TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
RAMAZAN FATİH UĞURLU BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/803)
|
|
Karar Tarihi: 12/9/2018
|
R.G. Tarih ve Sayı: 19/10/2018 - 30570
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Recep KAPLAN
|
Başvurucu
|
:
|
Ramazan
Fatih UĞURLU
|
Vekili
|
:
|
Av. Ali
PACCİ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ulusal bir gazetede bazı üst düzey askerî personele
yönelik yapılan haberler nedeniyle tazminata hükmedilmesinin ifade ve basın
özgürlüklerini ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 13/1/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, olay tarihinde ve hâlen Yeni Akit isimli ulusal
gazetenin (gazete) sahibidir.
9. A.Ö. isimli yarbay (Yarbay) 31/1/2012 tarihinde evinin bulunduğu
Fenerbahçe Orduevi lojmanlarındaki otoparkta kafasından vurulmuş hâlde
bulunmuştur. Bu ölümün intihar sebebiyle olup olmadığı konusunda şüpheler
bulunduğu ve intihardan ziyade cinayet olabileceği konusunda ulusal basında çok
sayıda haber yapılmıştır.
10. Ulusal basının konuya gösterdiği ilginin ve Yarbay'ın
ölümüne dair şüphelerin bulunduğu yönünde yaptığı haber ve yorumların arkasında
Yarbay'ın ölümünden kısa süre önce görev yaptığı yerdeki parasal usulsüzlükler
hakkında ilgili makamlara bir ihbar mektubu göndermiş olduğuna ilişkin
yönündeki iddialar vardır.
11. Ancak ne başvuru konusu haberde ne de ulusal basında yer
alan diğer haberlerde anılan ihbar mektubunun orijinal versiyonuna yer
verilmiştir. Bunun yerine anılan mektupta yer aldığı belirtilen iddialar
haberleştirilmiştir.
12. Gazetenin 5/3/2012 tarihli nüshasının 1. ve 11. sayfalarında
yukarıda belirtilen konularla ilgili olarak "Orduevi
Soruşturması Derinleşiyor" başlıklı bir haber yapılmıştır. Söz
konusu haberin başvuru konusu olayı ilgilendiren kısımları şöyledir:
11. Sayfadaki Haber
"Orduevi
Soruşturması Derinleşiyor
Sayıştay’ın dört hafta önce İstanbul
Kadıköy’de bulunan Fenerbahçe Orduevi’nde başlattığı lüks konut
soruşturmasının, 31 Ocak 2012 tarihinde Fenerbahçe Orduevi’nde şüpheli bir
ölümle hayatına kaybeden Yarbay ...’in askeri savcılığa yaptığı yolsuzluk
ihbarlarının da soruşturmaya dahil edilmesi nedeniyle uzadığı belirtiliyor.
...
İHBAR MEKTUBUNDA ŞOK DETAYLAR
... İhbar mektubunda özellikle İstanbul İnşaat
Emlak Bölge Başkanı Albay ... ve 1. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral [M.Y] ile
ilgili iddialarda bulunduğu belirlendi. ...
“İŞİ
BAŞIMA YIKACAK”
[Albay]’ın, ihalelere fesat karıştırdığı, yolsuzluk yaptığı,
anlaşmalı firma yetkililerinden laptop bilgisayarlar, LCD televizyonlar,
buzdolabı vb. eşantiyon isteyerek şahsına çıkar temin ettiği, er pavyonu
ihalesinde yolsuzluk yaptığı ileri sürülüyor. Mektupta, Yarbay ...’in bu
ilişkilerden rahatsızlık duyarak bazı istekleri reddetmesi üzerine Sayıştay
denetimi öncesinde Albay ... tarafından tayin ettirildiği anlatılıyor. Yarbay
..., Albay ... için 'İşi başıma yıkacak' ifadesi kullanırken, Kurmay Başkanı
Tümgeneral [M.Y]’ın da bu işlerin içinde olduğunu
ileri sürüyor. Şüpheli bir şekilde intihar ettiği belirtilen Yarbay ...
mektubunda 1. Ordu Komutanı Orgeneral [Y.A] ve Kurmay Başkanı Tümgeneral [M.Y]
tarafından baskı gördüğünü ve sıkıştırıldığını da savunuyor.
20 TRİLYONLUK RANT İDDİASI
Mektupta; 220 bin kamyon kum dökme ve yaklaşık
20 milyon TL rant elde etme olayının da 20 Haziran 2006 tarihinde yapılan
anlaşma ile başladığına dikkat çekiliyor. Bu olaydan şu an 1.Ordu Komutanlığı
yapan Orgeneral [Y.A]’ın da bilgisinin olduğu
belirtiliyor. Yarbay ..., 2001-2004 yılları arasında 66’ncı Mekanize Piyade
Tugayı’nda çalıştığını ve orada yaşananları da iyi bildiğini ima ediyor. İhbar
mektubunda ayrıca; 'Albay ..., göreve gelir gelmez, devletten elde ettiği bütün
olanak ve imkânları askeri ceza kanununa aykırı olarak şahsına ve ailesine
seferber etti. Görevi esnasında Küçükyalı Camii yanındaki bir fırına ortak
oldu. Askeri ceza kanununda bu suçtur. Yine devletin araçlarını ve askerini
gece geç saatlerde özel pastane hizmetlerinde kullandı. İnşaat Emlak Bölge
Başkanlığı’na iş yapan müteahhitlere karşılıksız olarak kendisine özel işler
yaptırdı' ifadeleri kullanılıyor.
DENETİMDEN BİRKAÇ GÜN ÖNCE
İNFAZ MI EDİLDİ?
Sayıştay denetlemesi sürecinde şüpheli bir
intihara kurban giden Yarbay ... ile ilgili çalışma arkadaşları da ilginç
açıklamalar yaptı. Yarbay ...’in intihardan bir süre önce arkadaşlarına 'Bu
Fenerbahçe benim başıma bela olacak, bu yüzden hapse girebilirim' dediği
öğrenildi. Sayıştay heyeti tarafından ifadesinin alınması beklenen ...’in
denetimden bir kaç gün önce de evinin önünde bulunan
arabasının içinde intihar etmesine anlam veremeyen arkadaşları, 'Fenerbahçe
Orduevi’ndeki usulsüzlüklerle ilgili bilgiler vermişti. İntiharına inanamadık.
Son günlerde ‘inşaat emlak ve kurmay başkanlığından çok rahatsız ediliyorum,
başıma iş açacaklar, başımı yakacaklar’ diye konuşuyordu' dedi.
YARALI HALDE BULUNDU,
KURTARILAMADI!
66. Zırhlı Tugay Komutanlığı’nda görevli
Yarbay ..., 31 Ocak 2012 tarihinde Fenerbahçe Orduevi’nde otomobilinde başından
yaralı halde bulundu, ancak kurtarılamadı. Sabah 05.00 saatlerinde Fenerbahçe
Orduevi lojmanlarındaki evinden çıkıp arabasına gittiği ve gürültü çıkmasın
diye başına yastık dayayarak intihar girişiminde bulunduğunu iddia edilen ve
annesi tarafından yaralı halde bulunan Yarbay ..., kaldırıldığı hastanede 4
Şubat 2012 tarihinde hayatını kaybetmişti."
13. Bu haber sonrasında haberde adı geçen
Orgeneral (Y.A.) veTümgeneral (M.Y.) (davacılar)
başvurucuya karşı söz konusu haberle varsayımsal
olarak var olduğu iddia edilen ihbar mektubuna atıf yapılmak suretiyle
kendileri hakkında küçük düşürücü değerlendirme ve yorumlarda bulunulduğu
gerekçesiyle manevi tazminat davası açmışlardır. Davaya bakan İstanbul Anadolu
22. Asliye Hukuk Mahkemesi aşağıdaki gerekçelerle her bir davacı lehine 2.500
TL olmak üzere toplam 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir:
13. Bu haber sonrasında haberde adı geçen Orgeneral (Y.A.) veTümgeneral (M.Y.) (davacılar) başvurucuya karşı söz
konusu haberle var olduğu iddia edilen ihbar mektubuna atıf yapılmak suretiyle
kendileri hakkında küçük düşürücü değerlendirme ve yorumlarda bulunulduğu
gerekçesiyle manevi tazminat davası açmışlardır. Davaya bakan İstanbul Anadolu
22. Asliye Hukuk Mahkemesi aşağıdaki gerekçelerle her bir davacı lehine 2.500
TL olmak üzere toplam 5.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir:
"Somut olayda davalı gazetede... yapılan
yayında... Yarbay ...'in ihbar mektubu iledavacı
birinci ordu komutanı Org. [Y.A] ile birinci ordu komutanlığı kurmay başkanı
Tümgeneral [M.Y] ile irtibat kurulmaya çalışılmış, somut bir delil yok iken
müteveffa yarbaya baskı yapıldığı anlatılmış ihbar mektubunda kurmay başkanı
tümgeneral [M.Y]'ın bu işlerin içinde olduğunu ileri sürmüşve yandaki haberde de aracında başından yaralı olarak
bulunan ancak kurtarılamayan Yarbayın arkadaşlarına "bu Fenerbahçe benim
başıma bela olacak, bu yüzden hapise
girebilirim" dediği öğrenildi denilmektedir.
Söz konusu intihar olayıyla ilgili Kara
Kuvvetleri Komutanlığı üçüncü Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı 31 Aralık
2012 tarihli ... kararı ilekovuşturmaya yer
olmadığına dair karar vermiştir.
Sayıştay başkanlığına yazı yazılmış "ağır
iddiaya Sayıştay denetimi " başlığı ile yayınlanan haber ile ilgili olarak
Milli Savunma Bakanlığından alınan cevaba göre konunun
askeri savcılığa intikal ettirildiğini bununla ilgili yasal sürecin devam
ettiği bildirilmiştir.
Üçüncü Kolordu Komutanlığı Askeri
Savcılığından ihbar mektubunun onaylı bir örneği ile bununla ilgili bilgi
istenmiş, Milli Savunma Bakanlığınca birinci Ordu Komutanlığına hitaben
yazılmış 15 Mart 2012 tarihli hazırlanan idari tahkikat raporu gönderilmiş
tahkikat sonunda raporda sonuç olarak belirlenen dokuz adet iddiadan altı adet
iddianın gerçeği yansıtmadığı üç iddianın ise kısmen gerçeği yansıttığı
belirtildikten sonra İstanbul İnşaat Emlak Bölge Başkanı Albay ... ile ilgili
suç teşkil edecek herhangi bir suç unsurunun oluşmadığı kanaatine varıldığı
görülmüştür.
Dosya kapsamına göre bu yayınla, davacılar
küçük duruma düşürülmüş aksi ispatlanamayan iddialarla kişilik hakları ihlal
edilerek saldırıya uğramıştır.
Davaya konu olaylarda manevi tazminatın amacı
bozulan manevi dengeyi sağlamak, duyulan elem ve acıyı azaltmaktır.
Somut olayın meydana geldiği gün, haberin
veriliş şekli ve biçimi ile haberin verilişinde kullanılan dil ve üslup,
niteleme ve benzetmenin dikkat çekiciliği ile kişilik haklarındaki ihlalin
yoğunluğu manevi tazminatın taktirinde etken olan hususlardır.
Olayımızda bu etkenler, toplanan tüm
delillerle birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafın manevi tazminat
isteminin kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur."
