TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AHMET YETER BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/5100)
|
|
Karar Tarihi: 16/2/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Murat ŞEN
|
Başvurucu
|
:
|
Ahmet YETER
|
Vekili
|
:
|
Av. Muharrem ERCAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, verilen hücre cezasının ve buna yapılan itirazdaki
taleplerin İnfaz Hâkimliği tarafından değerlendirilmemesi nedenleriyle kötü
muamele yasağının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, suç ve cezada
kanunilik ilkesi ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından, başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü sunmuştur.
7. Başvurucu,Bakanlık
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunmaktadır.
10. Cezaevinde bir hükümlü ile kavga ettiğinden bahisle Ceza
İnfaz Kurumu idaresi tarafından 12/7/2013 ile 15/7/2013 tarihleri arasında
başvurucu ve diğer hükümlü, müşahade odasına konulmuş
ve her ikisi hakkında da disiplin soruşturması açılmıştır.
11. Disiplin soruşturması sonucunda Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza
İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 22/7/2013 tarihli kararı ile 5 gün
hücreye koyma cezası ile başvurucunun tecziyesine karar verilmiştir.
12. Başvurucu, anılan disiplin cezasına karşı 26/7/2013
tarihinde Gaziantep İnfaz Hâkimliğine itirazda bulunmuştur. Ceza İnfaz Kurumu
İdaresi de 6/8/2013 tarihinde anılan hücre hapis cezasının onaylanması için
İnfaz Hâkimliğine başvurmuştur.
13. İnfaz Hâkimliği 4/9/2013 tarihinde başvurucu ve vekilinin
hazır bulunduğu ilk duruşmayı gerçekleştirmiştir. 11 celse devam eden duruşmada
başvurucu ve vekili hücre hapsinin infaz edildiğine, tutuklulara hücre hapis
cezası verilemeyeceğine, tanık ve bilirkişilerin dinlenilmesine, hücrelerin
niteliklerinin insan haysiyeti ile bağdaşmadığına, 13/12/2004 tarihli ve 5275
sayılı Ceza ve Güvenlikler Tedbirleri İnfazı Hakkında Kanun'un bazı
maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine götürülmesi gerektiğine,
Cumhuriyet Savcısı'nın mütalaasının usule uygun olmadığına, hâkimin reddine
yönelik talep ve itirazlarda bulunmuştur. Öte yandan başvurucu vekili, Ceza
İnfaz Kurumu idaresinin usule uygun infaz hâkimliği onayı olmadan hücre hapis
cezasını uyguladığını belirterek Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına suç
duyurusunda bulunmuştur.
14. İnfaz Hâkimliği 16/1/2014 tarihli kararında başvurucunun
disiplin cezasına yönelik itirazlarını reddetmiş ve hücre hapsinin onanmasına
karar vermiştir. Mahkeme, gerekçesinde özetle başvurucunun bir hükümlü ile
kavga ettiğinde -doktor raporları gözetilerek- herhangi bir tereddüt olmadığını
belirtmiştir. Öte yandan Hâkimlik, başvurucunun kavga sonrası 5275 sayılı
Kanun'un 116. maddesi dalaletiyle 49. maddesi gereğince Kurum içinde
güvenliklerinin sağlanması amacıyla müşahade odasına
alındığını belirtmiştir.
15. Başvurucunun İnfaz Hâkimliğinin kararına karşı yaptığı
itiraz, Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/2/2014 tarihli ve 2014/191
Değişik İş sayılı kararı ile reddedilmiştir. Karar, başvurucuya 10/3/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
16. Başvurucu 8/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
17. 5275 sayılı Kanun'un 44. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Hücreye koyma cezası, hükümlünün
eylemlerinin nitelik ve ağırlığına göre bir günden yirmi güne kadar, açık havaya
çıkma hakkı saklı kalmak üzere, geceli ve gündüzlü bir hücrede tek başına
tutulması ve her türlü temastan yoksun bırakılmasıdır.
(2) Bir
günden on güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren eylemler şunlardır:
...
e) Hükümlü ve tutukluları daha az cezayı
gerektiren şekilde kasten yaralamak.
