TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
AGİT ESENBOĞA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/11241)
|
|
Karar Tarihi: 3/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar
ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Serruh KALELİ
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
Raportör
|
:
|
Hasan SARAÇ
|
Başvurucular
|
:
|
1. Agit ESENBOĞA
|
|
:
|
2. Aysel
ESENBOĞA
|
|
:
|
3. Hasan
ESENBOĞA
|
|
:
|
4. Hasip ESENBOĞA
|
|
:
|
5. Kadriye
ESENBOĞA
|
|
:
|
6. Ramazan
ESENBOĞA
|
|
:
|
7. Süsin ESENBOĞA
|
Vekili
|
:
|
Av. Veysel
VESEK
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru 1994 yılında meydana gelen ölüm olayı hakkında
yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu Kadriye Esenboğa'nın eşi ve diğer başvurucuların
babası olan H.E. 25/12/1994 tarihinde Cizre'ye gitmiş ve bu tarihten sonra
İdil-Cizre kara yolu üzerindeki taşlık bir bölgede ölü olarak bulunduğu
28/12/1994 tarihine kadar kendisinden haber alınamamıştır.
7. Olayla ilgili olarak İdil Cumhuriyet Başsavcılığı
(Başsavcılık) tarafından derhâl soruşturma başlatılmıştır.
8. Aynı tarihte yapılan ölü muayenesi sonucunda düzenlenen
otopsi tutanağının ilgili kısımları şöyledir:
'' ..Olay yerinin İdil-Cizre karayolunun 10.km ..güneyistikametinde
karayolundan tahminen 150 metre içeride taşlık bir bölgede Botaş
boru hattına 15. metre güney istikamatte büyük bir
kayanın altında bölgede düzenli bir şekilde gözleri bağlı olarak konulduğu saptanıldı.
Cesedin ilk görünüşünde yüzü güney
istikametine gelecek şekilde muntazaman oturtulup sırtını ve kafasını kayaya dayatırılmış, gözleri kırmızı beyaz bir puşu
ile bağlı olarak olduğu görüldü.
...Cesedin harici bulgularının tespitine
geçildi. ...cesedin bir erkek cesedi olduğu, tahminen bir iki gün kadar önce
boğulmuş olduğu, cesedin vücudunda ölüm morluklarının tamamen oluşmuş, ve ölüm
katılığı, ve ölüm sertliği vücudun her tarafında oluşmuş oldukları, tüm tırnak
altları morarmış, cesedin kafanın sol frontal ve paryatalın birleştiği kesimde ekimoz
olduğu, sol oksipitalda ve sol göz kapağı altında hematom, kafanın oksipital
bölgesinde 2x3 cm lasarasyonlar mevcuttur, boyun
kısmında boğulmaya bağlı bol miktarda telem izinin olduğu, çoğunlukla boyun
arka tarafından yoğunluk kazandığı saptandı. Cesedin diğer bölgelerinde yapılan
araştırmalarda kesici, delici, ateşli silah yarasına rastlanılmadı.
...[Bilirkişi-İdil
Merkez Sağlık Ocağında Pratisyen Hekim]:
Cesedin tüm bulguları C[umhuriyet] savcısı tarafından eksiksiz olarak yazıldığı için
ilave edilecek herhangi bir bulgu yoktur. Sadece bu bulgular ışığında cesedin
kesin ölüm sebebi asfiksiye bağlı olarak solunumsonucu solunum ve dolaşım yetmezliği sonucunda ölmüş
olduğu saptandı. Klasik otopsi yapılmasına gerek yoktur.
...Cesedin kesin ölüm sebebi sapta[n]mış olduğundan klasik otopsi yapılmasına gerek
görülmediğine karar veril[di]...''
9. Başsavcılık olayın aydınlatılabilmesi için cesedin
bulunmasından bir gün sonra İlçe Jandarma Komutanlığına (Komutanlık) yazı
yazarak olayın faillerin araştırılmasını istemiş ve ölenin eşi olan
başvurucunun Başsavcılıkta hazır edilmesi talimatını vermiştir.
10. Başvurucu Kadriye Esenboğa 30/12/1994 tarihinde bizzat
Cumhuriyet savcısına müşteki sıfatıyla ifade vermiştir. Başvurucun ifadesi
şöyledir:
''Benim kocam olan [H.E.]' nin ölüm haberi 28/12/1994 tarihinde bana bildirildi.
Eşim bu tarihten yaklaşık olarak 4 gün önce kayıplara karışmıştı. Eşim
evimizden 25/12/1994 tarihinde sabahleyin Cizre'ye gitmek üzere evden ayrıldı. ..ancak kendisinden bir daha haber alamadık. 4 gün sonra
eşimin ölüm haberi bize geldi. Eşim çiftçilik ile uğraşmakta idi. Kimseyle kan
davamız, düşmanlığımız bulunmamaktadır. Eşimi öldürenlerden şikâyetçiyim, ancak
şüphelendiğim bir kimse bulunmamaktadır.''
11. Komutanlık tarafından 28/12/1994 tarihinde olay yeri incelemesi
yapılmış ve bu hususta tutanak düzenlenmiştir. Ayrıca olay yeri krokisi de
çizilerek soruşturma evrakına eklenmiştir.
12. Başsavcılık 17/1/1995 tarihli talimatında, ifadesine yeniden
başvurulacağından başvurucunun hazır edilmesini, ölenin ortağı olup olmadığının
tespiti ve bunun tespiti hâlinde ifadesine başvurulmak üzere bu kişinin hazır
edilmesini, ölenin kaybolduğu gün Cizre ilçesine gideceği konusunda evine haber
bırakıp bırakmadığının araştırılmasını istemiştir.
13. Başvurucu 24/1/21995 tarihinde Başsavcılıkta müşteki
sıfatıyla yeniden ifade vermiştir. Başvurucu bu ifadesinde eşinin evden
ayrıldığı andan itibaren üçüncü kişiler tarafından kendisine aktarılan bazı
bilgiler vererek en son Cizre'de görüldüğünden bahsetmiş, bir önceki ifadesinde
olduğu gibi kim olduğunu bilmediği şüpheli veya şüphelilerden şikâyetçi
olmuştur.
14. Başsavcılık başvurucunun ifadesinde geçen ve ortağı olduğu
iddia edilen A.T.yi
22/2/1995 tarihinde tanık sıfatıyla dinlemiştir. A.T. ifadesinde olaya ilişkin
bilgisinin bulunmadığını beyan etmiştir.
15. Başsavcılık ayrıca 22/2/1995 tarihinde, ölenin kayınvalidesi
Ay.T.nin de tanık sıfatıyla ifadesine başvurmuştur.
Tanık özetle kayıp H.E. ile en son görüştüğü zaman aralığına değinerek onu daha
sonra görmediğini, aramaya başladığında ise ismini hatırlayamadığı ve görse
tanıyamayacağı birisinin ölenin Cizre ilçesinde namaz kıldıktan sonra üç dört
kişi ile birlikte beyaz renkli bir araca bindiğini söylediğini beyan etmiştir.
Tanık bu bilgileri edindiği kişiyi tanımadığını da ayrıca ifade etmiştir.
16. Başvurucu ayrıca 25/4/1995 tarihinde Komutanlıkta yeniden
ifade vermiştir. Bu ifadesinde başvurucu, kocasının kaybolmadan önce yem
ticareti nedeniyle Cizre ilçesinde bulunan bir esnafla ilgisi olduğuna dair
bazı hususlardan bahsetmiştir.
17. Başsavcılık bu ifade üzerine Cizre Başsavcılığına talimatlar
yazarak ifadelerde geçen, un ve yem ürünleri satan kişi ile eşinin ifadesine
başvurulmasını, ayrıca fotoğrafın ilçede bulunan diğer esnaflara da
gösterilmesini istemiştir. Cizre Başsavcılığı anılan yazının gereğini yapmak
üzere İlçe Jandarma Komutanlığına ilgililerin ifadelerinin alınmasını talep
etmişse de talimatta bahsi geçen kişilerin bulunamadığı, ayrıca fotoğraftaki
kişileri tanıyanların da çıkmadığı belirtilmiştir. Başsavcılık bu yazılar
üzerine zahirecinin yerinin ve kimliğinin belirlenebilmesi maksadıyla
başvurucudan yeniden bilgi alınmasını talep etmiş ancak akabinde bahsi geçen
kişinin veya yerinin tespitinin mümkün olmadığına dair tutanaklar düzenlenmiştir.
