TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALPASLAN ATALAY VE MENDERES DİNLER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/3994)
|
|
Karar Tarihi: 15/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Ayhan KILIÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Alpaslan
ATALAY
|
|
|
2. Menderes
DİNLER
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurulan ve faaliyet
gösteren İmar Bankası Off Shore Limited'de bulunan mevduatın ödenmemesi
nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. 2014/3994 numaralı bireysel başvuru 24/3/2014 tarihinde;
2014/4240 numaralı bireysel başvuru ise 27/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemelerinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından, başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemelerinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. 2014/4240 numaralı bireysel başvuru dosyası, aralarında konu
yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2014/3994 numaralı bireysel başvuru
dosyası ile birleştirilmiş ve 2014/4240 sayılı bireysel başvuru dosyası
kapatılmıştır. Sonuç olarak inceleme 2014/3994 numaralı bireysel başvuru
dosyası üzerinden yürütülmüştür.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü Anayasa Mahkemesine bildirmiştir.
7. Bakanlık görüşü, başvuruculara tebliğ edilmiştir.
Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmuşlardır.
III. OLAY VE OLGULAR
8.Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucular Alparslan Atalay ve Menderes Dinler sırasıyla
1951 ve 1957 doğumlu olup Ankara'da ikamet etmektedirler.
A.Alpaslan Atalay Yönünden
10. Başvurucu, İmar Bankası Off Shore Limited'de (Off Shore Ltd)
açılan üç ayrı hesabını kapatarak söz konusu hesaplarda bulunan toplam
163.504,35 TL mevduatı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK)
3/7/2003 tarihli kararıyla bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme
izni kaldırılarak Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen T. İmar
Bankası T. Anonim Şirketinin (İmar Bankası) Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde
açılmış görünen hesaplara aktarmıştır. Off Shore Limited Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti kanunlarına tabi olarak kurulmuş olup Türkiye'de de İmar Bankası
aracılığıyla mevduat toplamıştır.
11. İdare tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar Bankası
bilgisayar sisteminin "LOG" verilerine dayanılarak İmar Bankası
Ankara Şubesindeki hesabın 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den yapılan fiktif
havaleler karşılığında açıldığı; ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi
gösterildiği tespit edilmiştir.
12. Başvurucu 3/10/2003 tarihinde BDDK'ya başvuruda bulunarak
Kanun'la kuruma yüklenen denetim ve gözetim sorumluluğu gereğince Off Shore
Ltd'de bulunan mevduatının ödenmesinin temin edilmesini talep etmiştir.
13. Söz konusu başvuruya altmış gün içinde cevap verilmemesi
üzerine, başvurucu 28/1/2004 tarihli dilekçe ile Danıştay Onuncu Dairesinde
29/12/2003 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin ve anılan
kararnamenin ekindeki taahhütnamenin iptali ile İmar Bankasındaki dört ayrı
hesapta bulanan mevduatının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava
açmıştır.
14. Dosyanın devredildiği Danıştay Onüçüncü Dairesi 19/2/2007
tarihli kararıyla dava dilekçesinin reddine karar vermiştir. Kararda, üç
hesabın geriye doğru valörle oluşturulduğu, birinin ise Hazine bonosundan mevduata
dönüşlü olduğu belirtilmiş ve üç hesapta bulunan tutarlar için ayrı, son
hesapta bulunan tutar için ayrı dava açılması gerektiği ifade edilmiştir.
15. Başvurucu 20/4/2007 tarihinde dilekçesini yenileyerek
Danıştay Onüçüncü Dairesinde, 29/12/2003 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bazı
hükümlerinin ve anılan kararnamenin ekindeki taahhütnamenin iptali ile geriye
yönelik valörle oluşturulduğu belirtilen mevduatların tutarı olan toplam
163.504,35 TL'nin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava açmıştır.Daire,
13/3/2009 tarihli kararıyla Bakanlar Kurulu kararının ilgili hükümleri ile eki
taahhütnamenin iptali istemini, başvurucunun ehliyetinin bulunmadığı
gerekçesiyle usulden, tazminat istemini ise esastan reddetmiştir. Daire,
dosyada bulunan bilgi ve belgelerden, başvurucunun Off Shore Ltd'de bulunan üç
ayrı hesabındaki mevduatının 3/7/2003 tarihinde değil, gerçekte 4/7/2003
tarihinde İmar Bankasının yurt içi şubelerinde açılan hesaplara aktarıldığı
kanaatine varmıştır. Kararın gerekçesinde devamla, 5021 sayılı Kanun'un 1.