...”
18. 5275 sayılı Kanun'un 49. maddesi şöyledir:
"(1) Yönetim, disiplin soruşturması
yapılan hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun
başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir.
(2)
Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya
kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen
diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının
verilmesine engel olmaz."
19. 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili kısmı şöyledir:
""(1) Bu Kanunun;..,
hücreye koyma, ... kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21,
22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76, ve 78 ila 88 inci maddelerinde
düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular
hakkında da uygulanabilir."
B. Uluslararası Hukuk
20. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 3. maddesi
şöyledir:
“Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı ya da onur
kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz.”
21. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tutuklu ve
hükümlülerle ilgili olarak onların korunmasız ve zayıf durumda olduklarını, en
zor şartlarda dahiyetkililerin bu kişilerin fiziksel
esenliklerini korumakla sorumlu olduklarını belirtmiştir (Keenan/Birleşik Krallık, B. No: 27229/95,
§ 91; Tarariyeva/Rusya, B. No: 4353/03, 14/12/2006, § 73; Vlademir/Romanov/Rusya, B. No: 41461/02, 24/7/2008, §
57). Bununla birlikte AİHM, cezaevlerinde bir şiddet potansiyeli bulunduğunun
ve tutulan kişilerin direnişinin çok çabuk ayaklanmaya dönüşebileceğini kabul
etmektedir (Satık ve diğerleri/Türkiye, B. No: 31866/96,
10/10/2000, § 58; Dedovsky ve diğerleri/Rusya, B. No: 7178/03,
15/5/2008, § 81).
22. AİHM, tamamen duyusal yalıtma ile birlikte bütünüyle sosyal
yalıtmanın kişiliği tahrip edeceğini ve güvenlik veya başka gerekçelerle haklı
gösterilmeyecek bir insanlık dışı muamele biçimi oluşturacağını belirtmiştir.
Diğer taraftan mahkûmların diğer mahkûmlarla görüşmesinin yasaklanmasının
güvenlik, disiplin veya önleyici tedbirlerin gerektirdiği koşullarda
Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlali olarak değerlendirilemeyeceği ifade
edilmiştir (Öcalan/Türkiye, B.
No: 46221/99, 12/5/2005, § 191). Ayrıca güvenliği sağlama, tutulan kişiyi diğer
tutulanlardan koruma, devam eden yargılamada sanıkların hileli iş birliği
yapmalarını veya tutulan kişinin dışarıdakilerle suç için iş birliği
yapmalarını önleme gibi amaçlarla tek başına tutma tedbirinin uygulanması da
mümkündür. Başka bir ifade ile sıkı güvenlik rejimine ilişkin bir tedbir olan
tek başına tutma kendiliğinden Sözleşme’nin 3. maddesine aykırı bir müdahale
sayılmaz (Van der Ven/Hollanda,
B. No: 50901/99, 4/02/2003, § 50). Uzun süre başkalarından ayrı tutmanın
Sözleşme’nin 3. maddesi kapsamında bir ihlal oluşturup oluşturmayacağı
değerlendirirken olayın yaşandığı özel koşullara, tedbirin zorunluluğuna,
süresine, izlenen amaca ve ilgili kişi üzerindeki etkilerine bakılması gerekir
(Rohde/Danimarka, B. No: 69332/01, 21/7/2005, §
93).
23. Avrupa İşkencenin ve İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Ceza
veya Muamelenin Önlenmesi Komitesinin (CPT) 2013 düzenli ziyaretleri kapsamında
9/6/2013 ile 21/6/2013 tarihleri arasında Gaziantep E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumuna gerçekleştirdikleri ziyaret sonrası hazırladığı rapor, 15/1/2015
tarihinde yayımlanmıştır (CPT/İnf (2015) 6). Raporda,
Ceza İnfaz Kurumunun müşahade odaları da
incelenmiştir. Müşahade odalarının bir kişinin
kalacak nitelikte ve 7 m2 büyüklüğünde
olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte her odada soğuk su akan lavabo ve
alaturka tuvalet olduğu gözlemlenmiş, yeterli aydınlatmanın olduğu
belirtilmiştir. Öte yandan doğal ışığın sınırlı olduğu ve pencerelerin delik
metal levha ile kaplandığı ifade edilmiştir. Tuvaletlerin ve mahkûmlara verilen
battaniye ve yatağın ise temiz olmadığı vurgulanmıştır. Bu nedenle CPT, maddi
koşulların tekrar gözden geçirilmesi tavsiyesinde bulunmuştur (Raporun 114.
paragrafı).
