TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PELİN TAŞDİVAR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3773)
|
|
Karar Tarihi: 2/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh
KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Pelin
TAŞDİVAR
|
|
|
2. Emre
GÜLERYÜZ
|
|
|
3. Anıl
ÖZÇELEBİ
|
|
|
4. Melda
AKDOĞAN
|
|
|
5. Gizem
ARSLANDAĞ
|
|
|
6. Necip
ERGÜL
|
Vekilleri
|
:
|
Av. İzzet
ÖZTÜRK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğrencilik statüsünün kazanılmamış olduğundan
bahisle yükseköğretim kurumu ile ilişiğin kesilmesi nedeniyle eğitim ve öğrenim
hakkının ve yargılamanın uzun sürdüğünden bahisle de makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular muhtelif tarihlerde tarihinde Anayasa Mahkemesine
İzmir Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir
eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. 2014/3774, 2014/14563, 2014/14568, 2014/14625 ve 2014/14629
numaralı bireysel başvuru dosyalarının konu yönünden hukuki irtibatları
nedeniyle 2014/3773 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine,
incelemenin bu dosya üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/2/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş
bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP'tan elde edilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucular, özel yetenek sınavı ile öğrenci alan Ege
Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulunun (BESYO) 2011-2012
eğitim-öğretim yılı için açmış olduğu sınava girmişlerdir.
8. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)tarafından yayımlanan "2011 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi
Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzun"da söz konusu üniversitenin Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği
Programı için 20'si bayan, 30'u erkek toplam 50 kontenjan bulunduğu ilan
edilmiştir.
9. Sınav sonucunda 1., 4. ve 5. başvurucular bayan adaylar
arasında sırasıyla 22., 26. ve 30. yedek; diğer başvurucular ise erkek adaylar
arasında sırasıyla 42., 47. ve 39. sırada yer alarak asıl listeye girememiştir.
10. Üniversitenin resmi internet sayfasında 2011-2012
eğitim-öğretim yılı kesin kayıt işlemleri ve kayıt tarihlerine ilişkin yapılan
duyuruda, asıl kayıt tarihinin 12/9/2011; yedek kayıt tarihinin ise 13/9/2011
olduğu açıklanmış; asıl ve yedek öğrencilerin kayıt yapılmasından sonra boş
kontenjan olması durumunda 21/9/2011 tarihinde internetten boş kontenjanların
ilan edileceği ve kayıtların 23/9/2011 tarihinde yapılacağı belirtilmiştir.
11. Ege Üniversitesi BESYO Müdürlüğü tarafından sınavı asıl
olarak kazanan 50 kişilik öğrenci listesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığına
gönderilmiştir.
12. Anılan bölümün öğrenci işlerince asıl listede sınavı kazanan
11 bayan ve 15 erkek adayın son kayıt tarihi olan 12/9/2011 tarihi itibarıyla
kayıt yaptırmadığının tespit edilmesi üzerine başarı sıralamasına göre
hazırlanan yedek liste üniversitenin resmi internet sitesinden ilan edilmiş ve
listede yer alan adaylardan başvuranların kaydı 13/9/2011 tarihinde
yapılmıştır. 3. başvurucu hariç diğer başvurucular, anılan yedek listesinde
isimlerinin yer alması üzerine çeşitli üniversitelerin aynı ya da benzer
programlarını asıl olarak kazanmış olmalarına rağmen, bu programları tercih
etmeyerek ya da buradaki kayıtlarını sildirerek Ege Üniversitesi BESYO'ya
anılan tarihte kayıt yaptırmışlardır.
13. Aynı gün kayıt işlemlerinin kontrolü sırasında asıl listede
olan 10 bayan ile 12 erkek öğrencinin kaydını yaptırdığı halde belgelerinin
personel hatası nedeniyle dikkate alınmadığı farkedilmiş ve aslındaasıl
listeden sadece 1 bayan ve 3 erkek öğrencinin kayıt yaptırmadığı anlaşılmıştır.
14. Hatanın fark edilmesi üzerine yedek listelerden kaydı
yapılan 18 öğrenci için 14/9/2011 tarih ve 6122 sayılı yazı ile Yükseköğretim
Kurulu'ndan (YÖK) 2011-2012 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak üzere kontenjan
sayısının 68'e çıkarılması talebinde bulunulmuştur.
15. Öte yandan 21/9/2011 tarihli duyuru ile ikinci yedek liste
ilan edilerek 3 erkek ve 1 bayan öğrenci için daha kontenjan açıldığı
duyurulmuştur. 3. başvurucu, adının listede yer alması üzerine Ege Üniversitesi
Spor Yöneticiliği bölümüne yaptırdığı kaydını sildirerek 23/9/2011 tarihinde
Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Bölümüne kaydolmuştur.
16. Bu arada, kontenjan artırım talebinin YÖK tarafından
22/9/2011 tarihli karar ile reddedildiği 27/9/2011 tarihinde idareye tebliğ
edilmiştir.
