TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
SABRİYE YÜREKLİ VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7115)
|
|
Karar Tarihi: 22/9/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Elif KARAKAŞ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Sabriye
YÜREKLİ
|
|
|
2. Fuat
YÜREKLİ
|
|
|
3. Dursade Dilara YÜREKLİ
|
Temsilcileri
|
:
|
1. Sabriye
YÜREKLİ (velayeten)
|
|
|
2. Fuat
YÜREKLİ (velayeten)
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ulusal yayın yapan bir gazetede kızları hakkında
çıkan haber nedeniyle başvurucuların şeref ve itibarının korunması hakkının
ihlal edildiğine ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 21/5/2014 tarihinde Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2014 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4.Bölüm Başkanı tarafından 1/12/2014 tarihinde, başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurunun bir örneği
bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü
31/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
6/1/2015 tarihinde başvuruculara tebliğ edilmiştir. Başvurucular tarafından
Bakanlığın görüşüne karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvuruculardan Fuat Yürekli, başvuruya konu olay yaşandığı
sırada bir ilçenin jandarma garnizon komutanı olarak görev yapmaktadır.
9. Vatan gazetesinin 1/2/2011 tarihli nüshasının 12. sayfasında “Komutanın Kızını Nasıl Ararsın!"; daha
küçük puntolarla yer verilen "'Kopyacı
öğrenci' komutan kızı çıkınca öğretmenin başı derde girdi" ve
küçük puntolarla verilen "Samsun'da
kopya çektiğinden şüphelendiği öğrencisinin üzerini arayan edebiyat öğretmeni
Ö.G., baltayı sert kayaya vurdu. Öğrencinin Garnizon Komutanı olan babası, 'Bu
okulu başınıza yıkarım' diye tehditler savurdu" başlıklarıyla
bir haber yayınlanmıştır. Söz konusu haberde, 1. ve 2.başvurucunun kızları olan
3. başvurucunun, öğrenim gördüğü lisede sınavda kopya çekip çekmediğini tespit
etmek amacıyla öğretmen tarafından üstünün aranması üzerine 1. başvurucunun
okula gelerek idareci ve ilgili öğretmenle görüştüğü ve öğretmeni tehdit ettiği
iddia edilmiştir. Bahsi geçen haber içeriği şöyledir:
"Samsun'da Asarcık Çok Programlı Lisesi'nde edebiyat öğretmenliği
yapan 25 yaşındaki Ö.G. 11 Ocak'ta sınavda kopya çekip çekmediklerini öğrenmek
için bir kaç öğrencisini ayağa kaldırarak üstlerini
aradı. Öğretmenin üzerini aradığı öğrencilerden Dilara Y. bu durumu İlçe
Jandarma Garnizon Komutanı olan babası Fuat Y.'ye
anlatınca kıyamet koptu. Fuat Y., Asarcık Kaymakamına giderek durumu bildirdi.
İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü A.S'nin
de bulunduğu ortamda Fuat Y., 'Hocam herhalde biz bölük komutanı olduğumuzdan
başımıza böyle olaylar geliyor. Ama ben bundan sonra makamımı kullanacağım'
dedi. Komutan Fuat Y. daha sonra gelip okul müdürüyle olayla ilgili görüştü ve
ardından da öğretmen Ö.G. ile bir araya geldi.
'Okulu başınıza yıkarım'
Öğretmen Ö.G., görüşmeyi şöyle anlattı: 'Fuat Y. bana, 'Biz bir şey
yapmıyorsak acziyetimizden değil. Bu okulu hepinizin
başına yıkarım. İstersem sana burada öğretmenlik yaptırmam. Yapamayacaksın da'
diyerek tehditte bulundu. Daha sonra kızı Dilara yanımıza gelince babası
kızının sırtını sıvazlayarak 'Sen ilçe jandarma komutanının kızısın. Gerekirse
bunu söyleyip kendini aratmayacaksın. Kimse seni arayamaz. Sen de kim olduğunu
bil' dedi. Konuşmalar üzerine uzlaşma ortamı sağlanamayacağını anlayınca
müsaade isteyerek oradan ayrıldım."
Soruşturma açıldı
Baba Y. daha sonra gidip 'öğretmenin izinsiz
üst araması' yaptığı gerekçesiyle savcılığa suç duyurusunda bulundu. Genç
edebiyat öğretmeni hakkında 'gözetim altındaki kişiye kötü muamele' suçundan
soruşturma başlatıldı. Kavak Cumhuriyet Savcılığında 26 Ocak'ta ifadesi alınan
edebiyat öğretmeni Ö.G., 'Kopya çekip çekmediğini öğrenmek amacıyla Dilara'yı
ayağa kaldırarak üstünü aradım. Pantolon ceplerine, süveterinin iç kısmına ve
gömlek üzerinde bulunan cebine elle yoklamak suretiyle baktım. Kopya kağıdı bulamayınca yerine oturttum. O sınav başka
öğrencileri de aradım. Dilara derslerinde başarılı bir öğrencidir. Kopya çekip
çekmediğinden emin olmak için bunu yaptım. Onu rencide edecek hiç bir harekette bulunmadım' dedi.
