logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Tutal ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/4657, 25/6/2015, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET TUTAL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/4657)

 

Karar Tarihi: 25/6/2015

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Alparslan ALTAN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Muammer TOPAL

 

 

M. Emin KUZ

Raportör Yrd.

:

Leyla Nur ODUNCU

Başvurucular

:

Mehmet TUTAL ve Diğerleri [Bkz. Ekli Tablonun (B) Sütunu]

Vekilleri

:

Av. Sevil ARACI BEK

 

 

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvurular, terör olaylarından dolayı köyleri terke mecbur kalınması nedeniyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuruların reddedilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının; ret işlemlerine karşı açılan davalara ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmaması, makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular, muhtelif tarihlerde yerel mahkemeler vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinde Komisyona sunulmasına engel bir eksikliklerinin bulunmadığı tespit edilmiştir.

3. Birinci Bölüm ve İkinci Bölüm Komisyonlarınca, kabul edilebilirlik incelemesi Bölümler tarafından yapılmak üzere dosyaların Bölümlere gönderilmesine karar verilmiştir.

4. Bölüm Başkanları tarafından, başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına ve birer örneklerinin görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar verilmiştir.

5. Başvuruların birer örneği ve ekleri görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiş, Adalet Bakanlığı tarafından benzer şikâyetlere ilişkin başvurularda sunulan görüşlere atıf yapılarak, ayrıca görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.

6. Anayasa Mahkemesi tarafından 25/6/2015 tarihinde, ekli tablonun (A) sütununda başvuru numaraları belirtilen dosyaların konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/4657 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/4657 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine ve diğer bireysel başvuru dosyalarının kapatılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. Başvuruculara ait bireysel başvurularda, başvuru dilekçeleri ile başvurulara konu yargılama dosyaları içeriğinden tespit edilen ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Başvurucular, ekli tablonun (C) sütununda belirtilen tarihlerde 5233 sayılı Kanun kapsamına giren zararlarının karşılanması talepleriyle Siirt Valiliği Zarar Tespit Komisyonuna başvurmuşlardır.

9. Ekli tablonun (D) sütununda tarih ve sayıları belirtilen Zarar Tespit Komisyonu kararlarında, dosyada yer alan bilgi ve belgeler uyarınca köyün boşaltılmadığı, köyde nüfus istikrarının sürekli korunduğu, her beş yılda bir muhtarlık seçiminin yapıldığı, köyde korucuların bulunduğu ve korucuların dışında da vatandaşların ikamet ettiği, köy okulunun 1989 yılından günümüze kadar eğitime açık olduğu, köyde ibadethanenin bulunduğu ve karar tarihinde kadrosu münhal olmakla birlikte 1985-1986 ve 1998-1999 tarihlerinde kadrolu din görevlisinin mevcut olduğu, 2007 yılı milletvekili genel seçimleri ile Anayasa halkoylaması ve 2009 yılı mahalli idareler seçiminde köyde seçim sandığı kurulduğu, yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması ile şahısların malvarlığından istifade etmek amacıyla başka bir yerleşim yerinden aralıksız olarak köye ulaşabilmelerinin, o bölgede güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağı sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece yerine getirilmiş olduğunun nesnel bir göstergesi halini ihtiva ettiği belirtilerek, taleplerin reddine karar verilmiştir.

10. Belirtilen ret işlemleri aleyhine başvurucular tarafından ekli tablonun (E) sütununda belirtilen tarihlerde açılan iptal davalarında, ekli tablonun (F) sütununda tarihleri gösterilen idare mahkemesi kararları ile başvurucuların ikamet ettikleri köyün boşalan ve/veya boşaltılan yerleşim yerlerinden olmadığı, genel nüfus sayımı ve tespitlerine göre köyde 1990 yılında 753, 1997 yılında 899, 2000 yılında ise 1002 kişinin yaşadığı, muhtarlık seçimlerinin düzenli olarak yapıldığı, geçici köy koruculuğu sisteminin getirildiği, köyde bulunan askeri birlik personeli sayısı nedeniyle, nüfus sayımı sonuçlarının yüksek tespit edildiği iddiası konusunda toplanan bilgi ve belgelere göre 1990 yılına ait bilgi bulunamamakla birlikte, 1997 yılında köyde 90 köy korucusunun bulunduğu, korucuların dışında 20 hanenin korucu olmadığı ve bunların yaklaşık 250 kişiye karşılık geldiği, 2000 yılında ise köyde 90 korucunun bulunduğu ve korucular hariç köyde yaklaşık 100 kişilik nüfusa tekabül eden 13 hanenin bulunduğunun anlaşıldığı, anılan yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin var olduğu, köy halkının bir kısmının sübjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç ettiği, bu nedenle uğradıkları zararın idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı belirtilerek, davaların reddine karar verilmiştir.

11. Kararların başvurucular tarafından temyiz edilmesi üzerine, ekli tablonun (G) sütununda gösterilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesinin ilamları ile “karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği” gerekçesiyle hükümlerin onanmasına karar verilmiştir.

12. Karar düzeltme istemi, ekli tablonun (H) sütununda belirtilen tarihlerde Danıştay Onbeşinci Dairesinin ilamları ile reddedilmiştir.

