TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CEYDA YAĞMUR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3583)
|
|
Karar Tarihi: 25/10/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Ceyda YAĞMUR
|
Vekili
|
:
|
Av. Aslı
Deniz CEYHAN TOKAT
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması, gerekçeli kararın
geç yazılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği
iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca nitelikli öldürme suçundan
başvurucu ve başka şüpheliler hakkında yapılan soruşturma kapsamında başvurucu,
2/2/2011 tarihinde göz altına alınmış, 6/2/2011 tarihinde ise müsnet suçtan tutuklanmıştır.
8. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 11/8/2011 tarihli
iddianamesi ile başvurucu hakkında nitelikli öldürme suçundan kamu davası
açılmıştır.
9. İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 4/9/2013 tarihli kararı ile
başvurucunun, müsnet suçtan cezalandırılmasına ve
hükümle birlikte tutukluluğun devamına karar verilmiştir.
10. UYAP ortamında yapılan incelemede, gerekçeli karara ilişkin
doküman editörünün 10/2/2014 tarihinde onaylandığı anlaşılmaktadır. Gerekçeli
karar 27/2/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
11. İlk derece mahkemesi kararı Yargıtay 1. Ceza Dairesinin
2/2/2016 tarihli ilamıyla bozulmuştur. Bozma kararı sonrası yapılan yargılamada
İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin25/4/2016 tarihli kararıyla Ağır Ceza
Mahkemesinin kararıyla başvurucunun kasten öldürme suçundan müebbet hapis
cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
Bu karar temyiz edilmiş temyiz incelemesi devam etmektedir.
IV. İLGİLİ HUKUK
12. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesişöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir.
(3) Dosya bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki karar,
bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay ilgili dairesi veya Yargıtay Ceza Genel
Kurulunca dosya üzerinde yapılacak incelemeden sonra verilir; bu karar re'sen de verilebilir."
13.5271 sayılı Kanun'un 232. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından
itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına
konulur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 25/10/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
15.Başvurucu formül gerekçelerle uzun süredir tutuklu olduğunu,
adli kontrol ile serbest bırakılma imkânının değerlendirilmediğini, belirterek
kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
16.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47.
maddesinin (5) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
17. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret"
kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel
başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse
ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
18. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin
(5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin
(1) numaralı fıkrası uyarınca başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru
yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde
yapılması gerekmektedir.
19. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate
alınması gereken usule ilişkin şarttır (Yasin
Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).
20. Bir suç isnadına bağlı olarak tutuklu olma durumunda,
tutukluluk süresinin kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı
iddiasıyla yapılacak bireysel başvurunun ilk derece yargılaması devam ederken
tutukluluğun devamına karar verilen her aşamada başvuru yolları tüketildikten
sonra başvuru süresi içinde yapılması gerekir (Mehmet
Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, § 28).
21. Bu bağlamda bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla
ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun; hükümle birlikte verilen
tutukluluğun devamı kararı sonrasında yapılması hâlinde, tutukluluğun devamı
kararına itiraz edilmemiş ise kararın verildiğinin öğrenildiği tarihten
itibaren itiraz edilmiş ise itiraz merciince verilen kararın öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içerisinde yapılması gerekmektedir (Fırat İşgören,
B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34).
22. Somut olayda başvurucunun 2/2/2011 tarihinde gözaltına
alındığı, 6/2/2011 tarihinde tutuklandığı, hazır bulunduğu duruşmada İzmir 7.
Ağır Ceza Mahkemesinin 4/9/2013 tarihli kararı ile mahkûmiyetine ve tutukluluk
hâlinin devamına karar verildiği anlaşılmıştır. Anılan mahkûmiyet hükmü, temyiz
incelemesi sonucunda bozulmuş ve başvurucunun tutulmasının niteliği tekrar bir
suç isnadına bağlı tutmaya dönüşmüş olsa da bu durumun, bireysel başvurunun
süresinde yapılması gerektiği yönündeki kural üzerinde bir etkisi
bulunmamaktadır. Buna göre ilk derece mahkemesinin 4/9/2013 tarihli mahkûmiyet
ve tutukluluğun devamı kararı ile başvurucunun tutukluluk hâli sona ermiştir.
Bu karar başvurucu ile müdafiine aynı tarihte tefhim
edilmiş olup başvurucu, anılan karara karşı itiraz kanun yoluna başvurduğuna
dair bilgi veya belge sunmamıştır. Bu belirlemeler karşısında, tutuklulukla
ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurunun ilk derece mahkemesinin nihai
kararını verdiği 4/9/2013 tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılması
gerekirken 14/3/2014 tarihinde yapılması nedeniyle başvuruda süre aşımı olduğu
sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Mahkûmiyet Kararından SonraKişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, mahkûmiyet kararının gerekçesinin geç yazılması
nedeniyle bu süre zarfında tahliye talebinin temyiz merciince incelenemediğini
belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
25. Anayasa’nın 19. maddesininsekizinci
fıkrası şöyledir:
“Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.”
26. Anyasa'nın bu hükmü uyarınca
hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir. Fıkrada
kısıtlama sebebi bakımından bir ayrım yapılmadığından, başvuru hakkı kuvvetli
suç şüphesi ve tutuklama nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılma ile sınırlı
değildir. Anayasa’nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen özgürlükten
yoksun bırakılma hallerinde de bu güvence geçerlidir (Mehmet İlker Başbuğ, B. No: 2014/912,
6/3/2014, § 80).
27. 5271 sayılı Kanun’un 104. maddesi, soruşturma ve kovuşturma
evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanığın salıverilmesini isteyebileceği,
şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim
veya mahkemece karar verileceği, dosya Yargıtaya
geldiğinde salıverilme istemi hakkındaki kararın Yargıtay ilgili Dairesi veya
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verileceği hükümlerini içermektedir.
28. Hüküm tarihinden itibaren uzun süre gerekçeli kararın
dosyaya konulmamış olması,başvurucuların
mahkûmiyete bağlı olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararları temyiz mercii
önüne götürememesi sonucunu doğurur. Özgürlükten yoksun bırakılmaya ilişkin
kararın hukukiliğinin temyiz mercii önünde denetletme hakkının kullanamaması,
hukuk güvenliği ve hukuki belirlilik ilkelerine uygun düşmez (Mehmet İlker Başbuğ, § 84)
29. Anayasa Mahkemesi, Mehmet
İlker Başbuğ (B. No: 2014/912, 6/3/2014) kararında, hükmün
açıklanmasından itibaren geçen yedi ay sürede gerekçenin açıklanmaması
nedeniyle temyiz incelemesinin yapılamadığına ve salıverilme talebinin temyiz
merciince incelenemediğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve
Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar
vermiştir.
30.Başvurucu, hüküm tarihinden itibaren beş ayı aşan bir süredir
gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilememesi nedeniyle mahkûmiyete bağlı
olarak tutukluluğun devamına ilişkin kararı, temyiz mercii önüne
götüremediğinden şikâyetçi olmuştur. Ancak bireysel başvuru dosyasında
başvurucunun kararın geç yazılması üzerine mahkemeye müracaat ederek tahliye
talebinde bulunduğuna veya hüküm ile birlikte verilen "tutukluluk hâlinin
devamı" kararına itiraz ettiğine dair bir veri bulunmamaktadır. Gerekçeli
kararın geç yazılmış olması başvurucunun bu süre zarfında tahliye talebinde
bulunmasına engel değildir. Bu süre zarfında tahliye talebinde bulunulmadığı
dikkate alındığında başvurucunun etkili bir yargısal incelemeden mahrum
kaldığı, Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında güvence altına alınan
hakkının işlevsiz hâle geldiği söylenemeyecektir.
31. Açıklanan nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına
yönelik açık ve görünür bir ihlal bulunmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında tutukluluğun
makul süreyi aştığına ilişkin iddianın süre
aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Mahkûmiyet kararından sonra kişi hürriyeti ve güvenliği
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
25/10/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.