TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMİNE VURAL BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2015/4499)
Karar Tarihi: 21/2/2018
Başkan
:
Burhan ÜSTÜN
Üyeler
Serruh KALELİ
Nuri NECİPOĞLU
Kadir ÖZKAYA
Rıdvan GÜLEÇ
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Emine VURAL
Vekili
Av. Alparslan GIRGIÇ
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, uzman öğretmen unvanı verilmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ve işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen özlük haklarına dair zararın tazmini istemiyle açılan davada lehe verilmiş yargı kararları dikkate alınmadan hüküm verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 9/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:
6. Öğretmen olarak görev yapan başvurucu, yüksek lisans eğitimi aldığını belirterek uzman öğretmen unvanı verilmesi istemiyle Millî Eğitim Bakanlığına başvuruda bulunmuştur. Talebin reddi üzerine İstanbul 9. İdare Mahkemesi (Mahkeme) nezdinde iptal davası açmıştır.
7. Mahkeme 25/1/2013 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline ve işlem nedeniyle uğranılan özlük haklarına ilişkin zararın başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.
8. Bu hüküm, Danıştay İkinci Dairesinin 12/11/2013 tarihli kararıyla bozulmuştur. Daire; bozma kararında öncelikle 14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun görevde yükselme hususlarını düzenleyen maddelerinin Anayasa Mahkemesinin 21/5/2008 tarihli ve E.2004/83, K.2008/107 sayılı kararıyla iptal edilmesi üzerine uzman öğretmenliğe atanma hususundaki bütünlüğün bozulduğunu, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra yasal bir düzenleme yapılmamış olmasının bu konuda boşluk yarattığını ve bu boşluğun yargı içtihadıyla doldurulmasının da olanaklı olmadığını tespit etmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra sadece eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans eğitimine dayanılarak uzman öğretmen unvanının kazanılmasına olanak bulunmadığını belirten Mahkeme, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 28/03/2013 tarihli ve E.2010/2397, K.2013/1123 sayılı kararını da emsal göstererek hukuka uygun olan dava konusu işlemi iptal eden Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu gerekçesine yer vermiştir.
9. Karar düzeltme istemi aynı Dairenin 30/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
10. Mahkeme, bozma kararında yer alan gerekçeye yer vermek suretiyle 3/3/2015 tarihli kararıyla davanın reddine hükmetmiştir. Bozma kararına uyularak verilen ret hükmü temyiz edilmeden kesinleşmiştir.
11. Başvurucu 9/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Mahkemenin 21/2/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
13. Başvurucu; Mahkeme tarafından hatalı yorum yapılarak karar verildiğini, benzer durumda olan öğretmenler lehine yargı kararları bulunduğunu, uzman öğretmen unvanı verilmemesinin ücrette adalet ilkesine aykırı düştüğünü ve çalışma barışını bozduğunu belirterek eşitlik ilkesi ile çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
14. Başvurucu her ne kadar çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadı (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013) uyarınca çalışma hakkı Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Türkiye’nin taraf olduğu ek protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden bu iddia yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
15. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu; Anayasa'nın 10. maddesinin ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de şikâyetlerin özüdava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve Mahkeme tarafından hatalı bir yorumla karar verildiği, lehe yargı kararları bulunduğu iddialarına yönelik olduğundan şikâyetin yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığı iddiası kapsamında değerlendirilmesi uygun görülmüştür.
1. Başvuru Yollarının Tüketilmesi Sorunu
16. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı ve 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru "ikincil nitelikte bir kanun yolu" olup bu yola başvurulmadan önce kural olarak olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
17. Temyiz mahkemesinin yakın zamanda vermiş olduğu ve başvurucunun davasına da uygulanacak nitelikteki bir karar varsa ve temyiz mahkemesinin bu kararını değiştirmesi ihtimal dâhilinde görünmüyorsa başvurucu, iç hukuk yollarını tüketmiş sayılacaktır (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 30; Şahin Tosun, B. No: 2014/10857, 11/1/2017, §§ 34-36).
18. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulması için olağan kanun yollarının tüketilmesi gerekir. Ancak somut olayda başvurucu açısından temyiz yoluna başvurulması, tüketilmesi gerekli bir yol olarak değerlendirilmemiştir. Başvurucu tarafından açılan davada ilk derece mahkemesi davanın kabulüne karar vermiş; temyiz üzerine Danıştay İkinci Dairesi, ilk derece mahkemesi kararını bozmuş ve davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediğini belirtmiştir. İlk derece mahkemesince anılan bozma kararına uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Ayrıca Danıştay İkinci Dairesi bozma kararını verirken Danıştay dairelerinin kararlarına karşı direnme imkânına sahip olmadığı ve idare mahkemelerinin direnme kararlarını denetleyen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun aynı yöndeki kararına atıfta bulunmuştur. Bu durumda, verilen karara yönelik olarak temyiz mercii kararını vermiş vederece mahkemesince de temyiz merciinin verdiği karar doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Bu aşamadan sonra başvurucudan ilk derece mahkemesince verilen son karara yönelik olarak da temyiz yoluna başvurmasını beklemenin bireysel başvuru hakkının kullanılması önünde orantısız bir engel oluşturabileceği değerlendirilerek bu yönüyle ilk derece mahkemesince verilen son karara karşı temyiz yoluna başvurulmadan yapılan bu başvuru, olağan kanun yoluna başvurulmadığı için başvuru yollarının tüketilmediği gerekçesiyle kabul edilemez nitelikte görülmemiştir.
19. Başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki iddialarının diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmesi gerekir.
2. Diğer Kabul Edilebilirlik Kriterleri Yönünden
20. Anayasa’nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013, § 42).
21. Somut olayda iddia, savunma ve tüm dosya kapsamı incelenerek ilgili kısımları yukarıda belirtilen (bkz. § 8) gerekçe ile kanun yolu mercii tarafından verilen bozma hükmü doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Mevzuatın, somut olayın ve delillerin yorumlanması yukarıda anılan ilkeler uyarınca uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemenin takdirinde olup bireysel başvuruda değerlendirmeye konu edilemez.
22. Öte yandan benzer konularda aynı derecedeki yargı mercileri arasındaki içtihat farklılıkları tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemeyeceği gibi derece mahkemeleri veya temyiz mercilerinin uyuşmazlıklara ilişkin olarak tarafların talepleri ve delilleri arasındaki yorum farklılıkları da tek başına adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde kabul edilemez (Miras Mümessillik İnş. Taah. Reklam Paz.Bas.Yay.San. ve Tic. A.Ş., B. No: 2012/1056, 16/4/2013, § 36).
23. Bu hâle göre başvurucu tarafından ileri sürülen iddialar, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olup kararda bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
24. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir..
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına 21/2/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.