TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET ERAY CELEPGİL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/612)
|
|
Karar Tarihi: 1/2/2017
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Özgür DUMAN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Mehmet
Eray CELEPGİL
|
|
|
2. Alper
AKGÜN
|
|
|
3. Veli AKIN
|
|
|
4. Nur YAKUT
|
|
|
5. Zerrin
ERDOĞAN
|
|
|
6. Pelin
ATAY
|
|
|
7. Arca ATAY
|
|
|
8. Müzeyyen
Senem CELEPGİL
|
|
|
9. Tamer
ERDEM
|
|
|
10. Halit
Erdi YOSUNKAYA
|
|
|
11. Mine
YILMAZER
|
|
|
12. Ahmet
İzzet ÖZDEMİR
|
|
|
13. Elmas
CELEPGİL
|
|
|
14. Kamil Mehmet BOSTANCI
|
|
|
15. Fatma
Saime GÜRTÜRK
|
|
|
16. Yıldız
İlknur BADUR
|
|
|
17. Kamil Celal Oğuz ŞAFOĞLU
|
|
|
18. Banu
ŞAFOĞLU
|
|
|
19. Zeynep
Neslihan RONA
|
|
|
20. Mürvet
ATAY
|
|
|
21. Fatma
Gül TURANLIGİL
|
|
|
22. Muazzez Nigah ÇAM
|
|
|
23. Yaşar
ÇELİK
|
|
|
24. Levent
AKIN
|
|
|
25. Demet
ERYILMAZ
|
|
|
26. Adnan
Ümit FIRTINA
|
|
|
27. Muazzez
Ülkü USLU
|
|
|
28. Nurdoğan AKIN
|
|
|
29. Rasime YÖRÜK
|
|
|
30. Yasemin
AKIN BOLAT
|
|
|
31. Hicran
CELEPGİL
|
|
|
32. Hakan
CELEPGİL
|
|
|
33. Rafet
CELEPGİL
|
|
|
34. Kamil Yıldırım CELEPGİL
|
|
|
35. Hikmet
Murathan BOSTANCI
|
|
|
36. Haluk
Cenk BAYKUT
|
|
|
37. Alaattin
AKGÜN
|
|
|
38. Fadime
Sevda BOSTANCI
|
|
|
39. Zeynep
Şule CELEPGİL
|
|
|
40. Süheyl
ATAY
|
|
|
41. Sevgi
KARDEŞ
|
Vekilleri
|
:
|
Av. Atiye
ÜLKÜ
|
|
|
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, taşınmazın tapu kaydına askerî güvenlik bölgesi
içinde olduğuna dair şerh konularak bu taşınmazın etrafına İstanbul Jandarma
İkmal Merkezi Komutanlığı tarafından tel örgü çekilmesi suretiyle taşınmazın
kullanılmasının engellenmesi üzerine açılan haksız işgal tazminatı davasının
reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/1/2014 tarihinde İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk
Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil
edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 11/12/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından başvuru hakkında bu aşamada bir
görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. İstanbul ili Kartal ilçesi Soğanlık Mahallesi 1101 ada 2
parsel sayılı taşınmazın 5/16 payı kadastro edinimli
olarak 3/9/1949 tarihinde başvurucuların miras bırakanı Hüseyin oğlu Arif adına
tapuya tescil edilmiştir.
8. Taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine 10/10/1996
tarihinde "Askerî güvenlik bölgesi
içinde kalmaktadır" şeklinde bir belirti yapılmıştır. Ayrıca
taşınmazın sınırlarına başvuru formu ve eklerinden anlaşılamayan bir tarihte
İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca tel örgü çekilmiştir.
9. İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı, tel örgü ile
çevrilerek kışlaya dâhil edilen söz konusu taşınmazın kamulaştırılması için
talepte bulunmuş, ancak Jandarma Genel Komutanlığının 4/12/2004 tarihli yazısı
ile kamulaştırma teklifinin uygun görülmediği bildirilmiştir.
10. Bunun üzerine İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca
düzenlenen 8/6/2005 tarihli tutanakta, başvuruculara ait taşınmazın Kartal
Kadastro Müdürlüğünce yapılan aplikasyonu çerçevesinde kışlanın sınırlarının
tahsisli taşınmazlar üzerine çekilmek suretiyle yeniden belirlendiği ifade
edilmiştir. Ayrıca 9/6/2005 tarihli bir yazıyla bu taşınmazın maliklerine
teslim edileceği duyurulmuştur. Bu yazının ilgili kısımları şöyledir:
"2. Kamulaştırmasız el atmanın sona erdirilmesi
maksadıyla bahse konu parselin aplikasyonu yapılmış, Kartal Kadastro
Müdürlüğünce çizilen röperli kroki doğrultusunda
kışlamız tel örgüleri geriye çekilmiş ve parsel teslime hazır hale
getirilmiştir.
...
4. Bahse konu taşınmazın
aktif maliklere tutanak tanzim edilmek suretiyle teslimini rica ederim."
11. İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının 17/11/2006
tarihli yazısıyla Kartal Belediye Başkanlığından imar planında taşınmazın
askerî güvenlik bölgesi olarak tahsisinin kaldırılması yönünde revizyona
gidilmesi istenilmiştir. Bu yazının ilgili kısımları şöyledir:
"5. Aynı plan içerisinde yer alan ve
sivil şahıslar adına kayıtlı tapunun Soğanlık 139 pafta 1101 ada 2 nolu parselinde bulunan 8050 m2'lik taşınmaz askeri alan
olarak gözükmektedir. Bahse konu taşınmaz kışla sınırları geriye çekilmek
suretiyle 9/6/2005 tarihinde arsa maliklerine teslim edilmiştir. Öncesinde
sehven kışla sınırları içinde kalan ve tapu kayıtlarına 'Askeri Güvenlik
Bölgesi' şerhi konan bu taşınmaz ile ilgili gerekli yazışmalar yapılmaktadır.
Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığı Askeri Güvenlik Bölgesi sınırlarının yeniden
belirlenmesi çalışmaları sonuçlandırılmak üzere olup bitimini müteakiben en
kısa süre içerisinde tapu kayıtlarındaki mevcut şerh kaldırılacaktır.
6. 1101 ada 2 nolu parselde kayıtlı taşınmazın askeri güvenlik
bölgesinden çıkarılmasında sakınca olmadığı Şehir Planlama Müdürlüğüne
bildirilmiş olmasına rağmen yeni planda aynı bölgenin askeri güvenlik bölgesi
olarak tahsis edildiği tespit edilmiştir."
12. Başvurucular paydaşı oldukları 1101 ada 2 parsel sayılı
taşınmaza tel örgü çekilmek suretiyle el konulduğunu ileri sürerek Millî
Savunma Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı aleyhine 24/4/2006 tarihinde
Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde ecrimisil (haksız
işgal tazminatı) davası açmıştır. Başvurucular dava ve 27/5/2008 tarihli ıslah
dilekçeleriyle 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arası dönem için 57.778 TL
tazminat talebinde bulunmuşlardır.
13. Mahkeme 7/10/2008 tarihli ve E.2006/214, K.2008/360 sayılı
kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili
kısımları şöyledir:
"Dava, hukuki niteliği itibariyle tapulu
taşınmazın haksız işgali nedeniyle tazminat isteminden ibarettir.Getirtilen tapu kayıt sureti ile dosyada
bulunan veraset ilamlarından davacıların Kartal [ilçesi] Soğanlık Mahallesi
1101 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kayıt maliklerinden Hüseyin oğlu Arif,
Mustafa Esentepe, Veysel Paren ve Mustafa Dönmez’in
mirasçıları oldukları anlaşılmaktadır.
Mahkememizce yerinde 3/4/2007 günü yapılan
keşif ve buna dayalı bilirkişi Cem Sevilmiş tarafından düzenlenen 28/11/2007
tarihli rapor ile tel örgünün dava konusu taşınmaza tecavüzü olmadığı
belirlenmiştir.
Dava konusu taşınmazın tapu kaydında 'askeri
güvenlik bölgesi içindedir' şerhi yer almaktadır. Kartal Belediyesi İmar ve
Şehircilik Müdürlüğünün 16/11/2006 tarihli cevabi yazısında 1101 ada 2 parsel
sayılı taşınmazın Kartal Güneyi Nazım İmar Planında askeri alanda kaldığı
bildirilmiştir. Dosyada bulunan davalı Hazine vekilinin 7/4/2008 tarihli
dilekçesine ekli yazılar ile Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının
17/11/2006günlü yazı örneklerinden askeri güvenlik bölgesi olan dava konusu
taşınmazın sehven kışla sınırları içerisine alındığı ve kışla sınırları geriye
çekilerek 9/6/2005 tarihinde maliklerine teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Tapu kaydı ve imar planında açıkça yer
aldığına göre davalı idare dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeyi Askeri
Güvenlik Bölgesi olarak ilan etmiştir. İdare burada 2565 sayılı Kanunun
kendisine tanıdığı yetkileri kullanarak dava konusu taşınmazı tel örgü
içerisine alarak müdahalede bulunmuştur. Davalının tasarrufu yasaya
dayandığından haksız olduğu kabul edilemez. Hal böyle olunca davanın reddi
gerektiği sonucuna varılmaktadır."
14. Temyiz edilen karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 1/7/2010
tarihli ve E.2010/10780, K.2010/11717 sayılı ilamıyla onanmıştır.
15. Başvurucuların karar düzeltme istemleri aynı Dairenin
14/11/2013 tarihli ve E.2013/18053, K.2013/16039 sayılı ilamıyla
reddedilmiştir.
16. Nihai karar başvurucular vekiline 17/12/2013 tarihinde
tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucular 15/1/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
B. İlgili Hukuk
18. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun
683. maddesi şöyledir:
"Bir şeye malik olan kimse, hukuk
düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma
ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran
kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir."
19. 4721 sayılı Kanun'un 704. maddesi şöyledir:
“Taşınmaz mülkiyetinin konusu şunlardır:
1. Arazi,
2. Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen
bağımsız ve sürekli haklar,
3. Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız
bölümler”
20. 4721 sayılı Kanun'un 705. maddesi şöyledir:
“Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille
olur.
Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal,
kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden
önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi,
mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”
21. 4721 sayılı Kanun'un 995. maddesi şöyledir:
“İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle
yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği
zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında
tazminat ödemek zorundadır.”
