|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
|
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
MEHMET SIDDIK GÜNEŞOĞLU BAŞVURUSU
|
|
(Başvuru Numarası: 2014/7571)
|
Karar Tarihi: 12/7/2016
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Alparslan ALTAN
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
Raportör
|
:
|
Mehmet Sadık YAMLI
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Sıddık GÜNEŞOĞLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurullah LAYIK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik
kararının uzun dönemer olarak tadil edilmesi işlemine
karşı açılan davada verilen kararın “öngörülemez”
nitelikte olması ve “bariz takdir hatası”
içermesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına
ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/5/2014 tarihinde Çorum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir
eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 30/6/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 23/12/2015 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 22/2/2016 tarihinde Anayasa
Mahkemesine sunmuştur.
6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş
25/2/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın
görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Dört yıllık fakülte mezunu olan başvurucu hakkında yedek
subay aday adayı kararı alınmıştır.
9. Başvurucuya, Palu Askerlik Şubesi Başkanlığının 11/4/2013
tarihli yazısına istinaden 2001 yılındaki hırsızlık suçundan ertelenmiş
mahkûmiyetinin tespit edildiği belirtilerek yedek subay aday adayı olarak
alınan askerlik kararının uzun dönem er olarak tadil edildiği bildirilmiştir.
10. Başvurucu, belirtilen işlemin iptali istemiyle Askeri Yüksek
İdare Mahkemesinde (AYİM) dava açmıştır. AYİM İkinci Dairesi 20/11/2013 tarihli
ve E.2013/758, K.2013/1367 sayılı kararı ile davayı oyçokluğuyla reddetmiştir.
Başvurucu, ret kararı üzerine uzun dönem askerlik görevine başlayıp başlamadığı
hususunda herhangi bir bilgi sunmamıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Davacı hakkındaki
mahkûmiyet kararının, suçun niteliği yönünden 1632 sayılı Askeri Ceza
Kanunu'nun 30 ile926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun 4699
sayılı Kanunla değişik 50/d maddeleri uyarınca Türk Silahlı Kuvvetlerinde
subaylıktan çıkarılmayı gerektirdiği, dolayısıyla 1076 sayılı Yedek Subay ve
Yedek Askeri Memurlar Kanunu'nun 8 inci maddesi gereğince davacının yedek subay
statüsü kazanmasına ve bu statüde yedek subay veya yine bu statüde erbaş veya
er olarak askerlik yapmasına engel olduğu dolayısıyla davacının daha önce yedek
subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının 15 ay süreyle er olarak tadil
edilmesi işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Her ne kadar davacı vekili davacı hakkında
verilen mahkûmiyet hükmünün ertelendiğini ve davacının hüküm tarihinden bugüne
kadar hiçbir suç işlememesi nedeniyle bu mahkûmiyet hükmünün esasen vaki
olmamış sayılması gerektiğini, bu durumda hakkında herhangi bir mahkûmiyet
hükmü bulunmadığından askerlik kararının tadili işleminin hukuka aykırı
olduğunu iddia etmiş ise de; davanın TCK.nın ilgili
maddeleri gereğince işlemiş olduğu "kapkaççılık suretiyle hırsızlık"
suçu TSK.den çıkarmayı gerektiren bir suçtur.
Mahkûmiyet ertelenmiş bulunması ya da mahkûmiyetin esasen vaki olmamış
sayılması dahi yedek subay olmaya engeldir. Burada "esasen vaki olmamış
sayılmasına rağmen" cezanın sonuçlarının sürmesi değil, subay olma
niteliklerinin davacıda bulunmaması söz konusudur. Yasa hükmünde belirtilen
"Ertelenmiş, para cezasına veya tedbire çevrilmiş, affa uğramış olsalar
bile" ifadesi ile esasen, subay olacak kişide aranan niteliklerin tavizsiz
tespiti amaçlanmaktadır. 926 sayılı TSK Personel Kanunu'nun 50/d maddesinin
açık hükmü karşısında, "kapkaççılık suretiyle hırsızlık" suçundan
mahkûm olan davacının, bu mahkûmiyetinin "esasen vaki olmamış
sayılması" nedeniyle subaylığa kabulü mümkün görülmediğinden davacı
vekilinin bu yöndeki iddialarına itibar edilmemiştir."