14. Kararın başvurucu tarafından temyizi üzerine Yargıtay
17/9/2014 tarihinde kararı onamıştır. Onama kararı başvurucuya 1512/2014
tarihinde tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 13/1/2015 tarihinde bireysel başvuruda
bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
16. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Kişilik hakkının zedelenmesi" kenar
başlıklı 58. maddesi şöyledir:
"Kişilik hakkının
zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat
adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir
veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir
ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 12/9/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
18. Başvurucu; dava konusu haberin şüpheli şekilde ölen bir kamu
görevlisinin görevi ile ilgili olarak gönderdiği bir ihbar mektubuna
dayandığını, bu ihbar mektubuyla ilgili adli ve idari soruşturmanın haberin verildiği
anda devam etmekte olduğunu ve haber yapıldıktan sonra sona eren soruşturmalar
neticesinde ihbar mektubundaki isnatların bir kısmının doğru olduğunun ortaya
çıktığını belirtmiştir. Başvurucu; haberi iyi niyetle ve somut olaylara
dayandırarak yaptığını, bunun aksini yani sırf davacıları küçük düşürmeyi
amaçladığını gösteren bir kanıt olmadığını ifade etmiştir. Başvurucu, aleyhine
verilen tazminat kararının gazeteci olması hasebiyle caydırıcı etki de
doğuracağını belirterek bütün bu gerekçelerle ifade ve basın özgürlüğünün ihlal
edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
19. İddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın
"Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti"
kenar başlıklı 26. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, düşünce ve
kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak
açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi
olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar...
Bu hürriyetlerin kullanılması,...
başkalarının şöhret veya haklarının,... korunması ... amaçlarıyla
sınırlanabilir…
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin
kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir."
20. Anayasa’nın “Basın
hürriyeti” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Basın hürdür, sansür edilemez…
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini
sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın
26 ve 27 nci maddeleri
hükümleri uygulanır…”
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade
özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar
verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Müdahalenin Varlığı
22. Başvurucunun davacılara yönelik haberleri nedeniyle 5.000 TL
tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile
başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahale yapılmıştır.
b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
23. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde
belirtilen koşulları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin
ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın
ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla
sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ...
gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
24. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen
ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın
ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma vedemokratik
toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının
belirlenmesi gerekir.
i. Kanunilik
25. 6098 sayılı Kanun'un 58. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı
sonucuna varılmıştır.
ii. Meşru Amaç
26. Başvurucunun tazminat ödemeye mahkûm edilmesine ilişkin
kararın başkalarının şöhret veya haklarının
korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç
taşıdığı sonucuna varılmıştır.
iii. Demokratik Toplum
Düzeninin Gereklerine Uygunluk
(1) Genel
İlkeler
(a)
Demokratik Toplumda İfade Özgürlüğünün Önemi
27. Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğü bağlamında demokratik toplum düzeninin gerekleri
ifadesinden ne anlaşılması gerektiğini daha önce pek çok kez açıklamıştır.
İfade özgürlüğü; kişinin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe
ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanamaması ve bunları tek
başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi,
savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi anlamına gelir.
Çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla
açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve
gerçekleştirme konusunda başkalarını ikna etme çabaları ve bu çabaların
hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir.
Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin
barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi
açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için yaşamsal önemdedir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151,
4/6/2015, §§ 33-35; Mehmet Ali Aydın [GK],
B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 42, 43; Tansel
Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, §§ 35-38).
(b) Müdahalenin
Demokratik Toplum Düzeninin Gereklerine Uygun Olması
28. Temel hak ve özgürlüklere yönelik bir müdahalenin demokratik
toplum düzeninin gereklerine uygun
kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı
olması gerekir. Açıktır ki bu başlık altındaki değerlendirme, sınırlamanın
amacı ile bu amacı gerçekleştirmek üzere başvurulan araç arasındaki ilişki
üzerinde temellenen ölçülülük ilkesinden bağımsız yapılamaz. Çünkü Anayasa’nın
13. maddesinde "demokratik toplum
düzeninin gereklerineaykırı olmama"
ve "ölçülülük ilkesine aykırı olmama"
biçiminde iki ayrı kritere yer verilmiş olmakla birlikte bu iki kriter bir
bütünün parçaları olup aralarında sıkı bir ilişki vardır (Bekir Coşkun, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın, §§ 70-72; AYM,
E.2018/69, K.2018/47, 31/5/2018, § 15; AYM, E.2017/130, K.2017/165, 29/11/2017,
§ 18).
29. İfade özgürlüğü üzerindeki sınırlamanın demokratik bir
toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik ve istisnai
nitelikte olması gerekir. Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal
ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli
olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak
kendisini göstermesi gerekmektedir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya
ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin
zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir (Bazı
farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun,
§ 51; Mehmet Ali Aydın, § 68; Tansel Çölaşan, § 51).
30. Anayasa Mahkemesinin bir görevi de bireylerin fikirlerini
ifade özgürlüğü yoluyla ifade etme hakları ile Anayasa'nın 26. maddesinin
ikinci fıkrasında belirtilen meşru amaçlar arasında adil bir dengenin sağlanıp
sağlanamadığını denetlemektir. Meşru amaçların bir olayda varlığının hakkı
ortadan kaldırmadığı vurgulanmalıdır. Önemli olan bu meşru amaçla hak arasında
olayın şartları içinde bir denge kurmaktır (Bekir
Coşkun, § 44, 47, 48; Hakan
Yiğit, B. No: 2015/3378, 5/7/2017,§§ 58,
61, 66).
31. Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile
başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına
işaret etmektedir. Diğer bir ifadeyle orantılılık, bireyin hakkı ile kamunun
menfaatleri veya müdahalenin amacı başkalarının haklarını korumak ise diğer
bireylerin hak ve menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulmasına işaret
etmektedir. Dengeleme sonucu müdahalede bulunulan hakkın sahibine terazinin
diğer kefesinde bulunan kamu menfaati veya diğer bireylerin menfaatine nazaran
açıkça orantısız bir külfet yüklendiğinin tespiti hâlinde orantılılık ilkesi
yönünden bir sorunun varlığından söz edilebilir. Kamu gücünü kullanan
organların düşüncelerin açıklanmasına ve yayılmasına müdahale ederken ifade özgürlüğünün
kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan korunması gereken bir
menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut
olgulara dayanarak göstermeleri gerekir (Bazı farklılıklarla birlikte bkz. Bekir Coşkun, §§ 57; Tansel Çölaşan, §§ 46, 49, 50; Hakan Yiğit, §§ 59, 68).
32. Buna göre ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu
bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı
karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.
(c) Çatışan
Haklar Arasında Dengeleme
33. Mevcut başvuruda başvurucunun basın özgürlüğü ile
davacıların itibarlarının korunması hakkı arasında bir çatışma meydana
gelmiştir. Çatışan söz konusu haklar arasında dengeleme yapılabilmesi için
eldeki olaya uygulanabilecek kriterlerden bazıları şu şekilde sayılabilir:
1- Yayında kamu yararı bulunup bulunmadığı, genel yarara ilişkin
bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı
2- Toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı
3- Haber veya makalenin yayımlanma şartları
4- Haber veya makalenin konusu, bunlarda kullanılan ifadelerin
türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları
5- Habere yönelik kısıtlamaların niteliği ve kapsamı
6- Haberde yer alan ifadelerin kim tarafından dile getirildiği
7- Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile ilgili
kişinin önceki davranışları
8- Kamuoyu ile diğer kişilerin kullanılan ifadeler karşısında
sahip oldukları hakların ağırlığı
34. Anayasa Mahkemesi başvurunun koşullarına göre bazıları
yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip
değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2004, § 41; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503,
27/10/2015, § 56; Kadir Sağdıç
[GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 58-66; İlhan
Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014,
§§ 66-73). Bunun için başvurucu tarafından yazılan yazının -yayımlandığı
bağlamdan kopartılmaksızın- olayın bütünselliği içinde değerlendirilmesi
gerekir (Nilgün Halloran,
§ 52; Önder Balıkçı, B. No:
2014/6009, 15/2/2017, § 45).
(d) İfade
Özgürlüğüne Yapılan Müdahalenin Gerekçesi
35. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmelerin
temel ekseni, derece mahkemelerinin müdahaleye neden olan kararlarında
dayandıkları gerekçelerin ifade özgürlüğünü kısıtlama bakımından demokratik toplum düzeninin gereklerine
uygun olduğunu inandırıcı bir şekilde ortaya koyup koyamadığı olacaktır (Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan § 56; Ahmet Temiz (6), B. No: 2014/10213,
1/2/2017, § 36). İfade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince
ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler
Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir.
(2) İlkelerin
Olaya Uygulanması
36. İlk derece mahkemesi başvuru konusu haberle ilgili
kararında;
i. İntihar olayıyla ilgili soruşturmanın kovuşturmaya yer
olmadığına dair kararla sonuçlandığı,
ii. Aynı olay
bağlamında yapıldığı anlaşılan ancak hangi yayın organında ve ne zaman
yayımlandığı gerekçeli karardan anlaşılamayan
Ağır İddiaya Sayıştay Denetimi başlığı ile yayımlanan haber ile
ilgili olarak Mahkemelerince Sayıştay Başkanlığına yazı yazıldığı, Sayıştay
Başkanlığının Millî Savunma Bakanlığından aldığı cevaba göre konunun askerî
savcılığa intikal ettirildiği ve bununla ilgili yasal sürecin devam ettiği
yönünde cevap verdiği,
iii. İlgili askerî makamlardan ihbar mektubunun onaylı bir
örneğinin istendiği, buna cevap olarak askerî makamlarca idari tahkikat raporu
gönderildiği ve tahkikat sonunda hazırlanan raporda ihbar mektubundaki dokuz
iddiadan altısının gerçeği yansıtmadığı, üç iddianın ise kısmen gerçeği
yansıttığının belirtildiği şeklinde tespitlerde bulunmuştur.
37. İlk derece mahkemesi yukarıdaki tespitleri yaptıktan sonra
somut olay bağlamında ilave herhangi bir değerlendirme yapmaksızın dosya
kapsamına göre başvuru konusu haberle davacıların küçük duruma düşürülmüş
olduğu ve haberdeki iddialarla davacıların kişilik haklarının ihlal edildiği
sonucuna ulaşmıştır.
38. Bu bağlamda ilk derece mahkemesi tazminata ilişkin
gerekçesinde ilk olarak başvuruya konu haber yapıldıktan epeyce sonraki bir
tarihte sonuçlanan soruşturmadaki kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı esas
almıştır. Başka bir deyişle ilk derece mahkemesi, gerçek olmadığı sonradan
yapılan soruşturmalar sonucu ortaya çıkan iddialar hakkında bir yayın
yapılamayacağına karar vermiştir. Basın alanında haberlerin yapılmasında ve
kanaatlerin açıklanmasında bu düzeyde bir kesinlik sınırının kabul edilmesinin
ifade ve basın özgürlüklerinin tümüyle ortadan kaldırılması sonucunu doğuracağı
açıktır (Benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ali Kıdık, B. No: 2014/5552,
26/10/2017, § 73).
39. İlk derece mahkemesi gerekçesinde ikinci olarak aynı olay
bağlamında yapıldığı anlaşılan ancak hangi yayın organında ve ne zaman
yayımlandığı gerekçeli karardan anlaşılamayan Ağır
İddiaya Sayıştay Denetimi başlığı ile yayımlanan haber ile ilgili
gelişmelere dayanmıştır. Bununla birlikte anılan haberle ilgili gelişmelerin
başvuru konusu haberle bağlantısı gerekçeli karardan anlaşılamamaktadır.
40. İlk derece mahkemesi son olarak ölen kişi tarafından
gönderildiği belirtilen ihbar mektubu üzerine yapıldığı düşünülen idari
soruşturmada anılan mektuptaki bazı iddiaların gerçeği yansıtmadığı yönünde
ulaşılan sonucu esas almıştır. Ancak ilgili soruşturma raporuna göre yapılan
soruşturmada ihbar mektubundaki bazı iddiaların da kısmen gerçeği yansıttığı
anlaşılmıştır. Hangi iddiaların gerçeği yansıtmadığı hangi iddiaların ise
kısmen gerçeği yansıttığı konusunda ilk derece mahkemesi kararında herhangi bir
açıklama yer almamaktadır.
41. İlave olarak ilk derece mahkemesi konuyla ilgili kararında,
davacıların olmadığını iddia ettiği ancak haberde yer alan iddiaların
dayandırıldığı ihbar mektubunun gerçekten var olup olmadığı, eğer varsa
başvurucunun ihbar mektubundaki iddiaları değiştirerek veya iddialara eklemeler
yaparak haber yapıp yapmadığı ya da bilginin elde edilme yönteminin kabul
edilemez olup olmadığı, başvurucunun ilave bir araştırma yükümlüğünün bulunup
bulunmadığı yönünde herhangi bir değerlendirmede de bulunmamıştır.
42. Bütün bu nedenlerle somut başvurunun bütün koşulları gözönünde tutulduğunda şikâyet edilen tazminat kararı ile
başvurucunun ifade ve basın özgürlüğüne yapılan müdahale için ilk derece
mahkemesinin ileri sürdüğü gerekçeler ilgili ve yeterli bir gerekçelendirme
sayılamaz.
43. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence
altına alınan ifade özgürlüğünün ve Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına
alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
44. 30/3/2012 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
45. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında, Anayasa Mahkemesince bir temel
hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir
(Detaylı açıklamalar için Mehmet Doğan,
§§ 57-60).
46. Başvurucu, ihlalin tespiti ile birlikte başvuruya konu
kararda hükmedilen tazminatı ödemesi durumunda ödediği miktar kadar tazminat
talebinde bulunmuştur.
47. Anayasa Mahkemesi başvurucunun sahibi olduğu gazetede
yapılan bir haber nedeniyle mahkemeler tarafından 5.000 TL tazminat ödemesine
karar verilmesine ilişkin ilk derece mahkemesi gerekçesinin ilgili ve yeterli
olmadığı, bu nedenle başvurucunun ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiği
sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
48. Bu durumda ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 22. Asliye Hukuk
Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
49. İşbu ihlal kararı yeniden yargılama sonucu başvurucu
aleyhine tazminata hükmedilemeyeceği şeklinde anlaşılamaz. İlgili derece
mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararında ortaya konulan ilkeler ışığında
yeniden yargılama yaparak ilgili ve yeterli bir gerekçeyle başvurucuya yönelik
tazminat davasının kabulüne ya da reddine karar verebilir.
50. Başvurucu; başvuruya konu kararda hükmedilen tazminatı
ödemesi durumunda ödediği miktar kadar tazminat talebinde bulunmuş olmakla
birlikte anılan tazminatı ödeyip ödemediğine dair işbu karar tarihine kadar
Anayasa Mahkemesine ilave herhangi bir bilgi ya da belge sunmamıştır. Bu
nedenle tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
51. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,10 TL harç ve 1.980
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.206,10 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 26. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına
alınan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinin birinci fıkrasında
güvence altına alınan basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 22. Asliye
Hukuk Mahkemesine (E. 2012/378, K. 2013/198) GÖNDERİLMESİNE,
D. Tazminata ilişkin taleplerin REDDİNE,
E. 226,10 TL harç ve 1.980 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.206,10 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye
Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede
gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar
geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
12/9/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.