24. Hükümlü veya tutuklulara uygulanacak disiplin yaptırımlarına
ilişkin olarak infaz hâkimliğine yapılacak bir şikâyet ile yargı yolu
sağlandığı AİHM tarafından kabul edilmiştir (Gülmez/Türkiye,
B. No: 16330/02, 20/5/2008, § 29). Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen
6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve
yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların" ve bir "suç isnadı"nın esasının karara bağlanması esnasında
geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Bu
bağlamda, AİHM kural olarak disiplin soruşturmalarının Sözleşme'nin 6. maddesi
kapsamında değerlendirilemeyeceğini kabul etmektedir. Ancak bu kuralın
istisnası olarak "suç isnadı"nın özerk
yorumu bağlamında disiplin suçlamasının "suç" alanında kalması da
mümkündür. AİHM, adil yargılanma hakkının kapsamını belirlerken keyfî işlemlere
karşı etkin bir koruma sağlanabilmesi için görünüme ilişkin değil esasa yönelik
bir değerlendirme yapmaktadır (Stitic/Hırvatistan,
B. No: 29660/03, 8/11/2007, § 51; Engel ve diğerleri/Hollanda,
B. No: 5100/71 vd., 8/6/1976, §§ 80-82; Campbell ve Fell/Birleşik Krallık, B. No:
7819/77, 7878/77, 28/6/1984, §§ 66- 73; Ezeh ve Connors/Birleşik Krallık, B.
No: 39665/98, 40086/98, 9/10/2003, § 82).
25.AİHM, bir disiplin soruşturmasının Sözleşme'nin 6. maddesinin
birinci fıkrası uyarınca "suç isnadı" başlığı kapsamında kalıp
kalmadığını belirlemek amacıyla bazı kriterler belirlemiştir. Bu kapsamda
öncelikle eylemin iç hukuktaki nitelenmesi dikkate alınmaktadır. Bununla birlikte
disiplin suçunun ve bu suç için öngörülen cezanın niteliği ve ağırlığı da
gözetilmektedir (Engel ve diğerleri/Hollanda,
§ 81; Campbell ve Fell/Birleşik Krallık, § 67).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 16/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
27. Başvurucu, Cezaevinde bir hükümlü ile kavga ettiğinden
bahisle 5 gün hücre cezası ile tecziyesine karar verildiğini, bu cezaya yönelik
tanık dinletme talebi ve bilirkişi raporları kapsamındaki itirazlarının
Gaziantep İnfaz Hâkimliği tarafından dikkate alınmadığını belirterek
Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
28. Başvurucunun, hücre hapsi cezasının infazı ile haberleşme
veya iletişim araçlarından ve ziyaretçi kabulünden yoksun bırakılması sonucu
ortaya çıkacağından, disiplin cezasının kişisel hak ve bu bağlamda “medeni” hak
niteliğinde olduğu kabul edilmelidir (Cihan
Yeşil, B. No: 2013/8635, 6/5/2015). Dolayısıyla başvurucunun
disiplin cezasına çarptırılmasından dolayı yaptığı şikâyetin İnfaz Hâkimliği
tarafından incelenmesinin "medeni hak" kapsamında kaldığının ve
dolayısıyla Anayasa'nın 36. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğunun kabul
edilmesi gerekir. Başvurucunun, tanık dinlenmemesi ve bilirkişi raporu
alınmamasına ilişkin şikâyetleri silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlali iddiası kapsamında değerlendirilmiştir.
