TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MELİH DURMAZGEZER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/2753)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucu
|
:
|
Melih
DURMAZGEZER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğrencilik statüsünün kazanılmamış olduğundan
bahisle yükseköğretim kurumu ile ilişiğin kesilmesi nedeniyle eğitim hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine İzmir Bölge
İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu veeklerinin
idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına
engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 9/3/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş
bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, özel yetenek sınavı ile öğrenci alan Ege
Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun (BESYO) 2011-2012
eğitim-öğretim yılı için açmış olduğu öğrenci alımı sınavına girmiştir.
7. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından yayımlanan "2011 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme
Sistemi Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu"nda söz konusu Üniversitenin Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği
Programı için yirmisi bayan, otuzu erkek toplam elli kontenjan bulunduğu ilan
edilmiştir.
8. Başvurucu, sınav sonucunda erkek adaylar arasında 46. sırada
yer alarak asıl listeye girememiştir.
9. Üniversitenin resmî İnternet sayfasında 2011-2012
eğitim-öğretim yılı kesin kayıt işlemleri ve kayıt tarihlerine ilişkin duyuruda
asıl kayıt tarihinin 12/9/2011, yedek kayıt tarihinin ise 13/9/2011 olduğu
açıklanmış; asıl ve yedek öğrencilerin kayıtlarının yapılmasından sonra boş
kontenjan olması durumunda 21/9/2011 tarihinde internetten boş kontenjanların
ilan edileceği ve kayıtların 23/9/2011 tarihinde yapılacağı belirtilmiştir.
10. Ege Üniversitesi BESYO Müdürlüğü tarafından sınavı asıl
olarak kazananların yer aldığı elli kişilik öğrenci listesi Öğrenci İşleri
Daire Başkanlığına gönderilmiştir.
11. Anılan Bölümün Öğrenci İşlerince asıl listede sınavı kazanan
on bir bayan ve on beş erkek adayın son kayıt tarihi olan 12/9/2011 tarihi
itibarıyla kayıt yaptırmadığının tespit edilmesi üzerine başarı sıralamasına
göre hazırlanan yedek liste, Üniversitenin resmî İnternet sitesinden ilan
edilmiş ve listede yer alan adaylardan başvuranların kaydı 13/9/2011 tarihinde
yapılmıştır.
12. Aynı gün kayıt işlemlerinin kontrolü sırasında asıl listede
olan on kız ile on iki erkek öğrencinin kaydını yaptırdığı hâlde belgelerinin
personel hatası nedeniyle dikkate alınmadığı fark edilmiş ve aslındaasıl listeden sadece bir kız ve üç erkek öğrencinin
kayıt yaptırmadığı anlaşılmıştır.
13. Hatanın fark edilmesi üzerine yedek listelerden kaydı
yapılan on sekiz öğrenci için 14/9/2011 tarihli ve 6122 sayılı yazı ile
Yükseköğretim Kurulundan (YÖK) 2011-2012 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak
üzere kontenjan sayısının altmış sekize çıkarılması talebinde bulunulmuştur.
14. Öte yandan 21/9/2011 tarihli duyuru ile ikinci yedek liste
ilan edilerek üç erkek ve bir kız öğrenci için daha kontenjan açıldığı
duyurulmuştur.
15. Anılan duyuru üzerine başvurucu, aynı zamanda Celal Bayar
Üniversitesinde aynı bölümü asıl olarak kazanmış olmasına rağmen bu programdaki
kaydını sildirerek 23/9/2011 tarihinde Ege Üniversitesi BESYO'ya
kayıt yaptırmıştır.
16. Bu arada kontenjan artırım talebinin YÖK tarafından
22/9/2011 tarihli karar ile reddedildiği 27/9/2011 tarihinde idareye tebliğ
edilmiştir.
17. Bu gelişme üzerine
Ege Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığının 19/10/2011 tarihli ve 7894
sayılı işlemiyle YÖK'ün kontenjan artırımı talebini reddettiğinden bahisle
yedek liste üzerinden kayıt olan yirmi iki öğrencinin Üniversite ile ilişikleri
kesilmiştir. Başvurucu, ilişiğinin kesildiğini 26/10/2011 tarihinde
Üniversiteye geldiğinde öğrenmiş ve bunun üzerine dava açma süresi içinde İzmir
1. İdare Mahkemesinde anılan işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması
istemiyle dava açmıştır.
