TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
CAFER YILDIZ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/9308)
Karar Tarihi: 9/1/2018
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Serdar ÖZGÜLDÜR
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Recep KÖMÜRCÜ
Recai AKYEL
Raportör Yrd.
Yusuf Enes KAYA
Başvurucu
Cafer YILDIZ
Vekili
Av. Servet ÖZEN
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa itiraz imkanının kısıtlanması ve itirazın incelenmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, savunma hakkının kısıtlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2011/1288 sayılı soruşturma kapsamında 28/4/2011 tarihinde gözaltına alındıktan sonra 2/5/2011 tarihinde, terör örgütüne üye olmak suçundan Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesince tutuklanmıştır.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 6/7/2011 tarihli ve E.2011/1277 sayılı iddianamesi ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başvurucu hakkında kamu davası açılmıştır.
10. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2011/532 sayılı dosyası kapsamında 22/7/2011 tarihinde yapılan tensiple başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
11. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 7/3/2014 tarihli kararıyla 21/02/2014 tarihli ve 6526 sayılıKanun'la değişik 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nungeçici 14. maddesi ile 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun'un 12. maddesi uyarınca dosyanın Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesine devrine karar verilmiştir.
12. Dosya, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/182 sayılı esasınakaydedilmiştir.
13. Bu dosya üzerinden yargılama devam ederken 14/5/2014 tarihli celsede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına, dosyanın başvurucu yönünden tefrikine karar verilerek Mahkemenin E.2014/281 sayılı esasına kaydedilmesine karar verilmiştir. Başvurucu, bu duruşmada verilen tutukluluk hâlinin devamı kararına itiraz etmiştir. Ancak itirazı hakkında bir karar verilip verilmediği tespit edilememiştir.
14. Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi E.2014/281 sayılı dosyada 20/5/2014 tarihinde başvurucunun mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
15.Başvurucu 6/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
16.Başvurucu 12/11/2015 tarihinde tahliye edilmiştir.
17. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 21/5/2015 tarihli ilamıyla ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur. Bozma kararı sonrasında dosya, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/198 sayılı esasına kaydedilmiştir. Yargılama ilk derece mahkemesinde derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. Kanun Metinleri
18.4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Şüpheli veya sanığın salıverilme istemleri" kenar başlıklı 104. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinin her aşamasında şüpheli veya sanık salıverilmesini isteyebilir.
(2) Şüpheli veya sanığın tutukluluk hâlinin devamına veya salıverilmesine hâkim veya mahkemece karar verilir. Ret kararına itiraz edilebilir."
19. 5271 sayılı Kanun'un "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (5) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"(5) Bu madde ile 100 üncü madde gereğince verilen kararlara itiraz edilebilir."
20. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat istemi" kenar başlıklı 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
...
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
k) Yakalama veya tutuklama işlemine karşı Kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmayan,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler."
21. 5271 sayılı Kanun'un "İtiraz usulü ve inceleme mercileri" kenar başlıklı 268. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili bölümü şöyledir:
"Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
a) (Değişik: 18/6/2014-6545/74 md.) Sulh ceza hâkimliği kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, o yerde birden fazla sulh ceza hâkimliğinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen hâkimliğe; son numaralı hâkimlik için bir numaralı hâkimliğe; ağır ceza mahkemesinin bulunmadığı yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine; ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerlerde tek sulh ceza hâkimliği varsa, en yakın ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine aittir.
b) (Değişik: 18/6/2014-6545/74 md.) İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler. "
22. 5271 sayılı Kanun'un "Tazminat isteminin koşulları" kenar başlıklı 142. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"(1) Karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabilir."
2. Yargıtay Kararı
23. Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 6/4/2016 tarihli ve E.2015/9116 K.2016/5826 sayılı ilamının ilgili bölümü şöyledir:
"...Davacının saat 17:10'a kadar emniyete ait otobüste bekletildiği, yine sağlık kontrolünden sonra da saat 22:00'ye kadar aynı biçimde emniyete ait otobüste kaldığı, bu süreçte sadece sağlık muayenesi ve serbest bırakma tutanağı düzenlendiği,yakalama işlemine yönelik itirazın saat 17:45'te İstanbul 32. Sulh Ceza Mahkemesine yapıldığı, itiraza yazılı yanıt verilmediği ya da gerektiği gibi yanıt verilmediği için işin sürüncemede bırakıldığı, davacının kanuni haklarının kendisine hatırlatılmadığı veyakınlarına haber verilme hakkının da ihlal edildiği, iddialarının araştırılması bakımından, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ... sayılı ceza dava dosyasının getirtilerek, davacının yukarıda sayılan haklarının ihlal edilip edilmediğinin tespit edilmesi için ilgili belge ve bilgilerin denetime elverişli olacak şekilde onaylı suretlerinin dosya arasına alınması ve sayılan ihlallerin yapıldığının anlaşılması halinde hak ve nasafete uygun bir tazminata hükmedilmesigerektiğinin gözetilmemesi suretiyle, eksik inceleme ve isabetsiz gerekçe ile karar verilmesi,Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak bozulmasına..."
B. Uluslararası Hukuk
24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), başvurucunun belirli bir hukuk yolunun etkililiği konusunda sadece bir kuşku duymasının kendisini söz konusu hukuk yolunu tüketme girişiminde bulunma yükümlülüğünden kurtarmayacağını belirtmiştir (Epözdemir/Türkiye, B. No: 57039/00, 31/01/2002; Pellegriti/İtalya, B. No: 77363/01, 26/5/2005). Aksine, uygun mahkemeye yorum yetkisini kullanarak mevcut hakları geliştirme fırsatı vermek için başvurmak başvurucunun menfaatinedir (Cıupercescu/Romanya, B. No: 35555/03,15/9/2010, § 169). Ancak yerleşik mahkeme içtihatları ışığında, belirtilen hukuk yolunun gerçekte olumlu sonuçlanma konusunda makul bir ihtimale sahip olmadığı durumlarda başvurucunun söz konusu hukuk yolunu kullanmamış olması, kabul edilebilirlik önünde bir engel değildir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Minarik/Çek Cumhuriyeti, B. No: 46677/06, 10/2/2011, § 19).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Mahkemenin 9/1/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkın İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları
26. Başvurucu; formül gerekçelerle devam ettirilen tutukluluğun makul süreyi aştığını, tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığını belirterek Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
b. Değerlendirme
27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun bu başlık altındaki şikâyetlerinin Anayasa'nın 19. maddesinin yedinci fıkrası kapsamında incelenmesi gerekmektedir.
28.Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
29. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
30. Yukarıda belirtilen Anayasa ve Kanun hükümleri gereğince Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 17).
31. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016,§§ 33-45).
32. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 12/11/2015 tarihinde tahliyesine karar verilen başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada da incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun "ikincil niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
33. Açıklanan nedenlerle tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğa İtiraz İmkanının Kısıtlandığına ve Tutukluluğa İtirazın İncelenmediğine İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiları
34. Başvurucu, kanunda var olan yedi günlük itiraz süresi beklenmeksizin 20/5/2014 tarihinde duruşma günü verilip hüküm verilmesi nedeniyle itiraz süresinin kısıtlandığını belirterek 14/5/2014 tarihinde verilen tutukluluk hâlinin devamı kararınaitiraz imkanının kısıtlandığını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca 14/5/2014 tarihli tutukluluğun devamı kararına yaptığı itiraza cevap verilmediğini de ileri sürmüştür.
35. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
36. Ancak tüketilmesi gereken başvuru yollarının ulaşılabilir olması yanında telafi kabiliyetini haiz ve tüketildiğinde başvurucunun şikâyetlerini gidermede makul başarı şansı tanıması gerekir. Dolayısıyla mevzuatta bu yollara yer verilmesi tek başına yeterli olmayıp uygulamada da etkili olduğunun gösterilmesi ya da en azından etkili olmadığının kanıtlanmamış olması gerekir (Ramazan Aras, B. No: 2012/239, 2/7/2013, § 29).
37. Başvurucunun belirli bir hukuk yolunun etkililiği konusunda sadece bir kuşku duyması, kendisini söz konusu hukuk yolunu tüketme girişiminde bulunma yükümlülüğünden kurtarmaz. Başvurucudan, uygun mahkemelere yorum yetkilerini kullanarak mevcut hakları geliştirme fırsatı vermek için başvurması beklenebilir. Ancak yerleşik mahkeme içtihatları ışığında, belirtilen hukuk yolunun gerçekte olumlu sonuçlanma konusunda makul bir ihtimale sahip olmadığı durumlarda başvurucunun söz konusu hukuk yolunu kullanmamış olması başvuru yollarının tüketilmediği sonucunu doğurmaz. Bir hukuk yolunun kesinlikle başarısız olduğunu ortaya koyacak bir durum söz konusu değilse o hukuk yolunun etkili bir şekilde işlediğine ilişkin emsal davaların bulunmaması tek başına başvurucuyu bu hukuk yolunu tüketme yükümlülüğünden kurtarmaz. Zira başvurucunun bu hukuk yoluna başvurması hâlinde mahkemelerin içtihatlarını başvurucunun lehine olacak şekilde geliştirmeleri ihtimali her zaman vardır.
38. Somut olayda başvurucu, tazminat talebinde bulunmuştur. Bu tespite bağlı olarak başvurucuya davanın esasının sonuçlanmasından önce tazminat ödenmesini sağlayabilecek bir başvuru yolunun mevcut olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
39. 5271 sayılı Kanun'un tazminat isteminin düzenlendiği 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendine göre, yakalanan veya tutuklanan kişilerin yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmaması durumunda bu kişilerin maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmesine imkân sağlanmaktadır. Somut olayda da başvurucu; kanunda öngörülen başvuru imkânından yararlanamadığını, başvuru imkanının kısıtlandığını, tutukluluğun devamına yaptığı itirazın incelenmediğini ileri sürmüştür. Somut olayda başvurucunun durumuna benzer bir durumda bu hükmün başarıyla uyguladığını gösteren emsal davalar bulunmamaktadır. Ancak böyle bir hukuk yolunun kesinlikle başarısız olacağını iddia edebilmeyi ortaya koyacak bir durum da söz konusu değildir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 6/4/2016 tarihli ve E.2015/9116, K.2016/5826 sayılı kararında (bkz.§23), yakalama işlemine yapılan itirazın sürüncemede bırakılmasıyla ilgili bir davada asıl davanın sonuçlanması beklenmeden 5271 sayılı Kanun’un 141. maddesi hükümlerine göre tazminat talep edilmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla özel bir amaçla kabul edilen ve bu türden şikâyetlere çözüm getirmeye elverişli nitelik taşıyan bir yasal düzenlemeye işlerlik kazandırmak ve yasal düzenlemenin kapsamını belirlemekamacıyla derece mahkemelerine başvurulmasında yarar bulunmaktadır. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göregörevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun "ikincillik niteliği" ile bağdaşmamaktadır.
40. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
41. Başvurucu; esas hakkında savunmasını hazırlayabilmesi için süre tanınmadığını ve müdafiiyle görüştürülmediğini, sağlık sorunları nedeniyle sunduğu mazeretin haksız şekilde reddedildiğini, davanın hukuka aykırı bir şekilde tefrik edildiğini belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
42. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca bireysel başvuru yoluna başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, § 16).
43. Somut olayda başvuruya konu yargılamanın devam ettiği tespit edilmiştir. Bu kapsamda başvurucunun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.
44. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz imkanının kısıtlandığına ve tutukluluğa itirazın incelenmediğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 9/1/2018 tarihinde tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.