logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Agit Esenboğa ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/11241, 3/4/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AGİT ESENBOĞA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/11241)

 

Karar Tarihi: 3/4/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hicabi DURSUN

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

Raportör

:

Hasan SARAÇ

Başvurucular

:

1. Agit ESENBOĞA

 

:

2. Aysel ESENBOĞA

 

:

3. Hasan ESENBOĞA

 

:

4. Hasip ESENBOĞA

 

:

5. Kadriye ESENBOĞA

 

:

6. Ramazan ESENBOĞA

 

:

7. Süsin ESENBOĞA

Vekili

:

Av. Veysel VESEK

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru 1994 yılında meydana gelen ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 29/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucu Kadriye Esenboğa'nın eşi ve diğer başvurucuların babası olan H.E. 25/12/1994 tarihinde Cizre'ye gitmiş ve bu tarihten sonra İdil-Cizre kara yolu üzerindeki taşlık bir bölgede ölü olarak bulunduğu 28/12/1994 tarihine kadar kendisinden haber alınamamıştır.

7. Olayla ilgili olarak İdil Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından derhâl soruşturma başlatılmıştır.

8. Aynı tarihte yapılan ölü muayenesi sonucunda düzenlenen otopsi tutanağının ilgili kısımları şöyledir:

'' ..Olay yerinin İdil-Cizre karayolunun 10.km ..güneyistikametinde karayolundan tahminen 150 metre içeride taşlık bir bölgede Botaş boru hattına 15. metre güney istikamatte büyük bir kayanın altında bölgede düzenli bir şekilde gözleri bağlı olarak konulduğu saptanıldı.

Cesedin ilk görünüşünde yüzü güney istikametine gelecek şekilde muntazaman oturtulup sırtını ve kafasını kayaya dayatırılmış, gözleri kırmızı beyaz bir puşu ile bağlı olarak olduğu görüldü.

...Cesedin harici bulgularının tespitine geçildi. ...cesedin bir erkek cesedi olduğu, tahminen bir iki gün kadar önce boğulmuş olduğu, cesedin vücudunda ölüm morluklarının tamamen oluşmuş, ve ölüm katılığı, ve ölüm sertliği vücudun her tarafında oluşmuş oldukları, tüm tırnak altları morarmış, cesedin kafanın sol frontal ve paryatalın birleştiği kesimde ekimoz olduğu, sol oksipitalda ve sol göz kapağı altında hematom, kafanın oksipital bölgesinde 2x3 cm lasarasyonlar mevcuttur, boyun kısmında boğulmaya bağlı bol miktarda telem izinin olduğu, çoğunlukla boyun arka tarafından yoğunluk kazandığı saptandı. Cesedin diğer bölgelerinde yapılan araştırmalarda kesici, delici, ateşli silah yarasına rastlanılmadı.

...[Bilirkişi-İdil Merkez Sağlık Ocağında Pratisyen Hekim]: Cesedin tüm bulguları C[umhuriyet] savcısı tarafından eksiksiz olarak yazıldığı için ilave edilecek herhangi bir bulgu yoktur. Sadece bu bulgular ışığında cesedin kesin ölüm sebebi asfiksiye bağlı olarak solunumsonucu solunum ve dolaşım yetmezliği sonucunda ölmüş olduğu saptandı. Klasik otopsi yapılmasına gerek yoktur.

...Cesedin kesin ölüm sebebi sapta[n]mış olduğundan klasik otopsi yapılmasına gerek görülmediğine karar veril[di]...''

9. Başsavcılık olayın aydınlatılabilmesi için cesedin bulunmasından bir gün sonra İlçe Jandarma Komutanlığına (Komutanlık) yazı yazarak olayın faillerin araştırılmasını istemiş ve ölenin eşi olan başvurucunun Başsavcılıkta hazır edilmesi talimatını vermiştir.

10. Başvurucu Kadriye Esenboğa 30/12/1994 tarihinde bizzat Cumhuriyet savcısına müşteki sıfatıyla ifade vermiştir. Başvurucun ifadesi şöyledir:

''Benim kocam olan [H.E.]' nin ölüm haberi 28/12/1994 tarihinde bana bildirildi. Eşim bu tarihten yaklaşık olarak 4 gün önce kayıplara karışmıştı. Eşim evimizden 25/12/1994 tarihinde sabahleyin Cizre'ye gitmek üzere evden ayrıldı. ..ancak kendisinden bir daha haber alamadık. 4 gün sonra eşimin ölüm haberi bize geldi. Eşim çiftçilik ile uğraşmakta idi. Kimseyle kan davamız, düşmanlığımız bulunmamaktadır. Eşimi öldürenlerden şikâyetçiyim, ancak şüphelendiğim bir kimse bulunmamaktadır.''

