TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SABRİYE YÜREKLİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/7115)
Karar Tarihi: 22/9/2016
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör
Elif KARAKAŞ
Başvurucular
1. Sabriye YÜREKLİ
2. Fuat YÜREKLİ
3. Dursade Dilara YÜREKLİ
Temsilcileri
1. Sabriye YÜREKLİ (velayeten)
2. Fuat YÜREKLİ (velayeten)
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ulusal yayın yapan bir gazetede kızları hakkında çıkan haber nedeniyle başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/5/2014 tarihinde Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4.Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 31/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 6/1/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular tarafından Bakanlığın görüşüne karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan Fuat Yürekli, başvuruya konu olay yaşandığı sırada bir ilçenin jandarma garnizon komutanı olarak görev yapmaktadır.
9. Vatan gazetesinin 1/2/2011 tarihli nüshasının 12. sayfasında “Komutanın Kızını Nasıl Ararsın!"; daha küçük puntolarla yer verilen "'Kopyacı öğrenci' komutan kızı çıkınca öğretmenin başı derde girdi" ve küçük puntolarla verilen "Samsun'da kopya çektiğinden şüphelendiği öğrencisinin üzerini arayan edebiyat öğretmeni Ö.G., baltayı sert kayaya vurdu. Öğrencinin Garnizon Komutanı olan babası, 'Bu okulu başınıza yıkarım' diye tehditler savurdu" başlıklarıyla bir haber yayınlanmıştır. Söz konusu haberde, 1. ve 2.başvurucunun kızları olan 3. başvurucunun, öğrenim gördüğü lisede sınavda kopya çekip çekmediğini tespit etmek amacıyla öğretmen tarafından üstünün aranması üzerine 1. başvurucunun okula gelerek idareci ve ilgili öğretmenle görüştüğü ve öğretmeni tehdit ettiği iddia edilmiştir. Bahsi geçen haber içeriği şöyledir:
"Samsun'da Asarcık Çok Programlı Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yapan 25 yaşındaki Ö.G. 11 Ocak'ta sınavda kopya çekip çekmediklerini öğrenmek için bir kaç öğrencisini ayağa kaldırarak üstlerini aradı. Öğretmenin üzerini aradığı öğrencilerden Dilara Y. bu durumu İlçe Jandarma Garnizon Komutanı olan babası Fuat Y.'ye anlatınca kıyamet koptu. Fuat Y., Asarcık Kaymakamına giderek durumu bildirdi. İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü A.S'nin de bulunduğu ortamda Fuat Y., 'Hocam herhalde biz bölük komutanı olduğumuzdan başımıza böyle olaylar geliyor. Ama ben bundan sonra makamımı kullanacağım' dedi. Komutan Fuat Y. daha sonra gelip okul müdürüyle olayla ilgili görüştü ve ardından da öğretmen Ö.G. ile bir araya geldi.
'Okulu başınıza yıkarım'
Öğretmen Ö.G., görüşmeyi şöyle anlattı: 'Fuat Y. bana, 'Biz bir şey yapmıyorsak acziyetimizden değil. Bu okulu hepinizin başına yıkarım. İstersem sana burada öğretmenlik yaptırmam. Yapamayacaksın da' diyerek tehditte bulundu. Daha sonra kızı Dilara yanımıza gelince babası kızının sırtını sıvazlayarak 'Sen ilçe jandarma komutanının kızısın. Gerekirse bunu söyleyip kendini aratmayacaksın. Kimse seni arayamaz. Sen de kim olduğunu bil' dedi. Konuşmalar üzerine uzlaşma ortamı sağlanamayacağını anlayınca müsaade isteyerek oradan ayrıldım."
