TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ÖZGÜR MURAT ENGİN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/7806)
Karar Tarihi: 21/9/2016
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Akif YILDIRIM
Başvurucu
Özgür Murat ENGİN
Vekili
Av. Aziz URFİOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Yargıtay bozma kararına karşı beyanların tespiti için yazılan talimatın sonucu beklenmeksizin karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin yetkili müdafi yerine azledilen müdafiye tebliğ edilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/5/2014 tarihinde Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlattırılmış ve başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında sahte kredi kartı kullanmaktan ceza davası açılmıştır.
8. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen 12/4/2006 tarihli duruşmada başvurucu savunmasını yapmıştır. Başvurucu sonraki duruşmalarda müdafileri tarafından temsil edilmiştir.
9. Mahkeme 27/3/2007 tarihli kararıyla sahte kredi kartı kullanmak suretiyle T. (teşebbüs), P. ve O. isimli iş yerlerinden alışveriş yapmaktan dolayı başvurucunun mahkûmiyetine hükmetmiştir.
10. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 5/3/2012 tarihli ilamıyla T. iş yerinde işlenen eylem yönünden verilen cezayı onamıştır. P. ve O. iş yerleriyle ilgili olarak ise zincirleme suç yerine iki ayrı suçtan cezalandırma kararı verildiği ve mahkûmiyetin kanuni sonuçlarına ilişkin maddenin uygulanmadığı gerekçeleriyle kararı bozmuştur.
11. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi başvurucunun bozma ilamına karşı diyeceklerinin ve duruşmadan vareste tutulmayı isteyip istemediğinin sorulması için Ümraniye Asliye Ceza Mahkemesine talimat yazmıştır.
12. Bozma sonrası yapılan 17/7/2012 tarihli duruşmaya başvurucu müdafii S.Z.T. katılmış ve bozma ilamına uyulmasını talep etmiştir.
13. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi 17/7/2012 tarihli ve E.2012/780, K.2012/1054 sayılı kararıyla P. ve O. iş yerlerindeki eylemlerinden dolayı başvurucunun zincirleme olarak işlenen kredi kartını kötüye kullanma suçundan sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 320 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesindeki haklarını kullanmaktan koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına da hükmetmiştir.
14. Başvurucunun savunması talimat yoluyla Ümraniye 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 22/11/2012 tarihinde alınmıştır. Başvurucu, daha önceki savunmalarını tekrar ettiğini ve bozma ilamına karşı diyeceği bir şeyin olmadığını söylemiştir.
15. Başvurucu, müdafii S.Z.T.yi belirlenemeyen bir tarihte azletmiş; 20/7/2014 tarihli süre tutum dilekçesinin ekinde azilname Mahkemeye sunulmuştur.
16. Başvurucu, talimat sonucu beklenilmeksizin dosyanın karara bağlandığı, katılmayacağını söylemesine rağmen eski müdafiinin bilgisi dışında duruşmaya iştirak ettiği, kendisinin duruşmada yer almasının sağlanmadığı gerekçeleriyle kararı temyiz etmiştir.
17. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan tebliğname, başvurucunun azledilen müdafii S.Z.T.ye tebliğ edilmiştir. Tebliğnamenin ilgili kısımları aşağıdaki gibidir:
"Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre,
Sanık ve vekillerinin savunma hakkının kısıtlandığına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİ, ancak;
1-Sanık hakkında temel hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde, aynı gerekçeyle adli para cezasına esas birim gün sayısının alt sınırın üstünde belirlenmesi sureetiyle hükümde çelişkiye neden olunması,
2-TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (ç) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkı ile veasyet veya kayyımlığa ait bir histemtte bulunmaktan koşullu salıverilmeye, alsoyu dışında aklanlarla igili hak ve yetkilenden ise cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karaar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hibçir ayrım yapılmaksızın koşullu salıvermeye kadar hak yoksunuluğuna hükmolunması,
Yasaya aykırı olduğundan, hükmün CMUK'nun 321 nci maddesi gereğince BOZULMASI, ancak bu hususu yeniden yargılanmayı gerektirmediğinden, ... düzeltilmek suretiyle hükmün ONANMASI,
Talep ve dosya tebliğ olunur. ..."
18. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 7/4/2014 tarihli ve E.2014/7225, K.2014/6573 sayılı ilamıyla para cezası belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılmasında bir isabetsizlik görmemiş, hak mahrumiyetleri yönünden ise kararı düzelterek onamıştır.
19. Başvurucu, nihai karardan 24/4/2014 tarihinde haberdar olduğunu belirtmektedir.
20. Başvurucu 22/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihinde yürürlükte bulunan 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 326. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası şöyledir:
"Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir"
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, önceki müdafiinin bilgisi ve rızası dışında karar duruşmasına katıldığını belirtmiş; Yargıtay bozması sonrası ifadesinin alınmasına yönelik çıkartılan talimat sonucu beklenilmemesi, sözlü savunma yapmasının engellenmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin azledilen müdafiye tebliğ edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun talimat sonucu beklenilmeksizin karar verildiğine ilişkin iddiasının hakkaniyete uygun yargılama hakkı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin azledilen müdafiine tebliğ edildiğine ilişkin iddiasının ise silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Savunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, Yargıtayın bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulması için yazılan talimatın dönüşünün beklenilmeden karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
27. Sözleşme'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:
"1. Herkes davasının, ... cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, ... bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ... olarak ... görülmesini isteme hakkına sahiptir.
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
...
c) Kendisini bizzat savunmak ..."
29. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında kişilerin, davalarının hakkaniyete uygun olarak görülmesini isteme hakları güvence altına alınmıştır. Bu hak, Sözleşme'nin 6. maddesinin diğer fıkralarında yer alan suç isnadı ile karşı karşıya bırakılmış kişilere yönelik asgari hak ve güvencelerle doğrudan bağlantılı olduğu gibi anılan fıkralardaki güvenceler, (1) numaralı fıkrada ifadesini bulan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının somut görünümleridir. Dolayısıyla hakkaniyete uygun yargılama hakkı, Sözleşme'nin 6. maddesinin özellikle (3) numaralı fırkasındaki somut güvenceler bakımından tamamlayıcı bir fonksiyon ifa etmektedir.
30. Hakkaniyete uygun bir yargılamanın gereklerden birisi de Anayasa'nın 36. maddesinde açıkça ifade edilmiş olan "savunma hakkı"dır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının güvence altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B. No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32). Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (c) bendinde uyarınca suç isnadı altında bulunan kişi savunma hakkının kullanılmasında üç ayrı hakka sahiptir. Bunlar kendisini bizzat savunmak, kendisinin seçtiği bir müdafi yardımından yararlanma ve bir müdafiye sahip olmak için gerekli mali olanaktan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi için gerekli görülürse resen atanacak bir müdafi yardımından yararlanma haklarıdır.
31. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ceza muhakemesini ilgilendiren boyutu, savunma hakkı ile ilintili olup özellikle yargılama faaliyeti kapsamında alınan önlemlerin, savunma hakkının gerektiği gibi kullanılmasını teminat altına alacak düzeyde olmasını gerektirmektedir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 60).
32. Somut olayda Yargıtay, başvurucunun sahte kredi kartı kullanmak suretiyleP. ve O. İş yerlerinde yaptığı işlemlerin iki ayrı suç kabul edilerek cezalandırılmasını, bu eylemlerin zincirleme suçu oluşturacağını belirterek başvurucu lehine bozmuştur. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucunun bozma ilamına ilişkin ifadesinin alınması için talimat yazmıştır. Bununla birlikte, başvurucunun müdafiinin de katılımıyla yapılan duruşmanın ardından talimat sonucu beklenmeksizin hüküm kurulmuştur.
33. Bozma öncesi yargılamada hakkındaki suçlamalara ilişkin başvurucunun savunmasının alındığı görülmektedir (bkz. § 8). Yargıtay bozma ilamına konu esaslı sorun ise sabit görülen eylemlerin iki suç mu yoksa zincirleme suç mu oluşturduğuna, yani hukuki nitelendirilmesiyle sınırlıdır. Bu bakımdan, yapılan duruşmada başvurucunun müdafii hazır bulunmuş ve bozma ilamına uyulmasını talep etmiştir (bkz. § 12). Hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olması itibarıyla belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakma güvenlik tedbiri infaz aşamasında dahi gözetilebilen bir husustur.
34. Başvurucu, o zamanki müdafii S.Z.T.nin duruşmaya katılmayacağını belirttiğini fakat bilgisi ve rızası dışında duruşmada yer aldığını iddia etmiştir. Ancak dosya içerisinde müdafiin o tarihte azledildiğini ve bu hususta Mahkemenin daha önceden bilgilendirildiğini gösteren herhangi bir bilgi bulunmadığından müdafiin başvurucu adına duruşmaya katılmasının hukuka aykırı olduğu söylenemez. Başvurucunun, mahkûmiyet kararına karşı verdiği süre tutum dilekçesiyle birlikte S.Z.T.nin müdafilikten azledildiğine ilişkin Mahkemeye bilgi sunduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 15).
35. Öte yandan her ne kadar hükümden sonra gerçekleşmiş olsa ve artık verilen karar üzerinde bir etkisi olmayacak ise de başvurucu talimat yoluyla alınan ifadesinde, önceki savunmalarını tekrar etmekle ve bozma ilamına karşı belirteceği bir hususun bulunmadığını söylemekle yetinmiştir (bkz. § 14). Başvurucu, yargılamaya yönelik esaslı herhangi bir iddia veya talep dile getirmemiştir.
36. Dolayısıyla her ne kadar Mahkemenin önce başvurucunun savunmasının talimat yoluyla alınmasına karar vermesi ve sonrasında bu işlemin sonuçlanmasının beklenilmemesi yargılamadaki bir özensizliği gösteriyor ise de bozma ilamını takiben talimat mahkemesinde başvurucuya savunma imkânı tanınmasının öncesinde hüküm kurulmasının, mevcut başvurunun koşullarında bir bütün olarak yargılamanın adilliğine halel getirdiği söylenemez.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin yetkili müdafii yerine azledilen müdafiine tebliğ edilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yukarıdaki iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
40. Başvurucu, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi ilgili Yargıtay dairesinin ne şekilde karar vermesi gerektiği yönünde görüş içeren bir belgedir. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının görüşünü taraflarca ileri sürülen temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın gerekçeli olarak sunar. Somut olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İlk Derece Mahkemesi tarafından hükmedilen cezanın onanmasına ilişkin mütalaada bulunmuştur. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi, bu nedenle Yargıtay kararını etkileyici niteliktedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 9/11/2000, § 33).
42. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Anılan başvuruda başvurucunun Yargıtay önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme hakkına sahip olduğu ve tebliğnamenin niteliğine rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş bildirme olanağının tanınmamasının başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan Nerse, B. No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 35-40).
43. Somut olayda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi başvurucunun yetkili müdafiine tebliğ edilmemiştir. Bu itibarla başvurucuya, kısmen aleyhine sonuç doğurabilecek nitelikteki kısmen de kendi lehindeki ve ilave argümanlarla güçlendirerek kullanabileceği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesine karşı yazılı görüş bildirme olanağı tanınmadığı anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
46. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
47. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
48. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik başvurusu açısından ihlal tespitinin yeterli tatmin sağladığı ve yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmıştır (Zekayi Çelebi, B. No: 2014/5633, 18/5/2016, § 34).
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik ihlal tespiti yeterli tatmin sağladığından tazminata KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.