17. Bu gelişme üzerine,
Ege Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığının 19/10/2011 tarihli ve 7894
sayılı işlemiyle YÖK'ün kontenjan artırımı talebini reddettiğinden bahisle
yedek liste üzerinden kaydı yapılan ve içlerinde başvurucuların da bulunduğu 22
öğrencinin üniversite ile ilişikleri kesilmiştir.
18. Başvurucuların, anılan işlemlerin iptali istemiyle açtıkları
iptal davalarında yürütmenin durdurulması istemlerinden bir kısmı İzmir 3.
İdare Mahkemesi tarafından kabul edilmiş, bir kısmı ise İzmir 4. İdare
Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Bu kararlara itiraz edilmesi üzerine İzmir
Bölge İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulmasının reddi yönündeki
kararlara yapılan itirazlar kabul edilmiş, diğerleri yönünden yapılan itirazlar
reddedilmiştir. Böylece dava konusu işlemlerin yürütülmesi durdurulmuştur.
19. Anılan kararlar üzerine başvurucular söz konusu okulda
öğrenci olarak eğitim almaya devam etmişlerdir.
20. İzmir 3. ve 4. İdare Mahkemeleri, farklı tarihlerdeverdikleri
kararlar ile dava konusu işlemleri iptal etmiştir. Karar gerekçelerinin ilgili
bölümleri şöyledir:
İzmir 3. İdare Mahkemesi:
"...
Doktrinde kazanılmış hak; objektif bir hukuk kuralının kişi hakkjnda
uygulanması veya kendiliğinden uygulanacak hale gelmesi, böylece objektif ve
genel hukuki durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönmesi, hukuka
aykırı işlemlerde ise; bir süre yararlanılması sonucunda Anayasa ve yasalarca
korunmaya değer hak haline gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Özellikle, hukuka uygun
olarak elde edilen meşru hakların korunması, anılan kazanılmış hak ilkesi
nedeniyle geniş uygulama alanı bulmaktadır.
Öte yandan idare hukukunun önemli bir ilkesi de, idari işlemlerdeki
doğruluk karinesidir. İdarenin tek taraflı kararlarına vatandaşın uyma
mecburiyetini getiren bu ilkenin doğal sonucu olarak da, idari işlemlerde
devamlılık ve istikrar sağlanmaktadır. Buna karşılık idarelerin de yokluk, açık
hata ve ilgilinin gerçek dışı beyanı veya hilesi ile tesis edilen idari
işlemler ayrık tutulmak kaydıyla kişiler lehine sonuç doğuran diğer hatalı
işlemleri dava açma süresinin geçmesinden sonra geri alamayacakları hususu
yargı kararlarıyla istikrar kazanmıştır (Danıştay İçtihadı Birleştirme
Kurulunun E: 1968/8, K: 1973/14 sayılı Kararı). İdari istikrar ilkesinin
uzantısı olan bu ilkeler bir yandan devamlı olan idarede istikrarı sağlarken,
aynı zamanda ilgililer açısından da hukuki güvenlik ortamı yaratmaktadır.
Hukuk güvenliği ilkesi, ilgili kimsenin etkin bir şekilde korunması,
her bir uyuşmazlığa uygun olacak şekilde somut mekanizmalar aracılığıyla
sağlanır. Bu mekanizmalar, geriye yürümezlik ilkesi, usuli önlemler, yetki ve
sorumluluk gibi denetim ölçütleri yanında, kazanılmış haklara saygı ve haklı
beklentilerin korunmasıdır. Kazanılmış hak, her ne şekilde olursa olsun,
kişilerin devlet ve hukuka güvenerek geleceklerini planlamalarına imkan
tanınması, yine bu güvene dayanarak kurdukları ilişkilerin tanınması ve
korunması gereğinin bir ürünüdür.
Kazanılmış haklar, hukuka uygun işlemler sonucunda doğarlar. Halbuki
bazen, hukuka aykırı da olsa, üzerinden belirli bir süre geçmesi, iyi niyetin
korunması ve idari istikrar kaygılarıyla kişilerin lehine doğan hukuki
durumların korunması gereklidir.
...
Bu durumda, yapılan hatalı kayıt işleminin davalı idare tarafından da
kabul edildiği, bu hatanın telafisi amacıyla Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığından kontenjan artırımı talebinde bulunulduğu, idarece kontenjan
artırımı talebinde bulunulmakla kontenjan dışı alınan öğrencilere de aynı
kalitede eğitim ve öğretiminverilebileceğinin kabulünün zorunlu olduğu da göz
önüne alındığında, idari istikrar ilkesi ile idari güven ve tutarlılık ilkesi
gereğince davacının okuldan kaydının silinmesine ilişkin dava konusu işlemde
hukuka ve hakkaniyete uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
..."
İzmir 4. İdare Mahkemesi:
"...
Kazanılmış hak; objektif bir hukuk kuralının kişi hakkında uygulanması
veya kendiliğinden uygulanacak hale gelmesi, böylece objektif ve genel hukuki
durumun kişisel bir işlemle özel hukuki duruma dönmesi olarak tanımlanmaktadır.
