TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FIRAT DURSUN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2709)
|
|
Karar Tarihi: 17/11/2014
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
Üyeler
|
:
|
Nuri NECİPOĞLU
|
|
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Seyit Abdulhakim ŞAHİN
|
Başvurucu
|
:
|
Fırat DURSUN
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali Ulvi SEYREK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, Toplu Konut
İdaresinden (TOKİ) satın aldığı ve TOKİ'nin gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi
ile anlaştığı şirketler tarafından yapılarak teslim edilen dairenin, eksik ve
ayıplı olarak teslimi dolayısıyla açtığı davanın, TOKİ'nin zararın bir
kısmından sorumlu tutularak kısmen kabul edilmesi nedeniyle mülkiyet ve adil
yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, ihlalin tespitiyle
uğradığı zararın tazminine karar verilmesini talep etmiştir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 3/3/2014 tarihinde
Anayasa Mahkemesine doğrudan yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan
ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin
bulunmadığı tespit edilmiştir
3. Birinci Bölüm Üçüncü
Komisyonunca 25/4/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm
tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
4. Başvuru dilekçesi ile
başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar
özetle şöyledir:
5. Başvurucu, TOKİ ile diğer
davalılar olan yüklenici şirketler arasında yapılan gelir paylaşımlı inşaat
sözleşmesi gereği yapılan dairelerden birini satın almış ve dairenin eksik ve
ayıplı teslimi dolayısıyla dairede meydana gelen değer kaybının, davalılar TOKİ
ve yüklenici şirketlerden tahsili amacıyla 18/6/2009 tarihinde Sincan Tüketici
Mahkemesinde tazminat davası açmıştır.
6. Mahkeme, 24/3/2011 tarih ve
E.2009/219, K.2011/259 sayılı kararıyla davayı kısmen kabul etmiş, temyiz
edilen karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 25/11/2011 tarih ve E.2011/14555,
K.2011/17373 sayılı ilamıyla “…davalı TOKİ,
Mahkemeye yazdığı 10.11.2009 tarihli cevabi yazıda; idare ile yükleniciler Kontaş İnş ve Mad. San. Tic. İhr.
Ltd. Şti.-Canberk İnş. Turz. Paz. Ltd. Şti. ortak
girişimi arasında yapılan sözleşmenin 7 ve 23.maddelerinde işin tüm eksik ve
kusurlu imalatlarından yüklenicilerin sorumlu olduğu, konut sahiplerinden
muhtelif zamanlarda gelen şikayetler değerlendirilip durum tesbit
tutanağı düzenlendiğini, bu işlerin yükleniciler nam ve hesabına giderilmesi
için karar alındığını bildirmiş, ayrı bir yazı ile de idare tarafından tesbit edilen eksikliklerin yüklenici nam ve hesabına
yaptırılmasını teminen Grup Lider İnş. Tur. San. Tic.
AŞ’ye ihale edilip 29.6.2009 tarihli sözleşme imzalandığını, yer tesliminin
1.7.2009 tarihinde yapıldığını belirtmiştir. Bu durumda davalı TOKİ tarafından
eksiklikler giderildiği takdirde giderilen eksiklik ve ayıplar yönünden dava
konusuz kalacaktır. Her ne kadar mahkemece işin ihale edilmesinden sonra
26.2.2010 tarihinde yapılan keşif ve hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak
sonca gidilmişse de, bu aşamadan sonrada eksikliğin
giderilmesi mümkündür. Hal böyle olunca davalı TOKİ tarafından 3.kişiyle
yapılan 29.6.2009 tarihli sözleşme ve ekleri getirilip davacıya ait konutda olduğu iddia edilen ayıp ve eksik imalatlar ile
ortak yerlerdeki ayıplı ve eksik imalatların bu sözleşme kapsamında olup
olmadığı, varsa bunların giderilip giderilmediği, sözleşmede 3.kişiye bu
noksanların hangi tarihe kadar giderilmesi için sure verildiği gerektiğinde
keşif yapılarak değerlendirilmeksizin yazılı şekilde eksik inceleme ile karar
verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir…” gerekçesiyle
bozulmuştur.
