TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ERKAN PALAS VE SELAHATTİN ERGİN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/7673)
|
|
Karar Tarihi: 11/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Ömer MENCİK
|
Başvurucular
|
:
|
1. Erkan
PALAS
|
|
|
2.
Selahattin ERGİN
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat
İNCEKARA
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurular, tahliye kararının uygulanmaması ve tutukluluğa
ilişkin kararların doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı
olan sulh ceza hâkimliklerince verilmesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkının; bazı söz ve uygulamalar nedeniyle de eşitlik ilkesinin
ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 8/5/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru Erkan Palas yönünden başvuru belgelerinin bir örneği
bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş
bildirmiştir.
6. Başvurucu Erkan Palas, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını
Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
7. Yapılan incelemede 2015/7676 numaralı başvurunun konu
bakımından aynı nitelikte olması nedeniyle 2015/7673 numaralı başvuru ile
birleştirilmesine ve incelemenin bu dosya üzerinden yapılmasına karar
verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde
ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Tutuklamaya İlişkin
Süreç
9. Kamuoyunda 17-25 Aralık soruşturmaları
olarak bilinen soruşturmalar esnasında (anılan soruşturmalara ilişkin bilgiler
için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK],
B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 30) İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube
Müdürlüğü bünyesinde yapılan -önleme amaçlı- iletişime müdahale işlemlerinin
usulsüz olduğu iddiasına ilişkin olarak başvurucuların da aralarında olduğu çok
sayıda kolluk görevlisi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
(Başsavcılık) ceza soruşturması başlatılmıştır.
10. Başvurucular, anılan soruşturma kapsamında gözaltına
alınmışlardır. Başsavcılık 25/7/2014 tarihinde başvurucuları tutuklanmaları
istemiyle İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. İstanbul 1. Sulh
Ceza Hâkimliği 25/7/2014 tarihinde, başvurucuların resmî belgede sahtecilik ve
kişilerin arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçlarından
tutuklanmalarına karar vermiştir.
B. Serbest Bırakılmamaya
İlişkin Süreç
11. Başvurucuların da aralarında olduğu şüphelilerin müdafileri
tarafından İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesine -nöbetçi asliye ceza mahkemesi
olduğu- 20/4/2015 tarihinde İstanbul 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10.
(bütün) sulh ceza hâkimlerinin reddi ile tahliye taleplerini içerir dilekçeler
verilmiştir.
12. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 21/4/2015
tarihinde, İstanbul Sulh Ceza Hâkimliklerinin tümüne yazı yazılarak
-dilekçelerde ileri sürülen- hâkimin reddi sebepleri konusunda yazılı olarak
görüş bildirmeleri istenmiştir.
13. İstanbul 4. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesinin görüş bildirme istemine cevap vermemiş; diğer Sulh Ceza
Hâkimlikleri ise görüş bildirilmesi istemine 22/4/2015 tarihinde cevap
vermiştir. Hâkimliklerin cevap yazılarında özetle sulh ceza hâkimlerinin reddi
taleplerini inceleme ve bu konuda karar verme yetki ve görevinin yine sulh ceza
hâkimliklerine ait olduğu, hâkimin reddi müessesesinin kovuşturma aşamasına ait
bir işlem olduğu, hâkimin reddi sebepleri mevcut olsa dahi bu talebin öncelikle
ilgili mahkeme veya hâkimliğe yapılması gerektiği ve sulh ceza hâkimlerinin
tamamının bu şekilde reddedilmesinin mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
14. Öte yandan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından
21/4/2015 tarihinde, Başsavcılığa yazı yazılarak tahliye talepleri hakkındaki
görüşleriyle birlikte ilgili soruşturma dosyalarının gönderilmesi istenmiştir.
Başsavcılık, asliye ceza mahkemelerinin tahliye talepleriyle ilgili olarak
karar verme yetkisinin bulunmadığını belirterek görüş bildirmemiş ve soruşturma
dosyalarını göndermemiştir.
15. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi "mahkemece hâkimin reddi talepleri ile ilgili yapılan
değerlendirmenin dosyanın esası ile ilgili bir değerlendirme olmadığı,
şüphelilerin tamamının tutuklu bulunduğu, dolayısıyla işin acele işlerden
olduğu, dolayısıyla soruşturma dosyaları ve reddi hâkim talepleri konusunda
görüşlerin istenilmesine rağmen gönderilmemesinin reddi hâkim talepleri
konusunda incelemeye ve bir karar vermeye hukuken engel teşkil etmediği"
gerekçesiyle incelemesini "şüpheliler
müdafilerinin dilekçeleri, yazılı ve CD ortamındaki dilekçe ekleri, ilgili
savcılıklardan ve Sulh Ceza Hâkimliklerinden gelen yazı cevapları ve
görüşleri" üzerinden gerçekleştirmiştir. Mahkeme 24/4/2015
tarihinde İstanbul 1., 2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9. ve 10. (bütün) sulh ceza
hâkimlerinin reddi taleplerinin kabulüne, şüphelilerin tahliye talepleri
konusunda karar verilmek üzere 24/4/2015 tarihinde nöbetçi olan İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi M.B.nin
görevlendirilmesine karar vermiştir.
16. Başsavcılık tarafından talepte bulunulması üzerine İstanbul
10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2015 tarihinde, İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesinin
hâkimlerin reddi isteminin kabulüne ve görevlendirmeye ilişkin kararlarının yok
hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir.
17. İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği, aynı tarihte İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesine bir yazı yazarak tahliye taleplerine bakma görev ve
yetkisinin kendilerinde bulunduğunu belirtmiş ve ilgili taleplerin
gönderilmesini istemiştir.
18. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi, Başsavcılıkça soruşturma
dosyalarının gönderilmemesi ve tahliye talepleri konusunda görüş bildirilmemesi
üzerine tutukluluğun devamı yönünde
mütalaada bulunulduğunu değerlendirerek tahliye talepleri
konusundaki incelemesini "işin tahliye
yönünden değerlendirilmesinde bir sakınca olmadığı"
gerekçesiyle şüpheli müdafilerinin sunduğu bazı belge ve CD'ler üzerinden
gerçekleştirmiştir. Mahkeme 25/4/2015 tarihinde başvurucuların da aralarında
olduğu tüm şüphelilerin tahliyesine karar vermiştir.
19. Diğer taraftan Başsavcılık tarafından talepte bulunulması
üzerine İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliği 25/4/2015 tarihinde, İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesinin tahliyeye ilişkin kararlarının yok hükmünde olduğunun
tespitine ve şüphelilerin tutukluluk hâllerinin devamına karar vermiştir.
Kararda "İstanbul Adliyesindeki tüm
Sulh Ceza Hâkimliklerinin reddine ve tutuklu şüphelilerin tahliye istemine
ilişkin taleplerin Asliye Ceza Mahkemesi veya Ağır Ceza Mahkemelerince
değerlendirilmesinin ve bu değerlendirmeler neticesinde tahliye talebinin reddi
veya kabulü yönünde bir karar verilmesi halinde verilen bu kararların hukuken
yasal mevzuatımıza göre mümkün olmadığı, verilen bu kararların da hukuken
geçersiz, uygulanabilirliği olmayan ve mutlak butlan ile batıl olan veya diğer
bir anlatımla yok hükmünde sayılan kararlar niteliğinde olduğu"
ifade edilmiştir.
20. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 26/4/2015 tarihinde
tahliye müzekkerelerini Başsavcılığa göndermiştir. Başsavcılıkça İstanbul 10.
Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/4/2015 tarihli kararına atıf yapılarak şüpheliler
hakkında düzenlenen tahliye müzekkereleri İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine
iade edilmiştir.
21. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015 tarihinde
şüphelilerin tahliyesine ilişkin müzekkereleri yeniden Başsavcılığa göndermiş,
Başsavcılık bunları yeniden İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesine iade etmiştir.
22. Tahliye müzekkerelerinin ikinci kez iade edilmesi üzerine
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015 tarihinde, tahliye
müzekkerelerinin yeniden Başsavcılığa gönderilmesine dair bir karar vermiştir.
23. Öte yandan İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi 27/4/2015
tarihinde, İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin 25/4/2015 tarihli kararlarının
yok hükmünde olduğunun tespitine karar vermiştir.
24. İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesi 29/4/2015 tarihinde; önceki
kararlarda görevsiz olunmasına rağmen dilekçelerin değerlendirilerek soruşturma
aşamasında olan işlerle ilgili hâkimin reddi taleplerinin kabulüne karar
verildiğini, hukuki yanılgıya düşülerek verilmiş olan bu kararların usul ve
yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin görevine girmeyen bir hususta karar
verildiğini belirterek önceki kararlarının yok hükmünde sayılmasına karar
vermiştir.
25. İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi de 28/4/2015 tarihinde "... hazırlık soruşturmalarında hâkim
tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak, bunlara karşı
yapılan itirazları incelemek yetkisinin münhasıran Sulh Ceza Hâkimliğine ait
olduğu, Asliye Ceza Mahkemelerinin soruşturma aşamasındaki işler ile ilgili
olarak tutuklama ve tahliye kararı verme yetkilerinin olmadığı, Mahkememizce
verilen 25/04/2015 tarihli ... karar ile mahkememizce verilen tahliye kararı[nın] mahkememizin
görevsiz bulunması nedeniyle yok hükmünde sayılması gerektiği ..."
gerekçesiyle tahliyeye ilişkin kararlarının yok hükmünde sayılmasına karar
vermiştir.
26. Başvurucular, nihai kararı 27/4/2015 tarihinde
öğrendiklerini bildirmişlerdir.
27. Başvurucular 8/5/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuşlardır.
C. Sonraki Süreç
28. Başsavcılıkça başvurucuların da aralarında olduğu
şüphelilerin Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini
yapmasını engellemeye teşebbüs etme, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme,
silahlı terör örgütüne üye olma, devletin gizli kalması gereken bilgilerini
siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, görevi kötüye kullanma,
iftira, resmî belgede sahtecilik, haberleşmenin gizliliğini ihlal etme, kişiler
arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetme, hukuka aykırı olarak kişisel
verileri kaydetme, özel hayatın gizliliğini ihlal etme suçlarını
işlediklerinden bahisle cezalandırılmaları istemiyle aynı yer Ağır Ceza
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
29. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2015/371 sayılı
dosyası üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
30. Dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla ilk
derece mahkemesinde derdesttir.
D. İlgili Süreç
31. Başvurucuların da aralarında bulunduğu şüphelilerin İstanbul
sulh ceza hâkimlerinin tümünün reddi taleplerini kabul eden İstanbul 29. Asliye
Ceza Mahkemesi Hâkimi M.Ö. ile bu kişilerin tümünün tahliye taleplerini kabul
eden İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi M.B. hakkında disiplin ve ceza
soruşturması başlatılmıştır. Bu kapsamda anılan hâkimler 27/4/2015 tarihinde
görevden el çektirilmişler -sonrasında meslekten de çıkarılmışlar- 30/4/2015 ve
1/5/2015 tarihlerinde tutuklanmışlardır.
32. Hâkimler M.Ö. ve M.B. hakkında kamu davası açılmış; Yargıtay
16. Ceza Dairesi 24/4/2017 tarihinde, adı geçen kişilerin söz konusu kararları
-üyesi oldukları- FETÖ/PDY liderinin ve yöneticilerinin talimatıyla
verdiklerini belirterek silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan 9 yıl hapis ve
görevi kötüye kullanma suçundan 1 yıl hapis cezalarıyla cezalandırılmalarına
karar vermiştir. Dairenin görevi kötüye kullanma suçu yönünden yaptığı
değerlendirmelerin ilgili kısımları şöyledir:
"... Türk Ceza Muhakemesi Hukuku
yönünden, gerek mülga 1402 sayılı CMUK'un 21 vd.maddelerinde
gerekse mer'i 5271 sayılı CMK'nın 22 ve devamı
maddelerinde yer alan düzenlemeler subjektif
tarafsızlıkla ilgili olup hakimin reddi hakkına ilişkindir.Bu
nedenle şüpheli/sanık,müşteki/katılan ya da
Cumhuriyet savcısının hakimi reddetmesi mümkün ise de mahkeme veya hakimliği
bir kurum olarak reddetmesi mümkün değildir.Keza
heyet halinde çalışan bir mahkemenin veya bir adliyede veya yargı çevresinde
bulunan tüm mahkemelerin veya hakimlerinin toplu reddi usulü de yoktur ...
...
5271 sayılı CMK'nın
22 vd.maddelerinde yer alan
hakimin reddi müessesesinin, kural olarak kovuşturma aşaması ile ilgili olduğu
görülse de, gerek ilgili madde metinlerinde açıkça 'şüpheli' kavramına yer
verilmesi gerekse yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından
yargılanma hakkını teminat altına alan AS'nin 6. ve
Anayasanın 36.maddelerinin emredici düzenlemeleri karşısında soruşturma
safhasında da hakimin reddinin mümkün olduğunun kabulünde zorunluluk
bulunmaktadır. Zira red, hakimin
tarafsızlığını temin bakımından getirilmiş bir kurumdur.
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545
sayılı Kanunla, sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış ve münhasıran soruşturma
aşamasında görevli sulh ceza hakimlikleri kurulmuştur. Adından da anlaşılacağı
üzere bu hakimlikler, “mahkeme” niteliği taşımazlar, çünkü dava görmezler,
sadece soruşturma aşaması ile ilgili tedbir taleplerini ve itirazları inceleyip
karara bağlarlar.
Soruşturma aşamasında tarafsızlığından şüphe
duyulan sulh ceza hakiminin, gerek kişisel gerekse
olgusal olarak somutlaştırılmak suretiyle reddi mümkündür. Ancak objektif tarafsızlık
gerekçesiyle tüm sulh ceza hakimleri reddedilemez.
6545 sy.kanunla
Sulh Ceza Hakimlerinin reddine dair özel bir usul getirilmediğine göre bu
konuda genel hükümlerin uygulanması gerektiğinde şüphe olmamalıdır.
Bu durumda red,
reddedilen hakimliğe yapılacak yazılı başvuru ile yapılmalıdır.Reddi istenen hâkim, ret sebepleri
hakkındaki görüşlerini yazılı olarak bildirerek (CMK m.26/1-3) evrakı yargı
çevresi içinde bulunduğu asliye ceza mahkemesine (CMK m.27/2) (Prof.Dr.Yener Ünver-Prof.Dr.Hakan
Hakeri Ceza Muhakemesi Hukuku 12.baskı sh.191) gönderir.Ret isteminin kabulü halinde, davaya bakmakla bir
başka hâkim veya mahkeme görevlendirilir.. (CMK m.27/4).
Red talebini kabul eden Asliye Ceza Mahkemesi hakiminin tahliye
taleplerini değerlendirmek üzere her hangi bir hakimi
görevlendirip görevlendiremeyeceğine gelince;
5235 sayılı Kanunun değişik 10. maddesi ile
CMK m.101/1, 103, 108/1 ve 268/3 incelendiğinde, soruşturma aşamasında
tutuklama ve tahliye kararlarını yalnızca sulh ceza hakimliği ve hakimi verebilir. Tutukluluğa itirazı ise, CMK m.268/3
uyarınca sadece bir başka sulh ceza hakimliği ve hakimi inceleyebilir.Soruşturma aşamasında tutuklama ve
tahliye konusunda asliye ceza mahkemesine ve hakimine yetki verilmemiştir.
Asliye ceza mahkemesi, ancak kabul ettiği iddianamenin kovuşturmasını
yürütürken tutuklama tedbiri ile ilgili kararlar verebilir. Bunun dışında
Anayasa ve kanunlar asliye ceza mahkemelerine, doğrudan veya dolaylı olarak
soruşturma aşamasına müdahale etme yetkisi vermemiştir.(Prof.Dr.Ersan ŞEN yorumluyorum 13 syf.
313-315) Bu nedenle Asliye Ceza Mahkemesi red
talebini yerinde görürse ancak aynı yer ya da yargı çevresinde bulunan bir
başka sulh ceza hakimini görevlendirebilir.
...
... Somut olayda, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesi hakimi sanık M.Ö.nün mutad
uygulama gereğince taleple ilgili dilekçe ve eklerini 5271 sy.CMK’nın
24.maddesi gereğince görüş yazıları da eklenerek iade edilmek üzere reddedilen
hakimlere göndermesi, evrakın tekrar gelmesi durumunda ise yukarda açıklandığı
üzere Türk Ceza Muhakemesi hukukunda uygulanma yeri bulunmayan ve esasen haklı
bir gerekçeye de dayanmadığı Anayasa Mahkemesincetespit
edilen 'objektif tarafsızlık' iddiasına müstenit taleplerin reddine karar
vermesi gerekirken hiç birisi ilgili Cumhuriyet savcılarınıngörüş
yazılarında belirtilen gerekçelerle gönderilmemiş ve bu şekilde söz konusu
soruşturma dosyaları kendisi tarafından incelenmemiş olmasına vetamamı toplu olarak reddedilmiş durumdaki İstanbul Sulh
Ceza Hakimlerinin, kendilerine yönelik olarak yapılan bu toplu reddi hakim
taleplerini inceleme yetkisinin bulunmadığına yönelik olumsuz görüş yazılarına
rağmen, talep dilekçelerini CMK’nın 8 vd.
maddelerinde öngörülen şartları da taşımadığı halde birleştirerek 32. Asliye Ceza
hakimi sanık M.B.yi görevlendirmesi ve buna ilişkin
müzekkereyi 24/04/2015 günü mesai bitiminden sonra saat 17:28’de imzalamasıyla
UYAP üzerinden, fiziken de aynı gün İstanbul 32.
Asliye Ceza Mahkemesi personelinin kalemi kapatıp adliyeden ayrılmasından sonra
Hakim M.B.nin doğrudan kendisine, hakim odasında 29.
Asliye Ceza Mahkemesi zabıt katibi Ö.A. marifetiyle göndermesi ... sanık Hakim M.B.nin ... 5235 sayılı Kanun'un, 6545 sayılı Kanunla
değişik 10. Maddesi gereğince soruşturma aşamasında tutukluluğa ilişkin tüm
kararları verme yetkisinin Sulh Ceza Hakimliğine ait olduğu ve asliye ceza
mahkemelerinin soruşturma evresindeki işlemlerle ilgili bir yetkisinin
bulunmamasına rağmen, 29. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi M.Ö.nün
kanuna aykırı şekilde görevlendirme kararına dayanarak, toplam 594 adet
klasörden oluşan belgeleri incelemeden ... gece saat 22.00-22.30 sıralarında
kararların yazımını bitirerek, koridorda bekleyen avukatlara tebliğ ettirmesi
... karşısında;
Suç tarihi itibariyle hakim olan sanıkların verdikleri
kararların esasen de sorunlu oldukları görülmekle birlikte, bu durumun müsnet suç yönünden yargısal faaaliyet
kapsamında değerlendirilmesi ve verilen kararlara karşı kanun yollarına
başvurulabileceği ileri sürülse de yukarda izah edildiği üzere, kamu düzenine
ilişkin görevle ilgili kuralları görmezden gelip yargılama hukukuna ilişkin
işleyiş ve düzeni yok sayarak, 'mahkemeler üstü' bir tavırla örgüt liderinin
talimatı üzerine kurgulandığında şüphe bulunmayan plan doğrultusunda tam bir
örgütsel organizasyon, gizlilik ve adanmışlık hali içerisinde, fiil ve eylem
birliği ile, aynı örgüt mensubu olmaktan soruşturulan altmışüç
şüpheli ile ilgili hakimin reddi ve tahliye taleplerini, mutad
işleyiş ve uygulama dışına çıkıp,mesai saati dışında,
verilecek kararlarla ilgili denetim mekanizmalarını bertaraf edecek, olayı bir
oldu bitti fırsatçılığı içerisinde sonuçlandıracak bir gizlilikle ve eşgüdümle
hareket ederek görevli olmadıkları halde kabul eden sanıkların, karar verme
süreci ile ilgili hukuka aykırı eylemleriyle görevlerinin gereklerine aykırı
davrandıklarında şüphe yoktur..."
33. Anılan mahkûmiyet hükmü, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca
26/9/2017 tarihli kararla onanarak kesinleşmiştir. Kararın ilgili kısımları
şöyledir:
"... İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca
yürütülmekte olup beş yüz doksan dört klasörden oluşan yedi ayrı soruşturma
dosyasında biri gazeteci, diğerleri emniyet görevlisi olan altmış üç şüphelinin
FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan
kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs,
devletin gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk amacıyla
temin etme gibi çok sayıda suçtan tutuklu bulunduğu, bu şüphelilerin
müdafilerinin farklı tarihlerdeki tahliye istemlerinin İstanbul Sulh Ceza
Hakimliklerinin kararlarıyla reddedildiği, keza altmış üç şüpheliden otuz
altısının, haklarında tutuklama nedeni bulunmadığını ileri sürerek yaptıkları
bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesince 08.04.2015 tarihinde kabul edilemez
bulunduğu,
Bu süreç sonunda, FETÖ/PDY silahlı terör
örgütü lideri Fethullah Gülen'in "www.he.o"
isimli internet sitesinde yayınlanan "Mukaddes Çile ve İnfak
Kahramanları" başlıklı vaaz/sohbet görünümlü kriptolu/örgütsel konuşmasıyla
altmış üç tutuklu şüphelinin serbest bırakılmasının sağlanması için talimat
verdiği, bunun üzerine 20.04.2015 tarihinde şüphelilerin müdafileri olan yirmi
avukat tarafından İstanbul Adliyesindeki tüm sulh ceza hakimliklerinde görevli
hakimlerin reddiyle şüphelilerin tahliye edilmesi istemli elli bir adet
dilekçeden oluşan evrakın uygulanan prosedüre aykırı olarak tarama ve kayıt
işlemlerinden geçirilmeksizin günün muhabere nöbetçisi İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesi hakimi sanık M.Ö.ye odasında teslim edildiği, sanık M.Ö.nün reddi hakim taleplerini kabul ederek, muhabere
nöbetçisi İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi sanık M.B.yi
tahliye istemleri konusunda karar vermek üzere 24.04.2015 tarihinde
görevlendirdiği, sanık M.B.nin de 25.04.2015 tarihinde
talepleri kabul ederek tutuklu bulunan şüphelilerin tamamının tahliyesine karar
verdiği olayda;
Silahlı terör örgütü üyesi olma suçu
bakımından;
Terör örgütlerinin; amaç suçun işlenmesi
yolunda güven, disiplin ve sıkı irtibata önem veren, iş bölümüne dayalı,
hiyerarşik düzene sahip yapılar olarak istihbarat, gizlilik, güvenlik ve
denetim konularında duyarlı oldukları, örgütün hiyerarşik yapısına dahil
olmayan, irtibat halinde olmadıkları, güvenilir bulmadıkları,
denetleyemedikleri, gizlilik ve güvenlik kurallarıyla hiyerarşiye uymayan
kişilerin faaliyetlerine izin vermeyecekleri, bu kapsamda FETÖ/PDY silahlı
terör örgüt lideri Fethullah Gülen'in 19.04.2015 günü
örgütün yayın organlarından "www.herkul.org" isimli internet
sitesinde yayınlanan talimatı doğrultusunda, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü
üyeliği ve bu örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlara ilişkin yedi ayrı
soruşturma dosyasında tutuklu olan altmış üç şüphelinin müdafiliğini yapan
yirmi avukatın, örgüt liderinin talimatından bir gün sonra 20.04.2015 tarihinde
toplu halde verdikleri elli bir adet dilekçeye istinaden dosyaları kısmen dahi
olsa incelemeden ve delillere temas etmeksizin, altmış üç şüphelinin tamamının
istisnasız olarak tahliyelerini sağlamak için örgüt tarafından verilen görevi
yerine getirmek üzere birlikte harekete geçen ve ancak "adanmış" bir
örgüt mensubunca yapılabilecek bir yöntem ve üslupla, hukuka açıkça aykırı bir
zeminde bulunduklarını bilerek önceden tasarlanmış, amaç ve örgütsel
faaliyetleri yönünden bilinçli olarak söz konusu usulsüz ve hukuka aykırı
kararları veren sanıkların FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaçlarını
gerçekleştirmesine hizmet ettikleri ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütü
mensuplarının kullanımı için oluşturulmuş ve münhasıran bu terör örgütünün mensupları
tarafından kullanıldığı bilinen ByLock iletişim
sistemini kullanmak suretiyle örgütün hiyerarşik yapısına dahil oldukları ve
böylelikle silahlı terör örgütüne üye olma suçunu işledikleri anlaşılmaktadır.
...
Görevi kötüye kullanma suçu bakımından ise;
Sanıkların inceleme konusu davada yaptıkları
ağır hukuka aykırılıkların, mesleki kıdemleri ve yetkili çalıştıkları
mahkemelerdeki görev süreleri dikkate alındığında, beşeri hata ve mesleki
tecrübesizlik kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmaması, reddi hakim
taleplerinin kabul edilip tahliye kararları verildiği anda şüphelilere haksız
bir menfaat sağlanması karşısında; FETÖ/PDY silahlı terör örgütünce organize
edilen tahliye planını hayata geçiren sanıklar M.Ö. ve M.B.nin,
verilecek kararlarla ilgili denetim mekanizmalarını bertaraf edecek şekilde tam
bir örgütsel organizasyon, gizlilik ve adanmışlık hali içerisinde, iştirak
halinde söz konusu soruşturma evrakını incelemeden verdikleri hukuka aykırı
kararlarla şüphelilerin tamamının tahliye edilmesine karar vererek, aynı
örgütün mensubu olmaktan haklarında soruşturma yürütülen altmış üç şüpheliye
menfaat sağladıkları ve bu şekilde sanıkların, görevlerinin gereklerine aykırı
hareket etmek suretiyle FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün faaliyeti kapsamında
... görevi kötüye kullanma suçunu ayrı ayrı işledikleri kabul edilmelidir
..."
IV. İLGİLİ HUKUK
34. İlgili hukuk için bkz.
Hüseyin Korkmaz, B. No: 2014/16835, 18/7/2018, §§ 42-50.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 11/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve
Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tahliye Kararına
Rağmen Serbest Bırakılmamaya İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
36. Başvurucular; İstanbul sulh ceza hâkimlerinin tümünün
reddine ve tahliyeye ilişkin talepte bulunduklarını, İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesince hâkimlerin reddi isteminin kabul edildiğini ve tahliye taleplerini
karara bağlamak üzere İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin
görevlendirildiğini, bu Mahkeme tarafından da tahliye kararı verildiğini, bu
karardan sonra İstanbul 29. ve 32. Asliye Ceza Mahkemeleri hâkimlerinin hukuka
aykırı bir şekilde görevlerinden uzaklaştırılıp tutuklanarak, verilen tahliye
kararlarının uygulanmasının imkânsız hâle getirildiğini ifade etmişlerdir.
37. Başvurucular ayrıca sulh ceza hâkimlerinin reddi talebini
değerlendirme yetkisinin asliye ceza mahkemelerinde olması nedeniyle İstanbul
29. Asliye Ceza Mahkemesince bir değerlendirme yapıldığını, ancak yetkisiz bir
makam olan İstanbul 10. Sulh Ceza Hâkimliğinin İstanbul 29. Asliye Ceza
Mahkemesi kararını doğal hâkim
ilkesine aykırı bir şekilde, yine tahliyeye ilişkin kesin nitelikteki İstanbul
32. Asliye Ceza Mahkemesi kararını da hukuka aykırı bir şekilde yok hükmünde
saydığını, hatta İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin tahliyeye ilişkin kesin
nitelikteki kararını aynı Mahkemenin daha sonra görevlendirilen hâkiminin de
hukuka aykırı bir şekilde yok hükmünde saydığını, tüm bu sebeplerle tahliye
kararlarına rağmen serbest bırakılmalarının hukuka aykırı bir şekilde
engellendiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma ve
etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
38. Başvurucu Erkan Palas yönünden bildirilen Bakanlık
görüşünde; hâkimin reddi ile hâkimin davaya bakamayacağı hâllere ilişkin
düzenlemelerin kovuşturma aşamasına ilişkin düzenlemeler olduğu ancak sulh ceza
hâkimliklerinin sadece soruşturma aşamasına ilişkin iş ve işlemleri yaptıkları,
bu nedenle sulh ceza hâkimlikleri yönünden bu düzenlemelerin uygulanamayacağı,
bu düzenlemelerin sulh ceza hâkimlikleri açısından uygulanması ihtimali olsa
dahi bu durumda talebin mutlaka sulh ceza hâkimliklerine yapılması gerektiği,
ayrıca tüm sulh ceza hâkimliklerinin toplu hâlde reddinin mümkün olmadığı ifade
edilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca; şikâyet konusu hâkimlerin reddine ve
tahliye taleplerinin kabulüne dair verilen kararların görevli olmayan
mahkemelerce verildiği ve bu nedenle ortada hukuken geçerli bir tahliye
kararının bulunmadığı belirtilmiştir.
39. Başvurucu Erkan Palas Bakanlık görüşüne karşı beyanında;
hâkimin reddi ile hâkimin davaya bakamayacağı hâllere ilişkin düzenlemelerin
kanun hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere soruşturma aşamasını da
kapsadığını, hâkimlerin reddine dair taleplerin tüm sulh ceza hâkimliklerince
uzunca bir süre görmezden gelinmesi sebebiyle doğrudan asliye ceza mahkemesine
başvurduklarını, siyasilerin söylemleri ve sulh ceza hâkimliklerinin yaptığı
uygulamalar nedeniyle tüm sulh ceza hâkimliklerinin tarafsızlığını ve
bağımsızlığını yitirdiğini, bu nedenle tüm sulh ceza hâkimliklerini toplu
olarak reddettiklerini ifade etmiştir. Başvurucu; bakanlık görüşüne karşı
beyanında ayrıca İstanbul 29. Asliye Ceza Mahkemesinin hâkimin reddi
taleplerini ve İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesinin ise tahliye taleplerini
değerlendirmede görevli olduğunu belirtmiştir.
b. Değerlendirme
40. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve sekizinci fıkraları
şöyledir:
"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti
bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini
veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu
kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir.
...
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu
kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak
amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
41. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların serbest bırakılmalarına
ilişkin mahkeme kararının uygulanmadığına ve bu karara rağmen hürriyetlerinin
kısıtlanmasına devam edildiğine yönelik iddialarının mahkemeye erişim hakkıyla
ilgili genel ilkeler ışığında Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü ve sekizinci
fıkraları bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi
gerekir.
42. Anayasa Mahkemesi Hüseyin
Korkmaz (§§ 88-109) kararında; benzer bir soruşturma kapsamında
İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesince verilen tahliye kararına rağmen serbest
bırakılmanın hukuka aykırı bir şekilde engellendiği yönündeki iddianın
tahliyeye ilişkin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi kararının yetkili bir
yargı mercii tarafından verilmiş bir karar olduğunun kabulünün mümkün
olmadığını ve başvurucunun söz konusu tahliye kararı sonrasındaki tutulmasının
hukuki bir temelinin bulunmadığının söylenemeyeceğini de belirterek açıkça
dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmıştır.
43. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Sulh Ceza
Hâkimliklerinin Doğal Hâkim, Bağımsız ve Tarafsız Hâkim İlkelerine Aykırı
Olduğuna İlişkin İddia
a. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
45. Başvurucular; tutukluluğa ilişkin kararları veren sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim
ilkesine aykırı olduğunu ve tarafsız ve bağımsız bir mahkeme niteliğinde
bulunmadığını, soruşturma sürecindeki vermiş oldukları kararlardan da bu
durumun anlaşıldığını, sulh ceza hâkimlerinin tümünün reddine ve tahliyeye
ilişkin kararların verildiği dönemde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
yaptığı uygulamalar ve siyasilerin birtakım söylemleri nedeniyle mahkemelerin
bağımsızlığı ve tarafsızlığına gölge düştüğünü belirterek kişi hürriyeti ve
güvenliği ile etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
46. Bakanlık görüşünde, başvurucu Erkan Palas'ın bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamada bulunulmamıştır.
b. Değerlendirme
47. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim
güvencesini sağlamadıkları, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadıkları ve
tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten
yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle
getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza
hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların
açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No:
2014/14061, 8/4/2015, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§
64-78, 94-97).
48. Somut başvuruda, aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak
anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların sulh ceza
hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı
olduğu iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
B. Eşitlik İlkesinin
İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucuların
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
50. Başvurucular, yargı kararı olmadığı hâlde üst düzey
siyasetçiler ve kamu görevlileri tarafından örgüt mensubu olarak ilan
edildiklerini, örgüt mensubu oldukları gerekçesiyle cezalandırılmaları yönünde
hem siyasetçiler hem de bazı basın yayın organlarınca birtakım hakaretlerde ve
iftiralarda bulunulduğunu, yargı görevlilerinin de bu fiilî duruma uyarak
kendileri hakkında verilen tahliye kararını uygulamadıklarını, bu şekliyle
kendilerine ayrımcı davranıldığını belirterek ayrımcılık yasağının ihlal
edildiğini ileri sürmüşlerdir.
51. Bakanlık görüşünde, başvurucu Erkan Palas'ın bu bölümdeki
iddialarına ilişkin bir açıklamada bulunulmamıştır.
2. Değerlendirme
52. Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olaylarla ilgili
delilleri sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve
dayanılan Anayasa hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine dair açıklamalarda
bulunarak hukuki iddialarını ortaya koymak başvurucuya düşer. Başvurucunun kamu
gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edildiğini ileri sürdüğü hak
ve özgürlük ile dayanılan Anayasa hükümlerini, ihlal gerekçelerini, dayanılan
deliller ile ihlale neden olduğu ileri sürülen işlem veya kararların neler
olduğunu başvuru dilekçesinde belirtmesi şarttır. Başvuru dilekçesinde kamu
gücünün ihlale neden olduğu iddia edilen işlem, eylem ya da ihmaline dair
olayların tarih sırasına göre özeti yapılmalı; bireysel başvuru kapsamındaki
hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiği ve buna ilişkin
gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır (Veli
Özdemir, B. No: 2013/276, 9/1/2014, §§ 19, 20).
53. Somut olayda başvurucular; başvuru formları ve eklerine
yukarıda anılan ihlal iddialarına yönelik olarak iddiaların konusunu belirtir
şekilde somut bilgi, belge ve kanıt eklememişlerdir. Bu itibarla başvuruya konu
ihlal iddialarıyla ilgili deliller sunarak olaya ilişkin iddialarını kanıtlamak
ve hangi Anayasa hükmünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunmak
suretiyle hukuki iddialarını ortaya koymak yükümlülüğü başvuruculara ait
olmasına rağmen başvurucular tarafından bu yükümlülük yerine getirilmemiştir.
54. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların eşitlik ilkesinin
ihlal edildiğine ilişkin iddialarının temellendirilmemiş olduğu anlaşıldığından
başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan
yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tahliye kararına rağmen serbest bırakılmama nedeniyle kişi
hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim, bağımsız ve tarafsız
hâkim ilkelerine aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının
ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA
11/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.