logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ali Demir ve Ali Erden [2.B.], B. No: 2014/7847, 22/2/2018, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ DEMİR VE ALİ ERDEN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2014/7847)

 

Karar Tarihi: 22/2/2018

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Engin YILDIRIM

Üyeler

:

Osman Alifeyyaz PAKSÜT

 

 

Recep KÖMÜRCÜ

 

 

Celal Mümtaz AKINCI

 

 

Recai AKYEL

Raportör

:

Volkan SEVTEKİN

Başvurucular

:

1. Ali DEMİR

 

 

2. Ali ERDEN

Vekili

:

Av. Ziya FIRAT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; özel statülü mahkemece yargılama yapılması, ana dilde savunma talebinin reddedilmesi, mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması, kollukta sorulan soruların masumiyet karinesini ihlal etmesi, soruşturma dosyasına erişim kısıtlandığından savunma hakkının kullanılamaması, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular 30/5/2014 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvurular, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvurucusu Ali Erden olan 2014/7848 numaralı bireysel başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

7. Başvurucu Ali Erden Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

8. 2014/7848 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyasının konu yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2014/7847 numaralı başvuru ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/7847 başvuru numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

10. PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün gençlik yapılanmasıyla ilgili başlatılan soruşturma kapsamda başvuruculardan Ali Erden ve bazı şüpheliler hakkında fiziki takip yapılmıştır.

11. 10/2/2011 tarihinde 155 Polis İmdat Hattı'nı arayan bir şahıs, başvurucuların kamu kurumlarına molotof kokteyli atacağı ihbarında bulunmuştur. Başvurucular ve diğer bir kişi [Ö.K.] ihbarda belirtilen olay mahallinden kolluk görevlilerini görünce kaçmaya başlamış, kovalamaca sonucu her üç şahıs da yakalanmıştır. Kolluk görevlilerinin başvuruculardan Ali Erden'in elinde gördükleri poşet, yapılan arama sonucu kaçış istikametindeki boş bir arsada içerisindeki dört adet el yapımı patlayıcıyla birlikte ele geçirilmiştir.

12. 11/2/2011 tarihli polis raporuna göre poşetin dış yüzünden elde edilen iki adet parmak izinden biri, başvurucu Ali Erden'in sağ el işaret parmak izi ile aynıdır.

13. Şüpheli Ö.K. 12/2/2011 tarihinde kollukta müdafi huzurundaki ifadesinde; olay tarihinde diğer şüpheliler Ali Demir ve Ali Erden ile buluştuklarını, Ali Erden’in Abdullah Öcalan’ın yakalanışının yıl dönümünü protesto etmek amacıyla eylem yapacaklarını, poşet içerisinde ses bombası olduğunu ve atacakları yeri söyleyip nasıl çalıştırılacağını anlattığı esnada polislerin kendilerini görmesi üzerine kaçarkenyakaladıklarını beyan etmiştir.

14. Başvurucu Ali Erden'in 12/2/2011 tarihinde hakları hatırlatılarak müdafi huzurunda kollukta alınan ifadesinde; 155 Polis İmdat Hattı'na gelen ihbar açıklanarak ele geçirilen patlayıcılara, birlikte yakalanan Ö.K.nın olaya ilişkin beyanlarına, telefonla yaptığı görüşmelere, ikametinde yapılan aramada bulunan eşyalara, çeşitli yerlere patlayıcı atılmasına, örgütsel toplantılara katıldığına, Ö.K. ve yakalanan bir diğer şüpheli E.A.nın terör örgütünün gençlik yapılanması olan Demokratik Yurtsever Gençlik Meclisi (DYGM) içerisinde başvurucunun faaliyet gösterdiği şeklinde aleyhindeki beyanı uyarınca örgütsel yapı içindeki konumuna dair sorular yöneltilmiştir. Başvurucu susma hakkını kullanmış ve savcılıkta ifade vereceğini belirtmiştir.

15. Başvurucu Ali Demir'e hakları hatırlatılarak müdafi huzurunda aynı tarihli kollukta alınan ifadesinde; ele geçirilen patlayıcılara, birlikte yakalanan Ö.K.nın olaya ilişkin ve başvurucunun DYGM içerisinde yer aldığına ilişkin beyanlarına, çeşitli yerlere patlayıcı atılmasına, örgütsel toplantılara katıldığına dair sorular yöneltilmiştir. Başvurucu susma hakkını kullanmış ve savcılıkta ifade vereceğini belirtmiştir.