7. Bozmaya uyan ilk derece
mahkemesi, bozma kararı doğrultusunda gerekli incelemeleri yaptıktan sonra,
11/10/2012 tarih ve E.2012/93, K.2012/754 sayılı kararında, konutta ve ortak
alanlardaki eksik ve ayıplı işlerle ilgili bütün davalıların sorumlu olduğu,
ancak, "kapalı yüzme havuzunun davalı
yüklenici şirketler tarafından konut sahiplerine ayrıca taahhüt edildiği,
kapalı yüzme havuzunun davalılar arasında kararlaştırılan sözleşmede yer
almadığı, sitede sözleşme ve proje kapsamında ayrıca açık yüzme havuzunun da
bulunduğu, bu nedenlerle davalı TOKİ'nin kapalı yüzme havuzu taahhüdünden ve inşasından
sorumlu olmadığı" gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, kabul
edilen tazminat kısmının konut ve ortak alanlardaki eksiklik ve ayıplara
ilişkin kısmından TOKİ ile diğer davalıların müştereken ve müteselsilen
sorumlu olduklarına, kapalı yüzme havuzu ile ilgili kısmından ise TOKİ
dışındaki davalıların sorumlu olduklarına karar vermiştir.
8. Taraflarca temyiz edilen bu
karar, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin, 15/4/2013 tarih ve E.2013/6434,
K.2013/10132 sayılı ilamı ile “sair temyiz
itirazlarının reddine ancak davacı,
davalıların gelir ortaklığı esasına göre yaptığı Ankara Eryaman Göksu Park
konutlarından satın aldığı dairede eksik ve kusurlu imalatlar bulunması
nedeniyle dairede oluşan değer kaybının tahsili için eldeki davayı açmıştır.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davalılar kendilerini vekille temsil
ettirdiklerinden, davalılar yararına reddedilen kısım için ayrı ayrı vekalet
ücreti tahsiline karar verilmiştir. Aynı dava sebebine dayanılarak dava
açılması ve davalıların sorumluluklarının müteselsil olması nedeniyle davanın
reddi halinde davacı aleyhine tek bir ücreti vekalete hükmedilmesi gerekirken
yazılı şekilde her bir davalı için ayrı ayrı ücreti vekalete hükmedilmesi usul
ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki yapılan yanlışlığın
giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden…” şeklinde
gerekçe gösterilerek hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
9. Başvurucunun karar düzeltme
talebi, aynı Dairenin, 22/10/2013 tarih ve E.2013/20784, K.2013/25456 sayılı
ilamıyla reddedilmiştir.
10. Bu karar başvurucu vekiline
11/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu bu karara karşı 3/3/2014
tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
11. 23/2/1995 tarih ve 4077
sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 1. maddesi şöyledir
:
“Bu Kanunun amacı, (...) kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık
ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici,
zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı
önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek
ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik
etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.”
12. 4077 sayılı Kanun’un 4.
maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“Ambalajında, etiketinde,
tanıtma ve kullanma kılavuzunda ya da reklam ve ilanlarında yer alan veya
satıcı tarafından bildirilen veya standardında veya teknik düzenlemesinde
tespit edilen nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan ya da
tahsis veya kullanım amacı bakımından değerini veya tüketicinin ondan beklediği
faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler
içeren mallar, ayıplı mal olarak kabul edilir.
Tüketici, malın teslimi
tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür.
Tüketici bu durumda, bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız
misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım
isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine
getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte ayıplı
malın neden olduğu ölüm ve/veya yaralanmaya yol açan ve/veya kullanımdaki diğer
mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı-üreticiden tazminat isteme hakkına
da sahiptir.”
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 17/11/2014
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/3/2014 tarih ve 2014/2709
numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun
İddiaları
14. Başvurucu, TOKİ ile diğer
karşı taraf yüklenici şirketler arasında yapılan sözleşme gereği yapılan binalardan
bir daire satın aldığını, dairenin eksik ve ayıplı teslimi dolayısıyla açtığı
davanın kısmen kabul edildiğini, TOKİ'nin taahhüt edilen kapalı yüzme havuzuna
ilişkin sorumluluğu bulunmadığı sonucuna varılarak tarafına ödenmesine
hükmedilen tazminattan kısmen sorumlu tutulduğunu, oysa reklamlarda kapalı
yüzme havuzunun da vaat edildiğini ve TOKİ'nin de isminin geçtiğini, bu sebeple
idareye güvenle hareket ederek söz konusu taşınmazı satın aldığını, derece
mahkemelerinin hukuki görünüşün korunmasına ilişkin ilkeye aykırı karar
verdiklerini, yüklenici şirketler TOKİ'ye vekaleten hareket ettikleri için esas
olarak TOKİ'nin kapalı yüzme havuzundan da sorumlu olduğunu, somut olay,
sözleşme ve kanun hükümlerinin derece mahkemelerince hatalı yorumlandığını, keyfi
kararlar verdiklerini, derece mahkemesi kararlarında çelişkiler olduğunu,
mahkeme kararının ideolojik olduğunu ve tarafsız olmadığını, TOKİ'nin yapılan
ödemelerden pay aldığını, ödemelerin kapalı yüzme havuzunun bedelini de
kapsadığını, dolayısıyla TOKİ'nin sebepsiz zenginleştiğini, hakkını almak için
senelerce uğraştığını, diğer davalıların iflas etmeleri nedeniyle tazminat
alacağına kısmen kavuşamadığını belirterek, Anayasa'nın 35. maddesinde
düzenlenen mülkiyet hakkı ve 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