22. 18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve
Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nun 1. maddesi şöyledir:
"Bu Kanunun amacı;
a) Yurt savunması bakımından hayati önemi haiz
askeri tesisler ve bölgeler ile sınırların, güvenlik ve gizliliğini sağlamak
için bunların çevrelerinde, kıyılarında ve havalarında; kara, deniz ve hava
askeri yasak bölgelerinin,
b) Yurt savunması veya yurt ekonomisine önemli
ölçüde katkıda bulunan veya kısmen dahi tahripleri veya devamlı olarak ya da
geçici bir zaman için faaliyetten alıkonulmaları halinde milli güvenlik veya
toplum hayatı bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilecek; diğer askeri tesis ve
bölgeler ile kamu veya özel kuruluşlara ait her türlü yer ve tesislerin
etrafında güvenlik bölgelerinin,
Kurulması, kaldırılması ve gerektiğinde genişletilmesine
ilişkin esas ve yöntemlerin düzenlenmesidir."
23. 2565 sayılı Kanun'un 19. maddesi şöyledir:
"Güvenlik Bölgeleri; özel güvenlik
bölgeleri ve askeri güvenlik bölgeleri olmak üzere ikiye ayrılır. "
24. 2565 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (b) bendi şöyledir:
"Birinci derece kara ve deniz askeri
yasak bölgesi olarak ilan edilmeyen Silahlı Kuvvetlere ait kışla, kıta,
karargah, kurum, ordugah ve tesisler ile sualtı ve suüstü
tesislerinin, her türlü patlayıcı, yanıcı, akaryakıt ve gizlilik dereceli
maddelerin konmasına tahsis edilmiş sabit ve seyyar depo ve cephaneliklerle, bu
gibi maddeleri dolduran, boşaltan tesisler ve atış poligonlarının çevresinde;
bu yerlerin dış sınırlarından itibaren en fazla dörtyüz
metreye kadar geçen noktaların birleştirilmesi ile tespit edilecek askeri
güvenlik bölgeleri Genelkurmay Başkanlığınca tesis edilebilir. Bu bölgelerin
çevresinin işaretlenmesine ilişkin esaslar yönetmelikte gösterilir."
25. 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesi şöyledir:
"Güvenlik bölgelerinde aşağıdaki esaslar
uygulanır:
a) Bölge içindeki gerçek ve tüzelkişilere ait
mallar kamulaştırılabilir.
b) (Değişik: 15/6/1987 -
3384/1 md.) Güvenlik bölgelerinin dış sınırlarından
itibaren en çok ikiyüz metreye kadar olan saha
dahilinde yangın ve patlama tehlikesi gösteren her türlü maddenin imali,
depolanması ve satış yerlerinin açılması yasaklanabilir. Bu yasakla ilgili
sınır, özel güvenlik bölgelerinde mahalli mülki amirler; askeri güvenlik
bölgelerinde ise askeri tesisin teknik özellikleri ve hassasiyeti dikkate
alınarak garnizon komutanı ve mahalli mülki amirler tarafından birlikte tespit
edilir.
c) (Ek: 9/10/1996 -
4188/1 md.) Kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerine
ve güvenlik bölgesi tesis edilen deniz sahasına, buradaki tesislerde görevli
olanlarla, askeri güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlığın, kamu ve özel
kuruluşlara ait tesislerde ise, bu konuda yetkili makamın izin verdiği
kişilerden başkası giremez ve oturamaz.
d) Bu bölgelerin güvenliğinin sağlanması,
bölgeye giriş ve kamulaştırılmayan taşınmaz mallardan yararlanma esasları
yönetmelikte gösterilir. 22/7/1981 tarih ve 2495 sayılı Bazı Kurum ve
Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun hükümleri
saklıdır.
e) (Ek: 26/2/2008-5740/1 md.)
Askeri güvenlik bölgesi olarak tespit edilen, Türk Silâhlı
Kuvvetlerine ait kışla, kıta, karargah, kurum, ordugah
gibi tesislerin, fotoğraf ve filminin çekilmesi, harita, resim ve krokisinin
yapılması, not alınması veya harita uygulaması gibi faaliyetlerde bulunulması,
bölgenin savunma ve güvenlik tedbirlerini aksatacak, bozacak ve açıklayacak
cihazlar kullanılması, bu amaçla görevlendirilmiş olanlar ile ilgili birlik
komutanlığı tarafından izin verilmiş olanlar dışındakilere yasaktır."
26. 17/1/1983 tarihli ve 83/5949 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı
ile kabul edilen ve 30/4/1983 tarihli ve 18033 sayılı Resmi
Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Askerî Yasak
Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği'nin 23. maddesi şöyledir:
"1) Kamulaştırma yapılan güvenlik
bölgelerinin çevresi, askeri güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlıkça, özel
güvenlik bölgelerinde yetkili makam tarafından arazide tel ve duvar gibi
engellerle çevrilir.
...
2) Kamulaştırma yapılmayan güvenlik
bölgelerinin çevresi:
A - Arazide işaretlenmez,
B - Bu bölgelerdeki kamulaştırma yapılmayan taşınmaz malların tapu
kaydına, taşınmazın güvenlik bölgesi içinde olduğu işletilir ve taşınmaz mal
sahiplerine gerekli tebligat yapılır. Varsa imar planlarında güvenlik bölgeleri
belirtilir."
