TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞUAYP YÜKSEKDAĞ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2015/9921)
|
|
Karar Tarihi: 26/12/2018
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Engin
YILDIRIM
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
M. Emin KUZ
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
Raportör
|
:
|
Volkan
ÇAKMAK
|
Başvurucu
|
:
|
Şuayp YÜKSEKDAĞ
|
Vekili
|
:
|
Av. Cavit
ÇALIŞ
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, askerî görev tesiri ile meydana gelen zararın
tazmini için açılan davada süre aşımı yönünden ret kararı verilmesinin
mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 15/6/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
6. Başvurucu, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) emrinde uzman erbaş
olarak görev yapmıştır.
7. Ankara Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı 3. Doğal Afetler
Arama Kurtarma Birlik Komutanlığı bünyesinde görev yapmakta iken 3/6/2009
tarihinde gerçekleştirilen paraşüt atlayışları sonrasında belinden
rahatsızlanan başvurucu, Etimesgut Asker Hastanesinde tedavi altına alınmıştır.
8. Etimesgut Asker Hastanesi tarafından 5/6/2009 tarihli sağlık
raporu ile başvurucuya L2 ve L3 vertebra kırığı tanısı konularak bir buçuk ay
hava değişimi istirahati verilmiştir.
9. Başvurucu, bel hareketlerinde ağrı ve kısıtlılık şikâyetiyle
14/7/2009 tarihinde tekrar Etimesgut Asker Hastanesine sevk edilmiştir.
17/7/2009 tarihi sağlık raporu ile L2, L3 Vertebral Fraktürlüsü
tanısı konulan başvurucunun uzman çavuş
olarak görev yapabileceği ancak
iki ay süreyle omurgasını zorlayacak bedeni faaliyet ve sporlardan muaf
tutulması ve paraşütle atlamamasının uygun olduğu belirtilmiştir.
10. 2011 yılında yapılan statik paraşüt atlayışlarından önce
gerekli sağlık şartlarını haiz olup olmadığının tespiti için Beytepe Asker Hastanesine sevk edilen başvurucu hakkında
5/4/2011 tarihli rapor ile komando
olur/paraşütle atlar kararı verilmiştir. Bu raporun ardından
başvurucu 7/4/2011 ile 9/4/2011 tarihleri arasında gerçekleştirilen statik
paraşüt atlayışlarına katılmıştır.
11. Statik paraşüt atlayışlarının gerçekleştirilmesinden yedi
gün sonra rahatsızlanan başvurucu, Etimesgut Asker Hastanesine sevk edilmiştir.
Anılan Hastane tarafından düzenlenen 29/4/2011 tarihli rapor uyarınca vertebral fraktür tanısıyla
başvurucuya bir buçuk ay hava değişimi istirahati verilmiştir.
12. Başvurucunun Etimesgut Asker Hastanesi ve Ankara Mevki Asker
Hastanesinden aldığı paraşütle atlamasında sakınca olmadığı yönündeki raporlar
ile 2012 yılının Haziran ve 2013
yılının Nisan aylarında gerçekleştirilen paraşüt atlayışlarına katıldığı
anlaşılmaktadır.
13. Başvurucu 2013 yılının Eylül ayında göğsünde ağrı
şikâyetiyle Etimesgut Asker Hastanesine sevk edilmiştir. Etimesgut Asker
Hastanesi Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 11/9/2013 tarihli sağlık raporu
ile başvurucuya "esansiyel
(primer) hipertansiyon (komplikasyon yapmış), torasik aort anevrizması, ruptür
olmaksızın" tanısı konulmuş ve başvurucunun TSK'da görev yapamayacağına karar
verilmiştir. Bu raporun
kesinleşmesinin ardından 15/11/2013 tarihi itibarıyla başvurucu adi malul
olarak emekliye sevk edilmiştir.
14. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine kişisel olarak
müracaat eden başvurucu hakkında 28/3/2014 tarihli engelli sağlık kurulu raporu
düzenlenmiştir. Bu raporda başvurucu için kardiyoloji yönünden kalp kapak hastalığı klas 2 aort yetmezliği,
kas iskelet sistemi yönünden geçirilmiş L2
ve L3 verebra fraktürü sağ
alt ekstremite proksimalde
belirgin parazik tespitleri yapılmıştır.
15. Başvurucu; paraşütle atlayış faaliyetlerine bağlı olarak bel
hareketlerinde kısıtlılık oluştuğunu, buna bağlı olarak çalışma gücü kaybı
meydana geldiğini ve askerî görev tesiri ile oluşan zararın hizmet kusuru veya
kusursuz sorumluluk esaslarına göre idare tarafından tazmin edilmesi
gerektiğini belirterek 17/4/2014 tarihli dilekçesi ile Millî Savunma
Bakanlığına başvuruda bulunmuştur.
16. Talep cevap verilmemek suretiyle zımnen reddedilmiştir.
17. Başvurucu zımnen ret üzerine 24/6/2014 tarihinde, paraşütle
atlayış faaliyetlerine bağlı olarak sağlığının bozulması nedeniyle uğradığı
maddi ve manevi zararın tazmini için Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde (AYİM)
tam yargı davası açmıştır.
18. AYİM İkinci Dairesi (Mahkeme) 10/12/2014 tarihli kararı ile
davayı süre aşımı yönünden reddetmiştir.
19. Ret gerekçesinde öncelikle 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı
mülga Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun dava açma süresine ilişkin
hükümlerine yer verilerek idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların
dava açmadan önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle
öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her hâlde eylem tarihinden itibaren
beş yıl içinde yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini
istemelerinin gerektiği, bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi hâlinde ret
işleminin tebliği tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu
sürenin bittiği tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açmaları
gerektiği hatırlatılmıştır. Kararda, başvurucunun TSK ile ilişiğinin
kesilmesinin nedeninin belindeki rahatsızlık olmadığı, tazminat istemine temel
olan bel rahatsızlığının 2009 ve en son 2011 yıllarında tanzim edilen sağlık
raporları ile açıkça tespit edildiği belirtilerek Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 28/3/2014 tarihli sağlık raporunda
yeni bir tanı/tespit yapılmadığı ve bu raporun rahatsızlığın hemen akabinde de
başvurulduğu takdirde düzenlenebilecek nitelikte olduğu vurgulanmıştır. Bu
noktadan hareketle başvurucunun rahatsızlığın tespit edildiği son rapor
(29/4/2011) tarihinden itibaren bir yıl içinde idareye zararının tazmini
istemiyle başvurması gerekirken 17/4/2014 tarihinde yaptığı başvuru üzerine
açtığı davanın süre aşımına uğradığı belirtilerek ret gerekçesi
oluşturulmuştur.
20. Ret hükmüne yönelik karar düzeltme istemi Mahkemenin
13/5/2015 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
21. Başvurucu nihai kararı 29/5/2015 tarihinde tebellüğ
etmesinin ardından 15/6/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 1602 sayılı mülga Kanun’un43. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"İdari eylemlerden
hakları ihlal edilmiş olanların Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmadan
önce, bu eylemlerin yazılı bildirimi üzerine veya başka suretle öğrendikleri
tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde
yetkili makama başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri lazımdır.
Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde bu konudaki işlemin tebliği
tarihinden ve altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği
tarihten itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
23. Mahkemenin 26/12/2018 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
24. Başvurucu; rahatsızlığına neden olan 2011 tarihli paraşüt
atlayışının üzerinden beş yıl ve TSK bünyesinde görev yapamayacağını belirten
raporun üzerinden bir yıl geçmeden idari başvuruda bulunduğunu, paraşüt
atlayışları nedeniyle oluşan zararı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
tarafından düzenlenen rapor ile öğrendiğini belirterek mahkemeye erişim
hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
25. Anayasa’nın "Hak
arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası
şöyledir:
"Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."
26. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı
fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul
edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun
ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin
olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya
zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul
edilebilir (Hikmet Balabanoğlu,
B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
27. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin
yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma
hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı,
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir
unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil
edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme)
yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş.
Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§
34).
28. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama
özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden
gereken şekilde yararlanmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili
güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi
ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi
için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir.
Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden
yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah, B. No:
2013/8896, 23/2/2016, § 33).
29. Mahkemeye erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda etkili
bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada
açık, pratik ve yeterli fırsatlara sahip olmasını gerektirir. Özellikle hukuki
ya da uygulamadaki belirsizlikler kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlal
edebilir (Aktif Elektrik Müh. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2012/855,
26/6/2014, § 34).
30. Dava açma sürelerini düzenleyen, son derece karışık ve
dağınık olan bir mevzuatın aşırı şekilci (katı) yorumu mahkemeye erişim hakkını
ihlal edebilir. Özellikle başvuru mercii ve süresi gösterilmeyen işlemlerle
ilgili davalarda mahkemelerin usul kurallarını yorumlarken mahkemeye erişim
hakkını aşırı sınırlandıracak şekilde katı yorumdan kaçınmaları gerekir (Mohammed Aynosah, § 40).
31. Dava açma süresinin işlemeye başladığı an da mahkemeye
erişim hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü bağlamında büyük önem
taşımaktadır (Yaşar Çoban [GK],
B. No: 2014/6673, 25/7/2017, § 66). Dava açma süresinin hangi tarihte
başlayacağını belirleme ve mevzuatı bu yönüyle yorumlama görevi esasen derece
mahkemelerine aittir. Bireysel başvurunun ikincillik ilkesi gereği, dava açma
süresinin başlatılacağı tarihin belirlenmesi noktasında Anayasa Mahkemesinin
bir görevi bulunmamaktadır. Anayasa Mahkemesinin bu hususta üstleneceği rol,
dava açma süresinin hangi tarihten itibaren başlatılması gerektiğiyle ilgili
derece mahkemelerinin yorumlarının mahkemeye erişim hakkına etkisini somut
olayın koşulları ışığında incelemektir (Ahmet
Yıldırım, B. No: 2014/18135, 20/9/2017, § 46). Bu kapsamda dava açma
süresinin hak sahibinin henüz dava hakkının doğduğundan haberdar olmadığı ve somut
koşullar çerçevesinde haberdar olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin
bulunmadığı bir dönemde işlemeye başlaması dava hakkının varlığını anlamsız
kılabileceğinden ölçülülük ilkesini zedeleyebilir (Yaşar Çoban, § 66).
32. Somut olayda Mahkeme, öncelikle başvurucunun belindeki
rahatsızlık nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep ettiğini ve TSK ile
ilişiğinin kalp rahatsızlığı nedeniyle kesildiğini ortaya koymuştur. Mahkeme,
başvurucunun en geç 2011 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen paraşüt atlayışının
ardından hareket kısıtlılığı şikâyetiyle sevk edildiği Etimesgut Asker
Hastanesi tarafından düzenlenen 29/4/2011 tarihli raporla belindeki
rahatsızlıktan ve dolayısıyla uğradığı zarardan haberdar olduğunu, bu tarihten
itibaren bir yıl içinde tam yargı davası açılmasının ön koşulu olan idari
başvurunun yapılması gerektiğini belirtmiştir. Ankara Numune Eğitim ve
Araştırma Hastanesi tarafından düzenlenen 28/3/2014 tarihli sağlık raporunda
beldeki rahatsızlığa yönelik yeni bir tespit yapılmadığını ifade eden Mahkeme
bu raporun dava süresine bir etkisinin olmadığını değerlendirmiştir.
33. Bireysel başvuru dosyasına sunulan evrak uyarınca derece
mahkemesinin somut olaya yönelik tespitlerinin temelsiz olmadığı görülmektedir.
Bu bağlamda mahkeme kararında yer verilen tespitler ve hukuki dayanaklar
irdelendiğinde idari başvuru yapılması gereken sürenin başlangıcına esas alınan
2011 yılı itibarıyla başvurucunun bel rahatsızlığından ve zarardan haberdar
olduğunun kabulünü haklı kılan nedenlerin bulunmadığı söylenemez. Bir başka
ifadeyle zorunlu idari başvuru süresinin başvurucu tarafından rahatsızlığın ve
dolayısıyla zararın öğrenildiğinin kabul edilebileceği bir tarihten
başlatıldığı görülmektedir. Diğer taraftan başvurucunun bel rahatsızlığına
yönelik olarak -zararın 2011 yılı itibarıyla tam olarak kavranmasının mümkün
olmadığını ortaya koyacak nitelikte- yeni bir tespit/tanı yapıldığını gösteren
herhangi bir bilgi ve belge sunmadığı anlaşılmaktadır.
34. Bu durumda derece mahkemesinin dava açma süresinin
başlatılacağı tarihi belirlemesiyle ilgili yorumunun ve mevzuata dair
değerlendirmesinin öngörülemez nitelikte olmadığı ve başvurucunun dava açmasını
aşırı derecede zorlaştıracak ya da imkânsız kılacak nitelikte katı bir yaklaşım
içermediği sonucuna varılmıştır.
35. Buna göre başvurucunun mahkemeye erişim hakkına yönelik
müdahalenin ölçülü olduğu, dolayısıyla belirtilen şikâyet bağlamında mahkemeye
erişim hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.
36. Açıklanan gerekçelerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir..
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
26/12/2018 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.