Kazanılmış haklar, kural olarak hukuka uygun işlemler sonucunda doğarlar. Ancak
bazen hukuka aykırı da olsa, üzerinden belirli bir süre geçmesi, iyi niyetin
korunması ve idari istikrar kaygılarıyla kişilerin lehine doğan hukuki
durumların da korunması gereklidir. Bu durumun en önemli nedeni, her ne şekilde
olursa olsun, kişilerin devlet ve hukuka güvenerek geleceklerini planlamalarına
imkan tanınması, yine bu güvene dayanarak kurdukları ilişkilerin tanınması ve
korunmasıdır.
...
Olayda yapılan hatalı kayıt işleminin davalı idare tarafından kabul
edilerek bu hatanın telafisi amacıyla kontenjan dışı alınan öğrencilere de aynı
kalitede eğitim ve öğretiminverilebileceği belirtilerek Yükseköğretim Kurulu
Başkanlığından kontenjan artırımı talebinde bulunulduğu, kişiler lehine hukuki
durumlar yaratan hukuka aykırı işlemlerin geri alınmasının hak ve nesafet
kurallarını zedelememesi gerektiğinin yerleşik yargısal içtihatlarla kural
altına alındığı, somut durumda, davacıyakayıt hakkı tanınması sonrası buna
güvenerek diğer bölüm ve üniversitelerin kayıtlarını takip etmediği göz önüne
alındığında, dava konusu işlemin idari istikrar ve idari güven ilkesine aykırı
olduğu sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu beden
eğitimi ve spor öğretmenliği bölümü öğrencisi olan davacının kontenjan dışı
olarak kaydının yapıldığından bahisle kaydının silinmesine ilişkin 19/10/2011
gün ve14-7871 sayılı işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır."
21. Davalı idare tarafından temyiz edilen idare mahkemesi
kararları, Danıştay Sekizinci Dairesinin muhtelif tarihlerde vermiş olduğu
kararlar ile hukuka aykırı bir şekilde kontenjan fazlası olarak yapılan kayıtların
idari istikrar süreleri geçirilmeksizin geri alınması işleminde hukuka ve
mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Bozma kararlarına
karşı yapılan karar düzeltme başvuruları aynı Dairenin kararlarıyla
reddedilmiştir.
22. Anılan kararlar başvuruculara sırasıyla 17/2/2014,
17/2/2014, 4/8/2014,4/8/2014,5/8/2014 ve 5/8/2014 tarihlerinde tebliğ
edilmiştir.
23. Başvurucular sırasıyla 18/3/2014, 18/3/2014, 2/9/2014,
2/9/2014, 3/9/2014 ve 3/9/2014 tarihlerinde bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
24. Başvurucular, kayıt silme işlemi nedeniyle oluşan
zararlarının tazmini amacıyla iptal davasını müteakiben tam yargı davası da
açmışlardır. İzmir İdare Mahkemelerinin, tazminat istemlerinin kısmen kabulü
kısmen reddi yolunda vermiş olduğu kararlardan 3. başvurucu Anıl Özçelebi'ye
ilişkin olanı Danıştay Sekizinci Dairesi tarafından onanırken, diğerleri
uygulanacak faizin başlangıç tarihi ve manevi tazminatın tutarı yönünden
bozulmuştur. Anılan kararlara karşı karar düzeltme talebinde bulunulmuş olup dosyalar
henüz sonuçlandırılmamıştır.
B. İlgili Hukuk
25. 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun
2880 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile değişik "Yükseköğretim
Kurulunun görevleri" başlıklı 7. maddesinin (h) bendi şöyledir:
"Üniversitelerin
her eğitim - öğretim programına kabul edeceği öğrenci sayısı önerilerini
inceleyerek kapasitelerini tespit etmek; insangücü planlaması, kurumların
kapasiteleri ve öğrencilerin ilgi ve yetenekleri doğrultusunda ortaöğretimdeki
yönlendirme esaslarını da dikkate alarak öğrencilerin seçilmesi ve kabul
edilmesi ile ilgili esasları tespit etmek"
26. Aynı Kanunun "Yükseköğretime
giriş ve yerleştirme" başlıklı ve 6287 sayılı Kanun'un 14.
maddesi ile değişik 45. maddesinin (a) bendi şöyledir:
"Yükseköğretim kurumlarına giriş ve yerleştirme işlemleri imkân ve
fırsat eşitliğini sağlayacak tedbirleri almak kaydıyla, Yükseköğretim Kurulu
tarafından belirlenen usul ve esaslara göre yapılır."
27. Danıştay Sekizinci Dairesinin 17/10/2014 tarihli ve
E.2013/4561, K.2014/7192 sayılı kararı şöyledir:
"Dava, davacıların çocuğunun 14.06.2009
tarihinde girmiş olduğu ÖSS cevap anahtarının kaybolmuş olması nedeniyle
uğradıklarını öne sürdükleri toplam 25.000,00 TL maddi, 45.000,00 TL manevi
zararın sınav tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazmini
istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; baba tarafından çocuğun
eğitim ve öğretim giderleri için harcamalar yapılacağı açık olduğundan; son yıl
eğitim masrafı olan 1.000,00 TL ile yiyecek, giyecek, ulaşım vb. masraflar için
talep edilen ve koşullara uygun olduğu kanaat getirilen 3.600,00 TL zararın
davacılara ödenmesi gerektiği, manevi tazminata ilişkin olarak da tazminat
isteminin kısmen kabulü ile takdir olunan toplam 6.500,00 TL'nin ödenmesine
karar verilmiştir.
