TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
NURETTİN TUNÇ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2014/9917)
|
|
Karar Tarihi: 22/6/2015
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi
DURSUN
|
|
|
Erdal TERCAN
|
|
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
Nurettin TUNÇ
|
Vekili
|
:
|
Av. İsmail DOĞAN
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvurucu, "sıvı
veya gaz halindeki enerjinin nakline ait tesislerde hırsızlığa iştirak halinde
teşebbüs ve mala zarar verme" suçlarını işlediği iddiasıyla yargılandığı davanın
halen devam ettiğini ve yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru, 23/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine doğrudan
yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona
sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca, 28/11/2014 tarihinde,
başvurunun, makul sürede yargılanma hakkının ihlali iddiası yönünden kabul
edilebilir olduğuna ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına,
dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 18/3/2015 tarihinde, esas
incelemesinin yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği,
görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 17/4/2015
tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda
sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş
sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE
OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle
şöyledir:
7. Besni Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma
kapsamında, 28/9/2007 tarihinde başvurucunun ifadesi alınmıştır.
8. Başvurucu ve diğer dört şüpheli hakkında, Besni
Cumhuriyet Başsavcılığının 16/8/2010 tarihli ve E.2010/464 sayılı iddianamesi
ile "sıvı veya gaz halindeki enerjinin
nakline ait tesislerde hırsızlığa iştirak halinde teşebbüs ve mala zarar
verme" suçlarını işledikleri iddiasıyla kamu davası açılmıştır.
9. Besni Asliye Ceza Mahkemesince 27/10/2011 tarihli ve
E.2010/424, K.2011/340 sayılı karar ile başvurucunun "sıvı veya gaz halindeki enerjinin nakline ait tesislerde
hırsızlığa iştirak halinde teşebbüs" suçundan 2 yıl 2 ay 7 gün
hapis ve "mala zarar verme"
suçundan 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
10. Karar başvurucu tarafından temyiz edilmiş olup temyiz
incelemesi Yargıtayda devam etmektedir.
11. Başvurucu, 23/6/2014 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
B. İlgili
Hukuk
12. 26/9/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 35.
maddesi, 142. maddesinin (3) numaralı fıkrası, 143. maddesinin (1) numaralı
fıkrası ile 152. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi.
IV. İNCELEME VE
GEREKÇE
13. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda,
başvurucunun 23/6/2014 tarih ve 2014/9914 numaralı bireysel başvurusu incelenip
gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
14. Başvurucu, Besni Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında 28/9/2007 tarihinde ifadesinin alındığını, "sıvı veya gaz halindeki enerjinin nakline ait
tesislerde hırsızlığa iştirak halinde teşebbüs ve mala zarar verme"
suçlarını işlediği iddiasıyla 16/8/2010 tarihinde hakkında açılan kamu
davasının halen devam ettiğini ve yargılamanın
makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Esas Yönünden
15. Başvurucu, Besni Cumhuriyet Başsavcılığınca 28/9/2007
tarihinde ifadesinin alınmasıyla başlayan yargılama sürecinin halen devam
ettiğini ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme)
ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun
kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049,
26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)
kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan
alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma
hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca
inceleme yaptığı birçok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM
içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan
ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve
haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun
dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen
ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca
davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının
görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın
bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının
değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No:
2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
17. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu,
tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun
davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir
davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması
gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
18. Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca
kişilere, cezai alanda yöneltilen suçlamaların da (suç isnadı) makul sürede
karara bağlanmasını isteme hakkı tanınmıştır. İsnat olunan fiil, ceza
kanunlarında suç olarak nitelendirilmiş ve yargılama aşamasında ceza hukukunun
kuralları uygulanmış ise ayrıca bir uygulanabilirlik incelemesi yapılmaksızın
kendiliğinden adil yargılanma hakkının kapsamına girer (B. No: 2013/625,
9/1/2014, § 31). Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında, "sıvı veya gaz halindeki enerjinin nakline ait
tesislerde hırsızlığa iştirak halinde teşebbüs ve mala zarar verme" suçlarını
işlediği iddiasıyla soruşturma
başlatılmıştır. Başvurucu hakkında isnat olunan suçlar, 5237 sayılı Kanun’un
142. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 152. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendinde hapis cezasını gerektirir şekilde tanımlanmıştır. Bu
çerçevede başvurucu hakkındaki suç isnadına dayalı yargılamanın Anayasa’nın 36.
maddesinin güvence kapsamına girdiği konusunda kuşku bulunmamaktadır (B. No:
2012/625, 9/1/2014, § 32).