29. Yapılan yargılama sırasında tanık dinletme hakkı da dâhil
olmak üzere delillerin ibrazı ve değerlendirilmesi, adil yargılanma hakkının
unsurlarından biri olarak kabul edilen silahların eşitliği ilkesi kapsamında
kabul edilmektedir (Güher Ergun ve
diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38). Silahların eşitliği
ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara
tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma
düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile
getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın
Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
30. Delilleri değerlendirme ve gösterilmek istenen delilin
davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisinin esasen derece
mahkemelerine ait olduğu, derece mahkemelerinin dava konusuna, elde edilen
delillerin ağırlığına ve iddia ilesavunmalara göre
tanık beyanı, keşif icrası ve bilirkişi incelemesi gibi delilleri toplamama
veya incelememe konusunda takdir yetkisine sahip olduğu, somut olayın koşulları
açısındantanık dinlenmesinin gerekli olmadığı konusunda
infaz hâkiminolayı kabul edişi, olay tutanağı ve
başvurucunun ceza infaz rejiminin gerektirdiği tutum ve davranışlarda
bulunmadığına dair değerlendirme gözetildiğinde İnfaz Hakimliğinin takdirinin
keyfî olmadığı dikkate alındığında (İlker
Erdoğan, B. No: 2013/316, 20/4/2016, § 25), tanık dinlenilmemesine
ve bilirkişi incelemesi yaptırılmamasına ilişkin ileri sürülen hususun
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal etmediği sonucuna
varılmıştır.
31. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ve çelişmeli
yargılama ilkelerine yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu
anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
B.Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkı ile Suç ve
Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32.Başvurucu, kendisinin tutuklu olduğunu ve 5275 sayılı Kanun
gereğince disiplin cezalarının hükümlülere uygulanacak cezalar olup tutuklulara
uygulanamayacağını, hücre cezasının özgürlüğünü tekrar kısıtlamak olduğunu
belirterek Anayasa’nın 19. ve 38. maddelerinde tanımlanan kişi özgürlüğü ve güvenliğihakkı ile "Kanunsuz suç ve ceza olmaz."
ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. 5275 sayılı Kanun'un 116. maddesinde tutuklular hakkında da
hücre koyma disiplin cezası uygulanabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla
başvurucunun suç ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddialarının
herhangi bir dayanağı olmadığı açıktır. Bununla birlikte hukuka uygun olarak
ceza infaz kurumunda tutulan kişilerin müşahade
odasına alınması veya hücre hapis cezası ile cezalandırılması, kişi özgürlüğü
ve güvenliği hakkı tutuklama veya kesin hükümle sınırlanmış kişiler açısından
ayrıca bir müdahale oluşturmaz. Başvurucuya verilen disiplin cezasının kişi
özgürlüğü ve güvenliği hakkına müdahalesinden bahsedilemez.
34.Açıklanan nedenlerle kişi özgürlüğü ve güvenliğihakkı
ile "Kanunsuz suç ve ceza olmaz." ilkesine yönelik bir ihlalin
olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. İşkence ve Kötü Muamele Yasağının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
35.Başvurucu; hücre cezasının 9-10 m2 alanda 75x100 cm'den oluşan penceresi olan bir
yerde infaz edilen, insan haysiyetine yakışmayan bir ceza olduğunu, ayrıca bu
cezanın İnfaz Hâkimliğinin kararı beklenmeden infaz edildiğini belirterek
Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen işkence ve kötü muamele
yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
36. Anayasa’nın 17. maddesi, cezaevinde tutulan bir hükümlü veya
tutuklunun içinde bulunduğu şartların insan onuruna yakışır bir şekilde
olmasını da koruma altına almaktadır. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki
davranışların, mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan
kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma
sokmaması gerekir. Cezaevinde tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde
mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli bir şekilde güvence
altına alınması ve mahkûmlara gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan
onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, B.
No: 2013/3550, 19/11/2014, § 39).
37. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası
çerçevesinde cezaevinde tutulma koşullarını değerlendirirken başvurucular
tarafından yapılan somut olaylara ilişkin iddialarla birlikte koşulların bir
bütün olarak gözetilmesi vebu kapsamda önlemlerin
şiddeti, amacı ve bireyler için sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi
gerektiğini kabul etmiştir (Turan Günana, § 38).
