TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
TANER KORZAY BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/6094)
|
|
Karar Tarihi: 19/7/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Taner KORZAY
|
Vekili
|
:
|
Av. Süleyman AKOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tasarrufun iptali davasında usul ve kanuna aykırı
karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 30/4/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, C.Ç. isimli şahıs aleyhine Samsun 2. İcra
Müdürlüğünün E.2000/1814sayılı dosyasında 16.000 TL asıl alacak üzerinden icra
takibi başlatmış, takibin kesinleşmesiyle borçlu C.Ç.ye babasından intikal eden
Samsun ili, Merkez ilçesi, Atakum Mahallesindeki
taşınmaz hissesi üzerine haciz konulmuştur.
8. Başvurucu, taşınmaz hissesinin satışı için ortaklığın
giderilmesi davası açmış, davanın kabulüne yönelik verilen kararın Yargıtay
tarafından bozulmasının ardından başvurucu tarafından dosya müracata
bırakılmış, bu arada davalı borçlunun talebi üzerine 18/12/2003 tarihinde
taşınmaz üzerindeki haciz kaldırılmıştır.
9. Haczin kaldırılmasını müteakip borçlu C.Ç., taşınmaz
hissesini 19/12/2003 tarihinde S.E.ye devretmiş, 20/2/2004 tarihinde de anılan
hisse B.Ç. isimli şahsa devredilmiştir.
10. Başvurucu, Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesine açtığı davada
borçlunun mal kaçırmak amacıyla hissesini devrettiğini belirterek en son malik
adına olan taşınmaz kaydının iptali ile borçlu C.Ç. adına tapuya tesciline
karar verilmesini talep etmiştir.
11. Mahkeme 20/3/2008 tarihinde borçlunun, taşınmazını
alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla diğer davalıya sattığını, bu nedenle 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 277. ve devamı maddelerindeki
hükümler dikkate alınarak tasarrufun iptaline karar verilmesi gerektiğini (15.
Hukuk Dairesinin 10/04/2003 tarihli veE.1210, K.11883 sayılı kararı) belirterek
vaki tasarrufun davacının alacağının temini amacıyla iptaline, davalı ile diğer
davalı borçlu arasındaki tapu devir işleminin geçersiz sayılarak kaydın
düzeltilmesine yer olmadan davacının alacağının tahsil edilebilmesi için dava konusu
taşınmazların haciz ve satışını isteme yetkisinin davacıya tanınmasına karar
vermiştir.
12. Temyiz üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/12/2009
tarihli kararında dava konusu taşınmazın davalı borçlu tarafından dava dışı
S.E.ye onun tarafından da davalı B.Ç.ye satıldığını, davalı borçlu ile S.E.
arasında zorunlu dava arkadaşlığı olduğundan S.E.nin
davaya katılması sağlanarak bildireceği delillerin toplanması ve sonucuna göre
karar verilmesi gerektiğinden bahisle hüküm bozulmuştur.
13. Bozma kararına uyan Mahkemece verilen 31/5/2010 tarihli
kararda bozmadan önceki karar gerekçesi (bkz. § 11) tekrarlanarak davanın
kabulüne karar verilmiştir.
14. Temyiz üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 6/12/2011
tarihli kararında tasarrufun iptali davalarında davacı alacaklı tarafından
kesin veya geçici aciz belgesinin ibraz edilmesinin gerektiği, somut olayda
davacılar tarafından dosyaya kesin aciz belgesi ibraz edilmediği, takip
dosyasında da geçici aciz vesikası niteliğinde haciz tutanağınarastlanmadığı,
resmî senet örneğinden davalı borçlunun yaptığı tasarrufun taşınmazın 3/8
payına ilişkin olduğu belli olduğundan davanın kabulü halinde bu pay oranında
iptale karar verildiğinin belirtilmesi gerektiği, davanın kabulle sonuçlanması
hâlinde alacaklı tarafından başlatılacak bir icra takibi olmayacağı, 2004
sayılı Kanun'un 281. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca uygulanan ihtiyati
haczin tasarrufun iptali davasının kabulü ile kesin hacze dönüşeceği ve davacı
alacaklının verilen ilamı icra dosyasına ibrazı ile cebri icra işlemine devam
edileceği gözetilmeden mahkemece ihtiyati haciz mahiyetindeki ihtiyati tedbirin
kararın kesinleştiği tarihle sınırlandırılmasının da isabetli olmadığı
belirtilerek hüküm bozulmuştur.
15. Bozma kararına uyan Mahkeme 15/5/2012 tarihinde Yargıtay
bozma ilamı gereği davacıya kesin ya da geçici aciz vesikası temin edip
sunması, delillerini bildirmesi için iki haftalık kesin süre verildiğini, usul
kanunu gereği bu süre içinde ara kararın gereğinin yerine getirilmemesi hâlinde
ilgili tarafın istenilen işlemleri yapma hakkının ortadan kalkacağını, duruşma
esnasında davacıya kesin sürede delil bildirmediği takdirde mevcut delil
durumuna göre karar verileceği ihtaratı yapıldığı
hâlde gerekli belgeleri dosyaya sunmadığını belirterek davayı reddetmiştir.
16. Temyiz üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24/6/2013
tarihli kararıyla hüküm, vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanmıştır.
17. Karar düzeltme talebi aynı Dairenin 3/2/2014 tarihli
kararıyla reddedilmiştir.
18. Ret kararı 31/3/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş ve
30/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV.İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 19/1/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
20. Başvurucu, dosyaya sunulan delillerin eksik ve hatalı
değerlendirildiğini, Mahkemenin aciz vesikasının sunulması ya da beyanda
bulunmak üzere kesin süre verdiğini,alacağın
safahatını açıklamak suretiyle ara kararın gereğini yerine getirmesine rağmen
bu durumun dikkate alınmadığını, hatalı kararla alacağını tahsil etme imkânının
ortadankaldırılması nedeniyle mağdur edildiğini
belirterek Anayasa’nın 35. ve 36. maddelerinde güvence altına alınan mülkiyet
ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, yeniden yargılama
talebinde bulunmuştur.
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun alacağın tahsili imkânının
ortadan kaldırılması nedeniyle Anayasa'nın 35. maddesindegüvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının, tasarrufun iptali
davasının koşulları açısından Mahkemece yapılan değerlendirmelerin sonucuna
ilişkin olduğu anlaşılmış ve bu nedenle iddialarının adil yargılanma hakkı
kapsamında incelenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
22. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun
yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda
incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak derece mahkemeleri
önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin
değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece
mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup
olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece
mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda
açık bir keyfîlik içermesi ve bu durumun
kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş
olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurular açıkça keyfîlik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz, Recep Gündüz, B. No:
2012/1027, 12/2/2013, § 26).
23. Başvurucunun ihlal iddialarının, yukarıda belirtilen içtihat
kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğindedir. Somut olayda Mahkeme, başvurucu
ve davalı tarafın iddia ve savunmalarını incelemiş, ilgili Kanun hükümlerini
somut olay çerçevesinde değerlendirmek (bkz. § 16) suretiyle davanın koşulu
olan aciz vesikasının dosyaya sunulmaması nedeniyle ret kararı vermiştir.
Mahkemenin gerekçesi ve başvurucunun iddiaları incelendiğinde, iddiaların
özünün Derece Mahkemeleri tarafından hukuk kurallarının ve delillerin
değerlendirilmesinde ve yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla
yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan nedenle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
19/7/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.