Öğretmen de şikayetçi oldu
Hakkında öğrencisinin üstünü aradı diye
gözetim altındaki kişiye kötü muamele suçundan soruşturma başlatılan edebiyat
öğretmeni Ö.G. kendisini tehdit ettiği iddiasıyla garnizon komutanı Fuat Y.
hakkında şikayetçi oldu."
10. İkinci başvurucu 9/2/2011 tarihinde noter aracılığıyla
haberi yayımlayan gazeteye tekzip metni göndermiştir.
11. Başvurucular söz konusu haber nedeniyle kişilik haklarına
saldırıda bulunulduğu iddiasıyla 3/2/2011 tarihinde Kavak Asliye Hukuk
Mahkemesinde kendileri adına asaleten ve kızları Dursade
Dilara Yürekli adına velayeten manevi tazminat davası
açmışlardır.
12. Başvurucuların kızı Dursade Dilara
Yürekli, ilk derece mahkemesi önündeki dava devam ederken reşit olup, dava
ehliyetine sahip hâle gelmiş ve yargılamanın geri kalanında ve kararda davacı
sıfatıyla yer almıştır.
13. Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi 3/1/2013 tarihli ve E.2011/28,
K.2013/3 sayılı kararı ile davanın reddine karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir:
"...Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller
ve celp edilen belgeler hep birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olay ile
ilgili yapılan haberin gerçek ve hukuka uygun olup, dava konusu haber yaşanmış
ve gerçekbir olaya ilişkin olmakla gerek yayın
gerekse olay tarihi itibarıyla haber günceldir. Dava konusu haber toplumsal
ilgi ve kamu yararı barındırmakla birlikte konu ile ifade arasındaki düşünsel
nedensellik bağı koparılmamış olup haberin davacı ve kızının kimliğini
açıklamadan, kişilik haklarını ihlal etmeden, olayın hassasiyeti de göz önünde
bulundurularak haber sınırları içerisinde kamuoyuna duyurulmuş olduğu ve suç
unsuru taşımadığı anlaşılmıştır. Şikayet konusu
haberde davacının iddialarının aksine, söz konusu haberde davacının kızı olan
D.D.Y.'nin ismi haberde kesinlikle 'kopyacı kız'
olarak nitelendirilmediği gibi davacı D.D.Y.'nin
kopya çektiğini gösterir herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Dava ile ilgili
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/18322 Esas, 2011/8182 karar sayılı
soruşturma dosyasında muhatabın kimliğinin D.(kararın orjinalinde isim açık olarak yer almıştır.) Y. olarak yer
aldığı, fotoğrafının bulunmadığı ve kimlik bilgilerinin açıklanmaması nedeni
ile herhangi bir suç unsuru doğurmadığından kovuşturmaya yer olmadığına dair
karar verilmiş olduğu anlaşılmış olup davalıların manevi tazminat ödemesini
gerektiren bir haber olmadığından dolayı davanın reddine karar
verilerek..."
14. Anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi,
24/3/2014 tarihli ve E.2013/8206, K.2014/4890 sayılı kararı ile hükmün usul ve
yasaya uygun olduğundan bahisle onanmasına karar vermiştir. Karar, başvuruculara
22/4/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucular 21/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
16. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49.
maddesi şöyledir:
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına
zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar
verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir
fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı
gidermekle yükümlüdür.”
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 22/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
18. Başvurucular, kızlarının öğretmeni tarafından haksız üst
aramasına maruz kalmasından olumsuz etkilenmesi üzerine velisi olarak konunun
araştırılması için yazılı ve sözlü başvuruda bulunduklarını, konunun, ulusal
yayın yapan bir gazetede kızları hakkında "kopyacı
öğrenci" nitelemesi kullanılarak haber yapıldığını, ilgili
gazete hakkında haberin veriliş biçimi ile gerçek dışı haber yapılması ve yaşı
küçük hakkında incitici yayın yapılması nedenleriyle açmış oldukları manevi
tazminat davasının derece mahkemesince geçersiz ve kanuna uygun olmayan bir
gerekçe ile reddedildiğini, 5000 nüfuslu küçük bir ilçede on sekiz yaşından
küçük kızlarının ilçe jandarma komutanın kızı olduğu belirtilerek ve adının
tamamı, soyadının ise baş harfi yayımlanmak suretiyle yapılan haberin
tanınmamak için gerekli korumayı sağlamadığını, kızlarının yayınlardan duyduğu
üzüntü ve çevresel olumsuzluklar sebebiyle ailesinin yanından ayrılarak
eğitimine başka bir ilde devam etmek zorunda kaldığını,ortaöğretim
çağındaki bir öğrencinin okulla olan irtibatında yaşanan olaylarda kamuoyunu
ilgilendiren bir husus bulunmadığını, haberi yayımlayan gazeteye gönderdikleri
tekzip metninin yayımlanmayarak kişisel itibar ve aile yaşamına saygı hakkının
ihlal edildiğini belirterek Anayasa'nın 20. ve 41. maddelerinde güvence altına
alınan özel hayatın gizliliği ve ailenin korunması haklarının ihlâl edildiğini
ileri sürmüşler, ihlalin tespiti ile tazminat talebinde bulunmuşlardır.