38. Somut olayda başvurucuya verilen hücre cezasının İnfaz
Hâkimliği kararı ile onaylanmadan önce uygulandığı iddiasının başvurucunun olay
sonrası müşahade odasına alınması ile karıştırıldığı
İnfaz Hâkimliğinin gerekçesine de yansımıştır. Öte yandan somut olayda
başvurucu diğer bir hükümlü ile kavga sonrası kontrol altına almak amacıyla müşahade odasına götürülmüştür. Başvurucunun müşahade odasına kapatılması bir disiplin cezasından
kaynaklanmamıştır. Meydana gelen kavgayı sonlandırmak, ceza infaz kurumunun
disiplinini ve düzenini tekrar sağlamak amacıyla başvurucu ve diğer hükümlü müşahade odasına konulmuştur. Dolayısıyla burada geçici bir
tedbir olarak müşahade odasına konulma söz konusudur.
Nitekim idarenin bu uygulaması 5275 sayılı Kanun'un 49. maddesi kapsamında
“kurum düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddi tehlikeyle karşı karşıya
kalması hâlinde asayiş ve düzeni sağlamak için Kanun'da açıkça belirtilmeyen
diğer tedbirleri” alma yetkisine dayanmaktadır. Bu yetki disiplin cezası olarak
değerlendirilemez. Sonuç olarak başvurucunun müşahade
odasına konulması ceza infaz kurumunda düzenin sağlanması için tek başına kötü muamale olarak kabul edilemez. Başvurucunun 12/7/2013 ile
15/7/2013 tarihleri arasında müşahade odasına
konulması bu tedbirin geçici olarak alındığını açıkça ortaya koymaktadır.
Başvurucunun da müşahade odasında uzun tutuldukları
yönünde iddiaları da bulunmamaktadır.
39. Öte yandan ceza infaz kurumlarında kötü muamele olarak kabul
edilecek hususlar farklı şekillerde tezahür edebilir. Bunların birçoğu cezaevi
idaresi ve görevlilerinin kasıtlı davranışlarından kaynaklanabileceği gibi
yönetimsel hatalar veya yetersiz kaynaklar sebebiyle de ortaya çıkabilir. Bu bağlamda
hücrelerin maddi imkanlarının yeterli olmaması, odanın ve pencerenin küçük
olması gibi iddialar kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenmesi gereken
hususlardır. Ancak bu durumda dahi başvurucuların iddialarının yeterince ciddi,
açık ve tutarlı emarelerden ya da aksi ispat edilmemiş birtakım karinelerden
oluşması gerekmektedir.
40. Öte yandan somut başvuruda başvuru formunda yer alan bilgi
ve belgelerden başvurucunun yaralama eylemi nedeniyle disiplinin tesisi
maksadıyla 5 gün hücre hapsi cezası ile cezalandırıldığı, bu cezaya yönelik
itiraz yolunu kullanma imkânına sahip olduğu, ayrıca cezasının infaz edildiği
hücrenin 9-10 m2 olduğu, 75x100 cm boyutlarında penceresinin
bulunduğu anlaşılmaktadır. Hücre cezasının uygulanma koşullarının cezanın niteliğinden
kaynaklanan acı ve ızdırabın ötesinde kötü muamele
teşkil ettiğine ilişkin herhangi bir somut olgu, bilgi ve belgelerde yer
almamaktadır.
41. CPT'nin 2013 yılında
gerçekleştirdiği ziyaretler sonrası hazırlanan raporlar gözetildiğinde (bkz. §
23) başvurucunun hücrenin büyüklüğü yönündeki iddialarının maddi boyut yönünden
incelenmesini sağlayacak emarelere dayanmamaktadır. Raporda hücrelerin
büyüklüğü konusunda herhangi bir tavsiye veya eleştiride bulunulmamıştır. Öte
yandan pencerenin büyüklüğüne ilişkin iddialarının ise -başvurucunun müşahade odasında ve hücrede kaldığı süre gözetildiğinde-
kötü muamele yasağı çerçevesinde incelenebilecek bir boyuta ulaştığı
söylenemez.
42. Açıklanan nedenlerle işkence ve kötü muamele yasağına
yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu
kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.