13. Ret kararları başvurucular vekiline tebliğ edilmiş ve muhtelif tarihlerde süresi içinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

B. İlgili Hukuk

14. 5233 sayılı Kanun’un 1., 2., 4., 6., 7., 8., geçici 1., geçici 3., geçici 4. maddeleri, 24/6/2013 tarihli ve 2013/5034 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı Eki Kararın 1. maddesi, Danıştay Onuncu Dairesinin 30/12/2008 tarihli ve E.2008/4141, K.2008/9584 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 31/12/2008 tarihli ve E.2008/5548, K.2008/9733 sayılı kararı, Danıştay Onuncu Dairesinin 20/2/2009 tarihli ve E.2008/6679, K. 2009/1227 sayılı kararı (bkz. Sabri Çetin, B. No: 2013/3007, 6/2/2014, §§ 15-27).

15. Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik’in “Zararın tespiti” kenar başlıklı 16. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

 “15 inci maddede belirtilen zararlar, zarar görenin beyanı, adlî, idarî ve askerî mercilerdeki bilgi ve belgeler göz önünde tutularak olayın oluş şekli ve zarar görenin aldığı tedbirlere göre, zarar görenin varsa kusur veya ihmalinin de göz önünde bulundurulması suretiyle, hakkaniyete ve günün ekonomik koşullarına uygun biçimde komisyon tarafından doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile belirlenir.”

16. Aynı Yönetmeliğin “Zararın tespitinde komisyonca istenilecek belgeler” kenar başlıklı 17. maddesi şöyledir:

 “(Değişik: 22/8/2005 – 2005/9329 K.) Başvuru sahibi, başvuru dilekçesi ile birlikte olayın meydana geliş tarzını açıklayan ve zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her türlü bilgi ve belgeyi Komisyona sunar.

 Ayrıca; Komisyon, gerekli gördüğü takdirde zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her türlü bilgi ve belgeyi adli, idari ve askeri mercilerden ister.”

17. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (1) numaralı fıkrası.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

18. Mahkemenin 25/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucuların 2014/4657 numaralı bireysel başvuruları incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

19. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında yaptıkları başvuruların ve akabinde açtıkları davaların reddedildiğini, göçe zorlanmaları ve memleketlerinden sürgün edilmeleri nedeni ile işlerini kaybettiklerini ve malvarlıklarına ulaşamadıklarını, bu zararlara devlet yetkililerinin köy boşaltma eylemi ile sebep olunmasına rağmen zararlarının tazmin edilmediğini, zarar tespitinde sadece idare tarafından düzenlenmiş olan belgelerin esas alınmasının haksızlık oluşturduğunu, bölge genelinde ve başvurucuların zararına neden olan olay özelinde hiçbir adli tahkikatın yapılmadığını ya da yapılmış olsa dahi sonucunun kendilerine bildirilmediğini, ikamet ettikleri yerin terör ve terör olayları ile mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeni ile boşaltılmış olmadığı kabulünün dayanağını teşkil eden nüfus sayımı verilerinin, eğitim öğretime devam ediliyor olmasının, köyde düzenli olarak seçim yapılıyor olmasının, tazminat komisyonu tarafından ve yargılama mercilerince taleplerinin reddedilmesine gerekçe teşkil edemeyeceğini, zira bu hizmetlerin köyde yaşamına devam eden köy korucuları ve onların ailelerine yönelik olduğunu, köyde koruculuk yapmayı kabul etmeyenlerin köyden ayrılmak zorunda kaldıklarını, anılan köy içerisinde ve yakınlarında birçok çatışma yaşanması nedeni ile köyde sivil şahısların can güvenliğinin mevcudiyetinden bahsedilemeyeceğini, yaptıkları başvurular hakkında yürütülen işlemlerin makul sürede sonuçlandırılmadığını, temyiz ve karar düzeltme taleplerinin özenli bir şekilde incelenmediğini ve kararların yeterli gerekçe ihtiva etmediğini, bu nedenle başvurabilecekleri etkili bir hukuk yolu bulunmadığını belirterek, Anayasa’nın 35., 36. ve 40. maddelerinde tanımlanan haklarının ihlal edildiğini iddia etmişler, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.

B. Değerlendirme

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Çelişmeli Yargılama ve Silahların Eşitliği İlkelerinin İhlal Edildiği İddiası

20. Başvurucular, zarar tespitinde sadece adlî, idarî ve askerî makamlar tarafından düzenlenen belgelerin kullanıldığını ve bu belgelerin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükme esas alındığını, bölge genelinde ve başvurucuların zararına neden olan olay özelinde hiçbir adli tahkikatın yapılmadığını yahut yapılmış olsa dahi sonucundan haberdar edilmediklerini belirterek, adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Başvurucuların anılan şikayetlerinin çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkeleri kapsamında değerlendirmeye tabi tutulması uygun görülmüştür.

