TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET TUTAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/4657)
|
|
Karar Tarihi: 25/6/2015
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Leyla Nur ODUNCU
|
Başvurucular
|
:
|
Mehmet TUTAL ve Diğerleri [Bkz. Ekli Tablonun (B)
Sütunu]
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Sevil ARACI BEK
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurular, terör
olaylarından dolayı köyleri terke mecbur kalınması nedeniyle 17/7/2004 tarihli
ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması
Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuruların reddedilmesi nedeniyle mülkiyet
haklarının; ret işlemlerine karşı açılan davalara ilişkin yargılama
işlemlerinin adil olmaması, makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil
yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvurular, muhtelif
tarihlerde yerel mahkemeler vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari
yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliklerinin
bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm ve İkinci
Bölüm Komisyonlarınca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölümler tarafından
yapılmak üzere dosyaların Bölümlere gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanları tarafından,
başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve
birer örneklerinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar
verilmiştir.
5. Başvuruların birer örneği ve
ekleri görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığı tarafından
benzer şikâyetlere ilişkin başvurularda sunulan görüşlere atıf yapılarak,
ayrıca görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
6. Anayasa Mahkemesi tarafından
25/6/2015 tarihinde, ekli tablonun (A) sütununda başvuru numaraları belirtilen
dosyaların konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/4657 numaralı bireysel
başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/4657 numaralı bireysel
başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru dosyalarının
kapatılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuruculara ait bireysel
başvurularda, başvuru dilekçeleri ile başvurulara konu yargılama dosyaları
içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucular, ekli tablonun
(C) sütununda belirtilen tarihlerde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren
zararlarının karşılanması talepleriyle Siirt Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna
başvurmuşlardır.
9. Ekli tablonun (D) sütununda
tarih ve sayıları belirtilen Zarar Tespit Komisyonu kararlarında, dosyada yer
alan bilgi ve belgeler uyarınca köyün boşaltılmadığı, köyde nüfus istikrarının
sürekli korunduğu, her beş yılda bir muhtarlık seçiminin yapıldığı, köyde
korucuların bulunduğu ve korucuların dışında da vatandaşların ikamet ettiği,
köy okulunun 1989 yılından günümüze kadar eğitime açık olduğu, köyde
ibadethanenin bulunduğu ve karar tarihinde kadrosu münhal olmakla birlikte 1985-1986
ve 1998-1999 tarihlerinde kadrolu din görevlisinin mevcut olduğu, 2007 yılı
milletvekili genel seçimleri ile Anayasa halkoylaması ve 2009 yılı mahalli
idareler seçiminde köyde seçim sandığı kurulduğu, yerleşim yerinin kısmen
boşalmış olması ile şahısların malvarlığından istifade etmek amacıyla başka bir
yerleşim yerinden aralıksız olarak köye ulaşabilmelerinin, o bölgede güvenli
bir şekilde yaşayabilme olanağı sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece
yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesi halini ihtiva ettiği
belirtilerek, taleplerin reddine karar verilmiştir.
10. Belirtilen ret işlemleri
aleyhine başvurucular tarafından ekli tablonun (E) sütununda belirtilen
tarihlerde açılan iptal davalarında, ekli tablonun (F) sütununda tarihleri gösterilen
idare mahkemesi kararları ile başvurucuların ikamet ettikleri köyün boşalan
ve/veya boşaltılan yerleşim yerlerinden olmadığı, genel nüfus sayımı ve
tespitlerine göre köyde 1990 yılında 753, 1997 yılında 899, 2000 yılında ise
1002 kişinin yaşadığı, muhtarlık seçimlerinin düzenli olarak yapıldığı, geçici
köy koruculuğu sisteminin getirildiği, köyde bulunan askeri birlik personeli
sayısı nedeniyle, nüfus sayımı sonuçlarının yüksek tespit edildiği iddiası
konusunda toplanan bilgi ve belgelere göre 1990 yılına ait bilgi bulunamamakla
birlikte, 1997 yılında köyde 90 köy korucusunun bulunduğu, korucuların dışında
20 hanenin korucu olmadığı ve bunların yaklaşık 250 kişiye karşılık geldiği,
2000 yılında ise köyde 90 korucunun bulunduğu ve korucular hariç köyde yaklaşık
100 kişilik nüfusa tekabül eden 13 hanenin bulunduğunun anlaşıldığı, anılan
yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin var olduğu, köy halkının bir
kısmının sübjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç
ettiği, bu nedenle uğradıkları zararın idarece karşılanmasına hukuki olanak
bulunmadığı belirtilerek, davaların reddine karar verilmiştir.
11. Kararların başvurucular
tarafından temyiz edilmesi üzerine, ekli tablonun (G) sütununda gösterilen
tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesinin ilamları ile
“karar
usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın
bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği” gerekçesiyle hükümlerin
onanmasına karar verilmiştir.