11. Başsavcılığın düşüncesi ise kararda şu şekilde yer almıştır:
"01.10.2001 tarihinde
mahkûm olan ve hüküm tarihinden itibaren beş yıllık deneme süresi içerisinde
yeni bir suç işlemeyen, 765 sayılı TCK'nın 95/II nci
maddesi uyarınca tecil edilmiş mahkûmiyeti esasen vaki olmamış sayılan
davacının, yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının uzun dönem
er olarak tadil edilerek askere bu statüde sevk edilme işlemine esas alınmasına
hukuken imkân bulunmadığı, zira davacının işlediği suça ilişkin mahkûmiyet
hükmünün, hukuk nazarında esasen vaki olmadığı, hukuken vaki olmamış sayılan
mahkûmiyetin, hüküm ve sonuçlarını devam ettiriyormuş ve hayatiyetini
koruyormuşçasına bir idari işleme esas alınmasının idari işleme hukuki geçerlik
kazandırmayacağı, davacının yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik
kararının er olarak tadil edilmesi işleminin hukuka aykırı olduğu, davacının
yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının er olarak tadil
edilmesi işleminin iptaline karar verilmesinin gerektiği yönünde düşünce
bildirilmiştir."
12. Karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 9/4/2014 tarihli ve
E.2014/674, K.2014/494 sayılı kararıyla reddedilmiştir. Bu karar 28/4/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
13. Başvurucu 27/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
14. 16/6/1927 tarihli ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek
Askeri Memurlar Kanunu’nun 8. maddesi şöyledir:
"Yedek subay adayı
olarak askere sevkden evvel veya yedek subay
yetiştirilmekte iken aşağıdaki engel hali olduğu anlaşılanlar askerlik
hizmetini durumlarına göre er veya erbaş olarak tamamlarlar.
a) 1. Türk Silahlı Kuvvetlerinde subaylıktan
çıkarmayı gerektiren bir suçtan mahküm olanlar,
…"
15. 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 30.
maddesi şöyledir:
"Aşağıda yazılı
hallerde subay, astsubay, uzman jandarmalar ve özel kanunlarında bu cezanın
uygulanacağı belirtilen asker kişiler hakkında, askeri mahkemeler veya adliye mahkemelerince
asıl ceza ile birlikte, Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarma cezası da verilir.
Bu husus mahkeme hükmünde belirtilmemiş olsa dahi, Silahlı Kuvvetlerden
çıkarmayı gerektirir.
…
B) Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla
basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref
ve haysiyeti kırıcı suçtan veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç
kaçakçılık, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını
açığa vurma suçlarından biriyle hükümlülük halinde.
…"
16. 1632 sayılı Kanun’un 31. maddesi şöyledir:
"Türk Silahlı
Kuvvetlerinden çıkarma cezasının niteliği, hükümlünün Silahlı Kuvvetlerle
ilişiğinin kesilmesidir. Bu ceza, ayrıca bir hükme gerek kalmaksızın;
A) Askeri rütbe ve memuriyetlerin
kaybedilmesi,
B) Subay, astsubay, uzman jandarma ve Devlet
memuru olarak tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerine kabul edilmeme,
Sonuçlarını doğurur."
17. 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu’nun 50. maddesi şöyledir:
"...
d) Aşağıda belirtilen suçlardan hükümlü olma
nedeniyle ayırma:
Ertelenmiş, para cezasına veya tedbire
çevrilmiş, affa uğramış olsalar bile, Devletin şahsiyetine karşı işlenen
suçlarla, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununun 131 inci maddesinin birinci
fıkrasının az vahim hali hariç basit ve nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas,
iftira gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı nitelikteki suçlardan
veya istimal ve istihlak kaçakçılığı hariç kaçakçılık, resmi ihale ve alım
satımlara fesat karıştırma suçlarından hükümlü olan subaylar hakkında, hizmet
sürelerine bakılmaksızın Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu hükümleri
uygulanır."
18. 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı mülga Türk Ceza Kanunu’nun
2/6/1941 tarihli ve 4055 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle değişik 95. maddesi şöyledir:
"I...
II - Cürüm ile mahkûm olan kimse hüküm tarihinden itibaren beş sene içinde
işlediği diğer bir cürümden dolayı evvelce verilen ceza cinsinden bir cezaya
yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkûm olmazsa, cezası tecil edilmiş olan
mahkûmiyeti esasen vaki olmamış sayılır. Aksi takdirde her iki ceza ayrı ayrı tenfiz olunur."