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen
kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin
bulunmasına bağlıdır.
İdare Mahkemesince maddi tazminat isteminin kısmen
kabulü, kısmen de reddi yönünde verilen karar vedayandığı gerekçe usul ve
yasaya uygun olup, bozulmasını gerektiren bir neden bulunmadığından,kararın bu
kısımlarının onanması gerekmektedir.
Davacıların, İdare Mahkemesi kararının manevi
tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmı yönünden temyiz istemine
gelince;
Manevi tazminat, mal varlığında (patrimuanda)
meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, manevi
tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa
hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın yaşanan
manevi acı ile orantılı olması gerekmektedir.
Ayrıca manevi zararın tazminine hükmedilirken
ilgililerin sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak olay nedeniyle duyduğu
elem ve ızdırabın kısmen giderilmesini ifade edecek, idarenin hukuka
aykırılığını ortaya koyacak ve hukuka aykırılığı özendirmeyecek bir miktarın
belirlenmesi gerekmektedir.
Dava konusu olayda olduğu gibi, özellikle
üniversitelere giriş sınavlarının gelecek kaygısıyla gerek çocuk üzerinde
gerekse de veliler üzerinde çok ciddi bir stres ve endişe kaynağı olduğu
tartışmasızdır. Bu yönüyle kamu hizmeti gören idarelerin azami dikkatli
davranmaları önem arz etmektedir. Buna göre çocuğun en azından bir yıl
üniversiteye geç girmesine neden olan idarenin kusuru, olayın oluş şekli ve
zararın niteliği dikkate alındığında, mahkemece takdir edilen manevi tazminat
miktarının, duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı
görülmektedir.
Bu durumda, anne-baba ve öğrenci için
mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı yetersiz bulunduğundan, manevi
tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak yukarıda belirtilen ölçütlere göre
Mahkemece yeniden belirlenmesigerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Ankara 3. İdare
Mahkemesi kararının; maddi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, manevi
tazminata ilişkin kısmının ise bozulmasına, bozulan kısım hakkında yeniden
karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,... karar
verildi"
28. Yine Danıştayın anılan Dairesinin 18/7/2005 tarihli ve
E.2005/410, K.2005/3559 sayılı karar düzeltme talebinin reddine ilişkin kararı
da şöyledir:
"Davacının mezun olduğu alanın ÖSYM'ye
yanlış bildirilmesi nedeniyle ÖSS puanının düşük hesaplanması sonucu uğradığını
öne sürdüğü 16.218.965.972 lira maddi, 5.000.000.000 lira manevi zararın yasal
faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davada; davacının mezun olduğu
alanın okul idaresince ÖSYM'ye yanlış bildirilmesi nedeniyle puanın düşük
olarak hesaplandığı ve bu sebeple İstanbul Bilgi Üniversitesinde okumak zorunda
kaldığının anlaşıldığı, hukuka aykırılığı mahkeme kararı ile tespit edilen
işlemler nedeniyle davacının İstanbul Bilgi Üniversitesine yatırdığı döviz
karşılığı Türk lirasının tazmini gerekeceği, olayda ÖSYM' nin herhangi bir
kusuru bulunmadığı, kusur okul idaresinden kaynaklandığından bu paranın Milli
Eğitim Bakanlığınca maddi tazminat olarak davacıya ödenmesi gerektiği,
davacının manevi tazminat istemine gelince; idarenin açık hatası sonucu
davacının yanlış olarak yerleştirildiği okulda 1 yıl okumak zorunda kaldığı ve
öğrenim hayatının gereksiz yere bir yıl uzadığı için olaydan duyulan elem ve
ızdırabını kısmen de olsa hafifletmek amacıyla 3.000.000.000.-lira manevi
tazminatın olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca davacıya ödenmesi
gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin kısmen
kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi tazminatın olayda kusuru bulunan
Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare Mahkemesindeki iptal davasının
açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine, ÖSYM'nin dava
konusu olayda hizmet kusuru bulunmaması nedeniyle anılan idare yönünden
davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın kısmen kabulü ile
3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli Eğitim Bakanlığınca davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine, manevi tazminata
yasal faiz yürütülmemesine karar veren Ankara 6. İdare Mahkemesinin 18.09.2003
gün ve E:2002/1060, K:2003/1204 sayılı kararını temyizen inceleyerek; maddi
tazminat isteminin kısmen kabulü ile toplam 6.056.479.062 lira maddi tazminatın
olayda kusuru bulunan Milli Eğitim Bakanlığınca Ankara 10. İdare Mahkemesindeki
iptal davasının açılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte
davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminatistemininreddine,ÖSYM'
nindava konusuolaydahizmetkusurubulunmaması nedeniyle anılan idare yönünden
davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminatın kısmen kabulü ile
3.000.000.000 lira manevi tazminatın davalı Milli EğitimBakanlığınca davacıya
ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine ilişkinkısmının
onanmasına, manevi tazminata yasal faiz uygulanması isteminin reddine ilişkin
kısmının bozulmasına karar veren Dairemizin 21.9.2004 gün ve E:2004/1068,
K:2004/3367 sayılı kararının; 2577 sayılı Yasanın 54. maddesi uyarınca
düzeltilmesi istemi,
...