21. Adil yargılanma hakkının unsurlarından olan çelişmeli yargılama ilkesi, taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerektirmektedir (Abdullah Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2014, § 21). Bu ilke ve bu ilkeyle bağlantılı olan yargılamaya etkin katılım hakkı, adil yargılanma hakkının somut görünümleridir. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen bu ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir (Güher Ergun ve Diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

22. Çelişmeli yargılama hakkı kapsamında, mahkemece tarafların dinlenilmemesi, iddialarını sunma ve delillere karşı çıkma imkânı verilmemesi, yargılama faaliyetinin hakkaniyete aykırı hale gelmesine neden olabilecektir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Ruiz-Mateos/Spain, B. No: 12952/87, 23/06/1993, § 63; Feldbrugge/Netherlands, B. No: 8562/79, 29/05/1986, § 44). Çelişmeli yargılama ilkesi, silahların eşitliği ilkesi ile yakından ilişkili olup, bu iki ilke birbirini tamamlar niteliktedir. Zira çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edilmesi durumunda, davasını savunabilmesi açısından taraflar arasındaki denge bozulacaktır. Çelişmeli yargılamanın medeni haklara ilişkin davalarda da kabul ediliyor olması, medeni bir hakka ilişkin yargılamada da tarafların duruşmada hazır bulunmasını, daha genel bir ifade ile, yargılamanın bütününe aktif olarak katılmalarını ve bu kapsamda yargılama evrakına ulaşma ve bunlar hakkında yorum yapma imkânının da kendilerine tanınmasını ifade etmektedir (Abdullah Özen, § 21).

23. Somut başvurular açısından, başvurulara konu tazminat taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanıp karşılanmayacağı noktasında Danıştay tarafından ihdas edilen içtihadî kriter olan “yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması” ölçütünden yararlanıldığı, bu hususun tespiti için de bir kısım idari birimlerden gelen tahkikat sonuçlarına dayanıldığı, bu belgelerin Pervari İlçe Jandarma Komutanlığının, Pervari İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün, Siirt İl Mahalli İdareler Müdürlüğünün, Pervari Kaymakamlığı İlçe Müftülüğünün, Pervari İlçe Seçim Kurulu Başkanlığının yazıları ile Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı Siirt Bölge Müdürlüğünün yazıları olduğu anlaşılmaktadır. Komisyon ve yargılama aşamalarında kararlara esas alınan bu belgelere karşı savunma yapma ve karşı delillerini ortaya koyma imkanı tanındığı anlaşılmakla birlikte, 5233 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile ilgili Yönetmelik’in 16. ve 17. maddelerinde (bkz. § 15-16) yer alan hükümlerden hareketle zarar tespitinde adlî tahkikat işlemlerinden bağımsız olarak başvurucuların beyanı da dahil olmak üzere her türlü bilgi ve belgenin, malvarlığı sahipliğini ve zararı ispatta delil niteliğini haiz bulunduğu anlaşılmaktadır. Bahsi geçen belgelerin ve içeriklerinin Komisyon ile İlk Derece Mahkemesi kararlarına aktarıldığı ve bu kapsamda söz konusu yerleşim yerlerinin tamamen boşalmasının ya da boşaltılmasının söz konusu olmadıkları, bu nedenle köy halkının yerleşim yerini terk etmelerine neden olabilecek nesnel bir güvenlik kaygısının yaşanmadığı sonucuna varıldığı, bu suretle ilgili belgeler ve içeriklerine en geç Komisyon kararıyla vâkıf olduğu anlaşılan başvurucuların, gerek dava dilekçelerinde gerekse temyiz ve karar düzeltme dilekçelerinde bu belgeler ışığında yapılan tespitlere karşı itiraz ve savunmalarını ileri sürme imkânlarının bulunduğu, başvurucular tarafından ibraz edilen delil ve beyan dilekçeleri kapsamında Mahkemece, idare ve başvurucular tarafından sunulan belgeler değerlendirilerek, başvuruculara dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma olanağının tanındığı, bu çerçevede başvuru dosyaları kapsamından, başvurucuların yargılamanın sonucunu etkileyecek usuli bir imkandan mahrum bırakılmadıkları anlaşılmaktadır.

24. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların belirtilen iddiaları hakkında açık bir ihlal tespit edilmediğinden, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Yargılamanın Sonucu İtibarıyla Adil Olmadığı İddiası

25. Başvurucular, Komisyona yaptıkları başvuruların ve akabinde açtıkları davaların reddedildiğini, göç etmeye mecbur kalmaları nedeni ile işlerini kaybettiklerini ve malvarlıklarına ulaşamadıklarını, anılan zararlara köy boşaltma eylemleri ile sebebiyet verilmiş olmasına rağmen zararlarının tazmin edilmediğini belirterek mülkiyet haklarının ihlal edildiğinden şikayetçi olmuş, yargılama sürecinde yapılan incelemeler ve lehlerine olmayan yargı kararı temeline dayandırıldığı tespit edilen bu iddiaların, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

26. Başvurucular yargılamanın adil olmadığı iddiası kapsamında ayrıca, Siirt ili, Pervari ilçesi, Okçular köyünde meskûn iken, terör ve terör olayları ile mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucunda köyden göçlerin meydana gelmiş olmasına rağmen nüfus sayımı sonuçları, eğitim öğretime devam ediliyor olması ve köyde düzenli olarak seçim yapılıyor olması gerekçe gösterilerek tazminat komisyonu ve yargılama mercileri tarafından taleplerinin reddedildiğini, oysa bu hizmetlerin köyde yaşamına devam eden köy korucuları ve onların ailelerine yönelik olduğunu ve köyde koruculuk yapmayı kabul etmeyenlerin köyden ayrılmak zorunda kaldıklarını belirterek tüm bu hususlar ile anılan köy içerisinde ve yakınlarında birçok çatışma yaşanması nedeni ile sivil şahısların can güvenliğinin bulunmadığı gözardı edilerek karar verilmiş olmasından dolayı, hatalı şekilde hüküm kurulduğunu beyan etmişlerdir.

27. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı, 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 24).

28. Anılan kurallar uyarınca, ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz bir takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular bariz bir takdir hatası veya açık keyfilik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, § 26).

29. Başvurucular tarafından açılan davalarda Mahkemece, başvurucuların ikamet ettikleri köyün boşalan ve/veya boşaltılan yerleşim yerlerinden olmadığı, yerleşim yerinde asgari güvenlik düzeyinin var olduğu, köy halkının bir kısmının subjektif güvenlik kaygısıyla ya da ekonomik ve sosyal sebeplerle göç ettiği, bu nedenle uğradıkları zararın idarece karşılanmasına hukuki olanak bulunmadığı belirtilerek, davaların reddine karar verilmiştir (bkz. § 10).

30. Başvurucular tarafından, maddi vakıa ve delillerin hatalı takdiri neticesinde taleplerinin ve davalarının reddine hükmedildiği, bu kapsamda derece mahkemelerince delillerin takdirinin hatalı ve hükmün sonuç itibarıyla hukuka aykırı olduğu belirtilmekte olup, başvurucuların belirtilen iddialarının özünün derece mahkemelerince delillerin değerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

31. 5233 sayılı Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının yargı yoluna gidilmesine gerek kalmaksızın, idarece en kısa süre içerisinde ve tam olarak tespit edilerek, sulh yoluyla karşılanmasını amaçlamakta olup, belirtilen amaç doğrultusunda ilke ve prosedürler öngörmektedir (Cahit Tekin, B. No: 2013/2744 , 16/7/2014, § 82).

32. Belirtilen Kanun uyarınca müracaat sahiplerinin taleplerinin karşılanabilmesi için, öncelikle iddia edilen zararın terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle oluştuğunun tespiti gerekmekte olup, 5233 sayılı Kanun'un 2. maddesinde açıkça terör dışındaki ekonomik ve sosyal sebeplerle uğranılan zararlar ile güvenlik kaygıları dışında kendi istekleriyle bulundukları yerleri terk edenlerin bu sebeple uğradıkları zararların kapsam dışında olduğu belirtilmiştir (Cahit Tekin, § 83).

33. Özellikle tazminata ilişkin belirtilen usulün ihdasına temel olan ve AİHM'e sunulan başvuruların yapıldığı bölge itibarıyla, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler dışındaki ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bu olgudan kaynaklanan zararların varlığını nazara alan yargılama makamları, 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan başvuruların belirtilen Kanun kapsamında kabul edilebilmesi için, objektif bir ölçüt belirleme yoluna gitmiş ve bu ölçütün sağlanmasını "köyün ya da mezranın tamamen boşalmış/boşaltılmış olması veya anılan yerleşim yerlerinde sadece geçici köy korucularının kalması" şartına bağlamıştır. Belirtilen kabul uyarınca,''terör eylemleri'' veya ''terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler'' sonucunda bir yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olması nedeniyle mal varlığına/mülküne ulaşamayan kişilerce uğranılan maddi zararın, sözü edilen Kanun hükümlerine göre idarece sulh yoluyla ödenmesi gerekmektedir. Yerleşim yerinin ''kısmen'' boşalmış olması ise, o yerleşim yerinde güvenli bir şekilde yaşayabilme olanağını sağlayan asgari güvenlik şartlarının idarece sağlanmış olduğunun nesnel bir göstergesidir (Cahit Tekin, § 84).

34. Esasen taleplerin yapıldığı bölge itibarıyla özellikle ekonomik ve sosyal nedenlerle yaşanan göç olayları ve bundan kaynaklanan zararların yoğunluğu karşısında, 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmin edilebilecek zararların tespitinde temel alınacak objektif bir ölçütün ihdas edilmesi zorunlu görünmektedir. Bu kapsamda, güvenlik kaygısının yerleşim yerinde sürekli yaşayan kişilere ve sözü edilen kaygı nedeniyle aynı yerleşim yerini terk eden kişilere göre değişmemesi gereğinden ve terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ve endişe karşısında her bireyin farklı tepki göstermesinin mümkün olduğu gerçeğinden hareket eden yargısal makamlar, kişiden kişiye değişebilen bir duygu olan güvenlik kaygısının yukarıda belirtildiği şekilde nesnel bir ölçüte dayandırılmasını zorunlu görerek, güvenlik kaygısına dayanılarak bir yerleşim yerinin kısmen boşalmış olması halinde, 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi zararların idarece ödenmesine yasal olanak bulunmadığı ilkesini benimsemiştir (Cahit Tekin, § 85).