12. Karar düzeltme istemi, ekli
tablonun (H) sütununda belirtilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci
Dairesinin ilamları ile reddedilmiştir.
13. Ret kararları başvurucular
vekiline tebliğ edilmiş ve muhtelif tarihlerde süresi içinde bireysel başvuruda
bulunulmuştur.
B. İlgili
Hukuk
14. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2.,
4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve
2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Kararın 1. maddesi, Danıştay Onuncu
Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı,
Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733
sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K.
2009/1227 sayılı kararı (bkz. Sabri Çetin,
B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 15-27).
15. Terör ve Terörle Mücadeleden
Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik’in “Zararın tespiti” kenar başlıklı 16. maddesinin birinci
fıkrası şöyledir:
“15 inci maddede
belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki
bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin
aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde
bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun
biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile
belirlenir.”
16. Aynı Yönetmeliğin “Zararın tespitinde komisyonca istenilecek belgeler”
kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:
“(Değişik: 22/8/2005
– 2005/9329 K.) Başvuru sahibi, başvuru dilekçesi ile birlikte olayın meydana
geliş tarzını açıklayan ve zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her
türlü bilgi ve belgeyi Komisyona sunar.
Ayrıca; Komisyon,
gerekli gördüğü takdirde zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her
türlü bilgi ve belgeyi adli, idari ve askeri mercilerden ister.”
17. 6/1/1982 tarihli ve 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14.
maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası,
49. maddesinin (1) numaralı fıkrası.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
18. Mahkemenin 25/6/2015
tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 2014/4657 numaralı bireysel
başvuruları incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
19. Başvurucular, 5233 sayılı
Kanun kapsamında yaptıkları başvuruların ve akabinde açtıkları davaların
reddedildiğini, göçe zorlanmaları ve memleketlerinden sürgün edilmeleri nedeni
ile işlerini kaybettiklerini ve malvarlıklarına ulaşamadıklarını, bu zararlara
devlet yetkililerinin köy boşaltma eylemi ile sebep olunmasına rağmen
zararlarının tazmin edilmediğini, zarar tespitinde sadece idare tarafından
düzenlenmiş olan belgelerin esas alınmasının haksızlık oluşturduğunu, bölge
genelinde ve başvurucuların zararına neden olan olay özelinde hiçbir adli
tahkikatın yapılmadığını ya da yapılmış olsa dahi sonucunun kendilerine
bildirilmediğini, ikamet ettikleri yerin terör ve terör olayları ile mücadele
kapsamında yürütülen faaliyetler nedeni ile boşaltılmış olmadığı kabulünün
dayanağını teşkil eden nüfus sayımı verilerinin, eğitim öğretime devam ediliyor
olmasının, köyde düzenli olarak seçim yapılıyor olmasının, tazminat komisyonu
tarafından ve yargılama mercilerince taleplerinin reddedilmesine gerekçe teşkil
edemeyeceğini, zira bu hizmetlerin köyde yaşamına devam eden köy korucuları ve
onların ailelerine yönelik olduğunu, köyde koruculuk yapmayı kabul etmeyenlerin
köyden ayrılmak zorunda kaldıklarını, anılan köy içerisinde ve yakınlarında
birçok çatışma yaşanması nedeni ile köyde sivil şahısların can güvenliğinin
mevcudiyetinden bahsedilemeyeceğini, yaptıkları başvurular hakkında yürütülen
işlemlerin makul sürede sonuçlandırılmadığını, temyiz ve karar düzeltme
taleplerinin özenli bir şekilde incelenmediğini ve kararların yeterli gerekçe
ihtiva etmediğini, bu nedenle başvurabilecekleri etkili bir hukuk yolu
bulunmadığını belirterek, Anayasa’nın 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan
haklarının ihlal edildiğini iddia etmişler, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi
tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği İlkelerinin
İhlal Edildiği İddiası
20. Başvurucular, zarar
tespitinde sadece adlî, idarî ve askerî makamlar tarafından düzenlenen
belgelerin kullanıldığını ve bu belgelerin İlk Derece Mahkemesi tarafından
hükme esas alındığını, bölge genelinde ve başvurucuların zararına neden olan
olay özelinde hiçbir adli tahkikatın yapılmadığını yahut yapılmış olsa dahi
sonucundan haberdar edilmediklerini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal
edildiğini iddia etmişlerdir. Başvurucuların anılan şikayetlerinin çelişmeli
yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri kapsamında değerlendirmeye tabi
tutulması uygun görülmüştür.
21. Adil yargılanma hakkının
unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi
hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle
tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir (Abdullah Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2014,
§ 21). Bu ilke ve bu ilkeyle bağlantılı olan yargılamaya etkin katılım hakkı,
adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın
36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi
içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına
dâhil edilen bu ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer
vermektedir (Güher Ergun ve Diğerleri,
B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).
22. Çelişmeli yargılama hakkı
kapsamında, mahkemece tarafların dinlenilmemesi, iddialarını sunma ve delillere
karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale
gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/Spain, B. No:
12952/87, 23/06/1993, § 63; Feldbrugge/Netherlands, B.
No: 8562/79, 29/05/1986, § 44). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği
ilkesi ile yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar niteliktedir.
Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda, davasını
savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır. Çelişmeli
yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması, medeni
bir hakka ilişkin yargılamada da tarafların duruşmada hazır bulunmasını, daha
genel bir ifade ile, yargılamanın bütününe aktif olarak katılmalarını ve bu
kapsamda yargılama evrakına ulaşma ve bunlar hakkında yorum yapma imkânının da
kendilerine tanınmasını ifade etmektedir (Abdullah
Özen, § 21).
23. Somut başvurular açısından,
başvurulara konu tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanıp
karşılanmayacağı noktasında Danıştay tarafından ihdas edilen içtihadî kriter olan “yerleşim
yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması” ölçütünden
yararlanıldığı, bu hususun tespiti için de bir kısım idari birimlerden gelen
tahkikat sonuçlarına dayanıldığı, bu belgelerin Pervari İlçe Jandarma Komutanlığının,
Pervari İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün, Siirt İl Mahalli İdareler Müdürlüğünün,
Pervari Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün, Pervari İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının
yazıları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı Siirt Bölge Müdürlüğünün
yazıları olduğu anlaşılmaktadır. Komisyon ve yargılama aşamalarında kararlara
esas alınan bu belgelere karşı savunma yapma ve karşı delillerini ortaya koyma
imkanı tanındığı anlaşılmakla birlikte, 5233 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile
ilgili Yönetmelik’in 16. ve 17. maddelerinde (bkz. § 15-16) yer alan
hükümlerden hareketle zarar tespitinde adlî tahkikat işlemlerinden bağımsız
olarak başvurucuların beyanı da dahil olmak üzere her türlü bilgi ve belgenin,
malvarlığı sahipliğini ve zararı ispatta delil niteliğini haiz bulunduğu
anlaşılmaktadır. Bahsi geçen belgelerin ve içeriklerinin Komisyon ile İlk
Derece Mahkemesi kararlarına aktarıldığı ve bu kapsamda söz konusu yerleşim
yerlerinin tamamen boşalmasının ya da boşaltılmasının söz konusu olmadıkları,
bu nedenle köy halkının yerleşim yerini terk etmelerine neden olabilecek nesnel
bir güvenlik kaygısının yaşanmadığı sonucuna varıldığı, bu suretle ilgili
belgeler ve içeriklerine en geç Komisyon kararıyla vâkıf olduğu anlaşılan
başvurucuların, gerek dava dilekçelerinde gerekse temyiz ve karar düzeltme
dilekçelerinde bu belgeler ışığında yapılan tespitlere karşı itiraz ve
savunmalarını ileri sürme imkânlarının bulunduğu, başvurucular tarafından ibraz
edilen delil ve beyan dilekçeleri kapsamında Mahkemece, idare ve başvurucular tarafından
sunulan belgeler değerlendirilerek, başvuruculara dava malzemesine ilişkin
olarak tetkik ve beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvuru
dosyaları kapsamından, başvurucuların yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkandan mahrum bırakılmadıkları anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların belirtilen iddiaları hakkında açık bir ihlal tespit
edilmediğinden, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası
25. Başvurucular, Komisyona
yaptıkları başvuruların ve akabinde açtıkları davaların reddedildiğini, göç
etmeye mecbur kalmaları nedeni ile işlerini kaybettiklerini ve malvarlıklarına
ulaşamadıklarını, anılan zararlara köy boşaltma eylemleri ile sebebiyet
verilmiş olmasına rağmen zararlarının tazmin edilmediğini belirterek mülkiyet
haklarının ihlal edildiğinden şikayetçi olmuş, yargılama sürecinde yapılan
incelemeler ve lehlerine olmayan yargı kararı temeline dayandırıldığı tespit
edilen bu iddiaların, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
26. Başvurucular yargılamanın
adil olmadığı iddiası kapsamında ayrıca, Siirt ili, Pervari ilçesi, Okçular
köyünde meskûn iken, terör ve terör olayları ile mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler sonucunda köyden göçlerin meydana gelmiş olmasına rağmen nüfus
sayımı sonuçları, eğitim öğretime devam ediliyor olması ve köyde düzenli olarak
seçim yapılıyor olması gerekçe gösterilerek tazminat komisyonu ve yargılama
mercileri tarafından taleplerinin reddedildiğini, oysa bu hizmetlerin köyde
yaşamına devam eden köy korucuları ve onların ailelerine yönelik olduğunu ve
köyde koruculuk yapmayı kabul etmeyenlerin köyden ayrılmak zorunda kaldıklarını
belirterek tüm bu hususlar ile anılan köy içerisinde ve yakınlarında birçok
çatışma yaşanması nedeni ile sivil şahısların can güvenliğinin bulunmadığı gözardı edilerek karar verilmiş olmasından dolayı, hatalı
şekilde hüküm kurulduğunu beyan etmişlerdir.
27. Anayasa'nın 148. maddesinin
dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49.
maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde
kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı,
6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça
dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir (Necati
Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).
28. Anılan
kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış
maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının
yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili
varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine
konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının
adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz bir takdir hatası içermesi ve bu
durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal
etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular
bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik içermedikçe Anayasa Mahkemesince
esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep
Gündüz, § 26).
29. Başvurucular tarafından
açılan davalarda Mahkemece, başvurucuların ikamet ettikleri köyün boşalan
ve/veya boşaltılan yerleşim yerlerinden olmadığı, yerleşim yerinde asgari
güvenlik düzeyinin var olduğu, köy halkının bir kısmının subjektif
güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç ettiği, bu nedenle
uğradıkları zararın idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı belirtilerek,
davaların reddine karar verilmiştir (bkz. § 10).
30. Başvurucular tarafından,
maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri neticesinde taleplerinin ve
davalarının reddine hükmedildiği, bu kapsamda derece mahkemelerince delillerin
takdirinin hatalı ve hükmün sonuç itibarıyla hukuka aykırı olduğu belirtilmekte
olup, başvurucuların belirtilen iddialarının özünün derece mahkemelerince
delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet
olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu
anlaşılmaktadır.
31. 5233 sayılı Kanun, terör
eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle
zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının
yargı yoluna gidilmesine gerek kalmaksızın, idarece en kısa süre içerisinde ve
tam olarak tespit edilerek, sulh yoluyla karşılanmasını amaçlamakta olup,
belirtilen amaç doğrultusunda ilke ve prosedürler öngörmektedir (Cahit Tekin, B. No: 2013/2744 , 16/7/2014, § 82).
32. Belirtilen Kanun uyarınca
müracaat sahiplerinin taleplerinin karşılanabilmesi için, öncelikle iddia
edilen zararın terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler nedeniyle oluştuğunun tespiti gerekmekte olup, 5233 sayılı Kanun'un
2. maddesinde açıkça terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan
zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri
terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararların kapsam dışında olduğu
belirtilmiştir (Cahit Tekin, §
83).
33. Özellikle tazminata ilişkin
belirtilen usulün ihdasına temel olan ve AİHM'e sunulan başvuruların yapıldığı
bölge itibarıyla, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen
faaliyetler dışındaki ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bu olgudan
kaynaklanan zararların varlığını nazara alan yargılama makamları, 5233 sayılı
Kanun kapsamında yapılan başvuruların belirtilen Kanun kapsamında kabul
edilebilmesi için, objektif bir ölçüt belirleme yoluna gitmiş ve bu ölçütün
sağlanmasını "köyün ya da mezranın
tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde sadece
geçici köy korucularının kalması" şartına bağlamıştır.
Belirtilen kabul uyarınca,''terör eylemleri'' veya ''terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler''
sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle
mal varlığına/mülküne ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen
Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekmektedir. Yerleşim
yerinin ''kısmen'' boşalmış olması
ise, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan
asgari güvenlik şartlarının idarece sağlanmış olduğunun nesnel bir
göstergesidir (Cahit Tekin, §
84).
34. Esasen taleplerin yapıldığı
bölge itibarıyla özellikle ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları
ve bundan kaynaklanan zararların yoğunluğu karşısında, 5233 sayılı Kanun
kapsamında tazmin edilebilecek zararların tespitinde temel alınacak objektif
bir ölçütün ihdas edilmesi zorunlu görünmektedir. Bu kapsamda, güvenlik
kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı
nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gereğinden
ve terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her
bireyin farklı tepki göstermesinin mümkün olduğu gerçeğinden hareket eden
yargısal makamlar, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik
kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılmasını
zorunlu görerek, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen
boşalmış olması halinde, 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi zararların idarece
ödenmesine yasal olanak bulunmadığı ilkesini benimsemiştir (Cahit Tekin, § 85).
35. 5233 sayılı Kanun uyarınca
ileri sürülen taleplerin, belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip
değerlendirilmeyeceği hususu ve Kanun'un kapsamının belirlenmesi noktasındaki
mevzuat hükümlerinin yorumu ile bu hususta içtihadî
bir ölçütün belirlenmesi ve somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi
noktasındaki takdir, esasen derece mahkemelerine ait olup, 5233 sayılı Kanun'un
uygulanması bağlamında daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış olan
taleplere ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler
neticesinde de belirtilen hususlara ilişkin iddiaların maddi olayın ve hukuk
kurallarının yorumlanması ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince
değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu belirtilerek, açıkça
dayanaktan yoksun bulunduğu sonucuna varılmıştır (Sabri Çetin, §§ 45-50; Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Akbayır/Türkiye, B. No: 30415/08, 28/06/2011, §
88).
36. Açıklanan
nedenlerle, başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu
şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası
veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvuruların bu kısmının,
diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası
37. Başvurucular, temyiz ve
karar düzeltme aşamalarında ileri sürdükleri taleplerin üstünkörü bir
incelemeye tabi tutularak yeterli gerekçeye yer verilmeden reddedildiğini iddia
etmişler, bu nedenle anılan başvuru yollarının etkili olmadığından şikâyetçi
olmuşlardır. Anılan şikâyetlerin gerekçeli karar hakkına ilişkin olduğu tespit
edildiğinden bu iddiaların Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi
uygun görülmüştür.
38. Mahkeme kararlarının
gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek ve
mahkemelere güveni sağlamak açısından, hem tarafların
hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup, kararın gerekçesi hakkında bilgi
sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz hale
getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık
bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 67).
39. Mahkeme kararlarının
gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber,
bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde
yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme
zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte
başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair
iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun
yanı sıra, kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı
olmaması da bu hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu
mahkemelerince verilen bu tür kararların, ilk derece mahkemesi kararlarında yer
verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olup, bu
durumda, üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği
kabul edilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin
Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd.
Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26). Nitekim AİHM içtihatları
da bu yöndedir (Benzer bir karar için bkz. Van
de Hurk/Hollanda, B.No: 16034/90, 19/4/1994, § 61).
40. Başvuru konusu olaylarda,
başvurucuların taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında kabul edilip
edilmeyeceği noktasında derece mahkemelerinin Danıştay tarafından ihdas edilen
nesnel güvenlik kaygısı ölçütünden hareket ettikleri, bu hususun saptanması
noktasında ise söz konusu yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olup
olmadığının çeşitli idari kurumlar tarafından tanzim edilen tutanak ve belgeler
kapsamında değerlendirildiği, nesnel güvenlik kaygısı ölçütünden hareket
edilmekle birlikte başvurucuların ayrıca öznel durumları bulunduğunu beyan
etmedikleri ve dolayısıyla yargılama mercilerince de bu hususun değerlendirmeye
tabi tutulmadığı, bu suretle başvurucular tarafından ileri sürülen ve hüküm
sonucunu etkilediği iddia edilen taleplerinin İlk Derece Mahkemesi kararlarında
denetlenerek reddedildiği, İlk Derece Mahkemesince oluşturulan karar ve
gerekçesi hukuka uygun bulunmak suretiyle kanun yolu mahkemelerinin
denetiminden geçerek kesinleştiği, bu kapsamda kanun yolu mercii tarafından İlk
Derece Mahkemesi gerekçesinin benimsendiği anlaşılmıştır.
41. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların gerekçeli karar haklarına yönelik bir ihlalin olmadığı
anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları
yönünden incelenmeksizin "açıkça
dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
d. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası
42. Başvuru formu ile eklerinin
incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan başvuruların bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
gerekir.
2. Esas Yönünden
43. Başvurucular, 5233 sayılı
Kanun kapsamında ileri sürdükleri giderim taleplerinin değerlendirilmesi
hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürünün makul sürede
sonuçlandırılmaması nedeniyle, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul
sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.
44. Anayasa ve Sözleşme’nin
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni
ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut
görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer
verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de
Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili
hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle,
Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi
kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede
yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma
hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle
sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141.
maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma
hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, §§ 38–39).
45. Davanın karmaşıklığı,
yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki
menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının
tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, §§ 41–45).
46. Anayasa’nın 36. maddesi ve
Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin
uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer
alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu
hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki
haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan
davalar da, Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6.
maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen
düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği
iddia edilen idari bir karar aleyhine açılan davalara da uygulanacaktır.
Başvurulara konu sürecin, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen bir tazmin
talebine ilişkin olduğu görülmekle, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir
yargılamanın söz konusu olduğunda kuşku yoktur (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
47. Yargılama faaliyetinin makul
sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın
türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi
gereklidir (Selahattin Akyıl, §
43).
48. Medeni hak ve
yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde,
sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama
sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği
tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde
tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi
olarak kabul edilebilmektedir. Somut başvurular açısından benzer bir durum söz
konusu olup, makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin
başlangıç tarihi, başvurucular tarafından 5233 sayılı Kanun kapsamında tazminat
taleplerinin Komisyona iletildiği tarihtir (Selahattin
Akyıl, § 45). Anılan tarihler başvurucular açısından ekli tablonun
(C) sütununda belirtilen şekildedir.
49. Sürenin bitiş tarihi ise,
çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme
tarihidir (Güher Ergun ve Diğerleri,
§ 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyetleri açısından sürenin bitiş
tarihlerinin, başvurucuların karar düzeltme taleplerinin reddine karar veren
Danıştay Onbeşinci Dairesinin, ekli tablonun (H)
sütununda belirtilen karar tarihleri olduğu anlaşılmaktadır.
50. İlgili yargılama evrakının
incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları
nezdinde yürütüldüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine
tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil
uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif
maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya
koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 17).
51. Somut başvurular bakımından,
başvurucular tarafından ekli tablonun (C) sütununda belirtilen tarihlerde gene
aynı sütunda gösterilen dosya kayıt numaraları ile Komisyona yapılan
müracaatlar sonrasında, 5233 sayılı Kanun’un öngördüğü usul uyarınca bir kısım
işlemlerin yapılması akabinde, ekli tablonun (D) sütununda gösterilen
tarihlerde başvurucuların taleplerinin reddedildiği, belirtilen ret kararı
aleyhine ekli tablonun (E) sütununda belirtilen tarihlerde İdare Mahkemesinde
başlatılan yargılama süreçlerinde başvurucuların karar düzeltme taleplerinin
reddine dair Danıştay Onbeşinci Dairesinin ekli
tablonun (H) sütununda gösterilen tarihli kararları ile yargılamanın tamamlandığı,
bu bakımdan makul sürede yargılanma hakkı kapsamında nazara alınması gereken
toplam sürelerin ekli tablonun (I) sütununda işaret edilen zaman dilimleri
olduğu anlaşılmaktadır.
52. 5233 sayılı Kanun kapsamında
yapılan müracaatlarda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarda, Komisyon ve
yargılama aşamalarında geçen süreler ile davanın tüm koşulları dikkate alınarak
toplamda sekiz yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin
makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır
(bkz. Sabri Çetin, §§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B. No: 2013/3008,
6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet Gürgen,
B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal
Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 58-66). Başvurunun kesin
olarak karara bağlanmasının toplamda sekiz yılı aşacak kadar uzun bir sürede
gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan
kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır (bkz. İsmet Kaya,
B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).
53. Somut
davalara bir bütün olarak bakıldığında başvurular açısından farklı karar
verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yılı aşkın yargılama sürecinde
makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
54. Açıklanan nedenlerle,
başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanunun
50. Maddesi Yönünden
55. Başvurucular, 500.000,00 TL
maddi ve 500.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.
56. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucular lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
57. Mevcut başvurularda
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla birlikte, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, başvuruculara
ekli tablonun (J) sütununda gösterilen manevi tazminatların net olarak
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
58. Başvurucular tarafından
maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile
iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından,
başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
59. Başvurucular tarafından ayrı
ayrı yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan
oluşan yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucuların,
1. Çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
2. Yargılamanın sonucu
itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,
3. Gerekçeli karar hakkının
ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça
dayanaktan yoksun olması”,
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Makul sürede yargılanma
hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Başvurucuların, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan
makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvuruculara, ekli tablonun (J) sütununda gösterilen
miktarlarda net MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin
diğer taleplerinin REDDİNE,
D. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harcın AYRI
AYRI BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE ve başvuruculara 1.500,00 TL vekâlet ücretinin
MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
16
|
15
|
14
|
13
|
12
|
11
|
10
|
9
|
8
|
7
|
6
|
5
|
4
|
3
|
2
|
1
|
Sıra
|
|
2014/7105
|
2014/7104
|
2014/7103
|
2014/7099
|
2014/7087
|
2014/7086
|
2014/6547
|
2014/6545
|
2014/6542
|
2014/6541
|
2014/4951
|
2014/4950
|
2014/4949
|
2014/4665
|
2014/4662
|
2014/4657
|
Başvuru
Numarası
|
A
|
İsa AYTIŞ
|
İsmail ÜNAL
|
Süleyman AYTIŞ
|
Katibe BAYĞARA
|
Rical ŞAŞİ
|
Salih ÖZMEN
|
Fatım KURT
|
Şükrü AYTIŞ
|
Salih TUTAL
|
Halil ÜNAL
|
Mehmet AKA
|
İbrahim ÇİDAM
|
Levent TUTAL
|
Salih ÜNAL
|
Durmaz ÖZMEN
|
Mehmet TUTAL
|
Başvurucular
ve
T.C. Kimlik Numaraları
|
B
|
6/7/2005
7.834
|
27/7/2005
11.516
|
6/7/2005
7.865
|
6/7/2005
7.833
|
22/2/2005
7.895
|
6/7/2005
7.871
|
10/5/2005
7.802
|
6/7/2005
7.862
|
6/7/2005
7.870
|
6/7/2005
7.824
|
6/7/2005
7.825
|
6/7/2005
7.819
|
6/7/2005
7.831
|
6/7/2005
7.868
|
27/7/2005
11.513
|
6/7/2005
7.877
|
Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt
Numarası
|
C
|
26/3/2010
2010/1-4456
|
5/3/2010
2010/1-4404
|
5/5/2010
2010/1-4548
|
9/4/2010
2010/1-4506
|
28/5/2010
2010/1-4624
|
2/4/2010
2010/1-4474
|
29/1/2010
2010/1-4351
|
5/5/2010
2010/1-4542
|
5/5/2010
2010/1-4549
|
26/3/2010
2010/1-4459
|
9/4/2010
2010/1-4503
|
26/3/2010
2010/1-4452
|
9/4/2010
2010/1-4505
|
5/5/2010
2010/1-4545
|
16/4/2010
2010/1-4509
|
2/4/2010
2010/1-4476
|
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası
|
D
|
2/6/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
28/7/2010
|
28/12/2010
|
30/6/2010
|
2/6/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
28/7/2010
|
30/6/2010
|
28/7/2010
|
30/6/2010
|
Dava
Tarihi
|
E
|
8/5/2012
|
8/5/2012
|
22/4/2011
|
8/5/2012
|
8/5/2012
|
22/4/2011
|
8/5/2012
|
12/5/2011
|
8/5/2012
|
12/5/2011
|
12/5/2011
|
22/4/2011
|
22/4/2011
|
12/5/2011
|
22/4/2011
|
22/4/2011
|
Yerel Mahkeme
Karar Tarihi
|
F
|
6/12/2012
|
6/12/2012
|
15/11/2012
|
6/12/2012
|
6/12/2012
|
15/11/2012
|
18/12/2012
|
15/11/2012
|
18/12/2012
|
15/11/2012
|
15/11/2010
|
15/11/2012
|
15/11/2012
|
15/11/2012
|
15/11/2012
|
15/11/2012
|
Temyiz Yolu Karar Tarihi
|
G
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
Karar Düzeltme
Yolu Karar Tarihi
|
H
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 6 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
İdari ve Yargısal
Süreçte Geçen Toplam Süre
|
I
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
Hükmedilen
NET Manevi Tazminat
(TL)
|
J
|
32
|
31
|
30
|
29
|
28
|
27
|
26
|
25
|
24
|
23
|
22
|
21
|
20
|
19
|
18
|
17
|
Sıra
|
|
2014/11552
|
2014/10868
|
2014/10865
|
2014/10864
|
2014/10861
|
2014/10856
|
2014/10686
|
2014/10684
|
2014/10682
|
2014/10401
|
2014/10400
|
2014/10365
|
2014/10362
|
2014/9459
|
2014/7159
|
2014/7106
|
Başvuru
Numarası
|
A
|
Sait ÜNAL
|
Yakup TUTAL
|
Şahin ELBİR
|
Sabiha ÖZMEN
|
Mehmet AKA
|
Nezir TUTAL
|
Ömer AYTIŞ
|
Abdullah ÇİDAM
|
Selhan ATLAN
|
Mehmet ÜNAL
|
Hamit ŞAŞİ
|
Sıddık ÜNAL
|
Ali ÇİDAM
|
Mehmet AKA
|
Ahmet AKA
|
Tahir ELBİR
|
Başvurucular
ve
T.C. Kimlik Numaraları
|
B
|
6/7/2005
7.873
|
6/7/2005
7.861
|
6/7/2005
7.864
|
6/7/2005
7.874
|
6/7/2005
7.828
|
22/2/2006
7.887
|
22/2/2006
7.892
|
6/7/2005
7.811
|
6/7/2005