İstemde bulunanlar tarafından öne sürülen
düzeltme nedenleri ise sözü edilen maddede belirtilen nedenlerden hiçbirisine
uymadığından, yasal dayanağı olmayan düzeltme istemlerinin reddine,... karar
verildi."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 2/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
30. Başvurucular, Ege Üniversitesi BESYO Beden Eğitimi ve Spor
Öğretmenliği Bölümüne yedek listeden kayıt yaptırmaya hak kazandıklarını, bunun
üzerine, başka bir üniversitede kayıt yaptırmış olmalarına rağmen, resmi
duyuruya itibar ederek, diğer programdaki kayıtlarını sildirdiklerini
belirtmektedir. Başvurucular, eğitime devam etmekte iken Rektörlükçe 19/10/2011
tarihi itibarıyla okulla ilişiklerinin kesildiğinin bildirildiğini, idarenin
hatası yüzünden, asıl olarak kazandıkları üniversitelerde eğitim görme hakkını
da kaybettiklerini, yargılamaların uzun sürdüğünü belirterek, Anayasa’nın 5.,
36., 42. ve 141. maddelerinde güvence altına alınan eğitim ve öğrenim hakkı ile
makul sürede yargılanma hakkının ihlâl edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin
tespiti ile yargılamanın yenilenmesini ve öğrenci statülerinin taraflarına iade
edilmesini, bu talebin uygun görülmemesi hâlinde maddi ve manevi tazminata
hükmedilmesini talep etmişlerdir.
B. Değerlendirme
31. Başvurucuların, Anayasa’nın 5., 36., 42. ve 141.
maddelerinden bahisle eğitim ve öğrenim hakkı ile makul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiği yolundaki şikâyetlerinin, iki ayrıbaşlık altında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Eğitim ve Öğrenim
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“Kimse, eğitim ve
öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir
ve düzenlenir.”
33. Sözleşme’ye ek Türkiye’nin taraf olduğu 1 No.lu Ek
Protokol’ün “Eğitim hakkı”
başlıklı 2. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse eğitim hakkından yoksun
bırakılamaz. ...”
34. Anayasa’nın “Eğitim ve
öğrenim hakkı ve ödevi” kenar başlıklı 42. maddesinde kimsenin
eğitim ve öğrenim haklarından yoksun bırakılamayacağı, öğretim hakkının
kapsamının kanunla tespit edileceği ve düzenleneceği kurala bağlanmıştır.
35. Sözleşme’ye ek 1 No.lu Protokol’ün 2. maddesinde ise hiç
kimsenin eğitim hakkından yoksun bırakılamayacağı, bir başka anlatımla herkesin
eğitim hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır. Eğitim hakkını düzenleyen
bu ek Protokol iki cümleden oluşmaktadır. Bu cümlelerden birincisinde eğitim
hakkına ilişkin temel kural, ikincisinde ise tamamlayıcı kural düzenlenmiştir.
Birinci cümledeki temel kuralın “eğitim
hakkından yoksun bırakılmama” hakkını içerdiği kuşkusuzdur.
36. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanının, eğitim ve
öğrenim hakkını güvence altına aldığı ve dolayısıyla yükseköğrenim de dâhil
eğitim ve öğrenim hakkının, bireysel başvuru incelemesi bakımından Anayasa
Mahkemesinin konu bakımından yetki alanı içinde kaldığı konusunda tereddüt
bulunmamaktadır (Selçuk Taşdemir [GK],
B. No:2013/7860, 3/3/2016, § 53).
37. Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan eğitim ve öğrenim hakkı,
kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe negatif
ödevini yüklemekle birlikte ilköğretim dışında devletin tüm bireylere eğitim ve
öğrenim sağlaması şeklinde pozitif bir ödev de yüklememektedir. Bununla
birlikte kamu otoriteleri, koşulları sağlayan herkesin eğitim ve öğretime etkin
bir şekilde katılabilmesini sağlamakla yükümlüdür. Başka bir ifade ile eğitim
ve öğrenim hakkı belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin
sağlanmasını güvence altına almaktadır (Selçuk
Taşdemir [GK], § 66).
38. İdarenin hatası ile de olsa yükseköğretim kurumuna resmi
kaydı yapılan ve burada eğitim görme hakkı elde eden başvurucunun söz konusu
kaydının silinerek yükseköğretim kurumundan ilişiğinin kesilmesinden
kaynaklanan ihlal iddiasının eğitim ve öğrenim hakkı kapsamında
değerlendirilmesi gerekmektedir (ayrıca,
üniversiteye giriş için gerekli koşulları taşımayan engelli bir kişinin
şikâyetinin eğitim hakkı kapsamında incelenmesine ilişkin AİHM kararı için
bkz. Lukach/Rusya, B.
No:48041/99, 16/11/1999).
39. Öte yandan, başvurucunun belli bir dönemde eriştiği eğitim
kurumundan kaydının silinmesi, anılan kurumdaki eğitimine son verilmesi
sonucunu doğurduğundan eğitim hakkına yönelik bir müdahaledir.
40. Bu değerlendirmelerden sonra, başvurunun kabul edilebilirlik
hususunun incelenmesi gerekmektedir.
41. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
"... Başvuruda bulunabilmek için olağan
kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
43. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6216 sayılı
Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği
belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin
gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar
(Necati Gündüz ve Recep Gündüz,
B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher
Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
44. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir
hukuk yoludur. Bu nedenle kanunlarda yer alan idari ve yargısal başvuru
yollarının bireysel başvurudan önce tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve
özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemelerinde
olağan kanun yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru
yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması
çerçevesinde giderilememesi durumunda başvurulabilir. Bireysel başvurunun
ikincillik niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve genel
mahkemeler önünde dile getirilmeyen iddialar Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet
konusu edilemeyeceği gibi genel mahkemelere sunulmayan yeni bilgi ve belgeler
de Anayasa Mahkemesine sunulamaz (Bayram Gök,
26/3/2013, B. No: 2012/946, §§ 16-20).
45. Ancak belirtilen hükümlerde yer verilen olağan başvuru
yolları ibaresinin, başvurucunun şikâyetleri açısından makul bir başarı şansı
sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte, kullanılabilir ve etkili
başvuru yolları olarak anlaşılması gerekmektedir. Ayrıca başvuru yollarını
tüketme kuralı ne kesin ne şeklî olarak uygulanabilir bir kural olup bu kurala
uyulmasının denetlenmesinde münferit başvurunun koşullarının dikkate alınması
esastır. Bu anlamda yalnızca hukuk sisteminde birtakım başvuru yollarının
varlığının değil aynı zamanda bunların uygulama şartları ile başvurucunun
kişisel koşullarının gerçekçi bir biçimde ele alınması gerekmektedir. Bu
nedenle başvurucunun, kendisinden başvuru yollarının tüketilmesi noktasında
beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediğinin başvurunun özellikleri
dikkate alınarak incelenmesi gerekir (S.S.A.,
B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 28; Işıl
Yaykır, B. No: 2013/2284, 15/4/2014, § 42).
46. Başvurucuların Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor
Öğretmenliği Bölümüne yapılmış olan kayıtlarının idarece silinmesine ilişkin
işlemler aleyhine açtıkları iptal davalarında idare mahkemelerince verilen
iptal kararlarının Danıştay Sekizinci Dairesi tarafından esastan bozulduğu,
karar düzeltme istemlerinin de reddedildiği ve bireysel başvuru taleplerinin
karar düzeltme talebi üzerine verilen kararların tebliğinin ardından yapıldığı
görülmektedir. Buna göre, başvurucular tarafından, bozma üzerine idare
mahkemeleri tarafından henüz işin esası hakkında bozmaya uyma veya ısrar
yönünde herhangi bir karar verilmeden önce bireysel başvuruda bulunulduğu
görülmekte ise de Mahkememizce resen yapılan araştırmada, Danıştay Sekizinci
Dairesinin bozma kararları üzerine idare mahkemelerinin bozma kararlarına
uyarak iptal davalarını sırasıyla 25/4/2014, 2/9/2014, 17/10/2014, 30/10/2014,
2/10/2014 ve 25/2/2015 tarihlerinde reddettiği ve anılan kararların temyiz
edilmeksizin kesinleştiği saptanmıştır. Dolayısıyla, başvuru konusu olayda her
ne kadar iptal davaları üzerine verilen kararlar henüz kesinleşmeden bireysel
başvuruda bulunulmuş ise de anılan kararların Anayasa Mahkemesince kabul
edilebilirlikle ilgili bir karar verilmeden önce kesinleştiği görüldüğünden
somut olayın koşullarında iptal davaları yönünden başvuru yollarının
tüketildiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Abdullah Akyüz [GK], B. No: 2013/9352,
2/7/2015, § 33).
47. Başvuru konusu olayda, özel yetenek sınavı sonucunda 50
kişilik asıl listeye girerek 2011-2012 eğitim-öğretim yılında Ege Üniversitesi
BESYO'ya kaydolmaya hak kazanan öğrencilere tanınan kayıt süresinin dolmasının
ardından 50 kişilik asıl listede olup da kaydını süresinde yaptıran bazı
öğrencilerin kayıt belgelerinin sehven değerlendirmeye alınmaması nedeniyle
gerçekte olandan daha fazla bir kontenjan açığı saptanmış ve söz konusu
kontenjan açığı yedek listeler ile doldurulmaya çalışılmıştır. İdare daha sonra
yaptığı hatayı farkederek olması gerekenden çok sayıda öğrenci kaydı
yapıldığını ve kontenjanın bu şekilde aşıldığını belirlemiş ve yedek listeden
hataen kaydı yapılan öğrencilerin mağdur edilmemesi amacıyla YÖK'e yazı yazarak
kontenjan artırılması talebinde bulunmuştur. YÖK'ün bu talebi reddetmesi
üzerine yedek listelerden yanlışlıkla kaydı yapılan öğrencilerin kayıtları
19/10/2011 tarihli işlemle idarece silinmiştir. Başvurucular da bu kapsamda
kaydı silinen öğrenciler arasındadır.
48. Somut olayda idarece hata yapılmasa idi söz konusu okula
başvurucuların kaydının yapılmasının hukuken mümkün olmadığı hususunda bir
ihtilaf bulunmamaktadır. Başvurucular da aksi yönde bir iddia ileri
sürmemektedirler. Başvurucular, idarenin yanlış yönlendirmesi neticesinde asıl
olarak girmeye hak kazandıkları bölümlerde öğrenim görme hakkını da
kaybettiklerinden bahisle kayıt silme işleminin hukuka aykırılığından ziyade bu
işlemin doğurduğu sonuçlardan şikâyet etmektedirler.
49. Somut uyuşmazlık ve benzeri uyuşmazlıkları temyiz mercii
olarak inceleyen Danıştay Sekizinci Dairesinin istikrar bulmuş kararlarında,
hatalı işlemlerin geri alınmasının, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun
22/12/1973 tarih ve E. 1968/8, K. 1973/14 sayılı kararı uyarınca hatalı işlemin
yapıldığı tarihten başlamak üzere dava açma süresi içinde mümkün olduğu, dava
açma süresi geçtikten sonra geri almanın mümkün olamayacağı kabul edilmektedir
(bkz. Danıştay 8.D.; 28/12/2007, E.2007/8916, K.2007/7436; 30/10/2008,
E.2008/6282, K.2008/6591; 28/6/2010, E.2010/2490, K.2010/3867; 23/11/2011,
E.2011/6161, K.2011/5928; 24/4/2012, E.2011/8585, K.2012/1862).
50. Somut olayda, başvurucular hakkında idarenin hatası
nedeniyle yapılan kayıt işlemleriyaklaşık bir aylık bir süreden sonra yani
altmış günlük dava açma süresi içerisinde idarece geri alınmıştır.
51. İdare mahkemeleri, bozmaya uymak suretiyle verdikleri
kararlarında, olanakların kısıtlılığı nedeniyle eğitim hakkının kullanılmasında
getirilen kurallara aykırı şekilde idarece açık hataya düşülerek yapıldığı
görülen öğrenci kayıtlarının idari istikrar süreleri geçirilmeksizin geri
alınmasında hukuk güvenliği ve idari istikrar ilkelerine aykırılık bulunmadığı
gerekçesiyle iptal davalarını reddetmişlerdir.
52. Eğitim, niteliği gereği devlet tarafından düzenleme yapılmasını
gerektirdiğinden bazı kısıtlamalara tabi tutulması doğaldır. Devletler bu
konuda yapacakları düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına
sahiptirler. Devletin bu takdir alanı, eğitim kurumunun seviyesi yükseldikçe
artmakta, buna karşılık bu eğitimin birey ve toplum bakımından önemine bağlı
olarak azalmaktadır (Yüksel Baran, B.
No: 2012/782, 26/6/2014, § 37).
53. Sınırlı sayıda yükseköğretim kurumuna ulaşılabilir olduğu
durumlarda, devletin bunlara erişimi, akademik bir bakış açısıyla, sunulan
hizmetlerden en fazla yararlanabilecek öğrencilerle sınırlandırma yetkisi
vardır (İngrid Jordebo Foundation of
Christian Schools and İngrid Jordebo/İsveç [Komisyon], B. No:
11533/856/03/1987). Bu kapsamda, AİHM, uygun koşullarda asgari seviyede yeterli
eğitim vermek suretiyle yüksek seviyede uzmanlaşmayı sağlamak için üniversiteye
kabulün, buna ilişkin giriş sınavını kazanıp kurallara uyarak kaydolanlarla ve
belli bir kontenjanla sınırlandırılmasına 1 numaralı Protokolün ikinci
maddesinin izin verdiğini belirtmektedir. (Tarantino
ve Diğerleri/İtalya, B. No: 25851/09, 29284/09, 64090/09, 2/4/2013,
§ 46).
54. Bu bağlamda, üniversiteye giriş için kontenjan sınırlaması
ve sınavda başarılı olma koşulu getirilmesine izin veren eğitim hakkının bu
koşullar yerine getirilmeksizin hataen elde edilen öğrencilik statüsünün geri
alınmamasını talep etme hakkını verdiği söylenemez.
55. Somut olayda başvurucular, Ege Üniversitesi BESYO'ya giriş
hakkı elde etmek için yapılan özel yetenek sınavı sonucunda ÖSYM tarafından
belirlenen kontenjan içerisine girememişler ve dolayısıyla anılan okula kayıt
hakkı kazanamamışlardır. Ancak idarece yapılan bir hata üzerine başvurucular
kaydedilmiş, durumun anlaşılmasından yaklaşık bir ay sonra da kayıt işlemleri
geri alınmıştır.
56. Buna göre, somut olayın koşulları, başvurucuların
şikâyetleri, özellikle de kurallara uygun şekilde kaydolma hakkı kazandıkları
diğer okullarda eğitim görme hakkını da kaybetmiş olmaları ve eğitim hakkının
kapsamı dikkate alındığında, idarenin hatası nedeniyle elde edilen bir statünün
hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı bir iptal davasının iddia edilen ihlalin
giderimi için elverişli bir başvuru yolu olmadığı sonucuna varılmıştır.
57. Diğer taraftan, başvuruculara atfedilebilir bir kusurun
bulunmadığı somut olayda, eğitim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden
idarenin sorumluluğundan hareketle zararların tazminine yönelik olarak açılacak
bir tam yargı davasının tüketilmesi gereken bir yol olup olmadığının
incelenmesi gerekir.
58. İdare, Anayasa'nın 125. maddesi gereğince kural olarak
yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle
yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku
kuralları çerçevesinde hizmet kusuru veya kusursuzsorumluluk ilkeleri gereği
tazmin edilmektedir.
59. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinde "İlgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem
dolayısıyla Danıştay'a ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam
yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi
ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki
kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği
veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden
itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de
ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."
hükmü yer almaktadır.
60. Bu düzenleme ile ilgililere, haklarını ihlal eden bir idari işlem
nedeniyle doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davasını
birlikte açabilmelerinin yanısıra üçüncü bir yol olarak, ilk önce iptal davası
açarak bunun karara bağlanması üzerine tam yargı davası açabilmeleri olanağı
tanınmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı üzere iptal davasının karara
bağlanmasından sonra tam yargı davası açabilmek için iptal davasının ne şekilde
sonuçlandığı önem arz etmemektedir. Dolayısıyla iptal davasının reddedilmiş
olması tam yargı davası açılmasına engel teşkil etmez.
61. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarında da
değinildiği üzere temel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla öngörülen
mekanizmaların sadece teoride mevcut olması yeterli olmayıp bu mekanizmaların
özellikle pratikte de ulaşılabilir ve etkin olması gerekmektedir (Tanrıkulu/Türkiye, B. No: 23763/94,
8/7/1999, § 76).
62. İdarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan zararların
tazminine yönelik olarak 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesi kapsamında açılmış
tam yargı davalarına ilişkin çok sayıda Danıştay kararı mevcut olup bunlardan
başvuru konusu uyuşmazlığın temyiz mercii olan Danıştay Sekizinci Dairesi
kararlarının, ilgililerin eğitim hakkına yönelik idarenin kusurundan
kaynaklanan zararların tazminini sağladığı anlaşılmaktadır (bkz. § 27-28).
63. Görüldüğü üzere 2577 sayılı Kanun'un 12. maddesinde
düzenlenen tam yargı davası yolu, başvuruya benzer uyuşmazlıklar yönünden
idarenin kendi kusurundan kaynaklanan zararların tazmini imkânını
sağlamaktadır. Bu nedenle anılan hukuk yolu başvurucuların şikâyetleri
açısından erişilebilir ve elverişli bir çözüm olanağı ve makul ölçüde bir
başarı imkânı sunmaktadır.
64. Somut olayda, başvurucuların idare mahkemesinde açmış
oldukları ve bakılan uyuşmazlık açısından etkili giderim yolu olan tam yargı
davalarının karar düzeltme aşamasında olduğu ve henüz kesinleşmediği dikkate
alındığında söz konusu tam yargı davalarının sonucunu beklemeden ikincil
nitelikteki bireysel başvuru yoluna başvurulduğu görülmektedir.
65. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
66. Başvurucular, açmış oldukları iptal davalarının makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
67. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
68. Anayasa'nın 36. ve 141. maddeleri bağlamında Anayasa
Mahkemesince ortaya konulan ilkeler çerçevesinde medeni hak ve yükümlülüklere
ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir (bkz. Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013).
69. Anayasa Mahkemesi, davaların makul süre içerisinde
tamamlanıp tamamlanmadığını tespit etmek amacıyla yargılama süresinin bütününü
ele alarak, bu sürenin makul olup olmadığıyla sınırlı bir inceleme yapmaktadır
(Kemal Vural, B. No: 2014/1512,
30/6/2014, § 48).
70. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulur (Güher Ergun ve Diğerleri, §§ 41-45).
71. Başvuruya konu yargılama süreçleri incelendiğinde; 4/11/2011
tarihinde açılan ve Danıştay Sekizinci Dairesinin sırasıyla 19/12/2013,
19/12/2013, 20/6/2014, 20/6/2014, 24/6/2014 ve 24/6/2014 tarihli kararları ile
karar düzeltme istemlerinin reddine karar verilen davalarda yargılamanın, iki
dereceli bir yargılama sisteminde toplam 2 yıl 1 ay 15 gün ile 2 yıl 7 ay 20
gün arasında sürdüğü, yargılamaların bütünü dikkate alındığında yargılama
sürelerinde başvurucuların haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna
ulaşılmıştır.
72. Açıklanan nedenlerle başvurucuların makul sürede yargılanma
hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğu anlaşıldığından başvuruların
bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Eğitim ve öğrenim hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
OYBİRLİĞİYLE 2/2/2017 tarihinde karar verildi.