35. 5233 sayılı Kanun uyarınca ileri sürülen taleplerin, belirtilen Kanun kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu ve Kanun'un kapsamının belirlenmesi noktasındaki mevzuat hükümlerinin yorumu ile bu hususta içtihadî bir ölçütün belirlenmesi ve somut olayın bu ölçüt uyarınca değerlendirilmesi noktasındaki takdir, esasen derece mahkemelerine ait olup, 5233 sayılı Kanun'un uygulanması bağlamında daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış olan taleplere ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmeler neticesinde de belirtilen hususlara ilişkin iddiaların maddi olayın ve hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması bağlamında kanun yolu mahkemelerince değerlendirilmesi gereken hususlara ilişkin olduğu belirtilerek, açıkça dayanaktan yoksun bulunduğu sonucuna varılmıştır (Sabri Çetin, §§ 45-50; Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Akbayır/Türkiye, B. No: 30415/08, 28/06/2011, § 88).

36. Açıklanan nedenlerle, başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu, derece mahkemesi kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvuruların bu kısmının, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

c. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası

37. Başvurucular, temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ileri sürdükleri taleplerin üstünkörü bir incelemeye tabi tutularak yeterli gerekçeye yer verilmeden reddedildiğini iddia etmişler, bu nedenle anılan başvuru yollarının etkili olmadığından şikâyetçi olmuşlardır. Anılan şikâyetlerin gerekçeli karar hakkına ilişkin olduğu tespit edildiğinden bu iddiaların Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.

38. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek ve mahkemelere güveni sağlamak açısından, hem tarafların hem kamunun menfaatini ilgilendirmekte olup, kararın gerekçesi hakkında bilgi sahibi olunmaması, kanun yoluna müracaat imkânını da işlevsiz hale getirecektir. Bu nedenle mahkeme kararlarının dayanaklarının yeteri kadar açık bir biçimde gösterilmesi zorunludur (Tahir Gökatalay, B. No: 2013/1780, 20/3/2014, § 67).

39. Mahkeme kararlarının gerekçeli olması adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olmakla beraber, bu hak yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle, gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir. Bununla birlikte başvurucunun ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddialarının cevapsız bırakılmış olması bir hak ihlaline neden olacaktır. Bunun yanı sıra, kanun yolu mahkemelerince verilen karar gerekçelerinin ayrıntılı olmaması da bu hakkın ihlal edildiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Kanun yolu mahkemelerince verilen bu tür kararların, ilk derece mahkemesi kararlarında yer verilen gerekçelerin kabul edilmiş olduğu şeklinde yorumlanması uygun olup, bu durumda, üst dereceli mahkeme tarafından önceki mahkeme kararının gerekçesinin benimsendiği kabul edilmelidir (Muhittin Kaya ve Muhittin Kaya İnşaat Taahhüt Madencilik Gıda Turizm Pazarlama Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2013/1213, 4/12/2013, § 26). Nitekim AİHM içtihatları da bu yöndedir (Benzer bir karar için bkz. Van de Hurk/Hollanda, B.No: 16034/90, 19/4/1994, § 61).

40. Başvuru konusu olaylarda, başvurucuların taleplerinin 5233 sayılı Kanun kapsamında kabul edilip edilmeyeceği noktasında derece mahkemelerinin Danıştay tarafından ihdas edilen nesnel güvenlik kaygısı ölçütünden hareket ettikleri, bu hususun saptanması noktasında ise söz konusu yerleşim yerinin tamamen boşalmış/boşaltılmış olup olmadığının çeşitli idari kurumlar tarafından tanzim edilen tutanak ve belgeler kapsamında değerlendirildiği, nesnel güvenlik kaygısı ölçütünden hareket edilmekle birlikte başvurucuların ayrıca öznel durumları bulunduğunu beyan etmedikleri ve dolayısıyla yargılama mercilerince de bu hususun değerlendirmeye tabi tutulmadığı, bu suretle başvurucular tarafından ileri sürülen ve hüküm sonucunu etkilediği iddia edilen taleplerinin İlk Derece Mahkemesi kararlarında denetlenerek reddedildiği, İlk Derece Mahkemesince oluşturulan karar ve gerekçesi hukuka uygun bulunmak suretiyle kanun yolu mahkemelerinin denetiminden geçerek kesinleştiği, bu kapsamda kanun yolu mercii tarafından İlk Derece Mahkemesi gerekçesinin benimsendiği anlaşılmıştır.

41. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların gerekçeli karar haklarına yönelik bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından, başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin "açıkça dayanaktan yoksun olması" nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

d. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası

42. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvuruların bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

43. Başvurucular, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürdükleri giderim taleplerinin değerlendirilmesi hususundaki idari süreç ve yargılama prosedürünün makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir.

44. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile AİHM kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, esasen Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de, Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (Güher Ergun ve Diğerleri, §§ 38–39).

45. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve Diğerleri, §§ 41–45).

46. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da, Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir karar aleyhine açılan davalara da uygulanacaktır. Başvurulara konu sürecin, 5233 sayılı Kanun kapsamında ileri sürülen bir tazmin talebine ilişkin olduğu görülmekle, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılamanın söz konusu olduğunda kuşku yoktur (Selahattin Akyıl, B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).

47. Yargılama faaliyetinin makul sürede gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması için, öncelikle uyuşmazlığın türüne göre değişebilen, başlangıç ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi gereklidir (Selahattin Akyıl, § 43).

48. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarih olmakla beraber, bazı özel durumlarda girişimin niteliği göz önünde tutularak uyuşmazlığın ortaya çıktığı daha önceki bir tarih başlangıç tarihi olarak kabul edilebilmektedir. Somut başvurular açısından benzer bir durum söz konusu olup, makul süre değerlendirmesinde nazara alınacak zaman diliminin başlangıç tarihi, başvurucular tarafından 5233 sayılı Kanun kapsamında tazminat taleplerinin Komisyona iletildiği tarihtir (Selahattin Akyıl, § 45). Anılan tarihler başvurucular açısından ekli tablonun (C) sütununda belirtilen şekildedir.

49. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve Diğerleri, § 52). Bu kapsamda, somut yargılama faaliyetleri açısından sürenin bitiş tarihlerinin, başvurucuların karar düzeltme taleplerinin reddine karar veren Danıştay Onbeşinci Dairesinin, ekli tablonun (H) sütununda belirtilen karar tarihleri olduğu anlaşılmaktadır.

50. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları nezdinde yürütüldüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 17).

51. Somut başvurular bakımından, başvurucular tarafından ekli tablonun (C) sütununda belirtilen tarihlerde gene aynı sütunda gösterilen dosya kayıt numaraları ile Komisyona yapılan müracaatlar sonrasında, 5233 sayılı Kanun’un öngördüğü usul uyarınca bir kısım işlemlerin yapılması akabinde, ekli tablonun (D) sütununda gösterilen tarihlerde başvurucuların taleplerinin reddedildiği, belirtilen ret kararı aleyhine ekli tablonun (E) sütununda belirtilen tarihlerde İdare Mahkemesinde başlatılan yargılama süreçlerinde başvurucuların karar düzeltme taleplerinin reddine dair Danıştay Onbeşinci Dairesinin ekli tablonun (H) sütununda gösterilen tarihli kararları ile yargılamanın tamamlandığı, bu bakımdan makul sürede yargılanma hakkı kapsamında nazara alınması gereken toplam sürelerin ekli tablonun (I) sütununda işaret edilen zaman dilimleri olduğu anlaşılmaktadır.

52. 5233 sayılı Kanun kapsamında yapılan müracaatlarda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda verdiği kararlarda, Komisyon ve yargılama aşamalarında geçen süreler ile davanın tüm koşulları dikkate alınarak toplamda sekiz yılın altında gerçekleşen başvuruların karara bağlanma süresinin makul sürede yargılanma hakkının ihlaline yol açmadığı sonucuna ulaşılmıştır (bkz. Sabri Çetin, §§ 61-69; Mahmut Can Arslan, B. No: 2013/3008, 6/2/2014, §§ 60-68; Mehmet Gürgen, B. No: 2013/3202, 6/2/2014, §§ 58-66; Celal Demir, B. No: 2013/3309, 6/2/2014, §§ 58-66). Başvurunun kesin olarak karara bağlanmasının toplamda sekiz yılı aşacak kadar uzun bir sürede gerçekleştiği ve bu durumun başvuruculara atfedilebilecek bir kusurdan kaynaklanmadığı durumlarda ise makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (bkz. İsmet Kaya, B. No: 2013/2294, 8/5/2014, §§ 46-70).

53. Somut davalara bir bütün olarak bakıldığında başvurular açısından farklı karar verilmesini gerektiren bir yön bulunmadığı ve söz konusu sekiz yılı aşkın yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.

54. Açıklanan nedenlerle, başvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 Sayılı Kanunun 50. Maddesi Yönünden

55. Başvurucular, 500.000,00 TL maddi ve 500.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmişlerdir.

56. 6216 sayılı Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucular lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

57. Mevcut başvurularda Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olmakla birlikte, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında, başvuruculara ekli tablonun (J) sütununda gösterilen manevi tazminatların net olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.

58. Başvurucular tarafından maddi tazminat talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

59. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvuruculara ayrı ayrı ödenmesine ve 1.500,00 TL vekâlet ücretinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucuların,

1. Çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

2. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının “açıkça dayanaktan yoksun olması”,

nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Başvurucuların, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma haklarının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Başvuruculara, ekli tablonun (J) sütununda gösterilen miktarlarda net MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucuların tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,

D. Başvurucular tarafından ayrı ayrı yapılan 206,10 TL harcın AYRI AYRI BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE ve başvuruculara 1.500,00 TL vekâlet ücretinin MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

E. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucuların Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

 

16

15

14

13

12

11

10

9

8

7

6

5

4

3

2

1

Sıra

2014/7105

2014/7104

2014/7103

2014/7099

2014/7087

2014/7086

2014/6547

2014/6545

2014/6542

2014/6541

2014/4951

2014/4950

2014/4949

2014/4665

2014/4662

2014/4657

Başvuru
Numarası

A

 İsa AYTIŞ

İsmail ÜNAL

Süleyman AYTIŞ

Katibe BAYĞARA

Rical ŞAŞİ

Salih ÖZMEN

Fatım KURT

 Şükrü AYTIŞ

 Salih TUTAL

 

Halil ÜNAL

 Mehmet AKA

 İbrahim ÇİDAM

 

 Levent TUTAL

Salih ÜNAL

 Durmaz ÖZMEN

 Mehmet TUTAL

Başvurucular

 ve

T.C. Kimlik Numaraları

B

6/7/2005

7.834

27/7/2005

11.516

6/7/2005

7.865

 6/7/2005

 7.833

22/2/2005

7.895

6/7/2005

7.871

10/5/2005

7.802

6/7/2005

7.862

6/7/2005

7.870

6/7/2005

7.824

6/7/2005

7.825

6/7/2005

7.819

6/7/2005

7.831

6/7/2005

7.868

27/7/2005

11.513

6/7/2005

7.877

Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt Numarası

C

26/3/2010

2010/1-4456

5/3/2010

2010/1-4404

5/5/2010

2010/1-4548

9/4/2010

2010/1-4506

 28/5/2010

 2010/1-4624

2/4/2010

2010/1-4474

29/1/2010

2010/1-4351

5/5/2010

2010/1-4542

5/5/2010

2010/1-4549

26/3/2010

2010/1-4459

9/4/2010

2010/1-4503

26/3/2010

2010/1-4452

9/4/2010

2010/1-4505

5/5/2010

2010/1-4545

16/4/2010

2010/1-4509

2/4/2010

2010/1-4476

Komisyon Karar Tarihi ve Numarası

D

2/6/2010

30/6/2010

30/6/2010

28/7/2010

28/12/2010

30/6/2010

2/6/2010

30/6/2010

30/6/2010

30/6/2010

30/6/2010

30/6/2010

28/7/2010

30/6/2010

28/7/2010

30/6/2010

Dava
Tarihi

E

8/5/2012

8/5/2012

 22/4/2011

8/5/2012

8/5/2012

22/4/2011

8/5/2012

12/5/2011

8/5/2012

12/5/2011

12/5/2011

22/4/2011

22/4/2011

12/5/2011

22/4/2011

22/4/2011

Yerel Mahkeme
Karar Tarihi

F

6/12/2012

6/12/2012

15/11/2012

6/12/2012

6/12/2012

15/11/2012

18/12/2012

15/11/2012

18/12/2012

15/11/2012

15/11/2010

15/11/2012

15/11/2012

15/11/2012

15/11/2012

15/11/2012

Temyiz Yolu Karar Tarihi

G

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

27/11/2013

Karar Düzeltme
Yolu Karar Tarihi

H

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 6 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

İdari ve Yargısal
 Süreçte Geçen Toplam Süre

I

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

5.000,00

3.350,00

5.000,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

3.350,00

Hükmedilen
NET Manevi Tazminat
(TL)

J

32

31

30

29

28

27

26

25

24

23

22

21

20

19

18

17

Sıra

2014/11552

2014/10868

2014/10865

2014/10864

2014/10861

2014/10856

2014/10686

2014/10684

2014/10682

2014/10401

2014/10400

2014/10365

2014/10362

2014/9459

2014/7159

2014/7106

Başvuru
Numarası

A

Sait ÜNAL

Yakup TUTAL

Şahin ELBİR

Sabiha ÖZMEN

Mehmet AKA

Nezir TUTAL

Ömer AYTIŞ

Abdullah ÇİDAM

Selhan ATLAN

Mehmet ÜNAL

 Hamit ŞAŞİ

 Sıddık ÜNAL

 

Ali ÇİDAM

Mehmet AKA

Ahmet AKA

Tahir ELBİR

Başvurucular

ve

T.C. Kimlik Numaraları

B

6/7/2005

7.873

6/7/2005

7.861

6/7/2005

7.864

6/7/2005

7.874

6/7/2005

7.828

22/2/2006

7.887

22/2/2006

7.892

6/7/2005

 7.811

6/7/2005

7.867

6/7/2005

7.879

6/7/2005

7.821

6/7/2005

7.866

6/7/2005

7.804

6/7/2005

7.829

6/7/2005

7.810

6/7/2005

7.860

Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt Numarası

C

 7/5/2010

 2010/1-4561

5/5/2010

2010/1-4550

7/5/2010

2010/1-4560

5/5/2010

2010/1-4547

 9/4/2010

 2010/1-4507

11/6/2010

2010/1-4640

28/5/2010

2010/1-4627

11/6/2010

2010/1-4646

7/5/2010

2010/1-4558

5/5/2010

2010/1-4543

26/3/2010

2010/1-4450

7/5/2010

2010/1-4563

26/2/2010

2010/1-4369

9/4/2010

2010/1-4504

26/2/2010

2010/1-4378

5/5/2010

2010/1-4540

Komisyon Karar Tarihi ve Numarası

D

16/9/2010

8/10/2010

16/9/2010

28/7/2010

30/6/2010

28/7/2010

28/7/2010

28/7/2010

28/7/2010

28/7/2010

30/6/2010

28/7/2010

17/9/2010

2/6/2010

2/6/2010

28/7/2010

Dava
Tarihi

E

23/8/2012

8/5/2012

8/5/2012

8/5/2012

23/8/2012

23/8/2012

8/5/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

8/5/2012

8/5/2012

22/4/2011

Yerel Mahkeme
Karar Tarihi

F

20/6/2013

18/12/2012

18/12/2012

18/12/2012

20/6/2013

20/6/2013

18/12/2012

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

6/12/2012

15/11/2012

Temyiz Yolu Karar Tarihi

G

3/4/2014

3/4/2014

10/4/2014

17/4/2014

10/4/2014

3/4/2014

10/4/2014

10/4/2014

3/4/2014

10/4/2014

10/4/2014

3/4/2014

10/4/2014

19/3/2014

27/11/2013

27/11/2013

Karar Düzeltme
Yolu Karar Tarihi

H

8 yıl 8 ay

8 yıl 8 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 1 ay

8 yıl 1 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 8 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 8 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 8 ay