Soruşturma açıldı
Baba Y. daha sonra gidip 'öğretmenin izinsiz üst araması' yaptığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Genç edebiyat öğretmeni hakkında 'gözetim altındaki kişiye kötü muamele' suçundan soruşturma başlatıldı. Kavak Cumhuriyet Savcılığında 26 Ocak'ta ifadesi alınan edebiyat öğretmeni Ö.G., 'Kopya çekip çekmediğini öğrenmek amacıyla Dilara'yı ayağa kaldırarak üstünü aradım. Pantolon ceplerine, süveterinin iç kısmına ve gömlek üzerinde bulunan cebine elle yoklamak suretiyle baktım. Kopya kağıdı bulamayınca yerine oturttum. O sınav başka öğrencileri de aradım. Dilara derslerinde başarılı bir öğrencidir. Kopya çekip çekmediğinden emin olmak için bunu yaptım. Onu rencide edecek hiç bir harekette bulunmadım' dedi.
Öğretmen de şikayetçi oldu
Hakkında öğrencisinin üstünü aradı diye gözetim altındaki kişiye kötü muamele suçundan soruşturma başlatılan edebiyat öğretmeni Ö.G. kendisini tehdit ettiği iddiasıyla garnizon komutanı Fuat Y. hakkında şikayetçi oldu."
10. İkinci başvurucu 9/2/2011 tarihinde noter aracılığıyla haberi yayımlayan gazeteye tekzip metni göndermiştir.
11. Başvurucular söz konusu haber nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla 3/2/2011 tarihinde Kavak Asliye Hukuk Mahkemesinde kendileri adına asaleten ve kızları Dursade Dilara Yürekli adına velayeten manevi tazminat davası açmışlardır.
12. Başvurucuların kızı Dursade Dilara Yürekli, ilk derece mahkemesi önündeki dava devam ederken reşit olup, dava ehliyetine sahip hâle gelmiş ve yargılamanın geri kalanında ve kararda davacı sıfatıyla yer almıştır.
13. Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi 3/1/2013 tarihli ve E.2011/28, K.2013/3 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"...Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve celp edilen belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olay ile ilgili yapılan haberin gerçek ve hukuka uygun olup, dava konusu haber yaşanmış ve gerçekbir olaya ilişkin olmakla gerek yayın gerekse olay tarihi itibarıyla haber günceldir. Dava konusu haber toplumsal ilgi ve kamu yararı barındırmakla birlikte konu ile ifade arasındaki düşünsel nedensellik bağı koparılmamış olup haberin davacı ve kızının kimliğini açıklamadan, kişilik haklarını ihlal etmeden, olayın hassasiyeti de göz önünde bulundurularak haber sınırları içerisinde kamuoyuna duyurulmuş olduğu ve suç unsuru taşımadığı anlaşılmıştır. Şikayet konusu haberde davacının iddialarının aksine, söz konusu haberde davacının kızı olan D.D.Y.'nin ismi haberde kesinlikle 'kopyacı kız' olarak nitelendirilmediği gibi davacı D.D.Y.'nin kopya çektiğini gösterir herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Dava ile ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/18322 Esas, 2011/8182 karar sayılı soruşturma dosyasında muhatabın kimliğinin D.(kararın orjinalinde isim açık olarak yer almıştır.) Y. olarak yer aldığı, fotoğrafının bulunmadığı ve kimlik bilgilerinin açıklanmaması nedeni ile herhangi bir suç unsuru doğurmadığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olduğu anlaşılmış olup davalıların manevi tazminat ödemesini gerektiren bir haber olmadığından dolayı davanın reddine karar verilerek..."
14. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 24/3/2014 tarihli ve E.2013/8206, K.2014/4890 sayılı kararı ile hükmün usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle onanmasına karar vermiştir. Karar, başvuruculara 22/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular 21/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
18. Başvurucular, kızlarının öğretmeni tarafından haksız üst aramasına maruz kalmasından olumsuz etkilenmesi üzerine velisi olarak konunun araştırılması için yazılı ve sözlü başvuruda bulunduklarını, konunun, ulusal yayın yapan bir gazetede kızları hakkında "kopyacı öğrenci" nitelemesi kullanılarak haber yapıldığını, ilgili gazete hakkında haberin veriliş biçimi ile gerçek dışı haber yapılması ve yaşı küçük hakkında incitici yayın yapılması nedenleriyle açmış oldukları manevi tazminat davasının derece mahkemesince geçersiz ve kanuna uygun olmayan bir gerekçe ile reddedildiğini, 5000 nüfuslu küçük bir ilçede on sekiz yaşından küçük kızlarının ilçe jandarma komutanın kızı olduğu belirtilerek ve adının tamamı, soyadının ise baş harfi yayımlanmak suretiyle yapılan haberin tanınmamak için gerekli korumayı sağlamadığını, kızlarının yayınlardan duyduğu üzüntü ve çevresel olumsuzluklar sebebiyle ailesinin yanından ayrılarak eğitimine başka bir ilde devam etmek zorunda kaldığını,ortaöğretim çağındaki bir öğrencinin okulla olan irtibatında yaşanan olaylarda kamuoyunu ilgilendiren bir husus bulunmadığını, haberi yayımlayan gazeteye gönderdikleri tekzip metninin yayımlanmayarak kişisel itibar ve aile yaşamına saygı hakkının ihlal edildiğini belirterek Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği ve ailenin korunması haklarının ihlâl edildiğini ileri sürmüşler, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların, ulusal gazetede yayımlanan haberin gerçeği yansıtmadığını, ailece üzüntü yaşamalarına neden olduğunu belirterek Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerinin ihlal edildiği iddialarının temel olarak, açtıkları tazminat davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarının korunmasında toplandığı ve şikâyetin, Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişilik haklarının korunması kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
20. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialar kapsamında (bkz. § 18) hem kızları hem de kendileri yönünden Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişinin şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
21. Bakanlık görüş yazısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) içtihatları hatırlatılarak başvurucunun özel hayatına müdahale edildiğine dair şikâyetlerinin başvurucunun özel hayatı ile gazetecilerin basın ve haber verme özgürlüğü arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanmadığı açısından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
22. Başvuru konusu olayda başvurucuların, kızları adına velayeten yaptıkları başvuru yanında kendi adlarına da asaleten bireysel başvuruda bulundukları görüldüğünden öncelikle bu kişilerin kendi adlarına bireysel başvuru yönünden mağdur statülerinin olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir"
24. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar, başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal edilmesi", bu ihlalden dolayı kişinin "kişisel olarak" ve "doğrudan" etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977,9/1/2014, § 42)
25. Başvuru konusu olayda başvurucuların lise öğrencisi olan kızlarının kopya taşıyıp taşımadığını tespit etmek amacıyla sınav öncesi öğretmen tarafından üstünün aranması üzerine yaşadığı üzüntü sonrasında ikinci başvurucunun idarecilerle ve ilgili öğretmenle görüşmesi, akabinde ikinci başvurucu ile öğretmenin birbirleri hakkında suç duyurusunda bulunması neticesinde olayın şikâyet konusu habere konu olduğu, başvurucuların, anılan haber nedeniyle açtıkları manevi tazminat davasında tazminata hükmedilmesi sonucunu doğuracak hususları kızları Dilara'nın ruhsal durumu ve yaşadığı olaylar üzerinden dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan, başvuru konusu haberde ikinci başvurucu hakkında da birtakım iddialara yer verilmiş olduğu görülmekle birlikte, gerek derece mahkemelerinde geçen dava sürecinde gerekse de bireysel başvuru formunda başvurucular tarafından başvuruya konu haberin kendilerini hedef aldığı yönünde bir beyanda bulunulmamış, aksine bahse konu yayının kızlarını hedef aldığı, kızlarının kopyacı olarak tanınmasına ve kimliğinin deşifre olmasına neden olunduğu, kızlarının bu nedenle yaşadığı maddi ve manevi olumsuzlukların kendilerini de üzdüğü vurgulanmıştır. Dolayısıyla, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden başvuru konusu olayda başvurucuların kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden “doğrudan” etkilendiği sonucunu doğuracak herhangi bir kanıya ulaşılamamıştır.
26. Şeref ve itibarın korunması hakkı bağlamında kızlarının hedef alındığını iddia ettikleri başvuru konusu haber nedeniyle başvurucuların güncel ve kişisel haklarının doğrudan etkilendiği hususunda kanaat oluşmaması ve hakkın niteliği gereğince dolaylı etkinin yoğunluğunun neden olacağı sonuçların tartışılabilmesine olanak sağlayabilecek şekilde başvurucuların içinde bulunduğu koşulların detaylandırılıp delillendirilmemesi nedenleriyle işlem ve eylemlerin ya da ihmallerin doğrudan mağdurları olmayan başvurucuların bu hak bakımından bireysel başvuru yapma hakkı bulunmamaktadır.
27. Öte yandan başvurucular tarafından, bireysel başvuru tarihinde reşit olan kızlarıDilara adına velayeten bireysel başvuruda bulunulduğu görüldüğünden, kendi adına başvuruda bulunmayan Dilara Yürekli adına başvurucuların bireysel başvuru yapma yetkisine sahip olup olmadıklarının tespit edilmesi gerekmektedir.
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
30. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek ve tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22, 25/12/2012, § 24).
31. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 342. ve 343. maddelerinin birinci fıkraları sırasıyla şöyledir:
"Ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler."
"Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti, vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir."
32. Aynı Kanun'un 470. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin olmasıyla kendiliğinden sona erer."
33. Türk Medeni Kanunu'nun yukarıda yer verilen hükümlerine göre anne ve baba velayet hakkı çerçevesinde çocuklarının kanuni temsilcileridir. Bu sıfatla çocuğu mahkeme veya diğer mercilerde doğrudan doğruya temsil edebilecekleri gibi, çocuğa bir vekil tayin edip haklarını vekil aracılığıyla da takip yolunu seçebilirler. Öte yandan hakkındaki dava, velisi tarafından takip edilen küçüğün dava sırasında reşit olması hâlinde velayetin ve dolayısıyla velisinin kanuni temsilci sıfatının son bulacağı, bundan sonra davaya reşit olan çocuğun devam etmesi gerekeceği açıktır.
34. Başvuru konusu olayda, başvurucular kendi adlarına asaleten, kızları Dilara adına velayeten lehlerine manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle ilgililer aleyhine dava açmışlardır. Kavak Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen dava devam etmekte iken velayeten temsil edilen Dilara'nın reşit olmasından dolayı 27/9/2012 tarihli duruşmada kendisine vekalet sunması için süre verilmiştir. 8/11/2012 tarihli duruşmada sunulan vekâletname üzerine Dilara bundan sonra dava ehliyetine sahip olarak davaya devam etmiştir. Nitekim ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında ve Yargıtay ilgili dairesinin temyiz üzerine verdiği kararında Dilara asil davacı olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte başvurucular temyiz onama kararının tebliğinin ardından kendi adlarına asaleten, Dilara Yürekli adına da velayeten anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
35. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin dava ehliyeti bulunan reşit bir kişi olması durumunda bu kişi adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır.
36. Bu durumda, başvuru tarihinden önce reşit olan ve dava ehliyetini kazanmış olan Dursade Dilara Yürekli adına velaylet ilişkisi sona ermiş olan başvurucular tarafından yapılan bireysel başvuruda, Dursade Dilara Yürekli'nin güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasının değerlendirilmesi söz konusu olamayacaktır.
37. Açıklanan nedenlerle kişinin şeref ve itibarının korunması hakkı yönünden başvurucuların mağdur sıfatı taşımadıkları ve de kızlarının bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce reşit olması nedeniyle başvurucuların kanuni temsil haklarının sona ermiş olduğu anlaşıldığından kendi adlarına asaleten ve kızları Dursade Dilara Yürekli adına velayeten yaptıkları başvurunun, diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 22/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.