B. Değerlendirme
19. Anayasa
Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile
bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, §
16). Başvurucuların, ulusal gazetede yayımlanan haberin gerçeği yansıtmadığını,
ailece üzüntü yaşamalarına neden olduğunu belirterek Anayasa’nın 20. ve 41.
maddelerinin ihlal edildiği iddialarının temel olarak, açtıkları tazminat
davasının reddedilmesi nedeniyle şeref ve itibarının korunmasında toplandığı ve
şikâyetin, Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kişilik haklarının korunması
kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
20. Başvurucular, yukarıda belirtilen iddialar kapsamında (bkz.
§ 18) hem kızları hem de kendileri yönünden Anayasa’nın 17. maddesinde
düzenlenen kişinin şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
21. Bakanlık görüş yazısında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) içtihatları hatırlatılarak başvurucunun özel hayatına müdahale
edildiğine dair şikâyetlerinin başvurucunun özel hayatı ile gazetecilerin basın
ve haber verme özgürlüğü arasında adil bir dengenin sağlanıp sağlanmadığı
açısından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
22. Başvuru konusu olayda başvurucuların, kızları adına velayeten yaptıkları başvuru yanında kendi adlarına da
asaleten bireysel başvuruda bulundukları görüldüğünden öncelikle bu kişilerin
kendi adlarına bireysel başvuru yönünden mağdur statülerinin olup olmadığının
tespit edilmesi gerekmektedir.
23. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar
başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem
ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler
tarafından yapılabilir"
24. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkına sahip olanlar" başlıklı 46. maddesinde kimlerin
bireysel başvuru yapabileceği sayılmış olup anılan maddenin (1) numaralı
fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi
için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar,
başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya
işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun "güncel bir hakkının ihlal edilmesi", bu ihlalden
dolayı kişinin "kişisel olarak"
ve "doğrudan" etkilenmiş
olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin "mağdur" olduğunu ileri sürmesidir (Onur Doğanay, B. No: 2013/1977,9/1/2014, §
42)
25. Başvuru konusu olayda başvurucuların lise öğrencisi olan
kızlarının kopya taşıyıp taşımadığını tespit etmek amacıyla sınav öncesi
öğretmen tarafından üstünün aranması üzerine yaşadığı üzüntü sonrasında ikinci
başvurucunun idarecilerle ve ilgili öğretmenle görüşmesi, akabinde ikinci
başvurucu ile öğretmenin birbirleri hakkında suç duyurusunda bulunması
neticesinde olayın şikâyet konusu habere konu olduğu, başvurucuların, anılan
haber nedeniyle açtıkları manevi tazminat davasında tazminata hükmedilmesi
sonucunu doğuracak hususları kızları Dilara'nın ruhsal durumu ve yaşadığı
olaylar üzerinden dile getirdikleri anlaşılmaktadır. Öte yandan, başvuru konusu
haberde ikinci başvurucu hakkında da birtakım iddialara yer verilmiş olduğu
görülmekle birlikte, gerek derece mahkemelerinde geçen dava sürecinde gerekse
de bireysel başvuru formunda başvurucular tarafından başvuruya konu haberin
kendilerini hedef aldığı yönünde bir beyanda bulunulmamış, aksine bahse konu
yayının kızlarını hedef aldığı, kızlarının kopyacı olarak tanınmasına ve
kimliğinin deşifre olmasına neden olunduğu, kızlarının bu nedenle yaşadığı
maddi ve manevi olumsuzlukların kendilerini de üzdüğü vurgulanmıştır.
Dolayısıyla, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden başvuru konusu olayda
başvurucuların kamu gücünün eylem veya işleminden ya da ihmalinden “doğrudan” etkilendiği sonucunu doğuracak
herhangi bir kanıya ulaşılamamıştır.