16. Başvurucular Ali Erden ve Ali Demir 14/2/2011 tarihli savcılık ifadelerinde suçlamaları reddetmişlerdir. Ö.K.da savcılık ifadesinde suçlamayı reddederek kollukta yakalamanın verdiği stresle gerçeğe uygun olmayan ifadeler verdiğini beyan etmiştir.

17. Gaziantep 5. Sulh Ceza Mahkemesi, 14/2/2011 tarihindeki sorgularının ardından başvurucular ve diğer üç şüphelinin "PKK/KONGRA-GEL terör örgütüne üye olma suçunu" işledikleri hususunda kuvvetli suç şüphesi varlığının bulunması, suçun niteliği, delillerin tamamının toplanmamış olması gerekçeleriyle tutuklanmalarına karar vermiştir.

18. Adana Cumhuriyet Başsavcılığının (CMK mülga 250. madde ile görevli) 10/6/2011 tarihli iddianamesi ile başvurucuların tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarını işledikleri iddiasıyla ve diğer on dokuz kişi hakkında kamu davası açılmıştır.

19. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. maddesi ile görevli) 6/9/2011 tarihli ilk duruşmasında, başvurucular Türkçe savunma yapmamışlardır. Müdafileri de başvurucuların Kürtçe beyanda bulunmaları nedeniyle savunmaları alınamadığından diyeceklerinin olmadığını ve önceki beyanlarını tekrar ettiklerini söylemiştir.

20. Başvurucular 26/1/2012 tarihli duruşmaya kadar Türkçe ifade vermemişlerdir.Belirtilen tarihli duruşmada Türkçe savunmada bulunarak, suçlamaları ve aleyhlerindekibilgi ve belgeleri kabul etmediklerini belirtmişlerdir.

21. 25/12/2012 tarihli karar duruşmasında başvurucular ek savunma ve son sözlerini Türkçe ifade etmişlerdir. Başvurucular müdafi de parmak izinin tek başına suçluluğu göstermeyeceğini ve müsnet suçun işlediğine dair somut bir delil olmadığını, aksi kanaat halinde tüm lehe hükümlerin uygulanmasını talep etmiştir.

22. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin (Mahkeme) 25/12/2012 tarihli kararıyla başvurucuların terör örgütüne üye olma ve tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçlarından mahkûmiyetlerine ve tutukluluk hâllerinin hükmen devamına karar verilmiştir.

23. Mahkeme mahkûmiyet gerekçesinde; başvurucu Ali Erden yönünden iletişim tespit tutanaklarına, fiziki takip sonucunda terör örgütünün gençlik yapılanması DYGM adına organize edilen toplantılara katıldığının tespit edildiğine ve DYGM içerisinde faaliyet gösterdiği yönündeki E.A.nın kolluk ifadesine dayanmıştır. Ayrıca birlikte yakalanan her iki başvurucu açısından da patlayıcı madde inceleme ve parmak izi inceleme raporları ile diğer sanık Ö.K.nın müdafisi huzurunda kolluktaki beyanına itibar edildiğini açıklamıştır.

24. Başvurucuların mahkûmiyet kararıyla birlikte verilen tutukluluk hâlinin devamına ilişkin karara itirazı, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 14/1/2013 tarihlikararıyla kesin olarak reddedilmiştir. Bu karar başvuruculara 7/2/2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

25. Temyiz üzerine hükmün; Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 17/1/2014 tarihli kararıyla başvurucu Ali Erden yönünden onanmasına, başvurucu Ali Demir yönünden ise tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma suçundan onanmasına, terör örgütüne üye olma suçundan bozulmasına karar verilmiştir.

26. Anılan karar başvurucular vekiline 8/5/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, 30/5/2014 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

27. Diğer taraftan UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelerden başvurucuların, 25/12/2012 tarihli mahkûmiyet kararına konu yargılandıkları davada, tutukluluk süresinin makul olmadığı ve tutukluluğun devamına ilişkin kararların gerekçelerinin yetersiz olduğu yönünde 25/2/2013 tarihinde 2013/1912 ve 2013/1913 sayılı bireysel başvurularda bulundukları tespit edilmiştir. Bu başvurular, mahkûmiyetin kesinleştiği 17/1/2014 tarihinden itibaren 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141. maddesine dayanarak tazminat talebinde bulunma imkânının olduğu belirtilerek başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

28. Mahkemenin 22/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

29. Başvurucular, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

"Kabul edilebilirlik şartları ve incelemesinin usul ve esasları ile ilgili diğer hususlar İçtüzükle düzenlenir."

31.Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 80. maddesi şöyledir:

 "(1) Bölümler ya da komisyonlarca yargılamanın her aşamasında aşağıdaki hallerde düşme kararı verilebilir:

 

 ç) Bölümler ya da Komisyonlarca saptanan herhangi bir başka gerekçeden ötürü, başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi.

 (2) Bölümler ya da Komisyonlar; yukarıdaki fıkrada belirtilen nitelikteki bir başvuruyu, Anayasanın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı hâllerde incelemeye devam edebilir."

32. Anılan düzenlemeler uyarınca Anayasa Mahkemesi başvurucunun davadan açıkça feragat etmesi, davasını takipsiz bıraktığının anlaşılması, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması ya da Anayasa Mahkemesince saptanan benzer nitelikteki başka bir gerekçeden dolayı başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir sebebin olmadığı kanaatine varması hâlinde başvuru hakkında düşme kararı verebilmektedir (Bayram Şahin, B. No: 2013/463, 16/5/2013, § 16).

33. Somut olayda başvurucuların temel şikâyeti tutukluluğun hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasıdır.

34. Başvurucuların bireysel başvuru konusu olan yargılama sürecinde mahkûmiyet kararı sonrasında tutukluluğa ilişkin aynı nedenlerle bireysel başvurularda bulundukları, 17/9/2014 ve 12/3/2015 tarihlerinde Anayasa Mahkemesince başvuruların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildiği anlaşılmaktadır (bkz. § 27).

35. Öte yandan İçtüzük'ün 80. maddesinin (2) numaralı fıkrasında öngörülen başvurunun incelenmesinin devamında Anayasa'nın uygulanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı herhangi bir durumun da söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

36. Dolayısıyla başvurucuların söz konusu temel şikâyetinin daha önceden Anayasa Mahkemesince değerlendirilerek bu konuda karar verilmesi nedeniyle başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden bulunmadığı anlaşılmıştır.

37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin düşmesine karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Kanuni Hâkim Güvencesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

38. Başvurucular; 5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi ile görevli mahkemede yargılanmalarının kanuni hâkim güvencesini ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

39. Bakanlık görüş yazısında, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına atıfla yargılamanın ilgili kanun çerçevesinde kurulan mahkemece yapıldığına işaret edilmiştir.

b. Değerlendirme

40. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile İçtüzük'ün 59. maddesinin ilgili fıkraları uyarınca başvurucuların; başvuru konusu olaylara ilişkin iddialarını açıklama, dayanılan Anayasa hükmünün ihlal edildiğine dair hukuki iddialarını kanıtlama, bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeleri ve delilleri sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38; Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).

41. Başvurucular, ihlal iddiasını salt özel yetkili mahkemede yargılanmalarına dayandırmış bu durumun neden kanuni hâkim ilkesine aykırı olduğunu temellendirmemişlerdir. Bir başka ifadeyle Mahkemenin hangi somut özelliğinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiği konusunda bir açıklamada bulunmamışlardır. Bu nedenle ihlal iddiası ve bu iddianın temelindeki olguların ispatına ilişkin yeterli açıklamalarda bulunmayan başvurucuların iddialarını temellendirilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tercümandan Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

43. Başvurucular, ana dilde savunma hakkı tanınmaması nedeniyle adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

44. Bakanlık görüş yazısında, savunmanın Türkçe yapıldığına vurgu yapılarak bu konudaki Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına değinilmiştir.

b. Değerlendirme

45. Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından ücretsiz olarak yararlanma hakkı yalnızca hakkında suç isnadında bulunulan kişilere tanınmış bir haktır ve bu haktan faydalanabilmek için sanığın ödeme gücü olup olmamasının bir önemi bulunmamaktadır (Ali İlhan Bayar, B. No: 2013/725, 19/11/2014, § 51).

46. Bu hak, Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğinden sadece mahkemede konuşulan dili bilmeyenlerin kullanabileceği bir haktır. Mahkemenin dilini “anlayan” ve “konuşan” bir sanığın başka bir dilde -mensubu olduğu etnik dilde- savunma yapabilmesi için tercümandan yararlanma talebinde ısrar edemeyecektir (Nihat Baymiş, B. No: 2014/10373, 30/6/2016, §§ 35-38).

47. Başvuru konusu olayda 10/2/2011 tarihinde gözaltına alınan başvurucular kollukta susma haklarını kullanarak Cumhuriyet savcısına ifade vereceklerini beyan etmişler ve 14/2/2011 tarihinde Cumhuriyet savcısına Türkçe ifade vermişlerdir. Kovuşturma aşamasında ise 6/9/2011 tarihli ilk duruşmada Kürtçe savunma yapmayı talep etmişlerse de Türkçeyi bildikleri ve soruşturma aşamasında ifadelerini Türkçe verdikleri gerekçesiyle tercümandan yararlanma istekleri kabul edilmemiştir. Başvurucular 26/1/2012 tarihli duruşmada Türkçe savunma yapmak istemişler ve Türkçe olarak ifadelerini vermişlerdir. Bu durumda, mahkemenin dilini “anlayan” ve “konuşan” başvurucuların, ana dillerinde savunma yapabilmesi için tercümandan yararlanma taleplerinin kabul edilmemesinin savunma hakkını kısıtlamadığı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

48. Açıklanan gerekçelerle tercümandan yararlanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

49. Başvurucular, varsayımlar üzerinden verilen mahkûmiyet kararının gerekçesizolduğunu ileri sürmüşlerdir.

50. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar hakkının da dâhil olduğu AİHM'in birçok kararında vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul edilmesi gerekir (Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).

51. Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu, § 76).

52. Gerekçeli karar hakkı, yargılamada ileri sürülen tüm iddialara ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Bu nedenle gerekçe gösterme zorunluluğunun kapsamı kararın niteliğine göre değişebilir (Mehmet Yavuz, B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51). Kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterlidir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 57).

53. Somut olayda yapılan açık yargılama sonunda tarafların davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve savunmalarının tartışılarak verilen kararda, hükme ulaşılması için yeterli gerekçe bulunduğu görülmektedir. Kanun yolu incelemesi sonucunda verilen kararda, değerlendirme konusu hüküm ve gerekçesinin uygun bulunduğu dikkate alındığında gerekçeli karar hakkına yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

54. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Masumiyet Karinesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

55. Başvurucular, polis sorgusunda soruşturma tekniğine aykırı olarak sorulan soruların masumiyet karinesini ihlal ettiğini ileri sürmüşlerdir.

56. Bakanlık görüş yazısında, masumiyet karinesine yönelik Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarından söz edilerek başvurucuya soruşturma dosyasındaki somut bilgi ve belgelere dayanılarak sorular sorulduğu ve başvurucunun da susma hakkını kullanarak ifadesini savcılıkta vereceğini beyan ettiği vurgulanmıştır.

b. Değerlendirme

57. Masumiyet karinesi, Anayasa'nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlenmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile "adil yargılanma" hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Anılan maddeye "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme'nin 6. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, kendisine bir suç isnat edilen herkesin suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılacağı düzenlenmiştir. Bu itibarla masumiyet karinesi, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının bir unsuru olmakla beraber suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağına dair Anayasa’nın 38. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıca düzenlenmiştir (Adem Hüseyinoğlu, B. No: 2014/3954,15/2/2017, § 33).

58. Masumiyet karinesi, hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılması gerektiğini ifade etmekte ve hukuk devleti ilkesinin de bir gereğini oluşturmaktadır (AYM, E.2013/133, K.2013/169, 26/12/2013). Anılan karine, kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına almaktadır. Ayrıca hiç kimse, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar yargılama makamları ve kamu otoriteleri tarafından suçlu olarak nitelendirilemez ve suçlu muamelesine tabi tutulamaz (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26).

59. Somut olayda başvuruculara soruşturma aşamasında kolluk tarafından sorulan sorular suç isnadı altında bulundukları soruşturma konusu olaya ilişkindir. Bu soruların başvurucular aleyhine ifadelerde bulunan bir kısım şüpheliler Ö.K. ve E.A.nın beyanları uyarınca ve soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgelere dayalı olarak maddi gerçeğe ulaşmak için sorulduğu anlaşılmaktadır. Diğer bir ifadeyle başvurucuların başka bir olaydan ötürü yürütülen ceza soruşturmasındaki fiilden dolayı ve suçlu oldukları imasıyla bir soru sorulmamıştır. Sonuç olarak masumiyet karinesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmaktadır.

60. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. ve 38. maddelerinde güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Savunma İçin Gerekli Kolaylıklara Sahip Olma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

61. Başvurucular, soruşturma aşamasında alınan gizlilik kararı nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

62. Bakanlık görüş yazısında, AİHM kararlarına atıfla soruşturmanın etkili bir şekilde yürütülmesi ve şüphelilerin delilleri karartmalarını önlemek için bazı delillerin gizli tutulabileceği belirtilerek, başvuru dosyasında soruşturma aşamasında hangi temel bilgi ve belgelere ulaşılamadığının açıklanmadığına işaret edilmiştir.

b. Değerlendirme

63. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

64. Somut olayda soruşturma aşamasında kısıtlama (gizlilik) kararı nedeniyle yargılamanın seyrini ve sonucunu etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakıldığına ilişkin şikâyetin, yargılama esnasında duruşmalarda dile getirilmediği gibi temyiz dilekçesinde de başvurucuların böyle bir iddiada bulunmadıkları anlaşılmaktadır.

65. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

66. Başvurucular, haklarında açılan ve mahkûmiyetle neticelenen kamu davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını ileri sürmüşlerdir.

67. Anayasa'nın 36. ve 141. maddeleri bağlamında bir suç isnadına dayalı yargılamaların makul sürede karara bağlanması gerektiğine dair temel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda kararlar verilmiştir (B.E., B. No: 2012/625, 9/1/2014; Ersin Ceyhan, B. No: 2013/695, 9/1/2014). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulumamaktadır.

68. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması ya da kamu davasının açılması anıdır (Ersin Ceyhan, § 35). Somut başvuru açısından sürenin başlangıcının başvurucuların gözaltına alındığı 10/2/2011 tarihi, sürenin sonunun ise suç isnadının nihai olarak karara bağlandığı Yargıtay 9. Ceza Dairesince kararın onandığı 17/1/2014 tarihi olduğu anlaşılmıştır.

69. Başvuruya konu yargılama süreci incelendiğinde; davanın, iki dereceli bir yargılama sisteminde toplam 2 yıl 11 ay 7 gün sürdüğü, yargılama sürecinin bütünü dikkate alındığında başvurucuların haklarını ihlal edecek bir gecikme olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

70. Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

7. Yargılamanın Sonucuna İlişkin İddialar

71. Başvurucular; deliller eksik ve hatalı değerlendirilerek haksız yere mahkûmiyetlerine karar verilmek suretiyle suç ve cezaların kanuniliği ilkesinin, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının, düşünce ve kanaat hürriyetinin, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

72. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının özü yargılamanın sonucuna ilişkin olduğundan bu kapsamda değerlendirme yapılmıştır.

73. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ileuyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvurukonusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren yorum, uygulama ve sonuçlar Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisi kapsamındadır (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).

74. Mahkûmiyet hükmü; iletişimin dinlenmesi, ihbar, fiziki takip, arama ve yakalama tutanaklarına, ekspertiz ve bilirkişi raporlarına, aynı soruşturma kapsamında başka bir mahkemede yargılanan E.A. ile başvurucularla birlikte yakalanan diğer bir sanık Ö.K.nın kolluktaki beyanlarına dayandırılmıştır. Başvuru dosyası incelendiğinde başvuruculara delillerini sunma, inceletme ve itiraz etme hususlarında uygun olanakların sağlanmadığına ilişkin bir iddiaya rastlanmamış olup Mahkemenin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

75. Başvurucular tarafından ileri sürülen ihlal iddialarının yukarıda belirtilen içtihat kapsamında kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

76. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi nedeniyle DÜŞMESİNE,

B. 1. Kanuni hâkim güvencesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tercümandan yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Masumiyet karinesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Savunma için gerekli kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Yargılamanın sonucunun adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 22/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Ali Demir ve Ali Erden [2.B.], B. No: 2014/7847, 22/2/2018, § …)
   
Başvuru Adı ALİ DEMİR VE ALİ ERDEN
Başvuru No 2014/7847
Başvuru Tarihi 30/5/2014
Karar Tarihi 22/2/2018
Birleşen Başvurular 2014/7848

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tutukluluğun makul süreyi aşması ve tutukluluğun devamına ilişkin kararlarda matbu gerekçelere yer verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; özel statülü mahkemece yargılama yapılması, ana dilde savunma talebinin reddedilmesi, mahkûmiyet kararının gerekçesiz olması, kollukta sorulan soruların masumiyet karinesini ihlal etmesi, soruşturma dosyasına erişim kısıtlandığından savunma hakkının kullanılamaması, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu haksız yere mahkûmiyet kararı verilmesi nedenleriyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkı (tebligat, mehil verme vs.) (ceza) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tercüman yardımından yararlanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Masumiyet karinesi (Ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Tutukluluk (süre) Düşme
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Bağımsız ve tarafsız mahkemede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Gerekçeli karar hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Makul sürede yargılanma hakkı (ceza) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Kanun yolu şikâyeti Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi