TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
IPS İLETİŞİM VAKFI BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/14758)
|
|
Karar Tarihi: 30/10/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 4/12/2018-30615
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör Yrd.
|
:
|
Derya ATAKUL
|
Başvurucu
|
:
|
IPS İletişim
Vakfı
|
Temsilcileri
|
:
|
1. Nadire
MATER
|
|
|
2. Ertuğrul
KÜRKÇÜ
|
Vekili
|
:
|
Av. Oya
Meriç EYÜPOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, internet haber sitesinde yer alan bir habere
erişimin engellenmesi kararı verilmesinin ifade ve basın özgürlüklerini ihlal
ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucu, www.bianet.org adresindeki
Bağımsız İletişim Ağı isimli web sitesi üzerinden internet haberciliği
yapmaktadır.
10. Bahse konu internet haber sitesinde 30/8/2006 tarihinde "Sıcak İş İlişkileri Değil Taciz"
başlıklı bir haber yayımlanmıştır. Haber şöyledir:
"... Air'in
genel müdürü ... tarafından taciz edildiklerini belirten dört kadın çalışan
şikayetlerini şirket sahibi ...'ye iletti. Dilekçelerden görünen, işyeri iktidarı
sadece erkeklerde olmayınca, taciz daha çok dile getiriliyor.
... Air'in dört
kadın personeli genel müdür ... hakkında işyerinde cinsel taciz şikayetinde
bulundu. Şikayetin şirket sahibi ...'ye yapılması,
ayrıca genel müdürün işten çıkarılıp savcılığa verilmesinde öne çıkan ismin de
... olması işyerlerinde üst kademelerde çalışan kadınların olmasının önemine
işaret ediyor.
Genellikle siyasi partiler, meclis gibi
alanlarda gündeme gelen kadın kotalarını hayatın her alanında düşünmekte fayda
var.
Ağustos başında medyada taciz gündeme
geldiğinde bianet'in yaptığı haberlerde ve aldığı
görüşlerde öne çıkan nokta tacizin bir güç gösterisi boyutunun da olduğu ve
genellikle yüksek makamlardaki erkekler tarafından daha düşük makamlarda olan
ve/veya yükselmeye çalışan kadınlara uygulandığıydı.
... Air örneğiyse
alıştığımız erkek patron ve kadın sekreter ya da stajyer senaryolarından daha
farklı. Kadın çalışanlar ve tacizle suçlanan genel müdür ...'nin yanında bir de şirket sahibi ... var.
Taciz işyeri hayatının tuzu
biberi değil
Kadın çalışanların dilekçelerine göre, ...'nin tacizleri bir kereye mahsus değil sürekliymiş -yapılan
yemek davetleri sürekli tekrarlanıyor, cevapsız çağrılar bir değil yirmi tane
ve ... kadınlara "kalemin çalışması için yapmaları gerekenler"
konusunda ipuçları veriyor.
Dilekçelerde ... ayrıca ... Hava Yolları'nda
genel müdürken kadın çalışanların iç çamaşırı aldığında kendisine gösterdiğini,
o sıcak ilişkileri özlediği belirtilmiş. Görünen o ki, işyerinde cinsel taciz
suçu iş hayatının tuzu biberi.
Hiyerarşik konumun da
etkisiyle...
Dilekçelerde öne çıkan bir başka noktaysa
kadın çalışanlardan en az birinin fazla mesai isteği şeklinde gelen tacize
karşı, "durumu ... Hanım'a sorayım" demesi ve ofise erken gitmesi
gerektiğinde de ... Hanım'la birlikte gitmesi.
... de, şirket içi hiyerarşilerin cinsel taciz
söz konusu olduğunda ne kadar etkili olduğunun farkında ve savcılığa verdiği şikayet dilekçesinde ... için "hiyerarşik konumunun da
etkisiyle çalışanlara yönelik sarkıntılık, laf atma ve cinsel taciz
eylemlerinde bulunmuştur" diyor.
Kadın kotaları neden önemli?
... Air davası
savcılığa daha yeni yansıdı; ... cinsel tacizin cezasını yargıda bulması
gereken bir suç olduğunu savunurken ... de ...'nin
kendini hala Amerika'da zannettiğini ve işten çıkarılmasının nedeninin genel
müdürlükten doğan haklarının ve hisselerinin gasp edilmesi olduğunu iddia
ediyor.