18. İzmir 1. İdare Mahkemesi 14/12/2011 tarihli ve E.2011/2173
sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması istemini reddetmiş, anılan karara
itiraz edilmesi üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi tarafından 17/1/2012
tarihli ve Y.D. İtiraz No: 2012/104 sayılı karar ile itirazın kabulüne ve İdare
Mahkemesince yürütmenin durdurulması isteminin reddi yolunda verilen kararın
kaldırılmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
19. Anılan karar üzerine başvurucu, söz konusu okulda öğrenci
olarak eğitim almaya devam etmiştir.
20. İzmir 1. İdare Mahkemesi 8/5/2012 tarihli ve E.2011/2173,
K.2012/914 sayılı kararıyla davayı reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili
bölümü şöyledir:
"..., davacının idarenin personelinin
açık hataya düşerek yaptığı işlemler nedeniyle hukuka aykırı biçimde kontenjan
fazlası olarak 23/9/2011 tarihinde yapılan kaydının, idari istikrar süreleri
geçirilmeksizin dava konusu 19/10/2011 tarihli işlemle geri alınarak, okuluyla
ilişiğinin kesilmesine ilişkin işlemde, yasal ve hukuksal aykırılık
bulunmamaktadır.
Diğer yandan... yönetim hukuku alanında daha
çok kamu görevlilerinin hukuka aykırı olarak idarece yapılan terfi ve
yükselmelerinin ya da parasal hakları yönünden yapılmış ödemelerinin geri
alınmasına ilişkin işlemlere yönelik uyuşmazlıklara ilişkin olarak Danıştay
İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararları ile oluşturulan ilkelerin, yönetsel yargı
yerlerince başkaca uyuşmazlıklarda özgülenerek uygulanageldiği bilinmektedir.
Bu ilkeler çerçevesinde, kural olarak bireyin hilesi ya da yanıltması olmadan
idarece hukuka aykırı olarak tesis edilen ve birey yönünden belli bir süre
uygulanarak öznel kazanımlar oluşturan işlemler ancak 'dava açma' süreleri
içinde idarelerce geri alınabilecektir. Ancak aykırılık, açık hata ya da
işlemin 'yok' sayılmasını gerektirecek derecede hukuksal sakatlıktan kaynaklanıyor
veya işlem bireyin kolayca anlayabileceği kadar açık aykırılıklar taşıyor ise
idarece her zaman geri alınabilecektir. Bu anlamda, 'mevzuat hükmünün yoruma
ihtiyaç göstermeyecek kadar açık olduğu, idare edenlerin kasıt ya da ihmal
içinde olmadıkları sürece, hükmü uygularken hataya düşmelerinin beklenemeyeceği
hallerde, maddi olaya ve mevzuatın açık hükmüne aykırı davranılmış ve bu durum
da işlemi yok denilecek kadar sakatlamış ise idarenin açık hatasından söz
edilebilir.' (Bu niteleme için Danıştay 10. Dairesinin 18/5/2005 gün, 2003/4745
E., 2005/2591 K. sayılı kararına bakılabilir.) Diğer yandan, hukuka aykırı
işlemlere dayanılarak elde edilen kazanımların korunmasında önemli koşullardan
biri de kazanımların salt öznel nitelikte olması ve kamu yararı ile çelişmemesi
koşulu olmaktadır.
Olayda, her ne kadar davacının kontenjan
fazlası olarak öğrencilik kaydının yapıldığı süreçte idarece hukuka aykırı
olarak tesis edildiği görülen işlemlerin tarafı olmadığı ve bu nedenle
işlemlerin tesis edilmesinde kişisel olarak idareyi yanıltması olanağı
bulunmadığı görülmekte ise de, Mahkememizce anayasal düzeyde koruma gören
eğitim hakkının kullanılmasında, ülkemizin olanaklarının kısıtlılığı nedeniyle
fırsat eşitliğini de sağlamak üzere getirilmiş olan kuralların getirdiği
sınırlamalar karşısında; bu kurallara aykırı olarak idarece 'açık hata'ya düşülerek yapıldığı görülen öğrenci kaydının iptal
edilmesinde hukuk güvenliği ve idari istikrar ilkelerine aykırılık
bulunmamaktadır.