7.867
|
6/7/2005
7.879
|
6/7/2005
7.821
|
6/7/2005
7.866
|
6/7/2005
7.804
|
6/7/2005
7.829
|
6/7/2005
7.810
|
6/7/2005
7.860
|
Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt
Numarası
|
C
|
7/5/2010
2010/1-4561
|
5/5/2010
2010/1-4550
|
7/5/2010
2010/1-4560
|
5/5/2010
2010/1-4547
|
9/4/2010
2010/1-4507
|
11/6/2010
2010/1-4640
|
28/5/2010
2010/1-4627
|
11/6/2010
2010/1-4646
|
7/5/2010
2010/1-4558
|
5/5/2010
2010/1-4543
|
26/3/2010
2010/1-4450
|
7/5/2010
2010/1-4563
|
26/2/2010
2010/1-4369
|
9/4/2010
2010/1-4504
|
26/2/2010
2010/1-4378
|
5/5/2010
2010/1-4540
|
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası
|
D
|
16/9/2010
|
8/10/2010
|
16/9/2010
|
28/7/2010
|
30/6/2010
|
28/7/2010
|
28/7/2010
|
28/7/2010
|
28/7/2010
|
28/7/2010
|
30/6/2010
|
28/7/2010
|
17/9/2010
|
2/6/2010
|
2/6/2010
|
28/7/2010
|
Dava
Tarihi
|
E
|
23/8/2012
|
8/5/2012
|
8/5/2012
|
8/5/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
8/5/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
8/5/2012
|
8/5/2012
|
22/4/2011
|
Yerel Mahkeme
Karar Tarihi
|
F
|
20/6/2013
|
18/12/2012
|
18/12/2012
|
18/12/2012
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
18/12/2012
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
6/12/2012
|
15/11/2012
|
Temyiz Yolu Karar Tarihi
|
G
|
3/4/2014
|
3/4/2014
|
10/4/2014
|
17/4/2014
|
10/4/2014
|
3/4/2014
|
10/4/2014
|
10/4/2014
|
3/4/2014
|
10/4/2014
|
10/4/2014
|
3/4/2014
|
10/4/2014
|
19/3/2014
|
27/11/2013
|
27/11/2013
|
Karar Düzeltme
Yolu Karar Tarihi
|
H
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 1 ay
|
8 yıl 1 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 4 ay
|
8 yıl 4 ay
|
İdari ve Yargısal
Süreçte Geçen Toplam Süre
|
I
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
3.350,00
|
Hükmedilen
NET Manevi Tazminat
(TL)
|
J
|
|
|
|
|
|
43
|
42
|
41
|
40
|
39
|
38
|
37
|
36
|
35
|
34
|
33
|
Sıra
|
|
|
|
|
|
|
2014/17318
|
2014/16381
|
2014/16379
|
2014/16374
|
2014/16292
|
2014/16042
|
2014/11646
|
2014/11642
|
2014/11640
|
2014/11639
|
2014/11636
|
Başvuru
Numarası
|
A
|
|
|
|
|
|
Atakaya
KAYA
|
Nasrettin ÜNAL
|
Salih AKBAY
|
Muhittin AYTIŞ
|
Mehmet TUTAL
|
Halil UĞURLU
|
Nefise ÜNAL
|
Mehmet ÖZMEN
|
Lazgin
KURT
|
Mehmet ÜNAL
|
Emin AKA
|
Başvurucular
ve
T.C. Kimlik Numaraları
|
B
|
|
|
|
|
|
6/7/2005
7.803
|
22/2/2006
7.885
|
6/7/2005
7.872
|
22/2/2006
7.881
|
6/7/2005
7.827
|
22/2/2006
7.815
|
27/7/2005
11.514
|
6/7/2005
7.876
|
6/7/2005
7.832
|
6/7/2005
7.826
|
22/2/2006
7.798
|
Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt
Numarası
|
C
|
|
|
|
|
|
11/3/2010
2010/2-5963
|
11/6/2010
2010/1-4652
|
5/5/2010
2010/1-4546
|
28/5/2010
2010/1-4625
|
5/5/2010
2010/1-4536
|
13/9/2010
2010/1-4435
|
2/4/2010
2010/1-4462
|
9/4/2010
2010/1-4496
|
9/4/2010
2010/1-4502
|
5/5/2010
2010/1-4537
|
16/4/2010
2010/1-4514
|
Komisyon Karar Tarihi ve Numarası
|
D
|
|
|
|
|
|
15/6/2010
|
17/9/2010
|
28/7/2010
|
28/7/2010
|
28/7/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
28/7/2010
|
30/6/2010
|
30/6/2010
|
2/6/2010
|
Dava
Tarihi
|
E
|
|
|
|
|
|
25/5/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
23/8/2012
|
Yerel Mahkeme
Karar Tarihi
|
F
|
|
|
|
|
|
7/10/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
20/6/2013
|
Temyiz Yolu Karar Tarihi
|
G
|
|
|
|
|
|
26/6/2014
|
21/5/2014
|
21/5/2014
|
21/5/2014
|
21/5/2014
|
21/5/2014
|
10/4/2014
|
10/4/2014
|
10/4/2014
|
3/4/2014
|
3/4/2014
|
Karar Düzeltme
Yolu Karar Tarihi
|
H
|
|
|
|
|
|
8 yıl 11 ay
|
8 yıl 2 ay
|
8 yıl 10 ay
|
8 yıl 2 ay
|
8 yıl 10 ay
|
8 yıl 2 ay
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 9 ay
|
8 yıl 8 ay
|
8 yıl 1 ay
|
İdari ve Yargısal
Süreçte Geçen Toplam Süre
|
I
|
|
|
|
|
|
5.000,00
|
3.350,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
5.000,00
|
3.350,00
|
Hükmedilen
NET Manevi Tazminat
(TL)
|
J
|
25/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar
verildi.