TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
VOLKAN TOPÇU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/9457)
Karar Tarihi: 22/3/2017
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Nahit GEZGİN
Başvurucu
Volkan TOPÇU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mağdur sıfatıyla katılınan ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 11/6/2014 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. 2015/1763 sayılı bireysel başvuru dosyasının konu yönünden hukuki irtibatı nedeniyle 2014/9457 sayılı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine, incelemenin 2014/9457 sayılı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun oğlu olan 1989 doğumlu B.T., 27/9/2012 günü kullandığı motosikleti ile yolda ilerlerken polis memuru B.O.nun yönetimindeki resmî polis aracı ile yaşadığı çarpışma sonucunda olay yerinde yaşamını yitirmiştir.
10. Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) olay hakkında derhâlsoruşturma başlatmış ve 1/10/2012 tarihinde Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) Daire Başkanlığına yazı yazarak kazanın meydana geldiği yolun kaç şeritli olduğunu, yolun iniş-çıkış şeritlerini gösterir uyarı levhalarının yol güzergâhı boyunca bulunup bulunmadığını ve yol üzerindeki şeritlerin belirgin olup olmadığını sormuştur.
11. Bu yazıya, UKOME Daire Başkanı adına Genel Sekreter M.M. tarafından 4/10/2012 tarihinde cevap verilmiştir. Verilen bu cevapta, yolun her iki yönünde de tehlike uyarı ve trafik tanzim işaretlerinin bulunduğu ancak yol üzerinde belirgin bir şerit çizgisinin olmadığı belirtilmiştir.
12. Başvurucu, vekili aracılığıyla 12/12/2012 tarihinde UKOME Daire Başkanlığına bir dilekçeyle başvurmuş ve söz konusu yolun kaç şeritli olduğunu yeniden sormuştur.
13. Genel Sekreter M.M. tarafından bu talep üzerine başvurucu vekiline 17/12/2012 günlü yazı ile verilen cevapta, yolun bir gidiş ve bir geliş olmak üzere iki şeritli olduğu belirtilmiştir.
14. Başvurucu, aynı konu ile ilgili olarak 21/8/2013 tarihinde bu kez Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığına başvurmuş; Başkanlığın Trafik Şube Müdürlüğü (Trafik Şube Müdürlüğü) tarafından aynı gün düzenlenen bir yazıyla kendisine verilen cevapta, yolun genişliği dikkate alındığında mevcut durumu ile üç şeride müsait olduğu ve orta şeridinin güvenlik ve sollama şeridi olarak kullanıldığı belirtilmiştir.
15. Bu arada kazaya karışan polis memuru hakkında taksirle öldürme suçundan Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesinde (Asliye Ceza Mahkemesi) Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davası açılmıştır.
16. Asliye Ceza Mahkemesi de Büyükşehir Belediyesine yazı yazarak yolun kaç şeritli olduğunu sormuş, Trafik Şube Müdürlüğü tarafından 24/10/2013 günü verilen cevapta yolun trafiğe açıldığı tarihten itibaren üç şeritli olduğu bildirilmiştir.
17. Bunun üzerine başvurucu, Büyükşehir Belediyesi tarafından söz konusu yolun kaç şeritli olduğuna ilişkin verilen cevaplar arasında farklılığın bulunduğunu ve bunun kazaya karışan polis memurunun korunması amacıyla yapıldığını ileri sürerek UKOME Daire Başkanı Ü.G. hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
18. Başvurucu, bu suç duyurusunda emekli bir polis memuru olduğunu ileri sürdüğü Ü.G.nin kazaya karışan eski meslektaşı polis memurunu korumak için astlarına yanlış bilgi vermeleri yönünde talimat verdiğini, astlarının dabu talimatı yerine getirdiklerini iddia etmiştir.
19. Başvurucunun şikâyeti üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı, Ü.G. hakkında kamu görevlisi olduğu gerekçesiyle Eskişehir Valiliğinden soruşturma izni istemiştir.
20. Eskişehir Valiliği 26/3/2014 tarihinde soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
21. Başvurucunun anılan karara karşı yaptığı itiraz, Eskişehir Bölge İdare Mahkemesinin 15/5/2014 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararda, ön inceleme raporu ve eki belgelerin atılı suçtan dolayı Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlık soruşturması yapılmasını gerektirecek nitelik ve yeterlilikte olmadığı gerekçesine yer verilmiştir.
22. Bu karar başvurucu tarafından28/5/2014 tarihinde öğrenilmiş olup 11/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuş ve başvuru 2014/9457 sayısıyla kaydedilmiştir.
23. Cumhuriyet Başsavcılığı, Ü.G. hakkında Valiliğin soruşturma izni vermemesi üzerine kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
24. Başvurucunun bu karara itirazı, Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/12/2014 tarihli kararıyla kesin olarak reddedilmiştir.
25. Bu karar başvurucu tarafından 13/1/2015 tarihinde öğrenildikten sonra 22/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuş olup bu başvuru 2015/1763 sayısıyla kaydedilmiştir.
26. UYAP üzerinden yapılan incelemede, trafik kazasına karışan polis memuru hakkında açılan kamu davasına bakan Asliye Ceza Mahkemesinin kusur ve yol durumuna ilişkin bilirkişi raporlarını aldıktan sonra yolun üç şeritli olduğunu kabul ettiği ve sanığı olaydaki kusur derecesine göre 3 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm ettiği anlaşılmıştır.
27. Başvurucu ve sanık bu kararı temyiz etmişlerdir. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesi 26/4/2016 tarihinde kararı bozmuştur. Bozma kararında kamu görevlisi olan ve resmî araçla görevi başındayken kazaya karışan sanığın eyleminin soruşturulabilmesi için ilgili merciden izin alınması gerektiği, bu nedenle soruşturma izni istenip davanın bu izin isteme süresince durmasına karar verilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesine yer verilmiştir.
28.UYAP üzerinden yapılan incelemede, söz konusu davanın bozma sonrasındaki durumuna ilişkin bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
29. Mahkemenin 22/3/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
30. Başvurucu; bir kamu görevlisinin, oğlunun yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan trafik kazasına ilişkin yürütülen soruşturma sırasında olayın şüphelisini korumak amacıyla soruşturma makamlarına yanlış bilgi verdiğini, bu kamu görevlisi hakkında soruşturma makamlarını yanıltmaya çalıştığı için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu ancak Valilik tarafından soruşturma izni verilmeyip bu karara itirazının gerekçe gösterilmeden reddedildiğini belirterek Anayasa'nın 17., 36. ve 141. maddelerinde güvence altına alınan yaşama, adil yargılanma ve gerekçeli karar haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ilgili hakkında kamu davası açılmasına izin verilmesi talebinde bulunmuştur.
B. Değerlendirme
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
32. Yukarıda yer verilen şikâyetlerinden de anlaşılacağı üzere başvurucunun, oğlunun yaşamını yitirdiği trafik kazasıyla ilgili Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bakılmakta olan davaya yönelik bir hak ihlali iddiası bulunmamaktadır. Başvuru, olayın meydana geldiği yere ilişkin olarak görev yaptığı Büyükşehir Belediyesinden kendisinden bilgi istenen bir kamu görevlisinin soruşturma makamlarını yanıltmak amacıyla yanlış bilgi verdiği iddiasıyla ilgili olarak bir ceza soruşturması yürütülmediğine ilişkindir. Başka bir ifadeyle başvuruda, görevinin gereklerine aykırı hareket ettiği ileri sürülen bir kamu görevlisinin cezalandırılmadığından şikâyet edilmektedir.
33. Öncelikle devletin Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkı kapsamındaki etkili yargısal sistem kurmaya ilişkin pozitif yükümlülüğü gereğince doğal olmayan her ölüm olayının aydınlatılmasını ve sorumlularının belirlenmesi ile gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütme yükümlülüğünün bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanmasını ve kamu görevlilerinin müdahalesiyle veya onların sorumlulukları altında meydana gelen ya da diğer bireylerin fiilleriyle gerçekleşen ölümler nedeniyle sorumluların hesap vermelerini sağlamak olmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013 § 54).
34. Belirtilen bu amaçla yürütülen bir soruşturmada, ölüm olayının nedeninin ve/veya bu ölüm olayında sorumlulukları bulunan kişilerin belirlenmesi imkânını zayıflatan bir eksiklik, yaşama hakkı kapsamındaki etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 57).
35. Somut olayda başvurucu, oğlunun yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan trafik kazasına ilişkin olarak olayın nedeninin ve varsa ölümde sorumlulukları bulunan kişilerin belirlenmesi amacıyla yürütülen soruşturmanın etkili olmadığından şikâyet etmemiş; bu soruşturmayı yürütmekle yetkili mercilerin ihmalinden kaynaklanan bir eksiklikten dolayı olayın aydınlatılamadığını ya da olayda sorumlulukları bulunduğunu ileri sürdüğü kişilerin tespit edilemediğiniiddia etmemiştir.
36. Başvurucunun iddiası temel olarak yukarıda ifade edildiği gibi görevinin gereklerine aykırı hareket ettiğiniileri sürdüğü bir kamu görevlisinin cezalandırılmasına yöneliktir. Bu kamu görevlisinin ise gerçekleşen ölüm olayında veya bu olayla ilgili soruşturmada doğrudan ya da dolaylı bir sorumluluğu bulunduğu ileri sürülmediği gibi bu yönde bir tespite varılmasına neden olacak bir bilgi veya bulgu da başvuru dosyasında bulunmamaktadır.
37. Bununla birlikte ölümle sonuçlanan olay hakkında yürütülen soruşturmada, olayın aydınlatılması ve sorumluluğun belirlenmesi bakımından bazı soruşturma işlemlerinin gerçekleştirildiği ve sonucunda kazanın meydana geldiği yolun durumuna ilişkin yeterli bilgiye ulaşıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda söz konusu kamu görevlisine başvurucu tarafından isnat edilen iddiaların olay hakkında yürütülen soruşturmayı doğrudan etkileyecek nitelikte olduğu da söylenemez. Nitekim başvurucu da kamu görevlisine yönelik iddialarında böyle bir etkinin varlığından söz etmemiştir.
38. Dolayısıyla, olayın özelliği ile başvurucunun şikâyetinin özü ve dile getiriş biçimi dikkate alındığında başvuruda her ne kadar Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşama hakkının ihlal edildiğini ileri sürülmüş ise de başvurunun yaşama hakkı ile bir ilişkisi tespit edilememiştir. Diğer taraftan, yaşama hakkı ile ilişkisi belirlenemeyen başvurunun, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası bakımından da ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
39. Bu noktada 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesinin gerektiği ifade edilmelidir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular, bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
40. Sözleşme’nin 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin "medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların ve bir suç isnadının" esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular, Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz. Bir ceza davasında üçüncü kişilerin cezalandırılmasını talep eden mağdur, suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır (Onurhan Solmaz, § 23, 24).
40. Somut olay bu ilkeler bağlamında incelendiğinde ise başvurunun üçüncü kişinin cezalandırılmasına yönelik olduğu dolayısıyla Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmaktadır.
41. Açıklanan nedenlerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 22/3/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.