TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YASİN KAYA BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2622)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Yasin KAYA
|
Vekili
|
:
|
Av. Yusuf Kenan ALTAN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1.
Başvurucu, “parada sahtecilik”
suçunu işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın makul sürede sonuçlanmadığını
belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş, manevi
tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2.
Başvuru, 24/2/2014 tarihinde İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca, kabul edilebilirlik incelemesi
Bölüm tarafından yapılmak üzere, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar
verilmiştir.
4.
Bölüm Başkanı tarafından 12/6/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas
incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve
olgular ile başvurunun bir örneği, görüş için Adalet Bakanlığına
gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 14/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen,
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve ekleri ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülmekte olan soruşturma kapsamında 30/7/2006 tarihinde gözaltına alınmış,
31/7/2006 tarihinde serbest bırakılmıştır.
8. Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 9/10/2007
tarih ve K.2007/110 sayılı fezleke, kamu davası açılmak üzere, görevli ve
yetkili Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
9. Başvurucu ve diğer şüpheli hakkında, Antalya Cumhuriyet
Başsavcılığının 6/11/2007 tarih ve E.2007/18000 sayılı iddianamesi ile “parada sahtecilik” suçunu işledikleri
iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
10. Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, 9/11/2007 tarih ve
E.2007/424, K.2007/399 sayılı karar ile Mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın
görevli ve yetkili Manavgat Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar
vermiştir.
11. Manavgat Ağır Ceza Mahkemesi, 25/12/2007 tarihinde tensip
tutanağı düzenleyerek, başvurucunun Cumhuriyet Başsavcılığına bildirdiği
adresine, savunmasının alınması amacıyla talimat yazılmasına karar vermiştir.
12. Başvurucunun belirtilen adreste bulunamaması nedeniyle
savunmasının alınamaması üzerine, Mahkemece 6/2/2008 tarihli duruşmada,
başvurucunun savunmasının alınması amacıyla hakkında yakalama emri
çıkarılmasına karar verilmiş ve yakalama emri 2/8/2008 tarihinde yerine
getirilerek başvurucunun savunması alınmıştır.
13. Manavgat Ağır Ceza Mahkemesi, 19/6/2009 tarih ve
E.2007/38, K.2009/142 sayılı kararıyla başvurucunun 3 yıl 6 ay hapis ve
3.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
14. Başvurucunun temyizi üzerine karar, Yargıtay 8. Ceza
Dairesinin 26/12/2012 tarih ve E.2011/14669, K.2012/39726 sayılı ilâmı ile
bozulmuştur.
15. Manavgat ilçesinde 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
kurulmasından sonra yargılamaya devam eden Manavgat 1. Ağır Ceza Mahkemesince
bozma ilâmına uyularak, 12/2/2013 tarihli tensip tutanağı ile bozma ilâmına
karşı savunmasının alınması amacıyla başvurucunun Mahkemeye bildirdiği adresine
talimat yazılmıştır.
16. Mahkemece başvurucunun savunmasının alınması için üç
duruşma ertelenmiş, 20/9/2013 tarihinde savunması alınarak, 29/1/2014 tarihli
duruşmada E.2013/12, K.2014/17 sayılı karar ile beraatine
karar verilmiştir.
17. Karar, 19/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
18. Başvurucu, 24/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
19. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 197. maddesinin
(1) numaralı fıkrası; 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
223. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
20. Mahkemenin 17/11/2014 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 24/2/2014 tarih ve 2014/2622 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
21. Başvurucu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 30/7/2006 tarihinde gözaltına alındığını ve 31/7/2006 tarihinde
ifadesi alınarak serbest bırakıldığını, hakkında açılan kamu davasının makul
sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
22. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvurucu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca hakkında
açılan kamu davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
25. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
26. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, parada sahtecilik
suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat
olunan suç 5237 sayılı Kanun’un 197. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hapis
ve adli para cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu çerçevede başvurucu
hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36. maddesinin güvence
kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §
32).
27. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anıdır. Somut başvuru açısından bu tarih, başvurucunun
gözaltına alındığı 30/7/2006 tarihidir. Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği
tarih ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı tarih olup, somut
başvuru açısından bu tarih, Manavgat Ağır Ceza Mahkemesince beraat kararının
verildiği 29/1/2014 tarihidir (B. No: 2013/695, 9/1/2014, § 35).
28. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde,
Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığınca 30/7/2006 tarihinde gözaltına alınan ve
31/7/2006 tarihinde serbest bırakılan başvurucu hakkında düzenlenen 9/10/2007
tarihli fezlekenin, kamu davası açılmak üzere Antalya Cumhuriyet Başsavcılığına
gönderildiği, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucunun “parada sahtecilik” suçunu işlediği
iddiasıyla 6/11/2007 tarihinde açılan kamu davasında, Antalya 1. Ağır Ceza
Mahkemesince yetkisizlik kararı verilerek dava dosyasının Manavgat Ağır Ceza
Mahkemesine gönderildiği tespit edilmiştir. Manavgat Ağır Ceza Mahkemesince
25/12/2007 tarihinde, sanıkların savunma ve delillerinin tespiti ile duruşma
gününün bildirilmesi için Adıyaman Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine talimat
yazılmasına, 6/2/2008 tarihli duruşmada, savunmasının alınamaması nedeniyle
başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar verildiği, bu talimat
üzerine yakalanan başvurucunun, 2/8/2008 tarihinde Bakırköy 3. Ağır Ceza
Mahkemesince ifadesi alınarak serbest bırakıldığı, Manavgat Ağır Ceza
Mahkemesince 19/6/2009 tarihli karar ile başvurucunun mahkûmiyetine karar
verildiği belirlenmiştir. Hükmün, başvurucu tarafından temyizi sonucunda,
Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 26/12/2012 tarihli ilâmı ile bozulması üzerine,
Mahkemece 12/2/2013 tarihli tensip tutanağı ile başvurucunun bozma ilâmına
karşı savunmasının alınması için adresleri araştırılmış ve 20/9/2013 tarihinde
savunması alınarak 29/1/2014 tarihinde beraatine
karar verilmiştir. Temyiz edilmeyen karar, 29/1/2014 tarihi itibarıyla
kesinleşmiştir.
29. 5271 sayılı Kanun’un öngördüğü yargılama usullerine tabi
mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi
tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde kararlar
verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B. No: 2013/695, 9/1/2014, §§
24-40).
30. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun, Manavgat
Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadesinin alınması sırasında bildirdiği adresinden
ayrıldığı ve bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığına bilgi vermediği, Mahkemece
başvurucunun adresinin tespit edilememesi nedeniyle savunmasının alınamadığı,
bu nedenle başvurucu hakkında yakalama kararı çıkarılarak davanın ertelenmesine
karar verildiği, aynı şekilde Mahkemece verilen ilk kararın Yargıtay tarafından
bozulması üzerine başvurucunun savunmasının alınması için adresinin
araştırıldığı dikkate alındığında, bir yıl bir ay yirmi gün yargılamanın
uzamasında başvurucunun etkisinin olduğu kabul edilmiştir. Anılan davaya bütün
olarak bakıldığında ve başvurucunun yargılama sürecindeki tutum ve davranışları
da dikkate alınarak, başvurucunun her ne kadar yargılama sırasındaki tutum ve
davranışları ile yargılamanın uzamasına kısmen sebebiyet verdiği anlaşılmışsa
da yargılama süresinin tamamı göz önünde bulundurulduğunda somut başvuru
açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı ve yedi
yıl beş ay yirmi dokuz günlük yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle,
başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
32. Başvurucu, makul sürede
yargılama yapılmadığı için 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep
etmiştir.
33. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata
hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir.
Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal
kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse
dosya üzerinden karar verir.”
34. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yedi yılı aşkın yargılama süresi nazara alındığında,
yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle
giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında ve yargılama süresinin uzamasında
başvurucunun tutumunun kısmi etkisi de nazara alınarak başvurucuya net 3.500,00
TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
35. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 3.500,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
17/11/2014
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.