TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET YETER BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/5100)
Karar Tarihi: 16/2/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Raportör
Murat ŞEN
Başvurucu
Ahmet YETER
Vekili
Av. Muharrem ERCAN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, verilen hücre cezasının ve buna yapılan itirazdaki taleplerin İnfaz Hâkimliği tarafından değerlendirilmemesi nedenleriyle kötü muamele yasağının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, suç ve cezada kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu,Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır.
10. Cezaevinde bir hükümlü ile kavga ettiğinden bahisle Ceza İnfaz Kurumu idaresi tarafından 12/7/2013 ile 15/7/2013 tarihleri arasında başvurucu ve diğer hükümlü, müşahade odasına konulmuş ve her ikisi hakkında da disiplin soruşturması açılmıştır.
11. Disiplin soruşturması sonucunda Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 22/7/2013 tarihli kararı ile 5 gün hücreye koyma cezası ile başvurucunun tecziyesine karar verilmiştir.
12. Başvurucu, anılan disiplin cezasına karşı 26/7/2013 tarihinde Gaziantep İnfaz Hâkimliğine itirazda bulunmuştur. Ceza İnfaz Kurumu İdaresi de 6/8/2013 tarihinde anılan hücre hapis cezasının onaylanması için İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur.
13. İnfaz Hâkimliği 4/9/2013 tarihinde başvurucu ve vekilinin hazır bulunduğu ilk duruşmayı gerçekleştirmiştir. 11 celse devam eden duruşmada başvurucu ve vekili hücre hapsinin infaz edildiğine, tutuklulara hücre hapis cezası verilemeyeceğine, tanık ve bilirkişilerin dinlenilmesine, hücrelerin niteliklerinin insan haysiyeti ile bağdaşmadığına, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlikler Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun'un bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine götürülmesi gerektiğine, Cumhuriyet Savcısı'nın mütalaasının usule uygun olmadığına, hâkimin reddine yönelik talep ve itirazlarda bulunmuştur. Öte yandan başvurucu vekili, Ceza İnfaz Kurumu idaresinin usule uygun infaz hâkimliği onayı olmadan hücre hapis cezasını uyguladığını belirterek Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
14. İnfaz Hâkimliği 16/1/2014 tarihli kararında başvurucunun disiplin cezasına yönelik itirazlarını reddetmiş ve hücre hapsinin onanmasına karar vermiştir. Mahkeme, gerekçesinde özetle başvurucunun bir hükümlü ile kavga ettiğinde -doktor raporları gözetilerek- herhangi bir tereddüt olmadığını belirtmiştir. Öte yandan Hâkimlik, başvurucunun kavga sonrası 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesi dalaletiyle 49. maddesi gereğince Kurum içinde güvenliklerinin sağlanması amacıyla müşahade odasına alındığını belirtmiştir.
15. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı yaptığı itiraz, Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/2/2014 tarihli ve 2014/191 Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. Karar, başvurucuya 10/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 8/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bir günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
e) Hükümlü ve tutukluları daha az cezayı gerektiren şekilde kasten yaralamak.
...”
18. 5275 sayılı Kanun'un 49. maddesi şöyledir:
"(1) Yönetim, disiplin soruşturması yapılan hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir.
(2) Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz."
19. 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
""(1) Bu Kanunun;.., hücreye koyma, ... kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76, ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi şöyledir:
“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.”
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tutuklu ve hükümlülerle ilgili olarak onların korunmasız ve zayıf durumda olduklarını, en zor şartlarda dahiyetkililerin bu kişilerin fiziksel esenliklerini korumakla sorumlu olduklarını belirtmiştir (Keenan/Birleşik Krallık, B. No: 27229/95, § 91; Tarariyeva/Rusya, B. No: 4353/03, 14/12/2006, § 73; Vlademir/Romanov/Rusya, B. No: 41461/02, 24/7/2008, § 57). Bununla birlikte AİHM, cezaevlerinde bir şiddet potansiyeli bulunduğunun ve tutulan kişilerin direnişinin çok çabuk ayaklanmaya dönüşebileceğini kabul etmektedir (Satık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 31866/96, 10/10/2000, § 58; Dedovsky ve diğerleri/Rusya, B. No: 7178/03, 15/5/2008, § 81).
22. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir. Diğer taraftan mahkûmların diğer mahkûmlarla görüşmesinin yasaklanmasının güvenlik, disiplin veya önleyici tedbirlerin gerektirdiği koşullarda Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlali olarak değerlendirilemeyeceği ifade edilmiştir (Öcalan/Türkiye, B. No: 46221/99, 12/5/2005, § 191). Ayrıca güvenliği sağlama, tutulan kişiyi diğer tutulanlardan koruma, devam eden yargılamada sanıkların hileli iş birliği yapmalarını veya tutulan kişinin dışarıdakilerle suç için iş birliği yapmalarını önleme gibi amaçlarla tek başına tutma tedbirinin uygulanması da mümkündür. Başka bir ifade ile sıkı güvenlik rejimine ilişkin bir tedbir olan tek başına tutma kendiliğinden Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı bir müdahale sayılmaz (Van der Ven/Hollanda, B. No: 50901/99, 4/02/2003, § 50). Uzun süre başkalarından ayrı tutmanın Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamında bir ihlal oluşturup oluşturmayacağı değerlendirirken olayın yaşandığı özel koşullara, tedbirin zorunluluğuna, süresine, izlenen amaca ve ilgili kişi üzerindeki etkilerine bakılması gerekir (Rohde/Danimarka, B. No: 69332/01, 21/7/2005, § 93).
23. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) 2013 düzenli ziyaretleri kapsamında 9/6/2013 ile 21/6/2013 tarihleri arasında Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gerçekleştirdikleri ziyaret sonrası hazırladığı rapor, 15/1/2015 tarihinde yayımlanmıştır (CPT/İnf (2015) 6). Raporda, Ceza İnfaz Kurumunun müşahade odaları da incelenmiştir. Müşahade odalarının bir kişinin kalacak nitelikte ve 7 m2 büyüklüğünde olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte her odada soğuk su akan lavabo ve alaturka tuvalet olduğu gözlemlenmiş, yeterli aydınlatmanın olduğu belirtilmiştir. Öte yandan doğal ışığın sınırlı olduğu ve pencerelerin delik metal levha ile kaplandığı ifade edilmiştir. Tuvaletlerin ve mahkûmlara verilen battaniye ve yatağın ise temiz olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle CPT, maddi koşulların tekrar gözden geçirilmesi tavsiyesinde bulunmuştur (Raporun 114. paragrafı).
24. Hükümlü veya tutuklulara uygulanacak disiplin yaptırımlarına ilişkin olarak infaz hâkimliğine yapılacak bir şikâyet ile yargı yolu sağlandığı AİHM tarafından kabul edilmiştir (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02, 20/5/2008, § 29). Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve bir "suç isnadı"nın esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu bağlamda, AİHM kural olarak disiplin soruşturmalarının Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceğini kabul etmektedir. Ancak bu kuralın istisnası olarak "suç isnadı"nın özerk yorumu bağlamında disiplin suçlamasının "suç" alanında kalması da mümkündür. AİHM, adil yargılanma hakkının kapsamını belirlerken keyfî işlemlere karşı etkin bir koruma sağlanabilmesi için görünüme ilişkin değil esasa yönelik bir değerlendirme yapmaktadır (Stitic/Hırvatistan, B. No: 29660/03, 8/11/2007, § 51; Engel ve diğerleri/Hollanda, B. No: 5100/71 vd., 8/6/1976, §§ 80-82; Campbell ve Fell/Birleşik Krallık, B. No: 7819/77, 7878/77, 28/6/1984, §§ 66- 73; Ezeh ve Connors/Birleşik Krallık, B. No: 39665/98, 40086/98, 9/10/2003, § 82).