27. Anılan Yönetmelik'in 24. maddesi şöyledir:
"Bu bölgeler içinde kalan ve
kamulaştırılmayan malların maliklerinin ve diğer Türk Vatandaşlarının bölgede
oturmaları zirai faaliyetleri, meslek ve sanatlarını icra etmeleri serbesttir.
Ancak bölgede oturanlar dışındaki Türk Vatandaşlarının bölgede oturmaları,
zirai faaliyetlerini meslek ve sanatlarını icra etmeleri;
A - Askeri Güvenlik Bölgelerinde; yetkili komutanlığın isteği üzerine
Genelkurmay Başkanlığının uygun görmesi halinde, Milli Savunma Bakanlığının,
B - Özel Güvenlik Bölgelerinde; bölgeye girip çıkma müsaadesi vermeye
yetkili makamın isteği üzerine, bu özel güvenlik bölgesi kurulmasına ilişkin
kararnameyi çıkaran makamın, Teklifi ile alınacak Bakanlar Kurulu Kararı ile
sınırlandırılabilir.
(Değişik ikinci paragraf: 30/9/2014-2014/6845
K.) Askeri güvenlik bölgelerindeki kamulaştırılmayan mallar yabancı uyruklu
gerçek ve tüzel kişilere satılamaz, devredilemez ve kiralanamaz. Özel güvenlik
bölgelerinde bulunan taşınmazlar yabancı ülkelerde kendi kanunlarına göre
kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri dışındaki yabancı tüzel
kişilere satılamaz, devredilemez ve kiralanamaz. Bu taşınmazların yabancı
uyruklu gerçek kişilere satılması, devredilmesi ve kiralanması taşınmazın
bulunduğu yerdeki valiliğin iznine tabidir. Valilik iznine tabi hususlar, 2644
sayılı Tapu Kanununun 36 ncı
maddesinin uygulanmasına ilişkin yönetmelik gereğince oluşturulan komisyon
tarafından taşınmaz edinimi ya da kiralamanın ülke güvenliğine uygunluğu
değerlendirilerek karara bağlanır.
2) Bu mallar üzerinde inşaat, hafriyat,
tadilat, orman yetiştirme veya kesmek gibi hususlar 9 uncu maddenin 8, 9 ve 10
uncu bendleri hükümlerine tabidir. Özel güvenlik
bölgelerinde 9 uncu maddenin 8 inci bendinde sözü edilen yetkili komutanlık, bu
bölgeler içinde yetkili makamdır.
3) Bu bölgeler içinde kalan ve
kamulaştırılmasına gerek duyulmayan mallar, yetkili komutanlık veya yetkili
makam tarafından tespit edilir."
28. 8/3/1950 tarihli ve 1950/22-4 sayılı Yargıtay İçtihadı
Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı şöyledir:
"Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zaptedip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o
gayrimenkulü elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde
etmeyi ihmal eylediği şendereleri tazminle mükellef olup, bir zarara uğramamış
olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir
ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığına 8/3/1950
tarihinde çoklukla karar verildi."
29. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun
geçici 6. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış
veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen 9/10/1956 tarihi ile
4/11/1983 tarihi arasında fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına
ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya
kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle
malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, mülkiyet
hakkından doğan talepler, bedel talep edilmesi hâlinde bedel tespiti ve diğer
işlemler bu madde hükümlerine göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak
işlemlerde öncelikle uzlaşma usulünün uygulanması dava şartıdır."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
31. Başvurucular, miras bırakanlarından intikal suretiyle
paydaşı oldukları taşınmazın tapu kaydına Jandarma Genel Komutanlığınca
"askerî güvenlikbölgesi içinde kaldığına" dair
belirti yapılarak sınırlarına tel örgü çekilmek suretiyle yıllarca el
atıldığını, başvurucuların taşınmazları üzerindeki tasarruf haklarının belli
bir süreyle kullanılamaz hâle getirilmesine rağmen herhangi bir bedel de
ödenmediğini, haksız işgal tazminatı talebine ilişkin olarak açtıkları davanın
ise derece mahkemelerince reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 35. maddesi ile
güvence altına alınan mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşler;
yeniden yargılama yapılması ve tazminat taleplerinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Başvuruculardan Ahmet BOSTANCI 30/4/2011 tarihinde,Seyfi ERDEM ise 28/12/2013 tarihinde vefat
etmiş, daha sonra başvurucular vekili tarafından 15/1/2014 tarihinde bireysel
başvuruda bulunulmuştur. Ancak başvurucular vekilinin, başvuru formu ekinde
başvurucular Ahmet BOSTANCI ve Seyfi ERDEM'in
mirasçılık belgeleri ile bu belgelere göre adı geçen başvurucuların mirasçıları
Fadime Sevda BOSTANCI ve Hikmet Murathan BOSTANCI ile Tamer ERDEM'in
vekâletnamelerini başvuru tarihi itibarıyla ibraz etmiş olduğu görülmektedir.
Ayrıca bu mirasçılar adlarına da başvuru formlarının düzenlenmiş olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, sehven yapıldığı anlaşılmakla söz konusu
eksikliğin Mahkemeyi yanıltıcı bir kast ve durum oluşturmadığı sonucuna
varılmış, bu kişiler yönünden ayrıca bir değerlendirme ise yapılmamıştır.
