TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
FATİH ARSLAN BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/13022)
|
|
Karar Tarihi: 4/4/2019
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan y.
|
:
|
Recep
KÖMÜRCÜ
|
Üyeler
|
:
|
Celal Mümtaz
AKINCI
|
|
|
Muammer
TOPAL
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Recai AKYEL
|
Raportör
|
:
|
Yakup MACİT
|
Başvurucu
|
:
|
Fatih ARSLAN
|
Vekili
|
:
|
Av. Mehmet
Reha AKAN
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, işçilik alacağı nedeniyle açılan davanın aynı maddi
olaya dayanılarak açılan başka davalarda verilen kararların aksi bir sonuca
ulaşılarak reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 12/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3.Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün
(İçtüzük) 71. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun içtihadın
oluştuğu alana ilişkin olduğu değerlendirilerek
Bakanlık cevabı beklenmeden incelenmesine karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Elektrik Üretim A.Ş.nin
(EÜAŞ/İşveren) Seyitömer Termik Santrali'nde işçi
olarak çalışmaktayken 16/3/2010 tarihli dilekçe ile dayanışma aidatı ödeyerek
13. Dönem Toplu İş Sözleşmesi hükümlerinden faydalanmak istemiş, İşveren,
başvurucu ile aralarında iş akdi bulunmadığı gerekçesiyle talebi reddetmiştir.
9. Başvurucu bu defa hizmet kolunda faaliyette bulunan Türkiye
Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikasına (TES-İŞ/Sendika) üye olma talebinde
bulunmuş, Sendikanın üyelik talebini kabul edip üyelik başvuru formunu ilgili
İşverene göndermesi üzerine EÜAŞ, başvurucunun kendi personeli olmadığını
belirterek belgeleri iade etmiştir.
10. Başvurucu, kendisi ile birlikte EÜAŞ'a
ait iş yerinde çalışan Sendikaya üye işçilerin asıl işverenin işçisi olduğu
hâlde muvazaalı olarak alt işveren işçisi gibi gösterildiğini, İşverenin daha
az maliyetle işçi çalıştırmak için bu yola başvurduğunu, bu açıdan bireysel ve kollektif haklarının kısıtladığını, Sendika üyeliği
nedeniyle hâlen yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesi hükümlerinden
yararlanması gerektiğini ileri sürerek sözleşmeden kaynaklanan işçilik
alacaklarının tahsili istemiyle dava açmıştır.
11. Kütahya İş Mahkemesi 30/5/2014 tarihli kararında, Yargıtay
denetiminden geçerek kesinleşen aynı mahiyetteki çok sayıda dosyayı da emsal
göstermek suretiyle başvurucunun EÜAŞ bünyesinde değişik hazırlanan tek tip
sözleşmeler ile ihaleyi alan firmalar değişse dahi çalışmalarını kesintisiz
devam ettirdiğini, bu firmalar ile alt işverenlik sözleşmelerinin22/5/2003
tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2. maddesine aykırı ve muvazaalı olduğunu,
alt işverenerin yaptıkları asıl işin işçi temini
olduğunu belirterek davayı kabul etmiştir.
12. Mahkemenin benzer nitelikteki çok sayıda kararı ile birlikte
anılan hüküm temyiz edilmiş, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi (Daire)12/11/2014
tarihinde, 20/2/2001 tarihli ve 4628 sayılı Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 15. maddesini ilk defa somut olay
çerçevesinde değerlendirdiğini belirterek elektrik üretimi yapan davalı
Şirketin bu madde kapsamında tanınan imtiyazlara sahip olması gerektiğini, bu
nedenle asıl işin tamamı veya bir kısmını alt işverene devredebileceğini, bu
açıdan muvazaalı alt işverenlik ilişkisinden bahsedilemeyeceğini belirterek
benzer nitelikteki birçok dosya ile birlikte hükmü bozmuştur.
13. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin bozma kararları üzerine
aralarında başvurucunun da bulunduğu bazı işçiler tarafından açılan davalar
Kütahya 2. İş Mahkemesine, bazı davalar da Kütahya 1. İş Mahkemesine tevzi
edilmiştir.
14. Kütahya 1. İş Mahkemesi bozmadan sonra yaptığı yargılamada
250'den fazla dosya ile ilgili direnme kararı vermiştir. Bu kararların temyizi
üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna (HGK) gönderilmiştir. HGK 30/9/2015
tarihli kararında; davalı kamu tüzel kişiliği ile yapılan hizmet alım
sözleşmelerinin içeriği, alt işverenlerin değişmesine rağmen çalışan işçilerin
değişmemesi, alınacak işçilerin unvanlarının şartnamede ayrı ayrı belirtilmesi,
alt işverenin ücret bordrolarını tutan bir işçi dışında diğer işçileri sevk ve
idare eden işçisinin bulunmaması, puantaj kayıtlarının EÜAŞ tarafından
belirlenen kişilerce tutulması, işe alan ve işten çıkaranın EÜAŞ olması, davacı
ve alt işveren şirket işçilerinin asıl işveren EÜAŞ işçileri ile aynı şekilde
ve üretimin her bölümünde çalışması, emir ve talimatların EÜAŞ tarafından
verilmesi, çalışma şartlarının ve yıllık izinlerin EÜAŞ tarafından
belirlenmesi, alt işveren işçilerinin yapılan iş ve hizmette EÜAŞ tarafından
temin edilen ve yine davalıya ait araçları kullanması gibi nedenleri gözönünde tutarak davalı şirket ile alt işveren arasındaki
hizmet alım sözleşmesinin muvazaalı olduğunu ve başvurucunun asıl işveren
şirketin işçisi olduğunu belirterek yerel mahkemenin direnme kararını yerinde
bulmuş, Daire tarafından incelenmeyen diğer temyiz itirazlarının incelenmesi
amacıyla dosyaları Özel Daireye göndermiştir.
15. Daire, HGK tarafından davalı İşverenin imzaladığı alt
işverenlik sözleşmesinin muvazaa sebebiyle geçersiz ve davacıların baştan
itibaren asıl İşverenin işçisi olduğu hususunun kabul edildiğini, uygulama
birliği ile hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkelerini gözönüne aldığını belirterek bu nitelikteki dosyaları
onamıştır.
16. İçerisinde başvurucunun da bulunduğu dava dosyalarına bakan
Kütahya 2. İş Mahkemesi ise birçok dosyada Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin
12/11/2014 tarihli bozma ilamına uymuş, Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesindeki
benzer dosyaların kesinleşmesini beklemeden 1/6/2015 tarihinde davanın reddine
karar vermiştir.
17. Temyiz üzerine Daire 16/3/2016 tarihli kararında, bozma
ilamına uyularak karar verilen diğer dosyalarla benzer şekilde değerlendirme
yaparak HGK'nın 30/9/2015 tarihli kararıyla olayda
muvazaanın varlığının kabul edildiğini, bozma kararındaki görüşünü korumasına
rağmen hukuki istikrar adına HGK'dan geçen dosyaları
onadığını ancak ilk derece mahkemesince bozmaya uyulması nedeniyle HGK'nın önüne çıkmayan somut olayda davalı lehine usule
ilişkin müktesep hak oluştuğunu belirterek hükmün onanmasına karar vermiştir.
18. Bu arada aralarında başvurucunun vekillerinin de bulunduğu
avukatlar tarafından 15/5/2015 tarihli dilekçeyle Yargıtay 7. Hukuk Dairesi ve
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi ile Yargıtay 22. Hukuk Dairesi kararları arasında
asıl İşveren ile alt işveren arasındaki iş ilişkisinin muvazaalı olup olmadığı
hususunda içtihat aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek içtihadın birleştirilmesi
talep edilmiştir. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu 3/3/2016 tarihli ve 74
sayılı kararı ile muvazaa iddiasının her somut olayın özelliğine göre
çözümlenmesi gerektiğini belirtmiş, içtihadı birleştirme yoluna gidilmesine
gerek olmadığına karar vermiştir.
