TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALİ RIZA BAYLI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2458)
|
|
Karar Tarihi: 5/7/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
|
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
İsmail Emrah
PERDECİOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Ali Rıza
BAYLI
|
Vekili
|
:
|
Av. Halit
MORALIOĞLU
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kamuya ait tesisin özelleştirilmesinden sonraki süreçte
iş akdinin feshedilmesinden kaynaklanan alacakların mahkeme kararına rağmen
tahsil edilememesi, idarenin kusuruna dayalı olarak açılan davanın da süre
aşımından reddedilmesi ve yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedenleriyle
adil yargılanma hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/2/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucunun çalıştığı kamuya ait Türkiye Elektronik Sanayi
ve Ticaret A.Ş. Genel Müdürlüğü (TESTAŞ), Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğü ile birleştirilerek bu Kurum tarafından işletilmeye başlanmıştır.
9. TESTAŞ, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirme
yoluyla 31/12/1995 tarihinde T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş.ye satılmış,
başvurucu özelleştirilen bu Şirkette çalışmaya devam etmiştir.
A. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.1995/2342 Esasına Kayıtlı Olarak Görülen Dava Süreci
10. S.K. isimli şahıs tarafından Özelleştirme İdaresi Başkanlığı
aleyhine 1995 yılında Aydın 1. İdare Mahkemesinde açılan davada, güvenoyu
almamış bir başbakanın Özelleştirme Yüksek Kuruluna atama yapamayacağı,
dolayısıyla Özelleştirme Yüksek Kurulunun teşekkül etmediği ve özelleştirme de
yapamayacağı iddiasıyla TESTAŞ’a ait Aydın
tesislerinin özelleştirme işleminin iptali talep edilmiştir.
11. Aydın 1. İdare Mahkemesi 16/2/1999 tarihli kararla, dava
konusu işlemin iptaline karar vermiş; temyiz üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin
24/9/2001 tarihli ilamıyla hüküm onanmış; karar düzeltme istemi, aynı Dairenin
31/1/2005 tarihli ilamıyla reddedilmiştir.
B. Ankara 5. İş
Mahkemesinde Görülen Dava Süreci
12. Başvurucunun iş akdi T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş.
tarafından 26/4/1998 tarihinde feshedilmiş; bunun üzerine başvurucu, TESTAŞ
Genel Müdürlüğü, Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü, Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı ve T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine Ankara 5. İş
Mahkemesinde açtığı alacak ve tazminat davasında, işçi olarak çalıştığı TESTAŞ
Genel Müdürlüğünün tüm aktif ve pasifiyle Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel
Müdürlüğüne devredildiğini, Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca özelleştirilerek
T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş.ye satıldığını, iş akdinin işveren tarafından
feshedildiğini ancak işçilik alacakları ve tazminatlarının ödenmediğini,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının özelleştirme işlemi sırasında hizmet
kusurunun bulunduğunu ileri sürerek işçilik tazminatları ve alacaklarının
tahsilini talep etmiştir.
13. Ankara 5. İş Mahkemesince 12/11/2001 tarihinde verilen
kararla, davalı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün dava tarihinden önce Türkiye Et ve
Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleşerek tüzel kişiliğinin sona erdiği,
davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünün iş yerinin
özelleştirildiği 31/12/1995 tarihine kadar olan tazminat ve alacaklardan
sorumlu olduğu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine hizmet kusuruna dayalı
olarak açılan davada görevli yargı yerinin idare mahkemeleri olduğu
belirtilerek davanın kısmen kabulüne; kıdem tazminatının belirli kısmının
davalı Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden faizi ile birlikte,
kalan kısmının davalılar Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve T.
F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş.den müştereken ve müteselsilen tahsiline; davalı TESTAŞ Genel Müdürlüğünün
Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ile birleşmesi sonucu tüzel
kişiliği sona erdiği için anılan davalı hakkında hüküm kurulmasına yer
olmadığına; davalı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı yönünden bu konuda idari
yargı yeri görevli olduğu için davanın yargı yolu bakımından reddine karar
verilmiştir.
14. Tarafların temyizi üzerine hüküm, Yargıtay 9. Hukuk
Dairesinin 17/9/2002 tarihli ilamıyla onanmıştır.
C. Manisa 2. İcra
Dairesinde Yürütülen İcra Takip Süreci
15. Başvurucu 2/4/2002 tarihinde Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş.
Genel Müdürlüğü ve T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine Manisa 2. İcra
Müdürlüğünün E.2002/1341 sayılı icra takip dosyasında, Ankara 5. İş
Mahkemesinin 12/11/2001 tarihli kararına dayalı olarak icra takibi
başlatmıştır.
16. Her iki borçlu aleyhine ayrı ayrı icra emri gönderilerek söz
konusu borçların faizleri ile birlikte ödenmesi istenmiştir.
17. Borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü
22/4/2002 tarihinde icra takibine konu borcunu ödemiştir.
18. Borçlu T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş. aleyhine yapılan
icra takibi devam etmekte olup borçluya ait gayrimenkuller üzerinde haciz
işlemi yapıldığı anlaşılmıştır.
D. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 Esasına Kayıtlı Olarak Görülen Dava Süreci
19. Başvurucu 17/4/2007 tarihinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına başvurarak Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünden
tahsil ettiği tazminat dışında kalan miktarın ödenmesini istemiştir.
20. Özelleştirme İdaresi Başkanlığının talebi reddetmesi üzerine
başvurucu; 3/7/2007 tarihinde Aydın 1. İdare Mahkemesinde Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı aleyhine açtığı davada, davalının hizmet kusurunun bulunduğunu ileri
sürerek Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü dışında diğer borçludan
tahsil edemediği tazminatın ödenmesini talep etmiştir.
21. Aydın 1. İdare Mahkemesinin 26/2/2009 tarihli kararında,
başvurucunun Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına ilişkin kısmının görevsizlik nedeniyle reddedildiği ve bu kararın
kesinleştiği tespiti yapıldıktan sonra "görevsiz
yargı yerine açılan davada, idari yargı mercilerinin görevli olduğundan bahisle
verilen kararın kesinleşmesinden itibaren 30 günlük dava açma süresi içinde
görevli idari yargı mercilerinde dava açılması gerekirken, Ankara 5. İş
Mahkemesince verilen kararın kesinleşmesinden yaklaşık 5 sene sonra yapılan
başvurunun, zamanaşımına uğramış dava açma süresini ihya etmeyeceğinin açık
olduğu" gerekçesiyle süre aşımı yönünden dava reddedilmiştir.
22. Ankara 5. İş Mahkemesinin anılan kararının onanmasına
ilişkin Yargıtay kararının taraflara tebliğ edilmediği ve bu kararı öğrenme
tarihinden itibaren süresinde dava açtığı iddiasıyla başvurucu tarafından
temyiz edilen bu karar, Danıştay Onikinci Dairesinin
29/11/2011 tarihli ilamı ile "Tazminat
talebini oluşturan davacının kıdem tazminatı ve sair alacaklarının TESTAŞ Aydın
Tesislerinin özelleştirilmesi sırasında idarenin kusurlu hareket ettiği savına
dayalı olarak talep edildiği, bu durumda, davanın özelleştirmeye ilişkin
işlemle doğduğu ve davacının zararının doğduğunu öğrendiği tarih olan iş
akdinin feshinden sonra 2577 sayılı Kanun’un 12. maddesinde öngörülen dava açma
süresinde dava açmadığı anlaşıldığından, davanın süre aşımı nedeniyle esasının
incelenme olanağı bulunmamaktadır" farklı gerekçesine dayanılarak onanmıştır.
23. Başvurucunun karar düzeltme talebi, aynı Dairenin 26/11/2013
tarihli ilamıyla reddedilmiş; ilam başvurucuya 5/2/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucu 24/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 5/7/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Zorla Çalıştırma
Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
26. Başvurucu; Özelleştirme İdaresi Başkanlığının işçilik
haklarından doğan alacakları ile ilgili gerekli koruma önlemlerini almadığını
ve hatalı davrandığını, çalışmasının karşılığını alamadığını belirterek zorla
çalıştırma yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Anayasa'nın 18. maddesinin gerekçesinde angarya, kişinin
emeğinin karşılığını almadan zorla çalıştırılması olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da angarya, bir maldan ya da bir
kişinin çalışmasından karşılıksız yararlanma biçiminde tanımlanmıştır.
Hizmetlerin karşılığında kendilerine ücret ödenen kişilerin bu yükümlülük
kapsamındaki çalışmalarının angarya olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı
belirtilmiştir (AYM, E.2011/150, K.2013/30, 14/2/2013).
28. Anayasa'da "zorla çalıştırma" yasaklanmakla
birlikte bu kavramın tanımı yapılmamıştır. Bu kavramın tanımı ve içeriği
belirlenirken temel insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerden ve
ilgili uluslararası otoritelerin yorum ve uygulamalarından yararlanılabilir.
Zorla çalıştırma yasağına ilişkin uluslararası kurallar, 29 No.lu Cebri ve
Mecburi Çalıştırmaya İlişkin ILO Sözleşmesi'nde düzenlenmiştir. Anılan
Sözleşme'nin 2. maddesinde yapılan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince (AİHM)
de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme/AİHS) 4. maddesinde yer alan
zorla çalıştırma yasağının kapsamının belirlenmesinde esas alınan tanıma göre
zorla çalıştırma "herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin
tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetleri" ifade
etmektedir. Buna göre zorla çalıştırmadan söz edilebilmesi için kişinin ceza
tehdidi altında ve rızası bulunmaksızın çalıştırılması gerekmektedir (AYM,
E.2011/150, K.2013/30, 14/2/2013).
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasına göre Mahkemece, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemez
olduğuna karar verilebilir. Başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı,
iddialarının salt kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Münis Düşenkalkar, B. No:2013/1244,
17/7/2014, § 28).
30. Başvuru konusu olayda daha sonra özelleştirilen ancak en
başta kamuya ait bir işletme olan TESTAŞ'ta yaptığı
sözleşmeye istinaden ücret mukabili belirli bir süre çalışmış olan başvurucu,
TESTAŞ' ı devralan şirketçe iş akdinin feshinin ardından bir kısım işçilik
alacağını tahsil edemeyerek çalışmasının karşılığını alamadığından yakınmakla
birlikte yaptığı işin karşılığı olarak kendisine hiç ücret ödenmediğinden veya
istemediği bir işin kendisine zorla yaptırıldığından şikâyet etmemektedir.
31. Bu durumda başvurucu, öncesinde kamuya ait olan ardından
özelleştirilen işletmede gerçekleştirdiği çalışmayı bir sözleşmeye istinaden ve
ücreti mukabili yerine getirmiştir. Başvurucunun bu işte zorla çalıştırıldığına
dair bir emare de ortaya konmamıştır. Dolayısıyla zorla çalıştırma yasağı
yönünden başvurucuya bir müdahalenin olmadığı açıktır.
32. Açıklanan nedenlerle zorla çalıştırma yasağı hususunda bir
müdahalenin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Ankara 5. İş Mahkemesi
Kararının Uygulanmadığına İlişkin İddia
33. Başvurucu, Ankara 5. İş Mahkemesinde açtığı davanın kabul
edilmesine karşın alacaklarını tahsil edemediğini ileri sürmüştür.
34. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (3) numaralı, 48.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucunun başvuru konusu
olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal
edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki
haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri
ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
35. Somut olayda başvurucu lehine bir kısım alacağın borçlular
Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğü ve T. F. Elektronik San. ve
Tic. A.Ş.den müştereken ve müteselsilen
tahsiline yönelik hüküm kurulan Ankara 5. İş Mahkemesi kararının Yargıtay 9.
Hukuk Dairesinin 17/9/2002 tarihli ilamıyla onandığı, onama üzerine söz konusu
alacaklardan kendi payına düşen kısmını borçlu Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş.
Genel Müdürlüğünün ödediği ancak diğer borçlu T. F. Elektronik San. ve Tic.
A.Ş. tarafından ödeme yapılmadığı, anılan Şirkete ait gayrimenkuller üzerine
haciz konulduğu ve icra takibinin devam ettiği anlaşılmıştır (bkz. §§ 17, 18).
36. Başvurucu, T. F. Elektronik San. ve Tic. A.Ş.den
alacaklarını tahsil edemediğini ileri sürmüşse de Mahkeme kararının icra
edilememesi konusunda, kamu gücünü kullanan İcra Müdürlüğünün herhangi bir
fiilinden söz etmediği gibi bu konuda hiçbir bilgi veya belge de ibraz
etmemiştir. Ayrıca borçlu Şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğu da
gözetilerek başvurucunun İcra Müdürlüğünün fiili nedeniyle alacağını tahsil
edemediğine yönelik belge veya bilgi sunmadığı belirlenmiş, icra dosyası
içeriğinden de başvurucunun iddialarını kanıtlayan herhangi bir bilgiye
ulaşılamamıştır. Bu şekilde başvuru dilekçesi ile ihlal iddialarının dayanağı
bilgi ve belgeler açıkça bildirilmediği gibi başvurucu, herhangi bir bilgi veya
belgenin ilgililerden istenmesi için Anayasa Mahkemesinden bir talepte de
bulunmamıştır.
37. Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvurularda
başvurucuların başvurularını titizlikle hazırlama ve takip etme yükümlülükleri
vardır. Bu yükümlülüğün bir gereği olarak başvurucu, ihlal edildiğini iddia
ettiği Anayasa hükmünün nasıl ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak
suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak zorundadır. Başvurucu tarafından soyut
şekilde birtakım Anayasa hükümlerine atıfta bulunulmuş olması iddiaların
ispatlandığı anlamına gelmez. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu,
Anayasa'ya aykırılığın soyut biçimde ileri sürülmesini sağlayan bir yol olarak
düzenlenmemiştir (Adnan Güzel, B.
No: 2014/2496, 25/2/2015, § 66).
38. Başvurucunun ihlal iddiasının dayanağı olan tüm olayları
göstermesi, başvuruyu aydınlatacak ve hükmün esasını etkileyecek argümanları
destekleyici tüm belgeleri başvuru dilekçesine eklemesi gerekir. Şayet bir
belge elde edilememişse bunun da nedenleri açıklanmalıdır. Somut başvuruda
başvurucu bu koşulları yerine getirmeyerek iddialarını temellendirmediğinden
başvurusunun esasının incelenmesi imkânı bulunmamaktadır (Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §
26).
39. Açıklanan gerekçelerle başvurucu tarafından ileri sürülen
ihlal iddialarının kanıtlanamamış olmasından dolayı başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.1995/2342 Esasına Kayıtlı Olarak Görülen Davada Verilen Kararın
Uygulanmadığına İlişkin İddia
40. Somut olayda başvurucu, S.K. tarafından Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı aleyhine Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı dava sonunda
özelleştirme işleminin iptal edildiğini, Danıştay tarafından kararın onandığını
ve karar düzeltme isteminin reddedilmesi üzerine hükmün kesinleştiğini, buna
rağmen iptal kararının uygulanmadığını ileri sürmüştür.
41. Bireysel başvuru yolunun ikincillik niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini
öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak
iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara
sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni
göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
42. Somut olayda başvurucunun TESTAŞ Genel Müdürlüğünün
özelleştirilmesi işlemine karşı herhangi bir dava açmadığı, ayrıca Aydın 1.
İdare Mahkemesince verilen iptal kararından önce 26/4/1998 tarihinde
başvurucunun iş akdine son verildiği, başvurucunun işe iade davası açmadığı
yalnızca işçi tazminatları ve alacaklarının tahsili amacıyla Ankara 5. İş
Mahkemesinde dava açtığı ve bu dava sonunda verilen kararın da özelleştirme
işleminin iptaline dair kararın kesinleşmesinden önce Yargıtay 9. Hukuk
Dairesince 17/9/2002 tarihinde onanarak kesinleştiği anlaşılmıştır.
Özelleştirme işleminin iptali amacıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine
başvurucunun süresi içinde açtığı herhangi bir dava olmadığı gibi Ankara 5. İş
Mahkemesinde açtığı davada ve Aydın 1. İdare Mahkemesinde açtığı E. 2007/793
esasına kayden görülen davada da bu iddiasını ileri
sürmediği, bu şekilde olağan kanun yollarına başvurmadığı, dolayısıyla hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda
bulunduğu belirlenmiştir.
43. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı
anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları
yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
D.Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 Esasına Kayıtlı Olarak Görülen Dava Sürecinde Adil
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
44. Başvurucu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1.
İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini,
alacağını hâlen tahsil edemediğini ve özelleştirme işleminin 31/1/2005 tarihi
itibarıyla iptal edilmesine rağmen iptale ilişkin mahkeme kararının
uygulanmadığını, Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kusurlu fiilleri sonucu
alacağını alamadığını, hatalı ve kanuna aykırı özelleştirme işlemi yapıldığının
Mahkeme kararı ile ortaya çıktığını, buna rağmen davanın reddine karar
verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu kapsamda başvurucunun, açtığı davanın
süre aşımı gerekçesi ile reddedilmesini bireysel başvuruya konu ettiği
anlaşıldığından, başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamında
mahkemeye erişim hakkı yönünden incelenmesi uygun görülmüştür.
46. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan
mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve
uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına
gelir. Dava açmak isteyen kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek
seviyeye ulaşmadığı müddetçe dava açma koşullarına sınırlamalar getirilebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.,
B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 36).
47. Dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin
öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça
hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık
oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No:
2013/1718, 2/10/2013, § 27). Ancak mahkemelerin, usul kurallarını uygularken
davanın hakkaniyetine halel getirecek ölçüde katı şekilcilikten, öte yandan
kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak ölçüde
aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).
48. Somut olayda Danıştay Onikinci
Dairesince, başvurucunun talebi dosyada yer alan bilgi ve belgeler ışığında
değerlendirilip, olaya uygulanacak 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun ilgili hükümleri ile birlikte yorumlanmak suretiyle,
gerekçesi de belirtilerek (bkz. §§ 21-22) bir karar verilmiştir. Yapılan bu
değerlendirme ve ulaşılan sonuç, dava açmayı imkânsız kılacak nitelikte aşırı
şekilci bir yaklaşımdan kaynaklanmadığı gibi belirtilen kanun hükümlerineöngörülmeyecek şekilde olağanın dışında bir
anlam vermek suretiyle sonuca ulaşıldığına dair bir uygulama olarak da
değerlendirilmemiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkına engel bir durum
bulunmadığı sonucuna varılmış, başvuru konusu işlemde açık ve görünür bir ihlal
saptanmamıştır.
49. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
E. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 Esasına Kayıtlı Olarak Görülen Davada Mülkiyet Hakkının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
50. Başvurucu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine Aydın 1.
İdare Mahkemesinde açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiğini,
alacağını hâlen tahsil edemediğini ve özelleştirme işleminin 31/1/2005 tarihi
itibarıyla iptal edilmesine rağmen iptal kararının uygulanmadığını,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığının kusurlu fiilleri sonucu alacağını
alamadığını, hatalı ve kanuna aykırı özelleştirme işlemi yapıldığının Mahkeme
kararı ile ortaya çıktığını, buna rağmen davanın reddine karar verildiğini
belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
51. Yukarıda belirtildiği üzere (bkz. § 41) bireysel başvuru
yolunun ikincil olma niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek
için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun,
bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve
yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi
ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu
takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir.
52. Somut olayda, başvurucunun, Aydın 1. İdare Mahkemesinde
açtığı davanın süre aşımı nedeniyle reddedildiği dikkate alındığında, hukuk
sisteminde düzenlenen başvuru yollarını usulünce tüketmediği ve süresi içinde
dava açmadığı, bu şekilde süresinde olağan kanun yollarına başvurmadığı
anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun, hukuk sisteminde düzenlenen başvuru
yollarını usulünce tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu belirlenmiştir.
53. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından, hukuk sisteminde
düzenlenen başvuru yolları usulüne uygun olarak tüketilmeden mahkeme kararının
uygulanmadığı iddiasının bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden
incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
F. Ankara 5. İş
Mahkemesinde Görülen Davanın Makul Sürede Sonuçlanmadığına İlişkin İddia
54. Başvurucu, Ankara 5. İş Mahkemesinde görülen işçi ve işveren
ilişkisinden kaynaklanan tazminat ve alacak davasının makul sürede
sonuçlanmadığını ileri sürmüştür.
55. 6216 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin (8) numaralı
fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisinin başlangıcı
23/9/2012 tarihi olup bu tarihten sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar
aleyhine yapılan bireysel başvurular incelenebilir (Zafer Öztürk, B. No: 2012/51, 25/12/2012, § 17).
56. Somut olayda, başvurucu tarafından Ankara 5. İş Mahkemesinde
açılan dava sonunda 12/11/2001 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar
verilmiş, temyiz üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 17/9/2002 tarihli
ilâmıyla onanarak aynı tarihte hüküm kesinleşmiştir. Anılan hükme dayalı olarak
Manisa 2. İcra Müdürlüğünde yapılan ilamlı icra takibi üzerine borçlu Türkiye
Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünce 22/4/2002 tarihinde icra takibine
konu borç ödenmiştir. Başvurucunun, aleyhine icra takibi yaptığı T. F.
Elektronik San. ve Tic. A.Ş. hakkındaki icra takibi ise devam etmektedir.
Anılan şirketin özel hukuk tüzel kişisi olduğu ve aleyhine yapılan icra
takibine rağmen alacağın tahsil edilememesinde İcra Müdürlüğüne atfedilebilecek
bir kusurun bulunmadığı, dolayısıyla yargılama sürecinin, kamu kurumu
niteliğindeki Türkiye Et ve Balık Kurumu A.Ş. Genel Müdürlüğünce 22/4/2002
tarihinde yapılan ödeme ile sona erdiği kabul edilmiştir. Bu durumda başvuru,
zaman bakımından Anayasa Mahkemesinin yetkisi dışında kalmaktadır.
57. Açıklanan nedenlerle, başvuru konusu kararın 23/9/2012
tarihinden önce kesinleşmiş olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının,
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
G. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 Esasına Kayıtlı Olarak Görülen Davanın Makul Sürede
Sonuçlanmadığına İlişkin İddia
58. Başvurucu, Aydın 1. İdare Mahkemesinin E.2007/847 esasına kayden görülen dava sürecinin makul sürede sonuçlanmadığını
ileri sürmüştür.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
59. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
60. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılamanın süresi tespit edilirken, sürenin başlangıç tarihi olarak
davanın ikame edildiği tarih; sürenin sona erdiği tarih olarak -çoğu zaman icra
aşamasını da kapsayacak şekilde- yargılamanın sona erdiği, yargılaması devam
eden davalar yönünden ise Anayasa Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili
kararını verdiği tarih esas alınır (Selahattin
Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 45, 47).
61. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin
idari yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken yargılamanın
karmaşıklığı ve kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun yargılamanın süratle sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar dikkate alınır (Selahattin Akyıl, § 41).
62. Anılan ilkeler ve Anayasa Mahkemesinin benzer başvurularda
verdiği kararlar dikkate alındığında somut olayda yaklaşık 6 yıl 8 aylıkyargılama süresinin (bkz.§§ 19-23) makul olmadığı
sonucuna varmak gerekir.
63. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
H. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
64. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının
ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir. …”
65. Başvurucu maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
66. Somut olayda makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
67. İhlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları
karşılığında başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ödenmesine karar
verilmesi gerekir.
68. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
69. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Zorla çalıştırma
yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Ankara 5. İş Mahkemesi
kararının uygulanmadığına ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.1995/2342 esasına kayıtlı olarak görülen davada verilen kararın
uygulanmadığına ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 esasına kayıtlı olarak görülen dava sürecinde adil
yargılanma hakkının ihlaline ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 esasına kayıtlı olarak görülen dava sürecinde mülkiyet
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Ankara 5. İş
Mahkemesinde görülen davanın makul sürede sonuçlanmadığına ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
7. Aydın 1. İdare
Mahkemesinin E.2007/797 esasına kayden görülen dava
sürecinin makul sürede sonuçlanmadığına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının Aydın 1. İdare Mahkemesinin E.2007/797 esasına kayden görülen dava yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 7.200 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Aydın 1. İdare Mahkemesine (E.2007/797,
K.2009/401) GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
5/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.