TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ÖZGÜR MURAT ENGİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/7806)
|
|
Karar Tarihi: 21/9/2016
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Akif
YILDIRIM
|
Başvurucu
|
:
|
Özgür Murat
ENGİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Aziz
URFİOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, Yargıtay bozma kararına karşı beyanların tespiti
için yazılan talimatın sonucu beklenmeksizin karar verilmesi nedeniyle
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin yetkili müdafi yerine azledilen müdafiye
tebliğ edilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/5/2014 tarihinde Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesi
vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesi neticesinde belirlenen eksiklikler tamamlattırılmış ve başvurunun
Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı
tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 30/9/2015 tarihinde,
başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar
verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 25/3/2016 tarihinde, başvurunun
kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık tarafından herhangi bir görüş
bildirilmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu hakkında sahte kredi kartı kullanmaktan ceza davası
açılmıştır.
8. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen 12/4/2006 tarihli
duruşmada başvurucu savunmasını yapmıştır. Başvurucu sonraki duruşmalarda
müdafileri tarafından temsil edilmiştir.
9. Mahkeme 27/3/2007 tarihli kararıyla sahte kredi kartı
kullanmak suretiyle T. (teşebbüs), P. ve O. isimli iş yerlerinden alışveriş yapmaktan
dolayı başvurucunun mahkûmiyetine hükmetmiştir.
10. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 5/3/2012 tarihli ilamıyla T. iş
yerinde işlenen eylem yönünden verilen cezayı onamıştır. P. ve O. iş yerleriyle
ilgili olarak ise zincirleme suç yerine iki ayrı suçtan cezalandırma kararı
verildiği ve mahkûmiyetin kanuni sonuçlarına ilişkin maddenin uygulanmadığı
gerekçeleriyle kararı bozmuştur.
11. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi başvurucunun bozma ilamına
karşı diyeceklerinin ve duruşmadan vareste tutulmayı isteyip istemediğinin
sorulması için Ümraniye Asliye Ceza Mahkemesine talimat yazmıştır.
12. Bozma sonrası yapılan 17/7/2012 tarihli duruşmaya başvurucu müdafii S.Z.T. katılmış ve bozma ilamına uyulmasını talep
etmiştir.
13. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi 17/7/2012 tarihli ve
E.2012/780, K.2012/1054 sayılı kararıyla P. ve O. iş yerlerindeki eylemlerinden
dolayı başvurucunun zincirleme olarak işlenen kredi kartını kötüye kullanma
suçundan sonuç olarak 4 yıl 2 ay hapis ve 320 TL adli para cezasıyla
cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme, başvurucunun 26/9/2004 tarihli ve
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesindeki haklarını kullanmaktan
koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına da hükmetmiştir.
14. Başvurucunun savunması talimat yoluyla Ümraniye 4. Asliye
Ceza Mahkemesi tarafından 22/11/2012 tarihinde alınmıştır. Başvurucu, daha
önceki savunmalarını tekrar ettiğini ve bozma ilamına karşı diyeceği bir şeyin
olmadığını söylemiştir.
15. Başvurucu, müdafii S.Z.T.yi belirlenemeyen bir
tarihte azletmiş; 20/7/2014 tarihli süre tutum dilekçesinin ekinde azilname Mahkemeye sunulmuştur.
16. Başvurucu, talimat sonucu beklenilmeksizin dosyanın karara
bağlandığı, katılmayacağını söylemesine rağmen eski müdafiinin
bilgisi dışında duruşmaya iştirak ettiği, kendisinin duruşmada yer almasının
sağlanmadığı gerekçeleriyle kararı temyiz etmiştir.
17. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan tebliğname, başvurucunun azledilen müdafii
S.Z.T.ye tebliğ edilmiştir. Tebliğnamenin ilgili
kısımları aşağıdaki gibidir:
"Yapılan yargılamaya,
dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen
delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine,
suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal
ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre,
Sanık ve vekillerinin savunma hakkının
kısıtlandığına ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden REDDİ, ancak;
1-Sanık hakkında temel hapis cezası alt
sınırdan tayin edildiği halde, aynı gerekçeyle adli para cezasına esas birim
gün sayısının alt sınırın üstünde belirlenmesi sureetiyle
hükümde çelişkiye neden olunması,
2-TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca,
1. fıkranın (ç) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkı
ile veasyet veya kayyımlığa ait bir histemtte bulunmaktan koşullu salıverilmeye, alsoyu dışında aklanlarla igili
hak ve yetkilenden ise cezasının infazı
tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karaar
verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hibçir
ayrım yapılmaksızın koşullu salıvermeye kadar hak yoksunuluğuna
hükmolunması,
Yasaya aykırı olduğundan, hükmün CMUK'nun 321 nci
maddesi gereğince BOZULMASI, ancak bu hususu yeniden yargılanmayı
gerektirmediğinden, ... düzeltilmek suretiyle hükmün ONANMASI,
Talep ve dosya tebliğ olunur. ..."
18. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 7/4/2014 tarihli ve E.2014/7225,
K.2014/6573 sayılı ilamıyla para cezası belirlenirken alt sınırdan
uzaklaşılmasında bir isabetsizlik görmemiş, hak mahrumiyetleri yönünden ise
kararı düzelterek onamıştır.
19. Başvurucu, nihai karardan 24/4/2014 tarihinde haberdar
olduğunu belirtmektedir.
20. Başvurucu 22/5/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
21. 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun
Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar
tarihinde yürürlükte bulunan 4/4/1929 tarihli ve 1412 sayılı mülga Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 326. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası
şöyledir:
"Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme ilgililere
bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye
tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri
nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam
edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza,
bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir"
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 21/9/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, önceki müdafiinin
bilgisi ve rızası dışında karar duruşmasına katıldığını belirtmiş; Yargıtay
bozması sonrası ifadesinin alınmasına yönelik çıkartılan talimat sonucu
beklenilmemesi, sözlü savunma yapmasının engellenmesi ve Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığı tebliğnamesinin azledilen müdafiye
tebliğ edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun talimat sonucu beklenilmeksizin
karar verildiğine ilişkin iddiasının hakkaniyete uygun yargılama hakkı,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin azledilen
müdafiine tebliğ edildiğine ilişkin iddiasının ise
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi kapsamında incelenmesi
gerektiği değerlendirilmiştir.
a. Savunma Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
25. Başvurucu, Yargıtayın bozma ilamına
karşı diyeceklerinin sorulması için yazılan talimatın dönüşünün beklenilmeden
karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılama hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
28. Anayasa'da adil yargılanma hakkının kapsamı
düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Adil
yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde
belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, §
22).
26. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta
ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
27. Sözleşme'nin "Adil
yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinin (1) ve (3) numaralı
fıkralarının ilgili kısımları şöyledir:
"1. Herkes davasının,
... cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar
verecek olan, ... bir mahkeme tarafından, hakkaniyete uygun ... olarak ...
görülmesini isteme hakkına sahiptir.
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki
asgari haklara sahiptir:
...
c) Kendisini bizzat savunmak ..."
29. Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında
kişilerin, davalarının hakkaniyete uygun olarak görülmesini isteme hakları
güvence altına alınmıştır. Bu hak, Sözleşme'nin 6. maddesinin diğer
fıkralarında yer alan suç isnadı ile karşı karşıya bırakılmış kişilere yönelik
asgari hak ve güvencelerle doğrudan bağlantılı olduğu gibi anılan fıkralardaki
güvenceler, (1) numaralı fıkrada ifadesini bulan hakkaniyete uygun yargılanma
hakkının somut görünümleridir. Dolayısıyla hakkaniyete uygun yargılama hakkı,
Sözleşme'nin 6. maddesinin özellikle (3) numaralı fırkasındaki somut güvenceler
bakımından tamamlayıcı bir fonksiyon ifa etmektedir.
30. Hakkaniyete uygun bir yargılamanın gereklerden birisi de
Anayasa'nın 36. maddesinde açıkça ifade edilmiş olan "savunma hakkı"dır. Ceza yargılamasındaki savunma haklarının
güvence altına alınması, demokratik toplumun temel ilkelerindendir (Erol Aydeğer, B.
No: 2013/4784, 7/3/2014, § 32). Sözleşme'nin 6. maddesinin (3) numaralı
fıkrasının (c) bendinde uyarınca suç isnadı altında bulunan kişi savunma
hakkının kullanılmasında üç ayrı hakka sahiptir. Bunlar kendisini bizzat
savunmak, kendisinin seçtiği bir müdafi yardımından yararlanma ve bir müdafiye
sahip olmak için gerekli mali olanaktan yoksun ise ve adaletin yerine gelmesi
için gerekli görülürse resen atanacak bir müdafi yardımından yararlanma
haklarıdır.
31. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ceza muhakemesini
ilgilendiren boyutu, savunma hakkı ile ilintili olup özellikle yargılama
faaliyeti kapsamında alınan önlemlerin, savunma hakkının gerektiği gibi
kullanılmasını teminat altına alacak düzeyde olmasını gerektirmektedir (Güllüzar Erman, B. No: 2012/542, 4/11/2014, § 60).
32. Somut olayda Yargıtay, başvurucunun sahte kredi kartı
kullanmak suretiyleP. ve O.
İş yerlerinde yaptığı işlemlerin iki ayrı suç kabul edilerek
cezalandırılmasını, bu eylemlerin zincirleme suçu oluşturacağını belirterek
başvurucu lehine bozmuştur. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi, başvurucunun
bozma ilamına ilişkin ifadesinin alınması için talimat yazmıştır. Bununla
birlikte, başvurucunun müdafiinin de katılımıyla
yapılan duruşmanın ardından talimat sonucu beklenmeksizin hüküm kurulmuştur.
