TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ARAFAT YILMAZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/4232)
Karar Tarihi: 20/5/2015
Başkan
:
Alparslan ALTAN
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Okan TAŞDELEN
Başvurucu
Arafat YILMAZ
Vekili
Av. Sinan ZİNCİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, somut gerekçe gösterilmeksizin tutukluluğun devamına hükmedildiğini ve tutukluluğa itirazlarının dosya üzerinden karara bağlandığını, mahkûmiyet kararının işkence ve kötü muamele altında polise yaptığı beyanlara dayandırıldığını, soruşturma işlemlerinin savcı yerine kolluk tarafından yürütüldüğünü, müşteki ve tanıkların duruşmada dinlenmediğini, Mahkeme kararında yeterli gerekçe gösterilmediğini, yargılamanın uzun sürdüğünü, tutukluluk ve temyiz aşamasındaki itirazlarının dikkate alınmadığını belirterek, işkence ve kötü muamele yasağının, özgürlük ve güvenlik hakkının, silahların eşitliği ve doğrudan doğruyalık ilkeleri ile gerekçeli karar ve makul sürede yargılanma haklarını da kapsayacak şekilde adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu bu nedenlerle, yargılamanın yenilenmesi ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 5/3/2014 tarihinde İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 17/9/2014 tarihinde kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. 4/11/2014 tarihinde başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
5. Başvuru dilekçesindeki ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, PKK terör örgütü üyeliği şüphesiyle 17/10/2003 tarihinde gözaltına alınmıştır.
7. Başvurucu, 18 ve 19/10/2003 tarihli polis ifadelerinde bir bankanın otomatik para çekme makinesine molotof kokteyli atılması da dâhil çeşitli eylemlere katıldığını belirtmiştir.
8. Başvurucu 20/10/2003 tarihinde Cumhuriyet savcısına verdiği ifadesinde ise kendisine okunmadan imzalattırıldığı, yer gösterme tutanaklarında polisin istediği gibi beyanda bulunduğu, 19/10/2003 tarihli tutanak altındaki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçeleriyle kolluk ifadelerini kabul etmemiştir. Başvurucu, aleyhinde beyanda bulunan kişilerin kendisine iftira attığını ileri sürmüştür.
9. İstanbul 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 20/10/2003 tarihinde başvurucunun tutuklanmasına karar vermiştir.
10. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığı 27/10/2003 tarihli iddianame ile başvurucu hakkında terör örgütü üyeliği ve patlayıcı madde atmak suçlarından dava açmıştır.
11. İstanbul 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde yapılan 23/2/2004 tarihli duruşmada başvurucu, kötü muamele altında zorla gözaltına alındığını, emniyette kötü muamele ve işkence gördüğünü, psikolojik baskı yapıldığını, suçlamaları kabul etmediği takdirde infaz edileceğinin söylendiğini iddia etmiş ve suçlamaları reddetmiştir.
12. Başvurucu 6/4/2005 tarihinde tahliye edilmiştir.
13. Dosyayı devralan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden yargılama esnasında, başvurucu vekili 1/3/2006 tarihli duruşmaya ilişkin mazeret dilekçesi vermiştir.
14. Bu tarihten itibaren 23/12/2011 tarihine kadar yapılan 16 duruşmaya başvurucu veya vekili katılmamış ve mazeret dilekçesi de vermemiştir.
15. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi 23/12/2011 tarihli ve E.2003/286, K.2011/237 sayılı kararı ile başvurucu hakkında, silahlı terör örgütüne üye olmak ve patlayıcı madde atmak suçlarından toplam olarak 13 yıl 31 ay 15 gün hapis cezasına ve 3.000,00 TL adli para cezasına hükmetmiştir.
16. Başvurucu vekili, 10/5/2012 tarihli dilekçesiyle kararı temyiz etmiştir.
17. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 5/4/2013 tarihli ve E.2013/1854, K.2013/5295 sayılı ilamı ile başvurucu hakkında verilen kararı onamıştır.
18. Yargıtay kararı, en geç kesinleşme şerhinin düzenlendiği 24/6/2013 tarihinde İlk Derece Mahkemesi kalemine ulaşmıştır.
19. Para cezasına ilişkin olarak önce ödeme emri çıkartılmış, miktarın ödenmemesi üzerine ise para cezası hapse çevrilmiş ve başvurucuya çağrı kâğıdı gönderilmiştir. Belirtilen belgeler, başvurucunun MERNİS adresinde onunla birlikte daimi ikamet eden ve başvurucunun işte olduğunu beyan eden yakınlarına sırasıyla 23/7/2013 ve 25/10/2013 tarihlerinde tebliğ edilmiştir.
20. 5/7/2013 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri çıkartılmışsa da karar tarihi itibariyle başvurucunun halen yakalanmamış olduğu anlaşılmaktadır.
21. Başvurucu, nihai karardan 11/2/2014 tarihinde haberdar olduklarını belirtmiştir.
22. Bireysel başvuru, 5/3/2014 tarihinde yapılmıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 20/5/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 5/3/2014 tarihli ve 2014/4232 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu, ceza soruşturmasını savcı yerine polisin yürüttüğünü, emniyetteki ifadesi ve yer gösterme işlemi esnasında müdafi yardımından faydalandırılmadığını, bu işlemlerin işkence altında yapıldığını, polis tutanaklarının yasadışı delil niteliğinde olduğunu, bu delilerin hükme esas alındığını, yargılamanın genişletilmesi taleplerinin gerekçesiz biçimde reddedildiğini, tanık ve müştekilerin duruşmada dinlenmediğini, esas hakkındaki savunması alınmadan ve son sözü sorulmadan mahkum edildiğini, yargılamanın uzun sürdüğünü, somut gerekçe gösterilmeksizin tutukluluğunun devamına karar verildiğini ve itirazlarının dosya üzerinden karara bağlandığını, yargılamanın bir kısmının doğal hakimlik ilkesine aykırılık oluşturan Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görüldüğünü ve devamının kapatılan özel yetkili mahkemece yürütüldüğünü, tutukluluk ve temyiz aşamasındaki itirazlarının dikkate alınmadığını, yargılamasının makul olmayan bir sürede tamamlandığını belirterek, Anayasa’nın 17., 19., 36., 40., 38. ve 141. maddelerinde düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağının, özgürlük ve güvenlik hakkının, silahların eşitliği ve doğrudan doğruyalık ilkeleri ile gerekçeli karar ve makul sürede yargılanma haklarını da kapsayacak şekilde adil yargılanma hakkının, masumiyet karinesinin ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinden şikayet etmiştir.
25. Başvurucu, iddia ettiği ihlallere dayanarak, yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini ve 100.000,00 TL maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. …”
27. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün “Başvuru süresi ve mazeret” başlıklı 64. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
(2) Başvurucu mücbir sebep veya ağır hastalık gibi haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvurusunu yapamadığı takdirde, mazeretinin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilir. Komisyonlar raportörlüğünce mazeretin kabulünün gerekip gerekmediği yönünde karar taslağı hazırlanır. Komisyon, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek mazereti kabul veya reddeder.”
28. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de 30 günlük süre kuralıdır. Süre, başvurunun her aşamasında dikkate alınması gereken bir usul hükmüdür (Bkz. Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
29. 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrasında, bireysel başvurunun, başvuru yolları açık olan kararlar için bu yolların tüketildiği, başvuru yolu bulunmayan kararlar için ise 'ihlalin öğrenildiği' tarihten itibaren 30 gün içinde yapılması gerektiği düzenlenmiştir.
30. Her ne kadar Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrasında bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak “başvuru yollarının tüketildiği” tarihten söz edilmekte ise de, bu ibarenin nihai kararın başvurucuya tebliğ edildiği ya da tebliğ zorunluluğu bulunmayan yargılamalar bakımından kararın başvurucunun erişimine açıldığı ve kararın içeriğini kesin olarak öğrenebildiği tarih olarak anlaşılmalıdır (Bkz. Mehmet Mercan, B. No: 2013/2001, 16/5/2013, § 16; ve Taner Kurban, B. No: 2013/1582, 7/11/2013, § 21).
31. Diğer yandan, tebligat yoluyla, Yargıtayda duruşma yapılmış ise tefhimle, hakkındaki cezanın infazı için başvurucunun yakalanmasıyla, müddetnamenin/çağrı kağıdının/ödeme emrinin tebliği suretiyle, dosyadan fotokopi alınmasıyla veya başka bir yargılama vesilesiyle başvurucu ve/veya vekilinin nihai karardan haberdar olduğunun anlaşılması halinde bireysel başvuru süresi en geç bu tarihten başlayarak işler (Bkz. Aydın Selçuk, B. No: 2014/3194, 20/11/2014, § 24; Özgür Çapkın, B. No: 2014/2546, 30/12/2014, § 24; ve Halil Aslan, B. No: 2014/3038, 10/12/2014, § 38).
32. Bununla birlikte, başvurucunun Yargıtay ilamından daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda, başvuru süresinin başlangıcı için farklı bir tarih de esas alınabilir.
33. Başvurucu, nihai karar olan 5/4/2013 tarihli Yargıtay ilamından, 11/2/2014 tarihinde, yani kararın Mahkeme kalemine ulaştığı tarihten 7 ay 6 gün sonra haber olduğunu ve bu andan başlayarak 30 gün içinde bireysel başvuruda bulunduğunu belirtmektedir.
34. Başvurucu hakkında, asıl hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı için çıkartılan yakalama emri ise henüz infaz edilememiştir. Ancak, para cezasına ilişkin ödeme emri 23/7/2013 tarihinde ve para cezasından çevrilen hapis cezasıyla ilgili çağrı kağıdı 25/10/2013 tarihinde başvurucuyla aynı konutta oturan yakınlarına tebliğ edilmiştir (§ 19).
35. Bu itibarla, başvurucunun en geç 23/7/2013 tarihinde nihai karardan haberdar olduğu kabul edilmelidir. Başvuru ise 5/3/2014 tarihinde, yani bireysel başvuru için öngörülen 30 günlük süreden sonra yapılmıştır.
36. Açıklanan nedenlerle, otuz gün içinde yapılmayan bireysel başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin “süre aşımı” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
A. Başvurunun, “süre aşımı” nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Adli yardım talebinin kabulüyle geçici muafiyet sağlanan yargılama giderlerinin tahsilinin başvurucunun mağduriyetine neden olacağı anlaşılmakla, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
20/5/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.