8 yıl 4 ay

8 yıl 4 ay

İdari ve Yargısal
 Süreçte Geçen Toplam Süre

I

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

3.350,00

3.350,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

3.350,00

3.350,00

Hükmedilen
NET Manevi Tazminat
(TL)

J

43

42

41

40

39

38

37

36

35

34

33

Sıra

2014/17318

2014/16381

2014/16379

2014/16374

2014/16292

2014/16042

2014/11646

2014/11642

2014/11640

2014/11639

2014/11636

Başvuru
Numarası

A

 Atakaya KAYA

 

 Nasrettin ÜNAL

 

Salih AKBAY

Muhittin AYTIŞ

Mehmet TUTAL

Halil UĞURLU

 Nefise ÜNAL

 

Mehmet ÖZMEN

 Lazgin KURT

 

Mehmet ÜNAL

 Emin AKA

 

Başvurucular

ve

T.C. Kimlik Numaraları

B

6/7/2005

7.803

22/2/2006

7.885

6/7/2005

 7.872

22/2/2006

7.881

6/7/2005

7.827

22/2/2006

7.815

27/7/2005

11.514

6/7/2005

7.876

6/7/2005

7.832

6/7/2005

7.826

22/2/2006

7.798

Komisyona Başvuru Tarihi ve Dosya Kayıt Numarası

C

11/3/2010

2010/2-5963

11/6/2010

2010/1-4652

5/5/2010

2010/1-4546

28/5/2010

2010/1-4625

5/5/2010

2010/1-4536

13/9/2010

2010/1-4435

2/4/2010

2010/1-4462

9/4/2010

2010/1-4496

9/4/2010

2010/1-4502

5/5/2010

2010/1-4537

16/4/2010

2010/1-4514

Komisyon Karar Tarihi ve Numarası

D

15/6/2010

17/9/2010

28/7/2010

28/7/2010

28/7/2010

30/6/2010

30/6/2010

28/7/2010

30/6/2010

30/6/2010

2/6/2010

Dava
Tarihi

E

25/5/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

 23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

23/8/2012

 23/8/2012

23/8/2012

Yerel Mahkeme
Karar Tarihi

F

7/10/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

20/6/2013

Temyiz Yolu Karar Tarihi

G

26/6/2014

21/5/2014

21/5/2014

21/5/2014

21/5/2014

21/5/2014

10/4/2014

10/4/2014

10/4/2014

3/4/2014

3/4/2014

Karar Düzeltme
Yolu Karar Tarihi

H

8 yıl 11 ay

8 yıl 2 ay

8 yıl 10 ay

8 yıl 2 ay

8 yıl 10 ay

8 yıl 2 ay

8 yıl 8 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 9 ay

8 yıl 8 ay

8 yıl 1 ay

İdari ve Yargısal
 Süreçte Geçen Toplam Süre

I

5.000,00

3.350,00

5.000,00

3.350,00

5.000,00

3.350,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

5.000,00

3.350,00

Hükmedilen
NET Manevi Tazminat
(TL)

J

25/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Tutal ve diğerleri [2.B.], B. No: 2014/4657, 25/6/2015, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET TUTAL VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2014/4657
Başvuru Tarihi 2/4/2014
Karar Tarihi 25/6/2015
Birleşen Başvurular 2014/4662, 2014/10686, 2014/10684, 2014/10682, 2014/10401, 2014/10400, 2014/10365, 2014/10362, 2014/9459, 2014/7159, 2014/7106, 2014/7105, 2014/7104, 2014/7103, 2014/7099, 2014/7087, 2014/7086, 2014/6547, 2014/6545, 2014/6542, 2014/17318, 2014/16381, 2014/16379, 2014/16374, 2014/16043, 2014/16292, 2014/16042, 2014/11646, 2014/11642, 2014/11640, 2014/11639, 2014/11636, 2014/11552, 2014/10868, 2014/10865, 2014/10864, 2014/10861, 2014/10856, 2014/6541, 2014/4951, 2014/4950, 2014/4949, 2014/4665

II. BAŞVURU KONUSU


Başvurular, terör olaylarından dolayı köyleri terke mecbur kalınması nedeniyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamında yapılan başvuruların reddedilmesi nedeniyle mülkiyet haklarının; ret işlemlerine karşı açılan davalara ilişkin yargılama işlemlerinin adil olmaması, makul sürede sonuçlandırılmaması nedenleriyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) İhlal Manevi tazminat
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Silahların eşitliği ilkesi / çelişmeli yargılama ilkesi (İdare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5233 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun 1
2
4
6
7
8
geçici 1
geçici 3
geçici 4
2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 1
14
20
49
Yönetmelik 20/10/2004 Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Yönetmelik 16
17
Karar 24/6/2013 Bakanlar Kurulu Kararı Eki Kararı 1
  • pdf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi