TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYHAN AKTAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/14411)
Karar Tarihi: 23/6/2020
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Burhan ÜSTÜN
Hicabi DURSUN
Muammer TOPAL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Raportör
Selçuk KILIÇ
Başvurucu
Ayhan AKTAŞ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, mahkeme kararının uygulanmaması ve kararı uygulamayan kamu görevlileri hakkında yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kalması nedenleriyle kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 19/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Samsun'un Bafra ilçesi Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulunda müdür yardımcısı olarak görev yapmaktadır.
9. Bulunduğu kurumda altı yılını dolduran eğitim kurumu yöneticileri 4/8/2013 tarihli ve 28757 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren mülga Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği (Yönetmelik) kapsamında zorunlu yer değiştirme işlemlerine tabi tutulmuşlardır.
10. Mülga Yönetmelik kapsamında gerçekleştirilen söz konusu yer değiştirme işlemleri iki aşamada gerçekleştirilmiş, birinci aşamada tercihte bulunanların puan üstünlüğüne göre atamaları yapılmış, ikinci aşamada ise tercihte bulunduğu hâlde talepte bulunduğu kurumlardan birine puanı yetmediği için atanamayanlar ve tercihte bulunmayanlar kura ile atanmıştır.
11. Başvurucu, söz konusu zorunlu yer değiştirmelere bağlı eğitim kurumları yöneticiliği atamaları kapsamında on bir tercihte bulunmuş; 1., 3., 6. ve 10. tercihlerinin resen iptal edilmesi nedeniyle son tercihi olan Samsun'un Merkez ilçesi Atakum Polis Abla İlkokuluna müdür yardımcısı olarak atanmıştır.
A. Olayla İlgili Yargısal Süreç
12. Başvurucu, zorunlu yer değiştirmelere bağlı eğitim kurumları yöneticiliği atamalarında 1., 3., 6. ve 10. tercihlerinin resen iptal edilmesi nedeniyle 11. tercihine atamasının yapıldığı ve iptal edilen tercihlerine sonradan daha düşük puanlı yöneticilerin atandığından bahisle 11. tercihine yapılan atamanın iptal edilerek puan durumuna göre daha üst sıradaki tercihlerinden birine atanması istemiyle 10/1/2014 tarihli dilekçesiyle Bafra Kaymakamlığına başvuruda bulunmuştur.
13. Talebin Samsun Valiliğinin 23/1/2014 tarihli işlemi ile reddedilmesi üzerine başvurucu tarafından 4/2/2014 tarihinde Samsun 2. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) iptal davası açılmıştır.
14. Mahkeme 19/11/2014 tarihinde verdiği karar ile dava konusu işlemin iptaline hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumu Yöneticileri Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin 'Çalışma süresine bağlı yer değiştirmeler' başlıklı 19. maddesinde, zorunlu yer değiştirmeler konusunda ilkeler belirlenmiş, görev yaptıkları eğitim kurumunda altı (6) yılını tamamlayan yöneticilerin il içinde bölge hizmeti ve rotasyon esasına tabii olduğu, rotasyona tabi olanlardan tercihlerinin alınması suretiyle puan esasına göre atama yapılacağı, tercihte bulunmasına rağmen hizmet puanı tercih ettiği kurumlar için yeterli olmayan ile tercihte bulunmayanların kura sonucu atamasının yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Bu kuralın uygulanmasında idarelere rotasyona tabi yöneticilerin tespiti ve bu yöneticilerin öncelikle hizmet puan üstünlüğüne göre atama yapma yükümlülüğü getirilmiş olup, yapılması gereken, görev yaptığı kurumda altı (6) yılını doldurmuş olan yöneticilerin tespit edilmesi, bu yöneticilere ait kadroların boş kadro olarak belirlenmesi, daha sonra ise hizmet puanı üstünlüğü ve tercihler esas alınmak suretiyle atama yapılması ve tercihte bulunduğu halde atanamayanlar ile tercihte bulunmayan yöneticilerin, anılan Yönetmeliğin 19/4. maddesi uyarınca kura sonucu atamaları yapılmak suretiyle sürecin tamamlanmasıdır.
Bu durumda, uygulamayı 2 aşamaya ayırmak, 1. aşamada, tercihte bulunmayan veya tercihte bulunduğu halde hizmet puan yetersizliğinden ataması yapılmayanların kadrolarının dolu olduğunu kabul etmek suretiyle bu kurumlara atama yapmamak, 2. aşamada bu durumda bulunan kurum yöneticilerinin atamasının kura sonucu belirlenmesi yöntemi Yönetmeliğin öngördüğü hizmet puanı üstünlüğü, tercih ve rotasyon ilkelerine uygun düşmemektedir.
Bir başka anlatımla; tercihte bulunmayarak veya tercihte bulunurken kendi hizmet puanını gözetmediği için ataması yapılamayan yöneticilerin kadrosunun dolu kabul edilmesi, yüksek hizmet puanına sahip yöneticiler yönünden bir hak kaybına neden olacağı gibi daha az hizmet puanına sahip olduğu halde kura sonucu daha yüksek puanla atama yapılması gereken kurumlara atanması sonucu da doğabileceğinden bu tür bir yaklaşımda anılan yönetmeliğin amacına, hukuka ve hakkaniyete uygunluk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin iptaline..."
15. Karara karşı itiraz yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge İdare Mahkemesinin (Bölge İdare Mahkemesi) 17/3/2015 tarihli kararıyla itiraz isteminin reddine, kararın onanmasına karar verilmiştir.
16. Karar düzeltme istemi de Bölge İdare Mahkemesinin 1/7/2015 tarihli kararıyla reddedilmiş ve nihai karar 20/7/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
17. Başvurucu 19/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
18. Başvurucunun uygulanmadığını ileri sürdüğü kararın gereklerinin yerine getirilip getirilmediği ve başvurucu hakkında konuya ilişkin olarak bir işlem yapılıp yapılmadığı hususlarında Anayasa Mahkemesince idareden bilgi istenmiştir. İdarece gönderilen 17/3/2020 tarihli yazı ve eklerinde; başka bir okulda müdür yardımcısı olarak görev yapan ve başvurucu ile benzer durumda olan İ.T. tarafından da Yönetmelik kapsamında yapılan zorunlu yer değiştirmelere bağlı eğitim kurumları yöneticiliği atamasının iptali istemiyle dava açıldığı, Mahkemenin 27/3/2014 tarihli kararıyla işlemin yürütmesinin durdurulması talebinin reddedildiği, Mahkemenin anılan kararına karşı yapılan itirazın ise Bölge İdare Mahkemesince kabul edilerek dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulması talebinin kabulüne 24/4/2014 tarihinde karar verildiği -Mahkemenin başvurucuya ilişkin 19/11/2014 tarihli kararı aynı gerekçeye sahiptir- belirtilmiştir. Bölge İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulması talebinin kabul edilmesi üzerine Atama Değerlendirme Komisyonunun (Komisyon) toplandığı, anılan kararın söz konusu dönemde başvurucunun da içinde bulunduğu tüm eğitim kurumu yöneticileri için uygulandığı ve bahsi geçen Yönetmelik çerçevesinde yapılan tüm atamaların yürütmenin durdurulması talebinin kabulüne yönelik karar doğrultusunda yeniden değerlendirildiği vurgulanmıştır. Komisyonun 9/6/2014 tarihli kararıyla, yapılan değerlendirme neticesinde doksan altı eğitim kurumu yöneticisinin yer değiştirme talebinde bulunduğu, yetmiş iki kişinin atanmak üzere planlandığı (yirmi üç kişinin alt ve üst tercihlerine atanmak üzere yerlerinin değiştiği, kırk dokuz kişinin ise bulunduğu okulda kaldığı), tercihlerine değerlendirilemeyen yirmi dört yöneticiden altısının Yönetmelik'in ilgili maddesi kapsamında yapılan kura sonucu münhâl kadrolara atanmak üzere planlandığı, geriye kalan on sekiz yöneticinin ise bir sonraki atama dönemine kadar öncelikle atamaları gerçekleştirilmek üzere bulundukları kurumlarda kalmalarına karar verildiği bildirilmiştir. Bölge İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması talebinin kabulüne ilişkin kararında belirtilen kriterler ve puan esasına göre yapılan değerlendirme neticesinde başvurucunun aynı okulda kaldığı görülmüştür.
19. Komisyonun yeni düzenlemeye yönelik 9/6/2014 tarihli kararından sonra Mahkemece başvurucu hakkında 19/11/2014 tarihli karara hükmedildiği, söz konusu kararla ilgili olarak kurum bünyesinde İdari Yargı Kararları Değerlendirme Komisyonunun kurulduğu ve anılan Komisyon tarafından İ.T. hakkında Bölge İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması talebinin kabulü kararı sonrasında tüm eğitim kurumları yöneticileri için uygulama yapıldığından ayrıca işlem yapılmasına ihtiyaç olmadığına karar verildiği ifade edilmiştir. Ayrıca fiilî hizmet süresini ve yaş şartını dolduran başvurucunun emekliye ayrıldığı belirtilmiştir.
B. Olayla İlgili Ceza Soruşturması Süreci
20. Başvurucu, Mahkemenin E.2014/157 sayılı dosyasına ilişkin iptal kararı doğrultusunda işlem tesis etmeyerek görevlerini kötüye kullandıkları iddiasıyla ilgili kamu görevlileri hakkında Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştur.
21. Samsun Valiliği 24/4/2015 tarihinde ilgili kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmemesine karar vermiştir.
22. Başvurucunun soruşturma izni verilmemesi kararına karşı yaptığı itiraz Samsun Bölge İdare Mahkemesinin 1/7/2015 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"1. İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,(...)"
24. 2577 sayılı Kanun'un "Kararların sonuçları" kenar başlıklı 28. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez."
25. 2577 sayılı Kanun’un52. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi ise şöyledir:
“Temyiz veya istinaf yoluna başvurulmuş olması, hakim, mahkeme veya Danıştay kararlarının yürütülmesini durdurmaz.”
26. Mülga Yönetmelik'in "Çalışma süresine bağlı yer değiştirmeler" kenar başlıklı 19. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bakanlığa bağlı eğitim kurumlarında müdür, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olarak görev yapanların yer değiştirmeleri, il içinde bölge hizmeti ve rotasyon esasına göre yapılır.
(2) Müdür, müdür başyardımcısı veya müdür yardımcısı olarak görev yaptıkları eğitim kurumunda altı yıllık çalışma süresini tamamlayan yöneticilerin görev yerleri; tercihleri ve Ek-1 Yönetici Değerlendirme Formuna göre hesaplanan puan üstünlüğüne göre, 5 inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendine uygun olmak kaydıyla değiştirilir.
(3) Yöneticilerin her hizmet bölgesi için belirlenen altı yıllık hizmet sürelerini aynı eğitim kurumunda tamamlamaları esastır. Bulundukları hizmet bölgesindeki hizmet süresini tamamlayan yöneticiler, kendi hizmet bölgesindeki eğitim kurumları için 10, bir alt veya bir üst hizmet bölgesindeki eğitim kurumları için de 10 olmak üzere en fazla 20 tercihte bulunurlar. Bu suretle yapılacak yer değiştirmeler; başvuru tercihleri ve Ek-1 Yönetici Değerlendirme Formu puanı üstünlüğüne göre ilgili valiliklerce gerçekleştirilir.
(4) Tercihlerine göre ataması yapılamayan veya tercihte bulunmayanların atamaları elektronik ortamda valiliklerce gerçekleştirilecek kura sonucuna göre hizmet bölgelerinden birine re’sen yapılır.
..."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
27. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
28. Sözleşme'nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde kararların icrasından açıkça bahsedilmemekle birlikte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) mahkemeye erişim hakkından yola çıkarak yargı kararlarının icra edilmesi hakkını adil yargılanma hakkının unsurlarından biri olarak kabul etmektedir. AİHM'e göre mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması, yargılama sürecini tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır (Hornsby/Yunanistan, B. No: 18357/91, 19/3/1997, § 40).
29. AİHM'e göre herhangi bir mahkeme tarafından verilen bir kararın icrası, Sözleşme'nin 6. maddesinin amaçları bağlamında davanın ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmelidir (Hornsby/Yunanistan, § 40; Scordino/İtalya (No. 1) [BD], B. No: 36813/97, 29/3/2006, § 196). Kamu otoriteleri, nihai yargı kararına uymak için gerekli önlemleri almada başarısız olduğu takdirde 6/1. maddenin hükümlerini tüm yararlı etkilerinden mahrum bırakmış olurlar (Burdov/Rusya, B. No: 59498/00, 7/5/2002, § 37).
30. AİHM, yukarıdaki prensiplerin -sonuçları davacının medeni hakları üzerinde belirleyici olan idari uyuşmazlıklara ilişkin yargılamalar bağlamında- daha büyük bir öneme sahip olduğunu ifade etmektedir. Gerçekte davacı, devletin en üst idari mahkemesi önünde iptal başvurusunda bulunmak suretiyle yalnızca hakkında itirazda bulunulan kararın iptalini değil aynı zamanda ve her şeyden önce söz konusu kararın neticelerinin ortadan kaldırılmasını talep etmektedir. Dolayısıyla davacının etkili bir şekilde korunması ve hukuka uygunluğun yeniden sağlanması, idari makamların kararı icra etme yükümlülüğünün olmasını gerektirir (Hornsby/Yunanistan, § 41; Kyrtatos/Yunanistan, B. No: 41666/98, 22/5/2003, §§ 31, 32).
31. AİHM, kesinleşmiş ve bağlayıcı bir yargı kararının lehine karar verilen tarafın zarar görmesine rağmen infaz edilmemesi durumunda Sözleşme'nin 6. maddesinin teminat altına aldığı mahkemeye erişim hakkının bir anlam ifade etmeyeceğini vurgulamaktadır. Hangi yargı makamı verirse versin bir yargı kararının veya hükmünün infaz edilmesi 6. madde anlamında davanın tamamlayıcı unsuru olarak değerlendirilmelidir (Burdov/Rusya, § 34).
32. AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamında bir yargı yerine ulaşma hakkının sadece teorik olarak bu hakkın tanınmasını değil aynı zamanda o yargı yerinden alınan nihai kararın icrasına yönelik meşru bir beklentiyi de koruduğunu kabul etmiştir (Apostol/Gürcistan, B. No: 40765/02, 28/2/2007, § 54).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Mahkemenin 23/6/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kararın İcrası Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
34. Başvurucu; lehine hüküm kurulan mahkeme kararının otuz gün içinde uygulanmadığını, bu suretle mahkeme kararının fiilen etkisiz hâle getirildiğini, Bafra ilçesinde ikamet etmesine karşın Samsun il merkezine atandığını ve bu nedenle ulaşım ücreti de vermek zorunda kaldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
2. Değerlendirme
35. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
36. Anayasa’nın "Mahkemelerin bağımsızlığı" kenar başlıklı 138. maddesinin son fıkrası şöyledir:
"Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu çerçevede başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin özünün lehine hüküm kurulan yargı kararının uygulanmaması hususuna ilişkin olduğu görüldüğünden belirtilen ihlal iddiası niteliği gereği kararın icrası hakkı kapsamında incelenmiştir.
.
38. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
39. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
40. Kararın icrası hakkı, mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (benzer yönde değerlendirmeler için Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
41. Somut olayda başvurucu, Samsun'un Bafra ilçesi Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulunda müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken zorunlu yer değiştirmelere bağlı eğitim kurumları yöneticiliği atamaları kapsamında on bir tercihte bulunmuş ve bu tercihlerden 1., 3., 6. ve 10. tercihlerin resen iptal edilmesi nedeniyle son tercihi olan Samsun ili Merkez ilçesi Atakum Polis Abla İlkokuluna müdür yardımcısı atanmıştır. Resen iptal edilen tercihlerine sonradan daha düşük puanlı yöneticilerin atanması nedeniyle de son tercihine yapılan atamasının iptal edilerek puan durumuna göre daha üst sıradaki tercihlerinden birine atanması istemiyle idareye başvuruda bulunmuş ve bu başvurunun reddedilmesi üzerine dava açmıştır.
42. Anayasa Mahkemesinin istemi üzerine idare tarafından gönderilen yazı ve eklerinden başvurucu ile benzer durumda olan ve başka bir okulda müdür yardımcısı olarak görev yapan İ.T. tarafından aynı konu ile ilgili olarak açılan davada Bölge İdare Mahkemesince 24/4/2014 tarihinde yürütmenin durdurulması talebinin kabulüne karar verildiği, söz konusu karar üzerine toplanan Komisyonca Yönetmelik çerçevesinde yapılan önceki tüm atamaların yeniden değerlendirildiği ve anılan Bölge İdare Mahkemesi kararının başvurucunun da içinde bulunduğu tüm eğitim kurumu yöneticileri için uygulandığı belirlenmiştir.
43. Buna göre Komisyon tarafından Bölge İdare Mahkemesinin yürütmenin durdurulması talebinin kabulü kararında belirtilen kriterlere ve puan sırasına göre yeniden bir değerlendirme yapıldığı, bu değerlendirme neticesinde başvurucunun puanı itibarıyla bulunduğu okul olan Samsun ili Merkez ilçesi Atakum Polis Abla İlkokulunda müdür yardımcılığı görevine tekrar atandığı ve bu suretle aynı görev yerinde kaldığı anlaşılmıştır.
44. Bu durumda Mahkeme tarafından verilen iptal kararının uygulanmadığından söz edilemeyeceğinden kararın icrası hakkına yönelik bir müdahalenin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
45. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Suç Duyurusunun Sonuçsuz Kaldığına İlişkin İddia
46. Başvurucu; yargı kararının yerine getirilmemesi sebebiyle ilgili kamu görevlileri hakkında Cumhuriyet savcılığına yaptığı suç duyurusunun sonuçsuz kaldığını, Samsun Bölge İdare Mahkemesinin atanmama davasında kendisini haklı görmesine karşın soruşturma izni verilmemesi uyuşmazlığında talebini reddettiğini ve kararın çelişkili olduğunu ileri sürmüştür.
47. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme'nin ve Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerinin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
48. 6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında ise bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği düzenlenmiştir.
49. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin Sözleşme’nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir.
50. Sözleşme’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinde adil yargılanmaya ilişkin hak ve ilkelerin “medeni hak ve yükümlülükler ile ilgili uyuşmazlıkların” ve bir “suç isnadının” esasının karara bağlanması esnasında geçerli olduğu belirtilerek hakkın kapsamı bu konularla sınırlandırılmıştır. Hak arama hürriyetinin ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilmek için başvurucunun ya medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili bir uyuşmazlığın tarafı olması ya da başvurucuya yönelik bir suç isnadı hakkında karar verilmiş olması gerektiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bahsedilen hâller dışında kalan adil yargılanma hakkının ihlali iddiasına dayanan başvurular Anayasa ve Sözleşme kapsamı dışında kalacağından bireysel başvuruya konu olamaz (Onurhan Solmaz, § 23).
51. AİHM içtihatlarına göre bir ceza davasında üçüncü kişilerin suçlanması veya cezalandırılmasını talep eden mağdur; suçtan zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatını haiz kişiler, Sözleşme’nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bu kuralın istisnaları, ceza davasında medeni hak talebine imkân veren bir sistemin benimsenmiş olması veya ceza davası sonucunda verilen kararın hukuk davası açısından etkili ya da bağlayıcı olması hâlleridir (Perez/Fransa, B No: 47287/99, 12/2/2004, § 70).
52. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile ceza muhakemesinde şahsi hak iddiasında bulunma imkânı ortadan kalkmıştır. Dolayısıyla başvurucunun ceza muhakemesi sürecinde medeni haklarını ileri sürme imkânı bulunmamaktadır. Ayrıca soruşturma izni verilmemesine dair kararın etkileri ceza muhakemesi süreci ile sınırlı olup hukuk mahkemeleri açısından bağlayıcı bir etkisi bulunmamaktadır.
53. Başvurucu, suç işlediğini düşündüğü üçüncü kişiler hakkında soruşturma açılmasını sağlamak amacıyla suç duyurusunda bulunmuş olup talebi üçüncü kişilerin cezalandırılmasıyla sınırlıdır.
54. Sonuç itibarıyla başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesine dayanan ihlal iddiasının konusu, Anayasa’da güvence altına alınmış ve Sözleşme kapsamında olan temel hak ve özgürlüklerin koruma alanı dışında kalmaktadır.
55. Açıklanan gerekçelerle Cumhuriyet savcılığına yapılan suç duyurusunun sonuçsuz kalması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Suç duyurusunun sonuçsuz kaldığına ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 23/6/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.