TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
ENDER İMREK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/5236)
Karar Tarihi: 5/4/2017
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Murat ŞEN
Başvurucu
Ender İMREK
Vekili
Av. Yıldız İMREK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesi'nden sonra kamu görevlileri tarafından gerçekleştirildiği ileri sürülen işlem ve eylemler nedeniyle işkence ve kötü muamele yasağının; kişi özürlüğü ve güvenliği hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvurucu 12 Eylül 1980'den sonra birkaç kez gözaltına alınmış ve daha sonra 13/7/1981 tarihinde Adana Sıkıyönetim Mahkemesinin E.1981/363 sayılı dosyasındaki gıyabi tevkif müzekkeresinin İskenderun Sulh Ceza Mahkemesi tarafından vicahiye çevrilmesi ile tutuklanmıştır. Başvurucu 12/9/2010 tarihli referandumla Anayasa'nın geçici 15. maddesinin yürürlükten kaldırılması üzerine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesine başvurarak, gözaltı ve tutukluluk sürecinde İskenderun Emniyet Müdürlüğü görevlilerince işkence ve kötü muamele gördüğü iddiasıyla, askerî darbeyi yapanların yargılandığı davaya 21/3/2012 tarihinde katılma talebinde bulunmuştur.
7. Mahkeme, katılma talebini suç duyurusu kabul ederek İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
8. İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığının 4/12/2013 tarihli kararıyla olaya ilişkin dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
9. Başvurucu tarafından anılan karara karşı yapılan itiraz, Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/2/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Karar başvurucuya 12/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
10. Başvurucu 11/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
11. Anayasa’nın geçici 15. maddesi şöyledir:
“12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyinin, bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin, 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev ifa eden Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemez ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamaz.
Bu karar ve tasarrufların idarece veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır. ”
12. 13/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102. ve 104. maddeleri şöyledir:
“Madde 102 - Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku amme davası:
1 - Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbed ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,
2 - Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3 - Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4 - Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı ammeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5 - Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6 - Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesile ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur.
Madde 104 - Hukuku amme davasının müruru zamanı, mahkumiyet hükmü yakalama, tevkif, celb veya ihzar müzekkereleri, adli makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.
Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddid ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müdetini 102 nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilavesi ile baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.”
13. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 5/4/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; 12 Eylül 1980'den sonra gözaltına alınması ve tutuklu kalması ile birlikte bu süreçte İskenderun Emniyet Müdürlüğü görevlilerinden işkence ve kötü muamele gördüğü iddiasıyla yaptığı şikâyetin etkili bir şekilde soruşturulmadan, hukuk kurallarının ve delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini belirterek işkence ve kötü muamele yasağının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvuruya konu şikâyetin özünün 12 Eylül 1980 Dönemi'nde gerçekleşen işkence ve kötü muamele eylemlerine ilişkin olduğundan, iddiaların tamamının işkence ve kötü muamele yasağı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Öte yandan başvuruda Anayasa Mahkemesinin başvurucunun ileri sürdüğü işkence ve kötü muamele iddialarının esasına yönelik bir sonuca varmasını sağlayacak yeterli veri bulunmadığı anlaşıldığından, Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının öngördüğü devletin etkili soruşturma yapma usul yükümlülüğü ile sınırlı olarak incelenecektir.
17. Başvurucu, 12 Eylül 1980'den sonra işkence gördüğünü belirterek işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
18. Somut olayda başvurucu, işkence gördüğünü belirttiği tarih üzerinden yaklaşık otuz bir yıl geçtikten sonra ilk kez 2012 yılında resmî makamlara başvuruda bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesi benzer nitelikte bir başvuruda, Anayasa'nın geçici 15. maddesinin 12 Eylül 1980 Dönemi'nde oluşturulan hükûmetler ile Meclisin karar ve tasarruflarını yerine getiren kişi ve organları güvence altına aldığına, kamu görevlilerinin işledikleri kişisel suçlar ve hukuka aykırı fiiller bakımından koruma sağlamadığına karar vermiştir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No: 2013/1566, 10/12/2015, § 41).
20. Geçici 15. maddenin yürürlükten kaldırılmasından sonra resmî makamlara yapılan başvuruların, kamu görevlilerinin cezai sorumlulukları bakımından dava zamanaşımı süresinin geçmiş olması nedeniyle sonuçsuz kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla 12 Eylül 1980 Dönemi'nde meydana geldiği ileri sürülen işkence iddialarıyla ilgili olarak idari ve yargısal makamlarca bir değerlendirme yapılmamasının temelinde olayların üzerinden otuz yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasının yer aldığı anlaşılmaktadır. Somut olayda, başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan soruşturmanın da zamanaşımı sürelerinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığı kararıyla sonuçlandığı anlaşılmaktadır.
21. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle ve süresinde idari ve yargısal makamlar önünde ileri sürülmesi, bu konuda sahip olunan bilgi ve kanıtların zamanında bu makamlara sunulması, aynı zamanda bu süreçte dava veya başvurunun takibi için gerekli özenin gösterilmiş olması gerekir.
22. Başvurucunun anılan otuz bir yıllık süre zarfında araştırma yapılması mümkün olan bir dönemde, kanuni bir engel bulunmamasına rağmen işkence iddialarını resmî makamlar önüne taşımamış olmasından devletin sorumlu tutulması, dolayısıyla işkence ve kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılması mümkün değildir.
23. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan işkence ve kötü muamele yasağının usule ilişkin boyutunun ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İşkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 5/4/2017 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.