maddesinde sadece mevduat niteliği taşıyan hesapların TMSF tarafından
ödenmesinin öngörüldüğü, buna karşılık kıyı bankalarındaki hesapların Kanun'un
kapsamı dışında tutulduğu belirtilmiş ve somut olayda İmar Bankasına el
konulduğu tarihten sonra açıldığı tespit edilen ve Fon güvencesi kapsamında
olmayan hesapları nedeniyle başvurucuya ödeme yapılmamasında hukuka aykırılık
bulunmadığı ifade edilmiştir.
16. Daire kararını temyizen inceleyen Danıştay İdari Dava
Daireleri Kurulu (İDDK) 25/11/2009 tarihli kararıyla temyiz istemini reddederek
Daire kararını onamıştır. Karar düzeltme istemi de İDDK tarafından 30/10/2013
tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin
karar 10/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 24/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. Menderes Dinler
Yönünden
18. Başvurucu, Off Shore Ltd'de açılan iki ayrı hesabını
kapatarak söz konusu hesaplarda bulunan toplam 33.500,16 TL mevduatı, İmar
Bankasının Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde açılmış görünen hesaplara
aktarmıştır.
19. İdare tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar Bankası
bilgisayar sisteminin "LOG" verilerine dayanılarak İmar Bankası
Ankara Şubesindeki hesabın 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den yapılan fiktif
havaleler karşılığında açıldığı, ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi
gösterildiği tespit edilmiştir.
20. Başvurucu 17/2/2004 tarihinde hem BDDK'ya hem de TMSF'ye
başvuruda bulunarak 33.500,16 TL mevduatının ödenmesini talep etmiştir.
21. Söz konusu başvurulara altmış gün içinde cevap verilmemesi
üzerine, başvurucu 19/4/2004 tarihli dilekçe ile Danıştay Onuncu Dairesinde
29/12/2003 tarihli Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin ve anılan
kararnamenin ekindeki taahhütnamenin iptali ile İmar Bankasındaki iki ayrı
hesapta bulanan mevduatının yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle dava
açmıştır.
22. Dosyanın devredildiği Danıştay Onüçüncü Dairesi 21/6/2007
tarihli kararıyla Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümleri ile eki
taahhütnamenin iptali istemini, başvurucunun ehliyetinin bulunmadığı
gerekçesiyle usulden; Bakanlar Kurulu kararının bazı hükümlerinin iptali ile
tazminat istemini ise esastan reddetmiştir. Daire, dosyada bulunan bilgi ve
belgelerden, başvurucunun Off Shore Ltd'de bulunan iki ayrı hesabındaki
mevduatının 3/7/2003 tarihinde değil, gerçekte 4/7/2003 tarihinde İmar
Bankasının yurt içi şubelerinde açılan hesaplara aktarıldığı kanaatine
varmıştır. Kararın gerekçesinde, 5021 sayılı Kanun'un 1. maddesinde sadece
mevduat niteliği taşıyan hesapların TMSF tarafından ödenmesinin öngörüldüğü,
buna karşılık kıyı bankalarındaki hesapların Kanun'un kapsamı dışında tutulduğu
belirtilmiş ve somut olayda İmar Bankasına el konulduğu tarihten sonra açıldığı
tespit edilen ve Fon güvencesi kapsamında olmayan hesapları nedeniyle
başvurucuya ödeme yapılmamasında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
23. Daire kararını temyizen inceleyen İDDK 25/11/2009 tarihli
kararıyla temyiz istemini reddederek Daire kararını onamıştır. Karar düzeltme
istemi de İDDK tarafından 30/10/2013 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın
düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin karar 10/3/2014 tarihinde başvurucuya
tebliğ edilmiştir.
