TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
HASAN BELİREN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4253)
|
|
Karar Tarihi: 15/6/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Nuri
NECİPOĞLU
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Tuğba YILDIZ
|
Başvurucu
|
:
|
Hasan
BELİREN
|
Vekili
|
:
|
Av. Kemal
DERİN
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; terör olayı nedeniyle köyü terk etmeye mecbur kalınması
sonucu mülkiyet hakkının, 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle
Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan
başvuruların reddedilmesi ve ret işlemlerine karşı açılan davalara ilişkin
yargılama işlemlerinin adil olmaması, makul sürede sonuçlandırılmaması
nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 24/3/2014 tarihinde Adana 1. İdare Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 18/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 5/12/2014 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlığın 29/12/2014 tarihli yazısında Anayasa
Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen
başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, Bingöl ili Genç ilçesi Alaaddin
köyü Salpoşt mezrasında ikamet etmekteyken yoğun
terör olaylarının yaşanması nedeniyle güvenlik güçleri tarafından göçe zorlandığını
iddia etmiştir.
8. Başvurucu 22/4/2005 tarihinde 5233 sayılı Kanun kapsamına
giren zararlarının karşılanması talebiyle Bingöl Valiliği Zarar Tespit
Komisyonuna (Komisyon) başvurmuştur.
9. 10/6/2009 tarihli ve 2009/3-846 sayılı Komisyon kararında,
terör olayları sonucu oluşan zararların karşılanması talebiyle yapılan
başvuruda "...Alaaddin
köyünün güvenlik gerekçesiyle idarece ve köy halkı tarafından tamamen
boşaltılmasının söz konusu olmadığı terör olaylarının yoğun olarak yaşandığı
1990-1997-2000 yılları arasındaki nüfus sayımları incelendiğinde köy nüfusunda
yoğun bir azalma olmadığı, köyde yaşamın devam ettiği, köyde eğitim ve öğretime
güvenlik gerekçesiyle ara verilmeden devam edildiği, köy merkezinde herhangi
bir terör olayının meydana gelmediği ve ilgili şahsında güvenlik gerekçesi ile
köyü terk etmesinin söz konusu olamayacağı nedenleriyle kanun kapsamına
giremeden talebin reddine..." kararı verilmiştir.
10. Başvurucu tarafından Elazığ İdare
Mahkemesinde, Alaaddin köyü ve yakın çevresinde yoğun
terör olaylarının yaşandığı, hukuka aykırı karar verildiği gerekçesiyle
Komisyon kararının iptali istemi ile dava açılmıştır.
11. Elazığ 1. İdare Mahkemesinin
31/5/2010 tarihli ve E.2009/379, K.2010/575 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir;
"...Olayda, Mahkememizin 22/02/2010 tarih
ve E:2009/379 sayılı ara kararı ile davalı idareden; davacının ikamet ettiği
Bingöl İli, Genç İlçesi, AlaaddinKöyü ve mezralarının
terör olayları nedeni ile idarece veya köy halkı tarafından kendiliğin
boşaltılıp boşaltılmadığı, anılan Köye ait 1987-2009 yılları arasında muhtarlık
seçimlerinin yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise seçmen sayıları sorularak anılan
tarihler arasında Alaaddin Köyü’ne ait nüfus sayım
bilgileri istenilmiş olup ara karara istinaden Mahkememize sunulan bilgi ve
belgelerin incelenmesinden Alaaddin Köyü'nün terör
olayları nedeni ile boşaltılmadığı,davalı idare
tarafından sunulan Bingöl İli’nin ilçe, bucak ve köy
muhtarlıkları itibariyle nüfus sayısına ilişkin listede AlaaddinKöyü’nün
1990 yılı nüfusunun 425,1997 yılı nüfusunun 180, 2000 yılı nüfusunun 257olduğu
görülmektedir.
Ayrıca;
Mahkememizin 22/02/2010 tarih ve E:2009/379 sayılı ara kararı ile davacının
terör ve terörle mücadele kapsamında varsa bizzat zarar gördüğüne ilişkin bilgi
ve belgeler davacı ile Bingöl İl Jandarma Komutanlığı’ndan istenilmiş olup ara
karara istinaden Mahkememize sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden
davacının terör ve terörle mücadele kapsamında bizzat zarar gördüğüne ilişkin herhangi
bir bilgi ve belgenin bulunmadığı görülmektedir.
Bu
durumda, terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu
boşalan köylerden olmayan, güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan
asgari güvenlik şartlarının sağlandığı görülenAlaaddinKöyü
halkından olan ve terör ve terörle mücadeleden kaynaklanan bireysel zararı
bulunmayan davacının 5233 sayılı Kanun uyarınca zararlarının tazmini istemiyle
yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
"
12. Temyiz üzerine Danıştay Onbeşinci
Dairesinin 10/10/2011 tarihli ve E.2011/7840, K.2011/2584 sayılı ilamıyla
kararın bozulmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü
şöyledir:
"... Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, Alaaddin köyünün boşaltılıp boşaltılmadığı yolunda inceleme
yapıldığı, davacının malvarlığının bulunduğu Şalpoşt
mezrasının boşaltılıp boşaltılmadığına yönelik araştırma yapılmadığı
görülmektedir. Dolayısıyla mezranın idarece veya mezrada oturanlar tarafından
tamamen boşaltılıp boşaltılmadığı ortaya konulamadığından, İdare Mahkemesince
uyuşmazlık konusu dönemde adı geçen mezrada oturan olup olmadığı araştırılarak
bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle eksik incelemeye dayalı İdare Mahkemesi kararında hukuki
isabet görülmemiştir."
13. Danıştayın bozma kararı üzerine Elazığ 1. İdare Mahkemesi 19/7/2012 tarihli ve E.2012/96,
K.2012/342 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"...Dava dosyasının incelenmesinden, davacının ikamet ettiği
Bingöl İli, Genç İlçesi, Alaaddin Köyü, Şalpoşt Mezrasından terör olayları nedeniyle göç etmek
zorunda kaldığından bahisle uğradığı zararın 5233 sayılı Yasa kapsamında
tazmini talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine,bakılmakta olan davanın açıldığı
anlaşılmaktadır.
Olayda, Mahkememizin 06.03.2012 ve 08.05.2012
tarihli ara kararları ile davacının ikamet ettiği Bingöl İli, Genç İlçesi, Aladdin Köyü, Şalpoşt Mezrasının
terör olayları sebebiyle idarece yada köy halkı tarafından kendiliğinden
boşaltılıp boşaltılmadığı sorularak bu hususa ilişkin bilgi ve belgeler Bingöl
İl Jandarma Komutanlığı, Genç İlçe Jandarma Komutanlığı, davalı idare ve Genç Kaymakamlığı'ndanistenilmiş olup, ara kararlarına istinadensunulanyazı ve eki belgelerin incelenmesinden;
davalı idarece gönderilen bilgi ve belgelerin köye ilişkin olduğu, mezraya
ilişkin bir açıklamada bulunulmadığı ancak boşalan köyleri gösteren listede Alaaddin Köyü, Şalpoşt mezrasının
yer almadığı,Bingöl İl Jandarma Komutanlığı ve Genç
İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından gönderilen cevap yazıları eki tutanaklarda
"Alaaddin Köyü, Şalpoşt
Mezrasının terör ve terörle mücadele sebebi ile idarece vaya
halk tarafından tamamen boşaltılan yerlerden olmadığı,ve
davacı Hasan BELİREN'in terör olaylarından bizzat
zarar gördüğüne dair herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı"
belirtilmiştir.
Bu
durumda, terör ve terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu
boşalan köylerden olmayan Alaaddin Köyü, Şalpoşt mezrasında ikamet eden ve terör ve terörle
mücadeleden kaynaklanan bireysel zararı bulunmayan davacının, 5233 sayılı Kanun
uyarınca zararlarının tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava
konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır..."
14. Başvurucunun kararı temyizi üzerine Danıştay Onbeşinci Dairesi 28/11/2013 tarihli ve E.2012/11731,
K.2013/9468 sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar vermiştir. Karar,
başvurucuya 24/2/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 24/3/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1.,
geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar
Kurulu Kararı Eki Karar’ın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008
tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin
31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu
Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.2009/1227 sayılı kararı (bkz. Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014,
§§ 15-28).
17. 5233 sayılı Kanun’un 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı
Kanun’un 1. maddesiyle değişik 9. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları
şöyledir:
“Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde (7000) gösterge
rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın;
a) Yaralananlara altı katı tutarını geçmemek üzere yaralanma derecesine
göre,
b) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından üçüncü derece olarak tespit edilenlere dört katından yirmidört katı tutarına kadar,
c) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık
kuruluşları tarafından ikinci derece olarak tespit edilenlere yirmibeş katından kırksekiz katı
tutarına kadar,
d) Çalışma gücü kaybı, yetkili sağlık kuruluşları tarafından birinci derece
olarak tespit edilenlere kırkdokuz katından yetmişiki katı tutarına kadar,
e) Ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında,
Nakdî ödeme yapılır.
…
Birinci fıkranın (e) bendine göre belirlenen nakdî ödemenin mirasçılara
intikalinde4721 sayılı Türk Medenî Kanununun mirasa ilişkin hükümleri
uygulanır.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
18. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
19. Başvurucu, ikamet ettiği Bingöl ili Genç ilçesi Alaaddin köyü Salpoşt mezrasında
terör olaylarının yoğunlaşması nedeniyle güvenlik güçleri tarafından köy
korucusu olmaya veya göç etmeye zorlandığını, mal varlığına ulaşmasının
engellendiğini, tarım, hayvancılık ve diğer köy geçim kaynaklarından mahrum kaldığını,
evini kullanamadığını, göç nedeni ile kira, taşınma gibi zararlarının olduğunu,
yaşadığı yerde idarenin yaşam hakkını koruyamadığını, 5233 sayılı Kanun
kapsamında yaptığı talepten ve akabinde açtığı davadan sonuç alamadığını,
yargılamanın sekiz yıl sonra sonuçlanıp bu sürenin makul olmadığını, başvuru
yollarının etkili bir hukuk yolu olmadığını belirterek Anayasa’nın 5., 15.,
17., 19., 23., 35., 36., 38., 40., 138. ve 142. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmiş; maddi ve manevi tazminat talebinde
bulunmuştur.
B. Değerlendirme
20. Başvuru formu
ve ekleri incelendiğinde başvurucunun 5233 sayılı Kanun kapsamındaki
zararlarının tazmini amacıyla açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın
5., 15., 17., 19., 23., 35., 36., 38., 40., 138. ve 142. maddelerinde
tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia ettiği anlaşılmıştır. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16).Başvurucunun ihlal iddiaları aşağıdaki başlıklar
altında incelenmiştir:
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil
Olmadığına İlişkin İddia
21. Başvurucu, Komisyonca verilen kararın akabinde açtığı
davadan sonuç alamadığını, göç etmeye mecbur kalması nedeni ile mal varlığına
ulaşamadığını, tarım, hayvancılık ve diğer köy geçim kaynaklarından mahrum
kaldığını, evini kullanamadığını, göç nedeni ile kira, taşınma gibi
zararlarının olduğunu anılan zararlara köy boşaltma eylemleri ile sebebiyet
verilmiş olmasına rağmen zararlarının tazmin edilmediğini belirterek mülkiyet
hakkının ihlal edildiğinden şikâyetçi olmuş; yargılama sürecinde yapılan
incelemeler ve lehine olmayan yargı kararı temeline dayandırıldığı tespit
edilen bu iddiaların Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun
görülmüştür.
22. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara
ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye
tabi tutulamayacağı; 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine
Mahkemece karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
23. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru
kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu
şikâyeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir
hatası veya açık keyfîlik içermedikçe Anayasa
Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).
24. Başvurucu, maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri neticesinde
davasının reddedildiğini, bu kapsamda Derece Mahkemesince delillerin takdirinin
hatalı ve hükmün sonuç itibarıyla hukuka aykırı olduğunu belirtmekte olup
başvurucunun iddialarının özünün Derece Mahkemesince delillerin
değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve
esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
25. Başvuru konusu İdare Mahkemesi kararında, ara kararlar ilebaşvurucunun ikamet ettiği Bingöl ili Genç ilçesi Aladdin köyü Şalpoşt mezrasının
terör olayları sebebiyle idarece ya da köy halkı tarafından kendiliğinden
boşaltılıp boşaltılmadığı sorularak bu hususa ilişkin bilgi ve belgeler Bingöl
İl Jandarma Komutanlığı, Genç İlçe Jandarma Komutanlığı, davalı idare ve Genç Kaymakamlığındanistenmiş; ara kararlara istinadensunulanyazı
ve eki belgelerin incelenmesinden davalı idarece gönderilen bilgi ve belgelerin
köye ilişkin olduğu, mezraya ilişkin bir açıklamada bulunulmadığı ancak boşalan
köyleri gösteren listede Alaaddin köyü Şalpoşt mezrasının yer almadığı,Bingöl
İl Jandarma Komutanlığı ve Genç İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından gönderilen
cevap yazıları eki tutanaklarda "Alaaddin Köyü, Şalpoşt Mezrasının terör ve terörle
mücadele sebebi ile idarece vaya halk tarafından
tamamen boşaltılan yerlerden olmadığı ve davacı Hasan Beliren'in
terör olaylarından bizzat zarar gördüğüne dair herhangi bir bilgi ve belgenin
bulunmadığı" belirtilmiş; bu durumda terör ve terörle mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu boşalan köylerden olmayan Alaaddin köyü Şalpoşt mezrasında
ikamet eden başvurucunun terör ve terörle mücadeleden kaynaklanan bireysel
zararı bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar
verilmiştir. Başvurucunun iddiaları, temyiz merciince de incelenip reddedilmek
suretiyle yerel Mahkeme kararı onanmıştır. Başvurucunun anılan iddialarına
yönelik olarak bu çerçevede Derece Mahkemesinin kararında açık bir keyfîlik bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen
iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvuru formu ve eklerinin incelenmesi sonucunda açıkça
dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini
gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan makul sürede yargılanma
hakkının ihlali iddiasının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
28. Başvurucu, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdüğü
giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürlerinin
makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle Anayasa’nın 36. maddesinde
tanımlanan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
29. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari
yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki
iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu
konuda verdiği kararlarında, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler
ile davanın tüm koşulları, karara bağlanan başvuru sayısı ve yargılama
sürecinde Komisyon ve yargılama makamlarınca yapılan işlemler dikkate alınarak
uyuşmazlığın karara bağlanması konusunda kamu otoritelerine ve özellikle
yargılama organlarına atfedilebilecek bir gecikmenin olmadığı ve toplamda sekiz
yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede
yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014,
§§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B.
No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet
Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, §§ 58-66). Başvurunun kesin
olarak karara bağlanmasının daha uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun
başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§
46-70).
30. 6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun
başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
31. Somut davalara bir bütün olarak bakıldığında Komisyona
başvuru tarihi (22/4/2005)ile nihai karar tarihi olan temyiz karar tarihi
(28/11/2013) arasında geçen ve toplam süresi 8 yıl 7 ay olan yargılama
sürecinde başvurucu açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön
bulunmadığı ve söz konusu yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin
olduğu sonucuna varılmıştır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde
güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
33.6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
34. Başvurucu,
makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesini ve bu
nedenle tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
35. Makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 6.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
36. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının İHLAL
EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 6.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
15/6/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.