TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
F. B. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/20292)
|
|
Karar Tarihi: 11/5/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Şermin
BİRTANE
|
Başvurucu
|
:
|
F. B.
|
Vekili
|
:
|
Av. İlter
AKSOYLU
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ahlaki durum sebep gösterilerek Türk Silahlı
Kuvvetlerinden (TSK) ilişiğin kesilmesi işlemi nedeniyle özel hayatın gizliliği
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 31/12/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş sunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Hava Kuvvetleri Komutanlığında muvazzaf subay
statüsünde görev yapmakta iken ahlak dışı davranışlarda bulunduğuna dair
isimsiz bir e-posta gönderilmesi üzerine başvurucu hakkında idari tahkikat
başlatılmıştır.
9. İstihbarata karşı koyma faaliyeti çerçevesinde 2/5/2012
tarihinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı tarafından
başvurucunun ifadesi alınmıştır. Söz konusu ifade metninde başvurucunun ifadesine
hangi kapsamda başvurulduğu hususu belirtilmemiştir. Anılan ifade metnine göre
başvurucuya nerelerde görev yaptığı, sanal ortamdaki herhangi bir sosyal
paylaşım sitesinde üyeliğinin olup olmadığı, İnternet üzerinden veya yüz yüze
tanışmak suretiyle birlikte olduğu kadınların kimler olduğu, gösterilen bazı
görüntülerin kendisine ait olup olmadığı sorulmuştur. Başvurucu, sorulan
soruları ayrıntılı olarak yanıtlamış ve ifade tutanağını imzalamıştır.
10. Tahkikat sonucunda hazırlanan raporda, başvurucunun davranışlarının
TSK'nın itibarını sarsacak nitelikte ahlak dışı davranış kapsamında olduğu
belirtilerek TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmesi teklifi getirilmiştir.
11. Bu teklif doğrultusunda başvurucu hakkında 30/12/2013
tarihinde, 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca TSK'dan ayırma işlemi tesis edilmiştir.
12. Başvurucu TSK'dan ayırma kararına karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinde (AYİM) iptal davası açmıştır.
13. Başvurucu vekili, davalı idarece gönderilen gizli nitelikli
belgeleri incelemesi ve belgelerin bir örneğinin kendisine verilmesi yönünde
talepte bulunmuştur.
14. AYİM Birinci Dairesi 6/5/2014 tarihli kararıyla davalı idare
savunması ekinde gizli zarf içerisinde gönderilen bilgi ve belgelerin başvurucu
vekili tarafından incelenmesine ve başvurucu vekiline bu belgelere karşı
beyanda bulunması için otuz günlük ek süre verilmesine karar vermiştir.
Mahkeme, belgelerden suret alma talebini ise reddetmiştir.
15. Başvurucu vekili 20/6/2014 tarihinde söz konusu belgeleri
incelemiştir. Başvurucu vekili 23/6/2014 tarihli dilekçesinde, idarenin
savunmasına ve gizli belgelere karşı beyanda bulunmuştur. Ayrıca başvurucu
vekili, AYİM Başsavcılığının düşüncesine karşı beyan dilekçesinde ve karar düzeltme
dilekçesinde söz konusu belgeler hakkında görüş ve beyanlarını sunmuştur.
16. Başvurucu vekili söz konusu dilekçede; başvurucunun
göreviyle ilgisi olmayan -özel yaşantısına ilişkin- soruların sorulduğunu,
hukuka aykırı bir sorgu neticesinde elde edilen beyanlarının delil olarak
kullanılamayacağını, başvurucunun takdirlerle dolu başarılı bir sicile sahip
olmasına rağmen bu durumun dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.
17. AYİM, oyçokluğuyla davayı reddetmiştir. AYİM kararında,
geçmiş sicil ve disiplin durumu itibarıyla başarılı bir personel olmasına
karşın başvurucunun iyi ahlak sahibi olmak vasfını taşımadığı ve tesis edilen
işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı şeklinde değerlendirmeler yer almıştır.
Ayrıca AYİM, başvurucunun ifadesinin usulsüz ve hukuka aykırı şartlarda
alındığı iddialarını da reddetmiştir. AYİM kararında, başvurucunun ifadesinin
ceza soruşturması kapsamında değil disiplin soruşturması çerçevesinde
alındığını, iradesinin fesada uğratıldığına dair kanıt bulunmadığını
belirtmiştir.
18. Karara katılmayan bir Daire üyesi tarafından kaleme alınan karşıoy yazılarında ise söz konusu eylemlerin mahremiyet
alanına ilişkin olduğu ve başvurucu tarafından iradi bir şekilde
alenileştirilmediği, olumlu olan geçmiş sicil durumunun dikkate alınmadığı ayrıca
yasa dışı yöntemlerle elde edilen delillere dayanılarak işlem tesis edildiği
belirtilmiştir.
19. Başvurucunun söz konusu karara karşı karar düzeltme istemi
de reddedilmiştir. Nihai karar 3/12/2015 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ
edilmiştir.
20. Başvurucu vekili tarafından 31/12/2015 tarihinde bireysel
başvuru yapılmıştır.
IV. İLGİLİ HUKUK
21. Anayasa Mahkemesi daha önceki kararlarında TSK'da görev
yapan askerî personel hakkında ahlaki nedenlerle ayırma işlemi tesis edilmesine
dayanak oluşturan mevzuata (G.G.
[GK], B. No: 2014/16701, 13/10/2016, §§ 23-30) ve benzer durumlara ilişkin
uluslararası hukuka (Yaşar Türkmen,
B. No: 2014/5418, 15/2/2017, §§ 26-33) yer vermiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
22. Mahkemenin 11/5/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Özel Hayatın Gizliliği
Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
23. Başvurucu, psikolojik baskı altında hukuka aykırı şekilde ve
özel hayatın gizliliği ihlal edilerek sorgulandığını, idarenin hukuk dışı
yollarla ifadesini aldığını ve beyanlarını çarpıtarak istihbarat raporu
düzenlediğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca bir çok
kez takdirname ile ödüllendirildiğini, sicillerinin çok iyi derecede olduğunu,
özel hayatına ilişkin unsurların hiç bir şekilde görevine yansımadığınıbelirtmiştir.
Bunun yanı sıra özel hayatın gizliliği ihlal edilerek alınan ifadelerin yasal
delil kabul edilemeyeceğini dolayısıyla TSK'dan ilişiğinin kesilmesine dayanak
alınamayacağını ileri sürmüştür. Başvurucu, bu nedenlerle Anayasa'nın 20.
maddesinde yer alan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiş, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesini talep etmiştir.
2. Değerlendirme
24. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın
20. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Herkes, özel hayatına
ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve
aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
a. Gizlilik Talebi
Yönünden
25. Somut olayın koşulları dikkate alındığında başvurucunun
şeref ve itibarının korunması bakımından haklı nedenler bulunduğu
anlaşıldığından kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması talebinin
kabulüne karar verilmesi gerekir.
b. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
26. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir
olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Esas Yönünden
27. Cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle başvurucu hakkında TSK'dan
ayırma işlemi tesis edilmesinin özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale
oluşturduğu açıktır (Ata Türkeri,
B. No: 2013/6057, 16/12/2015, § 34; G.G., §
43).
28. Anılan müdahalenin ihlal oluşturmaması için Anayasa'nın 13.
maddesinde düzenlenen ve somut başvuruya uygun düşen "kanunlar tarafından
öngörülme", "Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere
dayanma", "demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olmama" ölçütlerine uygun olması gerekir.
29. Ayırma işlemine dayanak teşkil eden mevzuat hükümleri
dikkate alındığında müdahalenin kanunlar tarafından öngörülme ölçütüne uygun
olduğu (Ata Türkeri, § 39; G.G., §§ 48-50), askerî disiplinin ve kamu
hizmetinin gereği gibi yürütülmesinin sağlanması, bu itibarla millî güvenliğin
korunması şeklinde meşru amaç taşıdığı (Ata
Türkeri, §§ 40-41; G.G.,
§§ 51-53; Yaşar Türkmen, §§
50-58) anlaşılmaktadır.
30. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Ata Türkeri ve G.G. başvurularında, benzer idari süreçler izlenerek askerî
personelin cinsel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek
"disiplinsizlik ve ahlaki durum" sebebiyle TSK'dan ayırma işlemlerini
incelemiş ve özel hayatın gizliliğine yapılan müdahalenin demokratik toplum
düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
Mahkeme, G.G. kararında bu sonuca
varırken aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:
"65. Somut olayda başvurucunun söz konusu
ifadesinin, belirli ve somut fiiller belirtilmeden ve hangi hukuki işleme esas
alınacağı konusunda bilgi verilmeden temin edilmiş olması anılan ifadeyi hukuki
yönden şüpheli duruma getirmektedir. Ayrıca ifadealma
işlemi esnasında sorulan sorular gözönüne alındığında
başvurucunun mesleki hayatını değil özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt
vermek zorunda bırakıldığı görülmektedir. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen
iddiaların görevinin ifasıyla değil daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen
özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ihtilaf
konusu ayırma işleminin kapsamı mesleki hayatın sınırlarını aşmaktadır. ...
başvuruya konu disiplin işlemi ile yargısal sürece konu edilen davranışların
esasen mesleki faaliyet ile ilgisi olmayan, mahremiyet alanına dâhil özel yaşam
eylemleri olduğu anlaşılmaktadır.
66. Kamu görevlilerinin mesleki yaşamlarıyla
da bütünleşen bazı özel hayat unsurları açısından sınırlamalara tabi
tutulabilecekleri açıktır. Ancak hakkındaki tahkikat sonucunda TSK’dan ayırma
işlemi tesis edilmesinin başvurucunun mesleki hayatı üzerinde olduğu kadar
temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de
önemli bir etki oluşturduğu, bu nedenle ayırma işleminin daha önemli hâle
geldiği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda özel hayatın gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamaların zorunlu ya da istisnai tedbir mahiyetinde olması,
başvurulabilecek son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olması
gerekir.
67. AYİM kararında da,
başvurucunun ifade alma işleminin usul ve içerik yönünden hukuka aykırı
unsurlar taşıdığı iddialarına rağmen anılan ifadenin alındığı koşulların
detaylı şekilde incelenmediği, başvurucunun özel hayatının en mahrem yönünü
oluşturan cinsel hayatını ... tüm detaylarıyla anlatmasının nasıl gerçekleştiği
hususunun ortaya konulmadığı görülmektedir. AYİM tarafından söz konusu soyut
nitelikteki ifadede belirtilen hususlar dayanak alınmak suretiyle TSK'dan
ilişiğin kesilmesi işlemine karşı açılan davanın reddedildiği anlaşılmıştır.
Öte yandan Mahkeme kararında başvurucunun özel hayatına ilişkin tutum ve
eylemlerinin mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici
gerekçeler ortaya konulmadığı gibi anılan eylemlerin TSK’nın işleyişi
üzerindeki etkisi ve risklerinin de detaylı şekilde açıklanmadığı, ayırma
işlemine dayanak olarak kabul edilen delillerin hukuka aykırı şekilde elde
edildiğine ilişkin ileri sürülen iddialar hakkında bir araştırma yapılmadığı
... görülmüştür.
68. Bu durumda muhakeme sırasında açık ve
somut bir biçimde öne sürülen ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte
olduğu anlaşılan başvurucunun söz konusu iddialarına Mahkemece makul bir
gerekçe ile yanıt verilmemesi, başvurucunun özel hayatına ilişkin hususların
mesleği üzerindeki etkisinin açıklanmaması ve özel hayatın gizliliği hakkına
gerekli saygının gösterilmesini adil şartlarda savunabileceği usule ilişkin
etkili güvencelerden başvurucunun yararlandırılmaması nedenleriyle AYİM
kararının mahremiyet hakkına müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve
yeterli gerekçe içermediği kabul edilmelidir. Bunun yanında tesis edilen ayırma
işleminin başvurucunun geçmiş sicili ve başarı durumu dikkate alınarak
ölçülülük yönünden değerlendirilmediği, sınırlama ile ulaşılabilecek genel
yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlanan başvurucunun kaybı arasında adil
bir denge gözetilmediği, başvurucunun özel hayatının gizliliği hakkı üzerindeki
sınırlamanın zorunlu ya da istisnai tedbirler niteliğinde olduğu veya başvurulabilecek
son çare ya da alınabilecek en son önlem niteliğinde olduğu hususunda bir
inceleme yapılmadığı ve gerekli özenin gösterilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
"
31. Somut olayda anılan değerlendirmelerden ve ulaşılan sonuçtan
ayrılmayı gerektirecek bir durum bulunmamaktadır.
32. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde
güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar
verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine
İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
33. Başvurucu, yapısı ve bünyesindeki kurmay subaylar nedeniyle AYİM’in bağımsız ve tarafsız olmadığını; dava dosyasına
sunulan gizli belgelerden fotokopi almasına izin verilmediğini ancak belgeleri
incelemesine müsaade edildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal
edildiğini iddia etmiştir.
2. Değerlendirme
34. İddianın değerlendirilmesine dayanak alınacak Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile
adil yargılanma hakkına sahiptir.”
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
i. Bağımsız ve Tarafsız Mahkemede Yargılanma
Hakkı Yönünden
35. Anayasa Mahkemesi tarafından bu konu daha önce incelenirken belirtildiği
üzere AYİM’in oluşumu, statüsü ve görevleri Anayasa
ve ilgili Kanun'da hüküm altına alınmıştır. AYİM’e
atanan askerî hâkimlerin bağımsızlığının Anayasa ve ilgili kanun hükümleri ile
garanti altına alındığı, atanma ve çalışma usulleri yönünden askerî hâkimlerin
bağımsızlıklarını zedeleyecek bir hususun bulunmadığı, kararlarından dolayı
idareye hesap vermek zorunda olmadıkları ayrıca disipline ilişkin konuların
AYİM Yüksek Disiplin Kurulunca incelenip karara bağlandığı görülmektedir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134,
16/5/2013, § 29). Diğer yandan sınıf subayı üyelerinin en fazla dört yıllık bir
süre ile görev yapmaları, disiplin konularında yukarıda bahsedilen Disiplin
Kuruluna tabi kılınmaları görev süreleri içinde idari veya askerî yetkililerce herhangi
bir değerlendirmeye tabi tutulmamaları bu subayların idareye karşı
bağımsızlıklarını güçlendirmiştir.
36. Açıklanan nedenlerle Mahkemenin bağımsız ve tarafsız
olmadığına ilişkin bir husus saptanmadığından başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizinaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna
karar verilmesi gerekir.
ii. Silahların Eşitliği ve
Çelişmeli Yargılama İlkeleri Yönünden
37. Adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de silahların
eşitliği ilkesidir. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul
hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin
diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını
makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına
gelmektedir (Yaşasın Aslan, §
32).
38. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli
yargılanma hakkı, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara,
gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla
ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvuranların,
bilirkişi raporunun sonucunaitiraz edememesi ya da
delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılanma
hakkının ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
39. Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen
iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Bununla
birlikte belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve
gösterilmek istenilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme
yetkisi esasen derece mahkemelerine aittir. Mevcut yargılamada geçerli olan
delil sunma ve inceleme yöntemlerinin adil yargılanma hakkına uygun olup
olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi kapsamında olmayıp Mahkemenin
görevi başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığını
değerlendirmektir. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın
yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri
ışığında taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması
şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve
inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda
delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da
yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116,
23/1/2014, § 19).
40. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun 52. maddesinin dördüncü ve devamı fıkralarında, dava
dosyasındaki bilgi ve belgelerin mahkemenin belirleyeceği çerçevede davacı
tarafa incelettirilebileceği kural altına alınmıştır.
41. Başvuruya konu olayda dava dosyasında bulunan bilgi ve
belgeler esas alınarak uyuşmazlık hakkında karar verilmiş olup başvurucunun
talebi üzerine dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin tamamı
incelettirilmiş, bu bilgi ve belgelere karşı varsa savunmasını sunabilmesi için
otuz günlük ek süre verilmiştir. Başvurucu vekili 23/6/2014 tarihli
dilekçesinde, idarenin savunmasına ve gizli belgelere karşı beyanda bulunmuştur.
Ayrıca başvurucu vekili AYİM Başsavcılığı düşüncesine karşı beyan dilekçesinde
ve karar düzeltme dilekçesinde de söz konusu gizli belgeler hakkında görüş ve
beyanlarını sunmuştur. Diğer yandan davanın hiçbir aşamasında dava dosyasına
sunulan belgelerin değerlendirilmediğine yönelik bir bilgi bulunmadığı gibi
başvurucu tarafından mahkeme önünde dile getiremediği hangi ilave tezlerin
olduğu konusunda da bir açıklamada bulunulmamıştır. Buna göre AYİM tarafından
başvurucuya dava malzemesine ilişkin olarak tetkik ve beyanda bulunma
olanağının tanındığı, bu çerçevede başvurucunun yargılamanın sonucunu
etkileyecek usule ilişkin bir imkândan mahrum bırakılmadığıanlaşılmıştır.
Ayrıca yargılamanın bütünü dikkate alındığında Mahkemece yapılan uygulamanın
tüm süreci adaletten yoksun kılacak şekilde etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak somut olayda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine
yönelik açık ve görünür bir ihlalin olmadığı anlaşılmaktadır.
42. Açıklanan nedenlerle silahların eşitliği ilkesine yönelik
bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşıldığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
43. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi
hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere
hükmedilir…
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından
kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama
yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya
genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama
yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı
ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar
verir.”
44. Başvurucu, yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini
talep etmiştir.
45. Başvuruda Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan
özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
46. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar
bulunduğundan kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili
yargı merciine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
47. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 1.800
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.026,90 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamında tarafsız mahkemede
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkı kapsamında çelişmeli yargılama ve
silahların eşitliği ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın
gizliliğihakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayatın gizliliği hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere -Anayasa'nın 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile getirilen geçici
21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi
kaldırılmış olduğundan anılan bendin (b) alt bendi gereğince- YETKİLİ İDARİ
YARGI MERCİİNE GÖNDERİLMESİNE (Karar, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Birinci
Dairesinin E.2014/230 sayılı dosyasıyla ilgilidir.),
E. 226,90 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.026,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme
olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre
için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
11/5/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.