24. Başvurucu 27/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 18/6/1999 tarihli ve mülga
4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci
cümlesi şöyledir:
“Türkiye’de kurulmuş ve kurulacak bankalar ile
yurtdışında kurulmuş ve kurulacak bankaların Türkiye’deki şubeleri bu Kanun
hükümlerine tabidir.”
26. Mülga 4389 sayılı Kanun’un 10. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“
2. ...
b) Tasarruf mevduatı, gerçek kişiler tarafından bu nam altında
açtırılan ve ticari işlemlere konu olmayan mevduattır. ...
…”
27. Mülga 4389 sayılı Kanun’un 3. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"1. Bu Kanun ve ilgili diğer mevzuatın,
Kanunda gösterilen yetkiler çerçevesinde düzenlemeler de yapmak suretiyle
uygulanmasını sağlamak, uygulamayı denetlemek ve sonuçlandırmak, tasarrufların
güvence altına alınmasını temin etmek ve Kanunla verilen diğer görevleri yapmak
ve yetkileri kullanmak üzere kamu tüzel kişiliğini haiz, idari ve mali
özerkliğe sahip Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kurulmuştur. Kurum,
tasarruf sahiplerinin haklarını ve bankaların düzenli ve emin bir şekilde
çalışmasını tehlikeye sokabilecek ve ekonomide önemli zararlar doğurabilecek
her türlü işlem ve uygulamaları önlemek, kredi sisteminin etkin bir şekilde
çalışmasını sağlamak üzere gerekli karar ve tedbirleri almak ve uygulamakla
yükümlü ve yetkilidir...."
28. 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun "Kapsam" başlıklı 2. maddesinin
birinci fıkrası şöyledir:
“Türkiye'de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve
yatırım bankaları, yurt dışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye'deki
şubeleri, finansal holding şirketleri, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye
Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu ve bunların faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.”
29. 5411 sayılı Kanun'un "Tanımlar
ve kısaltmalar" başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Bu Kanunun uygulanmasında;
..
Kıyı bankacılığı: Bankacılık faaliyetleri,
kurulu bulunulan ülke harici ile sınırlı tutulan veya ülke genelinde uygulanan
ekonomik ve malî mevzuata tâbi olmayan ya da kurulu bulunulan ülkede yerleşik
olanlardan mevduat ve fon kabulünün yasaklandığı bankacılığı,
İfade eder.”
30. 31/7/2003 tarihli ve 4969 sayılı Kanun'un, 16/12/2003
tarihli ve 5021 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik geçici 2. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
“18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin
(3) numaralı fıkrası veya (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (aa) alt bendi
uyarınca bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan
bankalarda bulunan tasarruf mevduatı sigortası kapsamındaki tasarruf mevduatı,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ödenir. ...
Ancak, (...) muvazaalı olduğu Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonu tarafından tespit edilen hesaplar için Tasarruf Mevduatı
Sigorta Fonunca herhangi bir ödeme yapılmaz.”
31. 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun "Sıra cetveli" başlıklı 140.
maddesi şöyledir:
“Satış tutarı bütün alacaklıların alacağını tamamen ödemiye yetmezse
icra dairesi alacaklıların bir sıra cetvelini yapar.
Alacaklılar 206 ncı madde mucibince iflas
halinde hangi sıraya girmeleri lazım geliyorsa o sıraya kabul olunurlar.
Bununla beraber ilk üç sıraya kayıt için
muteber olan tarih haciz talebi tarihidir.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
32. Mahkemenin 15/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A.Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü
1. Başvurucuların
İddiaları
33. Başvurucular, Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarını, BDDK
tarafından el konulmadan önce İmar Bankasında açtıkları hesaplara
aktardıklarını ve devletin denetim ve gözetim ödevi gereğince bu mevduatın
kendilerine ödenmesi gerektiğini savunmuşlardır. Başvurucular, İmar
Bankasındaki hesapların el koyma işleminden önce 3/7/2003 tarihinde açıldığını
belirtmiş ve Danıştayın, banka cüzdanları ve diğer tüm resmî belgelere rağmen
idarenin tek taraflı beyanına itibar ederek hesabın 4/7/2003 tarihinde
açıldığı, ancak 3/7/2003 tarihinde açılmış gibi gösterildiği sonucuna
ulaştığından yakınmışlardır.
34. Başvurucular ayrıca, derece mahkemelerindeki tazminat
taleplerinin mevduat garantisine değil, hizmet kusuru iddiasına dayandığını
vurgulamışlardır. Başvurucular, İmar Bankasının kamuya açık bir biçimde reklam
yaparak mevduat topladığını hatırlatmışlardır. İmar Bankası çalışanlarınca
kural dışı işlem yapılmış olmasının sorumluluğunun kendilerine yüklenemeyeceğini
ifade eden başvurucular, bankaların her türlü işlemlerini ve mali kaynaklarını
denetleme görev ve yetkisinin Devlet adına BDDK ve TMSF'ye ait olduğunu ve bu
nedenle doğan zarardan Devletin sorumlu bulunduğunu belirtmişlerdir.
35. Başvurucular sonuç itibarıyla Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyetinde kurulan Off Shore Ltd'den aktardıkları mevduatın ödenmemesi
nedeniyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği şikayetinde
bulunmuşlardır.
2. Bakanlık Görüşü
36. Bakanlık görüşünde, İmar Bankasının iflasına ilişkin olarak
2004 sayılı Kanun hükümlerine uyarınca iflas masası ve sonrasında da sıra
cetveli oluşturulduğu ve başvurucuların buraya kaydını yaptırarak düzenlenen
sıra cetveline karşışikâyet yoluna başvurmasının mümkün olduğu belirtilmiş ve
başvurucuların bu hukuki yolu tüketmemiş olması nedeniyle başvuru hakkında
kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği savunulmuştur.
37. Bakanlık, esasa ilişkin olarak başvuruculara ödeme yapılıp
yapılmamasının adil dengeyi bozup bozmadığının ve başvuruculara orantısız bir
yük yükleyip yüklemediğinin tespiti bakımından önem taşıdığını ifade etmiştir.
İlgili Kanun ve Bakanlar Kurulu kararı uyarınca kıyı bankalarındaki hesaplar
için TMSF tarafından ödeme yapılmasının mümkün olmadığını vurgulayan Bakanlık,
başvurucuların İmar Bankasındaki hesaplarının bankaya el konulduğu tarihten
sonra, 4/7/2003 tarihinde kıyı bankası hükmünde olan Off Shore Ltd'den
aktarıldığının yargı kararlarıyla tespit edildiğini belirtmiştir. Bakanlık,
İmar Bankasındaki hesabın 3/7/2003 tarihinde açıldığının kabulü durumunda dahi
muvazaalı olduğu değerlendirilen hesaba ilişkin olarak ödeme yapılmamasının
başvuruculara orantısız bir külfet yüklemeyeceğini ileri sürmüştür.
38. Bakanlık, AİHM'in Erdem
ve Egin-Erdem ve diğerleri/Türkiye kararında mevduata ilişkin ödeme
rejiminin başvurucu üzerinde orantısız bir yük yaratmadığı içtihadında
bulunduğunu anımsattıktan sonra söz konusu kararda benimsenen ilkelerin somut
olay açısından önem taşıdığını belirtmiştir. AİHM'in anılan kararına atıfta
bulunan Bakanlığa göre, bankacılık sisteminin ve mali sistemin desteklenmesi,
bankacılığın etkinliğinin güvence altına alınması ve bankacılık sisteminin
devamlılığının sağlanması amacına yönelik müdahale meşru bir amaç taşımakta ve
başvurucu üzerinde aşırı ve ağır bir yük oluşturmamaktadır.
3. Başvurucuların Cevabı
39. Başvurucular tarafından Bakanlık görüşüne cevap olarak
gönderilen dilekçelerde, başvuru dilekçelerinden farklı bir iddia ileri
sürülmemiştir.
