TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
G.E. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/6543)
|
|
Karar Tarihi: 11/6/2018
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Hasan Tahsin
GÖKCAN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
Hüseyin
MECEK
|
Başvurucu
|
:
|
G.E.
|
Vekili
|
:
|
Av. Zerrin
RİŞVAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idari gözetim altında tutmanın hukuki olmaması
nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; tutulma koşulları nedeniyle de
kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 8/4/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
7. Türkmenistan Cumhuriyeti vatandaşı ve 1975 doğumlu olan
başvurucu, İstanbul'da yaşamaktadır.
8. Başvurucunun yaşadığı evde uyuşturucu madde ticareti
yapıldığı iddiasıyla İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliğinin 8/12/2014 tarihli
kararına istinaden 10/12/2014'te arama yapılmıştır. Aramada herhangi bir suç
unsuru bulunmamasına karşın evde ikamet eden yabancı uyruklu on iki kişinin
vize sürelerinin dolduğu tespit edilmiştir. Başvurucunun aynı zamanda yurda
giriş yasağı (Ç-120) olduğu anlaşılmıştır. Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü
ekipleri tarafından başvurucu, aynı gün Kumkapı Geri Gönderme Merkezine
(GGM/Merkez) gönderilmiştir.
9. İstanbul Valiliğinin (Valilik) 13/12/2014 tarihli kararıyla
başvurucu hakkında 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (ı) bendi uyarınca Türkiye'ye giriş yasağı bulunmasına
rağmen yurda girdiği gerekçesiyle sınır dışı etme, aynı Kanun'un 57. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre de kamu düzeni açısından tehdit oluşturması
nedeniyle bir ay süreyle idari gözetim altına alma kararı verilmiştir.
10. Başvurucunun idari gözetim kararına yaptığı ilk itiraz,
İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 24/12/2014 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
Başvurucunun ikinci itirazı da İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/1/2015'te
kabul edilmemiştir.
11. Başvurucunun idari gözetim kararına yaptığı 10/3/2015 tarihi
itirazı ise İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/3/2015 tarihli kararıyla "idari gözetim kararının gerekçe bölümünde
gözetim kararı alınmasını gerektiren nedenlerin kanunun 57/2 madde ve fıkrası
hükmünde yazılı nedenlerin birkaçının aynen ve soyut olarak yazılması suretiyle
gösterildiği, bu nedenlerin talepte bulunan bakımından oluştuğuna dair somut
delil ve gerekçelerinin açıklanıp, gösterilerek ortaya konulmadığı,kararın
alınmasına neden olan ekli evraklardan da kanunun 57/2 madde ve fıkrası
hükmündeki durumlardan birinin veya kararda gösterilen nedenlerin oluştuğuna
dair herhangi bir delil ve emare de bulunmadığı, sınırdışı
edilmesi kararının dayandığı kanun maddesi hükmündeki gerekçenin de kanunun
57/2 madde ve fıkrası hükmünde sayılan idari gözetim kararı alınmasını
gerektirir durumlara uymadığı" gerekçesiyle kabul edilerek
başvurucunun salıverilmesine karar verilmiştir.
12. 16/3/2015'te serbest bırakılan başvurucunun 8/4/2015'te
yaptığı bireysel başvuruda süre aşımı bulunmamaktadır.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
13. 6458 sayılı Kanun, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun ilgili maddeleri B.T. ([GK],
B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-21) kararında açıklanmıştır.
B. Uluslararası Hukuk
14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) ilgili
maddeleri, tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağı, etkili başvuru ile
kişi hürriyeti ve güvenliği haklarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin
(AİHM) uygulaması B.T. (Aynı
kararda bkz. §§ 23-38) kararında açıklanmıştır.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
15. Mahkemenin 11/6/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
16. Başvurucu, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama
imkânının bulunmadığını belirterek adli yardım isteminde bulunmuştur.
17. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan ve yabancı olan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
18. Başvurucu; tutulma koşullarının insan onuru ve haysiyetiyle
bağdaşmayacak ölçüde kötü olduğunu, bu koşullara karşı sonuç alabileceği etkili
bir başvuru yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkının, kötü
muamele yasağı ve bununla bağlantılı olarak da etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
19. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede
ikametleri ve ülkeden sınır dışı edilmeleriyle ilgili işlemler medeni hak ve yükümlülük veya bir suç isnadının esasının karara
bağlanmasıyla ilgili olmadığından adil yargılanma hakkı yönünden ayrıca
inceleme yapılmamıştır.
20. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, idari gözetim altında
tutulan yabancıların tutulma koşullarını kötü muamele yasağı kapsamında
incelemiştir (Rıda Boudraa, B. No:
2013/9673, 21/1/2015; K.A. [GK],
B. No: 2014/13044, 11/11/2015; F.A. ve M.A.,
B. No: 2013/655, 20/1/2016; A.V. ve
diğerleri, B. No: 2013/1649, 20/1/2016; F.K. ve diğerleri, B. No: 2013/8735, 17/2/2016; T.T., B. No: 2013/8810, 18/2/2016; A.S., B. No: 2014/2841, 9/6/2016; I.S. ve diğerleri, B. No: 2014/15824,
22/9/2016).
21. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun
yollarının tüketilmiş olması şarttır."
22. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45.
maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem,
eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının
tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
23. Anayasa Mahkemesi K.A.
(Aynı kararda bkz. §§ 80, 81) kararında olumsuz tutulma koşulları nedeniyle
uğranılan zararın tazminine ilişkin etkili idari ve yargısal bir başvuru
yolunun bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır. Anayasa Mahkemesi, bu kanaate varırken
tutulma koşullarından çekilen ızdırap için tazminata
hükmedildiğini gösteren herhangi bir adli veya idari yargı kararının
bulunmadığı hususunu gözönünde bulundurmuştur.
24. Ancak Anayasa Mahkemesi,B.T.
başvurusunda bu içtihadını gözden geçirerekbaşvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle başvuruyu kabul edilemez bulmuştur. Anayasa
Mahkemesi, idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve
işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti
olduğunu, 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden
dolayı kişisel hakkı doğrudan muhtel olanlarca idari
yargıda tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit
edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç
işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve
yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası
olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§
45-58).
25. Başvuruya konu somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı
gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmiştir.
27. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle eldeki
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
28. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak davalarda
dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim
haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de
işaret edilmelidir (B.T., § 59).
29. Kötü muamele yasağı yönünden başvuru yollarının tüketilmemesine
istinaden kabul edilemezlik kararı verildiğinden anılan yasakla bağlantılı
olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal
edildiği iddiasının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
30. Başvurucu; 6458 sayılı Kanun'da ve Anayasa'nın 19.
maddesinde öngörülen güvencelere aykırı olarak özgürlüğünden yoksun
bırakıldığını, gözetim altına alınırken hâkim önüne derhâl çıkarılmadığını,
gözetim kararına karşı yasal hakları konusunda bilgilendirilmediğini, gözetim
altına alındığının yakınlarına haber verilmediğini, açıklanan ihlal iddialarına
ilişkin olarak Türk hukukunda başvurubileceği ve
tazminat talep edebileceği etkili bir yol bulunmadığını belirterek kişi
hürriyeti ve güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
31. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
§ 16). Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, hürriyeti kısıtlanan
kişiler için güvence altına alınan bir yargı merciine etkili başvuru hakkı
Anayasa’nın 40. maddesinin özel bir hâlini ifade ettiğinden 40. madde yönünden
ayrıca bir değerlendirme yapılmamıştır.
32. Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği
11/4/2014 tarihinden sonra idari gözetim altında bulundurulan yabancıların
gerek idari gözetim kararının idarece resen sonlandırılması gerekse
tutulanların sulh ceza hâkimliğine yaptıkları itiraz üzerine serbest
bırakılmalarını müteakiben kendisine yapılan başvurularda; Anayasa'nın 19.
maddesine ve 6458 sayılı Kanun'daki usule aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen
veya giren ya da hakkında sınır dışı etme kararı verilen bir kişinin
yakalanması veya gözetim altına alınması uygulamasında tutma kararı verme
işleminin koşulları, süresi, sürenin uzatılması, ilgiliye bildirilmesi, idari
gözetim kararına karşı başvuru yolları gibi usul güvencelerine aykırılıktan
dolayı bu başlık altında yapılan şikâyetlerden ötürü ihlal kararları vermiştir
(K.A., I.S. ve diğerleri).
33. Ancak Anayasa Mahkemesi, idari gözetim altına alınan
yabancıların kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ilgilendiren ihlal
iddialarında B.T. başvurusuyla
içtihat değişikliğine gitmiştir. Anılan başvuruda Anayasa Mahkemesi 2577 sayılı
Kanun'un 2. maddesinin idari işlem veya eylem türleri yönünden herhangi bir
ayrım yapılmadığından idari fonksiyona giren her türlü işlem veya eylem
sebebiyle oluşan zararın tazmininin bu kurala dayanılarak açılacak tam yargı
davasıyla istenebilmesi için yeterli bir yasal zemin oluşturduğunu, -sırf bilgi
eksikliği nedeniyle- fiiliyatta bu yolun işletilmemesinin etkisiz olduğu
biçiminde yorumlanamayacağını, hukuka aykırı biçimde tutulan yabancılar
yönünden tam yargı davasının etkili bir hukuk mekanizması olduğunu belirtmiştir
(B.T., §§ 52, 54).
34. Fakat kararda Anayasa Mahkemesi 6458 sayılı Kanun'un 57.
maddesine göre hukuki niteliği itibarıyla idari bir işlem olduğu hâlde
yabancıyı özgürlüğünden yoksun bırakan mahiyetini de dikkate alan kanun
koyucunun idari gözetim kararına karşı itiraz mercii olarak münhasıran sulh
ceza hâkimliklerini tayin ettiğini, bu açıdan idare mahkemelerinin idari
gözetim kararının hukuka uygunluğunun denetimi konusunda herhangi bir yetkisi
bulunmadığından sulh ceza hâkimliğine itiraz edilmeden idari yargıda tam yargı
davası açılamayacağını açıklamıştır (B.T., §§
70, 71).
35. Öte yandan sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının
hukuka uygun olduğuna hükmetmesi durumunda -idari yargı merciinin idari gözetim
kararının hukukiliğini denetleme yetkisinin bulunmadığı gözetildiğinde- 2577
sayılı Kanun'un 2. maddesinde öngörülen tam yargı davasının idari gözetim
kararının hukuka aykırı olduğu şikâyetlerine bağlı tazminat istemi yönünden
etkisiz hâle geleceği anlaşılmaktadır. Bu gibi hâllerde sulh ceza hâkiminin ret
kararından itibaren süresi içinde doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel
başvuruda bulunulabilir (B.T., § 72).
36. Sulh ceza hâkiminin idari gözetim kararının hukuka aykırı
olduğu gerekçesiyle itirazı kabul etmesi hâlinde tam yargı davası açılmasını
engelleyici bir düzenleme bulunmadığından bu yol tüketilmeden Anayasa
Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulamaz (B.T.,
§ 73).
37. Yukarıdaki açıklamaların ışığında İstanbul 9. Sulh Ceza
Hâkimliğinin 16/3/2015 tarihli kararı üzerine idari gözetimi sona eren
başvurucunun uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi zararının karşılanması
bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve
ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası
yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna
varılmıştır.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
39. Başvurucunun bu karardan sonra idari yargıda açacağı dava
süresi hususunda kötü muamele yasağının incelendiği kısımda yapılan açıklamaların
(bkz. § 28) burada da geçerli olduğu ifade edilmelidir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
C. Başvurunun başvuru
yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurucunun yargılama
giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 11/6/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.