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
19. Mahkemenin 12/7/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
20. Başvurucu, ceza mahkemesi tarafından hırsızlık suçundan
mahkûmiyetine karar verildiğini; ancak, bu cezanın ertelendiğini ve erteleme
süresince yeni bir suç işlemediğini, dolayısıyla söz konusu mahkûmiyetin esasen
vaki olmamış sayıldığını, nitekim memnu haklarının iadesine karar verildiğini;
ancak, yedek subay adayı olarak alınan askerlik kararının belirtilen mahkûmiyet
hükmü dikkate alınarak tadil edildiğini, bu işleme karşı açılan davada
mahkûmiyet kararının tecil edilmesine ilişkin açık kanun hükmüne rağmen AYİM
tarafından farklı anlam verilerek uygulama yoluna gidildiğini, AYİM'in bu yöndeki yorumununönceki
içtihatlarıyla çeliştiğini, öngörülmez nitelikte olup bariz takdir hatası
içerdiğini belirterek Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik
ilkesinin ve 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının
ihlal edildiğini ileri sürmüş,yargılamanın
yenilenmesine karar verilmesini istemiştir.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetleri esas olarak AYİM
kararının adil olmadığına ilişkin olduğundan başvurunun yalnızca adil
yargılanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
22. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
23. Başvurucu, vaki olmamış sayılması gereken bir ceza hükmü
gerekçe gösterilerek askerlik statüsünün değiştirilmesi işlemine karşı açtığı
davadaki AYİM kararının öngörülemez nitelikte olması ve bariz takdir hatası
içermesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
24. Bakanlık görüşünde, başvurucunun AYİM kararının belirlilik,
istikrar, öngörülebilirlik ve haklı beklenti ilkelerine aykırı olduğundan
şikâyet ettiği, gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
içtihatlarında delillerin kabul edilebilirliği, değerlendirilmesi, yorumlanması
gibi konularda takdirin öncelikle derece mahkemelerine ait olduğunun
vurgulandığı, bu nedenle derece mahkemelerince olguların değerlendirilmesinin
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından güvence altına alınan
haklar ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece bireysel başvuruya konu
yapılamayacağı, Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü ve 30/3/2011 tarihli ve
6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasına göre kanun yolunda gözetilmesi
gereken hususların bireysel başvuru incelemesinde değerlendirmeye tabi tutulamayacağı,
bununla birlikte 765 sayılı mülga Kanun’un 95. maddesinde düzenlenen tecil
müessesesinin 4/12/2014 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun
231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesine
benzediği, başvurucunun şikâyetlerinin dördüncü derece temyiz türünden
şikâyetler olup olmadığı ile derece mahkemesinin delilleri takdirinde açıkça keyfîlik bulunup bulunmadığnın
değerlendirilmesinde takdirin Anayasa Mahkemesine ait olduğu bildirilmiştir.
25. Anayasa Mahkemesi Kenan Özteriş (B. No: 2012/989, 19/12/2013) kararında,
somut olaya benzer şekilde hırsızlık suçundan mahkûm edilerek cezası tecil
edilen ve deneme süresi içinde de yeni bir suç işlemeyen başvurucunun yedek
subay askerlik kararının söz konusu ceza nedeniyle uzun dönem er olarak tadil
edilmesi işlemine karşı açılan davadaki AYİM yorumunun 765 sayılı mülga
Kanun’un 95. maddesinin açık hükmüne aykırılık teşkil etttiğini;
zira, başvurucunun işlediği suça ilişkin mahkûmiyet hükmünün tecil koşullarına
uyulması nedeniyle hukuk nazarında esasen vaki olmamış sayıldığını, hukuken
vaki olmamış sayılan mahkûmiyetin hüküm ve sonuçlarını devam ettiriyormuş ve
hayatiyetini koruyormuşçasına bir idari işleme esas alınmasının ise ilgili
idari işleme hukuki geçerlik kazandıramayacağını belirterek, olayda başvurucu
hakkında verilen mahkûmiyetin tecil edilmesinin sonuçları ile ilgili açık bir
kanun hükmü bulunduğu ve bu hükme verilecek olağan anlam belli olduğu hâlde
AYİM İkinci Dairesinin açık olan kanun hükmüne olağanın dışında farklı bir
anlam verip buna göre uygulama yaptığı ve böylece kararın “öngörülemez” nitelikte olup “bariz takdir hatası” içerdiği gerekçesiyle
Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.
26. Anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı
anlaşılan başvuru konusu olayda da kapkaççılık suretiyle hırsızlık suçundan
mahkûm edilen ve 13/7/1965 tarihli ve 647 sayılı mülga Cezaların İnfazı
Hakkında Kanun'un 6. maddesigereğince cezası
ertelenip deneme süresi içinde de yeni bir suç işlemeyen başvurucu hakkında
yedek subay aday adayı olarak alınan askerlik kararının söz konusu ceza
mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek uzun dönem er statüsüne tadil edilmesi
işlemine karşı açılan davada AYİM yorumunun “öngörülemez”
nitelikte olup “bariz takdir hatası”
içerdiği ve bu nedenle Anayasa’nın 36. maddesinin ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
27. Açıklanan nedenlerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence
altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi
gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
28. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
29. Başvurucu yargılamanın yenilenmesine karar verilmesini
istemiştir.
30. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
varılmıştır.
31. Başvuru konusu olayda tespit edilen ihlalin sonuçlarının
ortadan kaldırılması bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden
yargılama yapılmak üzere kararın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmesi gerekir.
32. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36 maddesinde güvence altına alınan adil
yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Askeri
Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Daire Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/7/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.