B. Değerlendirme
40. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa'nın
"Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
42. Başvurucuların, İmar Bankasındaki hesaplarının 4/7/2003
tarihinde açıldığı sonucuna ulaşan Danıştay kararının gerekçesiz olduğu ve
idarenin tek taraflı beyanına dayandığı şikâyeti, özünde mülkiyet hakkına
müdahalenin varlığıyla ilgili bir mesele olduğundan, mülkiyet hakkı kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
43. Başvurucular dilekçelerinde defalarca, derece
mahkemelerindeki tazminat taleplerinin mevduat garantisine değil, idarenin
gözetim ve denetim ödevinin yerine getirilmemesinden doğan hizmet kusuru
iddiasına dayandığı vurgulanmıştır. Başvuru dilekçeleri dikkate alındığında
şikâyet edilen hususun, başvurucuların mevduatının 4969 sayılı Kanun'un (5021
sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik) geçici 2. maddesinin (1) numaralı
fıkrası uyarınca ödenecek mevduatlar kapsamında görülmemesi olmayıp BDDK'nın
gözetim ve denetim ödevinin ihlali dolayısıyla Off Shore Ltd'de bulunan
mevduatlarını tahsil edilememesi olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla
başvurucuların, 4969 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin (1) numaralı
fıkrasından doğan bir "mülk"lerinin bulunup bulunmadığına yönelik
herhangi bir inceleme yapılmamıştır. İnceleme, başvurucuların Off Shore Ltd'de
bulunan mevduatlarının, BDDK'nın gözetim ve denetim ödevinin ihmali nedeniyle
tahsil edilemediği iddiasına münhasır kılınmıştır.
1. Başvuru Yollarının
Tüketilmesi Yönünden
44. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan
önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda
öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş
olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece
mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu
zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13,
2/7/2013, § 26).
45. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi
için öncelikle hukuk sisteminde, hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin
başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yolun öngörülmüş olması
gerekmektedir. Ayrıca bu hukuki yolun, iddia edilen ihlalin sonuçlarını
giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir
nitelikte olması ve sadece kağıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip
bulunması gerekmektedir. Olmayan bir hukuki yolun tüketilmesi başvurucudan
beklenemeyeceği gibi hukuken veya fiilen etkili bulunmayan, ihlalin sonuçlarını
düzeltici bir vasıf taşımayan veya aşırı ve olağan olmayan birtakım şekli
koşulların öngörülmesi nedeniyle fiilen erişilebilir ve kullanılabilir olmaktan
uzaklaşan başvuru yollarının tüketilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır.
46. Somut olayda başvurucular, BBDK ve TMSF'nin denetim ve
gözetim ödevini yerine getirmedikleri gerekçesiyle hizmet kusuruna dayalı
olarak idari yargıda tam yargı davası açmışlardır. Bakanlık görüşünde,
başvurucuların iflas masasına kayıt yaptırarak oluşturulan sıra cetveline
itiraz yolunu tüketmedikleri belirtilmiştir.
47. 2004 sayılı Kanun'un 140. maddesinde düzenlenen sıra
cetveline itiraz yolu özel hukuk hükümlerine tabi borç ilişkilerinden doğan
alacakların takibi için etkili bir yol olup idarenin hizmet kusurundan doğan
zararların tazmini istemiyle bu yola başvurulması mümkün değildir. İdarenin
hizmet kusurunun bulunduğu iddiasına dayalı tam yargı davalarının idari yargıda
açılması gerekmektedir. Nitekim olayda başvurucular da idari yargıda tam yargı
davası açılması yolunu işletmişlerdir. Dolayısıyla başvuru yollarının
tüketildiği sonucuna varılmıştır.
.
2. Açıkça Dayanaktan
Yoksunluk Yönünden
48. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında
açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar
verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını
kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya
müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
49. Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir." denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır. Anayasa'nın anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı,
ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı
hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda,
mülk olarak değerlendirilmesi gerektiğinde kuşku bulunmayan menkul ve
gayrimenkul mallar ile bunların üzerinde tesis edilen sınırlı ayni haklar ve
fikri hakların yanı sıra, icrası kabil olan her türlü alacak da mülkiyet
hakkının kapsamına dahildir (Mahmut Duran ve
diğerleri, B. No: 2014/11441, 1/2/2017, § 60).
50. Başvurucuların Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarının
ekonomik değer ifade eden bir mülk teşkil ettiği hususu tartışmadan varestedir.
51. Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet güvencesi,
mülkiyet hakkına yönelik kamu gücü tarafından gerçekleştirilen müdahalelerin
yanı sıra kimi durumlarda özel hukuk kişilerince yapılan müdahalelere karşı da
anayasal koruma sağlamaktadır. Dolayısıyla mülkiyet hakkı devlete, müdahalede bulunmama
biçimindeki negatif yükümlülüğün yanında üçüncü kişilerden gelebilecek
müdahalelere karşı malike koruma sağlama şeklindeki birtakım pozitif
yükümlülükler de yüklemektedir (Osmanoğu
İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri A.Ş, B. No: 2014/8649, 15/2/2017,
§ 48).
52. Mülkiyet hakkının devlete tahmil ettiği pozitif
yükümlülükler, devletin koruyucu ve düzeltici önlemler almasını
gerektirebilmektedir. Koruyucu önlemler mülkiyete müdahale edilmesini önleyici;
düzeltici önlemler ise müdahalenin etkilerini giderici, diğer bir ifadeyle
telafi edici yasal, idari ve fiili tedbirleri kapsamaktadır. Pozitif
yükümlülükler mutlak olmayıp, bunların ne tür koruyucu ve düzeltici edimleri
kapsadığı ve bu edimlerin derecesi, her somut olayın kendi koşulları içinde
belirlenebilir (Osmanoğu İnşaat Eğitim Gıda
Temizlik Hizmetleri A.Ş, § 49).
53. Olayda başvurucular, BBDK tarafından 3/7/2003 tarihinde
bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak TMSF'ye
devredilen İmar Bankasının mevduat toplamasına aracılık ettiği Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti kanunlarına tabi olan Off Shore Ltd'de bulunan mevduatlarını
tahsil edememişlerdir. Başvurucular, Off Shore Ltd'deki hesaplarını kapatarak
anılan hesaplardaki tutarları İmar Bankası Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde
açılmış görünen hesaplara aktarmış iseler de idare tarafından yapılan inceleme
sonucu, İmar Bankası Ankara Şubesindeki hesabın 4/7/2003 tarihinde Off Shore
Ltd'den yapılan fiktif havaleler karşılığında açıldığı ancak 3/7/2003 tarihinde
açılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir.
54. Başvuru konusu olayın temelinde başvurucular ile Off Shore
Ltd arasındaki ikrazat ilişkisi bulunmaktadır. Başvurucular, Off Shore Ltd'ye
faiz karşılığı mevduat teslim etmiş, ancak Off Shore Ltd yükümlülüklerini
yerine getirmemiş ve başvuruculara ödemede bulunmamıştır. Başvurucular,
BDDK'nın denetim ve gözetim ödevinin bulunduğunu ve Off Shore Ltd'nin
yükümlülüklerini yerine getirmemiş olmasının BDDK'nın bu ödevinin ihmalinden
kaynaklandığını ileri sürmüşlerdir. Dolayısıyla öncelikle somut olayın
koşulları çerçevesinde devletin, mülkiyet hakkının korunması bağlamında pozitif
bir yükümlülüğünün bulunup bulunmadığının tespiti gerekmektedir.
55. Anayasa'nın 35. maddesinde güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı
devletin, bankalarda mevduatı bulunan mudilerin hak ve menfaatlerini koruyucu
tedbirleri almasını gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla mevduat sahiplerinin,
bankaların işlem ve eylemlerine karşı korunmasına yönelik yasal ve idari
tedbirlerin alınması mülkiyet hakkının gerektirdiği pozitif bir yükümlülüktür.
Bununla birlikte, devletin koruyucu tedbirler alma yükümlülüğü, Türkiye
Cumhuriyetinin egemenlik sahasında kurulan ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına
tabi olan bankalar yönünden geçerlidir. Devletin, yabancı ülke kanunlarına tabi
olan bankalar üzerinde gözetim ve denetim yetkisini kullanması mümkün
bulunmadığından başka ülke hukukuna tabi bankaların mudilerini koruyucu
tedbirler alma yükümlülüğünden de söz edilemez.
