TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEDAT DURMUŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/14954)
Karar Tarihi: 17/4/2019
Başkan
:
Engin YILDIRIM
Üyeler
Recep KÖMÜRCÜ
Celal Mümtaz AKINCI
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Raportör
Yücel ARSLAN
Başvurucu
Sedat DURMUŞ
Vekili
Av. Barış ÇİLİNGİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öğretmen olan başvurucunun üyesi olduğu sendikanın kararı üzerine e-okul sistemine süt dağıtımı form girişlerini yapmaması nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının zorla çalıştırma yasağı ile sendika hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/8/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görülmediğini belirtmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu 1966 doğumlu olup Samsun'un İlkadım ilçesinde bir ortaokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN/Sendika) üyesidir.
9. Olayların geçtiği tarihte 10/10/2012 tarihli ve 28437 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen okul sütü programı kapsamında 2012-2013 eğitim-öğretim yılı ikinci döneminde ülke genelinde ana sınıfı ile ilköğretim 1., 2., 3. ve 4. sınıf öğrencilerine yönelik olarak kamu okullarında ve özel okullarda süt dağıtımına başlanmıştır.
10. Çıkarılan bir tebliğ ile de süt dağıtımının uygulama usul ve esasları belirlenmiştir. Buna göre dağıtım öncesi velilerden "Okul Sütü Dağıtım İzin Formu" alınacak ve dağıtımın sonrası meydana gelen şikâyetlerin tam olarak izlenmesi amacıyla "Okul Sütü Programı Şikayet Sonrası İzleme Formu" oluşturulacaktır.
11. Millî Eğitim Bakanlığının 14/12/2012 tarihli Genelgesi'nde; okul sütü programının 2012-2013 eğitim öğretim yılı ikinci döneminde kamu okullarında ve özel okullarda uygulanacağı, Genelge ekinde yer alan "Okul Sütü Dağıtım İzin Formu" ile "Okul Sütü Programı Şikayet Sonrası İzleme Formu"nun e-okul sisteminde yer alması amacıyla Sağlık Bakanlığınca oluşturulduğu belirtilmiştir. Genelge'de "Okul Sütü Dağıtım İzin Formu"nun öğrenci velisi tarafından doldurulduktan sonra sınıf öğretmenine teslim edileceği ve öğretmen tarafından tüm öğrenciler (dağıtılacak sütten yararlanmak isteyen ve istemeyen) için 2012-2013 eğitim öğretim yılı birinci döneminin son iki haftası içinde e-okul sistemine girileceği tüm okullara duyurulmuştur.
12. Genelge'de ayrıca "Okul Sütü Programı Şikayet Sonrası İzleme Formu"nun ise süt içen çocuklarda oluşabilecek sorunların tam olarak sebebinin anlaşılabilmesi için düzenlendiği, süt içimi sonrası bir öğrencide bile sorun olursa süt içip içmediğine bakılmaksızın sınıf öğretmeni tarafından sınıftaki her bir öğrenci için ayrı bir form doldurulacağı ve aynı gün e-okul sistemine girileceği belirtilmiştir.
13. Bu hususa ilişkin olarak EĞİTİM-SEN tarafından süt dağıtımına ilişkin 18/1/2013 tarihinde Sendika şubelerine duyurulan karar ise şu şekildedir:
"Milli Eğitim Bakanlığı'nın geçtiğimiz eğitim öğretim yılında başlattığı 'Okul Sütü Programı' kapsamında okullara gönderilen 'Süt İçilmesi Halinde Oluşan Şikayet Formu' başlığındaki anketle, öğretmenlerin süt nedeniyle oluşan bir sorunla karşılaşıldığında sınıflarındaki tüm öğrencileri kapsayacak şekilde anketleri uygulayarak, sorunu tespit etmeleri isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı böylelikle bir kez daha öğretmenlere yeni angaryalar yüklemeye çalıştığı ve sorunların asıl kaynağını görmezden gelen çözümler üretmeye çalıştığı görülüyor. Bu nedenle şubelerimizin, yaşanacak sorunların 'Sağlık Bakanlığı', 'Milli Eğitim Bakanlığı' ve 'Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın denetim sorumluluklarını yerine getirerek çözülebileceğini, bu nedenle öğretmenlere angarya olarak getirilen bu anketlerin okullarda doldurulmaması gerektiği yönünde, üyelerimize gerekli bilgilendirmeyi, ekteki açıklama çerçevesinde yapması gerekmektedir."
14. Anılan karar ekindeki “Okul Sütü Projesinde Yaşanan Sorunların Çözümü Öğretmenlerin Sırtına Yeni Angaryalar Yüklemek Değildir!" başlıklı açıklamada ise şu hususlar yer almaktadır:
"MEB’in 'Okul Sütü Programı' ya da 'Okul Sütü - Akıl Küpü' projesi olarak bilinen uygulama ile çocuklarımıza bozuk sütlerin dağıtımı nedeniyle yaşanan skandallar karşısında Bakanlık, çözümü öğretmenlere yeni angaryalar getirmekte buldu.
Hatırlanacağı üzere, geçtiğimiz eğitim öğretim yılında çok sayıda öğrencimizin zehirlenmesine neden olan kampanyada, 'süt dağıtım firmalarının', 'mevsimsel üretim fazlası stoklarının' eritilmesi amaçlanmış ve elde edilecek rant karşısında çocuklarımızın hayatı riske atılmıştı. Bu skandalın ardından sütlerin üretiminden, okullara dağıtım aşamasına kadar birçok yeni skandal da art arda gündeme düşmüştü. Milli Eğitim Bakanlığı ise sorunun çözümünü öğretmenlerin üzerine yüklemiş ve sütü öğrenciler içmeden önce öğretmenlerin sütün tadına bakmaları, koku ve kıvamını kontrol etmeleri gibi uygulamalar yürürlüğe konulmuştu.
İlköğretim öğrencileri için son derece faydalı olduğunu düşündüğümüz okul sütü uygulamasını eline yüzüne bulaştıran hükümet ve ilgili bakanlıklar buldukları yeni çözümle yine sorumluluğu öğretmenlerin üzerine yıkmayı başardı.
Okullara gönderilen 'Süt İçilmesi Halinde Oluşan Şikayet Formu' başlığındaki anketle, öğretmenlerin süt nedeniyle oluşan bir sorunla karşılaşıldığında sınıflarındaki tüm öğrencileri kapsayacak şekilde anketleri uygulayarak, sorunu tespit etmeleri isteniyor. Milli Eğitim Bakanlığı böylelikle bir kez daha öğretmenlere yeni angaryalar çıkarmakta ve sorunların asıl kaynağını görmezden gelerek, basit çözümler üretmeye çalışmaktadır. Çünkü;
• Sütlerin üretim aşamasından saklanma aşamasına ve okullarda dağıtımı sürecine kadar gerekli denetimler yapılmamaktayken, çocuklar rahatsızlandığında yapılacak bir anketle çözüm üretilmek istenmektedir.
• Kaldı ki çocuklarımız rahatsızlandıktan sonra yapılacak bir anketin, öğretmene angarya iş çıkarılması dışında hiçbir anlamı bulunmamaktadır.
Ayrıca, öğrencilerimizin yaşadığı sorunlar karşısında, zaten öğretmenler ve okul yönetimi elinden geleni yapmaktadır.
• MEB, yandaş süt dağıtım firmalarına kazanç sağlamaya dönük yapılan ihaleleri denetim dışında tutmak için her yola başvurmakta, ancak öğretmenlere sütlerin ve rahatsızlanan çocukların kontrollerini yaptırarak sorunu çözebileceklerini sanmaktadır.
Eğitim-Sen olarak bir kez daha altını çiziyoruz. Süt dağıtımının çocuklarımızın sağlığına olumsuz bir etki yapmadan gerçekleştirilebilmesinin yolu, 'ben yaptım oldu' mantığıyla hareket etmek, 'çocuklarımızın sağlığını geliştirmek yerine yandaşlarınıza kazanç yaratmayı' amaçlamak, sütlerini üretim aşamasından okullardaki dağıtımına kadar gerektiği şeklide yapmayıp, çocuklarımız rahatsızlandıktan sonra yapmak' değildir.
Eğitim-Sen olarak sütlerin kontrollerini yapacak olanların öğretmenler değil, kampanyayı yürüten ilgili bakanlıklar olduğunu tekrar vurguluyoruz. Bilinmelidir ki süt dağıtımı sonrasında yaşanacak olası olumsuzluklarda sorumluluğun öğretmenlerin sırtına yıkılması, ögretmenlerın omzundaki iş yüküne yeni angaryaların yüklenmesi kabul edilemez."
15. Başvurucu ve çalıştığı okuldaki diğer öğretmenlere okul sütü programına ilişkin Millî Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürlüğünün 14/12/2012 tarihli yazısı 2013 Ocak ayı içinde duyurulmuş ve okul sütü dağıtım izin formları öğretmenlere dağıtılmıştır. 4-F şubesi sınıf öğretmeni olan başvurucu dışında diğer öğretmenler süt izin formlarını e-okul sistemine girmişlerdir. Başvurucu ise Sendikanın kararını öne sürerek 7/2/2013 tarihine kadar e-okul sistemine gerekli formları girmemiştir. Bunun üzerine 8/2/2013 tarihinde okul müdür yardımcısı tarafından telefonla aranarak e-okul formlarının girişlerinin yapılması istenmiştir. Başvurucu, telefonda okul müdürü ile de görüşmüş; okul müdürü tarafından kendisine Millî Eğitim Bakanlığı yazısı hatırlatılmıştır. Başvurucu; okul müdürüne talep edilen işin angarya bir iş olduğunu, okula gelmeyeceğini ve form girişlerini yapmayacağını beyan etmiştir. Okul müdürü girişleri yapmaması hâlinde kendisine yasal işlem başlatacaklarını ve bilgileri idare olarak kendilerinin gireceklerini belirtmiştir. Başvurucu, tavrında ısrar etmiş ve yaklaşımının kişisel değil ilkesel olduğunu ifade etmiştir. Başvurucunun gerekli girişleri yapmaması üzerine müdür yardımcısı tarafından öğrencilerin mağdur olmaması amacıyla başvurucunun sınıfındaki tüm öğrenciler süt içiyor kabul edilerek (formlar öğretmende olduğundan) bilgiler sisteme girilmiştir.
16. Okul idaresi tarafından başvurucu hakkında 8/2/2013 tarihinde okul sütü dağıtım izin formlarını Genelge'de belirtilen sürede e-okul sistemine girmediği yönünde tutanak tutulmuştur. Açılan disiplin soruşturması sonucunda başvurucuya okul sütü dağıtım izin formlarını süresinde e-okul sistemine girmemesi nedeniyle 10/6/2013 tarihli işlem ile 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin (B) bendinin (a) alt bendine göre kınama cezası verilmiştir. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali istemiyle Samsun 2. İdare Mahkemesinde dava açmıştır. İlk derece mahkemesi 29/5/2014 tarihinde davayı reddetmiştir.
17. Mahkeme gerekçesinde; ilgili düzenlemelere göre süt dağıtımı öncesi izin ve dağıtım sonrası izleme formlarıyla söz konusu dağıtımda meydana gelmesi muhtemel sorunların tespitinin erken yapılıp buna göre önlemlerin erken alınmasının amaçlandığını, bu uygulamanın sınıf bazındaki gözetimi ve denetiminden sınıf öğretmeninin sorumlu olduğunun açık olduğunu belirtmiştir. Mahkeme esasen sınıf öğretmeni olarak görev yapan başvurucunun kendi sınıfında mesai saatinde gerçekleştirilmesi öngörülen ve sınıfındaki öğrencileri ilgilendiren bu programdan ilgisiz ve sorumsuz olduğundan söz edilemeyeceğini zira başvurucunun vermiş olduğu kamu hizmeti olan ilköğretim eğitimi hizmetinin niteliğinin bu ilgiyi ve sorumluluğu gerektirdiğini ifade etmiştir. Dolayısıyla Mahkeme, bahse konu program dâhilinde yürütmesi gereken iş ve işlemleri yapması gerekirken yapmadığı tespit edilen başvurucuya verilen kınama cezasını hukuka uygun bulmuştur.
18. Başvurucunun karara itiraz etmesi üzerine itirazı inceleyen Samsun Bölge İdare Mahkemesi 30/12/2014 tarihinde ilk derece mahkemesi kararını oyçokluğuyla onamıştır. Başvurucunun karar düzeltme istemi de aynı Mahkemece 30/6/2015 tarihinde yine oyçokluğuyla reddedilmiştir.
19. Karşıoy yazısında; ilgili Bakanlar Kurulu kararında denetimin ve idari yaptırımların Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına ait olduğunun belirtildiği, süt dağıtımına dair düzenlemelerde toplanan verilerin sınıf öğretmenleri tarafından e-okul sistemine girileceği yolunda açık bir düzenlemeye yer verilmediği ifade edilmiştir. Yazıda, bu nedenle sınıf öğretmeni olarak görev yapan başvurucunun kendi sınıfında mesai saatinde gerçekleştirilmesi öngörülen ve sınıfındaki öğrencileri ilgilendiren bu programdan ilgisiz ve sorumsuz olduğundan söz edilemeyeceği belirtilerek esas görevi eğitim-öğretim hizmeti olan öğretmene mevzuatın açıkça görevli saymadığı bir iş ya da faaliyeti yapmadığından bahisle disiplin cezası verilmesinin ceza hukukunun genel ilkeleri ile bağdaşmadığı belirtilmiştir.
20. Mahkeme kararı başvurucu vekiline 29/7/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
21. Başvurucu 27/8/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
22. 657 sayılı Kanun’un “Disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve haller” kenar başlıklı 125. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
“Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
…
B - Kınama : Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımından kusurlu davranmak,
…”
23. Aynı Kanun'un 45. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Hiç bir memur sınıfının dışında ve sınıfının içindeki derecesinin altında bir derecenin görevinde çalıştırılamaz."
24. 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 18. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tabi tutulamaz ve görevlerine son verilemez.
...
Kamu işvereni kamu görevlileri arasında sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz."
25. Aynı Kanun'un 19. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Sendika ve konfederasyonlar kuruluş amaçları doğrultusunda toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeterek aşağıdaki faaliyetlerde bulunabilirler:
a) (Değişik bent: 04/04/2012-6289 S.K./14.md.) Genel olarak kamu personelinin hak ve ödevleri, çalışma koşulları, yükümlülükleri, iş güvenlikleri ile sağlık koşullarının geliştirilmesi konularında görüş bildirmek ve toplu sözleşmenin uygulanmasını izlemek üzere yapılacak çalışmalara temsilciler göndermek.
..."
26. Okul Sütü Programı Uygulama Esasları Hakkında Bakanlar Kurulu kararının ilgili kısımları şöyledir:
"Amaç ve kapsam
MADDE 1 – (1) Bu Kararın amacı; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığınca ortaklaşa hazırlanan ve 2012-2013 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde yürütülecek olan Okul Sütü Programı (Program) kapsamında, ana sınıfı dahil olmak üzere ilkokul öğrencilerine, süt içme alışkanlığını kazandırmak ve dengeli beslenme suretiyle gelişme oranlarını artırmak amacıyla UHT içme sütü ambalajlı, UHT içme sütü dağıtılmasına ilişkin esasların belirlenmesidir.
Miktar, takvim, üretim ve sevkiyat
MADDE 2 – (1) Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenecek olan okullarda her öğrenciye, bu maddede belirtilen esaslar çerçevesinde haftada 3 gün, 200 ml sade UHT içme sütü dağıtılır.
(2) Program doğrultusunda dağıtılacak sütün temini ve dağıtım takvimi Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından belirlenir.
(3) Program süresince yapılacak okul sütü sevkiyatları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca belirlenecek kriterlere uygun olarak yapılır.
(4) Okul sütü sevkiyatları, il içinde il milli eğitim müdürlüklerinin organizasyonu ve kontrolünde yüklenici tarafından yapılır.
Görev, sorumluluk ve organizasyon
MADDE 3 – (1) Bu Karar kapsamında; Programın koordinasyonu ile okul sütünün tedariki ve illere dağıtımından Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı; Okul Sütü Komisyonu tarafından kabul edilen sütün muhafaza edilmesi ve/veya ettirilmesi, okullara ulaştırılması, dağıtılması ve uygun şartlarda tüketimlerinin sağlanmasından Milli Eğitim Bakanlığı; Program uygulama döneminde öğrencilerin gelişme oranlarının ve süt tüketimi alışkanlıklarındaki değişikliklerin tespitine ilişkin çalışmalardan Sağlık Bakanlığı sorumludur.
(2) Aile hekimleri, öğretmenler ve/veya veliler tarafından süte karşı duyarlılığı tespit edilen öğrenciler okul yönetimleri tarafından Program dışında tutulur.
(3) Dağıtılacak UHT içme sütü Türk gıda mevzuatına uygun olur.
(4) İllerde; vali yardımcısı başkanlığında il gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü, defterdarlık ve il sağlık müdürlüğü temsilcilerinden oluşan ve Programın yürütülmesinden sorumlu Okul Sütü Komisyonu kurulur. Okul Sütü Komisyonu, mal muayene ve kabul komisyonu olarak görev yapar.
Denetim ve cezai hükümler
MADDE 6 – (1) Programla ilgili ödemeler ve diğer hususlarda denetimi sağlayacak tedbirleri, Programdaki sorumluluklarına göre Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı alır.
(2) Haksız ödemelerin yapılmasında ödemeyi sağlayan belge veya belgeleri düzenleyen gerçek ve tüzel kişiler geri alınacak tutarların tahsilinde müştereken sorumlu tutulur.
27. Olay tarihinde yürürlükte olan 27/8/2003 tarihli ve 25212 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin (olay tarihinde yürürlükteki Yönetmelik) öğretmenin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin 64. maddesi şöyledir:
"İlköğretim okullarında dersler sınıf veya branş öğretmenleri tarafından okutulur.
Öğretmenler, kendilerine verilen sınıfın veya şubenin derslerini, programda belirtilen esaslara göre plânlamak, okutmak, bunlarla ilgili uygulama ve deneyleri yapmak, ders dışında okulun eğitim-öğretim ve yönetim işlerine etkin bir biçimde katılmak ve bu konularda kanun, yönetmelik ve emirlerde belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdürler.
İlköğretim okullarının 1-5 inci sınıflarında sınıf öğretmenliği esastır. Sınıf öğretmenleri, okuttukları sınıfı bir üst sınıfta da okuturlar. Ancak istekleri yönetimce uygun görülmesi hâlinde başka bir sınıfı da okutabilirler. Herhangi bir sınıfta başarı gösteren öğretmenler, isteklerinin yönetimce uygun görülmesi hâlinde aynı sınıfı okutmaya devam edebilirler.
İlköğretim okullarının 4 üncü ve 5 inci sınıflarında özel bilgi, beceri ve yetenek isteyen beden eğitimi, müzik, resim-iş, din kültürü ve ahlak bilgisi, yabancı dil, iş eğitimi ve bilgisayar dersleri, branş öğretmenleri tarafından okutulabilir. Hangi derslerin branş öğretmenlerince okutulacağı Bakanlıkça belirlenir.
Ancak yeterli sayıda branş öğretmeninin bulunmaması durumunda, beden eğitimi, müzik, resim-iş, din kültürü ve ahlak bilgisi, yabancı dil, iş eğitimi ve bilgisayar dersleri, bu alanlarla ilişkilendirilmiş ek branşı olan sınıf veya branş öğretmenlerince okutulabilir.
Derslerini branş öğretmeni okutan sınıf öğretmeni, bu ders saatlerinde yönetimce verilen eğitim-öğretim görevlerini yapar."
28. 26/7/2014 tarihli ve 29072 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) öğretmenin görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin 43. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Okul öncesi ve ilköğretim kurumu öğretmenleri, kendilerine verilen grup/sınıf/şubede eğitim ve öğretim faaliyetlerini, eğitim ve öğretim programında belirtilen esaslara göre planlamak ve uygulamak, ders dışında okuldaki eğitim ve öğretim işlerine etkin bir biçimde katılmak ve bu konularda mevzuatta belirtilen görevleri yerine getirmekle yükümlüdür.
(4) İlkokullarda Yabancı Dil ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, alan öğretmenlerince okutulduğunda sınıf öğretmenleri bu ders saatlerinde yönetimce verilen eğitim ve öğretim görevlerini yapar.
(6) Öğretmenlere, eğitim, öğretim ve yönetim görevlerinden başka bir görev verilemez.
(8) Okul öncesi eğitim kurumlarında sabah ve ikindi kahvaltısı esnasında çocuklarla birlikte bulunur, grubundaki çocukların düzenli bir şekilde yemek yemelerini sağlar."
B. Uluslararası Hukuk
29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Kölelik ve Zorla Çalıştırma Yasağı" başlıklı 4. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“1. Hiç kimse köle ya da kul durumunda tutulamaz.
2. Hiç kimse zorla çalıştırılamaz ve zorunlu çalışmaya tabi tutulamaz.”
30. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da Sözleşme’nin 4. maddesinin yorumlanmasında ILO Sözleşmesi’nde yer alan tanıma başvurulmaktadır (Sliadin/Fransa, B. No: 73316/01, 26/10/2005, §§ 115, 116). AİHM içtihatlarında zorla veya zorunlu bir çalışmanın tespitinde iki ayrı durumun varlığı aranmaktadır. Bunlardan ilki, kişinin yaptığı çalışmanın yasal zorunluluk veya yükümlülük gereği olması ya da kendi iradesi dışında çalışmaya zorlanması; ikincisi ise bu çalışmanın kişiye sıkıntı verici, kişiyi usandırıcı ya da bunaltıcı veya meşakkatli olmasıdır. AİHM, serbestçe yapılmış bir sözleşme gereğince yapılması gereken işin taraflardan biri taahhüdünü yerine getirmediğinde kişinin yaptırımla karşılaşması nedeniyle zorla çalıştırma sayılamayacağını belirtmektedir (Van Der Mussele/Belçika, B. No: 8919/80, 23/11/1983, §§ 32-34).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
31. Mahkemenin 17/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Sendika Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
32. Başvurucu; sendikal faaliyetleri dolayısıyla disiplin cezasıyla cezalandırılması nedeniyle angarya yasağı, sendika hakkı ile toplantı ve gösteri düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
33. Başvurucu, üyesi olduğu Sendikanın eylemine katılması nedeniyle kendisine disiplin cezası verilmesinin AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı olduğunu ve sendika hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, üyesi olduğu Sendikanın veri girişi yapılmaması yönündeki kararı üzerine istenen bilgileri e-okul sistemine girmemesi nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılmıştır. Bu nedenle başvurucunun iddialarının bir bütün olarak sendika hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
35. Anayasa’nın “Sendika kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla sınırlanabilir.
36. Somut olayda başvurucunun üyesi olduğu EĞİTİM-SEN, öğretmenlere yeni angaryalar yüklediği gerekçesiyle öğrencilere okul sütü dağıtılmasına ilişkin ilgili düzenlemelere göre "Okul Sütü Programı" kapsamında okullara gönderilen "Süt İçilmesi Halinde Oluşan Şikayet Formu" başlıklı anketlerin doldurulmaması yönünde karar almış ve bu kararı şubelerine duyurmuştur (bkz. §§ 13, 14).
37. Başvurucu, üyesi olduğu Sendikanın yapmama şeklindeki eylem kararı çerçevesinde Millî Eğitim Bakanlığının 14/12/2012 tarihli Genelgesi'nde belirtilen ve anılan Genelge ekinde yer alan "Okul Sütü Dağıtım İzin Formu"nu 2012-2013 eğitim öğretim yılı birinci döneminin son iki haftası içinde e-okul sistemine yüklememiştir (bkz. §§ 12,15).
38. Somut olayda başvurucunun sendika hakkına bir müdahale olduğundan söz edilebilmesi ya da bu yönde inceleme yapılıp yapılmayacağının değerlendirilebilmesi için en azından sendikanın aldığı kararda yer alan hususlardaki bir eyleminin disiplin cezası verilmesine neden olmuş olması gerekmektedir. Sendikanın kararı ve eki incelendiğinde süt içen çocuklarda oluşabilecek sorunların tam olarak sebebinin anlaşılabilmesi için hazırlanan "Süt İçilmesi Halinde Oluşan Şikayet Formu" başlığındaki anketlerin doldurulmaması yönünde karar alındığı görülmektedir. Oysa başvurucunun disiplin cezasına esas teşkil eden eylemi hangi öğrencilerin okul sütü içeceğinin tespiti için hazırlanan, süt dağıtımının yapılacağı 2012-2013 eğitim öğretim yılı ikinci dönemi başlamadan evvel e-okul sistemine girilmesi istenen ve velilerden tarafından öğretmene verilmesi gereken "Okul Sütü Dağıtım İzin Formu"nu belirtilen sürede sisteme yüklememesidir.
39. Bu durumda somut olayda başvurucunun eyleminin dayandığı bir sendika kararı söz konusu olmadığından ve süt dağıtımından önceki bir aşamaya ilişkin bir sendika kararının da başvurucu tarafından sunulmadığı anlaşıldığından başvurucunun sendika hakkına yönelik bir müdahale bulunmadığı ve dolayısıyla somut olayda bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
40. Açıklanan gerekçelerle sendika hakkına yönelik bir müdahalede bulunulmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Zorla Çalıştırma Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
41. Başvurucu, veri girme işinin teknik hizmetler sınıfına ait bir iş olması nedeniyle kendisinden veri girişi yapmasının beklenmesinin 657 sayılı Kanun'un 45. maddesine aykırı olduğunu belirterek kendisine veri girişi yapmadığı için disiplin cezası verilmesinin Anayasa'nın 18. maddesinde yer alan zorla çalıştırma yasağına aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucu, okulda idari işlerle ilgili istihdam edilen personel bulunmasına rağmen veri girişinin kendisinin yapmasının beklenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu belirtmiştir.
42. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
43. Anayasa’nın "Zorla Çalıştırma Yasağı" başlıklı 18. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır.”
44. Anayasa’nın 18. maddesinin birinci fıkrasında hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağı belirtilmiş, angarya yasaklanmıştır. Zorla çalıştırmaya ilişkin ne Anayasa'da ne de gerekçesinde bir tanım bulunmaktadır. Ancak zorla çalıştırma kavramının sözel anlamından yola çıkıldığında çalıştırılmanın zora (cebre) dayalı olması gerektiği anlaşılmaktadır. Zor, eylemin iradiliğini ortadan kaldıran dışsal bir unsur olup daha üstün bir iradenin buyurmasının varlığına işaret eder. Zor kullanımından söz edilebilmesi için buyuran iradenin buyurulan iradeyi edilgenleştirmesi gerekir. Dolayısıyla zora dayalı çalıştırma, bir kimsenin serbest iradesi bulunmadan çalıştırılmasıdır. Öte yandan zor (cebir) kavramı, yaptırım tehdidinin varlığını şart kılar. Esasında bir buyurmanın zorakilik vasfını kazanması, yaptırım tehdidi ile desteklenmiş olması sayesindedir. Yaptırım tehdidi içermeyen buyurmalar, zora dayalı olma vasfını taşımaz. Bu durumda yaptırım tehdidini içermeyen buyurmaya dayalı çalıştırmanın zoraki/cebri olduğunun kabulü imkânsızdır. Sonuç olarak zorla çalıştırmanın kişinin iradesi dışında ve yaptırım tehdidi altında çalıştırılması biçiminde tanımlanması mümkündür (Yasemin Balcı, B. No: 2014/8881, 25/7/2017, § 63).
45. Nitekim 29 No.lu Sözleşme’nin 2. maddesinde zorla çalıştırma “Herhangi bir kişinin ceza tehdidi altında ve bu kişinin tam isteği olmadan mecbur edildiği tüm iş veya hizmetler” biçiminde tanımlanmıştır. Bu Sözleşme'ye göre de zorla çalıştırmadan söz edilebilmesi için kişinin ceza tehdidi altında ve rızası bulunmaksızın çalıştırılması gerekmektedir (Yasemin Balcı, § 64).
46. Hizmetin yerine getirilmesinin bunu zorunlu kılan bir hukuksal yükümlülüğün varlığına dayanması tek başına söz konusu hizmetin zorla çalıştırma veya angarya olduğu sonucuna ulaşılabilmesi bakımından yeterli değildir. Bu noktada hizmet yükümlüsünün rızasının varlığı büyük önem kazanmaktadır. İlgilinin kendi rızasıyla kabullendiği bir hizmetin yerine getirilmesi hususunda yasal zorunluluk bulunması bu hizmeti zorla çalıştırma veya angarya hâline getirmez. Zira bu hâlde kanunda öngörülen çalışma zorunluluğu, ilgilinin serbest iradesiyle bir sözleşme akdetmiş olması veya bir statüye girmiş bulunmasının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır (Yasemin Balcı, § 65).
47. Bu bakımdan olağan görev kapsamında tanımlanan veya açıkça tanımlanmasa bile öngörülebilen işlerde rızanın bulunduğu varsayılabilir. Bu bağlamda gerek statü hukukuna gerekse akdi hukuka tabi olarak çalışan kişilere öngörülemeyen ve öngörülmesi de mümkün olmayan bir iş veya görev yüklenmedikçe rızanın bulunmadığı öne sürülemez (Yasemin Balcı, § 65).
48. Başvuru konusu olayda başvurucu 657 sayılı Kanun'a tabi devlet memuru statüsünde olup sınıf öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Başvurucu "Okul Sütü Programı" kapsamında velilerden alınacak ve çocuklarının süt içip içmemesi konusunda izinlerini içeren "Okul Sütü Dağıtım İzin Formu"nu Millî Eğitim Bakanlığının ilgili Genelgesi'nde (bkz. § 11) belirtilen sürede e-okul sistemine girmemiş ve kendisine kınama cezası verilmiştir.
49. "Okul Sütü Programı"na ilişkin Bakanlar Kurulu kararında o dönemki Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığınca ortaklaşa hazırlanan ve 2012-2013 eğitim öğretim yılının ikinci döneminde yürütülecek olan "Okul Sütü Programı" kapsamında öğrencilere süt içme alışkanlığını kazandırmak ve dengeli beslenme suretiyle öğrencilerin gelişme oranlarını artırmak amacıyla süt dağıtılmasına ilişkin esaslar belirlenmiştir. Bu esasların "Görev, Sorumluluk ve Organizasyon" başlıklı 3. maddesinde (bkz. § 26) sütün muhafaza edilmesi ve/veya ettirilmesi, okullara ulaştırılması, dağıtılması ve uygun şartlarda tüketimlerinin sağlanmasından Millî Eğitim Bakanlığının; program uygulama döneminde öğrencilerin gelişme oranlarının ve süt tüketimi alışkanlıklarındaki değişikliklerin tespitine ilişkin çalışmalardan da Sağlık Bakanlığının sorumlu olduğunu belirtilmiştir. Aynı maddede bu sorumluluğa paralel olarak aile hekimleri, öğretmenler ve/veya veliler tarafından süte karşı duyarlılığı tespit edilen öğrencilerin okul yönetimleri tarafından program dışında tutulacağı ifade edilmiştir.
50. Öğretmenlerin öğrencilerin duyarlılık durumlarının tespitindeki görevi çerçevesinde öğrenci velilerinin izinlerini tespit etmesinin de yer aldığında şüphe bulunmamaktadır. Zira veli izni bu tür durumların tespiti için en güvenilir unsurdur. Sınıf öğretmeni eğitim-öğretim faaliyetleri kapsamında sorumlu oldukları öğrencilerle ve velileriyle yakın ilişki içinde olan ilk kişidir. Bu nedenle öğrencilerin sağlığını da ilgilendiren süt dağıtımında ilgili yönetmelikler (bkz. §§ 27, 28) ve Bakanlar Kurulu kararıyla verilen görevlerin sınıf öğretmenlerinin eğitim-öğretim hizmetlerinin iyi şekilde yürütümüyle doğrudan ilgili olduğu açıktır. Dolayısıyla başvurucunun disiplin cezasına esas olan ve velilerin çocuklarının süt içmesine ilişkin rızalarına ya da çocuklarının süt içmemelerine ilişkin formların onlarla en yakın iletişimde olan sınıf öğretmeni tarafından tespit edilerek sisteme girilmesinin -bu konudaki düzenlemeler ve sınıf öğretmenlerinin yaptıkları işin kendine özgü niteliği dikkate alındığında- sınıf öğretmenlerine verilebilecek görevlerden olmadığı söylenemez.
51. Sonuç olarak başvurucunun şikâyet konusu hizmetin sınıf öğretmeni olarak memur statüsünde aylık karşılığı yürüttüğü görevinin bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan memuriyet görevinin bir parçası olarak yürütülen veri girme işinin başvurucu açısından öngörülemez olmadığı ve başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği de açıktır. Bu durumda statü hukukuna bağlı yürütülen söz konusu hizmetin rıza dışı olduğu ve dolayısıyla zorla çalıştırma teşkil ettiği söylenemeyecektir.
52. Açıklanan gerekçelerle zorla çalıştırma yasağının ihlal edilmediği açık olduğundan başvurunun bu şikâyet hususunda diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Zorla çalıştırma yasağına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.