Ancak şimdiye kadar ortaya çıkan dilekçe ve
anlatımlardan, işyerlerinde iktidarın sadece erkeklerin elinde olmamasının ne
kadar farklı sonuçlar doğurabileceği görülüyor.
Eğer şirket sahibi ...'nin
yerine bir erkek olsaydı, -kendisi taciz konularına duyarlı olsa bile-
çalışanlar onun duyarlılığından şüphe edip şikayetlerini saklayabilirlerdi.
Vaktiniz olur da Hürriyet'in İnternet sitesine
girip habere yapılan yorumları okursanız, erkek okuyucuların ağırlıklı olarak
taciz iddialarının komplo olduğuna inandığını görürsünüz.
Böyle bir dengede kadınların şikayetlerinin
ciddiye alınmayacağını, hatta taciz şikayetleri yüzünden suçlanacaklarını
düşünmek çok da saçma değil.
İşyeri de dahil olmak üzere cinsiyet
ayrımcılığı, taciz gibi konuların çözümü tabii ki kadın yöneticilere de yer
verilmesi basitliğinde değil. Kaldı ki, yöneticiliğe getirilen kadınların da
kadın haklarını savunmaya hazır ve istekli olması gerekiyor.
Ancak gene de cevapsız çağrıları, gösterilen
iç çamaşırları ve kalem çalıştırma tüyolarını iş hayatının tuzu biberi olarak
görmeyen üst düzeyli kadın çalışanların sayısının artırılmasında sonsuz yarar
var. (EK/TK)
Açıklama: ... vekili Av. ... tarafından
gönderilen Mahkeme kararlarından, ... hakkında yapılan "cinsel tacizde
bulunma" suçlamasına ilişkin Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının
2006/48687 sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara
yapılan itirazın da Eyüp 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 200/748 değişik iş sayılı
kararı ile red edildiği görülmektedir.
Bu şikayette bulunan
kişiler hakkında da "iftira" suç isnadı ile dava açılmış, Bakırköy
13. Asliye Ceza Mahkemesini'nin 2007/761 E sayılı
dosyası ile cezalandırılmalarına karar verilmiş, sonrasında da Ceza
Muhakemeleri Kanunu'nun 231/5 maddesi uygulanarak, "hükmün açıklanması
geri bırakılmıştır."
11. Haberde bahsi geçen havayolu şirketinin genel müdürü,
haberin yayımlandığı www.bianet.org
sitesinin de aralarında bulunduğu birçok internet haber sitesinde yer alan
haber içerikleri nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek
internet içeriğine erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur.
12. İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği 23/6/2015 tarihinde haber
içeriğine erişimin engellenmesine karar vermiştir. Gerekçeli karar şöyledir:
"Yayın içerikleri incelendiğinde,
belirtilen linklerdeki yayın içeriklerinin her ne kadar haber niteliği
taşımakta ise de haberin güncel değerinin kalmadığı, haberin durmasının itiraz
edenin ticari itibarını zedelediği ve kişilik haklarını ihlal ettiği
anlaşılmakla linklerdeki yayın içeriğine erişimin engellenmesine karar
verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
13. Başvurucunun anılan karara itirazı İstanbul 8. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 21/7/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
14. Ret kararı başvurucuya 27/7/2015 tarihinde tebliğ
edilmiştir.
15. Başvurucu 26/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kuralları için bkz. Ali Kıdık, B.
No: 2014/5552, 26/10/2017, §§ 21-29.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 30/10/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
18. Başvurucu, şikâyet konusu haberin bir havayolu şirketinde
kadın çalışanlara yönelik tacizden ve akabinde yaşanan olaylardan yola
çıkılarak yönetici pozisyonlarında kadın çalışan olmasının işyerlerinde
kadınlara cinsel tacizin önlenmesindeki önemi ile ilgili olduğunu ifade
etmiştir. Başvurucu, çalışma hayatındaki önemli bir soruna dikkat çekmek
amacıyla yapılan bu haberin güncelliğini yitirmesi gerekçe gösterilerek
erişimin engellenmesine karar verildiğini hatırlatmıştır. Başvurucuya göre
başvuruya konu haberin yayımlanmasında kamu yararı bulunmaktadır, haber gerçek
ve günceldir. Başvurucu,haberin
özle biçim arasında denge kurularak verildiğini belirtmiş; erişimin
engellenmesi kararı verilmesinin ifade ve basın özgürlüklerinin ihlali
niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.
19. Bakanlık görüşünde, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) ifade özgürlüğü ile bireyin şeref ve itibar
hakkının dengelendiği bir dizi kararı zikredilmiş; başvurucuların ifade
özgürlüğü ile müştekinin şeref ve itibar hakkı arasında -demokratik bir
toplumun gerekleri dikkate alınarak- adil bir dengenin kurulması gerektiği
ifade edilmiştir.
B. Değerlendirme
20. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” kenar başlıklı 26.
maddesinin ve “Basın hürriyeti” kenar
başlıklı 28. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“(26)
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına
veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi
makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek
serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.”
“(28) Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
22. İnternet üzerinden yayın yapan bir haber sitesinde
yayımlanan habere erişimin engellenmesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme
kararı ile başvurucunun ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede
bulunulmuştur.
b. Müdahalenin İhlal
Oluşturup Oluşturmadığı
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin
gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
25. Kanunilik ölçütüne ilişkin bir şikâyette bulunulmamıştır.
Mevcut başvurunun koşullarında 4/5/2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet
Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen
Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'un 9. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır. .
ii. Meşru Amaç
26. Başvuruya konu habere erişimin engellenmesine ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç
taşıdığı sonucuna ulaşılmıştır.
iii. Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine
Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
27. Somut olaya uygulanan genel ilkelerin geniş anlatımı için
Anayasa Mahkemesinin Ali Kıdık
(bkz. §§ 41-67) kararına bakılabilir.
(2) 5651
Sayılı Kanun'un 9. Maddesine Dayanan Erişimin Engellenmesi Kararı Hakkında Bazı
Tespitler
28. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun ile getirilen içeriğin yayından
çıkarılması ve yayına erişimin engellenmesi kararlarına yönelik usulü ayrıntılı
bir şekilde incelemiştir (Ali Kıdık, §§ 55-63). Mahkemeye göre bu usul kanun
koyucunun internet ortamında işlenen suçlarla mücadelenin daha etkin
yapılabilmesi, özel hayatın ve kişilik haklarının hızlı ve etkili bir şekilde
korunması ihtiyacı nedeniyle öngördüğü özel ve hızlı sonuç alınabilecek bir
koruma tedbiri kararıdır; dolayısıyla istisnai bir yoldur(Ali Kıdık, §
55).
29. Anayasa Mahkemesi başvuruya konu internet yayınına erişimin
engellenmesi tedbirinin alınmasını ancak bir görünüşte haklılık veya ilk
bakışta (prima
facia) haklılık varsa meşru kabul etmekte ve bu usulün ancak
internet yayınının kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal ettiğinin daha
ilk bakışta anlaşıldığı durumlarda işletilebileceğini belirtmektedir. Anayasa
Mahkemesine göre bir kimsenin çıplak resimlerinin veya video görüntülerinin
yayımlanması gibi kişilik haklarının ihlal edildiğinin daha ileri bir inceleme
yapılmaya gerek olmaksızın ilk bakışta anlaşılabildiği hâllerde 5651 sayılı
Kanun'un 9. maddesinde öngörülmüş olan istisnai usul işletilebilir (Ali Kıdık, §§
62, 63).
(3) Şeref
ve İtibara Yapılan Müdahalelerde Başvurulabilecek Diğer Hukuki Yollar
30. Anayasa Mahkemesi, Ali Kıdık kararında 5651 sayılı Kanun'un 9.
maddesine göre ortada ilk bakışta ihlal bulunmayan hâllerde kişilik haklarının
korunması için genel hukuk ve ceza yollarına başvurulması gerektiği sonucuna
ulaşmıştır (Ali Kıdık,
§§ 66, 67).
(4) Genel
İlkelerin Somut Olaya Uygulanması
31. Somut olayda erişiminin engellenmesine karar verilen haber
30/8/2006 tarihinde www.bianet.org
isimli internet haber sitesinde yayımlanmıştır. Haber, çalışma hayatında
kadınlara yönelik cinsel taciz sorununu ele almaktadır. Haberde, işyerlerinde
yönetici pozisyonunda daha fazla kadın bulunması hâlinde mağdur şikâyetlerinin
ciddiye alınması olasılığının artacağı ve taciz vakalarının önüne
geçilebileceği iddia edilmekte; bu iddia bir havayolu şirketinde yaşanan
olaylar örnek verilerek temellendirilmeye çalışılmaktadır.
32. Habere göre şirketin bazı kadın çalışanları tarafından
kendilerine cinsel tacizde bulunduğu belirtilerek havayolu şirketinin genel
müdürü olan müşteki hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Haberde bu
şikâyetin şirketin kadın sahibi tarafından ciddiye alındığı, müştekinin işine
son verildiği ve müşteki hakkında hiyerarşik konumunun da etkisiyle çalışanlara
yönelik cinsel taciz eyleminde bulunduğu ileri sürülerek savcılığa suç
duyurusunda bulunulduğu bilgisine yer verilmiştir. Haberde, işyeri sahibinin
kadın olmasının ve kadın haklarını savunmasının çalışanların olay karşısında
sessiz kalmayıp şikâyette bulunmalarında teşvik edici bir etken olduğu ifade
edilmiştir. Haber; müşteki hakkındaki suç duyurusunun savcılığın kovuşturmaya yer
olmadığına ilişkin kararıyla sonuçlandığı, şikâyette bulunanlar hakkında iftira
suçundan dava açıldığı, yapılan yargılama sonunda davalıların
cezalandırılmalarına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar
verildiği yönündeki açıklamalara yer verilerek sonlandırılmıştır.
33. Söz konusu haberin toplumun önemli sorunlarından biri olan
çalışma hayatında kadına yönelik gayriahlaki tutum ve yaklaşımlar ile ilgili
olduğu, dolayısıyla kamu menfaatine ilişkin bulunduğu ve bilgilendirme
değerinin yüksek olduğu tartışmasızdır. İş yaşamında cinsel taciz olaylarının
süregelen bir toplumsal mesele olduğu, somut olay üzerinden geçen zamanın bu
gerçeği değiştirmediği dikkate alındığında bir havayolu şirketinin genel müdürü
ile ilgili bazı iddiaların da yer aldığı haberin yayımlanmasının kamusal
faydası yüksek bir tartışmaya katkı sunduğunda kuşku bulunmamaktadır. Üstelik
haberde müşteki hakkında açılan soruşturmanın kovuşturmaya yer olmadığına
ilişkin kararla sonuçlandığı, şikâyette bulunanlarla ilgili ise iftira suçundan
ceza verildiği bilgisi de yer almaktadır.
34. Müşteki; haberin gerçeği yansıtmadığını, haber nedeniyle
şeref ve itibarının zedelendiğini ileri sürerek 5651 sayılı Kanun'un 9.
maddesine göre internet içeriğine erişimin engellenmesi talebinde bulunmuştur.
İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği müştekinin talebini kabul etmiştir. Mahkeme
kararının gerekçesinde; haber niteliği taşımakta ise de yayın içeriğiningüncelliğini yitirmiş olduğu, internet ortamında
yer almaya devam etmesinin müştekinin itibarını zedelediği ve kişilik haklarını
ihlal ettiği belirtilmiştir.
35. Çelişmesiz bir dava sonucunda yayın içeriğine erişimin
engellenmesi kararı verebilmenin ancak hukuka aykırılığın ve kişilik haklarına
müdahalenin ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgin olduğu ve zararın süratle
giderilmesinin zaruri olduğu hâllerde mümkün olduğu hatırlanmalıdır (bkz. §
29). Buna karşılık somut olayda ilk derece mahkemesi,yayımlanmasının üzerinden dokuz yıl geçen
-2006 yılının Ağustos ayından itibaren internet ortamında yer almaya devam
eden- haber ile şeref ve itibara yapıldığı ileri sürülen saldırının çelişmeli
bir yargılama yapılmadan, gecikmeksizin ve süratle bertaraf edilmesi ihtiyacını
ortaya koyabilmiş değildir. Haber içeriklerinin incelenmesinden de 5651 sayılı
Kanun'un 9. maddesine göre içeriğe erişimin engellenmesi tedbirinin
uygulanmasını gerektirecek ağırlıkta bir durum bulunmadığı görülmektedir.
36. İnternet mecralarında yer alan fikir ve kanaat açıklamaları
nedeniyle bireylerin şeref ve itibar hakkına hukuka aykırı olarak
gerçekleştirilen müdahalelerde mağdurun asıl gayesinin zararının telafi
edilmesi olduğu nazara alındığında özellikle somut başvuruya konu benzer
uyuşmazlıklar açısından koşullara göre diğer ceza veya hukuk yollarının daha
yüksek başarı şansı sunabilecek, kullanılabilir ve etkili başvuru yolları
olduğu anlaşılmaktadır. Dahası müşteki, açacağı çelişmeli bir hukuk davasında
içeriğe erişimin engellenmesi talebini ileri sürme imkânına da her zaman
sahiptir (Ali Kıdık,
§ 86).
37. Sonuç olarak başvurunun bütün koşulları gözönünde
tutulduğunda 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca çelişmeli bir yargılama
olmaksızın süresiz olarak etki gösteren tedbir mahiyetinde internete erişimin
engellenmesi kararı verilmesi için gösterilen gerekçeler ilgili ve yeterli
kabul edilemez.
38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ve Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına
alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
40. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, ihlal
sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi
hususunda genel ilkeler ortaya konulmuştur.
41. Mehmet Doğan
kararında özetle uygun giderim yolunun belirlenebilmesi açısından öncelikle
ihlalin kaynağının belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre ihlalin
mahkeme kararından kaynaklandığı durumlarda 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
79. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca kural olarak ihlali
ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın
bir örneğinin ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmedilir (Mehmet Doğan, §§ 57, 58).
42. Mehmet Doğan
kararında Anayasa Mahkemesi, yeniden yargılama yapmakla görevli derece
mahkemelerinin yükümlülüklerine ve ihlalin sonuçlarını gidermek amacıyla derece
mahkemelerince yapılması gerekenlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Buna
göre Anayasa Mahkemesinin tespit edilen ihlalin giderilmesi amacıyla yeniden
yargılama yapılmasına hükmettiği hâllerde ilgili usul kanunlarında düzenlenen
yargılamanın yenilenmesi kurumundan farklı olarak yargılamanın yenilenmesi
sebebinin varlığının kabulü ve önceki kararın kaldırılması hususunda derece
mahkemesinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır. Zira ihlal kararı
verilen hâllerde yargılamanın yenilenmesinin gerekliliği hususundaki takdir,
derece mahkemelerine değil ihlalin varlığını tespit eden Anayasa Mahkemesine
bırakılmıştır. Derece mahkemesi Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirttiği
doğrultuda ihlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemleri yapmakla
yükümlüdür (Mehmet Doğan, § 59).
43. Bu bağlamda derece mahkemesinin öncelikle yapması gereken
şey, bir temel hak veya özgürlüğü ihlal ettiği veya idari makamlar tarafından
bir temel hak veya özgürlüğe yönelik olarak gerçekleştirilen ihlali
gideremediği tespit edilen önceki kararını kaldırmaktır. Derece mahkemesi,
kararın kaldırılmasından sonraki aşamada ise Anayasa Mahkemesi kararında tespit
edilen ihlalin sonuçlarını gidermek için gereken işlemleri yapmak durumundadır.
Bu çerçevede ihlal, yargılama sırasında gerçekleştirilen usule ilişkin bir
işlemden veya yerine getirilmeyen usule ilişkin bir eksiklikten kaynaklanıyorsa
söz konusu usul işleminin hak ihlalini giderecek şekilde yeniden (veya daha
önce hiç yapılmamışsa ilk defa) yapılması icap etmektedir. Buna karşılık
ihlalin idari işlem veya eylemin kendisinden ya da (derece mahkemesince yapılan
veya yapılmayan usul işlemlerinden değil de) derece mahkemesi kararının
sonucundan kaynaklandığının Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği
hâllerde derece mahkemesinin usule dair herhangi bir işlem yapmadan doğrudan
mümkün olduğunca dosya üzerinden önceki kararının aksi yönünde karar vererek
ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırması gerekir (Mehmet Doğan, § 60).
44. Başvurucu, ihlalin tespiti talebinde bulunmuştur.
45. Anayasa Mahkemesi başvurucu tarafından yayımlanan haberin
içeriğine erişimin engellenmesine karar verilmesinin demokratik toplum
düzeninin gereklerine uygun düşmediği ve bu nedenle başvurucunun ifade ve basın
özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda
ihlalin mahkeme kararından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
46. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilmesine
karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226.90
TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama
giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan
ifade ve basın özgürlüklerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 7. Sulh Ceza
Hâkimliğine (2015/1534 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
D. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226.90
TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,90 TL yargılama
giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
30/10/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.