15. Başvurucu Anayasa’nın 35.
maddesinde tanımlanan mülkiyet hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de
belirtilen iddianın özünün, derece mahkemeleri kararlarının sonucu itibarıyla
adil olmadığı hususuna ilişkin olduğu anlaşılmakla, başvurucunun iddialarını
Anayasa'nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkı çerçevesinde
değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
16. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken
hususlarda inceleme yapılamaz”
17. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuru hakkı” kenar başlıklı 45. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve
özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf
olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal
edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir.
18. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve
incelenmesi” kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Mahkeme,… açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
19. 6216 sayılı Kanun’un “Esas hakkındaki inceleme” kenar başlıklı
49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bölümlerin, bir
mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir
temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan
kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda
gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.”
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216
sayılı Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.
21. Bir anayasal hakkın ihlali
iddiası içermeyen, yalnızca derece mahkemelerinin kararlarının yeniden
incelenmesi talep edilen başvuruların açıkça dayanaktan yoksun ve Anayasa ve
Kanun tarafından Mahkemenin yetkisi kapsamı dışında bırakılan hususlara ilişkin
olduğu açıktır. (B. No: 2012/1027,
12/2/2013, § 25).
22. Bu kapsamda, bireysel
başvuruya konu davadaki olayların kanıtlanması, hukuk kurallarının yorumlanması
ve uygulanması, yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve
değerlendirilmesi ile kişisel bir uyuşmazlığa derece mahkemeleri tarafından
getirilen çözümün esas yönünden adil olup olmaması, bireysel başvuru
incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamaz. Anayasada yer alan hak ve
özgürlükler ihlal edilmediği sürece ya da açıkça keyfilik içermedikçe derece
mahkemelerinin kararlarındaki maddi ve hukuki hatalar bireysel başvuru incelemesinde
ele alınamaz. Bu çerçevede, kanun yolu şikayeti
niteliğindeki başvurularda derece mahkemelerinin delilleri takdirinde bariz
takdir hatası veya açıkça keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesinin bu takdire
müdahalesi söz konusu olamaz. (B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvurucu tarafından, derece mahkemeleri tarafından
taraflar arasındaki sözleşme ve kanun hükümlerinin hatalı yorumlandığı, kamu
kurumu niteliğindeki TOKİ’nin lehine davranıldığı, verilen kararın ideolojik ve
taraflı olduğu ve açılan tazminat davasının TOKİ yönünden kısmen reddedilmesi
suretiyle anayasal haklarının ihlaline yol açıldığı belirtilmekte olup,
başvurucunun iddialarının özünün derece mahkemelerince delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibariyle
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
24. Somut olayda Sincan Tüketici Mahkemesi, başvurucu
tarafından açılan tazminat davasında, ortak alanda bulunan kapalı yüzme
havuzunun inşa edilmemesi nedeniyle meydana gelen değer azalmasında davalı
TOKİ’nin sorumlu olmadığı, diğer davalı inşaat şirketlerinin sorumlu olacağı
gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkemece 4077 sayılı
Kanun hükümleri ile ilgili taraflar arasındaki sözleşme hükümleri dikkate alınarak
oluşan vicdani kanaate ve değerlendirmeye göre hukuki bir sonuca ulaşılmış olup
verilen karar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Derece
mahkemelerince başvurucu tarafından açılan davanın hangi nedenlerle kısmen
kabul edildiğine hüküm gerekçelerinde yer verilmiş olup söz konusu kararda
tarafların iddia ve savunmaları, dosyaya sundukları deliller değerlendirilerek,
ilgili hukuk kuralları da yorumlanmak suretiyle bir sonuca ulaşılmıştır. Bu
çerçevede, derece mahkemesi kararlarında bariz takdir hatası veya açıkça
keyfilik bulunmadığı anlaşılmaktadır.
25. Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu
deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve
iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve
iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da
uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemeleri
tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya
da kanıt sunmadığı gibi mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açıkça
keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.
26. Açıklanan nedenlerle, başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararının
bariz takdir hatası veya açıkça keyfilik de içermediği anlaşıldığından
başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin “açıkça dayanaktan yoksun olması”
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu
üzerinde bırakılmasına,
17/11/2014 tarihinde OY
BİRLİĞİYLE karar verildi.