Diğer yandan, davacının hata ya da hilesi bulunmadan
salt davalı idarenin açık hatasına dayanılarak elde edilen öğrencilik hakkının
korunmasının tek yolunun, davalı Üniversitedeki öğrencilik hakkının fiilen
sürdürülmesi ya da fiili durumun hukuksallaştırılması olmamalıdır. Hukuk
sistemimizde, dava konusu işlem nedeniyle davacıların özellikle başka alan ve
üniversitelerde eğitim hakkının kullanılmasının engellenmiş olması bakımından,
varsa idarenin işlemlerinden kaynaklanan hukuksal sorumlulukları nedeni ile
kullanılabilecek başkaca hukuksal yolların bulunduğu da açıktır.
..."
21. Kararın gereğini yerine getirmek üzere Ege Üniversitesi
Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun 17/7/2012 tarihli ve 16/8 sayılı Yönetim
Kurulu kararı ile başvurucunun kaydı 30/7/2012 tarihi itibarıyla silinmiştir.
22. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar, Danıştay Sekizinci
Dairesinin 29/1/2013 tarihli ve E.2012/7362, K.2013/431 sayılı kararıyla
onanmış; başvurucunun karar düzeltme talebi yine aynı Dairenin 19/12/2013
tarihli ve E.2013/6787, K.2013/10513 sayılı kararıyla reddedilmiştir.
23. Anılan karar, başvurucuya 28/2/2014 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
24. Başvurucu 28/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
25. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
2880 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik "Yükseköğretim
Kurulunun görevleri" kenar başlıklı
7. maddesinin (h) bendi şöyledir:
.
"Üniversitelerin
her eğitim - öğretim programına kabul edeceği öğrenci
sayısı önerilerini inceleyerek kapasitelerini tespit etmek; insangücü
planlaması, kurumların kapasiteleri ve öğrencilerin ilgi ve yetenekleri
doğrultusunda ortaöğretimdeki yönlendirme esaslarını da dikkate alarak
öğrencilerin seçilmesi ve kabul edilmesi ile ilgili esasları tespit etmek"
26. Aynı Kanun'un "Yükseköğretime
giriş ve yerleştirme" kenar başlıklı ve 30/3/2012 tarihli ve
6287 sayılı Kanun'un 14. maddesi ile değişik 45. maddesinin (a) bendi şöyledir:
"Yükseköğretim kurumlarına giriş ve yerleştirme işlemleri imkân ve
fırsat eşitliğini sağlayacak tedbirleri almak kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslara göre yapılır."
27. Danıştay Sekizinci Dairesinin 17/10/2014 tarihli ve
E.2013/4561, K.2014/7192 sayılı kararı şöyledir:
"Dava, davacıların çocuğunun 14.06.2009 tarihinde
girmiş olduğu ÖSS cevap anahtarının kaybolmuş olması nedeniyle uğradıklarını
öne sürdükleri toplam 25.000,00 TL maddi, 45.000,00 TL manevi zararın sınav
tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle
açılmıştır.
İdare Mahkemesince; baba tarafından çocuğun
eğitim ve öğretim giderleri için harcamalar yapılacağı açık olduğundan; son yıl
eğitim masrafı olan 1.000,00 TL ile yiyecek, giyecek, ulaşım vb. masraflar için
talep edilen ve koşullara uygun olduğu kanaat getirilen 3.600,00 TL zararın
davacılara ödenmesi gerektiği, manevi tazminata ilişkin olarak da tazminat
isteminin kısmen kabulü ile takdir olunan toplam 6.500,00 TL'nin ödenmesine
karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin
bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince maddi tazminat isteminin
kısmen kabulü, kısmen de reddi yönünde verilen karar vedayandığı
gerekçe usul ve yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından,kararın bu
kısımlarının onanması gerekmektedir.
Davacıların, İdare Mahkemesi kararının manevi
tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmı yönünden temyiz istemine
gelince;
Manevi tazminat, mal varlığında (patrimuanda) meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya
yönelik bir tazmin aracı değil, manevi tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan
elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar.
Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın yaşanan manevi acı ile orantılı
olması gerekmektedir.
Ayrıca manevi zararın tazminine hükmedilirken
ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu
elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek,
idarenin hukuka aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek
bir miktarın belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu olayda olduğu gibi, özellikle
üniversitelere giriş sınavlarının gelecek kaygısıyla gerek çocuk üzerinde
gerekse de veliler üzerinde çok ciddi bir stres ve endişe kaynağı olduğu
tartışmasızdır. Bu yönüyle kamu hizmeti gören idarelerin azami dikkatli
davranmaları önem arz etmektedir. Buna göre çocuğun en azından bir yıl
üniversiteye geç girmesine neden olan idarenin kusuru, olayın oluş şekli ve
zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece takdir edilen manevi tazminat
miktarının, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa
giderecek düzeyde olmadığı görülmektedir.
Bu durumda, anne-baba ve öğrenci için
mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi
tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre
Mahkemece yeniden belirlenmesigerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. İdare
Mahkemesi kararının; maddi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, manevi
tazminata ilişkin kısmının ise bozulmasına, bozulan kısım hakkında yeniden
karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,...
karar verildi"
28. Yine Danıştayın anılan Dairesinin
18/7/2005 tarihli ve E.2005/410, K.2005/3559 sayılı karar düzeltme talebinin
reddine ilişkin kararı da şöyledir:
"Davacının mezun olduğu alanın ÖSYM'ye
yanlış bildirilmesi nedeniyle ÖSS puanının düşük hesaplanması sonucu uğradığını
öne sürdüğü 16.218.965.972 lira maddi, 5.000.000.000 lira manevi zararın yasal
faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; davacının mezun olduğu
alanın okul idaresince ÖSYM'ye yanlış bildirilmesi nedeniyle puanın düşük
olarak hesaplandığı ve bu sebeple İstanbul Bilgi Üniversitesinde okumak zorunda
kaldığının anlaşıldığı, hukuka aykırılığı mahkeme kararı ile tespit edilen
işlemler nedeniyle davacının İstanbul Bilgi Üniversitesine yatırdığı döviz
karşılığı Türk lirasının tazmini gerekeceği, olayda ÖSYM' nin
herhangi bir kusuru bulunmadığı, kusur okul idaresinden kaynaklandığından bu
paranın Milli Eğitim Bakanlığınca maddi tazminat olarak davacıya ödenmesi
gerektiği, davacının manevi tazminat istemine gelince; idarenin açık hatası
sonucu davacının yanlış olarak yerleştirildiği okulda 1 yıl okumak zorunda
kaldığı ve öğrenim hayatının gereksiz yere bir yıl uzadığı için olaydan duyulan
elem ve ızdırabını kısmen de olsa hafifletmek
amacıyla 3.000.000.000.-lira manevi tazminatın olayda kusuru bulunan Milli
Eğitim Bakanlığınca davacıya ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle
maddi tazminat isteminin kısmen kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi
tazminatın olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare
Mahkemesindeki iptal davasının açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi
ile birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin
reddine, ÖSYM'nin dava konusu olayda hizmet kusuru bulunmaması nedeniyle anılan
idare yönünden davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın
kısmen kabulü ile 3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli Eğitim
Bakanlığınca davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin
reddine, manevi tazminata yasal faiz yürütülmemesine karar veren Ankara 6.
İdare Mahkemesinin 18.09.2003 gün ve E:2002/1060, K:2003/1204 sayılı kararını temyizen inceleyerek; maddi tazminat isteminin kısmen
kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi tazminatın olayda kusuru bulunan
Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare Mahkemesindeki iptal davasının
açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminatistemininreddine,ÖSYM'
nindava konusuolaydahizmetkusurubulunmaması
nedeniyle anılan idare yönünden davacının maddi tazminat isteminin reddine,
manevi tazminatın kısmen kabulü ile 3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı
Milli EğitimBakanlığınca davacıya ödenmesine, fazlaya
ilişkin manevi tazminat isteminin reddine ilişkinkısmının
onanmasına, manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin
kısmının bozulmasına karar veren Dairemizin 21.9.2004 gün ve E:2004/1068,
K:2004/3367 sayılı kararının; 2577 sayılı Yasanın 54. maddesi uyarınca
düzeltilmesi istemi,
...
İstemde bulunanlar tarafından öne sürülen
düzeltme nedenleri ise sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine
uymadığından, yasal dayanağı olmayan düzeltme istemlerinin reddine,...
karar verildi."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu, Ege Üniversitesi BESYO'ya
yedek listeden kayıt yaptırmaya hak kazandığını, bunun üzerine, başka bir
üniversitede kaydını yaptırmış olmasına rağmen resmî duyuruya itibar ederek
diğer programdaki kaydını sildirdiğini ve ilgili programa kaydolduğunu belirtmiştir.
Başvurucu, idarenin hatası yüzünden asıl olarak kazandığı ancak kaydını
sildirdiği üniversitede eğitim görme hakkını da kaybettiğini, idarenin
hatasının bedelini kendisinin ödemesinin adil olmadığını, hukuki durumunun
kazanılmış hak kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek Anayasa’nın
42. maddesinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, ihlalin tespiti ile öğrenci statüsünün
iade edilmesine karar verilmesini ve bu süreçte manevi bütünlüğünün zarar
görmesi ve eğitimine geç başlaması nedeniyle her türlü hak kaybının önlenmesi
amacıyla tedbir alınmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme
31. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir
ve düzenlenir.”
32. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek Türkiye’nin
taraf olduğu 1 No.lu ek Protokol’ün “Eğitim
hakkı” başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun
bırakılamaz. ...”
33. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinde kimsenin
eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağı, öğretim hakkının
kapsamının kanunla tespit edileceği ve düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
34. Sözleşme’ye ek 1 No.lu Protokol’ün
2. maddesinde ise hiç kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, bir
başka anlatımla herkesin eğitim hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.
Eğitim hakkını düzenleyen bu ek Protokol iki cümleden oluşmaktadır. Bu
cümlelerden birincisinde eğitim hakkına ilişkin temel kural, ikincisinde ise
tamamlayıcı kural düzenlenmiştir. Birinci cümledeki temel kuralın “eğitim hakkından yoksun bırakılmama” hakkını
içerdiği kuşkusuzdur.
35. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının eğitim ve
öğrenim hakkını güvence altına aldığı, dolayısıyla yükseköğrenim de dâhil
eğitim ve öğrenim hakkının bireysel başvuru incelemesi bakımından Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetki alanı içinde kaldığı konusunda tereddüt
bulunmamaktadır (Selçuk Taşdemir [GK],
B. No: 2013/7860, 3/3/2016, § 53).
36. Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan eğitim ve öğrenim hakkı,
kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif
ödevini yüklemekle birlikte ilköğretim dışında devletin tüm bireylere eğitim ve
öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev de yüklememektedir. Bununla
birlikte kamu otoriteleri, koşulları sağlayan herkesin eğitim ve öğretime etkin
bir şekilde katılabilmesini sağlamakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile eğitim
ve öğrenim hakkı belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin
sağlanmasını güvence altına almaktadır (Selçuk
Taşdemir, § 66).
37. İdarenin hatası ile de olsa yükseköğretim kurumuna resmî
kaydı yapılan ve burada eğitim görme hakkı elde eden başvurucunun söz konusu
kaydının silinerek yükseköğretim kurumundan ilişiğinin kesilmesinden
kaynaklanan ihlal iddiasının eğitim ve öğrenim hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir (Ayrıca üniversiteye giriş için gerekli
koşulları taşımayan engelli bir kişinin şikâyetinin eğitim hakkı kapsamında
incelenmesine ilişkin AİHM kararı için bkz. Lukach/Rusya, B. No: 48041/99, 16/11/1999).
38. Öte yandan başvurucunun belli bir dönemde eriştiği eğitim
kurumundan kaydının silinmesi, anılan Kurumdaki eğitimine son verilmesi
sonucunu doğurduğundan eğitim hakkına yönelik bir müdahaledir.
39. Bu değerlendirmelerden sonra başvurunun kabul edilebilirlik
hususunun incelenmesi gerekmektedir.
40. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
41. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
42. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
43. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
hukuk yoludur. Bu nedenle kanunlarda yer alan idari ve yargısal başvuru
yollarının bireysel başvurudan önce tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemelerinde
olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru
yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması
çerçevesinde giderilememesi durumunda başvurulabilir. Bireysel başvurunun
ikincillik niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel
mahkemeler önünde dile getirilmeyen iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet
konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler
de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök,
B. No: 2012/946, 26/3/2013, §§ 16-20).
44. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
uyulmasının denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; Işıl Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42).
45. Başvuru konusu olayda, özel yetenek sınavı sonucunda elli
kişilik asıl listeye girerek 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Ege Üniversitesi BESYO'ya kaydolmaya hak kazanan öğrencilere tanınan kayıt
süresinin dolmasının ardından elli kişilik asıl listede olup da kaydını
süresinde yaptıran bazı öğrencilerin kayıt belgelerinin idarece sehven
değerlendirmeye alınmaması nedeniyle gerçekte olandan daha fazla bir kontenjan
açığı saptanmış ve söz konusu kontenjan açığı yedek listeler ile doldurulmaya
çalışılmıştır. İdare daha sonra yaptığı hatayı fark ederek olması gerekenden
çok sayıda öğrenci kaydı yapıldığını ve kontenjanın bu şekilde aşıldığını
belirlemiş ve yedek listeden hatalı olarak kaydı yapılan öğrencilerin mağdur
edilmemesi amacıyla YÖK'e yazı yazarak kontenjan artırılması talebinde
bulunmuştur. YÖK'ün bu talebi reddetmesi üzerine yedek listelerden yanlışlıkla
kaydı yapılan öğrencilerin kayıtları 19/10/2011 tarihli işlemle idarece
silinmiştir. Başvurucu da bu kapsamda kaydı silinen öğrencilerden biridir.
46. Somut olayda idarece hata yapılmasaydı söz konusu okula
başvurucunun kaydının yapılmasının hukuken mümkün olmadığı hususunda bir
ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucu da aksi yönde bir iddia ileri sürmemektedir.
Başvurucunun itirazı, idarenin hatalı uygulamasının sonuçlarının, kontejan açığı ilanı üzerine yedek listeden kayıt yaptıran
kendisi gibi öğrencilerüzerinde bırakılması
noktasındadır. Başvurucu, idarenin hatası nedeniyle Ege Üniversitesinden elde
ettiği öğrencilik statüsünün kazanılmış hak kapsamında değerlendirilmesi
gerektiğini ileri sürmektedir.
47. Kazanılmış hak, öğretide ve yargı içtihatlarında kabul
edildiği üzere idari işlemin tesis edildiği andaki hukuk kurallarına uygun
şekilde bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gereken bir haktır.
48. Öte yandan somut uyuşmazlık ve benzeri uyuşmazlıkları temyiz
mercii olarak inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesinin istikrar bulmuş
kararlarında, hatalı işlemlerin geri alınmasının, Danıştay İçtihadı Birleştirme
Kurulunun 22/12/1973 tarih ve E. 1968/8, K. 1973/14 sayılı kararı uyarınca
hatalı işlemin yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde mümkün
olduğu, dava açma süresi geçtikten sonra geri almanın mümkün olamayacağı kabul
edilmektedir (Danıştay 8. Dairesi, 28/12/2007, E.2007/8916, K.2007/7436;
30/10/2008, E.2008/6282, K.2008/6591; 28/6/2010, E.2010/2490, K.2010/3867;
23/11/2011, E.2011/6161, K.2011/5928; 24/4/2012, E.2011/8585, K.2012/1862).
49. Somut olayda, başvurucu hakkında idarenin hatası nedeniyle
yapılan kayıt işlemiyaklaşık bir aylık bir süreden
sonra yani altmış günlük dava açma süresi içerisinde idarece geri alınmıştır.
50. İdare Mahkemesi, gerekçeli kararında kazanılmış hak ilkesi
ile hukuk güvenliği ve idari istikrar ilkesi yönünden bir değerlendirme yapmış,
kazanılmış hakkın hangi koşullarda kabul edilebileceğini belirtmiş ve somut
olayda Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararında ortaya konulan ilkeler ve
ülkemizde eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasına yönelik olarak getirilen
kurallar doğrultusunda hukuk güvenliği ve idari istikrar ilkelerinin
uygulanması gerektiği sonucuna vararak başvurucu tarafından açılan iptal
davasını reddetmiştir.
51. Başvurucu, asıl listeden kazanıp kaydolduğu başka bir
üniversitedeki kaydını idarenin hatalı işlemlerine güvenerek sildirmek
durumunda kaldığından, emeklerinin göz ardı edildiğinden eğitimine geç başlamak
durumunda kaldığından ve idarenin hatası nedeniyle mağdur edildiğinden şikâyet
etmekte; durumunun kazanılmış hak kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini
ileri sürmektedir.
52. Eğitim, niteliği gereği devlet tarafından düzenleme
yapılmasını gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi tutulması doğaldır. Devletler
bu konuda yapacakları düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına
sahiptirler. Devletin bu takdir alanı, eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe
artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı
olarak azalmaktadır (Yüksel Baran, B.
No: 2012/782, 26/6/2014, § 37).
53. Sınırlı sayıda yükseköğretim kurumuna ulaşılabilir olduğu
durumlarda devletin bunlara erişimi -akademik bir bakış açısıyla- sunulan
hizmetlerden en fazla yararlanabilecek öğrencilerle sınırlandırma yetkisi
vardır (İngrid Jordebo Foundation of Christian Schools and İngrid Jordebo/İsveç
[Komisyon], B. No: 11533/856/03/1987). Bu kapsamda Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) uygun koşullarda asgari seviyede yeterli eğitim vermek
suretiyle yüksek seviyede uzmanlaşmayı sağlamak için üniversiteye kabulün, buna
ilişkin giriş sınavını kazanıp kurallara uyarak kaydolanlarla ve belli bir
kontenjanla sınırlandırılmasına 1 numaralı Protokolün ikinci maddesinin izin
verdiğini belirtmektedir. (Tarantino ve Diğerleri/İtalya, B. No: 25851/09,
29284/09, 64090/09, 2/4/2013, § 46).
54. Bu bağlamda üniversiteye giriş için kontenjan sınırlaması ve
sınavda başarılı olma koşulu getirilmesine izin veren eğitim hakkının bu
koşullar yerine getirilmeksizin hatalı olarak elde edilen öğrencilik statüsünün
geri alınmamasını talep etme hakkını verdiği söylenemez.
55. Somut olayda başvurucu, Ege Üniversitesi BESYO'ya
giriş hakkı elde etmek için yapılan özel yetenek sınavı sonucunda ÖSYM
tarafından belirlenen kontenjan içine girememiş ve dolayısıyla anılan okula
kayıt hakkı kazanamamıştır. Ancak idarece yapılan bir hata üzerine başvurucu,
okula kaydedilmiş; durumun anlaşılmasından yaklaşık bir ay sonra da kayıt
işlemi geri alınmıştır.
56. Buna göre somut olayın koşulları, başvurucunun şikâyetleri,
özellikle de kurallara uygun şekilde giriş hakkı kazandığı diğer okuldaki
kaydını sildirmek durumunda kalmış olması ve eğitim hakkının kapsamı dikkate
alındığında, idarenin hatası nedeniyle elde edilen bir statünün hukuka uygunluk
denetiminin yapılacağı bir iptal davasının iddia edilen ihlalin giderimi için
elverişli bir başvuru yolu olmadığı sonucuna varılmıştır.
57. Diğer taraftan başvurucuya atfedilebilir bir kusurun
bulunmadığı somut olayda, eğitim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden idarenin
sorumluluğundan hareketle zararların tazminine yönelik olarak açılacak bir tam
yargı davasının tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının incelenmesi
gerekir.
58. İdare, Anayasa'nın 125. maddesi gereğince kural olarak
yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle
yükümlü olup idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku
kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuzsorumluluk
ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
59. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 12. maddesinde "İlgililer
haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi
mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davalarını birlikte açabilecekleri gibi ilk önce iptal davası açarak bu davanın
karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına
başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası
sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde
tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca
idareye başvurma hakları saklıdır." hükmü yer almaktadır.
60. Bu düzenleme ile ilgililere, haklarını ihlal eden bir idari
işlem nedeniyle doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı
davasını birlikte açabilmelerinin yanı sıra üçüncü bir yol olarak ilk önce
iptal davası açarak bunun karara bağlanması üzerine tam yargı davası
açabilmeleri olanağı tanınmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere iptal
davasının karara bağlanmasından sonra tam yargı davası açabilmek için iptal
davasının ne şekilde sonuçlandığı önem arz etmemektedir. Dolayısıyla iptal
davasının reddedilmiş olması tam yargı davası açılmasına engel teşkil etmez.
61. AİHM içtihatlarında da değinildiği üzere temel hak ve
özgürlüklerin korunması amacıyla öngörülen mekanizmaların sadece teoride mevcut
olması yeterli olmayıp bu mekanizmaların özellikle pratikte de ulaşılabilir ve
etkin olması gerekmektedir (Tanrıkulu/Türkiye,
B. No: 23763/94, 8/7/1999, § 76). .
62. İdarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan zararların
tazminine yönelik olarak 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında açılmış
tam yargı davalarına ilişkin çok sayıda Danıştay kararı mevcut olup bunlardan başvuru
konusu uyuşmazlığın temyiz mercii olan Danıştay Sekizinci Dairesi kararlarının,
ilgililerin eğitim hakkına yönelik idarenin kusurundan kaynaklanan zararların
tazminini sağladığı anlaşılmaktadır (bkz. § 27-28).
63. Görüldüğü üzere 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesinde
düzenlenen tam yargı davası yolu, başvuruya benzer uyuşmazlıklar yönünden
idarenin kendi kusurundan kaynaklanan zararların tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle anılan hukuk yolu, başvurucunun şikâyetleri açısından
erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir başarı imkânı
sunmaktadır.
64. Nitekim, başvuru konusu uyuşmazlığa bakan idare mahkemesinin
esastan verdiği kararında da başvurucunun dava konusu işlem sonucu meydana
gelen mağduriyeti nedeniyle idarenin tazmin sorumluluğunun olduğu ve bu
mağduriyet konusunda başvurucunun gidebileceği başka hukuki yolların bulunduğu
ifade edilmiştir (bkz. § 20).
65. Somut olayda ise başvurucu, üniversitedeki kaydının
silinmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle idare mahkemesinde iptal davası
açmıştır. 2577 sayılı Kanun'un yukarıda hükümlerine yer verilen 12. maddesine
göre başvurucunun tam yargı davası açma hakkı da bulunmaktadır. Ancak
başvurucunun, iptal davası ile birlikte veya iptal davasının karara
bağlanmasından sonra tam yargı davası açma olanağı bulunmasına rağmen bu yolu
kullanmadığı, yalnızca iptal davası açmakla yetindiği anlaşılmaktadır.
66. Yukarıdaki tespitler ışığında ve başvuru konusu olayın
koşulları dikkate alındığında, başvurucunun ihlalin giderilmesi için kendisine
tanınan bütün imkanları kullanmadan, başka bir ifadeyle mağduriyetini giderici
nitelikteki davayı açmak suretiyle yargı organlarına ihlalin ortadan
kaldırılması fırsatını tanımadan ihlal iddiasını bu şekilde Anayasa Mahkemesine
getirmesi mümkün değildir.
67. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
1/2/2017 tarihinde Engin YILDIRIM'ın karşı oyu ve
OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Başvurucu, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği
Bölümüne yedek listeden kaydolabilmek için başka bir üniversitedeki kaydını
sildirdiğini, ancak daha sonra Ege Üniversite’sinin personelden kaynaklı hatalı
bir işlem yapıldığı gerekçesiyle kaydını sildiğini ve sonuçta eğitim ve öğrenim
hakkından mahrum bırakıldığını iddia etmektedir. Anayasa’nın 42.maddesindeki
eğitim ve öğrenim hakkı ilköğretim dışında devletin herkese eğitim ve öğrenim
sağlaması şeklinde pozitif bir yükümlülük getirmemekle birlikte kamu
otoritelerinin kişinin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif
yükümlülüğünü getirmektedir.
Somut olayda, başvurucu asıl listeden kazanıp kaydolduğu başka
bir üniversitedeki kaydını idarenin hatalı olduğu sonradan ortaya çıkan bir
işlemini güvenip, sildirmesi sonucunda mağdur olmuştur. Başvurucu kendi
kusurundan kaynaklanmayan bir işlemden dolayı eğitim ve öğrenim hakkından bir
süreliğine de olsa yararlanamamıştır. Elbette, başvurucunun bir eğitim kurumuna
sehven kaydolması onu otomatikman eğitim ve öğrenim hakkının öznesi yapmaz.
Burada sorun idarenin doğru işlem tesis ettiğine güvenen ve inanan başvurucunun
kaydolduğu diğer yükseköğrenim kurumundaki kaydını silmesinden
kaynaklanmaktadır. Bu işlemden dolayı başvurucuya herhangi bir kusur atfedilmemelidir.
Başvurucunun mağduriyetini tam yargı davası açarak kısmen de olsa giderebilmesi
mümkünse de başvurucu, eğitim ve öğrenim hakkına yapılan müdahalenin ve bundan
kaynaklanan bir ihlalin tespitini talep etmektedir.
Başvurucunun herhangi bir kişisel kusuru olmadan, idarenin
kusurlu bir tasarrufundan dolayı eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılması
Anayasa’nın 42. maddesinin ihlali anlamına gelmektedir.