TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ATİLLA YILDIRIM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/19500)
|
|
Karar Tarihi: 18/4/2019
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Serdar ÖZGÜLDÜR
|
|
|
Burhan ÜSTÜN
|
|
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
Raportör
|
:
|
Ali KOZAN
|
Başvurucu
|
:
|
Atilla YILDIRIM
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurullah GÜLER
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; psikolojik tacizden kaynaklanan zararların giderilmemesi
nedeniyle kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 14/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle
şöyledir:
6. Başvurucu, başvuruya konu edilen olayların gerçekleştiği
tarihte Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Malatya Kız Yurdu Müdürlüğünde
(Kurum) şoför olarak görev yapmaktadır.
7. Başvurucu;
i. 4/1/2013 tarihinde Kurumda düzenlenecek seminere katılması
yönünde verilen talimata uymayarak göreve gelmediği gerekçesiyle 1/2/2013
tarihinde 23/07/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının A
bendinin (a) alt bendi uyarınca
uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, itirazı üzerine
Disiplin Kurulu tarafından cezanın kaldırıldığını,
ii. Kurum müdürü tarafından 15/1/2013 tarihinde aldığı beş
günlük sağlık raporunun usulüne uygun olup olmadığının Malatya Valiliği İl
Sağlık Müdürlüğünden sorulduğunu, Malatya Devlet Hastanesinin Sağlık Kurulu
raporu ile anılan raporun fenne ve usule uygun olduğunun belirlendiğini,
iii. Sendika temsilcisi olması nedeniyle kendisine oda tahsis
edilmesi istemiyle yaptığı 25/9/2013 tarihli başvurusuna cevap verilmediğini,
aynı istemle yaptığı 10/2/2014 tarihli başvurusu üzerine teknisyenlere ait olan
ve şartları beklemeye müsait olmayan atölyede oturmaya zorlandığını
vurgulamıştır. Başvurucu bu nedenlerle işyerinde psikolojik taciz ve baskıya
maruz kaldığını ileri sürerek idari yargıda tazminat davası açmıştır.
8. Öte yandan Kurum Genel Müdürlüğü tarafından başvurucunun
iddialarını araştırmak amacıyla Komisyon oluşturulmuştur. Komisyonun ilgili
personelin ifadeleri doğrultusunda düzenlediği 21/5/2014 tarihli raporda;
başvurucuya tahsis edilen odanın Kurumun fiziki yapısı gözönüne
alınarak belirlendiği, odanın teknik personel tarafından da yıllardır
kullanıldığı ve şoföre verilebilecek uygun bir oda olduğu, Kurum müdürü ile
davacı arasında zaman zaman devam eden sürtüşmelerin psikolojik taciz olarak
kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.
9. Malatya İdare Mahkemesi 15/1/2015 tarihinde davanın reddine
karar vermiştir. Kararda; Komisyon raporundaki tespitlere yer verilmiş ve
başvurucunun almış olduğu sağlık raporunun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının
Kurum müdürü tarafından araştırılması ile davacının göreve gelmemesi nedeniyle
disiplin cezası verilmesinin Kurum müdürünün görevinin gereği olduğu
vurgulamıştır. Başvurucuya tahsis edilen odanın ise Kurumun fiziki yapısı gözönüne alınarak belirlendiği, başvurucunun göreviyle
bağdaşmayan nitelikte olmadığı ifade edilmiştir. Bu tespitler doğrultusunda
başvurucuya yönelik sistematik olarak uygulanan ve belli bir süreye yayılan
psikolojik taciz olarak değerlendirilebilecek bir davranışın veya işlemin
bulunmadığı belirtilmiştir.
10. Malatya Bölge İdare Mahkemesi 22/1/2013 tarihli ilamıyla
anılan kararın usul ve hukuka uygun olduğunu belirterek onanmasına, 6/11/2015
tarihli ilamı ile de karar düzeltme isteminin reddine hükmetmiştir.
11. Nihai karar 12/11/2015 tarihinde başvurucuya tebliğ
edilmiştir.
12. Başvurucu 14/12/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
13. Anayasa
Mahkemesinin psikolojik taciz iddiasını içeren başvurulara ilişkin olarak daha
önce verilmiş kararlarında ilgili mevzuata yer verilmiştir (Mehmet Bayrakcı,
B. No: 2014/8715, 5/4/2018, §§ 22-45; Hüdayi Ercoşkun, B. No: 2013/6235,
10/3/2016, §§ 30-57).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
14. Mahkemenin 18/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
15. Başvurucu; on yedi yıldır aynı işyerinde çalıştığını ve bu
sürede olumsuz bir davranışının olmadığını ancak 4/2/2013 tarihinde mesai
bittikten sonra telefonla aranarak Kurumda düzenlenen seminere katılması
gerektiğinin bildirildiğini, rahatsız olduğu için gidemediğini, bu olaydan
sonra Kurum müdürünün kendine karşı olumsuz davranışlarda bulunmaya başladığını
belirtmiştir. Kurum müdürünün haksız yere soruşturma açması sonucu uyarma
cezası verildiğini ancak itirazı sonucu Disiplin Kurulunun mesai sonrası
verilen talimata uyulmaması nedeniyle verilen cezanın ağır olduğu gerekçesiyle
disiplin cezasının kaldırıldığını belirtmiştir. Ayrıca Kurum müdürünün almış
olduğu sağlık raporunun gerçeğe aykırı olup olmadığı yönünde inceleme
yaptırdığını, oda tahsis talebini gündeme almayarak koşulları iyi olmayan
atölyede yer gösterdiğini ve fazla mesai yaptırarak karşılığını izin ya da
ücret olarak ödemediğini iddia etmiştir. Kurum müdürünün süreklilik arz eden
psikolojik taciz niteliğindeki uygulamaları nedeniyle ruh sağlığının
bozulduğunu Malatya Turgut Özal Tıp Merkezi Psikiyatri Servisinde yatarak
tedavi gördüğünü belirterek maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür. Öte yandan beraber çalıştığı diğer personellere
göre farklı uygulamalara maruz kaldığını, rızası dışında çalıştırılarak
karşılığının ödenmediğini ifade ederek eşitlik ilkesi ve zorla çalıştırma
yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
16. Anayasa'nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" kenar başlıklı 17.
maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
"Herkes, yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."
17. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 1879/2013, § 16). Başvuruya konu şikâyetlerin başvurucunun
maddi ve manevi bütünlüğüne yönelik iddialar içerdiğinden ve psikolojik taciz
kapsamında kaldığından -Anayasa Mahkemesinin önceki kararları da dikkate
alınarak- incelemenin Anayasa'nın 17. maddesi kapsamında yapılması gerektiği
değerlendirilmiştir (Hüdayi Ercoşkun, §§
59-60; Sümeyye Örnek, B. No: 2014/11091,
7/6/2017, § 16; Mehmet Bayrakcı,
§ 50).
18. Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu
belirtilmekte olup söz konusu düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8.
maddesinde düzenlenen özel hayata saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan
fiziksel ve zihinsel bütünlüğün korunması hakkına karşılık gelmektedir (Sevim Akat Eşki,
B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 30).
19. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında, Anayasa'nın 17.
maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının koruduğu temel haklara, bir
eylemin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için
asgari bir ağırlık düzeyine ulaşmış olması gerektiğine ve söz konusu ağırlık
düzeyi belirlenirken gözönüne alınması gereken
durumlara ilişkin olarak ilkeler tespit edilmiştir (Şehnaz Ayhan, B. No: 2013/6229, 15/4/2014, §§ 21-26; Işıl Yaykır, B.
No: 2013/2284, 15/4/2014, §§ 31-36; Emel Leloğlu, B. No: 2013/3512, 17/7/2014, §§ 26-31; Hüdayi Ercoşkun, §§
84-88; Hacer Kahraman, B. No:
2013/7935, 20/4/2016, §§ 51-56). Belirtilen tespitler ışığında somut olaya konu
olan muamelelerin uygulanış şekli ve yöntemi ile özellikle meydana getirdiği
fiziksel ve ruhsal etkiler açısından başvurunun Anayasa’nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrası kapsamında değerlendirilmesi için gerekli olan asgari eşiği
aştığı söylenemez. Bu nedenle başvurucunun şikâyetlerinin Anayasa’nın 17.
maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Genel İlkeler
20. Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarında; çalışan bireylerin
maddi ve manevi varlıklarının korunması bağlamında devletin Anayasa'nın 17.
maddesinin yanısıra 5., 12., 49. ve 56. maddeleri
çerçevesinde üstlenmesi gereken negatif ve pozitif yükümlülüklerinin kapsamına,
başta 3/5/1996 tarihli Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ile Uluslararası
Çalışma Örgütü (ILO) bünyesinde imzalanan sözleşmeler olmak üzere uluslararası
sözleşmelere taraf olan devletlerin taahhütlerine ve bu doğrultuda hayata
geçirilen düzenlemelere ilişkin açıklayıcı değerlendirmelere ve genel ilkelere
yer verilmiştir (Mehmet Bayrakcı,
§§ 61-72).
21. Söz konusu değerlendirmelerde Anayasa Mahkemesi, her somut
olayın kendi bütünlüğü içinde değerlendirilmesi koşuluyla bireylerin çalışma
ortamlarında maruz kaldıklarını ileri sürdükleri eylem, işlem ya da ihmallerin
psikolojik taciz derecesine ulaşması için birtakım unsurların aranması
gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, ILO ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca hazırlanan yayın ve raporlar da dikkate alındığında, muamelelerin
psikolojik taciz olarak vasıflandırılabilmesi için;
i. İşyeri ile ilgili olarak işyerindeki yöneticiler ve/veya
diğer çalışanlar tarafından gerçekleştirilmesi ya da bu tür müdahalelere göz
yumulması,
ii. Süreklilik arz edecek şekilde tekrarlanması, keyfîlik içermesi, sistemli ve kasıtlı olması, yıldırma ve
dışlama amacı taşıması,
iii. Mağdurun kişiliğinde, mesleki durumunda veya sağlığında
zarar ortaya çıkaran ya da ciddi bir zarar tehlikesi içeren nitelikte olması
gerekir.
22. Muamelelerin neden olduğu sonuçların boyutu; mağdurun
konumuna, muamelelerin süresine, sıklığına, kim ya da kimler tarafından
gerçekleştirildiğine, mağdurun cinsiyetine, yaşına ve sağlık durumuna kadar
birçok faktöre göre değişebilmektedir (Aynur
Özdemir ve diğerleri, B. No: 2013/2453, 24/3/2016, § 79; Hacer Kahraman, § 69).
23. Yine bu değerlendirmelere göre çalışanların yaşamlarına
etkisi bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşarak onların
manevi bütünlüklerini tehdit eden ve psikolojik taciz olarak nitelendirilen
eylem, işlem ya da ihmaller konusunda Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
fıkrası kapsamında devletin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülükler temel
olarak şöyle sıralanabilir:
i. Çalışanlara yönelen psikolojik taciz mahiyetindeki
davranışların oluşmaması için önlemler alınması,
ii. Şikâyetleri etkili şekilde inceleyecek denetim
mekanizmalarının oluşturulması,
iii. Pozitif ayrıcalıklar sunulması gereken çalışanların
önündeki güçlüklerin kaldırılması ve kolaylaştırıcı imkânlardan
yararlandırılmasının sağlanması,
iv. Yıldırıcı ve kasıtlı tutumlara maruz kalanların uğradıkları
maddi ve manevi zararlarının giderilmesi ya da ortaya çıkan uyuşmazlıkların
çözümüne ilişkin yasal altyapının oluşturulması ve suç teşkil eden durumlarda
sorumluların yasal çerçevede cezalandırılmalarının sağlanması,
v. Oluşan zararların tazmin edilmesi amacıyla açılan davalarda
mağdurların haklarını adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin etkili
güvencelerden yararlandırılması ve yargılamalar sonucunda temel hakların
içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde mahkemelerce ulaşılan sonuçların ilgili
ve yeterli gerekçelerle açıklanması
24. Son olarak Anayasa Mahkemesince yapılan değerlendirmelerde,
daha önceki kararlarda sıklıkla vurgulandığı üzere mevzuatın yorumlanmasıyla
ilgili sorunları çözmenin öncelikle derece mahkemelerinin yetki ve sorumluluk
alanında olduğu hatırlatılmıştır. Sistemli ve kasıtlı olarak haksız şekilde
gerçekleştirildiği iddia edilen eylem, işlem ve ihmallerin psikolojik taciz
olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğine yönelik olarak yapılacak
incelemede, olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece
mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı
konumda bulunduğu tartışmasızdır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin rolü bu
kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır (Aynur Özdemir ve diğerleri, § 81; Hacer Kahraman, § 70).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
25. Somut olayda başvurucunun iddialarını incelemek üzere Kurum
Genel Müdürlüğü tarafından Komisyon oluşturulmuş ve ilgili personelin ifadeleri
alınarak 21/5/2014 tarihli rapor düzenlenmiştir. Anılan rapor gözetildiğinde;
Kurum müdürü ile başvurucu arasında geçen olayların münferit olduğu, süreklilik
arz etmediği, başvurucunun almış olduğu sağlık raporunun gerçeği yansıtıp
yansıtmadığının araştırılmasının vegöreve gelmemesi
nedeniyle hakkında inceleme başlatılmasının, Kurum müdürünün görevinin gereği
olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan başvurucu hakkında göreve gelmemesi
nedeniyle verilen uyarma cezasının başvurucunun itirazı üzerine uygulanmadığı,
başvurucunun oda tahsis talebinin ise Kurumun fiziki yapısı gözetilerek
karşılandığı görülmüştür. Ayrıca başvurucu ifa ettiği görevine uygun tahsis
edilebilecek başka bir odaolduğuna ya da kendisine gösterilenve teknik personel tarafından da kullanıldığı anlaşılan
yerin koşullarının uygun olmadığına dair belge sunmamıştır. Diğer yandan fazla
mesai yaptırılmasına rağmen karşılığının da ödenmediğini ileri süren
başvurucunun, uygulamaya itiraz ettiğine, şikâyet ve taleplerini idareye
ilettiğine dair açıklamada bulunmadığı gibi belge de ibraz etmediği
görülmüştür.
26. Tüm bu hususlarla birlikte sağlık durumu da
değerlendirildiğinde, başvurucunun çalışma ortamında maruz kaldığını ileri
sürdüğü eylem ya da işlemlerin kişiliğinde ve mesleki durumunda zarar ortaya çıkaran
boyutta olmadığı ve mesleki tecrübesi yüksek olan başvurucunun yaşamına etkisi
bakımından çekilmez bir ağırlık ve yoğunluk derecesine ulaşmadığı
değerlendirilmiştir. Bu kapsamda tam yargı davasını reddeden Malatya İdare
Mahkemesinin gerekçeli kararında, ayrıntılı olarak hazırlanan Komisyon
raporunun dikkate alındığı, iddia konusu işlem ve eylemlerin başvurucunun maddi
ve manevi varlığı üzerindeki etkilerinin tartışıldığı ve derece mahkemelerinin
gerekçelerini bu yönde ilgili ve yeterli şekilde oluşturdukları kanaatine
varılmıştır.
27.
Açıklanan gerekçelerle bir ihlalin bulunmadığı açık olan başvurunun bu kısmının
diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
18/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.