19. Onama kararı 20/6/2016 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş,
12/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
20.Konu hakkında ilgili hukuk için bkz. Hakan Altıncan [GK],
B. No: 2016/13021, 17/5/2018, §§ 20-36.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
21. Mahkemenin 4/4/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
22. Başvurucu; yargısal süreçte kendisi ile aynı durumda olan
işçilerle ilgili davaların bir kısmının işçiler lehine sonuçlandığı hâlde
kendisinin de dâhil olduğu aynı nitelikteki bir kısım davalar hakkında ret
kararları verildiğini, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin önceki içtihatlarından
ayrılarak bozma kararı vermesi üzerine dosyaların bir kısmının tevzi olduğu
Kütahya 1. İş Mahkemesinin eski kararında direndiğini, direnme kararı verilen
dosyalarla ilgili HGK'nın Dairenin bozma kararlarını
kaldırması üzerine davaların işçiler lehine sonuçlandığını, aynı nitelikteki
diğer kısım dosyaların da Kütahya 2. İş Mahkemesine tevzi edildiğini ve bu
Mahkemece bozma kararına uyularak davaların reddedildiğini, neticede aynı iş
yerinde çalışan aynı durumdaki işçilerin bir kısmı ile ilgili davalar kabul
edilirken bir kısmı hakkında ret kararları verildiğini belirterek Anayasa'nın
10., 35. ve 36. maddelerindeki haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş,
yeniden yargılama kararı verilmesini talep etmiştir.
B. Değerlendirme
23. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, Anayasa'nın 10. ve 35.
maddelerinde güvence altına alınan haklarının daihlal
edildiğini ileri sürmüşse de iddialarının özünün adil yargılanma hakkının
güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkına ilişkin olduğu
ve bu kapsamda bir inceleme yapılması gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan
hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
26. Anayasa Mahkemesinin gündemine gelen bir başvuruda, başvurucu ile aynı koşullarda
çalışan bir işçinin açtığı davada, Kütahya İş Mahkemesi davanın kabulüne karar
vermiş, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 12/11/2014 tarihli kararında 9/7/2008
tarihinde yürürlüğe giren 4628 sayılı Kanun'un 15. maddesinin (g) bendini ilk
defa dikkate aldığını, bu Kanun hükmü uyarınca davalı şirketin işin tamamı ya
da bir kısmını hizmet alım yöntemi ile alt işverene devretmesi imkânı bulunduğunu,
hizmet alımında Kanun'la getirilen imtiyaz uyarınca muvazaa koşullarının
oluşmayacağını belirterek hükmü bozmuştur. Bozma üzerine dosyanın tevzi
edildiği Kütahya 2. İş Mahkemesi bozma ilamına uyarak davayı reddetmiş ve karar
kesinleşmiştir. Yine bozma sonrası aynı nitelikteki bir kısım dosya ise Kütahya
1. İş Mahkemesine tevzi edilmiş, bu Mahkemenin direnme kararı vermesi üzerine
HGK direnme kararlarını yerinde bulmuş neticede bu davalar kabul ile
sonuçlanmıştır. Başvurucu benzer iddiaları (bkz. § 22) dile getirilerek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.
27. Anayasa Mahkemesi bu başvuruda, Yargıtay 22. Hukuk
Dairesinin uyuşmazlığın çözümünde kullanılan yöntemden ayrılarak yeni bir
yaklaşım benimsediğini, esas itibarıyla Yargıtay Dairesinin hukuk kurallarını
yorumlama ve uygulama yetkisine sahip olarak içtihat değişikliğine gitmiş
olmasının tek başına adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmayacağını
ancak anılan değişikliğin aynı uyuşmazlıkları çözüme bağlayan diğer Daire ve HGK
tarafından benimsenmediğini, en üst dereceli mahkeme sıfatıyla Yargıtayın kendi içinde tutarlı ve yeknesak bir uygulamanın
bulunmadığını ayrıca Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin sonradan dahi benimsemiş
olduğu bu yeni yaklaşımla çelişkili sonuçlar doğuran kararlar verdiğini, bu
çelişki nedeniyle benzer durumda bulunan kişilerin bir kısmının talepleri
doğrultusunda karar elde ederken diğer kısmının davalarının aksi yönde
sonuçlandığını, bu açıdan aynı somut olaydan kaynaklanan uyuşmazlıklara konu
davaların birbirine zıt olacak şekilde sonuçlanmak suretiyle başvurucunun
davasının bu şekilde reddedilmesinin hukuki belirsizliğe yol açtığını, bu
durumun başvurucu ve hukuk düzeni açısından öngörülemez nitelikte olduğunu,
uygulama nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır (Hakan Altıncan, §§
54, 55).
28. Somut olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum
bulunmamaktadır. Buna göre birlikte aynı iş yerinde çalışan ve aynı mahkemede
dava açan işçilerle ilgili benzer gerekçelerle verilen kararların Yargıtay 22.
Hukuk Dairesince bozulması üzerine bir kısım dosyanın tevzi edildiği Kütahya 1.
İş Mahkemesinin direnme kararları vermesi ve HGK'nın
direnme kararlarını yerinde bularak neticede bu davalar hakkında kabul
kararları verilirken içerisinde başvurucunun da bulunduğu bir kısım davanın
tevzi edildiği Kütahya 2. İş Mahkemesinin, Yargıtay Dairesinin bozma kararına
uyarak davaların reddine karar vermesi ve bu kararların Yargıtay 22. Hukuk
Dairesince onanarak kesinleşmesi nedeniyle benzer durumda bulunan kişiler
arasında yargısal sistemin işleyişinden kaynaklanan nedenlerle farklı hukuki
statüler meydana getirildiği, başvurucu açısından bu durumun öngörülebilirlik
sınırları içinde değerlendirilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
29. Başvurucunun davasının ne şekilde sonuçlanması gerektiğine
dair herhangi bir çıkarım yapmak Anayasa Mahkemesinin değerlendirme yetkisi
dışında kalmakla birlikte nihai yargılama makamını oluşturan Yargıtay daireleri
ve HGK arasındaki yorum farklılıklarının benzer nitelikteki davaların karara
bağlanması sürecinde hukuki belirsizliğe yol açtığı, bu belirsizliğin
giderilmesine yönelik mekanizmanın da (bkz. § 18) Yargıtayca
işletilmediği, bu durumun başvurucu için öngörülemez nitelikte olduğu
anlaşılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine
karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun'un
50. Maddesi Yönünden
31. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
32. Başvurucu, yeniden yargılama ve 100.000 TL maddi, 100.000 TL
manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
33. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna
ulaşılmıştır.
34. Adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan
kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır.
Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin
(2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına
yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması gereken iş, öncelikle
ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve nihayet ihlal
sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple kararın bir
örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere Kütahya 2. İş Mahkemesine
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
35. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 479 TL harç ve 2.475 TL
vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.954 TL yargılama giderinin başvurucuya
ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hakkaniyete
uygun yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin hakkaniyete uygun yargılanma hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
Kütahya 2. İş Mahkemesine (E.2015/830, K.2015/386) GÖNDERİLMESİNE,
D. Kararın bir örneğinin bilgi için Yargıtay 22. Hukuk Dairesine
(E.2015/23617, K.2016/8159) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
F. 479 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.954 TL yargılama giderini BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
4/4/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.