19. Ceza muhakemesinde yargılama süresinin makul olup
olmadığı değerlendirilirken sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği
iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak
etkilendiği arama ve gözaltı gibi bir takım
tedbirlerin uygulanması anı ya da kamu davasının açıldığı tarihtir. Somut
başvuru açısından bu tarih, Besni Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen
soruşturma kapsamında başvurucunun ifadesinin alındığı 28/9/2007 tarihidir.
Ceza yargılamasında sürenin sona erdiği tarih, suç isnadının nihai olarak
karara bağlandığı, yargılaması devam eden davalar yönünden ise Anayasa
Mahkemesinin makul süre şikâyetiyle ilgili kararını verdiği tarihtir (B. No:
2013/695, 9/1/2014, § 35).
20. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, Besni
Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, 28/9/2007 tarihinde
başvurucunun ifadesinin alındığı, başvurucu ve diğer dört şüpheli hakkında,
Başsavcılığın 16/8/2010 tarihli iddianamesi ile "sıvı veya gaz halindeki enerjinin nakline ait tesislerde
hırsızlığa iştirak halinde teşebbüs ve mala zarar verme" suçlarını
işledikleri iddiasıyla kamu davası açıldığı tespit edilmiştir. Besni Asliye
Ceza Mahkemesince, başvurucu ve diğer sanıkların savunmaları ile tanık
beyanının alındığı, iletişim tespit tutanaklarının incelenerek 27/10/2011
tarihli karar ile başvurucunun "sıvı
veya gaz halindeki enerjinin nakline ait tesislerde hırsızlığa iştirak halinde
teşebbüs" suçundan 2 yıl 2 ay 7 gün hapis ve "mala zarar verme" suçundan 10
ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, başvurucu tarafından
temyiz edilen hükmün temyiz incelemesinin halen devam ettiği anlaşılmıştır.
21. 4/12/2004 tarih ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun
öngördüğü yargılama usullerine tabi mahkemeler nezdindeki yargılamaların makul
sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu
yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal
edildiği yönünde kararlar verilmiştir (B. No: 2012/625, 9/1/2014, §§ 23-41; B.
No: 2013/695, 9/1/2014, §§ 24-40).
22. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde, başvuruya konu
ceza davası; hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı,
delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi kriterler
dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzaktır. Başvurucunun tutum ve davranışlarıyla
ve usuli haklarını kullanırken özensiz davranmasıyla
yargılamanın uzamasına önemli ölçüde sebep olduğu da söylenemez. Anılan davaya
bütün olarak bakıldığında, somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini
gerektirecek bir yön bulunmadığı ve söz konusu yaklaşık sekiz yıldır devam eden
yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
2. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
24. Başvurucu, yargılama makul
sürede sonuçlandırılamadığı için 20.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi
tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
25. 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal
bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak
için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden
yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine
tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu
gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
26. Başvurucunun tarafı olduğu
uyuşmazlığa ilişkin yaklaşık sekiz yıldır devam eden yargılama süresi nazara
alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal
tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net
5.850,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
27. Başvurucu tarafından maddi tazminat
talebinde bulunulmuş olmakla beraber, tespit edilen ihlal ile iddia edilen
maddi zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı anlaşıldığından, başvurucuların
maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu tarafından yapılan
ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
29. Başvuruya konu yargılamanın
yaklaşık sekiz yıldır devam ettiği ve bu hususun makul sürede yargılanma
hakkını ihlal ettiği gözetilerek, anayasal bir hakkın ihlal edildiği açık olan
bir yargılama dosyasında, hukuka, adalete ve mahkemeye güven ilkesinin gördüğü
zararın devam etmesinin önlenmesi amacıyla, yargılamanın mümkün olan en kısa
sürede sonuçlandırılmasını teminen, kararın bir
örneğinin ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan
gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
1. Yargılamanın makul sürede sonuçlandırılamadığı yönündeki
iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına
alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 5.850,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer
taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harç ve 1.500,00 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.706,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA
ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede
gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
E. Kararın bir örneğinin Yargıtaya
gönderilmesine,
22/6/2015
tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.