TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞEYHMUS ÖNCEL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası:2014/2991)
|
|
Karar Tarihi: 25/10/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Şeyhmus ÖNCEL
|
Vekili
|
:
|
Av. Sinan
ZİNCİR
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, formül gerekçelerle
tutukluluğun devamına karar verilmesi, tutukluluğa itiraz incelemesinin
duruşmasız yapılması ve itiraz incelemesinde savcılık görüşünün tebliğ
edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar
verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
2010/1554 sayılı soruşturma kapsamında 30/9/2011 ile 3/10/2011 tarihleri
arasında gözaltına alınmış, 3/10/2011 tarihinde İstanbul 15. Ağır Ceza
Mahkemesince tutuklanmıştır.
9. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 5/1/2012 tarihli ve
E.2012/8 sayılı iddianamesi ile başvurucu ile birlikte on üç şüpheli hakkında
silahlı terör örgüt üyesi olma, patlayıcı maddeleri izinsiz olarak bulundurma
ve kullanma, terör örgütü propagandası yapma, kamu görevlilerine görevini
yaptırmamak için direnme ve mala zarar verme suçlarından kamu davası
açılmıştır.
10. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2012/11 sayılı dosyası
kapsamında 17/1/2012 tarihinde yapılan tensip duruşmasında başvurucu ile
birlikte dokuz tutuklu sanığın tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. 11/2/2014 tarihinde yapılan 8. celsede başvurucu ve diğer
tutuklu sanıkların tutukluluk hâllerinin devamına karar verilmiştir.
12. Tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara karşı yapılan
itirazı inceleyen İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi 28/2/2014 tarihli ve 2014/78
Değişik İş sayılı kararıyla itirazın reddine karar vermiştir.
13. Başvurucu 6/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurucu 2/6/2014 tarihinde tahliye edilmiştir.
15. Başvurucu hakkındaki dava, İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin
E.2014/90 sayılı dosyasında devam etmektedir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 25/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu; tutukluluğun devamına ilişkin gerekçelerin genel
geçer ve klişe ifadeler olduğunu, tutukluluk durumu değerlendirilirken sadece
suçun ağırlığına bakılmasının yeterli olmadığını, Mahkemenin dosyadaki
delillerle bağlantı kurarak kaçma şüphesini de somut olgulara dayandırarak daha
somut gerekçelerle değerlendirme yapması gerektiğini, tutuklamanın zorunlu
durumlarda uygulanması gereken bir tedbir olduğunu ancak somut olayda
tutuklamanın tedbir olma niteliğinin ortadan kalktığını uzun süredir devam eden
tutukluluğun makul süreyi aştığını belirterek Anayasa’nın 19. maddesinde
tanımlanan özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
18. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda ihlal iddialarının özünün
tutukluluğun uzun sürmesine ve yargılamanın tutuklu devam ettirilmesine yönelik
olduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun bu başlık altındaki iddiaları Anayasa'nın
19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında değerlendirilmiştir.
19. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak
ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek
ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil olma
niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için
öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. (Ayşe Zıraman ve Cennet
Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
20.Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise -asıl dava sonuçlanmamış da olsa- (ilgili Yargıtay içtihatlarına
atıf yaparak) 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası
açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğunu
belirtmektedir (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016,
§§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No:
2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
21. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 2/6/2014
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan
başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel
başvurunun "ikincillik niteliği" ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
22. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasının yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru konusu
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Tutuklamaya Yönelik
İtiraz Başvurusunun İtiraz Merciince Duruşmasız İncelendiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu; tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız
olarak dosya üzerinden gerçekleştirildiğini, çekişmeli yargılama ve silahların
eşitliği ilkelerine riayet edilmediğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası; yakalama veya
tutuklama yoluyla özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiye, özgürlüğünden yoksun
bırakılmasının yasaya uygunluğunun özünü oluşturan usule ve esasa ilişkin
koşullar ile ilgili olarak yetkili bir yargı merciine başvurma hakkı
tanımaktadır. Hürriyeti kısıtlanan kişinin şikâyetleri ile ilgili olarak
yetkili yargı merciince yapılacak değerlendirmenin adli nitelik taşıması ve
özgürlükten mahrum bırakılan kişilerin itirazları bakımından uygun olan
teminatları sağlaması gerekir.Ayrıca tutukluluğun
yasaya aykırı olup olmadığının hâkim önünde düzenlenen duruşmalarda etkili
olarak incelenmesini talep etme ve tutukluluk hâlinin gerekli olup olmadığının
yetkililer tarafından hızlı bir şekilde tespit edilmesini isteme hakkını da
teminat altına almaktadır (Firas Aslan ve Hebat Aslan,
B. No: 2012/1158, 21/11/2013, §§ 64-66).
25. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca
tutukluluğun devamına ilişkin olarak mahkemelerce verilen kararlara yapılan her
itirazda başvurucunun dinlenilmesi gerekli olmamakla beraber tutuklu kişinin
makul aralıklarla dinlenilmeyi talep etme hakkı vardır. Tutukluluğunun gözden
geçirilmesi esnasında yapılan incelemenin “çelişmeli yargı” ve “silahların
eşitliği” ilkelerine riayet edilmesi gerekir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 68).
26. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesinin (1) numaralı fıkrasına
göre şüpheli veya sanık soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında herhangi bir
süre beklemeksizin salıverilmesini talep edebilir. Aynı Kanun’un 267. maddesine
göre ise resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar
mahkeme önünde itiraza konu olabilir.
27. Somut olayda itiraz incelemesi sırasında duruşma
yapılmamıştır. Başvurucunun ve Cumhuriyet savcısının tutukluluk hâlinin hukuka
aykırı olup olmadığına ilişkin sözlü açıklama yapmak üzere Mahkemeye
çağrılmadığı ve dinlenmediği incelemede silahların eşitliği ilkesinin ihlal
edildiğinden bahsedilemez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
71).
28. Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında öngörülen
kural dikkate alındığında hürriyeti kısıtlanan kişinin durumu hakkında kısa
sürede karar verilmesi dâhil olmak üzere tutukluluk kararına karşı yapılan her
itirazda duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle
getirecektir. Bu nedenle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında yer
alan yargılama usulüne ilişkin yükümlülükler, duruşma yapmayı gerektirecek özel
bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak her itiraz için duruşma
yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, §
73)
29. Somut olayda İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 11/2/2014
tarihli duruşmada başvurucunun tutukluluğunun devamına karar verilmiş, bu
duruşmada başvurucu ve müdafii de hazır bulunmuştur.
Bu karara yapılan itiraz, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/2/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir. Bu nedenle İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesince
yapılan incelemeden on yedi gün gibi makul bir süre sonra 28/2/2014 tarihinde
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde yapılan itiraz incelemesinde duruşma
yapılması bir zorunluluk olarak kabul edilemez.
30.Açıklanan nedenlerle başvurucunun tutukluluğa itiraz
incelemesinin duruşmasız olarak yapıldığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin
olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
C. İtiraz
Merciince Alınan Cumhuriyet Savcısının Görüşünün Bildirilmediğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
31.Başvurucu, tutukluluğun devamı kararına karşı yaptığı
itirazın incelenmesinde itiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün kendisine tebliğ edilmediğini
ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
32.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Bireysel başvuruların kabul edilebilirlik şartları ve incelenmesi”
kenar başlıklı 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"Mahkeme, Anayasanın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından önem taşımayan ve başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı
başvurular ile açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar
verebilir."
33. Başvurucunun bu iddiasının kabul edilebilirlik
kriterlerinden olan anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriteri yönünden
incelenmesi gerekir.
34. Anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterine ilişkin
genel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda karar
verilmiştir (K.V. [GK], B. No:
2014/2293, 1/12/2016, §§ 47-68). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulumamaktadır.
a. Anayasal Önem Yönünden
35. Anayasa Mahkemesi, tutukluluk ve/veya tutukluluğa itiraz
incelemeleri sırasında alınan savcılık görüşünün süpheli/sanık
veya müdafiine bildirilmemiş olması nedeniyle
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin
başvurunun, genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve
yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi
açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varmıştır (Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405,
22/5/2017, §§ 113-117).
b. Kişisel Önem Yönünden
36. Başvurucunun iddiasında dile getirdiği 11/2/2014 tarihli
duruşmada verilen tutukluluğun devamı kararına yönelik itirazı inceleyen
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesine Cumhuriyet savcısı tarafından bildirilen
yazılı görüşün içeriğinde, yalnızca usul ve yasaya aykırılık olmadığından
itirazın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
37. Anılan görüş yazısında başvurucunun ayrıca cevap vermesini
gerektiren daha önce ileri sürülmemiş herhangi yeni bir olgudan bahsedilmemiş
hatta hiçbir olguya veya gerekçeye yer verilmemiştir. Öte yandan başvurucu,
anılan görüş yazısında cevap vermesini gerekli kılan ve daha önceden haberdar
olmadığı yeni bir olgunun bulunduğunu ileri sürmediği gibi bu hususta herhangi
bir açıklama da yapmamıştır. Son olarak itirazın reddine ilişkin Mahkeme
kararında, hükmün Cumhuriyet savcısının görüşüne uygun olduğu belirtilmişse de
Savcılık görüşünde yer alan herhangi bir olguya atıf yapılması veya bu görüşe
dayanılması söz konusu değildir.
38. Tutukluluğa ilişkin itiraz incelemesi sırasında alınan
Savcılık görüşünün kendisine bildirilmemesi nedeniyle ciddi anlamda zarar
gördüğü, bu görüşün kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda başvurucunun
herhangi bir açıklamasının bulunmadığı da gözetildiğinde başvurunun bu kısmı
açısından önemli bir zararın olmadığı kanaatine varılmıştır.
39. Açıklanan nedenlerle anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz incelemesinin duruşmasız yapıldığına
ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun
olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. İtiraz merciince alınan Cumhuriyet savcısının görüşünün
bildirilmediğine ilişkin iddianın anayasal
ve kişisel önemden yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 25/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.