33. Öte yandan başvuruculardan Nigan
ATAY 15/11/2015, Mehmet ŞAFOĞLU ise 26/3/2016 tarihinde, dolayısıyla başvuru
tarihinden sonra vefat etmişlerdir. Bununla birlikte, başvurucu Nigan ATAY'ın mirasçıları Arca
ATAY ve Süheyl ATAY ile başvurucu Mehmet ŞAFOĞLU'nun
mirasçıları Yıldız İlknur BADUR, Banu ŞAFOĞLU ve Kamil
Celal Oğuz ŞAFOĞLU'nun halihazırda zaten başvurucu
oldukları anlaşılmaktadır.
34. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
35. Anayasa'nın "Mülkiyet
hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına
sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz."
36. Anayasa'nın "Temel
hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi
şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz."
37. Anayasa'nın "Kamulaştırma"
kenar başlıklı 46. maddesi şöyledir:
"Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu
yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla,
özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla
gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî
irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan
artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. ...Kanunun taksitle ödemeyi
öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde
taksitler eşit olarak ödenir..."
38. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk mesele “mülkiyet
hakkına” yönelik bir müdahale olup olmadığını belirlemektir. Sonraki
aşamalarda, varlığı kabul edilen müdahalenin kanuni dayanağı olup olmadığı,
meşru amaçlara dayanıp dayanmadığı, müdahalenin amacı ve kullanılan araçlar ile
başvurucuya yüklenen külfetin ölçülü olup olmadığı hususlarının tespit edilmesi
gerekir.
a. Mülkün Varlığı
39. Öncelikle başvurucunun başvuruya konu olayda Anayasa ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanında yer alan
mülkiyet hakkı kapsamında korunmaya değer bir menfaatinin bulunup
bulunmadığının tartışılması gerekmektedir (Selçuk
Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 25).
40. Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı,
kapsam itibarıyla 4721 sayılı Kanun'da yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı
olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence
kapsamına girdiğine kuşku yoktur.
41. Başvuru konusu olayda, uyuşmazlığa konu taşınmazın tapu
sicilinde başvurucuların miras bırakanları adına tescilli olup miras yoluyla
başvurucuların bu taşınmazda pay sahibi oldukları anlaşıldığına göre
başvurucuların, Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülkiyet haklarının mevcut
olduğu kanaatine varılmıştır.
b. Müdahalenin Varlığı ve
Türü
42. Anayasa’nın 35. maddesi ve Sözleşme’ye
ek (1) No.lu Protokol’ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer
vermiştir. Her iki düzenleme de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşme’nin ilk
cümlesi herkese mülkünden barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş
manada mülkiyet hakkını tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise
kişilerin hangi koşullarda mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere
ait mülkiyetin hangi koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına
almaktadır (Necmiye Çiftçi ve diğerleri,
B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 46).
43. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise mülkiyetin
kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir. Anayasa’nın 35.
maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı
olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer verirken Sözleşme’ye ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci
fıkrası, devletlere mülkiyeti kamu yararı amacıyla düzenleme, vergiler ve diğer
katkılar ile cezaların tahsili konusunda gerekli gördükleri yasaları uygulama
konusundaki haklarını saklı tutarak taraf devletlerin kamu yararına uygun
olarak “mülkiyetin kullanımını kontrol” yetkisine sahip olduğunu kabul
etmektedir. Bununla beraber Anayasa’nın birçok maddesi, ilgili olduğu hususta
devlete mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da mülkiyeti düzenleme yetkisi
vermektedir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri,
§ 47).
44. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre ikinci ve
üçüncü kurallar, mülkiyetten barışçıl yararlanma ilkesi şeklinde ifade edilen
birinci kuralın özel görünüm şekilleridir ve bu nedenle kuralların genel
nitelikli birinci kural çerçevesinde anlaşılması gerekmektedir (James ve diğerleri/Birleşik Krallık [GK],
B. No: 8793/79, 21/2/1986, § 37).
45. Başvuru konusu olayda, dava konusu taşınmaz kısmen
başvurucuların adına tapuda kayıtlı iken bu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi
içinde olduğuna dair tapu kaydının beyanlar hanesine belirti yapılmış ve
belirli bir süre boyunca taşınmazın etrafına tel örgü çekilmiştir. Ancak
Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca düzenlenen evrak ve tutanaklara göre
taşınmazın etrafındaki tel örgüler 9/6/2005 tarihinde kaldırılmış olup
başvurucuların da dava dilekçesinde 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arasına
ilişkin olarak tazminat talebinde bulundukları görülmektedir. Buna göre
taşınmaz hakkında hukuki olarak veya fiilen (de facto)
kamulaştırma işlemi ya da kararı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu taşınmazda
başvurucuların payları tapudan terkin edilmediği gibi fiilen de bu paylar
başvuruculardan alınmış değildir. Başvurucuların taşınmaz üzerinde satış,
trampa, hibe yapma veya ipotek, irtifak hakkı tesisi gibi tasarruflarda bulunma
hakları da el atılan dönemde bile hukuken mevcuttur. Dolayısıyla başvurucuların
mülkten yoksun bırakılmaları söz konusu değildir.
46. Öte yandan başvurucuların taşınmazlarına yapılan müdahale
mülkün kullanımının kontrolü veya düzenlenmesi amacıyla da yapılmış değildir.
Bununla birlikte başvurucuların paylarının olduğu taşınmazın belirli bir
süreyle tel örgü ile çevrilerek kışlaya dahil edilmesi nedeniyle bu
taşınmazlardan fiili olarak yararlanma hakları kısıtlanmıştır. Ayrıca
başvurucuların taşınmaz üzerinde hukuken tasarrufta bulunma hakları da bu süre
boyunca taşınmazın kullanılma olanağı bulunmadığı için önemli ölçüde sınırlandırılmıştır.Bu nedenle başvurucuların paylarının
bulunduğu taşınmazın İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca izinsiz
olarak belirli bir süreyle kullanılmasının Anayasa’nın 35. maddesi anlamında
sahip olunan mülkiyet hakkına müdahale oluşturduğu açık olup başvurunun,
mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına ya da mülkiyetin dokunulmazlığına saygı
gösterilmesine ilişkin birinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.
c. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
i. Genel İlkeler
47. Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence
altına alınmış olan mülkiyet hakkı, kişiye -başkasının hakkına zarar vermemek
ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla- sahibi olduğu şeyi dilediği
gibi kullanma ve tasarruf etme, onun ürünlerinden yararlanma olanağı veren bir
haktır. Anayasa'ya göre bu hakka ancak kamu yararı nedeniyle ve kanunla
sınırlama getirilebilir. Anayasa'nın 46. maddesine göre özel mülkiyetteki bir
taşınmaz, kamu yararı amacıyla ihtiyaç duyulması hâlinde gerçek karşılığı peşin
ödenmek ve koşulları yasayla belirlenmek şartıyla kamulaştırılarak kamu
hizmetine tahsis edilebilir veya irtifak hakkı kurularak kamu yararı amacıyla
kullanımı sınırlanabilir (Mustafa Asiler,
B. No: 2013/3578, 25/2/2015, § 35).
48. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkına getirilecek
sınırlamaların kamu yararı amacıyla ve kanunla yapılması gerektiği hüküm altına
alınırken Sözleşme'ye ek 1 No.lu Protokol'ün 1.
maddesi mülkiyetten yoksun bırakmanın kamu yararıyla, yasada öngörülen
koşullarla ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak yapılabileceğini
öngörmektedir. AİHM, yasada öngörülen koşulları, bir diğer ifadeyle hukukiliği
geniş yorumlayarak istikrar kazanmış yargı kararlarına dayanan içtihat yoluyla
geliştirilmiş ilkelerin de hukukilik şartını karşılayabildiğini kabul ederken (Malone/Birleşik Krallık, B. No: 8691/79,
2/8/1984, §§ 66-68) Anayasa, tüm sınırlandırmaların mutlak manada kanunla
yapılacağını öngörerek Sözleşme'den daha geniş bir
koruma sağlamaktadır (Mehmet Akdoğan ve
diğerleri, § 31).
49. Anayasa'nın 35. ve 46. maddeleri, taşınmaz üzerindeki
mülkiyet hakkına yapılanmüdahalelerin kanuni olmasını
zorunlu tutmaktadır. Bu zorunluluk hukuk devletinin gereğidir. Anayasa'nın 46.
maddesi hükmü ve 2942 sayılı Kanun gereği asıl olan kamulaştırma işlemi yapmak
suretiyle idarenin taşınmazı iktisap etmesidir (Celalettin Aşçıoğlu, B. No: 2013/1436, 6/3/2014, § 58).
50. AİHM de kamulaştırma yapılmaksızın taşınmaza el atılması
yoluyla yapılan müdahalenin, "kanunilik ilkesi" yönünden mülkiyet
haklarını ihlal ettiği kanaatindedir (Sarıca
ve Dilaver/Türkiye, B. No: 11765/05, 27/5/2010, § 51). Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında da tazminat ödenmeksizin kamulaştırmasız el
atmak suretiyle bireylerin mülkiyet haklarından yoksun bırakılmalarının
Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleriyle 2942 sayılı Kanun'da belirtilen usule
uymayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin
"kanunilik ilkesini" ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Celalettin Aşçıoğlu, §§ 61, 62; Mustafa Asiler, §§ 45, 46; İbrahim Oğuz ve diğerleri, B. No:
2013/5926, 6/10/2015, §§ 87-89).
ii.İlkelerin Olaya Uygulanması
51. Somut olayda, başvurucuların paydaşları oldukları taşınmazın
tapu kaydının beyanlar sütununa 10/10/1996 tarihinde "Askerî güvenlik
bölgesi içinde kalmaktadır" şeklinde bir belirti yapılmış ve taşınmazın
sınırlarına İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca tel örgü çekilerek
bu taşınmaz kışlaya dahil edilmiştir. Komutanlığın söz konusu taşınmazın
kamulaştırılması için yaptığı teklifin Jandarma Genel Komutanlığının 4/12/2004
tarihli yazısıyla kabul edilmemesi üzerine 9/6/2005 tarihinde taşınmazın
maliklerine teslim edileceği duyurulmuş ve bu tarihte kışla sınırları geriye
çekilerek başvurucuların taşınmazına yönelik müdahaleye son verilmiştir.
Başvurucular ise 9/6/2000 ile 9/6/2005 tarihleri arasında taşınmazın haksız
olarak "tel örgü çekilip kışla olarak" kullanılmak suretiyle işgal
edildiğini belirterek 24/4/2006 tarihinde dava açmak suretiyle tazminat
talebinde bulunmuşlardır. Yapılan yargılama neticesinde Kartal 3. Asliye Hukuk
Mahkemesi, 7/10/2008 tarihli kararı ile; dava konusu taşınmazın sehven kışla
sınırları içerisine alındığını ve kışla sınırları geriye çekilerek 9/6/2005 tarihinde
maliklerine teslim edildiğini kabul etmesine rağmen bu taşınmazın askerî
güvenlik bölgesi olarak ilan edilmesi nedeniyle 2565 sayılı Kanun uyarınca dava
konusu taşınmazın tel örgü içerisine alınarak müdahalede bulunulmasının kanuna
dayalı olup haksız olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçeleriyle davanın reddine
karar vermiştir (§ 13). Başvurucuların temyiz ve karar düzeltme talepleri ise
Yargıtay 3. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesinin kararına atıfta
bulunularak reddedilmiştir (§§ 14, 15).
52. Derece mahkemelerince başvurucunun haksız işgal tazminatı
talebinin reddedilmesinin temel dayanağı; başvuru konusu taşınmazın askerî
güvenlik bölgesinde kaldığı ve bu nedenle İstanbul Jandarma İkmal Merkezi
Komutanlığınca 2565 sayılı Kanun uyarınca taşınmaza el atılabileceği
olgularıdır. Mahkeme kararında tapu kaydı ile imar planına göre dava konusu
taşınmazın askerî güvenlik bölgesi içinde kaldığı belirtilmiştir.
53. Gerçekten de taşınmazın tapu kaydına 10/10/1996 tarihinde
"askerî güvenlik bölgesinde" kaldığına dair bir belirti konulmuş ve
bu çerçevede taşınmazın etrafı tel örgü ile çevrilerek kışlaya dahil
edilmiştir. Ancak Komutanlığın 17/11/2006 tarihinde Kartal Belediye
Başkanlığına yazdığı yazıda; söz konusu taşınmazın kışla sınırları geriye çekilmek
suretiyle 9/6/2005 tarihinde arsa maliklerine teslim edildiği, öncesinde ise
taşınmazın sehven kışla sınırları içerisine alınıp tapu kaydına "askerî
güvenlik bölgesi" belirtisi konulduğu belirtilmiştir. Yazının devamında da
askerî güvenlik bölgesi sınırlarının yeniden belirlenerek taşınmaz üzerindeki
belirtinin kaldırılacağı ifade edilmiş ve başvurucuların paylarının bulunduğu
taşınmaz açıkça zikredilerek bu taşınmazın askerî güvenlik bölgesinden
çıkarılmasında sakınca olmadığının bildirildiği hatırlatılmıştır. Dolayısıyla
bizzat taşınmaza müdahaleyi gerçekleştiren Komutanlığın yazısında, uyuşmazlık
konusu taşınmazın askerî güvenlik bölgesi içinde olduğuna dair tapu kaydına
konulan belirtinin ve bu taşınmazın kışla sınırları içine dahil edilmesinin "yanlışlıkla"
yapıldığının ifade edildiği anlaşılmaktadır. Hatta Komutanlıkça Belediyeden
imar planının düzeltilmesi istenilmiş ve kışla sınırları da geriye çekilmiştir.
54. Ayrıca 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde güvenlik bölgesi içindeki gerçek ve tüzel kişilere ait
taşınmazların kamulaştırılabileceği hükme bağlanmış, aynı fıkranın (c) bendinde
ise kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerine, buradaki tesislerde görevli
olanlarla, askerî güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlığın izin verdiği
kişilerden başkasının giremeyeceği ve oturamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Yönetmeliği'nin 23. maddesinin
birinci fıkrasında ise kamulaştırma yapılan güvenlik bölgelerinin çevresinin
askerî güvenlik bölgelerinde yetkili komutanlıkça, arazide tel ve duvar gibi
engellerle çevrileceği düzenlenmiştir. Bu Yönetmeliğin 24. maddesinde ise
askerî güvenlik bölgeleri içinde kalan ve kamulaştırılmayan taşınmazların
maliklerinin ve diğer Türk vatandaşlarının bölgede oturmaları, zirai
faaliyetleri, meslek ve sanatlarını icra etmelerinin serbest olduğu açıkça
belirtilmiş; bu bölge içindeki taşınmazların yabancılara satışı ile ilgili
olarak veya inşaat, hafriyat, tadilat, orman yetiştirme veya kesmek gibi hususlarda
çeşitli sınırlandırmalara yer verilmiştir.
55. Anılan kanun hükümleri ve yönetmelik düzenlemelerine göre
askerî güvenlik bölgesi içinde olan taşınmazların kamulaştırılmadıkça somut
olayda olduğu gibi etrafına tel örgü çekilerek el atılması mümkün olmadığı gibi
bu taşınmazların kanun ile öngörülen belirli kısıtlamalar dahilinde fiilen veya
hukuken kullanılması ve tasarruf edilmesi önünde herhangi bir kanuni engelin de
mevcut olmadığı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle, uyuşmazlık konusu taşınmaz askerî
güvenlik bölgesi içinde kalmış olsa da, 2565 sayılı
Kanun'un 21. maddesi ile anılan Yönetmeliğin 23. ve 24. maddeleri uyarınca bir
kamulaştırma yapılmadan taşınmaza geçici bir süreyle dahi olsa askerî
kuruluşlar da dahil olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarınca el atılması mümkün
bulunmamaktadır.
56. Başvuru konusu olayda da 2565 sayılı Kanun'da yer alan ve
taşınmazın kullanımını kısıtlayan düzenlemelerden ziyade bu Kanun'a aykırı
olarak bir askerî kuruluş tarafından taşınmazın etrafına tel örgü çekilerek
kışlaya dahil edilmesi nedeniyle bu taşınmazın belirli bir süre tamamen fiili
olarak kullanılmasının ve tasarruf edilmesinin engellenmesinden
yakınılmaktadır. Başvurucular tazminat taleplerine konu 9/6/2000 ile 9/6/2005
tarihleri arasında paydaşı oldukları taşınmazı kullanamadıklarını ve bu
taşınmaz üzerinde bir tasarrufta da bulunamadıklarını belirtmişlerdir.
Taşınmazın etrafına tel örgü çekilmesi şeklindeki müdahale nedeniyle taşınmazın
belirtilen süre boyunca fiilen kullanılması mümkün olmadığı gibi bu şekilde el
atılan bir taşınmazın satış, trampa, hibe vb. yollarla devredilmesi veya
üzerinde ipotek ya da benzeri bir ayni veya şahsi hak tesis edilmesinin de
önemli ölçüde sınırlandırıldığı açıktır. Taşınmaza belirli bir süre ile el atan
İstanbul Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığının 9/6/2005 tarihli yazısında da, taşınmaza "kamulaştırmasız el atıldığından"
söz edilmiştir. Nitekim tel örgü ile çevrilerek kışlaya dahil edilen söz konusu
taşınmazın kamulaştırılması için yapılan talep Jandarma Genel Komutanlığının
4/12/2004 tarihli yazısı ile uygun görülmemiştir. Dolayısıyla başvurucuların
paylarının bulunduğu taşınmaza, Jandarma İkmal Merkezi Komutanlığınca herhangi
bir kamulaştırma yapılmadan geçici süreyle ve bir tazminat da ödenmeksizin
başvurucuların rızası dışında "etrafına tel örgü çekilerek kışla olarak
kullanılmak suretiyle" müdahalede bulunulmuştur.
57. Başvuru konusu olayda başvurucuların paylarının bulunduğu
taşınmaza "askerî güvenlik bölgesi alanı" olarak kamulaştırmasız el
atılmış, belirli bir süre sonra da kamulaştırma işlemi yapılmasından da
vazgeçilerek el atmaya son verilmiştir. Başvurucular netice olarak paylarından
yoksun bırakılmamakla birlikte paylarının bulunduğu taşınmazları üzerindeki
kullanım ve tasarruf hakları kamulaştırma yapılmadan el atılan dönem boyuncaönemli ölçüde sınırlandırılmıştır. Belirtilen
olgular taşınmaza geçici süreyle de olsa el atan Jandarma İkmal Merkezi
Komutanlığı ile başvurucuların açtığı davada derece mahkemelerince de kabul
edilmesine karşın başvuruculara, taşınmazı kullanamadıkları ve tasarruf
edemedikleri dönem için herhangi bir tazminat ödemesi yapılmamıştır. Her ne
kadar derece mahkemelerince 2565 sayılı Kanun hükümlerine göre askerî güvenlik
bölgesinde olan taşınmaza Komutanlıkça el atılabileceği kabul edilmiş ise de
tazminat ödenmeksizin kamulaştırmasız el atmak suretiyle bireylerin mülkiyet
haklarına müdahale edilmesi Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine aykırı
olduğu gibi 2565 sayılı Kanun'un 21. maddesi karşısında, kamulaştırma
yapılmadan ve tazminat ödenmeden askerî güvenlik bölgesi içindeki taşınmazlar
yönünden maliklerin, mülkiyet haklarının tanıdığı yetkileri kullanmalarının
belirli bir süreyle bile olsa tamamıyla engellenmesinin kanuni bir dayanağının
da bulunmadığı görülmektedir.
58. Sonuç olarak başvurucuların paylarının bulunduğu taşınmaza,
askerî güvenlik bölgesi alanında olduğu gerekçesiyle yöntemince bir
kamulaştırma işlemi de yapılmadan etrafı tel örgülerle çevrilerek kışla alanına
katılmak suretiyle belirli bir süre boyunca tazminat ödenmeksizin el atılması
suretiyle müdahale edilmesinin, Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddelerine
dayanmayan bir müdahale olduğu ve mülkiyet hakkına yapılan bu müdahalenin
kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
59. Müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı tespit
edildiğinden Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen meşru amaçlardan biri
kapsamında olup olmadığı ve ölçülülük kriterlerine riayet edilip edilmediğinin
ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
60. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence
altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
61. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
62. Başvurucular yeniden yargılama yapılması ve tazminat
taleplerinde bulunmuşlardır.
63. Başvuruda başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiği
sonucuna varılmıştır.
64. Başvurucuların mülkiyet haklarının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere kapatılan
Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyalarının devredildiği İstanbul Anadolu
14. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
65. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin
başvuruculara müşterek olarak ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet
hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA MÜŞTEREK OLARAK ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
1/2/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.