logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(O.Y. [1.B.], B. No: 2015/9353, 21/3/2019, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

O.Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2015/9353)

 

Karar Tarihi: 21/3/2019

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Burhan ÜSTÜN

Üyeler

:

Serdar ÖZGÜLDÜR

 

 

Serruh KALELİ

 

 

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

Kadir ÖZKAYA

Raportör

:

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

O.Y.

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir askerî personelin atış eğitimi sırasında ağır yaralanması ve bu olay hakkındaki ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının; görev yapamayacak olduğunun tespiti için askerî hastaneye sevk edilen askerî personelin hastaneye gönderilmeyip çalıştırılmaya devam edilmesi nedeniyle zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 1/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirilmesine gerek görülmediğini bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve başvurucunun yaralanmasına ilişkin soruşturma evrakı çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Başvuruya Konu Olay ve Başvurucunun Yaralanması Nedeniyle Malulen Emekli Olmasına Giden Süreç

8. Başvurucu; 14'üncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığına (Tugay Komutanlığı) bağlı bir bölükte piyade üsteğmen rütbesi ile takım komutanı olarak görev yapmakta iken 10/10/2008 tarihinde gerçekleştirilen uçaksavar silah atışı ve eğitiminde zırhlı araç üzerindeki bir makineli tüfekle atış yaptığı sırada barut gazının ve kovandan çıkan küçük bir parçanın geriye kaçıp göğsüne isabet etmesi sonucu diyafram ve kalbinden yaralanmıştır.

9. İlk kaza raporu, aynı gün mesaj yoluyla sıralı komutanlıklara bildirilmiştir. Raporda, ilk komutanlık kanaatine göre olayın namlunun tam olarak oturtulmamasından ileri geldiği belirtilmiştir.

10. Başvurucuya ilk müdahale Kars Devlet Hastanesinde (Devlet Hastanesi) yapılmıştır. Başvurucunun kalp kapakçığına saplanan parçayı çıkarmak için gerekli akciğer makinesinin Devlet Hastanesinde bulunmaması nedeniyle başvurucu, Erzurum Atatürk Üniversitesi Aziziye ve Yakutiye Araştırma Hastanelerine (Araştırma Hastanesi) sevk edilmiştir. Ertesi gün başvurucuya bir operasyon yapılsa da başvurucunun kalbindeki parça çıkarılamamıştır. Başvurucuya kırk beş günlük istirahat raporu verilmiş, 28/10/2008 tarihinde de başvurucu taburcu edilmiştir.

11. Başvurucuya çeşitli sağlık kuruluşlarınca 15/12/2008 tarihinde beş gün, 19/12/2008 tarihinde otuz gün, 25/12/2008 tarihinde otuz gün, 20/1/2009 tarihinde yirmi gün, 11/2/2009 tarihinde yirmi gün, 20/4/2009 tarihinde üç ay ve 27/7/2009 tarihinde altı ay istirahat raporu verilmiştir.

12. Devlet Hastanesi 18/11/2009 tarihinde, başvurucunun silah kazası nedeniyle hayati tehlike geçirdiğine dair rapor düzenlemiştir.

13. Başvurucu 22/1/2010 tarihinde Gülhane Askerî Tıp Akademisine (GATA)sevk edilmiştir. Başvurucunun sevk işlemi GATA tarafından 27/1/2010 tarihinde işleme alınmıştır.

14. GATA tarafından tanzim edilen sağlık raporunda, kalp ventrikül (karıncık) yaralanması ve sol anterior (ön) torakotomi (göğüs açımı) ameliyatı olan başvurucunun Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) görev yapamayacağı belirtilmiştir. Bu sebeple 2/7/2010 tarihinde TSK ile ilişiği kesilen başvurucu, aynı tarihte vazife malulü kabul edilmiştir.

B. Olay Hakkında Düzenlenen Ayrıntılı Kaza Raporu ve Yürütülen Birinci İdari Tahkikat

15. Ayrıntılı kaza raporu, olayın meydana geldiği tarihte düzenlenmiştir. Anılan raporda, başvurucunun sıfırlama atışında silah namlusunu namlu kuyruğuna tam olarak bağlamaması ve atış yapmak için acele etmesi nedeniyle yaralandığı belirtilmiştir.

16. Olay günü bir idari tahkikat heyeti (Heyet) oluşturulmuştur.

17. Heyet; başvurucunun, Bölük Komutanı P. Yzb. A.D.nin ve olay esnasında atış alanında bulunan P. Astsb. Çvş. Z.T., P. Uzm. Çvş. B.D., P. Uzm. Çvş. Ö.Ç. ve P. Er H.Ü.nün ifadelerini almıştır.

i. Başvurucu 15/10/2008 tarihli ifadesinde; atış alanına getirilen dört silahın sıfırlamalarını bizzat yaptığını, müteakiben atış yapan personele kontrol atışı yaptırdığını, bir silahın hiç atmadığını, diğer silahların da seri atış yapmadığını, atış öncesi yapılması gereken ayarları bildiğini ve bu ayarları her atış öncesi yaptığını,seri atışa daha müsait olması nedeniyle seri atış için ilk silahı yeniden istediğini, kazaya neden olan bu silahın hatalı bir şekilde birleştirildiğini, hataları düzeltip Z.T. ile birlikte feyyür (aralık) ve ateşleme zaman ayarını yaptığını, sağlığı düzeldiğinde daha ayrıntılı ifade vermek istediğini beyan etmiştir.

ii. A.D., başvurucuya uçaksavar silahlarını denemesi ve sıfırlaması için kendisinin emir verdiğini ve atışla ilgili emniyet talimatının personele tebliğ edildiğini söylemiştir.

iii. Z.T., atış alanına atış başladıktan sonra gittiğini zira bölükteki askerlere spor yaptırdığını, atış alanına vardığında başvurucunun atış yaptığını, başvurunun arada uzman çavuşlara da atış yaptırdığını, daha sonra yedek silahı zırhlı tow taşıyıcıya (ZTT) yerleştirdiklerini, başvurucuya silah ayarlarını kastederek silahın başka bir şeyinin yapılıp yapılmayacağını sorduğunu, başvurucunun silahın ayarının yapıldığını söylediğini veZTT'den inmelerini istediğini, kendisi bakım yerine doğru giderken başvurucunun atış yaptığını, hemen sonrasında başvurucunun bağırdığını duyduklarını, başvurucunun "Bana bir şey oldu. Namluyu takmayı unuttum." dediğini ve yedek silahla atış yapmadan önce başvurucunun silah müretttebatını yanına istemediğini beyan etmiştir.

iv. B.D., olay günü kurdukları silah ile 50-60 mermi attıklarını, daha sonra başvurucunun yedek silahı istediğini, bunun üzerine yedek silahı araca taktıklarını, başvurucunun emri üzerine araçtan indiklerini, araçtan inmelerinden sonra silahın ayarlarının yapıldığını görmediğini ve atış yaptıktan sonra başvurucunun silahın namlusunu takmayı unuttuğunu söylediğini ifade etmiştir.

v. Ö.Ç., B.D. ile benzer yönde beyanda bulunmuştur.

vi. H.Ü., olayın nasıl meydana geldiğini görmediğini söylemiştir.

18. İdari tahkikat kapsamında toplanan belgelerden;

i. 9/10/2008 tarihli ve 791 No'lu günlük emir uyarınca başvurucunun yapılacak atış denetlemesinde Z.T., B.D. ve Ö.Ç. ile birlikte 12,7 mm uçaksavar atışında görevlendirildiği,

ii. Bila tarihli atış raporuna göre dört adet 12,7 mm makineli tüfeğin kontrollerinin yapıldığı ve atışa engel bir hâllerinin olmadığı,

iii. Hafif silah sicil kartına ve uçaksavar makineli tüfek koruyucu bakım ve kısmi denetleme formlarına göre olay esnasında kullanılan makineli tüfeğin belli periyotlarla bakımının yapıldığı ve son bakım tarihinin 12/8/2008 olduğu,

iv. 9/10/2008 tarihli ve 762 No'lu günlük emre göre A.D.nin uçaksavar makineli tüfek atışlarına hazırlık maksadıyla başvurucunun emir ve komutasında sıfırlama ve deneme atışlarının yapılmasını, atış yapılacak silahın feyyür ve ateşleme zaman ayarları yapılmadan atışa başlanmamasını emrettiği,

v. Silah teknisyenleri Bkm. Bçvş. Y.Ç,Bkm. Kd. Üçvş. T.K. ve Bkm. Kd. Üçvş. F.O. tarafından düzenlenen 10/10/2008 tarihli teknik rapora göre başvurucunun yaralanmasına neden olan, atışta kullandığı uçaksavar makineli tüfeğin atış öncesi bakımının yapıldığı, söz konusu silahın çalışır aksamında herhangi bir arızaya rastlanmadığı, ZTT üzerindeki makineli tüfeğin havaya doğru namlusuz bir vaziyette olduğu, kesik kovan ve kovan dip tablasının ZTT kule kısmında görüldüğü, uçaksavar makineli tüfeğinin namlusunun ZTT'nin 150 metre önünde ve yerde durduğu, namlunun namlu kuyruğuna vidalanmadığı,

vi. 16/10/2008 tarihli tutanağa göre dört makineli tüfeğin de atış öncesi ayarlarının yapılıp altışar mermi ile test edildiği ve herhangi bir arızanın meydana gelmediği,

vii. Olay sonrasında olay yerinin bir krokisinin çizildiği ve olay yerinin resimlerinin çekildiği anlaşılmıştır.

19. Tahkikatın sonunda Heyetçe düzenlenen idari tahkikat raporunda, ayrıntılı kaza raporunda yazılı hususların yanında başvurucunun silahın geriye kaçan barut gazının geriye sürüklediği küçük bir parça nedeniyle yaralandığı, başvurucunun her silahı tek tek kendisinin sıfırlamak ve ayarlamak istediği, nişancı yardımcısı kullanmadığı açıklanmıştır.

20. Başvurucu 24/11/2008 tarihinde, konuya ilişkin ifadelerini içerir bir dilekçeyi askerî yetkilere sunmuştur. Bu dilekçede başvurucu özetle bölük komutanının 9/10/2008 tarihindeki eğitim toplantısında dört uçaksavar silahıyla ertesi gün sıfırlama ve deneme atışı yapmasını emrettiğini, kaza anına kadar sıfırlama veya ayar yapmak için aracın üzerine çıkmadığını, aracın ya araç komutanı bölmesinde ya da aracın sol yanında bulunduğunu, ilk uçaksavar silahını sıfırladığını, bu silahla Ö.Ç. ve B.D.nin de atış yaptığını, bu silahın seri atışta sorun çıkardığını, bu nedenle bu silahın bakım hattına bırakılmasını emrettiğini, daha sonra ikinci silahı sıfırladığını ancak bu silahın da sorun çıkardığını, bu esnada Z.T.nin bakım hattına bırakılan ilk silaha bir şeyler yaptığını gördüğünü, Ö.Ç.den öğrendiğine göre Z.T.nin silahın iğnesini söküp taktığını, üçüncü ve dördüncü silahta da bir sorunla karşılaştıklarını, sağlam silah istemek için P.Uzm. Çvş. A.Y.yi atış alanına çağırtığını ancak sonradan teknisyen muayenesinden geçmeyen silahla atış yapamayacaklarını hatırladığını, o esnada Z.T.ye ilk silahı getirmesini söylediğini ve silahı ZTT'nin üzerine Z.T.nin kurduğunu iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu; silahın kurma kolunun yarıda takıldığını, bunun nedeninin Z.T.nin iğneyi sökerken bir parçayı ters takması olduğunu fark ettiğini, ayrıca yağ baskı grubu ile kapak takımı arasındaki bir parçanın da yanlış takıldığını gördüğünü, parçaların düzgün takılmasını istediğini, ters takılan parçanın düzgün takıldığını gördüğünü ancak diğer parçanın takılmasındaki yanlışın düzeltilip düzeltilmediğini görmediğini, kurma kolunu biraz çekip Z.T.den çentiği kontrol etmesini istediğini, Z.T.nin uygun olduğunu söylediğini, tahminine göre namlunun yerine tam oturmaması nedeniyle feyyür ve ateşleme zaman ayarlarında yanıldıklarını, silahın feyyür ve ateşleme zaman ayarlarını Z.T.nin yaptığını, Z.T.yi aracın üzerinden indirtip araç komutanı bölmesinde, ayakta ve mümkün olduğunca sağa eğilerek bir atış yaptığını, göğsünde bir ağrı hissettiğini, silahın yere dik bir konumda havaya baktığını gördüğünü ve namlunun ZTT'nin yaklaşık beş metre önüne fırladığını ileri sürmüştür.

21. Başvurucunun iddiaları nedeniyle yeni bir heyet oluşturulmuştur.

C. Olay Hakkında Yürütülen İkinci İdari Tahkikat

22. Heyet; başvurucu, A.D., Z.T., B.D., Ö.Ç., H.Ü., F.O., A.Y., P.Kd. Bçvş. Y.D. ve P.Uzm. Çvş. Al.D.nin ifadelerine başvurmuştur. Bu kişilerin çoğu, beyanlarının alınması sırasında ifadelerini içerir dilekçe de sunmuşlardır.

i. İfadesinde atış emrini atıştan bir gün önce bölük komutanının odasında aldığını beyan eden başvurucu dilekçesinde; atışla ilgili yönergelere uyulmadığını,atış emrinin atıştan bir gün önce mesai bitimine bir saat kala verilmesi ve bu nedenlegerekli yazışmaların yapılamaması nedeniyle cankurtaran istenemediğini, atış müdürünün birliğin en kıdemli subayı olan birlik komutanı olduğunu, yazışma ve görevlendirme yetkisi olmadığı için atışı ancak emir verilen şekliyle yerine getirebildiğini iddia etmiştir. Bundan başka başvurucu; olayın üstünün örtüldüğünü, dilekçelerine cevap verilmediğini, 802 No'lu günlük emrin kendisine tebliğine ilişkin belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını, olaydan sonra atışa devam edildiğini, olay yerine gelen silah teknisyenlerinin atışa devam edilen ve düzeni bozulan silahları incelediğini, atış öncesinde silahların sökülüp takılması ve ayarlarının yapılmasını kendi kontrolü altındaki üç personelce yapılmasını sağladığını, silahın feyyür ayarlarının yapılmasına ilişkin son değişikliğin personele tebliğ edilmediğini, Z.T.nin namluyu yerine tam oturtamaması nedeniyle silahın ayarlarında yaptığı hatayı anlayamadığını, Z.T.nin olay öncesinde silahı iğnesine kadar söktüğünü ve personelin korkusundan gerçeğe aykırı ifade verdiğini öne sürüp olay anında olay yerinde bulunan T.E. ile yaptığı görüşmeye dair belgeyi dilekçesinin ekinde sunduğunu belirtmiştir. Bu belgeye soruşturma evrakı arasında rastlanmamıştır.

ii. Z.T. olay esnasında başvurucunun kullandığı silahla oynamadığını, atıştan önce başvurucunun 3-5 dakika kadar silahla uğraştığını, atıştan sonra namlunun fırladığını ve silahın üst kapağının kalktığını, başvurucunun namluyu unuttuğunu söylediğini, ertesi gün denetleme atışı olması ve başvurucunun iyi görünmesi nedeniyle olaydan sonra da atışa devam edildiğini ve başvurucunun sağlık durumu öğrenilince atışı kestiklerini ifade etmiştir.

iii. B.D. atıştan önce Z.T.yi araçtan indiren başvurucunun 2-3 dakika sonra atış yaptığını, atıştan sonra namluyu yerde gördüğünü, olaydan sonra başvurucunun atış yaptığı silahın bakımının yapıldığını ve bu silahla Z.T.nin atışa devam ettiğini, olay yerine gelen bölüm komutanının emri üzerine atışın kesildiğini, 801 ve 802 No'lu emirlerin olaydan bir gün önce tebliğ edildiğini beyan etmiştir.

iv. Ö.Ç., başvurucunun atış sırasında kullandığı silahın üst kapağını başvurucu ve Z.T.nin birlikte taktığını, başvurucunun atış öncesinde 3-5 dakika kadar aracın üzerinde tek başına kaldığını, olaydan sonra başvurucunun namluyu takmayı unuttuğunu söylediğini, namluyu yerde gördüğünü, 801 ve 802 No'lu emirlerin olaydan bir gün önce verildiğini ve aynı gün kendisinin günlük emir defteriniimzaladığını açıklamıştır.

v. H.Ü., patlama öncesini görmediğini ancak başvurucunun sivil doktora anlattığına göre olayın, namluyu takmanın unutulması nedeniyle meydana geldiğini söylemiştir.

vi. A.Y., başvurucunun bir erle kendisini atış alanına çağırdığını, atış alanına yaklaştığında başvurucuyu atış yaparken gördüğünü, atış esnasında başvurucunun aracın üzerinde tek başına olduğunu ve atış sonrasında namlunun öne fırladığını ifade etmiştir.

vii. A.D., olaydan bir gün önce denetleme atışlarında kimin hangi silahla atış yapacağını tek tek tebliğ ettiğini, atış yapar raporu alınan dört silah için hazırlık yapılmasını emrettiğini, hastaneden sonra atış alanına gittiğinde atışın durdurulup emniyete alınmış olduğunu, olaydan sonra atış yapılıp yapılmadığını bilmediğini, başvurucunun dilekçelerine cevap verildiğini, 801 ve 802 No'lu emirlerin verilen emirlerin yazılı getirilmiş hâli olduğunu ve söz konusu emirlerin tebliğ edilmesi talimatı verdiğini söylemiştir.

viii. Y.D., günlük emirlerin tebliğ edilmiş olarak kendisine geldiğini, geçmişten gelen hatalı numaralandırma nedeniyle günlük emir numaralarının değiştirildiğini söylemiştir.

ix. Al.D., başvurucunun atış esnasında kullandığı silahın bakımını kullanıcı bakım formuna göre yaptığını söylemiştir.

x. F.O. silahın atış öncesi bakımını ve ayarlarını yapması gereken kişinin atış yapacak personeli olduğunu, bu ayarların her atıştan önce, namlu söküldüğünde veya silahtaki herhangi bir parça değiştiğinde yapılması gerektiğini, yağ eksikliğinin silahın çalışır aksamına herhangi bir etkisinin olmadığını, silahın namlusu namlu kuyruğuna vidalanır da atış ayarları yapıldıktan sonra atış yapılırsa namlunun fırlama ihtimalinin bulunmadığını, olay günü atışta kullanılan silahı incelediğinde namlu ve gövdesinde hasara rastlamadığını, namlu kuyruğundaki namlu kilit yayının sağlam olduğunu, olay yerindeki diğer silahların da çalışır vaziyette olduğunu, olay günü atışta kullanılan silahlarla 16/10/2008 tarihinde Heyet huzurunda altışar adet fişeği seri ve tek atım olarak ateşlediklerini ve herhangi bir arızaya rastlamadıklarını ifade etmiştir.

23. Tahkikat dosyasındaki belgelerden;

i. 10/10/2008 tarihinde başvurucunun atış müdürlüğünde (Atış müdürü atış yapacak birliğin en kıdemli subayı olup atışın devamı süresince atış yerinde hazır bulunur ve en temel görevi atışın emniyetle yürütülmesini sağlamaktır.) icra edilen atışlar dışında A.D.nin atış müdürlüğünde de atışlar yapıldığı,

ii. 761 No'lu günlük emir ile 801 No'lu günlük emrin, 762 No'lu günlük emir ile 802 No'lu günlük emrin içerik itibarıyla aynı olduğu, başvurucunun emir ve komutasında sıfırlama ve deneme atışı yapılmasına dair emri de içerir 802 No'lu günlük emrin bulunduğu sayfanın arkasında emrin başvurucu tarafından tebliğ edildiğine dair imza bulunduğu ve belgeye göre söz konusu emri tebliğ eden kişinin Y.D. olduğu anlaşılmıştır.

24. Heyetçe düzenlenen idari tahkikat raporunda; başka hususlar yanında olay günü yapılan atışlarda başvurucunun atış müdürü olduğu, bu nedenle atış alanındaki hazırlıkların sorumluluğunun başvurucuya ait olduğu, başvurucunun cankurtaran olmadan atışa başlamaması gerektiği, atış esnasında başvurucunun nişancı pozisyonunda olduğu, bu nedenle feyyür ayarını başvurucunun yapması gerektiği, 10/10/2009-27/3/2009 tarihleri arasındaki uçaksavar makineli tüfeklerine ilişkin siparişlerde kırık, dökük veya yamulma nedeniyle yapılan bir siparişe rastlanmadığı, olaydan sonraki gün denetleme atışları olduğundan Z.T.nin olay sırasında kullanılan silahın başka bir namlusuyla atışa devam ettiği ancak başvurucunun ağır yaralı olduğunu öğrenince atışı kesip namluyu çıkardığı ve durumu olduğu gibi muhafaza ettiği, başvurucunun silah namlusunu namlu kuyruğuna tam olarak bağlamaması ve atış yapmak için acele etmesi nedeniyle yaralandığı belirtilmiştir.

D. Ceza Soruşturması Süreci

25. Başvurucu, yaralanmasıyla ilgili şikâyetini vekili aracılığıyla Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliğine (Adli Müşavirlik) verdiği 16/3/2009 tarihli dilekçesinde dile getirmiştir. Anılan dilekçede; meydana gelen olay nedeniyle başvurucunun hayati tehlike geçirecek şekilde ağır yaralandığı, başvurucu hastanede tedavi görürken yapılan idari tahkikatta bazı eksiklikler bulunduğu, ayrıca tahkikatın kanuni usul ve esaslara aykırı yapıldığı, tahkikat kapsamında başvurucunun ifadesine başvurulmadığı, delillerin muhafaza altına alınmadığı ve başvurucunun müteaddit kez tahkikatın sonucunu öğrenmeye matuf taleplerine kayıtsız kalındığı iddia edilmiştir.

26. Zikredilen dilekçede bundan başka Kara Kuvvetleri Komutanlığının (KKK) KKY 167-5 (A) sayılı Her Sınıfİçin Atış Yönergesi'nde yazılı emniyet tedbirlerinin alınması konusunda Bölük Komutanı A.D.nin görevini ihmal ettiği, yaptırılan deneme atışının KKK'nın KKY 167-1 sayılı Piyade Silahlarıyla Atış Yönergesi'nde (Atış Yönergesi) yer almadığı, eğitim ve bilgi eksikliği nedeniyle personelin atış yapacak silahların ayarlarını tam olarak yapamadığı, Z.T.nin silah ayarlarını hatalı yaptığı, atış alanında ambulans görevlendirilmediği için hastaneye başvurucunun kamyonla gittiği, takım komutanı olan başvurucunun uçaksavar kullanmaması gerektiği zira söz konusu silahın ancak zırhlı araçta bulunan nişancı ile araç şoförünce kullanılabileceği, kaldı ki söz konusu silahın kullanımı konusunda eğitim verilmediği, atış sırasında meydana gelebilecek tutukluluk için tüfekçi görevlendirilmediği öne sürülmüştür. Ayrıca idari tahkikata esas olmak üzere bazı belgelerin olaydan sonra düzenlenmesine rağmen olay öncesinde düzenlenmiş gibi imzalanması, misal olarak 801 ve 802 No'lu günlük emirlerde yazılı imzaların kendisine ait olmaması, bu suretle evrakta sahtecilik yapılması ve olay hakkında daha önce yaptığı şikâyet dilekçelerini işleme koymaması nedeniyle A.D.nin cezai sorumluluğunun bulunduğu iddia edilmiştir.

27. Son olarak mezkûr dilekçede; başvurucunun emirlerine ve KKK'nın KKT 315-13 sayılı 12,7 MM'lik Uçaksavar Makineli Tüfeği Talimatnamesi'ne aykırı olarak olay esnasında kullanılan silahı atışın hemen öncesinde bakım hattında sökmesi, silahın ayarlarının yeniden kontrol edilmesine yönelik emrini savsaklaması ve yaralanma olayı sonrasında da atışı devam ettirmesi nedeniyle Z.T.nin; talep ve şikâyetlerini işleme koymayan Tugay Komutanı Ş.O.nun ve idari tahkikat kapsamında ifadesini almayan, usul ve esaslara aykırı tahkikat yapan Tahkikat Kurulu üyelerinin suç işlediği ileri sürülmüştür.

28. Başvurucu vekili benzer bir dilekçeyi 9'uncu Kolordu Komutanlığına (Kolordu Komutanlığı) da göndermiştir. Ne var ki söz konusu dilekçe, usulüne uygun yapılmış bir şikâyet olmadığı gerekçesiyle 9'uncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığınca başvurucu vekiline iade edilmiştir.

29. Başvurucu vekili 1/4/2009 tarihinde Adli Müşavirliğe bir dilekçe yazıp 16/3/2009 tarihli dilekçenin işlemsiz iadesini talep etmiştir.

30. Adli Müşavirlikçe 9/4/2009 tarihinde KKK Adli Müşavirliğine gönderilen dilekçe, KKK Adli Müşavirliği tarafından 15/4/2009 tarihinde gereği için Kolordu Komutanlığına gönderilmiştir. Kolordu Komutanlığının herhangi bir işlem tesis edip etmediği tespit edilememiştir.

31. Başvurucu 11/7/2012 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Cumhuriyet Başsavcılığı) bir dilekçe vermiş ve yaralanmasına neden olan olay ve sonrasında yaşananlara ilişkin şikâyetlerini yinelemiştir. Başvurucu şikâyetinde vekili aracılığıyla Kolordu Komutanlığına yaptığı şikâyetin işleme konulmadan iade edildiğini, üstelik şikâyet etmesi nedeniyle savunmasının alındığını, iddialarını askerî yetkililere iletmesine rağmen sonuç alamadığını, delillerin örtbas edildiğini, bilgi edinme taleplerine cevap verilmediğini, Z.T., Ö.Ç. ve B.D. gibi bazı tanıkların ifadelerini içerir tutanakların ve idari tahkikat raporunun son sayfasının sonradan değiştirildiğini, T.E. gibi bazı tanıkların beyanlarının yer aldığı tutanakların ise idari tahkikat dosyasından çıkarıldığını ve Z.T.nin ihmali nedeniyle yaralandığını iddia ederek delillerin kaybolmaması adına bazı askerî mahallerde arama yapılmasını istemiş; olaydan sonraki ilk yirmi gün ile 2009 yılı Mart ve Nisan aylarında Tugay Komutanlığına gelen ve Tugay Komutanlığından giden belgelerle olaya dair tutulan tüm kayıtların muhafaza altına alınmasını talep etmiştir.

32. Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma görevinin askerî savcılıklara ait olduğu gerekçesiyle 22/8/2012 tarihinde görevsizlik kararı verip soruşturma evrakını Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığına (Askerî Savcılık) göndermiştir.

33. Genelkurmay Başkanlığı, başvurucu vekili tarafından verilen 16/3/2009 tarihli dilekçeyi de ilgi tutarak Kolordu Komutanlığı Adli Müşavirliğine yazdığı 17/9/2012 tarihli müzekkere ile ileri sürülen hususların incelenmesini ve inceleme sonucundan bilgi verilmesini istemiştir.

34. Kolordu Komutanlığı, başvurucunun yaralanması olayı hakkında 10/10/2008 tarihli bir idari tahkikat raporu bulunduğu, sonrasında verilen şikâyet dilekçeleri üzerine 27/3/2009 tarihinde bir tahkikat raporu daha düzenlendiği, başvurucunun 7/5/2012 ve 18/5/2012 tarihli dilekçeler ile talep ettiği belgelerin Tugay Komutanlığının 31/5/2012 tarihli yazısıyla başvurucuya gönderildiği ve şikâyet edilen hususlar hakkında başvurucuya askerî savcılıklara müracaat edebileceğinin yazıyla bildirildiği hususlarına değinerek Genelkurmay Başkanlığının 17/9/2012 tarihli yazısını Tugay Komutanlığına iletmiştir.

35. 23/11/2012 tarihli soruşturma emri üzerine soruşturmaya başlayan 9'ncu Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı Askerî Savcılığı (Sarıkamış Askerî Savcılığı) 5/12/2012 tarihinde, başvurucunun olay tarihinde kolordu komutanı olan Kor. T.Ö. ile yine olay tarihinde tugay komutanı olarak görevli Tuğ. Ş.O.dan da şikâyetçi olması nedeniyle soruşturma görevinin Askerî Savcılığa ait olduğugerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

36. Başvurucunun görevsizlik kararına yaptığı itiraz 12'nci Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı Askerî Mahkemesinin 15/4/2013 tarihli kararıyla reddedilmiştir.

37. Genelkurmay Başkanının 23/10/2012 tarihli soruşturma emri üzerine soruşturmaya başlayan Askerî Savcılık 9/12/2013 tarihinde Tugay Komutanlığına bir müzekkere yazarak konuyla ilgili bazı bilgi ve belgeleri istemiştir.

38. Tugay Komutanlığı, tespit ettiği hususlara ilişkin belgelerin fotokopilerini 24/1/2014 tarihli yazıyla Askerî Savcılığa göndermiştir. Tugay Komutanlığınca yapılan tespitler şunlardır:

i. 801 ve 802 numaralı günlük emirlerin yer aldığı 2008 yılına ait günlük emir defterinin aslı bulunamamıştır. Ancak atış görevine ilişkin kayıtlar 10/10/2008 tarihli idari tahkikat raporunda mevcuttur.

ii. Olay sonrasında kazaya neden olan silah emniyete alınmış, silah teknisyeni olay yerine çağrılarak gerekli kontrol ve teknik muayene yapılmış, olay yerinin fotoğrafları çekilmiş ve delil olması muhtemel boş kovan, namlu ve silah kontrol altına alınmıştır.

iii. Olayın adli makamlara haber verildiğine, verilmediğine ya da olayın adli makamlara haber verilmemesine ilişkin emir/talimat olup olmadığına dair bilgi ve belge bulunamamıştır.

iv. İlk kaza ve olay raporu hemen olay sonrasında, ayrıntılı kaza raporu ve idari tahkikat raporu ise 21/10/2008 tarihinde sıralı komutanlıklara gönderilmiştir.

v. 22/1/2009 tarihli talebi üzerine başvurucu, 10/2/2009 tarihinde başka bir askerî birimde geçici olarak görevlendirilmiştir.

vi. Başvurucunun talep ettiği idari tahkikat raporlarının fotokopileri 10/4/2009 tarihli yazıyla başvurucuya verilmiştir.

vii. Başvurucunun 7/5/2012 tarihli bilgi edinme talebi üzerine 2/4/2009 tarihli idari tahkikat raporu ile başvurucu tarafından açılan tam yargı davasına esas olmak üzere Millî Savunma Bakanlığına gönderilen belgelerin fotokopileri 31/5/2012 tarihinde başvurucuya gönderilmiştir.

39. Askerî Savcılık, istinabe suretiyle Ö.Ç., Y.D., F.O., Z.T., B.D., A.D., A.Y., olay tarihinde tugay komutanı olan Ş.O. ve olay tarihinde tugay komutan yardımcısı olan Kur. Alb. A.T.T.nin tanık sıfatıyla ifadelerine başvurmuştur.

i. Ö.Ç., olay tarihinde B.D. ve başvurucu ile birlikte olduğunu, uçaksavarla bir kez ateş etmesinden sonra başvurucunun atış için ikinci uçaksavarı kurmalarını istediğini, B.D. ile birlikte uçaksavarı zırhlı aracın üzerine kurmalarından sonra başvurucunun atış yapan uçaksavarın bakımını yapmalarını emrettiğini, B.D. ile birlikte bakım yaparlarken Z.T.nin zırhlı aracın üzerine çıktığını, bir süre sonra araçtan inen başvurucunun kendisine bir şeyler olduğundan söz ederek "Kimseye bir şey söylemeyin. Namluyu takmayı unuttum." dediğini ve hastaneye gitmek istemediğini, başvurucunun kalp bölgesinde üç farklı yerde kanama olduğunu görmeleri üzerine başvurucuyu bir tür kamyonla revire götürdüğünü, atış denetlemesi nedeniyle cankurtaranın bulunmadığını öğrendiklerini, silahla atışa devam edilip edilmediğini bilmediğini, uçaksavarların bakımının daha önce yapıldığını ancak bakım yapan kişinin kim olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığını, 801 ile 802 No'lu günlük emirlerin daha öncesinde personele tebliğ edildiğini söylemiştir.

ii. Y.D., uçaksavar atışında görevli olmadığını, başvurucunun nasıl yaralandığını görmediğini, bildiği kadarıyla bölük komutanın sözlü olarak verdiği emri daha sonra yazılı hâle getirdiğini ve emrin yazman aracılığıyla ilgililere imzalattırıldığını, günlük emirlerin numaralarında değişiklik yapılmadığını beyan etmiştir.

iii. F.O. olay tarihinde Tugay Komutanlığına bağlı Bakım Birliğinde silah teknisyeni olarak görev yaptığını, silahla yaralama olayı nedeniyle silahı incelemesi için olay mahalline çağrıldığını, uçaksavarların bakımından sorumlu olmadığını, bu tür silahların bakımını kendilerinin yapmadığını, yaptığı incelemeye göre uçaksavarın çalışır durumda olduğunu, bu nedenle muhtemelen bakımının yapılmış olduğunu, atıştan önce yapılması gereken üç tür ayar olduğunu, bu ayarların feyyür ayarı, ateşleme zaman ayarı ve tampon ayarı olduğunu, yaptığı incelemeye göre başvurucunun feyyür ayarı hatası nedeniyle yaralandığını, namlunun silahın beş metre kadar uzağına fırladığını, namlunun içinde mermi çekirdeği bulunduğunu, silah üzerinde bir kırılma bulunmadığını, namlu kuyruğu ile namlu kilit parçasındaki dişlilerin sağlam olduğunu, bu nedenle silah namlusu ile namlu kuyruğunun birleştirilmediğini fark ettiğini, namlu ile silahın birleştirilmesini kontrol edecek kişinin atış yapacak kişi olduğunu, namlu ile silah birleştirilmediği için ortaya çıkan basınç ile namlunun fırladığını, oluşan ters basınçla kesilen kovan parçasının başvurucunun yaralanmasına neden olduğunu söylemiştir.

iv. Z.T. uçaksavar atışında görevli olmaması nedeniyle uçaksavarların atış öncesi bakımlarının yapılıp yapılmadığını bilmediğini, atış müdürünün başvurucu olduğunu, bu hususun günlük emir defterine de yazıldığını, atış sırasında başvurucunun kimseyi yanına yaklaştırmadığını, başvurucunun silah namlusunu namlu kuyruğuna vidalayıp vidalamadığını hatırlamadığını, atış sonrasında başvurucuya doğru sarı bir toz bulutu geldiğini, başvurucunun bir şeyi olmadığını söylediğini, başvurucunun atletini kaldırınca göğüs bölgesinde küçük bir kan sızıntısı gördüğünü, hastaneye gitmek istemese de verdiği emir doğrultusunda başvurucunun Ö.Ç. tarafından bir çeşit kamyonla hastaneye götürüldüğünü, silahın o anki konumu korunarak ilgili teknisyen ve amirlerin gelmesini beklediğini, 801 ve 802 No'lu emirlerin hangi tarihte ilgililere tebliğ edildiğini bilmediğini ancak atışla ilgili emirlerin olaydan bir önce bölük komutanınca başvurucuya verildiğini, 761 ve 762 No'lu emirlerin sonradan 801 ve 802 No'lu emirler olarak değiştirilip değiştirilmediğini bilmediğini beyan etmiştir.

v. B.D., atış öncesinde personele kaza önleme talimatının tebliğ edildiğini, hatırladığı kadarıyla uçaksavarların bakımının orada bulunan hatırlamadığı görevlilerce yapıldığını, olay meydana gelene kadar uçaksavarın çalıştığını, başvurucunun soldan dolduruş yapan uçaksavarı birtakım değişiklikler yaparak sağdan dolduruş yapar hâle getirdiğini, bu şekilde ateş ettikten sonra uçaksavarın araç üzerindeki pimlerinden çıktığını, atış esnasında başvurucu dışında kimsenin araçta olmadığını, başvurucunun daha önce de benzer bir durumla karşılaştığını ve bir subayın görme yeteneğini yitirdiğini söylediğini, başvurucu atletini sıyırınca göğüs bölgesindeki kan izlerini gördüklerini ve başvurucu hastaneye götürülünce Z.T.nin "Silahı sök. Bakımını yap. Diğer silahı takıp atışa devam edelim." dediğini söylemiştir.

vi. A.D. hangi personelin hangi silahla, hangi atış görevini icra edeceğinin 10/10/2008 tarihinde mesai başlangıcında Denetleme Heyeti ile icra edilen toplantıda belli olduğunu, öğleden önce kendi odasında sözlü olarak bütün personele kimin hangi silahla ateş edeceğini tebliğ ettiğini, başvurucuya atış denetlemesine katılacağı silahın test ve sıfırlamalarını kontrol etme görevi verdiğini, sözlü emirlerin yazılı hâle getirilerek bütün personele tebliğ edilmesini emrettiğini ve defterle ilgili farklı bir işlemin yapılıp yapılmadığı konusunda bilgi sahibi olmadığını söylemiştir. Bundan başka A.D., olayın hemen Kur. Alb. A.T.T. ve Tuğ. Ş.O.ye sözlü olarak bildirildiğini, Ş.O.nun idari tahkikat heyeti oluşturularak konunun incelenmesi talimatını verdiğini ve başvurucunun itirazı sonrasında ikinci bir tahkikat heyeti oluşturulduğunu anlatmıştır.

vii. A.Y., olay günü uçaksavar atışında görevli olmadığını, atışlarda kullanılacak silahların bakımının yapılıp yapılmadığını bilmediğini, başvurucunun silahlarla ilgili bir arıza nedeniyle kendisini çağırdığını, atış alanına vardığında başvurucuyu nişan alırken gördüğünü, derken başvurucunun uçaksavarı ateşlediğini, atış esnasında Z.T.nin zırhlı aracın üzerinde olmadığını, atış sonrasında namlunun ileri fırladığını ve zırhlı aracın kısmına çarparak yere düştüğünü, başvurucunun bir şeyi olmadığını söyleyip revire gitmek istemediğini, başvurucunun atışından sonra başka bir atışın olmadığını, 801 ve 802 No'lu emirlerin tebliğ edilip edilmediği konusunda bilgi sahibi olmadığını beyan etmiştir.

viii. Ş.O., KKK denetlemesine hazırlık kapsamında yapılan bir atış nedeniyle meydana gelen olayın kendisine telefonla bildirildiğini, başvurucuyu Devlet Hastanesinde ziyaret ettiğini ve helikopter yardımıyla başvurucunun Erzurum'a nakledilmesini sağladığını, olaydan sonra idari tahkikat heyeti görevlendirmesi yaptığını, hatırladığı kadarıyla yardımcısı A.T.T.nin Sarıkamış Askerî Savcılığında görevli bir savcıyla telefonda görüştüğünü, askerî savcının kendisine iletilen herhangi bir talimatının olmadığını, birinci ve ikinci sicil amirlerinin gerek görmemesi, atışta kullanılan silahta herhangi bir arıza tespit edilememesi ve idari tahkikat raporuna göre olayda başka bir kimsenin kusurlu olmaması nedeniyle olay hakkında adli soruşturma dosyası düzenlenmediğini, ilk kaza raporu, ayrıntılı kaza raporu ve idari tahkikat raporunun sıralı komutanlıklara gönderildiğini ve başvurucunun araştırılmasını istediği hususlar nedeniyle ikinci bir tahkikat heyeti görevlendirmesi yaptığını söylemiştir.

ix. A.T.T. olay sonrasında Sarıkamış Askerî Savcılığının telefonla arandığını, ilk kaza rapor ile tahkikat raporunun gerekli yerlere gönderildiğini ancak bu raporların adli soruşturma için Sarıkamış Askerî Savcılığına gönderilip gönderilmediği hususunda bilgi sahibi olmadığını ifade etmiştir.

40. Başvurucu 6/5/2014 tarihinde Askerî Savcılığa bir dilekçe vermiş, soruşturmanın akıbeti hakkında bilgi verilmesini ve delillerin muhafaza altına alınmasını istemiştir.

41. Devlet Hastanesi ile Araştırma Hastanesi, başvurucunun tedavisine ilişkin tıbbi belgeleri talep üzerine Askerî Savcılığa göndermişlerdir.

42. Askerî Savcılık, meydana gelen olaydaki kusur durumu konusunda Kara Harp Okulunda görevli hafif silahlar atış nazariyatı öğretim görevlisinden bilirkişi raporu almıştır. Bilirkişi raporunda; başka hususlar yanında gerek olmamasına rağmen denetleme atışlarında kullanılması planlanan silahlar için atış raporu alındığı, kazaya neden olan silahın üç aylık periyodik bakımlarının yapıldığı, atış alanının yönergelere uygun olduğu, günlük emir defterinin ilgili sayfalarının fotokopisine göre başvurucuya uçaksavar makineli tüfeği sıfırlama ve deneme atışları ile atışın genel sorumluluğunun verildiği, sıfırlaması ve denemesi yapılan silahlar ile öncelikle başvurucunun atış yaptığı, bu nedenle başvurucunun olay esnasında nişancı/atıcı görevini üstelendiği belirtilerek başvurucunun takım komutanı, atış müdürü ve nişancı olarak ihmal ettiği hususlar tek tek belirtilmiştir. Bilirkişi raporunun değerlendirme kısmı ise şöyledir:

"a. Atış sonrasında teşkil edilen teknik heyetçe yapılan teknik inceleme ve deneme atışlarında bahse konu silah ve namlusu üzerinde aşınma, kırılma, deformasyon vb. her hangi bir anormal durum bulunmadığı ve namlusu yerine usulüne uygun olarak takılan ve gerekli ayarları yapılan silahın işler durumda olduğunun tespit edildiği, eğer silahta kırılma, zorlama, sıyırma gibi durumlar olsa atış sonrasında silah kullanılamayacak hale gelse yaralanma olayına silahtaki bir kusurun sebep olduğu ihtimalinin düşünülebileceği, oysa açıkladığı üzere silahtan kaynaklanan herhangi bir arızanın ve kusurun bulunmadığı, gerekli ayarların yapılıp kontrol edilmediği, neticeten silaha tam sabitlenmeyen namlunun atışta fırladığı, merminin ateşlendiği, ancak barut gazının ve kesen kovandan fırlayan metal parçaların geriye doğru gelerek atış yapan personeli yaraladığı anlaşılmaktadır.

b. Bahse konu kazanın, nişancı tarafından icra edilmesi gereken ayarların tam ve doğru olarak yapılmaması, atış müdürü tarafından yapılması gereken denetim ve kontrollerin tam olarak icra edilmemesi, aksaklık ve eksilik durumlarında gerekli müdahalelerin yerinde ve zamanında yapılmaması nedenleriyle meydana geldiği anlaşılmaktadır. Kaza sırasında atış müdürü olan ve kendisi atış yapacağı zaman bu görevini sair bir personele devretmediği anlaşılan müşteki emekli P.Ütğm.[O.Y.]nin hem takım komutanı hem atış müdürü hem de nişancı/atıcı vasıflarıyla yerine getirmesi gereken hususları tam ve doğru olarak icra etmemesi nedeniyle kusurlu olduğu, E.P.Ütğm. [O.Y.] haricindeki personele yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı değerlendirilmektedir."

43. Askerî Savcılık 18/12/2014 tarihinde, herhangi bir askerî personelin askerî mahkemede yargılanmasını gerektirecek nitelikte, kamu davası açmak için yeterli delil bulunmadığı sonucuna vararak ateşli silahla yaralanma olayı ile sonrasındaki ihmal iddiaları hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (kovuşturmasızlık kararı) vermiştir. Kovuşturmasızlık kararında,

i. Olaydan sonrasında olay yerine giden silah teknisyenlerince atışta kullanılan silahın incelendiği, buna göre silahın atış öncesi bakımının yapıldığı, herhangi bir arızaya rastlanmadığı ve namlunun namlu kuyruğuna vidalanmadığının tespit edildiği, silah teknisyenlerince düzenlenen tutanak ile bilirkişi raporu gözönüne alındığında silahın iğnesinin kırılarak başvurucunun göğsüne saplanması gibi bir durumun olmadığı,

ii. Mevzuat uyarınca atışa ilişkin emrin sözlü de verilebileceği, günlük emir defterinin bulunamaması nedeniyle imza karşılaştırması yapılamadığı ancak emrin başvurucuya atıştan bir gün önce verildiği,

iii. ilk kaza raporunun olay günü, ayrıntılı kaza raporunun ise idari tahkikat raporu ile birlikte 21/10/2008 tarihinde sıralı üst komutanlıklara (Kolordu, 3'üncü Ordu, KKK ve Genelkurmay Başkanlığı) gönderildiği, bu bakımdan Tugay Komutanı Ş.O.nun herhangi bir olayı gizleme, olduğundan farklı gösterme ve astının suçuna işlem yapmama niyetinden bahsedilemeyeceği, başvurucunun olaylara ilişkin tereddütlerini de içeren dilekçesine binaen ikinci kez idari tahkikat heyeti kurulması emrini vermesi ve her iki idari tahkikat raporunda "yaralanmanın başvurucunun silahın gerekli ayarlarını ve kontrollerini yapmadan/kontrol etmeden atış yapması sebebiyle meydana geldiği ve yaralanmaya sebep olan silahta herhangi bir arıza bulunmadığı" tespitlerinin yapılması karşısında Ş.O.nun suç konusu bir eylem bulunmadığı değerlendirmesine binaen ayrıca bir adli tahkikat yaptırılmasına gerek görmediği,

iv. Askerî Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) kararı, bilirkişi raporu ve alınan ifadelere göre olayın başvurucunun kendi kusuruyla yaralandığı ve başka bir personele yüklenecek kasti veya ihmalî kusur bulunmadığı belirtilmiştir.

44. Başvurucu; silahlı ve mermili görevlerden muaf olmasına rağmen atışta görevlendirildiğini, mevzuat gereği atış müdürünün birliğin en kıdemli subayı olduğunu, idari tahkikattaki belgelere göre olaydan sonra kazaya neden olan silahla atışa devam edildiğini, adli tahkikatın olaydan sonra hemen başlatılmadığını, tahkikat raporlarında yer alan bazı ifadelerin ve belgelerin sonradan değiştirildiğini, 802 No'lu günlük emrin tebliğine ilişkin belgede yer alan imzanın kendisine ait olmadığını, Askerî Savcılığın sahtecilik yapılan belgelere ve korku altında olan tanıkların beyanlarına göre karar verdiğini belirterek kovuşturmasızlık kararına itiraz etmiştir.

45. Başvurucunu itirazını inceleyen Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askerî Mahkemesi (Askerî Mahkeme) silahlı ve mermili görevlerden muaf olduğuna dair raporun araştırılıp bu rapordan sonra başvurucunun psikiyatrik yönden yapılan muayenesine ve tedavisine ilişkin tüm belgelerin getirtilmesi ve rapordan sonra silahlı görev yapmasında sakınca olmadığına dair rapor düzenlenmemiş ise bölük komutanının sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususunun bilirkişiden sorulması, deneme atışının mevzuatta bulunup bulunmadığının, böyle bir atış bulunmamakta ise atış emrini veren bölük komutanının sorumluluğunun bulunup bulunmadığının bilirkişiden sorulması ve olayın Sarıkamış Askerî Savcılığına telefonla bildirilip bildirilmediğinin araştırılarak olay tarihinde anılan yerde askerî savcı olarak görev yapanların tanık sıfatıyla ifadelerinin alınması yönlerinden soruşturmanın genişletilmesine karar vermiştir.

46. Askerî Mahkeme kararı uyarınca Askerî Savcılık, olay tarihinde Sarıkamış Askerî Savcılığında görevli olan askerî savcılar/askeri savcı yardımcılarını tespit edip istinabe suretiyle ifadelerini almış, başvurucunun Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesindeki muayene ve tedavilerine ilişkin belgeleri getirtmiş ve daha önceki raporu hazırlayan bilirkişiden ek rapor almıştır.

47. Olay tarihinde Sarıkamış Askerî Savcılığında askerî savcı olarak görev yapan G.G. ifadesinde; başvurucunun yaralanması olayının kendisine telefonla bildirildiğini, bildirildiği şekliyle olayın başvurucunun hatasından kaynaklanan basit bir silah kazası olduğunu değerlendirdiklerini, başvurucunun hayati tehlikesinin de bulunmadığını anlayınca kendiliklerinden soruşturma başlatmadıklarını, bununla birlikte telefonda görüştüğü ve kim olduğunu hatırlamadığı kişiye idari tahkikat dosyasının gönderilmesi ve başvurucunun sağlık durumunda olumsuz bir durum olursa bilgi verilmesi yönünde talimat verdiğini söylemiştir. İfadesine başvurulan K.K., G.Ö. ve İ.A.T.nin konu hakkında bilgi sahibi olmadıkları anlaşılmıştır.

48. Başvurucunun tedavisine ilişkin belgeler ve başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarına göre;

i. Başvurucuya 2004 yılından sonra psikotik bozukluk tanısı nedeniyle zaman zaman istirahat raporları verilmiştir.

ii. Erzurum Mareşal Çakmak Asker Hastanesi, psikotik bozukluk tanısı koyulan başvurucunun silahına geçici veya sürekli el konulmasını, silahlı mermili görevlerden muaf tutulmasını, reçete edilen ilaçlara bağlı yan etki oluşabileceğinden nöbet hizmetlerinden muaf tutulmasını ve iki ay sonra başvurucunun kontrolünü6/8/2007 tarihinde uygun bulmuştur.

iii. 13/12/2007 ve 5/8/2008 tarihli raporlarda psikotik bozukluk tanısı konulan başvurucunun sınıfı görevine devam edeceği (B/15 F2, bu kod olay tarihinde yürürlükte bulunan mülga TSK Sağlık Yönetmeliği'nin ekindeki Hastalıklar ve Arızalar Listesi'ndeki tek hecme hâlinde geçirilmiş ve tamamen iyileşmiş, altı aydan kısa süren psikotik bozukluklara işaret etmektedir.) belirtilmiştir.

iv. 7/10/2008 tarihli raporda sinüzal bradikardi (yavaş atım) teşhisi konulan başvurucunun sınıf görevini yapacağı (A/42 F2, bu kod Hastalıklar ve Arızalar Listesi'ndeki sinüzal bradikardiye işaret etmektedir.) ancak yarışmalı sportif faaliyetlerden muafiyetinin uygun olduğu açıklanmıştır.

49. Başvurucu 9/10/2014 tarihinde yazılı olarak verdiği ifadesinde; bölük komutanının olaydan bir gün önce sözlü olarak atış alanını hazırlatıp deneme atışı yaptırması emrini verdiğini, olay günü silahların ayarlarını kendisi yapmadığı gibi namluları da kendisinin değiştirmediğini, silahların hepsinin takıldığını (tutukluluk yaptığını),bir uzman çavuşa kaza yapan silahı zırhlı aracın üzerine kurdurttuğunu, nişancı sıfatıyla zırhlı aracın içine girdiğini, Z.T.nin de nişancı yardımcısı sıfatıyla namlunun önüne geçtiğini, silahın ayarlarını Z.T.nin yaptığını, kendisinin ise kontrol ettiğini, silahın namlusunun yerine tam oturmadığını göremediğini, yaptığı atış sonrasında namlunun araca dik bir şekilde öne fırladığını, silahın iğnesinin kalbine saplandığını ve cankurtaran geç gelebileceği için kamyonla revire gitmeye karar verdiğini iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu; olay sonrasında Z.T.nin ayarlarını başkasına yaptırtarak kaza yapan silahın atışa devam ettirdiğini, olay yerine ilk gelen tugay komutanı olmasına rağmen ifade veren personelin korkudan olay yerine ilk gelenin bölük komutanı olduğunu söylediğini, atış emrini tebliğ almadığını; yürütülen idari tahkikatlar kapsamında adına imza atılması, raporların sonuç kısımları ilebazı tanık ifadelerinin değiştirilmesi ve bazı tanık ifadelerini içerir tutanakların tahkikat dosyasından çıkarılması gibi birtakım sahtecilikler yapıldığını öne sürmüştür. Son olarak başvurucu, sağlık sorunları hiçe sayılarak ve GATA'ya sevk edilmesi göz ardı edilerek ikinci Tahkikat Heyeti raporunu sununcaya kadar tugay komutanınca çalıştırıldığını ileri sürmüştür.

50. Atış öğretim görevlisi olan bir bilirkişi tarafından verilen 16/2/2015 tarihli ek raporda, 762 No'lu günlük emrin 6. maddesinde başvurucunun emir ve komutasında sıfırlama ve deneme atışı yapılacağının yazılı olduğu, bu atışın Atış Yönergesi'nde bahsedilen ve "silahın nişan hattı ayarının kontrolü ve düzeltilmesi" maksadıyla yapılan 1 No'lu görev hazırlık atışı olduğu, başvurucunun emrin anlaşılamadığına veya suç teşkil ettiğine dair itirazı olduğuna dair herhangi bir emareye rastlanmaması nedeniyle başvurucunun atış emrinin 1 No'lu görev hazırlık atışına ilişkin olduğunu açıkça anladığı, denetlemelerde icra edilecek muhabere atışlarından önce denetlemeye iştirak edecek personelin hazırlık atışları yapmasının mecburi olduğu ve yapılması emredilen atışın Atış Yönergesi'ne aykırı olmadığı belirtilmiştir.

51. Askerî Savcılığın başvurucunun kovuşturmasızlık kararına vaki itirazı hakkında karar vermesi için soruşturma evrakını gönderdiği Askerî Mahkeme; bilirkişi raporuna, silah teknisyenleri T.K., F.O. ve Y.Ç. tarafından düzenlenen rapora ve dinlenen tüm tanık ifadelerine göre başvurucunun kendi ihmalî davranışı sonucu yaralandığı, olay hakkında adli tahkikat başlatılmamasının idari tahkikat raporlarına itibar edilmesinden kaynaklandığı, başvurucunun silahlı, mermili görevlerden muaf tutulmasına dair raporlardan sonra başvurucu hakkında düzenlenen sağlık kurulu muayenelerinde "Sınıfı görevine devam eder-sınıfı görevini yapar." şeklinde karar verildiği ve başvurucunun silahlı, mermili görevlerden muaf tutulması gerektiğine ilişkin rapor verilmediği gerekçesiyle 22/4/2015 tarihinde başvurucunun itirazının reddine karar vermiştir.

52. Bu karar, başvurucu vekiline 13/5/2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvuru 1/6/2015 tarihinde yapılmıştır.

E. Tam Yargı Davası Süreci

53. Başvurucu, olaydan bir gün önce teknisyen tarafından kontrol edilen ve atış alanına getirilen dört silahın tamamının sorun çıkardığını ve astsubayın hatası sonucu yaralandığını iddia ederek vekili aracılığıyla AYİM'de dava açıp 430.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talep etmiştir.

54. AYİM, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından başvurucuya bağlanan maluliyet aylıklarına ve ödenen tütün ikramiyelerine ilişkin belgeleri getirtmiş ve başvurucunun maddi zararı konusunda bilirkişiden rapor almıştır. Bilirkişi raporunda başvurucunun maddi zararı 245.168 TL olarak açıklanmıştır.

55. Yaptığı yargılama sonunda olayda kusursuz sorumluluk hâlinin bulunduğu sonuca varan ve silah namlusunu namlu kuyruğuna tam olarak bağlamaması, atış yapmak için acele etmesi ve dikkatsizlik neticesinde emniyet tedbirlerini gerektiği gibi uygulamaması nedenleriyle başvurucunun da olayda müterafik kusurunun bulunduğunu değerlendiren AYİM 28/11/2011 tarihinde, bilirkişi incelemesiyle ortaya çıkan maddi zarardan indirim yaparak başvurucuya 171.618 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir.

56. Başvurucunun vekili aracılığıyla yaptığı karar düzeltme talebi AYİM tarafından 28/12/2011 tarihinde reddedilmiştir.

57. Başvurucu, başka yargısal kararlar yanında AYİM tarafından verilen kararın da anayasal haklarını ihlal ettiği iddiasıyla 24/12/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapmıştır. Bu başvuru 2014/20530 bireysel başvuru sırasına kaydedilmiştir.

58. Anayasa Mahkemesi 15/12/2017 tarihinde, başvurucunun AYİM tarafından verilen karara yönelik iddialarını zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez bulmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

59. Konuyla alakalı ulusal ve uluslararası hukuka ilişkin bilgiler, Kadri Ceyhan ([GK], B. No: 2014/1924, 17/5/2018) başvurusu hakkında verilen kararda yer almaktadır (anılan karar, §§ 33, 34, 40-46).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

60. Mahkemenin 21/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Zorla Çalıştırma Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

61. Başvurucu, TSK'da görev yapamayacak olduğunun tespiti için askerî hastaneye sevk edilmesine rağmen hastaneye gönderilmeyip çalıştırılmaya devam edildiğini belirterek zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiğini öne sürmüştür.

2. Değerlendirme

62. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir(İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).

63. Somut olayda başvurucu, zorla çalıştırıldığı iddiasını yaralanması nedeniyle AYİM nezdinde açtığı davada dile getirmediği gibi AYİM'de açtığı başka bir tam yargı davasında ileri sürdüğüne dair herhangi bir belgeyi Anayasa Mahkemesine sunmamıştır. Bu bakımdan başvurucunun zorla çalıştırma yasağının ihlali iddiası nedeniyle hukuk sisteminde tazminat talep etmesine imkân veren mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmaktadır.

64. Açıklanan gerekçelerle zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiği iddiasının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

65. Başvurucu; yaşam, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.

66. Benzer olayların aksine, yaşadığı olay hakkında derhâl soruşturma başlatılmaması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğinden yakınan başvurucu; silahlı görevlerden muaf olduğuna dair sağlık raporuna rağmen kendisine silahlı bir görev verilmesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bu iddia kapsamında başvurucu; olayın meydana gelmesine neden olan silahla emirlere aykırı olarak atışa devam edilmesinden, kendisine verilen deneme atış görevinin talimatnamelerde bulunmamasından ve bir astsubayın görevini savsaklamasından söz etmiştir.

67. Başvurucu adil yargılanma hakkı kapsamında ise birçok husustan şikâyet etmiştir. Öncelikle delillerin yok edildiğini, lehine delil toplanmadığını, mevcut delillerin aleyhine yorumlandığını, emir-komuta zincirinde yer alan taraflı kişilerce soruşturma yapıldığını, şüpheli sıfatıyla ifadeleri alınması gereken generallerin tanık sıfatıyla dinlendiğini, soruşturma kapsamındaki bazı belgelerde adına atfen atılan imzaların kendisine ait olmadığını, belgede sahtecilik yapıldığını ve soruşturmanın olayın meydana geldiği tarihten altı yıl altı ay sonra sonuçlandırıldığını iddia etmiştir.Bundan başka başvurucu;

i. Bizzat verdiği şikâyet dilekçelerinin işleme konulmadığını, vekili aracılığıyla verdiği şikâyet dilekçelerinin ise iade edildiğini, üstelik söz konusu dilekçeler nedeniyle savunmasının alındığını,

ii. Delillerin muhafaza altına alınmasına ilişkin dilekçelerinin dikkate alınmadığını, üstelik üzerinde sahte imzalar bulunan günlük emir defterinin muhafaza altına alınmaması nedeniyle bahse konu defterin imha edilmesine göz yumulduğunu,

iii. Tanıkların ifadelerini içerenler de dâhil bazı tutanakların yok edilip yerine "Aslı gibidir." kaşeli tutanakların konduğunu,

iv. Sahte belgelerin sahtecilik öncesi tahkikat raporlarıyla karşılaştırılmadığını,

v. Vekilinin 2009 yılında Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği dilekçenin gereği için Kolordu Komutanlığına gönderilmesine rağmen söz konusu dilekçe hakkında işlem yapılmadığını,

vi. Mahkemece olay hakkında soruşturma başlatılmamasının suç teşkil etmesi nedeniyle Sarıkamış Askerî Savcılığında görevli savcının ifadesinin alınmasına karar verilmesine rağmen askerî savcının ifadesinin kovuşturmasızlık kararında yer almadığını,

vii. Aralarında B.D.nin de bulunduğu bazı tanıkların ifadelerinin gerçeğe aykırı şekilde karara yansıtıldığını,

viii. Askerî Savcılığın soruşturmayı olayın üzerinden altı yılı aşkın bir süre geçtikten sonra sonuçlandırdığını öne sürmüştür.

68. Son olarak başvurucu, maruz kaldığı olay nedeniyle tam bir tazminat elde etme imkânının kalmadığı gerekçesiyle etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bu iddiasıyla bağlantılı olarak AYİM'in olayda kusursuz sorumluluk hâlinin varlığını kabul etmesi ve Askerî Savcılıkça verilen kovuşturmasızlık kararı nedeniyle hem görevini savsaklayan askerin eyleminin cezasız kaldığını hem de kusurlu askerî personelden tazminat talep etme olanağının bulunmadığını öne süren başvurucu, AYİM'in müterafik kusur nedeniyle maddi tazminattan yaptığı indirim ile manevi tazminatın reddedilen kısmın hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

2. Değerlendirme

a. Uygulanabilirlik Yönünden

69. Bir olayda yaşam hakkına ilişkin ilkelerin uygulanabilmesi için gerekli şartlardan biri doğal olmayan bir ölümün gerçekleşmesi olmakla birlikte bazı durumlarda ölüm gerçekleşmese dahi olayın yaşam hakkı çerçevesinde incelenebilmesi mümkündür (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20).

70. Ölüm gerçekleşmemiş ise başvurunun yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenmeyeceğinin tespitinde diğer faktörlerle birlikte kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet ve amaç birlikte değerlendirilir (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69).

71. Somut olayda başvurucu, yaptığı uçaksavar makineli tüfeği atışı nedeniyle yaralanmış ise de söz konusu silahın niteliği ve atış sonrasında başvurucunun hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanması başvurudaki diğer faktörlerle birlikte değerlendirildiğindebaşvurunun yaşam hakkı çerçevesinde incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

b. Başvurucunun İddialarının Vasıflandırılması ve İncelemenin Kapsamı

72. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Özü itibarıyla başvurucu; yetkililerin yaşamı korumak için gerekli tedbirleri almayışından, yaralanmasıyla sonuçlanan olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliğinden ve hem ceza soruşturmasının sonucundan hem de AYİM'in verdiği karardan yakınmaktadır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma ve etkili başvuru hakları ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişen iddiaların da yaşam hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği kanısındadır.

73. Öte yandan başvurucunun AYİM kararına yönelik şikâyetleri Anayasa Mahkemesince başka bir başvuru kapsamında incelenmiş ve kabul edilemez bulunmuştur.Bundan dolayı anılan iddialar bu başvuru kapsamında incelenmeyecektir.

74. İddiaların değerlendirilmesinde dayanak alınacak Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, yaşama... hakkına sahiptir."

75. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri, (...) kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

c. Kabul Edilebilirlik Yönünden

76. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerinden birisinin de insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğunu belirten Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde, devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).

77. Devletin negatif yükümlülüğü kapsamında kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır. Pozitif yükümlülükler kapsamında ise devletin yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını, kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi vardır. Bu koruma ödevi bağlamında devlet, öncelikle yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeler yapmalı; bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri almalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51).

78. Bunun yanında pozitif yükümlülüğü kapsamında devletin yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri 52).

79. Devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin bir de usule ilişkin yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

80. Usul yükümlülüğünün bir olayda gerektirdiği soruşturma türünün yaşam hakkının esasına ilişkin yükümlülüklerin cezai bir yaptırım gerektirip gerektirmediğine bağlı olarak tespiti gerekmektedir. Kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte cezai soruşturmalar yürütme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tür olaylarda, yürütülen idari ve hukuki soruşturmalar ve davalar sonucunda sadece tazminat ödenmesi, yaşam hakkı ihlalini gidermek ve mağdur sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli değildir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55).

81. Bununla birlikte Anayasa'nın 17. maddesi başvuruculara üçüncü kişileri bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkı vermediği gibi devlete tüm yargılamaları mahkûmiyetle sonuçlandırma ödevi de yüklemez (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri 56).

82. Yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği durumlarda etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari, hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59).

83. Ancak bu tür eylemler nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkının ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).

84. Somut başvuruda başvurucunun kamu görevlilerinin kasıtlı eylemleri sonucu hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığına dair bir iddiası bulunmamaktadır. Ayrıca başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu edilen soruşturmadaki unsurlar, meydana gelen olayın yürütülen tehlike bir faaliyet kapsamında askerî yetkililerin mesleki ödevlerine açıkça aykırı davranması sonucu meydana geldiğine işaret etmemektedir. O hâlde devletin etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğünün somut olayda mutlaka etkili bir ceza soruşturması yürütülmesini gerektirdiği söylenemez.

85. Öte yandan başvurucu ceza soruşturmasının sonuçlanmasından sonra bireysel başvuru yapsa da başvurucunun açtığı tam yargı davası ceza soruşturmasının başlatılmasından daha önce nihayete ermiştir. Ayrıca, ceza soruşturmasından önce başvuruya konu olay hakkında iki idari tahkikat yürütülmüştür. Yani, başvurucu meydana gelen olay nedeniyle birden fazla hukuki yoldan yararlanmıştır. Oysa, yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmediği olaylarda etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün yerine getirilmesi için başvuruculara tanınan başvuru yollarından herhangi birinin etkili olması yeterlidir. Bu durumda, somut olayda etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediğinin tespiti için başvurucuya tanınan başvuru yollarından herhangi birinin etkili olup olmadığının saptanması gerekir.

86. Başvuruya konu olay aynı gün mesaj yoluyla sıralı komutanlıklara bildirilmiştir. Ayrıca askerî yetkiler derhâl bir idari tahkikat heyeti oluşturup olayda başvurucu dışında başka herhangi bir kimsenin kusurunun bulunup bulunmadığını araştırmışlardır. Bu kapsamda olay anında başvurucu da dâhil olay yerinde bulunanların ve bölük komutanının beyanına başvurulmuştur. Bundan başka olay esnasında başvurucunun kullandığı silahın arızalı olup olmadığı ve olayın meydana gelme sebebi yönünden silah teknisyenlerinden rapor alınmış, olay tarihinde atış alanında bulunan dört silah test edilmiş ve olay yerinin resimleri çekilerek bir krokisi çizilmiştir. İdari tahkikat sonunda başvurucunun sıfırlama atışında silah namlusunu namlu kuyruğuna tam olarak bağlamaması ve atış yapmak için acele etmesi nedeniyle yaralandığı, başvurucunun her silahı tek tek kendisinin sıfırlamak ve ayarlamak istediği, nişancı yardımcısı kullanmadığı sonucuna varılmıştır.

87. Başvurucunun idari tahkikat raporuna yaptığı itiraz üzerine askerî yetkililerce oluşturulan ve başvurucunun itirazlarını araştırıp değerlendiren ikinci Tahkikat Heyeti, olay günü yapılan atışlarda başvurucunun atış müdürü olduğu, bu nedenle atış alanındaki hazırlıkların sorumluluğunun başvurucuya ait olduğu, başvurucunun cankurtaran olmadan atışa başlamaması gerektiği, atış esnasında başvurucunun nişancı pozisyonunda olduğu, bu nedenle feyyür ayarını başvurucunun yapması gerektiği sonucun varmış ve birinci Tahkikat Heyetinin vardığı sonucu paylaşmıştır.

88. Başvurucunun şikâyeti üzerine başlatılan ceza soruşturması kapsamında ise tugay komutanı, tugay komutan yardımcısı ve bölük komutanı dâhil pek çok kişinin tanık sıfatıyla ifadesine başvurulmuş, kusur durumu yönünden bilirkişi görüşüne müracaat edilmiş, başvurucunun tıbbi teşhis ve tedavisiyle ilgili belge ve raporlar incelenmiş, herhangi bir askerî personelin askerî mahkemede yargılanmasını gerektirecek nitelikte kamu davası açmak için yeterli delil bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

89. Son olarak başvurucunun açtığı tam yargı davasında AYİM, olayda kusursuz sorumluluk hâlinin bulunduğu sonuca varmış ve başvurucunun da olayda müterafik kusurunun bulunduğunu değerlendirerek başvurucuya 171.618 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminat ödemesine karar vermiştir.

90. Eldeki bilgi ve belgelerin tamamı ışığında Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu olayda başvurucu dışında herhangi bir kimsenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığının gerek idari tahkikatlar gerekse ceza soruşturması kapsamında belirsizlik içinde bırakılmadığı, tahkikat heyetlerinin ve Askerî Savcılığın vardığı sonuçların tatmin edici ve inandırıcı olduğu, başvurucu tarafından etkisiz olduğu yönünde herhangi bir iddia sürülmeyen AYİM'in etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünü karşılayarak olayı çevreleyen koşulları ve bu bağlamda başvurucunun olayın meydana gelmesindeki kusurunu tespit edip somut olayda kusursuz sorumluluk hâlinin bulunduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminata hükmettiği ve sonuç olarak başvurucunun etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varmıştır.

91. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurucunun kamuya açık belgelerde kimliğinin gizli tutulmasına ilişkin talebin KABULÜNE,

B. 1. Zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(O.Y. [1.B.], B. No: 2015/9353, 21/3/2019, § …)
   
Başvuru Adı O.Y.
Başvuru No 2015/9353
Başvuru Tarihi 1/6/2015
Karar Tarihi 21/3/2019

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir askerî personelin atış eğitimi sırasında ağır yaralanması ve bu olay hakkındaki ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının; görev yapamayacak olduğunun tespiti için askerî hastaneye sevk edilen askerî personelin hastaneye gönderilmeyip çalıştırılmaya devam edilmesi nedeniyle zorla çalıştırma yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Kişinin intihar riskine karşı korunması Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Zorla çalıştırma ve angarya yasağı Zorla çalıştırma ve angarya Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 2577 İdari Yargılama Usulü Kanunu 12
13
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi