TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ZEKİ DEMİR BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/16719)
|
|
Karar Tarihi: 2/12/2020
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Kadir ÖZKAYA
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucu
|
:
|
Zeki DEMİR
|
Vekili
|
:
|
Av. Engin GÖKOĞLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, terör suçundan mahkûm olarak ceza infaz
kurumunda bulunan hükümlünün bireysel başvuru yapması için avukatına posta
yoluyla göndermek istediği belgelerin gönderilmesinin engellenmesinin bireysel
başvuru hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 21/10/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul
edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE
OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu, başvuru tarihinde terör suçundan hükümlü
olarak Ankara 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda (Ceza İnfaz
Kurumu) bulunmaktadır.
10. Başvurucu; Ceza İnfaz Kurumunda bulunan diğer
hükümlülerle birlikte hazırladığı, bir mizah dergisi olduğunu ileri sürdüğü ve
"Vız Gelir" ismini verdikleri derginin 172. sayısını posta ile
dışarıda bulunan bir şahsa göndermek istemiş fakat Ceza İnfaz Kurumunun
kararıyla anılan dokümanın bir kısmı sakıncalı bulunarak derginin gönderilmesi
engellenmiştir. Başvurucunun Ceza İnfaz Kurumunun anılan kararına karşı yaptığı
itiraz da reddedilerek 7/7/2015 tarihinde karar kesinleşmiştir.
11. Başvurucu, bunun üzerine yaşadığını ileri sürdüğü
ifade özgürlüğü ile adil yargılanma hakkı ihlalleri nedeniyle Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuru yapılması amacıyla hazırladığı dilekçe ve eklerini
posta yoluyla avukatına gönderilmek üzere 26/8/2015 tarihinde Ceza İnfaz Kurumu
idaresine teslim etmiştir.
12. Ceza İnfaz Kurumu idaresi 26131 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 20/3/2006 tarihli ve 2006/10218 sayılı Ceza İnfaz
Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında
Tüzük'ün (Tüzük) 84. maddesi uyarınca savunma amacıyla avukata gönderilen
mektubun denetime tabi olmadığından bahisle söz konusu mektubu incelenmesi için
Ankara Batı İnfaz Hâkimliğine (İnfaz Hâkimliği) göndermiştir.
13. İnfaz Hâkimliği başvurucunun avukatına göndermek
istediği zarfın içinde, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru formunun ve bazı
belgelerin bulunduğunu tespit etmiştir. İnfaz Hâkimliği söz konusu ek
belgelerin başvuru formunda belirtilen delillere ilişkin olduğunu belirttikten
sonra başvuru formu ve eklerinin alıcısına gönderilmesi talebinin kabulüne
karar vermiştir.
14. Ankara Batı Cumhuriyet savcısı 3/9/2015 tarihinde
İnfaz Hâkimliği kararına karşı itirazda bulunmuş, başvurucunun talebinin
reddini istemiştir. Cumhuriyet savcısının itirazını değerlendiren Ankara Batı
2. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme), Cumhuriyet savcısının itirazının kabulüne ve
İnfaz Hâkimliğinin kararının kaldırılmasına 11/9/2015 tarihinde karar
vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Hükümlünün göndermek istediği mektubun
savunma amaçlı olmadığı, içeriğinde birçok örgüt üyesinin ve silahlı
unsurlarının çizimlerinin bulunduğu, Devlete ve yargı organlarına karşı yapılan
saldırıların meşru gösterilmeye çalışıldığı, asıl amacın savunma yapmaktan
ziyade bu çizimlerin çeşitli dergilerde yayımlanması olduğu, bu yolla silahlı
terör örgütünün propagandasının yapıldığı, Devleti tahrik amaçlı kullanacağı,
çizimlerin bu haliyle gönderilmesinin kurum içinde diğer mahkumlara da emsal
teşkil edeceği gibi dergi haline getirilmek üzere hazırlandığı anlaşılan bu
çizimlerin, örgütsel bağları kuvvetlendireceği, cezanın infaz amacıyla ters düşeceği,
idari otoritenin zayıflamasına yol açacağı ve cezaevi güvenliğini tehlikeye
düşüreceği anlaşıldığından, Ankara Batı İnfaz Hakimliği'nin 02/09/2015 tarih,
2015/3992 Esas 2015/3940 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmadığından,
Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın itirazının kabulüne karar vermek
gerekmiştir."
15. Mahkeme kararı başvurucuya 26/9/2015 tarihinde tebliğ
edilmiş, başvurucu 21/10/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ
HUKUK
16. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk metinleri için
bkz. Candaş Kat, B. No: 2015/18467, 19/11/2019, §§ 17-22.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 2/12/2020 tarihinde yapmış olduğu
toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
18. Başvurucu adli yardım talebinde bulunmuştur.
19. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No:
2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini
önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun
olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım
talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Bireysel
Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
20. Başvurucu, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru
yapmak için hazırladığı dilekçeyi ve ekindeki belgeleri avukatına göndermek
istediğini ancak Mahkemece keyfî bir şekilde belgelerin gönderilmemesine karar
verildiğini belirtmiştir. Başvurucu ayrıca yaşadığı hak ihlalinin ortadan
kaldırılması için hazırladığı belgelerin kurum güvenliğini ne şekilde tehlikeye
düşürdüğünün ya da belgelerde ne şekilde terör örgütünün propagandasının
yapıldığının Mahkemece ortaya konulmadığını ifade etmiştir. Son olarak
başvurucu, savunma hakkı kapsamında avukatına gönderdiği belgeler içinde derece
mahkemelerinin kararlarının da bulunduğunu, bunların dahi gönderilmediğini
iddia etmiş ve tüm bu nedenlerle adil yargılanma hakkı ile etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Bakanlık görüşünde; başvurucunun şikâyetinin Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunması için avukatına göndermiş olduğu
bireysel başvuru formuna ekli karikatürlerin sakıncalı bulunarak gönderilmemesi
ve bu nedenle bireysel başvuruda bulunamaması olduğu, anılan şikâyetin ise
mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bakanlık bu tespit sonrasında başvurucunun bireysel başvuru formu ve eklerini
Anayasa Mahkemesine değil avukat olduğu iddia edilen bir kişiye gönderdiğini,
gönderilmek istenen kişi ile arasında müvekkil-vekil ilişkisi olduğunun belli
olmadığını ifade etmiştir.
22. Bundan başka Bakanlık; belgelerin gönderildiği
kişinin avukat olması her belgenin incelenmeksizin gönderilebileceği anlamına
gelmediğini, aksinin kabulü durumunda ilgili mevzuatlara göre gönderilmemesi
gereken bilgi, belge ya da talimatların bu yolla dışarı çıkarılmasına imkân
sağlanacağını savunmuştur. Bakanlığa göre başvurucu, sakıncalı görülen
karikatürlerin dışarı çıkartılmaması şeklindeki uygulamaya karşı doğrudan
kendisi de bireysel başvuruda bulunabilir. Bakanlık ayrıca böyle bir başvuruda
Anayasa Mahkemesinin karikatürler de dâhil olmak üzere ceza infaz kurumlarından
ilgili her tür belgeleri temin edebileceğini ve inceleyebileceğini belirtmiştir.
Tüm bu açıklamalar sonrasında Bakanlık somut olayda mahkemeye erişim hakkını
ihlal edecek bir uygulama yapılmadığını, mahkeme kararındaki tespit ve
sonuçların anayasal hak ve özgürlükleri ihlal eder mahiyette olmadığını, bu
nedenlerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olduğunu ifade etmiştir.
23. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında,
belgeleri gönderdiği kişi ve kendisi hakkındaki Bakanlık açıklamalarının
Anayasa Mahkemesini yönlendirmeyi amaçladığını oysaki somut olaydaki meselenin
karikatürlerinin gönderilmemesi sonrasında bireysel başvuru yapması amacıyla
avukatına gönderdiği bilgi ve belgelerin ulaştırılmaması olduğunu belirtmiştir.
Başvurucu ayrıca yargı birimlerine ulaşabilmesinin açıkça engellendiğini ifade
etmiş ve temel haklarına yönelik keyfî bir müdahale yapıldığını ileri
sürmüştür.
2. Değerlendirme
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013,
§ 16). Bu bağlamda başvurucunun iddiası bireysel başvuru hakkı kapsamında
incelenmelidir (benzer bir değerlendirme için bkz. Candaş Kat, § 27).
a. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği Anayasa
Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu
gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına
alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) veya
Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir
başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak
ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi
mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
26. Anayasa’nın 148. maddesinin birinci fıkrasının
birinci cümlesi şöyledir:
“Herkes, Anayasada güvence altına
alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi
kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla
Anayasa Mahkemesine başvurabilir.”
27. Sözleşme'nin 13. maddesi şöyledir:
“Bu Sözleşme’de tanınmış olan hak ve
özgürlükleri ihlal edilen herkes, söz konusu ihlal resmi bir hizmetin ifası
için davranan kişiler tarafından gerçekleştirilmiş olsa dahi, ulusal bir merci
önünde etkili bir yola başvurma hakkına sahiptir.”
28. Sözleşme'nin 13. maddesinde hüküm altına alınan
etkili başvuru hakkına göre taraf devletler, ulusal hukuklarında Sözleşme’nin
tanıdığı hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğinin ileri sürülebileceği başvuru
yolları ihdas etmekle yükümlüdür. Anayasa'nın 148. maddesinde düzenlenen
bireysel başvuru hakkına göre ise herkes, Anayasa'da güvence altına alınmış
temel hak ve özgürlüklerinden Sözleşme kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü
tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bu
düzenlemeler dikkate alındığında Anayasa'nın 148. maddesinde düzenlenen
bireysel başvuruda bulunma hakkının Sözleşme'nin 13. maddesinde öngörülmüş
olmakla ortak koruma alanı kapsamı içinde kaldığının kabul edilmesi gerekir
(benzer değerlendirmeler için bkz. Candaş Kat, §§ 30-32).
29. Bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetin -doğası gereği- ilk defa Anayasa Mahkemesince incelenmesi
gerektiğinden bu hakkın ihlaline neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da
ihmal için başvuru yollarının bireysel başvuru yapılmadan önce
tüketilmediğinden bahsedilemez (Ruhi Abat, B. No: 2014/4724, 7/3/2019, §
46).
30. Açıklanan gerekçelerle açıkça dayanaktan yoksun
olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden
de bulunmadığı anlaşılan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin
başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas
Yönünden
i. Hükümlü ve
Tutukluların Mektup Alma ve Göndermelerine İlişkin İlkeler
31. Anayasa Mahkemesi, Ahmet Temiz (B. No:
2013/1822, 20/5/2015) kararında hükümlü ve tutukluların gönderdiği veya
kendilerine gönderilen mektuplara ceza infaz kurumlarının ilgili kurulları
tarafından yapılan müdahalelerde demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygunluk ve ölçülülük ilkesi yönünden genel ilkelere yer vermiştir. Buna göre
demokratik toplum düzeninin gerekleri gözetilmeli, sınırlamada öngörülen meşru
amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı,
sınırlandırmayla ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü
sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen
gösterilmelidir (Ahmet Temiz, §§ 58-68).
32. Ancak ceza infaz kurumlarında tutulmanın kaçınılmaz
sonucu olarak kamu düzeninin korunmasına ve suç işlenmesinin önlenmesine
yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda hükümlü ve
tutukluların sahip oldukları haklar sınırlandırılabilir (Turan Günana,
B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35). Bu kapsamda mektubun tamamında ya da
mektubun bir kısmında yer alan ifadelerin 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 68. maddesinde yer
verilen sebeplerden en az birini içermesi, özellikle ceza infaz kurumunun
ilgili kurulları tarafından da yeterli düzeyde gerekçelendirilmesi
gerekmektedir (Süleyman Araç (2), B. No: 2016/9882, 12/6/2019, §
37).
33. Ayrıca mektup gönderme ve almanın ceza infaz
kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların dış dünya ile bağlantısında en
önemli araçlardan biri olduğu gerçeğini gözönünde bulundurarak ceza infaz
kurumu yetkilileri, dış dünya ile yeterli bir iletişim sürdürmelerinde
mahpuslara yardım etmeli ve bunun için onlara uygun desteği sunmalıdır (Musa
Kaya (2), B. No: 2013/2351, 16/9/2015, § 66).
ii. Anayasa
Mahkemesine Bireysel Başvuruda Bulunma Hakkına İlişkin İlkeler
34. Bireysel başvuru, kamu gücü kullanan otoritelerin
işlem ve eylemleri sonucu bazı anayasal hakları ihlal edilenler tarafından
gerekli olağan hukuk yolları tüketildikten sonra ihlalin tespiti ve giderilmesi
amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru imkânı tanıyan anayasal bir haktır.
Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun anayasal hak ve özgürlüklerin
kapsamını belirlemenin, yeknesak bir hak ve özgürlükler hukukunun tüm ülkeye egemen
olmasını sağlamanın yanı sıra bireysel mağduriyetleri giderme işlevi de
bulunmaktadır (Ruhi Abat, § 48; Candaş Kat, § 38).
35. 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3) numaralı ve
48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
59. maddesinin (3) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun başvuruda ileri
sürdüğü hak ihlali iddialarını temellendirecek belgelerin onaylı örneklerini
Anayasa Mahkemesine sunma yükümlülüğü bulunmaktadır (benzer yöndeki Anayasa
Mahkemesi kararları için bkz. S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, § 38;
Veli Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20). Başvurucunun
başvuruya dayanak belgeleri herhangi bir nedenle sunamaması hâlinde bunun
gerekçesini belirtmesi, varsa buna ilişkin bilgi ve belgeleri başvuru formuna
eklemesi gerekir. Anayasa Mahkemesinin başvurucunun gerekçelerini haklı bulması
hâlinde ve gerekli gördüğü takdirde bu bilgi ve belgeleri resen toplama (ilgili
kurum ve kuruluşlardan isteme) yetkisi de bulunmaktadır. Ancak anılan yetkinin
varlığı, ilgili kurum ve kuruluşların ilgililere söz konusu bilgi ve belgeleri
vermemesine gerekçe yapılamaz (Ruhi Abat, § 49; Candaş Kat, §
39).
36. Bireysel başvuru, hak ve özgürlüklerin korunmasının
en önemli araçlarından biridir. Bu nedenle idari ve yargısal kuruluşlar, temel
hak veya özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünen kişilerin bu yola
başvurmalarını engelleyici veya zorlaştırıcı tutum ve davranışlardan kaçınmakla
yükümlüdür. Öte yandan bu negatif yükümlülüğün yanında somut olayın
koşullarının gerektirmesi hâlinde kamu otoritelerinin bireylerin bu haktan
yararlanmalarını kolaylaştırma pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır. İdari ve
yargısal otoritelerin aldıkları idari veya fiilî tedbirlerle kişilerin bireysel
başvuru yapmalarını engellemesi ya da zorlaştırması bu hakkın ihlaline yol
açabileceği gibi engelleyici veya zorlaştırıcı bir tutum sergilemeseler bile
somut olayın koşulları çerçevesinde kolaylaştırıcı tedbirler almalarının
kendilerinden beklenmesinin makul görüldüğü hâllerde kamu otoritelerinin
hareketsiz kalması dahi bu hakkın zedelenmesi sonucunu doğurabilir (Ruhi
Abat, § 50; Candaş Kat, § 40).
37. Özellikle idarenin fiilî kontrolü altında bulunan ve
bu nedenle diğer insanlar kadar serbest hareket etme imkânına sahip bulunmayan,
nispeten kırılgan konumdaki kişilerin idarenin kolaylaştırıcı rolüne daha fazla
muhtaç oldukları gözönünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla bu kişilerin anayasal
haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunabilmeleri
hususunda destek sağlayacak kişi veya materyallere erişimlerinin tamamen
engellenmesi bireysel başvuru hakkının ihlaline neden olabilir. Bu engelleme
ilgili mevzuatın yetersizliğinden kaynaklanabileceği gibi somut olay kapsamında
yetkili makamların keyfî tutumlarına bağlı olarak da gerçekleşebilir (Ruhi
Abat, § 51; Candaş Kat, §§ 41).
38. Bunun yanında bireysel başvuru sisteminin etkili
işlemesi bakımından başvurucuların şikâyetlerini geri çekmesi veya değiştirmesi
için yetkililerin hiçbir baskısına maruz kalmamaları da son derece önemlidir.
Baskı kavramı sadece doğrudan baskı ve açık yıldırma hareketlerini değil aynı
zamanda kişileri başvuru yapmaktan vazgeçirmek veya kişilerin cesaretini kırmak
amacıyla yapılan diğer dolaylı eylem veya temasları da kapsar (Ruhi Abat,
§ 52; Candaş Kat, § 42).
iii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
39. Bireysel başvuruda bulunması amacıyla avukatına bazı
belgeler gönderdiğini iddia eden başvurucunun gönderdiği belgelerin gerçekten
bireysel başvuruda bulunulması amacına yönelik olup olmadığının yetkili
makamlar tarafından değerlendirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Yapılan
değerlendirme sonucunda, kurumun asayiş ve güvenliğini tehlikeye düşüren,
görevlileri hedef gösteren, terör ve çıkar amaçlı suç örgütü veya diğer suç
örgütleri mensuplarının haberleşmelerine neden olan, kişi veya kuruluşları
paniğe yöneltecek yalan ve yanlış bilgileri, tehdit ve hakaret içeren bir
niteliğe sahip olduğu tespit edilen belgelerin hükümlü tarafından gönderilmek
istenmesi durumunda bu talep kabul edilmeyecektir.
40. Somut olayda Mahkeme, sadece başvurucunun göndermiş
olduğu bireysel başvuru formuna eklenen çizimlere ilişkin bir değerlendirme
yapmıştır. Söz konusu değerlendirmede Mahkeme; çizimlerde terör örgütünün
silahlı unsurlarına yer verildiğini, çizimlerin içeriğinde devlet kurumlarına
ve güvenlik güçlerine yapılan saldırıların meşru gösterildiğini kabul etmiştir.
Bu değerlendirme sonrasında Mahkeme, söz konusu belgeleri dışarı çıkarmadaki
amacın çizimleri çeşitli dergilerde yayımlamak olduğunu, bu yolla terör
örgütünün propagandasının yapılmak istendiğini, aynı zamanda örgütsel bağların
güçlendirilmesinin de amaçlandığını belirtmiştir. Son olarak Mahkeme, bu yöntem
kullanılarak çizimlerin dışarıya çıkarılması durumunda idari otoritenin bu
çizimlerin dışarı çıkarılmaması noktasında zayıf duruma düşürüleceğini, ayrıca
kurum güvenliğinin de tehlikeye gireceğini ifade etmiştir.
41. Belgeler arasında bulunan çizimlerin anılan
gerekçelerle Ceza İnfaz Kurumu dışına gönderilmemesinin haklı bir uygulama
olduğu açıktır. Bunun yanında Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel başvuruya
ilişkin olduğu iddia edilen bireysel başvuru formu ve diğer belgelerin neden
sakıncalı görüldüğünün ve gerçekten bireysel başvuru hakkının kullanımına
ilişkin olup olmadığının da somut bir biçimde ortaya konulması gerekir. Somut
olayda ise Mahkeme tarafından, Anayasa Mahkemesine yapılacak bireysel
başvuruyla ilgili olduğu belirtilen bireysel başvuru formu ve ekindeki bazı
belgeler ile sakıncalı bulunan çizimler arasında hiçbir ayrım yapılmadığı gibi
ilgili belgelerin başvurucunun iddia ettiği gibi Anayasa Mahkemesine yapılacak
bireysel başvuruyla ilgili olup olmadığı konusunda da bir gerekçeye yer
verilmediği değerlendirilmiştir.
42. Son olarak başvurucunun Anayasa Mahkemesine yapacağı
bireysel başvuruyla ilgili hazırladığı belgeleri avukatına gönderememesi
nedeniyle bireysel başvuruda bulunmasının tamamen imkânsız hâle getirilip
getirilmediği de tartışılmalıdır. Başvurucunun vekil aracılığıyla bireysel
başvuruda bulunması zorunlu olmayıp kendisinin de Ceza İnfaz Kurumu
aracılığıyla doğrudan bireysel başvuruda bulunması mümkündür. Bununla birlikte
özel bir hak arama yolu olan bireysel başvuruda, avukat yardımından
yararlanmanın bireysel başvuru hakkının etkili biçimde kullanılabilmesi
yönünden son derece önemli olduğu açıktır. Üstelik ceza infaz kurumunda bulunan
başvurucunun idarenin fiilî kontrolü altında olması nedeniyle bireysel başvuru
hakkını etkin kullanabilmesi yönünden sınırlı imkânlara sahip olduğu ve bu
konuda diğer insanlara göre dezavantajlı konumda bulunduğu da dikkate
alınmalıdır. Mahkeme ise somut olayda Ceza İnfaz Kurumunda bulunan başvurucunun
avukat yardımından yararlanmaksızın bireysel başvuruda bulunmasını beklemeyi
haklı kılacak bir gerekliliğin varlığını ortaya koyamamıştır (benzer bir
değerlendirme için bkz. Candaş Kat, § 42).
43. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa
Mahkemesine yapacağı bireysel başvuruya ilişkin olarak avukatına göndermek
istediği belgelerin gönderilmemesi nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı
Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
44. 6216 sayılı Kanun’un 50. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda,
başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal
kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için
yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme
kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden
yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama
yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel
mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla
yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin uygulanmasına
ilişkin olarak kabul edilen ilkeler için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No:
2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60 kararı.
46. Başvurucu, ihlalin tespiti ve manevi tazminat
talebinde bulunmuştur.
47. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru yapılması
amacıyla avukatına göndermek istediği belgelerin gönderilmesinin mahkeme
kararıyla engellenmesi nedeniyle başvurucunun bireysel başvuru hakkının ihlal
edildiği sonucuna ulaşmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme
kararından kaynaklandığı anlaşılmıştır.
48. Bununla birlikte başvurucunun bireysel başvuru yapma
imkânının süre koşulunun sağlanmasının imkânsızlığı nedeniyle mümkün olmadığı
anlaşıldığından bireysel başvuru hakkı ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmadığı
sonucuna ulaşılmıştır (bkz. §§ 10, 11).
49. Öte yandan eski hâle getirme kuralı
çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için yalnızca
ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya
net 3.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
50. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 3.600 TL vekâlet
ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan
bireysel başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Başvurucuya net 3.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun
Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde
yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten
ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Batı 2. Ağır
Ceza Mahkemesine (2015/1542 D. İş) GÖNDERİLMESİNE,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 2/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.