TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
BİLAL MUŞTAK BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/233)
|
|
Karar Tarihi: 22/3/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Bilal MUŞTAK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklamanın makul süreyi aşması nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının; delillerin hatalı değerlendirilmesi, gizli
tanığın huzurda dinlenilmemesi ve soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin
reddedilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 6/1/2014 ve 4/4/214 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2014/5052 numaralı bireysel başvuru dosyası, kişi yönünden
hukuki irtibatı nedeniyle bu dosya ile birleştirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığınca çocuğu öldürme suçundan
başvurucu ve başka şüpheliler hakkında yürütülen soruşturma sırasında başvurucu
2/9/2009 tarihinde gözaltına alınmış ve 3/9/2009 tarihinde tutuklanmıştır.
8. Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığının 8/10/2009 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında çocuğu öldürme suçundan kamu davası
açılmıştır.
9. Yargılama sırasında gizli tanık A.nın sanık ve müdafilerinin yokluğunda tespit olunan
beyanları,başvurucu ve müdafiinin
de hazır bulunduğu 5/3/2010 ve 6/4/2012 tarihli celselerde okunmuştur.
10. Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesinin 4/5/2012 tarihli kararı ile
başvurucunun çocuğu öldürme suçuna yardımdan mahkûmiyetine karar verilmiştir.
Mahkûmiyet kararı, sanıklar ve suça sürüklenen çocuk ile müdafilerinin
savunmalarına, katılan beyanlarına, yeminli tanık ifadelerine, gizli tanık A.nın ifadesine, olay nedeniyle
düzenlenen tutanaklara, doktor raporlarına ve Adli Tıp Kurumunca düzenlenen
raporlara dayandırılmıştır.
11. Başvurucunun temyizi üzerine anılan karar, Yargıtay 1. Ceza
Dairesinin 27/1/2014 tarihli kararıyla onanmıştır.
12. Başvurucu, kişi hürriyeti ve güvenliği ve adil yargılanma
hakları yönünden 6/1/2014 tarihinde; sadece adil yargılanma hakkı yönünden
4/4/214 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, haksız olarak tutuklandığını ve tutukluluğunun
makul süreyi aştığını iddia etmiştir.
15. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaların ileri sürüldüğü
başvurulara ilişkin olarak birçok kararında “zaman bakımından yetkisi”yle ilgili ilkeleri belirlemiştir. İlk derece
mahkemesince verilen mahkûmiyet kararının anılan yetkinin başladığı 23/9/2012
tarihinden sonra verilmiş olması gerektiği, bu tarihten önce verilen bir nihai
kararla sona eren tutukluluk hâllerine ilişkin başvuruların zaman bakımından
yetki dışında kaldığı kabul edilmiştir (Osman
Büyüksu, B. No: 2013/5512, 3/4/2014, §§
20-24; Ali Öksüz, B. No:
2013/6065, 3/4/2014, §§ 20-23; Cevdet Genç,
B. No: 2012/142, 9/1/2014, §§ 24-29).
16. Somut olayda başvurucunun suç isnadına bağlı tutukluluk
durumu başvurucunun mahkûm edildiği 4/5/2012 tarihinde yani bireysel
başvuruların incelenmeye başlandığı tarih olarak belirlenen 23/9/2012
tarihinden önce sona ermiştir.
17. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
20. Ceza yargılamasının süresi tespit edilirken sürenin
başlangıç tarihi olarak bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar
tarafından bildirildiği veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı
gibi birtakım tedbirlerin uygulandığı tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak
ise suç isnadına ilişkin nihai kararın verildiği, yargılaması devam eden
davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul sürede yargılanma hakkının
ihlal edildiğine ilişkin şikâyetle ilgili kararını verdiği tarih esas alınır (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014, § 34)
21. Ceza yargılamasının süresinin makul olup olmadığı
değerlendirilirken yargılamanın karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların
ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın
süratle sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate
alınır (B.E., § 29)
22. Anılan ilkeler, taraf sayısı, davanın karmaşıklığı, delil
toplanmasındaki güçlük ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda verdiği
kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 4 yıl 5 ay 25 gün sürdüğü
anlaşılan yargılamanın süresinin makul olduğu sonucuna varmak gerekir.
23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edilmediğine karar
verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
24. Başvurucu; hakkında yürütülen ceza yargılamasında delillerin
eksik ve hatalı değerlendirildiğini, bazı tanık beyanlarının nazara
alınmadığını, aynı suçtan yargılanan sanık M.G.nin
suçlayıcı beyanları sonucu ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülmesi
suretiyle haksız olarak mahkûmiyetine kararı verildiğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava
konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması
bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya
açık keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda
değildir (Ahmet Sağlam, B. No:
2013/3351, 18/9/2013, § 42).
26. Somut olayda Ceyhan Ağır Ceza Mahkemesince yapılan
yargılamada, sanıklar ve suça sürüklenen çocuk ile müdafilerinin savunmaları,
katılan beyanları, yeminli tanık ifadeleri, gizli tanık A.nın anlatımı, olay nedeniyle düzenlenen tutanaklar,
doktor raporları, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlar ve tüm dosya kapsamı
birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verildiği anlaşılmıştır.
Başvurucunun anılan iddialarının esas itibarıyla Derece Mahkemelerince verilen
kararların delillerin değerlendirilmesinde isabet bulunmadığına, dolayısıyla
kararın sonucuna ilişkin olduğu görülmektedir. Yapılan yargılamada, Mahkemenin
ve Yargıtayın kararında bariz takdir hatası veya açık
bir keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit
edilmemiştir.
27. Başvurucu tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının
yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu
sonucuna varıldığından başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu ayrıca gizli tanığın huzurda dinlenilmesine, sanık
ve tanık ifadelerinde geçen birtakım hususların araştırılmasına ve bazı
kimselerin tanık sıfatıyla dinlenilmesine ilişkin taleplerinin
karşılanmadığını, bu sebeplerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı,
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa Mahkemesine
başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki
iddialarını kanıtlamak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu gücünün işlem,
eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile
dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile
ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini
başvuru dilekçesine eklemesi şarttır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19-20).
30. Başvuruya konu ihlal iddiasıyla ilgili deliller sunarak
olaya ilişkin iddialarını kanıtlama yükümlülüğü başvurucuya ait olmasına rağmen
hangi celse veya hangi tarihli dilekçeyle soruşturmanın genişletilmesi
talebinde bulunulduğuna ve gizli tanığın sorgulanmak istendiğine dair başvurucu
tarafından Anayasa Mahkemesine bir delil sunulmamıştır. Anılan taleplerin hangi
hususlara ilişkin olduğu ve Mahkemenin hangi gerekçelerle bunları reddettiğine
ilişkin olarak da bilgi verilmemiştir. Dolayısıyla başvurucu tarafından ileri
sürülen iddiaların kanıtlanamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın zaman bakımından
yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal
iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yapılan yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
22/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.