18. Yapılan tüm araştırmalara rağmen şüpheli veya şüphelilerin
bulunamaması üzerine Başsavcılık 19/4/1996 tarihinde olayın faillerinin tespit
edilmesine, bulunmaları hâlinde Başsavcılıkta hazır edilmesine, 28/12/2014
tarihine kadar düzenli olarak bilgi verilmesine yönelik olarak daimî arama
kararı vermiştir.
19. Daimî arama kararı verilmesinden itibaren kolluk tarafından
faillerin tespit edilemediğine ve yakalanamadığına dair tutanaklar düzenlenerek
Başsavcılığa gönderilmiştir. Bu işlemler kapsamında başvurucunun ifadesine de
zaman zaman başvurulmuştur.
20. Başsavcılığın daimî arama kararından sonra başvurucu Kadriye
Esenboğa, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına 8/4/2010 tarihinde bazı hususlar
ileri sürerek yeniden suç duyurusunda bulunmuştur. İddialar üzerine aynı
tarihte Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucunun ifadesine
başvurulmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle eşinin evden ayrıldıktan birkaç gün
sonra ölü olarak bulunduğunu, otopsi sonrasında eşinin elleri, bacakları ve
boynunda ip parçalarını gördüğünü, olaylara tanık olan C.Y.nin
Başsavcılıkta korkudan doğru ifade veremediğini, eşini öldüren kişilerin
aslında Başsavcılık tarafından yapılan teşhiste gösterilen kişiler olduğunu,
ayrıca eşinin götürüldüğü aracı da adliye bahçesinde gördüğünü beyan etmiştir.
21. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararı üzerine,
gelen dosyanın soruşturmanın yürütüldüğü 1994/287 sayılı dosya ile
birleştirilmesine Başsavcılıkça karar verilmiştir.
22. Başvurucu Kadriye Esenboğa'nın ifadelerinde ismi geçen C.Y.
Başsavcılığın talimatı üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında tanık sıfatıyla
ifade vermiştir. C.Y. ifadesinde özetle olay tarihinde bakkallık yaptığını,
ölenin dükkânına geldikten bir süre sonra yanından ayrıldığını, daha sonra N.
isimli kişiden ölenin 21 plakalı beyaz bir araçla götürüldüğünü duyduğunu,
kendisinin bunu bizzat görmediğini, olay nedeniyle başlatılan soruşturmada
esnaf olması nedeniyle tanıdığı bazı kişileri yapılan teşhis sırasında korkudan
tanımadığını söylediğini beyan etmiştir.
23. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucu vekilinin de
talebiyle öleni en son gördüğü beyan edilen N.K. isimli şahsın ifadesine tanık
sıfatıyla 7/6/2011 tarihinde başvurmuştur. N.K. ifadesinde özetle H.E.nin olay tarihinde model ve plakasını tanımadığı bir
araç ile götürüldüğünü gördüğünü, H.E. hariç araçtaki hiç kimseyi tanımadığını
ifade etmiştir.
24. Başvurucu vekili 11/3/2011 tarihinde Başsavcılığa müracaat
ederek dosyadan suret almasının ardından 7/6/2011 tarihinde dilekçe ile
ifadelerde adı geçen Selim, Yavuz ve Ramazan Hoca ile kod adı Bedran olan ve Diyarbakır D Tipi Ceza İnfaz Kurumunda
benzer suçlardan tutuklu bulunan A.Y. isimli kişinin ifadelerine başvurulmasını
talep etmiştir.
25. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11/3/2011 tarihinde tanık
sıfatıyla başvurucular vekilinin dilekçesinde adı geçen A.Y. isimli şahsı
dinlemiştir. A.Y. özetle anılan yıllarda er olarak vatani görevini yapmakta
olduğunu, bahsedilen konulara ve olaya ilişkin bir bilgisi bulunmadığını, öleni
de hatırlamadığını beyan etmiştir.
26. Başvurucular vekili 16/10/2012 tarihli dilekçeyle benzer çok
sayıda suçlama sebebiyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı mülga Terörle
Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesi ile görevli Diyarbakır Cumhuriyet
Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütülmesi nedeniyle görevsizlik kararı
verilerek dosyanın Diyarbakır'a gönderilmesini talep etmiştir. Başsavcılık
17/10/2012 tarihli fezlekeyle dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına
göndermiştir. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı (TMK 10. madde ile görevli)
TMK 10. maddede yer alan suçlardan birinin işlendiğine dair delil elde
edilemediğinden görevsizlik kararı ile dosyayı yeniden Başsavcılığa
göndermiştir.
27. Başsavcılık kendisine gönderilen dosyayı 2013/41 sayılı
soruşturma numarası üzerinden yeniden takip etmeye başlamıştır. Diyarbakır
Cumhuriyet Başsavcılığınca, başvurucu vekilinin dilekçesinde adı geçen B.K.nın tanık sıfatıyla ifadesi
31/1/2013 tarihinde, tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz
Kurumu aracılığıyla alınmıştır. B.K. ifadesinde 1992-1996 yılları arasında
Cizre'de uçaksavar silahı nişancısı olarak görev yaptığını, ifadelerdeki
şahısların isimleri ilk defa duyduğunu,H.E. isimli şahsın öldürülmesi olayına dair bilgisinin
bulunmadığını, kendisinin de olayla ilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
28. Başsavcılık 20/3/2015 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu
gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Başsavcılığın
kararı şöyledir:
'' Yukarıda kimlik
bilgileri yazılı maktül [H.E.] 28/12/1994 tarihinde, İdil- Cizre Devlet Karayolunun
6. Kilometresinde yolun 150 m. Güney istikametinde ölü olarak bulunduğu,
yapılan adli ve tıbbi işlemler sonucunda şahsın Boğularak öldürüldüğünün tespit
edildiği, yapılan tüm araştırmaya rağmen suçun faillerinin bulunamadığı, bunun
üzerine olayın faillerinin tespiti amacıyla soruşturma dosyası hakkında daimi
arama kararı verildiği, suçun işlendiği tarih itibari zaman aşımı süresinin
28/12/2014 tarihinde dolduğundan, Faili meçhul şüpheliler hakkında zamanaşımı
sebebiyle kamu adına KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA [karar
verilmiştir.]''
29. Anılan karara yapılan itiraz, Midyat Sulh Ceza Hâkimliğinin
12/5/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir. Kararın 2/6/2015 tarihinde
başvurucular vekiline tebliğ edilmesi üzerine 29/6/2015 tarihinde bireysel
başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
30. Konuyla ilgili ulusal ve uluslararası hukuk Anayasa
Mahkemesinin Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu
(B. No: 2014/15732, 24/1/2018, §§ 32-69) başvurusu
hakkında verdiği kararda yer almaktadır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 3/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
32. Başvurucular H.E.nin 25/12/1994
tarihinde kaybolduktan sonra 28/12/1994 tarihinde boğulmuş hâlde ölü
bulunmasının ardından başlayan soruşturmada maddi gerçeğin ortaya çıkarılması
ve olayın sorumlularının belirlenebilmesi için etkili ve yeterli soruşturma
yürütülmediğini, bu kapsamda bazı maddi delillerin toplanmadığını,
soruşturmanın makul sürat ve özenle yürütülmediğini, zamanaşımı hükümlerinin
yanlış uygulandığını belirterek yaşam ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini
ileri sürmüşlerdir.
B. Değerlendirme
33. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı"
kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
" Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir."
34. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili
kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri, …
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve
mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti
ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve
sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların kovuşturmaya yer olmadığına
dair karara yapmış oldukları itiraz ile Anayasa Mahkemesine sundukları bireysel
başvuru formunun incelenmesi sonucunda başvurucuların iddiaları Anayasa’nın 17.
maddesinde koruma altına alınan yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma
yükümlülüğü ile ilişkili görülerek değerlendirmenin anılan madde kapsamında
yapılması gerektiği kanaatine varılmış; ayrıca Anayasa'nın 40. maddesi
kapsamında bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
1. Başvurucu Agit Esenboğa Yönünden
36. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ile Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 83. maddesi gereği
başvurucunun istismar edici, yanıltıcı ve benzeri nitelikteki davranışlarıyla
bireysel başvuru hakkını açıkça kötüye kullandığının tespit edilmesi hâlinde
başvuru reddedilir ve ilgilinin yargılama giderleri dışında 2.000 Türk
lirasından fazla olmamak üzere disiplin para cezasıyla cezalandırılmasına karar
verilir.
37. Genel hukuk teorisinde bir kamu düzeni kuralı olarak ele
alınan ve genel olarak bir hakkın öngörüldüğü amaç dışında ve başkalarını
zarara sokacak şekilde kullanılmasının hukuk düzenince himaye edilmeyeceğini
ifade eden hakkın kötüye kullanılmasının ilgili düzenlemelerle bireysel başvuru
alanında özel olarak ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda bireysel başvuru
usulünün amacına açıkça aykırı olan ve Anayasa Mahkemesinin başvuruyu gereği
gibi değerlendirmesini engelleyen davranışların başvuru hakkının kötüye
kullanılması olarak değerlendirilmesi mümkündür (S.Ö., B. No: 2013/7087, 18/9/2014, § 28).
38. Bu kapsamda özellikle Anayasa Mahkemesini yanıltmak amacıyla
gerçek olmayan maddi vakıalara dayanılması veya Anayasa Mahkemesine bu
nitelikte bilgi ve belge sunulması, başvurunun değerlendirilmesi noktasında
esaslı olan bir unsur hakkında bilgi verilmemesi, başvurunun değerlendirilmesi
sürecinde vuku bulan ve söz konusu değerlendirmeyi etkileyecek nitelikteki yeni
ve önemli gelişmeler hakkında Anayasa Mahkemesinin bilgilendirilmemesi
suretiyle başvuru hakkında doğru bir kanaat oluşturulmasının engellenmesi,
medeni ve meşru eleştiri sınırları saklı kalmak kaydıyla bireysel başvuru
amacıyla bağdaşmayacak surette hakaret, tehdit veya tahrik edici bir üslup
kullanılması ile söz konusu başvuru yolu kapsamında ihlalin tespiti ile ihlal
ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin amaçla bağdaşmayacak surette
içeriksiz bir başvuruda bulunulması durumunda başvuru hakkının kötüye
kullanıldığı kabul edilebilecektir (S.Ö.,
§ 29; Mehmet Güven Ulusoy [GK],
B. No: 2013/1013, 2/7/2015; Osman Sandıkçı,
B. No: 2013/6297, 10/3/2016; Selman Kapan ve
diğerleri, B. No: 2013/7302, 20/4/2016).
39. Merkezî Nüfus İdaresi Sistemi'nden yapılan sorgulama
neticesinde başvuruculardan Agit Esenboğa'nın
bireysel başvurunun yapıldığı tarihten önce 18/8/2002 tarihinde öldüğü tespit
edilmiş ancak Av. Veysel Vesek tarafından
başvurucunun anayasal haklarının ihlal edildiğinden bahisle verilen 29/6/2015
tarihli başvuru formunda başvurucunun öldüğü konusunda bir bilgiye yer
verilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşılmıştır.
40. Kamu gücü tarafından hakkı ihlal edilen kişinin bireysel
başvuru yapmadan önce ölmesi durumunda ölen kişi adına bir başkası tarafından
bireysel başvuru yapma imkânı bulunmamaktadır (Abdurrehman Uray, B. No: 2013/6140, 5/11/2014, § 30).
41. Açıklanan gerekçelerle başvuru tarihinden önce vefat etmiş
olan başvurucu adına vekâlet ilişkisi sona ermiş olan avukat tarafından yapılan
bireysel başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
42. Bu durumda Av. Veysel Vesek
hakkında Anayasa Mahkemesini yanıltıcı nitelikte başvuru yapması nedeniyle
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
83. maddesi uyarınca takdiren 2.000 TL disiplin para
cezasına hükmedilmesi gerekir.
2. Diğer Başvurucular
Yönünden
43. Yaşama hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden
kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan ölüm olayı nedeniyle
ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No:
2012/752, 17/9/2013, § 41). Somut olayda başvuruculardan Kadriye Esenboğa
yaşamını yitiren H.E.nin eşi, diğer başvurucular ise
çocuklarıdır. Bu nedenle başvuru ehliyeti açısından bir eksiklik
bulunmamaktadır.
44. Başvurunun öncelikle başvuru yollarının tüketilmesi ve bu
kuralla iç içe girmiş bulunan otuz günlük başvuru süresi kuralı bakımından
değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir.
45. 6216 sayılı Kanun’un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası
şöyledir:
“İhlale
neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş
idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmiş olması gerekir.”
46. 6216 sayılı Kanun’un “Bireysel
başvuru usulü” kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası
şöyledir:
“Bireysel başvurunun, başvuru yollarının
tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten
itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.”
47. Yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gereken bir olayla ilgili
soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden inceleme yapılabilmesi için -mutlak
surette gerekli olmasa da- yürütülen soruşturmanın makul bir süreyi aşmaması
şartıyla ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi,
bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun
olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848,
17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş,
B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
48. Başvurucuların yetkili makamlara müracaat etmelerine rağmen
doğal olmayan bir ölümle ilgili soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan
soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa
başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul
olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve
şikâyetlerini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Zira
soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde
anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir
(Yasin Ağca, B. No: 2014/13163,
11/5/2017, § 121). Böyle bir
durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları
veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuruda
bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma
yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her başvurunun şartlarına
bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 87;
Sultani Acar, B. No: 2014/16344, 22/3/2018, § 84).
49. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici
gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini
sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını
tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir. Ancak bu hâlde
dahi soruşturmanın daha sonra etkisizleştiğini öğrenen başvurucular, durumun
farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren süresi içinde
bireysel başvuruda bulunmalıdırlar (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 88;
Sultani Acar, § 85).
50. Soruşturmanın etkisizliğinin fark edildiği veya fark
edilmesi gerektiği andan itibaren süresi içinde bireysel başvuru yapılmayıp
zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar
verilmesinin beklenmesi hâlinde soruşturmaya konu olayın üzerinden geçen uzun
zaman gerçeklerin ortaya çıkmasını zorlaştıracak ve neredeyse imkânsız hâle
getirecektir. Böylesi bir durumda Anayasa Mahkemesi, devletin negatif ve
pozitif yükümlülüklerine gerçekten uyup uymadığını inceleyemeyecek; yaşam
hakkının usul boyutu yönünden yapacağı değerlendirmede yeniden yargılamaya
karar veremeyecek ve şartları gerçekleştiğinde sadece ihlali tespit edip
tazminata hükmedebilecektir. Oysa ölüm olayının sebep ve koşulları ile
sorumluların tespitine imkân veren etkinlikte bir soruşturma yapılması ve
gerektiği takdirde sorumluların caydırıcı bir ceza ile cezalandırılmaları için
yeniden yargılamaya karar verilebilmesinin benzer yaşam hakkı ihlallerinin
önlenmesinde oynadığı rolün önemi tartışmasızdır (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, § 89;
Sultani Acar, § 86).
51. Somut olayda yaşanan hadiseyle ilgili resen soruşturma
başlatılmış, olay yeri inceleme ve ölünün adli muayenesi işlemleri yapılmış,
başta başvurucu olmak üzere olayla ilgili bilgi sahibi olabilecek kişilerin
ifadelerine başvurulmuş, olayın gelişimine dair tutanak düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere (bkz. § 11) olay yeri krokisi de çizilmiş ve
İnceleme Tutanağı düzenlenmiştir.
52. Daimî arama
kararının verildiği 19/4/1996 tarihinden itibaren başlamak üzere dosya
içeriğine göre kolluk tarafından 31/3/2013 tarihine kadar düzenlenen tüm daimî
arama tutanakların içeriklerinin hemen hemen aynı veya birbirine yakın olduğu
tespit edilmiştir. Bu şekilde sıradan hâle gelen bu tutanaklardan ''olayı gerçekleştiren kişi veya kişilerin
kimliklerinin tespit edilemediği, kimlik tespit ve yakalama çalışmalarınına
devam edildiği, herhangi bir bilgiye ulaşıldığında ayrıca bilgi verileceği''
anlaşılmıştır.
53. Somut olayda öncelikle başvurucuların H.E.nin
öldürülmesi ile ilgili şikâyetlerini yetkili makamlara iletmede veya
soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektikleri
yönünde herhangi bir iddialarının bulunmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.
Bilakis başvurucular, yukarıda izah edildiği üzere kendileri ve vekilleri
vasıtası ile iddia ve taleplerini dile getirme fırsatını bulabilmişlerdir.
Talepler karşısında Başsavcılığın ilgili yerlere araştırmaların yapılması
talimatını verdiği, ayrıca dilekçelerde adı geçen bazı şahısların tanık sıfatıyla ifadelerine başvurulduğu
tespit edilmiştir.
54. Bunun yanında başvurucu Kadriye Erdoğan'ın verdiği 8/4/2010 tarihli
ifade üzerine ifadelerde ismi geçen C.Y. ile C.Y.nin
ifadesinde ismi geçen N.K.nın
ifadelerine sırasıyla 27/5/2010 ve 7/6/2011 tarihlerinde başvurulduğunda şüphe
bulunmamaktadır. Bu şahısların ifadelerinde bir bütün olarak olayla ilgili
olarak görgüye dayalı somut bilgiler sunmadıkları, iddia edildiği gibi
şüphelilerin tespite edilmesine olanak verecek ölçüde bir veriye işaret edecek
beyanlarda bulunmadıkları anlaşılmıştır. Başvurucu Kadriye Erdoğan'ın
dilekçesinde ve gizli tanık ifadesinde ismi geçen Yavuz kod adını kullandığı
iddia edilen B.K. isimli şahsın da ifadesine 31/1/2013 tarihinde
başvurulmuştur. Bu tarihten sonra ise dosyada sadece olayın faillerinin
bulunamadığına dair düzenli olarak aynı şekilde düzenlenen tutanakların
sonuncusu 31/3/2013 tarihinde düzenlenmiştir. Bunların yanında ise ayrıca bir
ifade alınma işleminin gerçekleştiğine veya başvurucunun ifadesinde kod adları
belirtilen diğer kişilerin tespit edilmesine yönelik olarak herhangi bir
işlemin yapıldığına veya başvurucular açısından umut doğuran ve soruşturmada
ilerleme sağlanabileceğine dair bulgulara ise ulaşılamamıştır.
55. Tüm bu açıklamalar sonrasında başvurucular sadece bireysel
başvuru yapmak için kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesini ve bu
karara yaptıkları itirazın sonuçlanmasını beklemişlerdir. Buna karşın
Mahkememiz kararlarında soruşturmanın etkisizliği iddiasında bulunabilmesi için
sonucunun beklenmesinin gerekmediği ifade edilmiştir. Bu doğrultuda
başvurucuların en geç, B.K. isimli şahsın ifadesine başvurulduğu 31/1/2013
tarihinden itibaren soruşturmanın etkisiz olduğunu değerlendirebilecekleri
makul bir zamandan sonra yasal süresinde başvuru yapmaları gerekirken, çok daha
sonra 29/6/2015 tarihinde yaptıkları başvuru süresinde yapılmış bir başvuru olarak
kabul edilemez.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı
nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruculardan Agit Esenboğa'ya
vekâleten Av. Veysel Vesek tarafından yapılan
başvurunun başvuru hakkının kötüye
kullanılması nedeniyle REDDİNE,
B. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ
OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. 6216 sayılı Kanun'un 51. maddesi ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 83. maddesi uyarınca 2.000 TL disiplin para
cezasının Av. Veysel VESEK'ten TAHSİLİNE 3/4/2019
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.