; idare tarafından 2008 yılında kınama
cezası ile cezalandırıldığı ve Sosyal Denge Sözleşmesi'nin 19. maddesine göre
üç ay süre ile ödemenin yapılmayacağı belirtilerek başvurucunun başvurusu
reddedilmiştir.
8. Başvurucu, İSU aleyhine Kocaeli 2. İdare Mahkemesinde açtığı
davada anılan işlemin iptalini ve yoksun kaldığı sosyal denge yardımının
ödenmesini talep etmiştir.
9. Mahkeme 6/12/2012 tarihli ve E.2012/144, K.2012/1383 sayılı kararıyla
sözleşme döneminden önce gerçekleştirilen fiile verilen cezaya dayanarak ödeme
yapılmamasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu durumda, dava konusu 09/01/2012 tarih ve
78 sayılı işlemde de kesintinin 25/09/2008 tarih ve 2008/3-8 sayılı soruşturma
raporu üzerine verilen "kınama" cezasına dayanılarak yapıldığı
görüldüğünden, sözleşmenin kapsadığı 01/01/2010-31/12/2012 tarihleri arasındaki
dönemden önce işlenilen fiil ve verilen kınama cezası
sebebiyle, 01/01/2010 tarihinde yürürlüğe giren sözleşme uyarınca kesinti
yapılmasının mümkün olmaması karşısında, davacıya Aralık 2011, Ocak ve Şubat
2012 aylarını kapsayacak şekilde üç ay süreyle sosyal denge ödemesi yapılmamasına
ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
10. Karar, Sakarya Bölge İdare Mahkemesinin 26/4/2013 tarihli ve
E.2013/588, K.2013/619 sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozma ilamının gerekçesi şu
şekildedir:
"… Bu durumda, Kocaeli Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ile Bem-Bir-Sen arasında çalışanların
ekonomik durumunu iyileştirmek, bilgi ve becerilerini geliştirmek, aynı işi
yapan kişiler arasında ücret dengesini sağlamak, çalışanların performansını
arttırarak demokratik ve katılımcı çalışma düzenini oluşturmak amacı ile
akdedilen sözleşmenin 19. maddesi gereğince "kınama cezası alınması"
hali 3 ay süre ile sosyal denge yardımından yararlanılmasına engel olarak
belirlendiğinden çalışanların ekonomik durumlarını iyileştirmek amacı ile birlikte
performanslarını arttırmak amacı ile de akdedildiği kanaati oluşturan sözleşme
hükmü gereğince 10/1/2011 gün ve 1920 sayılı onay ile 657 sayılı Devlet
Memurları Kanununun 125/B-a maddesi uyarınca "Kınama" cezası ile
cezalandırıldığı sabit bulunan davacıya sosyal denge yardımı ödemesi
yapılmaması yönünde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık, aksi yönde verilen
Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacı tarafından, Aralık 2011 ve
Ocak 2012 aylarında sosyal denge yardımı ödemesi yapılmaması üzerine, davalı
idareye yapıldığı belirtilen başvuru üzerine tesis edilen 9/1/2012 tarih ve 78
sayılı bildirim işleminde Sosyal Denge Yardımı ödememe gerekçesinin 2008 yılı
disiplin soruşturma raporu olduğunun belirtildiği görülmekle birlikte, davalı
idare savunma yazısı ve eki belgelerden davacı hakkında, ayrı bir fiilden
dolayı 10/10/2011 gün ve 1920 sayılı onay ile 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 125/B-a maddesi uyarınca "Kınama" cezası ile
cezalandırılması yönünde işlem tesis edildiği ve esasen sosyal denge yardımı
ödememe gerekçesinin 2011 yılı disiplin cezası ile cezalandırma işlemi olduğu
görülmekle, bildirim işleminde gerekçenin hatalı belirtilmesi, sebep unsuru
yönünden işlemi sakatlamamaktadır."
11. Karar düzeltme istemi; aynı Bölge İdare Mahkemesinin
11/12/2013 tarihli ve E.2013/1386, K.2013/1702 sayılı ilamıyla, kararın
düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen hususların 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 54. maddesinde yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığı gerekçesiyle reddedilmiştir.
12. Karar 17/1/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 14/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun “Toplu
sözleşmenin kapsamı” başlıklı 28. maddesinin birinci ve ikinci
fıkraları şöyledir:
“Toplu sözleşme; kamu görevlilerinin mali ve
sosyal haklarını düzenleyen mevcut mevzuat hükümleri dikkate alınarak kamu
görevlilerine uygulanacak katsayı ve göstergeler, aylık ve ücretler, her türlü
zam ve tazminatlar, ek ödeme, toplu sözleşme ikramiyesi, fazla çalışma ücreti,
harcırah, ikramiye, doğum, ölüm ve aile yardımı ödenekleri, cenaze giderleri,
yiyecek ve giyecek yardımları ve diğer mali ve sosyal hakları kapsar.
Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere
toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi
olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz.”
15. 4688 sayılı Kanun'un “Mahalli
idarelerde sözleşme imzalanması” başlıklı 32. maddesinin birinci ve
ikinci fıkraları şöyledir:
"27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin ek 15 inci maddesi hükümleri çerçevesinde sosyal denge
tazminatının ödenmesine belediyelerde belediye başkanının teklifi üzerine
belediye meclisince, il özel idaresinde valinin teklifi üzerine il genel
meclisince karar verilmesi halinde, sözleşme döneminde verilecek sosyal denge
tazminatı tutarını belirlemek üzere ilgili mahalli idarede en çok üyeye sahip
sendikanın genel başkanı veya sendika yönetim kurulu tarafından
yetkilendirilecek bir temsilcisi ile belediyelerde belediye başkanı, il özel
idaresinde vali arasında toplu sözleşme sürecinin tamamlanmasını izleyen üç ay
içerisinde sözleşme yapılabilir. Bu sözleşme bu Kanunun uygulanması bakımından
toplu sözleşme sayılmaz ve bu kapsamda Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurulamaz.
Yapılacak sözleşme, toplu sözleşme dönemi ile
sınırlı olarak uygulanır ve sözleşme süresi hiçbir şekilde izleyen mahalli
idareler genel seçimi tarihini geçemez. Mahalli idareler genel seçim tarihini
izleyen üç ay içerisinde de toplu sözleşme dönemiyle sınırlı olmak üzere
sözleşme yapılabilir. Bu sözleşmeye dayanılarak yapılan ödemeler kazanılmış hak
sayılmaz."
16. 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye
4/4/2012 tarihli ve 6289 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile eklenen ek 15. maddesi
şöyledir:
“Belediyeler ve bağlı kuruluşları ile il özel
idarelerinin kadro ve pozisyonlarında istihdam edilen kamu görevlilerine sosyal
denge tazminatı ödenebilir. Sosyal denge tazminatının ödenebilecek aylık
tutarı, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanununa
göre yapılan toplu sözleşmede belirlenen tavan tutarı geçmemek üzere ilgili
belediye ve il özel idaresi ile ilgili belediye ve il özel idaresinde en çok
üyeye sahip kamu görevlileri sendikası arasında anılan Kanunda öngörülen
hükümler çerçevesinde yapılabilecek sözleşmeyle belirlenir.”
17. 1/1/2010-31/12/2012 dönemlerine ait Sosyal Denge Sözleşmesi'nin
“Sosyal denge yardımından yararlanma
şartları” başlıklı 19. maddesi şöyledir:
“a- Olumsuz sicil
alması, uyarma cezası alması halinde 2 ay,
b- Kınama cezası alması halinde 3 ay,
c- Maaş kesim cezası alması halinde 4 ay,
d- Kademe ilerleme cezası alması halinde 5 ay,
e- Geçici olarak görevden uzaklaştırılanlar, doğum izninde olanlar,
yılda 30 günden fazla rapor kullananlar ile ücretsiz izin alanlar (Sendikal
çalışmalar için verilen haftada bir gün izinde olanlar hariç), görevden uzak
kaldıkları süre içerisinde bu yardımdan yararlandırılamazlar (heyet raporları
hariç).”
18. Başvurucunun iddialarına dayanak gösterdiği Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulunun 15/6/2012 tarihli ve E.2008/142, K.2012/941 sayılı
kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... herhangi bir disiplin cezası
alanlara ayrıca bir de aylıktan kesme cezası niteliği taşıyacak şekilde belli
bir süre ek ödemeden yararlandırmama yoluna gidilmesinde hukuka uygunluk
bulunmamaktadır. Zira, disiplin cezasına konu eylemler için uygulanacak
yaptırım mevzuatta belirlenmiş olup, dava konusu işlem tarihi itibariyle idari
düzenlemeye dayanılarak disiplin cezasının yanında aynı eylemden dolayı bir de
gelir mahrumiyetine yol açacak biçimde düzenleme getirilmesine olanak tanıyan
bir yetki davalı idareye tanınmamıştır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 2/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu; Belediyede memur olarak görev yaptığını, kınama
cezası nedeniyle ödeme yapılmamasının bir fiile iki ceza verilmesi anlamına
geldiğini, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararına aykırı olarak idari
düzenlemeyle disiplin cezası yanında maddi gelirden mahrum bırakıldığını, bu durumun
eşitliğe ve sosyal denge yardımının amacına aykırı olduğunu belirterek
Anayasa’nın 10. ve 53. maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal
edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
22. Sosyal denge yardımının niteliği gereği kamu çalışanlarının
yararlandırılması gereken bir ödeme olması ve disiplin cezası alan kamu
görevlisine farklı muamele yapılması nedeniyle eşitlik ilkesi ihlal iddiasında
bulunan başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan
muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ve
bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb.
ayırımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir. Somut
olayda başvurucu, benzer olaylar ile kendi durumunun aynı olduğunu ortaya
koyamadığı gibi kendisine hangi ayrımcılık temelinde ve nasıl bir ayrımcılık
yapıldığına ilişkin herhangi bir açıklayıcı beyanda da bulunmamıştır. Aksine
disiplin uygulamalarına bağlı olarak personel rejiminde düzenleme yapılmasının
ayrımcılık temelinde değerlendirilemeyeceği açıktır. Bu nedenle eşitlik
ilkesinin ihlaline ilişkin iddianın, başka bir haktan bağımsız ve soyut biçimde
ileri sürülmesi mümkün olmadığından ayrı bir başlık altında incelenmemiştir.
23. Başvurucunun diğer iddiaları, hakkındaki kınama cezası
gerekçe gösterilerek sosyal denge yardımından üç aylık süreyle mahrum edilmesi
nedeniyle toplu sözleşme hakkı ile ilgili olduğu belirtilmiş ise de bu
iddiaların -Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme/AİHS) 11. maddesinin
uygulama çerçevesine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) yerleşik
kararları da (Demir ve Baykara/Türkiye,
B. No: 34503/97, 12/11/2008, § 35; Wilson§Ulusal Gazeteciler Birliği ve diğerleri/Birleşik Krallık,
B. No: 30668/96, 30671/96, 30678/96, 2002, § 44) dikkate alınarak- toplu
sözleşme yapma hakkının sendikal faaliyetle ilgili olarak örgütlenme özgürlüğü
kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir (Adalet
Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447,
16/10/2014, §§ 40-43).
24. Nitekim daha sonraki kararlarında sendikal haklar lehine
görüş geliştiren AİHM; toplu iş sözleşmesinin sendikal özgürlüğün bir parçası
olarak değerlendirilmesi gerektiğini, sendikal haklar çerçevesinde sendikalar
ile devlet arasında toplu görüşme ve bu görüşme sonunda toplu iş sözleşmesi yapılabileceğini
ve bu sözleşmenin geçerli olduğunu kabul etmiştir. Öte yandan kamu görevlileri
olan memurlar tarafından kurulan sendikaların, işveren konumundaki idare ile
toplu görüşme ve sonucunda yapılan toplu sözleşmenin Türkiye tarafından
imzalanmış olan uluslararası sözleşmelere uygun olduğunu, toplu sözleşmenin
sendika için üyelerinin çıkarlarını iyileştirme ve korumanın temel bir yolu
olduğunu ortaya koymuştur (Adalet Mehtap Buluryer, § 44).
25. Sosyal Denge Sözleşmesi; 4688 sayılı Kanun kapsamında düzenlenebilen,
toplu sözleşme niteliği taşımayan, toplu sözleşme güvencesi veya yükümlülükleri
barındırmayan, kendine özgü dönemsel bir düzenlemedir. Bu sözleşme, kamu
görevlilerinin ekonomik durumlarının daha iyi hale getirilmesi, ekonomik ve
sosyal barışı sağlamak ve devam ettirmek, adaletsiz ücret dağılımını önlemek
amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarında işçi olarak çalışanlar dışındaki kamu
görevlilerinin aylık maaşlarına ek olarak ödenmesi yasal düzenlemelerle
öngörülen sosyal denge tazminatının ödeme şekil ve şartlarına ilişkin kuralları
içermektedir.
26. Anayasa'nın "Sendika
kurma hakkı" kenar başlıklı 51. maddesi şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma
ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek
için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara
serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse
bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu
düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.
(Dördüncü fıkra mülga: 7/5/2010-5982/5 md.)
İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu
alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine
uygun olarak kanunla düzenlenir.
Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri,
yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi
esaslarına aykırı olamaz.”
27. Anayasa'nın "Toplu
iş sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı" kenar başlıklı 53.
maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
"İşçiler ve işverenler, karşılıklı olarak
ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu
iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.
…
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.)Memurlar ve diğer kamu
görevlileri, toplu sözleşme yapma hakkına sahiptirler.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.)Toplu sözleşme yapılması
sırasında uyuşmazlık çıkması halinde taraflar Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna
başvurabilir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu kararları kesindir ve toplu
sözleşme hükmündedir.
(Ek fıkra: 7/5/2010-5982/6 md.)Toplu sözleşme hakkının
kapsamı, istisnaları, toplu sözleşmeden yararlanacaklar, toplu sözleşmenin
yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, toplu sözleşme hükümlerinin emeklilere
yansıtılması, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları
ile diğer hususlar kanunla düzenlenir.”
28. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak
için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya
gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk
hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı
sağlar. Sendika hakkı da çalışanların, bireysel ve ortak çıkarlarını korumak
amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu
niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel
bir yönü olarak görülmektedir (Tayfun Cengiz,
B. No: 2013/8463, 18/9/2014, §§ 30 ve 32).
29. Anayasa’nın 51. maddesiyle bağlı olarak 53. maddesi,
örgütlenme özgürlüğünün bir parçası olan toplu sözleşme hakkını güvence altına
almakta, bu bağlamda kolektif bir çabanın ürünü olan sendika ile bireylerin
özgür iradelerinin toplu sözleşmeye ve uzantılarına yansımasını sağlamaktadır.
Bu yönü ile sosyal denge sözleşmelerinin, idare ile memurlar arasındaki somut
olaya benzer sorunların çözülmesinde dikkate alınması, yorumlanması gereken ilk
kaynak olduğu ve Anayasa, ilgili kanunlar, AİHS ve diğer uluslararası sözleşme
hükümleri ile çelişmediği dikkate alınmalıdır.
30. Son olarak örgütlenme özgürlüğü, sınırlanabilir bir haktır
ve Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir.
Örgütlenme özgürlüğüne ilişkin Anayasa’nın 33. maddesinin üçüncü ve 51.
maddesinin ikinci fıkralarında sınırlama sebeplerine yer verilmiştir. Ancak bu
özgürlüğe yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği açıktır.
Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa'nın 13. maddesindeki
ölçütler gözönüne alınmak zorundadır. Bu sebeple
örgütlenme özgürlüğüne getirilen sınırlandırmaların denetiminin Anayasa'nın 13.
maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa'nın 51. maddesi kapsamında
yapılması gerekmektedir (Tayfun Cengiz,
§ 38).
31. Öte yandan Anayasa hükümleri ile uyumluluğunun incelenmesi
saklı kalmak kaydıyla ilk derece mahkemelerinin belli bir yönde karar almasına
yol açan dava konusu olayları değerlendirmek, Anayasa Mahkemesinin görevi
kapsamında kabul edilmemiştir. İdare ile bir sendika arasında düzenlenen
sözleşmenin yorumlanma yetkisi öncelikle ilk derece yargı makamlarınındır. Bu
bağlamda Anayasa Mahkemesi, sosyal denge tazminatından yararlandırılmaması için
gösterilen gerekçenin hatalı olduğunu beyan eden başvurucunun, örgütlenme
özgürlüğünün ihlal edildiğine yönelik iddiasını incelerken yetkili yargı
makamlarının sonuca ulaşmada ortaya koyduğu gerekçenin, ilgili ve yeterli olup
olmadığını değerlendirmesi gerekir. Bu değerlendirme Anayasa Mahkemesinin
ikincil nitelikte yargı yolu olmasının bir sonucudur.
32. Somut olayda başvurucu, idare ile sendika arasında
düzenlenen Sosyal Denge Sözleşmesi kapsamında tüm memurlara ödenmesi gereken
sosyal denge tazminatının, disiplin cezası gerekçe gösterilerek ödenmemesinin
anayasal haklarını ihlal ettiğini iddia etmektedir. Belediye, sosyal denge
tazminatının üç ay süreyle ödenmemesini Sosyal Denge Sözleşmesi'ne
dayandırmakta ve başvurucunun aldığı disiplin cezasını (kınama) gerekçe
göstermektedir. İdare Mahkemesi, sosyal denge tazminatının ödenmemesine gerekçe
gösterilen disiplin cezasının Sosyal Denge Sözleşmesi'nin geçerli olduğu
tarihlere (1/1/2010-31/12/2012) uygun olmadığını değerlendirerek başvurucunun
talebini kabul etmiş ise de itiraz incelemesini yapan Bölge İdare Mahkemesi,
başvurucuya verilen disiplin cezasının 2011 yılına ait olmasını dikkate alarak
ve Sosyal Denge Sözleşme hükümlerini esas alarak başvurucunun talebini
reddetmiştir.
33. Başvurucunun emsal olarak gösterdiği Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu kararına konu olayda; 3/3/2004 tarihli ve 5102 sayılı Yüksek
Öğrenim Öğrencilerine Burs, Kredi Verilmesine İlişkin Kanun’un 5. maddesi ile
düzenlenen “ek ödeme” ile ilgili olduğu ve kanuni herhangi bir sınırlama
bulunmamasına karşın Yüksek Öğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURT-KUR) Yönetim
Kurulu tarafından ek ödemeden yararlanma şartları adı altında tek taraflı idari
işlemle sınırlama getirilmesinin dava edildiği ve somut olayla örtüşmediği
anlaşılmaktadır. Zira Sosyal Denge Sözleşmesi’nin, 4688 sayılı Kanun’un 32.
maddesine uygun olarak belirli süreli olarak yapılan, ödeme şartlarının
belirlenmesinde taraf iradelerinin yansıdığı ve idare ile sendika arasında
akdedilen bir sözleşme olduğu unutulmamalıdır.
34. Dolayısıyla Anayasa, uluslararası sözleşme hükümleri ve AİHM
kararları dikkate alındığında üyelerinin çıkarlarını korumak amacıyla toplu
görüşme ve toplu sözleşme yapma hakkı verilen ve kamu görevlileri tarafından
kurulan bir sendika ile Belediye arasında “Sosyal Yardım Sözleşmesi” yapıldığı,
İdare Mahkemesince tarafların iradelerinin yansıdığı Sosyal Yardım Sözleşmesi
hükümleri esas alınarak taleplerin incelendiği, sosyal denge tazminatından
yararlanma şartlarının önceden belirlenmiş objektif kriter özelliği taşıdığı
görülmektedir.
35. Yukarıdaki değerlendirmeler gözetildiğinde başvurucunun
iddiaları ile davalı Belediyenin savunmalarının İdare Mahkemesince tartışılarak
başvurucu taleplerinin reddine karar verildiğinden, mevcut uygulamada keyfîlik olmadığı ve adil dengenin bozulmadığından
başvurucunun aldığı disiplin cezası nedeniyle sosyal denge tazminatından geçici
süreyle yararlandırılmamasının toplu sözleşme bağlamında örgütlenme hakkına
yönelik olarak bir müdahale olduğu söylenemez.
36. Sonuç olarak başvurucunun Anayasa’nın 51. maddesinde güvence
altına alınan örgütlenme hakkına yönelik iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir
V.HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
2/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.