56. Nitekimgerek olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga 4389
sayılı Kanun'un 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasının birinci cümlesi gerekse
mer'i 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrası, devletin
bankalar üzerinde denetim ve gözetim ödevi çerçevesinde çıkarılan bu kanunların
sadece Türkiye’de kurulmuş ve kurulacak bankalar ile yurt dışında kurulmuş ve
kurulacak bankaların Türkiye’deki şubelerini kapsadığı açıkça belirtilmiştir.
57. Off Shore Ltd, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kanunlarına
tabi olarak kurulan ve anılan Devletin egemenliğinde bulunan bir bankadır.
Türkiye Cumhuriyetinin, egemen ve bağımsız bir devlet olan Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nin egemenliği altında bulunan bir bankanın faaliyetlerini
denetleme yetkisi ve mecburiyeti bulunmamaktadır. Dolayısıyla Türkiye
Cumhuriyetinin anılan banka mudilerinin korunmasına yönelik tedbirleri almak
biçiminde bir yükümlülüğü de söz konusu değildir.
58. Başvurucular, Off Shore Ltd'deki hesaplarını kapatarak
anılan hesaplardaki tutarları, İmar Bankasının TMSF'ye devredildiği tarihten
önce söz konusu Bankanın Ankara Şubesinde 3/7/2003 tarihinde açtıkları
hesaplara aktardıklarını ileri sürmüşlerdir. Başvurucuların Off Shore Ltd'deki
mevduatlarını TMSF'ye devir tarihinden önce İmar Bankasına aktardıkları
yolundaki iddianın sabit bulunması durumunda söz konusu mevduatların Türkiye
Cumhuriyeti kanunlarına tabi bir banka bünyesine geçtiğinin kabulü
gerekecektir. Bu nedenle bu iddianın sübutu devletin pozitif yükümlülükleri
bakımından büyük önem taşımaktadır.
59. Dava konusu yapılmış maddi olay ve olgular ile delillerin
değerlendirilmesi ilke olarak derece mahkemelerinin takdirindedir. Anayasa
Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında derece mahkemelerinin maddi olay ve
olgular ile delillerin değerlendirilmesi hususundaki takdirini denetlemesi
kural olarak mümkün değildir. Ancak derece mahkemelerinin bu husustaki
değerlendirmelerinin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içermesi ve bunun
hak ve özgürlüklere müdahale teşkil etmesi hâlinde Anayasa Mahkemesinin denetim
hakkı saklıdır (benzer yönde: Ahmet Sağlam,
B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
60. Olayda, TMSF tarafından yapılan inceleme sonucu, İmar
Bankası bilgisayar sisteminin "LOG" verilerine dayanılarak İmar
Bankası Ankara Şubesindeki hesapların 4/7/2003 tarihinde Off Shore Ltd'den
yapılan fiktif havaleler karşılığında açıldığı; ancak, 3/7/2003 tarihinde
açılmış gibi gösterildiği tespit edilmiştir. Başvurucular tarafından açılan
davada Danıştay Onüçüncü Dairesince yapılan yargılama sırasında davalı
idarelerden, İmar Bankası bilgisayar sisteminin "LOG" verileri de
dahil olmak üzere temin edilen bilgi ve belgeler incelenmiş ve İmar Bankası
Ankara Şubesindeki hesabın 3/7/2003 tarihinde değil, 4/7/2003 tarihinde
açıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Dairenin bu yönde ulaştığı sonuç İDDK
tarafından yapılan temyiz incelemesinde hukuka uygun bulunmuştur. Derece
Mahkemesinin, ulaştığı sonuçtan farklı bir neticeye ulaşmayı gerektirecek bir
neden de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucuların derece mahkemesinde dava
konusu edilen mevduatlarının, İmar Bankasına el konulduğu 3/7/2003 tarihinden
önce anılan Bankada bulunmadığı kanaatine varılmaktadır.
61. Sonuç olarak somut olayda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde
kurulan İmar Bankası Off Shore Ltd'de bulunan mevduatın ödenmemesinden dolayı
Türkiye Cumhuriyetine atfedilebilir pozitif bir yükümlülük söz konusu
olamayacağından mülkiyet hakkına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı
anlaşılmıştır.
62. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
15/2/2017 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.