33. Bozma öncesi yargılamada hakkındaki suçlamalara ilişkin
başvurucunun savunmasının alındığı görülmektedir (bkz. § 8). Yargıtay bozma
ilamına konu esaslı sorun ise sabit görülen eylemlerin iki suç mu yoksa
zincirleme suç mu oluşturduğuna, yani hukuki nitelendirilmesiyle sınırlıdır. Bu
bakımdan, yapılan duruşmada başvurucunun müdafii
hazır bulunmuş ve bozma ilamına uyulmasını talep etmiştir (bkz. § 12). Hapis
cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olması itibarıyla belirli hakları
kullanmaktan yoksun bırakma güvenlik tedbiri infaz aşamasında dahi
gözetilebilen bir husustur.
34. Başvurucu, o zamanki müdafii S.Z.T.nin duruşmaya katılmayacağını belirttiğini fakat
bilgisi ve rızası dışında duruşmada yer aldığını iddia etmiştir. Ancak dosya
içerisinde müdafiin o tarihte azledildiğini ve bu
hususta Mahkemenin daha önceden bilgilendirildiğini gösteren herhangi bir bilgi
bulunmadığından müdafiin başvurucu adına duruşmaya
katılmasının hukuka aykırı olduğu söylenemez. Başvurucunun, mahkûmiyet kararına
karşı verdiği süre tutum dilekçesiyle birlikte S.Z.T.nin
müdafilikten azledildiğine ilişkin Mahkemeye bilgi sunduğu anlaşılmaktadır
(bkz. § 15).
35. Öte yandan her ne kadar hükümden sonra gerçekleşmiş olsa ve
artık verilen karar üzerinde bir etkisi olmayacak ise de başvurucu talimat
yoluyla alınan ifadesinde, önceki savunmalarını tekrar etmekle ve bozma ilamına
karşı belirteceği bir hususun bulunmadığını söylemekle yetinmiştir (bkz. § 14).
Başvurucu, yargılamaya yönelik esaslı herhangi bir iddia veya talep dile
getirmemiştir.
36. Dolayısıyla her ne kadar Mahkemenin önce başvurucunun
savunmasının talimat yoluyla alınmasına karar vermesi ve sonrasında bu işlemin
sonuçlanmasının beklenilmemesi yargılamadaki bir özensizliği gösteriyor ise de
bozma ilamını takiben talimat mahkemesinde başvurucuya savunma imkânı
tanınmasının öncesinde hüküm kurulmasının, mevcut başvurunun koşullarında bir
bütün olarak yargılamanın adilliğine halel getirdiği söylenemez.
37. Açıklanan nedenlerle başvurucunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
38. Başvurucu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesinin yetkili müdafii
yerine azledilen müdafiine tebliğ edilmesi nedeniyle
silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
39. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
yukarıdaki iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas Yönünden
40. Başvurucu, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi
ilgili Yargıtay dairesinin ne şekilde karar vermesi gerektiği yönünde görüş
içeren bir belgedir. Yargıtay Cumhuriyet başsavcısının görüşünü taraflarca
ileri sürülen temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın gerekçeli olarak sunar.
Somut olayda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, İlk Derece Mahkemesi tarafından
hükmedilen cezanın onanmasına ilişkin mütalaada bulunmuştur. Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi, bu nedenle
Yargıtay kararını etkileyici niteliktedir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Göç/Türkiye, B. No: 36590/97, 9/11/2000,
§ 33).
42. Anayasa Mahkemesi benzer iddiaların ileri sürüldüğü bir
başvuruda bu konudaki ilkeleri belirlemiştir. Anılan başvuruda başvurucunun
Yargıtay önündeki başarı şansını zedeleyen her türlü mütalaadan haberdar edilme
hakkına sahip olduğu ve tebliğnamenin niteliğine
rağmen başvurucuya tebliğnameye karşı yazılı görüş
bildirme olanağının tanınmamasının başvurucunun silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerini ihlal ettiği sonucuna varılmıştır (Gürhan Nerse, B.
No: 2013/5957, 30/12/2014, §§ 35-40).
43. Somut olayda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesi başvurucunun yetkili müdafiine
tebliğ edilmemiştir. Bu itibarla başvurucuya, kısmen aleyhine sonuç
doğurabilecek nitelikteki kısmen de kendi lehindeki ve ilave argümanlarla
güçlendirerek kullanabileceği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tebliğnamesine karşı yazılı görüş bildirme olanağı
tanınmadığı anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence
altına alınan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
4. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
45. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme
sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar
verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. …
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir."
46. Başvurucu manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
47. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal
edildiği sonucuna varılmıştır.
48. Başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama
ilkelerine yönelik başvurusu açısından ihlal tespitinin yeterli tatmin sağladığı
ve yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmıştır (Zekayi Çelebi, B. No: 2014/5633,
18/5/2016, § 34).
49. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.006,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Savunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve
çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL
EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan silahların
eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine yönelik
ihlal tespiti yeterli tatmin sağladığından tazminata KARAR VERİLMESİNE YER
OLMADIĞINA,
D. 206,10 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.006,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesine
GÖNDERİLMESİNE,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
21/9/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.