25.AİHM, bir disiplin soruşturmasının Sözleşme'nin 6. maddesinin birinci fıkrası uyarınca "suç isnadı" başlığı kapsamında kalıp kalmadığını belirlemek amacıyla bazı kriterler belirlemiştir. Bu kapsamda öncelikle eylemin iç hukuktaki nitelenmesi dikkate alınmaktadır. Bununla birlikte disiplin suçunun ve bu suç için öngörülen cezanın niteliği ve ağırlığı da gözetilmektedir (Engel ve diğerleri/Hollanda, § 81; Campbell ve Fell/Birleşik Krallık, § 67).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu, Cezaevinde bir hükümlü ile kavga ettiğinden bahisle 5 gün hücre cezası ile tecziyesine karar verildiğini, bu cezaya yönelik tanık dinletme talebi ve bilirkişi raporları kapsamındaki itirazlarının Gaziantep İnfaz Hâkimliği tarafından dikkate alınmadığını belirterek Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun, hücre hapsi cezasının infazı ile haberleşme veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu ortaya çıkacağından, disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda “medeni” hak niteliğinde olduğu kabul edilmelidir (Cihan Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015). Dolayısıyla başvurucunun disiplin cezasına çarptırılmasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği tarafından incelenmesinin "medeni hak" kapsamında kaldığının ve dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerekir. Başvurucunun, tanık dinlenmemesi ve bilirkişi raporu alınmamasına ilişkin şikâyetleri silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
29. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında kabul edilmektedir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
30. Delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin esasen derece mahkemelerine ait olduğu, derece mahkemelerinin dava konusuna, elde edilen delillerin ağırlığına ve iddia ilesavunmalara göre tanık beyanı, keşif icrası ve bilirkişi incelemesi gibi delilleri toplamama veya incelememe konusunda takdir yetkisine sahip olduğu, somut olayın koşulları açısındantanık dinlenmesinin gerekli olmadığı konusunda infaz hâkiminolayı kabul edişi, olay tutanağı ve başvurucunun ceza infaz rejiminin gerektirdiği tutum ve davranışlarda bulunmadığına dair değerlendirme gözetildiğinde İnfaz Hakimliğinin takdirinin keyfî olmadığı dikkate alındığında (İlker Erdoğan, B. No: 2013/316, 20/4/2016, § 25), tanık dinlenilmemesine ve bilirkişi incelemesi yaptırılmamasına ilişkin ileri sürülen hususun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal etmediği sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B.Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı ile Suç ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32.Başvurucu, kendisinin tutuklu olduğunu ve 5275 sayılı Kanun gereğince disiplin cezalarının hükümlülere uygulanacak cezalar olup tutuklulara uygulanamayacağını, hücre cezasının özgürlüğünü tekrar kısıtlamak olduğunu belirterek Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinde tanımlanan kişi özgürlüğü ve güvenliğihakkı ile "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesinde tutuklular hakkında da hücre koyma disiplin cezası uygulanabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddialarının herhangi bir dayanağı olmadığı açıktır. Bununla birlikte hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulan kişilerin müşahade odasına alınması veya hücre hapis cezası ile cezalandırılması, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı tutuklama veya kesin hükümle sınırlanmış kişiler açısından ayrıca bir müdahale oluşturmaz. Başvurucuya verilen disiplin cezasının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına müdahalesinden bahsedilemez.
34.Açıklanan nedenlerle kişi özgürlüğü ve güvenliğihakkı ile "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
35.Başvurucu; hücre cezasının 9-10 m2 alanda 75x100 cm'den oluşan penceresi olan bir yerde infaz edilen, insan haysiyetine yakışmayan bir ceza olduğunu, ayrıca bu cezanın İnfaz Hâkimliğinin kararı beklenmeden infaz edildiğini belirterek Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa’nın 17. maddesi, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence altına alınması ve mahkûmlara gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 39).
37. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası çerçevesinde cezaevinde tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucular tarafından yapılan somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir bütün olarak gözetilmesi vebu kapsamda önlemlerin şiddeti, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerektiğini kabul etmiştir (Turan Günana, § 38).
38. Somut olayda başvurucuya verilen hücre cezasının İnfaz Hâkimliği kararı ile onaylanmadan önce uygulandığı iddiasının başvurucunun olay sonrası müşahade odasına alınması ile karıştırıldığı İnfaz Hâkimliğinin gerekçesine de yansımıştır. Öte yandan somut olayda başvurucu diğer bir hükümlü ile kavga sonrası kontrol altına almak amacıyla müşahade odasına götürülmüştür. Başvurucunun müşahade odasına kapatılması bir disiplin cezasından kaynaklanmamıştır. Meydana gelen kavgayı sonlandırmak, ceza infaz kurumunun disiplinini ve düzenini tekrar sağlamak amacıyla başvurucu ve diğer hükümlü müşahade odasına konulmuştur. Dolayısıyla burada geçici bir tedbir olarak müşahade odasına konulma söz konusudur. Nitekim idarenin bu uygulaması 5275 sayılı Kanun'un 49. maddesi kapsamında “kurum düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddi tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde asayiş ve düzeni sağlamak için Kanun'da açıkça belirtilmeyen diğer tedbirleri” alma yetkisine dayanmaktadır. Bu yetki disiplin cezası olarak değerlendirilemez. Sonuç olarak başvurucunun müşahade odasına konulması ceza infaz kurumunda düzenin sağlanması için tek başına kötü muamale olarak kabul edilemez. Başvurucunun 12/7/2013 ile 15/7/2013 tarihleri arasında müşahade odasına konulması bu tedbirin geçici olarak alındığını açıkça ortaya koymaktadır. Başvurucunun da müşahade odasında uzun tutuldukları yönünde iddiaları da bulunmamaktadır.
39. Öte yandan ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunların birçoğu cezaevi idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Bu bağlamda hücrelerin maddi imkanlarının yeterli olmaması, odanın ve pencerenin küçük olması gibi iddialar kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmesi gereken hususlardır. Ancak bu durumda dahi başvurucuların iddialarının yeterince ciddi, açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden oluşması gerekmektedir.
40. Öte yandan somut başvuruda başvuru formunda yer alan bilgi ve belgelerden başvurucunun yaralama eylemi nedeniyle disiplinin tesisi maksadıyla 5 gün hücre hapsi cezası ile cezalandırıldığı, bu cezaya yönelik itiraz yolunu kullanma imkânına sahip olduğu, ayrıca cezasının infaz edildiği hücrenin 9-10 m2 olduğu, 75x100 cm boyutlarında penceresinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Hücre cezasının uygulanma koşullarının cezanın niteliğinden kaynaklanan acı ve ızdırabın ötesinde kötü muamele teşkil ettiğine ilişkin herhangi bir somut olgu, bilgi ve belgelerde yer almamaktadır.
41. CPT'nin 2013 yılında gerçekleştirdiği ziyaretler sonrası hazırlanan raporlar gözetildiğinde (bkz. § 23) başvurucunun hücrenin büyüklüğü yönündeki iddialarının maddi boyut yönünden incelenmesini sağlayacak emarelere dayanmamaktadır. Raporda hücrelerin büyüklüğü konusunda herhangi bir tavsiye veya eleştiride bulunulmamıştır. Öte yandan pencerenin büyüklüğüne ilişkin iddialarının ise -başvurucunun müşahade odasında ve hücrede kaldığı süre gözetildiğinde- kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenebilecek bir boyuta ulaştığı söylenemez.
42. Açıklanan nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.