11. Komutanlık tarafından 28/12/1994 tarihinde olay yeri incelemesi yapılmış ve bu hususta tutanak düzenlenmiştir. Ayrıca olay yeri krokisi de çizilerek soruşturma evrakına eklenmiştir.

12. Başsavcılık 17/1/1995 tarihli talimatında, ifadesine yeniden başvurulacağından başvurucunun hazır edilmesini, ölenin ortağı olup olmadığının tespiti ve bunun tespiti hâlinde ifadesine başvurulmak üzere bu kişinin hazır edilmesini, ölenin kaybolduğu gün Cizre ilçesine gideceği konusunda evine haber bırakıp bırakmadığının araştırılmasını istemiştir.

13. Başvurucu 24/1/21995 tarihinde Başsavcılıkta müşteki sıfatıyla yeniden ifade vermiştir. Başvurucu bu ifadesinde eşinin evden ayrıldığı andan itibaren üçüncü kişiler tarafından kendisine aktarılan bazı bilgiler vererek en son Cizre'de görüldüğünden bahsetmiş, bir önceki ifadesinde olduğu gibi kim olduğunu bilmediği şüpheli veya şüphelilerden şikâyetçi olmuştur.

14. Başsavcılık başvurucunun ifadesinde geçen ve ortağı olduğu iddia edilen A.T.yi 22/2/1995 tarihinde tanık sıfatıyla dinlemiştir. A.T. ifadesinde olaya ilişkin bilgisinin bulunmadığını beyan etmiştir.

15. Başsavcılık ayrıca 22/2/1995 tarihinde, ölenin kayınvalidesi Ay.T.nin de tanık sıfatıyla ifadesine başvurmuştur. Tanık özetle kayıp H.E. ile en son görüştüğü zaman aralığına değinerek onu daha sonra görmediğini, aramaya başladığında ise ismini hatırlayamadığı ve görse tanıyamayacağı birisinin ölenin Cizre ilçesinde namaz kıldıktan sonra üç dört kişi ile birlikte beyaz renkli bir araca bindiğini söylediğini beyan etmiştir. Tanık bu bilgileri edindiği kişiyi tanımadığını da ayrıca ifade etmiştir.

16. Başvurucu ayrıca 25/4/1995 tarihinde Komutanlıkta yeniden ifade vermiştir. Bu ifadesinde başvurucu, kocasının kaybolmadan önce yem ticareti nedeniyle Cizre ilçesinde bulunan bir esnafla ilgisi olduğuna dair bazı hususlardan bahsetmiştir.

17. Başsavcılık bu ifade üzerine Cizre Başsavcılığına talimatlar yazarak ifadelerde geçen, un ve yem ürünleri satan kişi ile eşinin ifadesine başvurulmasını, ayrıca fotoğrafın ilçede bulunan diğer esnaflara da gösterilmesini istemiştir. Cizre Başsavcılığı anılan yazının gereğini yapmak üzere İlçe Jandarma Komutanlığına ilgililerin ifadelerinin alınmasını talep etmişse de talimatta bahsi geçen kişilerin bulunamadığı, ayrıca fotoğraftaki kişileri tanıyanların da çıkmadığı belirtilmiştir. Başsavcılık bu yazılar üzerine zahirecinin yerinin ve kimliğinin belirlenebilmesi maksadıyla başvurucudan yeniden bilgi alınmasını talep etmiş ancak akabinde bahsi geçen kişinin veya yerinin tespitinin mümkün olmadığına dair tutanaklar düzenlenmiştir.

18. Yapılan tüm araştırmalara rağmen şüpheli veya şüphelilerin bulunamaması üzerine Başsavcılık 19/4/1996 tarihinde olayın faillerinin tespit edilmesine, bulunmaları hâlinde Başsavcılıkta hazır edilmesine, 28/12/2014 tarihine kadar düzenli olarak bilgi verilmesine yönelik olarak daimî arama kararı vermiştir.

19. Daimî arama kararı verilmesinden itibaren kolluk tarafından faillerin tespit edilemediğine ve yakalanamadığına dair tutanaklar düzenlenerek Başsavcılığa gönderilmiştir. Bu işlemler kapsamında başvurucunun ifadesine de zaman zaman başvurulmuştur.

