TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
CAFER YILDIZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9308)
|
|
Karar Tarihi: 9/1/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
|
|
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Yusuf Enes
KAYA
|
Başvurucu
|
:
|
Cafer YILDIZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Servet
ÖZEN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa itiraz
imkanının kısıtlanması ve itirazın incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının, savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler
çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
2011/1288 sayılı soruşturma kapsamında 28/4/2011 tarihinde gözaltına alındıktan
sonra 2/5/2011 tarihinde, terör örgütüne üye olmak suçundan Diyarbakır 5. Ağır
Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 6/7/2011 tarihli ve
E.2011/1277 sayılı iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan
başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
10. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/532 sayılı
dosyası kapsamında 22/7/2011 tarihinde yapılan tensiple başvurucunun tutukluluk
hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2014 tarihli
kararıyla 21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılıKanun'la
değişik 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nungeçici
14. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun'un 12. maddesi uyarınca dosyanın Diyarbakır 2. Ağır Ceza
Mahkemesine devrine karar verilmiştir.
12. Dosya, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/182 sayılı esasınakaydedilmiştir.
13. Bu dosya üzerinden yargılama devam ederken 14/5/2014 tarihli
celsede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, dosyanın başvurucu yönünden
tefrikine karar verilerek Mahkemenin E.2014/281 sayılı esasına kaydedilmesine
karar verilmiştir. Başvurucu, bu duruşmada verilen tutukluluk hâlinin devamı
kararına itiraz etmiştir. Ancak itirazı hakkında bir karar verilip verilmediği
tespit edilememiştir.
14. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/281 sayılı dosyada
20/5/2014 tarihinde başvurucunun mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına
karar vermiştir.
15.Başvurucu 6/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16.Başvurucu 12/11/2015 tarihinde tahliye edilmiştir.
17. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 21/5/2015 tarihli ilamıyla ilk
derece mahkemesinin kararını bozmuştur. Bozma kararı sonrasında dosya,
Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/198 sayılı esasına kaydedilmiştir.
Yargılama ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Metinleri
18.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme
istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı
fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin
her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin
devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına
itiraz edilebilir."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama
kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (5) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"(5) Bu madde ile 100 üncü madde
gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması
sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde
makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında
hüküm verilmeyen,
...
k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı
Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü
zararlarını, Devletten isteyebilirler."
21. 5271 sayılı Kanun'un "İtiraz
usulü ve inceleme mercileri" kenar başlıklı 268. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Hâkim veya mahkeme kararına karşı
itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre
ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren
mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine
beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı
mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde
hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme,
itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün
içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler
aşağıda gösterilmiştir:
a) (Değişik: 18/6/2014-6545/74 md.) Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların
incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde,
numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir
numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza
hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu
yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin
bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.
b) (Değişik: 18/6/2014-6545/74 md.) İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından
verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul
uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği,
tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen
kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır
ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar
hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok
dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son
numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza
mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak
itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına,
istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen
esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin
kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları
davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli
olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara
itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza
dairesi inceler. "
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat
isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin
kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her
hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde
tazminat isteminde bulunulabilir."
2. Yargıtay Kararı
23. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 6/4/2016 tarihli ve E.2015/9116
K.2016/5826 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"...Davacının saat 17:10'a kadar emniyete
ait otobüste bekletildiği, yine sağlık kontrolünden sonra da saat 22:00'ye
kadar aynı biçimde emniyete ait otobüste kaldığı, bu süreçte sadece sağlık
muayenesi ve serbest bırakma tutanağı düzenlendiği,yakalama
işlemine yönelik itirazın saat 17:45'te İstanbul 32. Sulh Ceza Mahkemesine
yapıldığı, itiraza yazılı yanıt verilmediği
ya da gerektiği gibi yanıt verilmediği için işin sürüncemede bırakıldığı,
davacının kanuni haklarının kendisine hatırlatılmadığı veyakınlarına
haber verilme hakkının da ihlal edildiği, iddialarının araştırılması
bakımından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ... sayılı ceza dava
dosyasının getirtilerek, davacının yukarıda sayılan haklarının ihlal edilip
edilmediğinin tespit edilmesi için ilgili belge ve bilgilerin denetime
elverişli olacak şekilde onaylı suretlerinin dosya arasına alınması ve sayılan
ihlallerin yapıldığının anlaşılması halinde hak ve nasafete
uygun bir tazminata hükmedilmesigerektiğinin
gözetilmemesi suretiyle, eksik inceleme ve isabetsiz gerekçe ile karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin temyiz
itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten 5320 sayılı
Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321.
maddesi gereğince isteme uygun olarak bozulmasına..."
B. Uluslararası Hukuk
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), başvurucunun belirli
bir hukuk yolunun etkililiği konusunda sadece bir kuşku duymasının kendisini
söz konusu hukuk yolunu tüketme girişiminde bulunma yükümlülüğünden
kurtarmayacağını belirtmiştir (Epözdemir/Türkiye,
B. No: 57039/00, 31/01/2002; Pellegriti/İtalya,
B. No: 77363/01, 26/5/2005). Aksine, uygun mahkemeye yorum yetkisini kullanarak
mevcut hakları geliştirme fırsatı vermek için başvurmak başvurucunun
menfaatinedir (Cıupercescu/Romanya, B. No: 35555/03,15/9/2010, §
169). Ancak yerleşik mahkeme içtihatları ışığında, belirtilen hukuk yolunun
gerçekte olumlu sonuçlanma konusunda makul bir ihtimale sahip olmadığı
durumlarda başvurucunun söz konusu hukuk yolunu kullanmamış olması, kabul
edilebilirlik önünde bir engel değildir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Minarik/Çek Cumhuriyeti, B. No: 46677/06,
10/2/2011, § 19).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkın İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tutukluluğun Makul
Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; formül gerekçelerle devam ettirilen tutukluluğun
makul süreyi aştığını, tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin ilgili
ve yeterli olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına
alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu başlık altındaki
şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında
incelenmesi gerekmektedir.
28.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece
mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir
kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının
tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 17).
31. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami
süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular
bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye
edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf
yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma
imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515,
28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek,
B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
32. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/11/2015
tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi
aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak
davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre
başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli
mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271
sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna
uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru
yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun
"ikincil niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
33. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı
iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru
yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul
edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğa İtiraz
İmkanının Kısıtlandığına ve Tutukluluğa İtirazın İncelenmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiları
34. Başvurucu, kanunda var olan yedi günlük itiraz süresi
beklenmeksizin 20/5/2014 tarihinde duruşma günü verilip hüküm verilmesi
nedeniyle itiraz süresinin kısıtlandığını belirterek 14/5/2014 tarihinde
verilen tutukluluk hâlinin devamı kararınaitiraz
imkanının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca 14/5/2014 tarihli
tutukluluğun devamı kararına yaptığı itiraza cevap verilmediğini de ileri
sürmüştür.
b. Değerlendirme
35. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun
yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
36. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir
olması yanında telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiğinde başvurucunun
şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla
mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da
etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış
olması gerekir (Ramazan Aras, B.
No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
37. Başvurucunun belirli bir hukuk yolunun etkililiği konusunda
sadece bir kuşku duyması, kendisini söz konusu hukuk yolunu tüketme girişiminde
bulunma yükümlülüğünden kurtarmaz. Başvurucudan, uygun mahkemelere yorum
yetkilerini kullanarak mevcut hakları geliştirme fırsatı vermek için başvurması
beklenebilir. Ancak yerleşik mahkeme içtihatları ışığında, belirtilen hukuk
yolunun gerçekte olumlu sonuçlanma konusunda makul bir ihtimale sahip olmadığı
durumlarda başvurucunun söz konusu hukuk yolunu kullanmamış olması başvuru
yollarının tüketilmediği sonucunu doğurmaz. Bir hukuk yolunun kesinlikle
başarısız olduğunu ortaya koyacak bir durum söz konusu değilse o hukuk yolunun
etkili bir şekilde işlediğine ilişkin emsal davaların bulunmaması tek başına
başvurucuyu bu hukuk yolunu tüketme yükümlülüğünden kurtarmaz. Zira
başvurucunun bu hukuk yoluna başvurması hâlinde mahkemelerin içtihatlarını
başvurucunun lehine olacak şekilde geliştirmeleri ihtimali her zaman vardır.
38. Somut olayda başvurucu, tazminat talebinde bulunmuştur. Bu
tespite bağlı olarak başvurucuya davanın esasının sonuçlanmasından önce
tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir başvuru yolunun mevcut olup olmadığının
incelenmesi gerekmektedir.
39. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendine göre, yakalanan veya tutuklanan
kişilerin yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru
imkânlarından yararlandırılmaması durumunda bu kişilerin maddi ve manevi her
türlü zararlarının tazminini isteyebilmesine imkân sağlanmaktadır. Somut olayda
da başvurucu; kanunda öngörülen başvuru imkânından yararlanamadığını, başvuru
imkanının kısıtlandığını, tutukluluğun devamına yaptığı itirazın
incelenmediğini ileri sürmüştür. Somut olayda başvurucunun durumuna benzer bir
durumda bu hükmün başarıyla uyguladığını gösteren emsal davalar
bulunmamaktadır. Ancak böyle bir hukuk yolunun kesinlikle başarısız olacağını
iddia edebilmeyi ortaya koyacak bir durum da söz konusu değildir. Nitekim
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 6/4/2016 tarihli ve E.2015/9116, K.2016/5826
sayılı kararında (bkz.§23), yakalama işlemine yapılan itirazın sürüncemede
bırakılmasıyla ilgili bir davada asıl davanın sonuçlanması beklenmeden 5271
sayılı Kanun’un 141. maddesi hükümlerine göre tazminat talep edilmesinin mümkün
olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla özel bir amaçla kabul edilen ve bu türden
şikâyetlere çözüm getirmeye elverişli nitelik taşıyan bir yasal düzenlemeye
işlerlik kazandırmak ve yasal düzenlemenin kapsamını belirlemekamacıyla
derece mahkemelerine başvurulmasında yarar bulunmaktadır. Bu madde kapsamında
açılacak dava sonucuna göregörevli mahkemece
başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı
Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu tüketilmeden yapılan bireysel
başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile
bağdaşmamaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma
Hakkının Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; esas hakkında savunmasını hazırlayabilmesi için
süre tanınmadığını ve müdafiiyle görüştürülmediğini,
sağlık sorunları nedeniyle sunduğu mazeretin haksız şekilde reddedildiğini,
davanın hukuka aykırı bir şekilde tefrik edildiğini belirterek Anayasa'nın 36.
maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
42. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının
tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403,
26/3/2013, § 16).
43. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit
edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal
yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz imkanının kısıtlandığına ve tutukluluğa
itirazın incelenmediğine ilişkin iddianın başvuru
yollarının tüketilmemiş olması
nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
9/1/2018 tarihinde tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar
verildi.