TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
MEHMET SABRİ GÜL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/4248)
|
|
Karar Tarihi: 16/1/2020
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/2/2020-31044
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Recep KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz AKINCI
|
|
|
Muammer TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yücel ARSLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Mehmet Sabri GÜL
|
Vekili
|
:
|
Av. Duygu DEMİREL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, sendika şube yöneticisinin başka bir ile atanmasının
aile hayatına saygı ve sendika haklarını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 6/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu 1967 doğumlu olup olay tarihinde Diyarbakır Vergi
Dairesi Başkanlığı Cahit Sıtkı Tarancı Vergi Dairesi Müdürlüğünde gelir uzmanı
olarak çalışmaktadır. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonuna (KESK) bağlı
Büro Emekçileri Sendikası (Sendika) üyesi olan başvurucu, anılan Sendikanın
Diyarbakır Şube başkanıdır.
7. Başvurucu hakkında 23/5/2008 tarihli basın açıklamasına
katılması ve açıklamaya konu dilekçeyi imzalaması, 16/9/2008 tarihinde
düzenlenen tiyatro gösterisi ve basın açıklamasına katılması, 21/10/2008,
23/10/2008 ve 25/10/2008 tarihlerinde yapılan basın açıklamalarına katılması
nedeniyle dört ayrı disiplin soruşturması açılmış ve bu soruşturmalar sonucunda
başvurucuya bir uyarı ve üç kınama cezası verilmiştir.
8. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün (Emniyet Müdürlüğü) 5/6/2008,
24/9/2008, 31/10/2008 ve 3/11/2008 tarihli yazılarında başvurucunun katıldığı
eylemlere yer verilmiştir. Söz konusu 5/6/2008 tarihli yazıda 23/5/2008
tarihinde 12.45-14.30 saatleri arasında Diyarbakır Adliye binası önünde "Abdullah Öcalan'a biz de sayın diyoruz, biz de bu
suçu işliyoruz ve kendimizi ihbar ediyoruz" konulu dilekçenin
Cumhuriyet Başsavcılığına verileceğine dair yapılan basın açıklamasına
başvurucunun da katılarak destek verdiği belirtilmiştir.
9. 24/9/2008 tarihli yazıda; 16/9/2008 tarihinde Demokratik
Toplum Partisi (DTP) Diyarbakır il örgütü tarafından DTP'nin Anayasa
Mahkemesinde görülen kapatma davasına ait iddianamede yer alan hususların
temsilî bir mahkeme kurularak halka sorulduğu ve akabinde basın açıklaması
yapıldığı, söz konusu etkinliklere başvurucunun da katıldığı tespitlerine yer
verilmiştir.
10. 31/10/2008 tarihli yazıda; 21/10/2008 tarihinde 12.20-12.40
saatleri arasında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde Abdullah Öcalan'a
İmralı Ceza İnfaz Kurumunda uygulandığı iddia edilen fiziksel şiddet olayını
protesto etmek amacıyla DTP Genel Başkanı Ahmet Türk tarafından bir basın
açıklaması yapıldığı ve başvurucunun söz konusu basın açıklamasına katılarak
destek verdiği belirtilmiştir. Aynı yazıda 23/10/2008 tarihinde Diyarbakır Platformu tarafından Büyükşehir
Belediyesi Konukevi önünde Abdullah Öcalan'aİmralı Ceza İnfaz Kurumunda
uygulandığı iddia edilen fiziksel şiddet olayını protesto etmek amacıyla ve
Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Adana ve Mersin'de yaşanan olaylara ilişkin basın
açıklaması düzenlendiği, akabinde yapılan oturma eylemine başvurucunun da
katıldığı ifade edilmiştir.
11. 3/11/2008 tarihli yazıda da 25/10/2008 tarihinde saat
11.30'da Turgut Özal Bulvarı üzerinde bulunan MTA Parkı'nda Eğitim ve Bilim
Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) Diyarbakır Şubesi tarafından yapılan basın
açıklaması ile Adalet ve Kalkınma Partisi il binasına siyah çelenk bırakma
eylemine başvurucunun da katıldığı ifade edilmiştir.
12. Disiplin soruşturması raporunda özetle, başvurucunun
Diyarbakır'da gerçekleştirilen ve soruşturma açılmasına konu olan bu tür olaylara
katılmaya devam edipdestek vererek çalıştığı yerde huzursuzluk yaratacağı,
hizmet dışında devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak
davranışlarda bulunmaya devam edeceği düşünüldüğünden başka bir ile atanmasının
uygun görüldüğü belirtilmiştir.
13. Başvurucu, söz konusu disiplin cezaları üzerine 27/3/2009
tarihinde Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının onayı ve Yozgat
Valiliğinin 21/5/2009 tarihli Oluru ileYozgat Defterdarlığı Sarıkaya Mal
Müdürlüğüne gelir uzmanı olarak atanmıştır.
14. Başvurucu, atama işlemine karşı 6/7/2009 tarihinde
Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır. İdare
Mahkemesi 8/12/2010 tarihinde davayı reddetmiştir.
15. İdare Mahkemesinin ret kararında, 14/7/1965 tarihli ve 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesi ile 22/9/2000 tarihli ve 24178
sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Maliye Bakanlığı Personelinin Yer Değiştirme
Suretiyle Atanmalarına İlişkin Yönetmelik'in (Yönetmelik) 12. maddesine yer
verilmiş (bkz. § 20) ve disiplin soruşturması raporu ile Emniyet Müdürlüğünün
yukarıda bahsedilen yazılarına değinilmiştir.
16. İdare Mahkemesi kararında; anılan fiillerin 657 sayılı
Kanun'un 7. maddesine aykırı hareket olarak değerlendirilip başvurucu hakkında
soruşturma açıldığının ve yapılan soruşturma sonucunda fiillerin sabit olması
nedeniyle soruşturmacı tarafından başka bir ile atamasının uygun olacağının
belirtildiği, söz konusu fiiller nedeniyle başvurucu hakkında yapılan
soruşturma sonucunda düzenlenen raporda getirilen teklif doğrultusunda tesis
edilen naklen atama işleminde takdir hakkının kamu yararı ve hizmet gereklerine
uygun olarak kullanıldığı ifade edilmiştir.
17. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir. Danıştay 28/2/2014
tarihinde, kararın ve dayandığı gerekçenin hukuka ve usule uygun olduğunu
belirterek temyiz talebini reddetmiş ve kararı onamıştır. Başvurucunun kararın
düzeltilmesi talebi de Danıştay tarafından 20/11/2014 tarihinde reddedilmiştir.
Karar 5/2/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir.
18. Başvurucu 6/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
19. 657 sayılı Kanun'un 76. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Kurumlar, görev ve unvan eşitliği gözetmeden
kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine
eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya
başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilirler.”
20. Atama tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik'in "Hizmetin Gereği" başlıklı 12.
maddesinin ilgili kısmı şu şekildedir:
"Aşağıda belirtilen hallerde hizmetin
gereği olarak personelin görev yerleri değiştirilebilir.
A) (Değişik bent: 03/04/2008- 26836 S.R.G
Yön/7.mad.) Haklarında adli veya idari bir soruşturma yapılmış ve bu soruşturma
sonucunda yerinde kalmalarında sakınca görülmüş olanlar ile sicil raporu
sonuçlarına göre olumsuzluğu tespit edilmiş olanların aynı hizmet bölgesindeki
başka bir hizmet alanına atamaları yapılabilir...."
21. 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri
Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun
"Sendika üyelerinin ve yöneticilerinin güvencesi" kenar
başlıklı 18. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan hâlinin ilgili kısmı
şöyledir:
“Kamu görevlileri, iş saatleri dışında veya
işverenin izni ile iş saatleri içinde sendika veya konfederasyonların bu
Kanunda belirtilen faaliyetlerine katılmalarından dolayı farklı bir işleme tâbi
tutulamaz ve görevlerine son verilemez.
Kamu işvereni, işyeri sendika temsilcisi ile
sendika ve sendika şube yöneticilerinin işyerini haklı bir sebep olmadıkça ve
sebebini açık ve kesin şekilde belirtmedikçe değiştiremez.
Kamu işvereni kamu görevlileri arasında
sendika üyesi olmaları veya olmamaları nedeniyle bir ayırım yapamaz.
Sendika veya konfederasyonu ilk genel kurula
kadar sevk ve idare edecek yönetim kurulu üyeleri, genel kurulda yönetim
kuruluna seçilenler ile sendika şube yönetim kurulu üyeleri seçildikleri
tarihten itibaren durumlarını en geç otuz gün içinde kurumlarına yazılı olarak
bildirirler. Söz konusu yöneticiler seçildikleri tarihten itibaren otuz gün
içerisinde sendika tüzüğünde belirtilen hükümlere göre, ayrıca yazılı talepte
bulunmaları halinde bu görevleri süresince aylıksız izine ayrılırlar. Talepte
bulunmayanlar ise kurumlarındaki görevlerine devam ederler. İzine ayrılmayan
yönetim kurulu üyeleri haftada bir gün kurumlarından izinli sayılırlar.
...”
B. Uluslararası Hukuk
22. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Akat/Türkiye kararına (B. No: 45050/98,
20/9/2005) konu olayda, Diyarbakır’daki bir lisede öğretmenlik yapan ve
EĞİTİM-SEN üyesi olan başvurucuya -kendi iddiasına göre- sendika faaliyetleri
nedeniyle birçok disiplin yaptırımı uygulanmıştır. Başvurucu 29/11/1995
tarihinde amirlerinden gerekli izni almadan Ankara’da bir gösteriye katılması
nedeniyle 1/30 oranında aylıktan kesme, 11/12/1997 tarihindeki derslere
girmediği için uyarma ve amirlerinden gerekli izni almadan 3/10/1998 tarihinde
Ankara’daki bir gösteriye katılmak üzere Diyarbakır’ı terk etmesi nedeniyle
1/15 oranında aylıktan kesme cezası almıştır. Başvurucu, 6/8/1998 tarihinde
Konya’ya atanması üzerine yapılan atamanın sendika hakkını ihlal ettiğini ve
sendikal haklarını kullanmasına engel olduğunu iddia etmiştir.
23. AİHM, görevinin atama kararının yerinde olup olmadığını
değerlendirmek değil,Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 11. maddesi
çerçevesinde başvuranın sendika faaliyetlerini sürdürme hakkına ilişkin
karardaki olayları incelemek olduğunu, atama kararının bir sendikaya üye olma
ve sendikal faaliyetleri sürdürme hakkına bir sınırlama getirmediğini ve engel
teşkil etmediğini belirtmiştir. AİHM söz konusu kararla Sözleşme'nin 11.
maddesi ile güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğüne özü itibarıyla bir
kısıtlamanın veya ihlalin olduğu hususunda başvurucunun yeterince inandırıcı
olmadığını, ayrıca başvurucunun atandığı yeni görevinin sendika faaliyetlerini
sürdürmesine engel olduğuna ikna olmadığını ifade etmiştir. AİHM, Sözleşme'nin
11. maddesinin birinci paragrafının sendika özgürlüğünü örgütlenme özgürlüğünün
özel bir şekli olarak düzenlediğini hatırlatarak bu madde uyarınca sendika
üyelerine devlet tarafından farklı bir uygulama yapılamayacağını ve özellikle
sendika üyesi olma hakkının başka bir yere atanmamayı gerektirmediğini
belirtmiştir.
24. AİHM ayrıca, atama kararının başvurucu tarafından ulusal
yetkililerin sendika faaliyetlerine bir müdahalesi olarak sayılmasına karşın bu
tedbirin devletin kamu hizmetinin idaresi ve yönetimi doğrultusunda aldığı bir
önlem görüşünde olduğunu, yetkililerin bu noktada takdir yetkilerini
kullandıklarını belirtmiştir.
25. AİHM, sözü edilen kararında, başvurucunun konumunun
prensipte başka bir birime veya kamu hizmeti ihtiyaçları doğrultusunda başka
bir şehre atanmasını gerektirdiğini, tayin kararının bir sendikaya üye olma ile
sendikal faaliyetleri sürdürme hakkına bir sınırlama getirmediğini ve engel
teşkil etmediğini, ayrıca başvurucunun iddialarını ve tayin edildiği yeni
görevinin sendikal faaliyetlerine engel olduğunu ispat edemediğini belirterek
başvurucunun hakkındaki atama kararının özü itibarıyla sendikal faaliyetlerini
sürdürme hakkına bir ihlal oluşturduğunun kanıtlanamadığı sonucuna varmıştır.
26. AİHM Sözleşme'nin 11. maddesi bakımından ihlal bulmadığı,
sadece 13. maddesinin ihlalini tespit ettiği benzer konudaki Ertaş Aydın ve diğerleri/Türkiye (B.
No:43672/98, 20/9/2005), Bulğa ve
diğerleri/Türkiye (B. No: 43974/98, 20/9/2005) ve Adem Yılmaz ve diğerleri/Türkiye (B.
No: 41496/98,...,21/3/2006) kararlarında;
olağanüstü hâl döneminde Diyarbakır'dan başka illere tayini yapılan ve sendika
üyesi olan başvurucuların -aralarında bazı sendikaların il şube başkanları da
yer almaktadır- somut olayın koşullarında başvurucuların haklarında verilen
tayin kararlarının sendikal faaliyetlerde bulunma haklarını esastan ihlal
ettiğini gösteremedikleri sonucuna varmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 16/1/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru
incelenip gereği düşünüldü:
A. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
28. Başvurucu; eşi ve çocukları Diyarbakır'da yaşamaya devam
ederken atamasının yapılmasının aile birliğini bozduğunu, atama işlemi
nedeniyle ailesinden ve sosyal ortamından soyutlandığını, bunun derece
mahkemelerince dikkate alınmadığını ileri sürmüştür. Aile hayatına saygı hakkı,
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır.
Anayasa’nın 41. maddesinin ise Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği aile
hayatına saygı hakkına ilişkin pozitif yükümlülüklerin değerlendirilmesi
bağlamında gözönünde bulundurulması gerekmektedir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126,
2/7/2015, § 36).
29. Kişinin kamu görevlisi olması, kendisine sağladığı birtakım
ayrıcalıklar ve avantajların yanında birtakım külfet ve sorumluluklara
katlanmayı, diğer kişilerin tabi olmadığı birtakım sınırlamalara bağlı olmayı
gerektirmektedir. Kişi kamu görevine kendi isteği ile girmekle bu statünün
gerektirdiği ayrıcalıklardan yararlanmayı ve külfetlere katlanmayı kabul etmiş
sayılmakta ve kamu hizmetinin kendine has özellikleri, bu avantaj ve
sınırlamaları zorunlu kılmaktadır (İhsan
Asutay, B. No: 2012/606, 20/2/2014, § 38). İdarenin atama işlemleri
konusunda belirli bir takdir alanı bulunduğu kabul edilmelidir. Kamu hizmetinin
sağlıklı ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilmesi için gerekli tedbirleri
almak, ilgili idarenin öncelikli görevi ve sorumluluğudur (İhsan Asutay, § 39). Bu noktada kamu
hizmetlerinin sürekliliği ve düzenliliği ilkesi ile kamu görevlilerinin aile
hayatına saygı hakları arasında adil bir dengenin gözetilmesi gerekir (Z.K., B. No: 2015/1550, 26/12/2018, § 23)
.
30. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal
iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı
veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama
şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24). Buna göre başvurucunun atama işlemi nedeniyle devletin
pozitif yükümlüğünü yerine getirmediğini ve ne şekilde aile birliğinin
etkilendiğini ikna edici surette ortaya koyması beklenir.
31. Somut olayda idare, başvurucunun hakkında açılan dört ayrı
disiplin soruşturması üzerine aldığı bir uyarı ve üç kınama cezasının
kesinleşmesinden sonra başka bir şehre atanmasının uygun olduğuna karar
vermiştir. Başvurucu dilekçesinde yalnızca soyut olarak eşinin ve çocuklarının
Diyarbakır'da yaşamaya devam ettiğini, atama işlemi nedeniyle aile birliğinin
bozulduğunu iddia etmiştir. Buna karşılık başvurucu; kendisine yüklenen
külfetin bir kamu görevlisi olarak katlanması mümkün olmayan bir ağırlığa
ulaştığını gösterebilmiş değildir. Bundan başka başvurucu, eşinin ve ailesinin
Diyarbakır'da kalmasını gerektiren zorlayıcı şartlar bulunması nedeniyle atama
işleminin aile birliğini telafisi güç biçimde sarstığını, bu sebeple de aile
hayatına saygı hakkı ile bir kamu görevlisi olarak külfet ve sorumluluklara
katlanma yükümlülüğü arasında açık bir dengesizlik yapıldığını ortaya
koyamamıştır.İdarenin bu konudaki takdir alanı da gözetildiğinde başvurucunun
iddiasını soyutluktan çıkartamadığı ve dolayısıyla başvurunun
temellendirilememiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerektiği sonucuna
ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının, diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Sendika Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu; üstlenmiş olduğu sendika yöneticiliği görevini
yapmasının atama işlemi ile engellendiğini, görev yeri değişikliği nedeniyle
fiilen bu görevi yapmasının olanaksız hâle geldiğini ileri sürmüştür.
Başvurucu, Sendika şube başkanı ve Sendikayı temsilen yasal olarak düzenlenen
bazı faaliyetlere katılması nedeniyle kendisine bir uyarma ve üç kınama cezası
verilmesinin ardından yapılan atama işlemi ve disiplin cezalarının atama
işlemine gerekçe oluşturmasından dolayı sendika hakkının ihlal edildiğini iddia
etmiştir.
34. Başvurucu, atama işlemi nedeniyle 4688 sayılı Kanun'da yer
alan güvencelere aykırı davranıldığını, derece mahkemelerinin kararlarında
sendika temsil ilişkisi kapsamındaki faaliyetleri nedeniyle maruz kaldığı atama
süreci ile örgütlenme hakkının ihlal edildiği hususunun gözetilmediğini;
sendikal faaliyetler dışında disiplin soruşturmasına maruz kalmadığı ve olumsuz
sicil almadığı hususlarının ise değerlendirilmediğini belirtmiştir. Başvurucu,
ayrıca Abdullah Öcalan'la ilgili dilekçeyi yüzü aşkın kamu görevlisinin
imzalayıp vermesine rağmen sadece kendisinin görev yerinin değiştiğini
belirterek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
35. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan, B.
No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun şikâyetlerinin sendikal
faaliyetlerde bulunması üzerine atama işlemi yapıldığı iddiasına dayanması
nedeniyle iddiaların bir bütün olarak Anayasa'nın 51. maddesi kapsamında
incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
36. Anayasa’nın “Sendika
kurma hakkı” kenar başlıklı 51. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma
ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek
için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara
serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse
bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
Sendika kurma hakkı ancak, millî güvenlik,
kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâk ile
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebepleriyle ve kanunla
sınırlanabilir.
Sendika kurma hakkının kullanılmasında
uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir
…”
37. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Kanun’un 47. maddesinin (3)
numaralı, 48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları ile Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü'nün 59. maddesinin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca Anayasa
Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili delilleri sunmak suretiyle olaylar
hakkındaki iddialarını ve dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal
edildiğine dair açıklamalarda bulunarak hukuki iddialarını kanıtlamak
başvurucuya düşer. Zikredilen kurallara göre başvurucunun kamu gücünün işlem,
eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak ve özgürlük ile
dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan deliller ile
ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların aslı ya da örneğini
başvuru dilekçesine eklemesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu gücünün ihlale
neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair olayların tarih
sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki haklardan
hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği, buna ilişkin gerekçe ve deliller
açıklanmalıdır (Sabah Yıldızı Radyo ve
Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi [GK],
B. No: 2014/12727, 25/5/2017, § 19).
38. Yukarıda belirtilen koşullar yerine getirilmediği takdirde
Anayasa Mahkemesi, başvuruyu açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle kabul
edilemez bulabilir. İddiaların dayanaktan yoksun olmadığı konusunda Anayasa
Mahkemesinin ikna edilmesi, başvurucu tarafından ortaya konulan somut bilgi ve
belgelerin niteliğine bağlıdır. Başvurucunun başvuru hakkında kabul edilemezlik
kararı verilmesini önlemek için başvuru formu ve eklerinde iddialarını
destekleyici belgeleri sunması ve gerekli açıklamaları yapması başlangıçta
zorunludur (Sabah Yıldızı Radyo ve
Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, §
20; Veli Özdemir, B. No:
2013/276, 9/1/2014, § 23; Ünal Yiğit,
B. No: 2013/1075, 30/6/2014, § 22).
39. Somut olayda başvurucu, Sendikanın şube yöneticisi olduğu
gerçeği dışında atama işleminin temelinde yer alan disiplin cezalarının
sendikal sebeplerle veya sendika hakkının kullanılması nedeniyle verildiğini
gösterebilmiş değildir. Başvurucu, iddialarını ispata yarayabilecek ne herhangi
bir sendika kararı ne de söz konusu eylemlerin sendikal faaliyet kapsamında
yapıldığına dair somut bilgi ve deliller ortaya koymuştur. Dolayısıyla
başvurucu, atama kararının salt sendikal nedenlere dayandığını makul
gerekçelere dayalı olarak açıklayamamıştır. Öte yandan başvurucu, atama
işleminin sendikal faaliyetlerini sürdürme hakkına yönelik bir müdahale
oluşturduğunu da kanıtlayamamış ve bu kapsamda atandığı yeni görevinin sendika
faaliyetlerini sürdürmesine engel olduğunu ikna edici bir biçimde ortaya
koyamamıştır. Başvurucuların sendikal nedeni ortaya koyamadıkları durumda
sadece atama işleminin yerinde olup olmadığını denetlemek ise Anayasa
Mahkemesinin görevi değildir.
40. Başvurucunun hakkında verilen atama kararının sendikal
faaliyetlerini sürdürme hakkını ihlal ettiğini kanıtlayamadığı sonucuna
varılmıştır. Dolayısıyla başvurunun bu kısmının da, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
16/1/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.