20. Başsavcılığın daimî arama kararından sonra başvurucu Kadriye Esenboğa, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına 8/4/2010 tarihinde bazı hususlar ileri sürerek yeniden suç duyurusunda bulunmuştur. İddialar üzerine aynı tarihte Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun ifadesine başvurulmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle eşinin evden ayrıldıktan birkaç gün sonra ölü olarak bulunduğunu, otopsi sonrasında eşinin elleri, bacakları ve boynunda ip parçalarını gördüğünü, olaylara tanık olan C.Y.nin Başsavcılıkta korkudan doğru ifade veremediğini, eşini öldüren kişilerin aslında Başsavcılık tarafından yapılan teşhiste gösterilen kişiler olduğunu, ayrıca eşinin götürüldüğü aracı da adliye bahçesinde gördüğünü beyan etmiştir.

21. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararı üzerine, gelen dosyanın soruşturmanın yürütüldüğü 1994/287 sayılı dosya ile birleştirilmesine Başsavcılıkça karar verilmiştir.

22. Başvurucu Kadriye Esenboğa'nın ifadelerinde ismi geçen C.Y. Başsavcılığın talimatı üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla ifade vermiştir. C.Y. ifadesinde özetle olay tarihinde bakkallık yaptığını, ölenin dükkânına geldikten bir süre sonra yanından ayrıldığını, daha sonra N. isimli kişiden ölenin 21 plakalı beyaz bir araçla götürüldüğünü duyduğunu, kendisinin bunu bizzat görmediğini, olay nedeniyle başlatılan soruşturmada esnaf olması nedeniyle tanıdığı bazı kişileri yapılan teşhis sırasında korkudan tanımadığını söylediğini beyan etmiştir.

23. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu vekilinin de talebiyle öleni en son gördüğü beyan edilen N.K. isimli şahsın ifadesine tanık sıfatıyla 7/6/2011 tarihinde başvurmuştur. N.K. ifadesinde özetle H.E.nin olay tarihinde model ve plakasını tanımadığı bir araç ile götürüldüğünü gördüğünü, H.E. hariç araçtaki hiç kimseyi tanımadığını ifade etmiştir.

24. Başvurucu vekili 11/3/2011 tarihinde Başsavcılığa müracaat ederek dosyadan suret almasının ardından 7/6/2011 tarihinde dilekçe ile ifadelerde adı geçen Selim, Yavuz ve Ramazan Hoca ile kod adı Bedran olan ve Diyarbakır D Tipi Ceza İnfaz Kurumunda benzer suçlardan tutuklu bulunan A.Y. isimli kişinin ifadelerine başvurulmasını talep etmiştir.

25. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11/3/2011 tarihinde tanık sıfatıyla başvurucular vekilinin dilekçesinde adı geçen A.Y. isimli şahsı dinlemiştir. A.Y. özetle anılan yıllarda er olarak vatani görevini yapmakta olduğunu, bahsedilen konulara ve olaya ilişkin bir bilgisi bulunmadığını, öleni de hatırlamadığını beyan etmiştir.

26. Başvurucular vekili 16/10/2012 tarihli dilekçeyle benzer çok sayıda suçlama sebebiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı mülga Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesi ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülmesi nedeniyle görevsizlik kararı verilerek dosyanın Diyarbakır'a gönderilmesini talep etmiştir. Başsavcılık 17/10/2012 tarihli fezlekeyle dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli) TMK 10. maddede yer alan suçlardan birinin işlendiğine dair delil elde edilemediğinden görevsizlik kararı ile dosyayı yeniden Başsavcılığa göndermiştir.

27. Başsavcılık kendisine gönderilen dosyayı 2013/41 sayılı soruşturma numarası üzerinden yeniden takip etmeye başlamıştır. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca, başvurucu vekilinin dilekçesinde adı geçen B.K.nın tanık sıfatıyla ifadesi 31/1/2013 tarihinde, tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu aracılığıyla alınmıştır. B.K. ifadesinde 1992-1996 yılları arasında Cizre'de uçaksavar silahı nişancısı olarak görev yaptığını, ifadelerdeki şahısların isimleri ilk defa duyduğunu,H.E. isimli şahsın öldürülmesi olayına dair bilgisinin bulunmadığını, kendisinin de olayla ilgisinin olmadığını beyan etmiştir.

28. Başsavcılık 20/3/2015 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başsavcılığın kararı şöyledir:

'' Yukarıda kimlik bilgileri yazılı maktül [H.E.] 28/12/1994 tarihinde, İdil- Cizre Devlet Karayolunun 6. Kilometresinde yolun 150 m. Güney istikametinde ölü olarak bulunduğu, yapılan adli ve tıbbi işlemler sonucunda şahsın Boğularak öldürüldüğünün tespit edildiği, yapılan tüm araştırmaya rağmen suçun faillerinin bulunamadığı, bunun üzerine olayın faillerinin tespiti amacıyla soruşturma dosyası hakkında daimi arama kararı verildiği, suçun işlendiği tarih itibari zaman aşımı süresinin 28/12/2014 tarihinde dolduğundan, Faili meçhul şüpheliler hakkında zamanaşımı sebebiyle kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA [karar verilmiştir.]''

29. Anılan karara yapılan itiraz, Midyat Sulh Ceza Hâkimliğinin 12/5/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın 2/6/2015 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmesi üzerine 29/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

30. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuk Anayasa Mahkemesinin Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu (B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69) başvurusu hakkında verdiği kararda yer almaktadır.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Mahkemenin 3/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucuların İddiaları

32. Başvurucular H.E.nin 25/12/1994 tarihinde kaybolduktan sonra 28/12/1994 tarihinde boğulmuş hâlde ölü bulunmasının ardından başlayan soruşturmada maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ve olayın sorumlularının belirlenebilmesi için etkili ve yeterli soruşturma yürütülmediğini, bu kapsamda bazı maddi delillerin toplanmadığını, soruşturmanın makul sürat ve özenle yürütülmediğini, zamanaşımı hükümlerinin yanlış uygulandığını belirterek yaşam ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

B. Değerlendirme

33. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

" Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."

34. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, … Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapmış oldukları itiraz ile Anayasa Mahkemesine sundukları bireysel başvuru formunun incelenmesi sonucunda başvurucuların iddiaları Anayasa’nın 17. maddesinde koruma altına alınan yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yükümlülüğü ile ilişkili görülerek değerlendirmenin anılan madde kapsamında yapılması gerektiği kanaatine varılmış; ayrıca Anayasa'nın 40. maddesi kapsamında bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.

1. Başvurucu Agit Esenboğa Yönünden

36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde başvuru reddedilir ve ilgilinin yargılama giderleri dışında 2.000 Türk lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilir.

37. Genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele alınan ve genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının ilgili düzenlemelerle bireysel başvuru alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).

38. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya Anayasa Mahkemesine bu nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikteki yeni ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesinin bilgilendirilmemesi suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi, medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö., § 29; Mehmet Güven Ulusoy [GK], B. No: 2013/1013, 2/7/2015; Osman Sandıkçı, B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve diğerleri, B. No: 2013/7302, 20/4/2016).

39. Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi'nden yapılan sorgulama neticesinde başvuruculardan Agit Esenboğa'nın bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce 18/8/2002 tarihinde öldüğü tespit edilmiş ancak Av. Veysel Vesek tarafından başvurucunun anayasal haklarının ihlal edildiğinden bahisle verilen 29/6/2015 tarihli başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer verilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.

40. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 30).

41. Açıklanan gerekçelerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş olan başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

42. Bu durumda Av. Veysel Vesek hakkında Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 83. maddesi uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerekir.

2. Diğer Başvurucular Yönünden

43. Yaşama hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Somut olayda başvuruculardan Kadriye Esenboğa yaşamını yitiren H.E.nin eşi, diğer başvurucular ise çocuklarıdır. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik bulunmamaktadır.

44. Başvurunun öncelikle başvuru yollarının tüketilmesi ve bu kuralla iç içe girmiş bulunan otuz günlük başvuru süresi kuralı bakımından değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.

45. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

 “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.”

46. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:

“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”

47. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi, bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).

48. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir (Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 121). Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her başvurunun şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87; Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, § 84).

49. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88; Sultani Acar, § 85).

50. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89; Sultani Acar, § 86).

51. Somut olayda yaşanan hadiseyle ilgili resen soruşturma başlatılmış, olay yeri inceleme ve ölünün adli muayenesi işlemleri yapılmış, başta başvurucu olmak üzere olayla ilgili bilgi sahibi olabilecek kişilerin ifadelerine başvurulmuş, olayın gelişimine dair tutanak düzenlenmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere (bkz. § 11) olay yeri krokisi de çizilmiş ve İnceleme Tutanağı düzenlenmiştir.

52. Daimî arama kararının verildiği 19/4/1996 tarihinden itibaren başlamak üzere dosya içeriğine göre kolluk tarafından 31/3/2013 tarihine kadar düzenlenen tüm daimî arama tutanakların içeriklerinin hemen hemen aynı veya birbirine yakın olduğu tespit edilmiştir. Bu şekilde sıradan hâle gelen bu tutanaklardan ''olayı gerçekleştiren kişi veya kişilerin kimliklerinin tespit edilemediği, kimlik tespit ve yakalama çalışmalarınına devam edildiği, herhangi bir bilgiye ulaşıldığında ayrıca bilgi verileceği'' anlaşılmıştır.

53. Somut olayda öncelikle başvurucuların H.E.nin öldürülmesi ile ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektikleri yönünde herhangi bir iddialarının bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Bilakis başvurucular, yukarıda izah edildiği üzere kendileri ve vekilleri vasıtası ile iddia ve taleplerini dile getirme fırsatını bulabilmişlerdir. Talepler karşısında Başsavcılığın ilgili yerlere araştırmaların yapılması talimatını verdiği, ayrıca dilekçelerde adı geçen bazı şahısların tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulduğu tespit edilmiştir.

54. Bunun yanında başvurucu Kadriye Erdoğan'ın verdiği 8/4/2010 tarihli ifade üzerine ifadelerde ismi geçen C.Y. ile C.Y.nin ifadesinde ismi geçen N.K.nın ifadelerine sırasıyla 27/5/2010 ve 7/6/2011 tarihlerinde başvurulduğunda şüphe bulunmamaktadır. Bu şahısların ifadelerinde bir bütün olarak olayla ilgili olarak görgüye dayalı somut bilgiler sunmadıkları, iddia edildiği gibi şüphelilerin tespite edilmesine olanak verecek ölçüde bir veriye işaret edecek beyanlarda bulunmadıkları anlaşılmıştır. Başvurucu Kadriye Erdoğan'ın dilekçesinde ve gizli tanık ifadesinde ismi geçen Yavuz kod adını kullandığı iddia edilen B.K. isimli şahsın da ifadesine 31/1/2013 tarihinde başvurulmuştur. Bu tarihten sonra ise dosyada sadece olayın faillerinin bulunamadığına dair düzenli olarak aynı şekilde düzenlenen tutanakların sonuncusu 31/3/2013 tarihinde düzenlenmiştir. Bunların yanında ise ayrıca bir ifade alınma işleminin gerçekleştiğine veya başvurucunun ifadesinde kod adları belirtilen diğer kişilerin tespit edilmesine yönelik olarak herhangi bir işlemin yapıldığına veya başvurucular açısından umut doğuran ve soruşturmada ilerleme sağlanabileceğine dair bulgulara ise ulaşılamamıştır.

55. Tüm bu açıklamalar sonrasında başvurucular sadece bireysel başvuru yapmak için kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesini ve bu karara yaptıkları itirazın sonuçlanmasını beklemişlerdir. Buna karşın Mahkememiz kararlarında soruşturmanın etkisizliği iddiasında bulunabilmesi için sonucunun beklenmesinin gerekmediği ifade edilmiştir. Bu doğrultuda başvurucuların en geç, B.K. isimli şahsın ifadesine başvurulduğu 31/1/2013 tarihinden itibaren soruşturmanın etkisiz olduğunu değerlendirebilecekleri makul bir zamandan sonra yasal süresinde başvuru yapmaları gerekirken, çok daha sonra 29/6/2015 tarihinde yaptıkları başvuru süresinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemez.

56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruculardan Agit Esenboğa'ya vekâleten Av. Veysel Vesek tarafından yapılan başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması nedeniyle REDDİNE,

B. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

D. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca 2.000 TL disiplin para cezasının Av. Veysel VESEK'ten TAHSİLİNE 3/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Agit Esenboğa ve diğerleri [1.B.], B. No: 2015/11241, 3/4/2019, § …)
   
Başvuru Adı AGİT ESENBOĞA VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2015/11241
Başvuru Tarihi 29/6/2015
Karar Tarihi 3/4/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru 1994 yılında meydana gelen ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kayıp vakaları Süre Aşımı
Başvurunun Reddi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 765 Türk Ceza Kanunu 102
104
125
450
5237 Türk Ceza Kanunu 7
66
67
81
302
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 172
173
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi