TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ALPASLAN ATALAY VE MENDERES DİNLER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/3994)
Karar Tarihi: 15/2/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Recai AKYEL
Raportör
Ayhan KILIÇ
Başvurucular
1. Alpaslan ATALAY
2. Menderes DİNLER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulan ve faaliyet gösteren İmar Bankası Off Shore Limited'de bulunan mevduatın ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2014/3994 numaralı bireysel başvuru 24/3/2014 tarihinde; 2014/4240 numaralı bireysel başvuru ise 27/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından, başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemelerinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2014/4240 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2014/3994 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve 2014/4240 sayılı bireysel başvuru dosyası kapatılmıştır. Sonuç olarak inceleme 2014/3994 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü Anayasa Mahkemesine bildirmiştir.
7. Bakanlık görüşü, başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuşlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
8.Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Alparslan Atalay ve Menderes Dinler sırasıyla 1951 ve 1957 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedirler.
A.Alpaslan Atalay Yönünden
10. Başvurucu, İmar Bankası Off Shore Limited'de (Off Shore Ltd) açılan üç ayrı hesabını kapatarak söz konusu hesaplarda bulunan toplam 163.504,35 TL mevduatı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 3/7/2003 tarihli kararıyla bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen T. İmar Bankası T. Anonim Şirketinin (İmar Bankası) Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde açılmış görünen hesaplara aktarmıştır. Off Shore Limited Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kanunlarına tabi olarak kurulmuş olup Türkiye'de de İmar Bankası aracılığıyla mevduat toplamıştır.
11. İdare tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar Bankası bilgisayar sisteminin "LOG" verilerine dayanılarak İmar Bankası Ankara Şubesindeki hesabın 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den yapılan fiktif havaleler karşılığında açıldığı; ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir.
12. Başvurucu 3/10/2003 tarihinde BDDK'ya başvuruda bulunarak Kanun'la kuruma yüklenen denetim ve gözetim sorumluluğu gereğince Off Shore Ltd'de bulunan mevduatının ödenmesinin temin edilmesini talep etmiştir.
13. Söz konusu başvuruya altmış gün içinde cevap verilmemesi üzerine, başvurucu 28/1/2004 tarihli dilekçe ile Danıştay Onuncu Dairesinde 29/12/2003 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin ve anılan kararnamenin ekindeki taahhütnamenin iptali ile İmar Bankasındaki dört ayrı hesapta bulanan mevduatının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
14. Dosyanın devredildiği Danıştay Onüçüncü Dairesi 19/2/2007 tarihli kararıyla dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Kararda, üç hesabın geriye doğru valörle oluşturulduğu, birinin ise Hazine bonosundan mevduata dönüşlü olduğu belirtilmiş ve üç hesapta bulunan tutarlar için ayrı, son hesapta bulunan tutar için ayrı dava açılması gerektiği ifade edilmiştir.
15. Başvurucu 20/4/2007 tarihinde dilekçesini yenileyerek Danıştay Onüçüncü Dairesinde, 29/12/2003 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin ve anılan kararnamenin ekindeki taahhütnamenin iptali ile geriye yönelik valörle oluşturulduğu belirtilen mevduatların tutarı olan toplam 163.504,35 TL'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.Daire, 13/3/2009 tarihli kararıyla Bakanlar Kurulu kararının ilgili hükümleri ile eki taahhütnamenin iptali istemini, başvurucunun ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle usulden, tazminat istemini ise esastan reddetmiştir. Daire, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, başvurucunun Off Shore Ltd'de bulunan üç ayrı hesabındaki mevduatının 3/7/2003 tarihinde değil, gerçekte 4/7/2003 tarihinde İmar Bankasının yurt içi şubelerinde açılan hesaplara aktarıldığı kanaatine varmıştır. Kararın gerekçesinde devamla, 5021 sayılı Kanun'un 1. maddesinde sadece mevduat niteliği taşıyan hesapların TMSF tarafından ödenmesinin öngörüldüğü, buna karşılık kıyı bankalarındaki hesapların Kanun'un kapsamı dışında tutulduğu belirtilmiş ve somut olayda İmar Bankasına el konulduğu tarihten sonra açıldığı tespit edilen ve Fon güvencesi kapsamında olmayan hesapları nedeniyle başvurucuya ödeme yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
16. Daire kararını temyizen inceleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) 25/11/2009 tarihli kararıyla temyiz istemini reddederek Daire kararını onamıştır. Karar düzeltme istemi de İDDK tarafından 30/10/2013 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin karar 10/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 24/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Menderes Dinler Yönünden
18. Başvurucu, Off Shore Ltd'de açılan iki ayrı hesabını kapatarak söz konusu hesaplarda bulunan toplam 33.500,16 TL mevduatı, İmar Bankasının Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde açılmış görünen hesaplara aktarmıştır.
19. İdare tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar Bankası bilgisayar sisteminin "LOG" verilerine dayanılarak İmar Bankası Ankara Şubesindeki hesabın 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den yapılan fiktif havaleler karşılığında açıldığı, ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir.
20. Başvurucu 17/2/2004 tarihinde hem BDDK'ya hem de TMSF'ye başvuruda bulunarak 33.500,16 TL mevduatının ödenmesini talep etmiştir.
21. Söz konusu başvurulara altmış gün içinde cevap verilmemesi üzerine, başvurucu 19/4/2004 tarihli dilekçe ile Danıştay Onuncu Dairesinde 29/12/2003 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin ve anılan kararnamenin ekindeki taahhütnamenin iptali ile İmar Bankasındaki iki ayrı hesapta bulanan mevduatının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.
22. Dosyanın devredildiği Danıştay Onüçüncü Dairesi 21/6/2007 tarihli kararıyla Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümleri ile eki taahhütnamenin iptali istemini, başvurucunun ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle usulden; Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin iptali ile tazminat istemini ise esastan reddetmiştir. Daire, dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, başvurucunun Off Shore Ltd'de bulunan iki ayrı hesabındaki mevduatının 3/7/2003 tarihinde değil, gerçekte 4/7/2003 tarihinde İmar Bankasının yurt içi şubelerinde açılan hesaplara aktarıldığı kanaatine varmıştır. Kararın gerekçesinde, 5021 sayılı Kanun'un 1. maddesinde sadece mevduat niteliği taşıyan hesapların TMSF tarafından ödenmesinin öngörüldüğü, buna karşılık kıyı bankalarındaki hesapların Kanun'un kapsamı dışında tutulduğu belirtilmiş ve somut olayda İmar Bankasına el konulduğu tarihten sonra açıldığı tespit edilen ve Fon güvencesi kapsamında olmayan hesapları nedeniyle başvurucuya ödeme yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
23. Daire kararını temyizen inceleyen İDDK 25/11/2009 tarihli kararıyla temyiz istemini reddederek Daire kararını onamıştır. Karar düzeltme istemi de İDDK tarafından 30/10/2013 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin karar 10/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
24. Başvurucu 27/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1999 tarihli ve mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
“Türkiye’de kurulmuş ve kurulacak bankalar ile yurtdışında kurulmuş ve kurulacak bankaların Türkiye’deki şubeleri bu Kanun hükümlerine tabidir.”
26. Mülga 4389 sayılı Kanun’un 10. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“
2. ...
b) Tasarruf mevduatı, gerçek kişiler tarafından bu nam altında açtırılan ve ticari işlemlere konu olmayan mevduattır. ...
…”
27. Mülga 4389 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"1. Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın, Kanunda gösterilen yetkiler çerçevesinde düzenlemeler de yapmak suretiyle uygulanmasını sağlamak, uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak, tasarrufların güvence altına alınmasını temin etmek ve Kanunla verilen diğer görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali özerkliğe sahip Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kurulmuştur. Kurum, tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, kredi sisteminin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlü ve yetkilidir...."
28. 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Türkiye'de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki şubeleri, finansal holding şirketleri, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bunların faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.”
29. 5411 sayılı Kanun'un "Tanımlar ve kısaltmalar" başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Kanunun uygulanmasında;
..
Kıyı bankacılığı: Bankacılık faaliyetleri, kurulu bulunulan ülke harici ile sınırlı tutulan veya ülke genelinde uygulanan ekonomik ve malî mevzuata tâbi olmayan ya da kurulu bulunulan ülkede yerleşik olanlardan mevduat ve fon kabulünün yasaklandığı bankacılığı,
İfade eder.”
30. 31/7/2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanun'un, 16/12/2003 tarihli ve 5021 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki tasarruf mevduatı, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. ...
Ancak, (...) muvazaalı olduğu Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.”
31. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun "Sıra cetveli" başlıklı 140. maddesi şöyledir:
“Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemiye yetmezse icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.
Alacaklılar 206 ncı madde mucibince iflas halinde hangi sıraya girmeleri lazım geliyorsa o sıraya kabul olunurlar.
Bununla beraber ilk üç sıraya kayıt için muteber olan tarih haciz talebi tarihidir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 15/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
1. Başvurucuların İddiaları
33. Başvurucular, Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarını, BDDK tarafından el konulmadan önce İmar Bankasında açtıkları hesaplara aktardıklarını ve devletin denetim ve gözetim ödevi gereğince bu mevduatın kendilerine ödenmesi gerektiğini savunmuşlardır. Başvurucular, İmar Bankasındaki hesapların el koyma işleminden önce 3/7/2003 tarihinde açıldığını belirtmiş ve Danıştayın, banka cüzdanları ve diğer tüm resmî belgelere rağmen idarenin tek taraflı beyanına itibar ederek hesabın 4/7/2003 tarihinde açıldığı, ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi gösterildiği sonucuna ulaştığından yakınmışlardır.
34. Başvurucular ayrıca, derece mahkemelerindeki tazminat taleplerinin mevduat garantisine değil, hizmet kusuru iddiasına dayandığını vurgulamışlardır. Başvurucular, İmar Bankasının kamuya açık bir biçimde reklam yaparak mevduat topladığını hatırlatmışlardır. İmar Bankası çalışanlarınca kural dışı işlem yapılmış olmasının sorumluluğunun kendilerine yüklenemeyeceğini ifade eden başvurucular, bankaların her türlü işlemlerini ve mali kaynaklarını denetleme görev ve yetkisinin Devlet adına BDDK ve TMSF'ye ait olduğunu ve bu nedenle doğan zarardan Devletin sorumlu bulunduğunu belirtmişlerdir.
35. Başvurucular sonuç itibarıyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulan Off Shore Ltd'den aktardıkları mevduatın ödenmemesi nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği şikayetinde bulunmuşlardır.
2. Bakanlık Görüşü
36. Bakanlık görüşünde, İmar Bankasının iflasına ilişkin olarak 2004 sayılı Kanun hükümlerine uyarınca iflas masası ve sonrasında da sıra cetveli oluşturulduğu ve başvurucuların buraya kaydını yaptırarak düzenlenen sıra cetveline karşışikâyet yoluna başvurmasının mümkün olduğu belirtilmiş ve başvurucuların bu hukuki yolu tüketmemiş olması nedeniyle başvuru hakkında kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği savunulmuştur.
37. Bakanlık, esasa ilişkin olarak başvuruculara ödeme yapılıp yapılmamasının adil dengeyi bozup bozmadığının ve başvuruculara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin tespiti bakımından önem taşıdığını ifade etmiştir. İlgili Kanun ve Bakanlar Kurulu kararı uyarınca kıyı bankalarındaki hesaplar için TMSF tarafından ödeme yapılmasının mümkün olmadığını vurgulayan Bakanlık, başvurucuların İmar Bankasındaki hesaplarının bankaya el konulduğu tarihten sonra, 4/7/2003 tarihinde kıyı bankası hükmünde olan Off Shore Ltd'den aktarıldığının yargı kararlarıyla tespit edildiğini belirtmiştir. Bakanlık, İmar Bankasındaki hesabın 3/7/2003 tarihinde açıldığının kabulü durumunda dahi muvazaalı olduğu değerlendirilen hesaba ilişkin olarak ödeme yapılmamasının başvuruculara orantısız bir külfet yüklemeyeceğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık, AİHM'in Erdem ve Egin-Erdem ve diğerleri/Türkiye kararında mevduata ilişkin ödeme rejiminin başvurucu üzerinde orantısız bir yük yaratmadığı içtihadında bulunduğunu anımsattıktan sonra söz konusu kararda benimsenen ilkelerin somut olay açısından önem taşıdığını belirtmiştir. AİHM'in anılan kararına atıfta bulunan Bakanlığa göre, bankacılık sisteminin ve mali sistemin desteklenmesi, bankacılığın etkinliğinin güvence altına alınması ve bankacılık sisteminin devamlılığının sağlanması amacına yönelik müdahale meşru bir amaç taşımakta ve başvurucu üzerinde aşırı ve ağır bir yük oluşturmamaktadır.
3. Başvurucuların Cevabı
39. Başvurucular tarafından Bakanlık görüşüne cevap olarak gönderilen dilekçelerde, başvuru dilekçelerinden farklı bir iddia ileri sürülmemiştir.
B. Değerlendirme
40. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
42. Başvurucuların, İmar Bankasındaki hesaplarının 4/7/2003 tarihinde açıldığı sonucuna ulaşan Danıştay kararının gerekçesiz olduğu ve idarenin tek taraflı beyanına dayandığı şikâyeti, özünde mülkiyet hakkına müdahalenin varlığıyla ilgili bir mesele olduğundan, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
43. Başvurucular dilekçelerinde defalarca, derece mahkemelerindeki tazminat taleplerinin mevduat garantisine değil, idarenin gözetim ve denetim ödevinin yerine getirilmemesinden doğan hizmet kusuru iddiasına dayandığı vurgulanmıştır. Başvuru dilekçeleri dikkate alındığında şikâyet edilen hususun, başvurucuların mevduatının 4969 sayılı Kanun'un (5021 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik) geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca ödenecek mevduatlar kapsamında görülmemesi olmayıp BDDK'nın gözetim ve denetim ödevinin ihlali dolayısıyla Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarını tahsil edilememesi olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların, 4969 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin (1) numaralı fıkrasından doğan bir "mülk"lerinin bulunup bulunmadığına yönelik herhangi bir inceleme yapılmamıştır. İnceleme, başvurucuların Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarının, BDDK'nın gözetim ve denetim ödevinin ihmali nedeniyle tahsil edilemediği iddiasına münhasır kılınmıştır.
1. Başvuru Yollarının Tüketilmesi Yönünden
44. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
45. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun, iddia edilen ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olması ve sadece kağıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şekli koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
46. Somut olayda başvurucular, BBDK ve TMSF'nin denetim ve gözetim ödevini yerine getirmedikleri gerekçesiyle hizmet kusuruna dayalı olarak idari yargıda tam yargı davası açmışlardır. Bakanlık görüşünde, başvurucuların iflas masasına kayıt yaptırarak oluşturulan sıra cetveline itiraz yolunu tüketmedikleri belirtilmiştir.
47. 2004 sayılı Kanun'un 140. maddesinde düzenlenen sıra cetveline itiraz yolu özel hukuk hükümlerine tabi borç ilişkilerinden doğan alacakların takibi için etkili bir yol olup idarenin hizmet kusurundan doğan zararların tazmini istemiyle bu yola başvurulması mümkün değildir. İdarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasına dayalı tam yargı davalarının idari yargıda açılması gerekmektedir. Nitekim olayda başvurucular da idari yargıda tam yargı davası açılması yolunu işletmişlerdir. Dolayısıyla başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır.
.
2. Açıkça Dayanaktan Yoksunluk Yönünden
48. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
49. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda, mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve fikri hakların yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet hakkının kapsamına dahildir (Mahmut Duran ve diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
50. Başvurucuların Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarının ekonomik değer ifade eden bir mülk teşkil ettiği hususu tartışmadan varestedir.
51. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet güvencesi, mülkiyet hakkına yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin yanı sıra kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da anayasal koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkı devlete, müdahalede bulunmama biçimindeki negatif yükümlülüğün yanında üçüncü kişilerden gelebilecek müdahalelere karşı malike koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif yükümlülükler de yüklemektedir (Osmanoğu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri A.Ş, B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 48).
52. Mülkiyet hakkının devlete tahmil ettiği pozitif yükümlülükler, devletin koruyucu ve düzeltici önlemler almasını gerektirebilmektedir. Koruyucu önlemler mülkiyete müdahale edilmesini önleyici; düzeltici önlemler ise müdahalenin etkilerini giderici, diğer bir ifadeyle telafi edici yasal, idari ve fiili tedbirleri kapsamaktadır. Pozitif yükümlülükler mutlak olmayıp, bunların ne tür koruyucu ve düzeltici edimleri kapsadığı ve bu edimlerin derecesi, her somut olayın kendi koşulları içinde belirlenebilir (Osmanoğu İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri A.Ş, § 49).
53. Olayda başvurucular, BBDK tarafından 3/7/2003 tarihinde bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak TMSF'ye devredilen İmar Bankasının mevduat toplamasına aracılık ettiği Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kanunlarına tabi olan Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarını tahsil edememişlerdir. Başvurucular, Off Shore Ltd'deki hesaplarını kapatarak anılan hesaplardaki tutarları İmar Bankası Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde açılmış görünen hesaplara aktarmış iseler de idare tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar Bankası Ankara Şubesindeki hesabın 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den yapılan fiktif havaleler karşılığında açıldığı ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir.
54. Başvuru konusu olayın temelinde başvurucular ile Off Shore Ltd arasındaki ikrazat ilişkisi bulunmaktadır. Başvurucular, Off Shore Ltd'ye faiz karşılığı mevduat teslim etmiş, ancak Off Shore Ltd yükümlülüklerini yerine getirmemiş ve başvuruculara ödemede bulunmamıştır. Başvurucular, BDDK'nın denetim ve gözetim ödevinin bulunduğunu ve Off Shore Ltd'nin yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasının BDDK'nın bu ödevinin ihmalinden kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Dolayısıyla öncelikle somut olayın koşulları çerçevesinde devletin, mülkiyet hakkının korunması bağlamında pozitif bir yükümlülüğünün bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir.
55. Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı devletin, bankalarda mevduatı bulunan mudilerin hak ve menfaatlerini koruyucu tedbirleri almasını gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla mevduat sahiplerinin, bankaların işlem ve eylemlerine karşı korunmasına yönelik yasal ve idari tedbirlerin alınması mülkiyet hakkının gerektirdiği pozitif bir yükümlülüktür. Bununla birlikte, devletin koruyucu tedbirler alma yükümlülüğü, Türkiye Cumhuriyetinin egemenlik sahasında kurulan ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabi olan bankalar yönünden geçerlidir. Devletin, yabancı ülke kanunlarına tabi olan bankalar üzerinde gözetim ve denetim yetkisini kullanması mümkün bulunmadığından başka ülke hukukuna tabi bankaların mudilerini koruyucu tedbirler alma yükümlülüğünden de söz edilemez.
56. Nitekimgerek olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 4389 sayılı Kanun'un 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi gerekse mer'i 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrası, devletin bankalar üzerinde denetim ve gözetim ödevi çerçevesinde çıkarılan bu kanunların sadece Türkiye’de kurulmuş ve kurulacak bankalar ile yurt dışında kurulmuş ve kurulacak bankaların Türkiye’deki şubelerini kapsadığı açıkça belirtilmiştir.
57. Off Shore Ltd, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kanunlarına tabi olarak kurulan ve anılan Devletin egemenliğinde bulunan bir bankadır. Türkiye Cumhuriyetinin, egemen ve bağımsız bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin egemenliği altında bulunan bir bankanın faaliyetlerini denetleme yetkisi ve mecburiyeti bulunmamaktadır. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyetinin anılan banka mudilerinin korunmasına yönelik tedbirleri almak biçiminde bir yükümlülüğü de söz konusu değildir.
58. Başvurucular, Off Shore Ltd'deki hesaplarını kapatarak anılan hesaplardaki tutarları, İmar Bankasının TMSF'ye devredildiği tarihten önce söz konusu Bankanın Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde açtıkları hesaplara aktardıklarını ileri sürmüşlerdir. Başvurucuların Off Shore Ltd'deki mevduatlarını TMSF'ye devir tarihinden önce İmar Bankasına aktardıkları yolundaki iddianın sabit bulunması durumunda söz konusu mevduatların Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tabi bir banka bünyesine geçtiğinin kabulü gerekecektir. Bu nedenle bu iddianın sübutu devletin pozitif yükümlülükleri bakımından büyük önem taşımaktadır.
59. Dava konusu yapılmış maddi olay ve olgular ile delillerin değerlendirilmesi ilke olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında derece mahkemelerinin maddi olay ve olgular ile delillerin değerlendirilmesi hususundaki takdirini denetlemesi kural olarak mümkün değildir. Ancak derece mahkemelerinin bu husustaki değerlendirmelerinin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bunun hak ve özgürlüklere müdahale teşkil etmesi hâlinde Anayasa Mahkemesinin denetim hakkı saklıdır (benzer yönde: Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
60. Olayda, TMSF tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar Bankası bilgisayar sisteminin "LOG" verilerine dayanılarak İmar Bankası Ankara Şubesindeki hesapların 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den yapılan fiktif havaleler karşılığında açıldığı; ancak, 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir. Başvurucular tarafından açılan davada Danıştay Onüçüncü Dairesince yapılan yargılama sırasında davalı idarelerden, İmar Bankası bilgisayar sisteminin "LOG" verileri de dahil olmak üzere temin edilen bilgi ve belgeler incelenmiş ve İmar Bankası Ankara Şubesindeki hesabın 3/7/2003 tarihinde değil, 4/7/2003 tarihinde açıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Dairenin bu yönde ulaştığı sonuç İDDK tarafından yapılan temyiz incelemesinde hukuka uygun bulunmuştur. Derece Mahkemesinin, ulaştığı sonuçtan farklı bir neticeye ulaşmayı gerektirecek bir neden de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuların derece mahkemesinde dava konusu edilen mevduatlarının, İmar Bankasına el konulduğu 3/7/2003 tarihinden önce anılan Bankada bulunmadığı kanaatine varılmaktadır.
61. Sonuç olarak somut olayda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulan İmar Bankası Off Shore Ltd'de bulunan mevduatın ödenmemesinden dolayı Türkiye Cumhuriyetine atfedilebilir pozitif bir yükümlülük söz konusu olamayacağından mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı anlaşılmıştır.
62. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 15/2/2017 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.