26. Şeref ve itibarın korunması hakkı bağlamında kızlarının
hedef alındığını iddia ettikleri başvuru konusu haber nedeniyle başvurucuların
güncel ve kişisel haklarının doğrudan etkilendiği hususunda kanaat oluşmaması
ve hakkın niteliği gereğince dolaylı etkinin yoğunluğunun neden olacağı
sonuçların tartışılabilmesine olanak sağlayabilecek şekilde başvurucuların
içinde bulunduğu koşulların detaylandırılıp delillendirilmemesi
nedenleriyle işlem ve eylemlerin ya da ihmallerin doğrudan mağdurları olmayan
başvurucuların bu hak bakımından bireysel başvuru yapma hakkı bulunmamaktadır.
27. Öte yandan başvurucular tarafından, bireysel başvuru
tarihinde reşit olan kızlarıDilara adına velayeten bireysel başvuruda bulunulduğu görüldüğünden,
kendi adına başvuruda bulunmayan Dilara Yürekli adına başvurucuların bireysel
başvuru yapma yetkisine sahip olup olmadıklarının tespit edilmesi
gerekmektedir.
28. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki
herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması şarttır."
29. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel
başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (1) numaralı
fıkrası şöyledir:
"Herkes, Anayasada güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna ek
Türkiye'nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından,
ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir."
30. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü ve 6216 sayılı Kanun’un
45. maddesinin (1) numaralı fıkraları uyarınca, Anayasa’da güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna
ek Türkiye’nin taraf olduğu protokoller kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkese Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuru yapma hakkı tanınmıştır. Dolayısıyla medeni haklara sahip gerçek ve
tüzel kişiler bireysel başvuru yönünden dava ehliyetine sahiptir (Büğdüz Köyü Muhtarlığı, B. No: 2012/22,
25/12/2012, § 24).
31. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
342. ve 343. maddelerinin birinci fıkraları sırasıyla şöyledir:
"Ana ve baba, velâyetleri çerçevesinde
üçüncü kişilere karşı çocuklarının yasal temsilcisidirler."
"Velâyet altındaki çocuğun fiil ehliyeti,
vesayet altındaki kişinin ehliyeti gibidir."
32. Aynı Kanun'un 470. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Küçük üzerindeki vesayet, onun ergin
olmasıyla kendiliğinden sona erer."
33. Türk Medeni Kanunu'nun yukarıda yer verilen hükümlerine göre
anne ve baba velayet hakkı çerçevesinde çocuklarının kanuni temsilcileridir. Bu
sıfatla çocuğu mahkeme veya diğer mercilerde doğrudan doğruya temsil
edebilecekleri gibi, çocuğa bir vekil tayin edip haklarını vekil aracılığıyla
da takip yolunu seçebilirler. Öte yandan hakkındaki dava, velisi tarafından
takip edilen küçüğün dava sırasında reşit olması hâlinde velayetin ve dolayısıyla
velisinin kanuni temsilci sıfatının son bulacağı, bundan sonra davaya reşit
olan çocuğun devam etmesi gerekeceği açıktır.
34. Başvuru konusu
olayda, başvurucular kendi adlarına asaleten, kızları Dilara adına velayeten lehlerine manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle
ilgililer aleyhine dava açmışlardır. Kavak Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen
dava devam etmekte iken velayeten temsil edilen
Dilara'nın reşit olmasından dolayı 27/9/2012 tarihli duruşmada kendisine
vekalet sunması için süre verilmiştir. 8/11/2012 tarihli duruşmada sunulan
vekâletname üzerine Dilara bundan sonra dava ehliyetine sahip olarak davaya
devam etmiştir. Nitekim ilk derece mahkemesi gerekçeli kararında ve Yargıtay
ilgili dairesinin temyiz üzerine verdiği kararında Dilara asil davacı olarak
gösterilmiştir. Bununla birlikte başvurucular temyiz onama kararının tebliğinin
ardından kendi adlarına asaleten, Dilara Yürekli adına da velayeten
anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunmuşlardır.
35. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin dava
ehliyeti bulunan reşit bir kişi olması durumunda bu kişi adına bir başkası
tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır.
36. Bu durumda, başvuru tarihinden önce reşit olan ve dava ehliyetini
kazanmış olan Dursade Dilara Yürekli adına velaylet ilişkisi sona ermiş olan başvurucular tarafından
yapılan bireysel başvuruda, Dursade Dilara Yürekli'nin güncel bir hakkının ihlal edildiği iddiasının
değerlendirilmesi söz konusu olamayacaktır.
37. Açıklanan nedenlerle kişinin şeref ve itibarının korunması
hakkı yönünden başvurucuların mağdur sıfatı taşımadıkları ve de kızlarının
bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce reşit olması nedeniyle
başvurucuların kanuni temsil haklarının sona ermiş olduğu anlaşıldığından kendi
adlarına asaleten ve kızları Dursade Dilara Yürekli
adına velayeten yaptıkları başvurunun, diğer kabul
edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi yönünden yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın kişi bakımından yetkisizlik
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
22/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.