TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ALEKSEI ALEKSEEV BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2016/13290)
|
|
Karar Tarihi: 5/12/2017
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Burhan ÜSTÜN
|
Üyeler
|
:
|
Hicabi DURSUN
|
|
|
Kadir ÖZKAYA
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yusuf Şevki
HAKYEMEZ
|
Raportör
|
:
|
M. Serhat
MAHMUTOĞLU
|
Başvurucu
|
:
|
Aleksei ALEKSEEV
|
Vekili
|
:
|
Av. Nurali ÇİTİL
|
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme veya kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele
yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 22/7/2016 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca tedbir talebinin Bölüm
tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük'ün
73. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, dosyanın Bölüme gönderilmesine
karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından 22/7/2016 tarihinde İçtüzük'ün
73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin durdurulmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.
8. Bölüm tarafından 3/3/2017 tarihinde 22/7/2016 tarihli kararla
uygulanan tedbirin sonlandırılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
9. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
10. Başvurucu 1982 doğumlu olup Rusya Federasyonu vatandaşıdır.
11. Başvurucu 2014 yılında ailesiyle birlikte yasal yollardan
Türkiye'ye giriş yapmıştır.
12. Başvurucu, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
yürütülen bir soruşturma kapsamında silahlı terör örgütüne üye olma
suçlamasıyla 9/11/2015 tarihinde tutuklanmıştır.
13. Başvurucu hakkında 27/11/2015 tarihinde Antalya 2. Ağır Ceza
Mahkemesinde anılan suçtan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış;
başvurucu hakkındaki tutukluluk kararı savunmasının alınmasının ardından
8/3/2016 tarihinde kaldırılmıştır. Dosya kapsamındaki bilgilere göre yargılama
henüz sonuçlanmamıştır.
14. Antalya Valiliği İl Göç İdaresi Müdürlüğünün 10/3/2016
tarihli kararıyla, başvurucunun terör örgütü üyesi olduğu ve kamu güvenliği
bakımından tehlike oluşturduğu gerekçesiyle idari gözetim altına alınmasına ve
sınır dışı edilmesine karar verilmiştir.
15. Başvurucu tarafından anılan kararın iptali için Antalya 1.
İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açılmıştır.
16. Başvurucu dava dilekçesinde özetle Rus etnik kökenli
olduğunu, Ortodoks Hristiyan dini mensubuyken İslam dinini kabul ettiğini, bu
nedenle ülkesinde haksız yere cezalandırıldığını ve cezasının infaz edildiğini
ifade etmiştir.
17. Başvurucu dilekçesinde Rusya Federasyonu'nun Tümen
Bölgesi'nde baskı yaptığı Rus kökenli Müslümanları korumak amacıyla kendisinin
dernek kurduğunu, çeşitli faaliyetlerde bulunduğunu, neticesinde siyasi ve dinî
baskılar artınca Türkiye'ye sığınmak zorunda kaldığını dile getirmiştir.
18. Başvurucu dilekçesinde ayrıca ülkesine geri gönderilmesi
hâlinde işkence ve kötü muameleye maruz kalabileceğini, iddialarına ilişkin
bilgi ve belgeleri daha sonra İdare Mahkemesine sunacağını belirtmiştir.
19. Bunlara ek olarak başvurucunun Türkiye'de tutuklanmasının
Rus basınında haber konusu edildiğine ilişkin haber metinlerine de başvuru
formu ekinde yer verilmiştir.
20. İdare Mahkemesinin 21/6/2016 tarihli kararıyla davanın
reddine karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Olayda,
hakkında IŞİD/DAEŞ Terör Örgütü Üyesi Olmak suçundan dolayı yürütülen bir
kovuşturma bulunan ve A-26
(Mahkeme-Yasa dışı örgüt faaliyetleri) ile kamu güvenliğini ciddi şekilde
tehlikeye sokacağı değerlendirilen yabancılar hakkındaki G-87 (Genel
güvenlik-Süresiz giriş yasağı) tahdit kodları uygulanan davacının, sınır dışı
edilebilmesi için ülkemizde suç işlemesi ya da suça karışması zorunluluğu da
aranmadan, kamu düzenini ya da güvenliğini tehlikeye sokacağı hususunda
emarenin bulunması karşısında, kamu güvenliğini ciddi şekilde tehlikeye
sokacağı değerlendirilen davacının sınır dışı edilmesine ilişkin dava konusu
işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacı vekilince, müvekkilinin menşe ülkesi
Rusya'ya sınır dışı edilmesi halinde öldürülmesi, kaybedilmesi, işkence ve kötü
muameleye ya da cezaya maruz kalacağı nedeniyle hakkında6458 sayılı Yasa'nın 4.
ve 55/1. maddeleri uyarınca sınır dışı kararının alınamayacağı öne sürülmekte
ise de, aynı Kanun'un sınır dışı etme kararının nasıl uygulanacağınıgösteren
52. maddesinde, yabancıların sınır
dışı etme kararıyla, menşe ülkesine veya transit gideceği ülkeye ya da üçüncü
bir ülkeye sınır dışı edilebileceğine işaret edilmek suretiyle ilgililere
seçimlik haklar tanınmış bulunması karşısında, davacı vekilinin öne sürdüğü şekildebir ihlalin doğmayacağını belirtmek
gerekmektedir."
21. Bu karar başvurucuya 14/7/2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup
22/7/2016 tarihinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
22. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tarafından 29/7/2016 tarihinde
sunulan yazıda ise özetle başvurucu hakkında yürütülen ceza soruşturması ile
idari gözetim ve sınır dışı etme kararları hakkında bilgi verilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
23. 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası
Koruma Kanunu’nun "Kapsam"
kenar başlıklı 2. maddesi şöyledir:
" (1) Bu Kanun,
yabancılarla ilgili iş ve işlemleri; sınırlarda, sınır kapılarında ya da
Türkiye içinde yabancıların münferit koruma talepleri üzerine sağlanacak
uluslararası korumayı, ayrılmaya zorlandıkları ülkeye geri dönemeyen ve
kitlesel olarak Türkiye’ye gelen yabancılara acil olarak sağlanacak geçici
korumayı, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün kuruluş, görev, yetki ve
sorumluluklarını kapsar.
(2) Bu Kanunun uygulanmasında, Türkiye’nin
taraf olduğu milletlerarası anlaşmalar ile özel kanunlardaki hükümler saklıdır."
24. 6458 sayılı Kanun’un "Geri
gönderme yasağı" kenar başlıklı 4. maddesi şöyledir:
"Bu Kanun kapsamındaki
hiç kimse, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi
tutulacağı veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti
veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında
bulunacağı bir yere gönderilemez."
25. 6458 sayılı Kanun’un 29/10/2016 tarihli ve 676 sayılı
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'nin (676 sayılı KHK) 35. maddesiyle değişik “Sınır dışı etme kararı” kenar başlıklı 53.
maddesi şöyledir:
“(1) Sınır dışı etme
kararı, Genel Müdürlüğün talimatı üzerine veya resen valiliklerce alınır.
(2) Karar, gerekçeleriyle birlikte hakkında
sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına
tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat
tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu,
itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.
(3) Yabancı veya yasal temsilcisi ya da
avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş
gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı
etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan
başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin bu konuda vermiş
olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma
süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde ‘54 üncü
maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri ile ikinci fıkrası
kapsamındakiler hariç’ yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı
edilmez.”
26. 6458 sayılı Kanun’un 676 sayılı KHK’nın 36. maddesiyle
değişik “Sınır dışı etme kararı alınacaklar”
kenar başlıklı 54. maddesi şöyledir:
“(1) Aşağıda sayılan
yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınır:
a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi
kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler
b) Terör örgütü yöneticisi, üyesi,
destekleyicisi veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya
destekleyicisi olanlar
c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri
için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar
ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan
sağlayanlar
d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu
sağlığı açısından tehdit oluşturanlar
e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden
fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler
f) İkamet izinleri iptal edilenler
g) İkamet izni bulunup da süresinin sona
ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on
günden fazla ihlal edenler
ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler
h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den
yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler
ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı
bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler
i) Uluslararası koruma başvurusu reddedilen,
uluslararası korumadan hariçte tutulan, başvurusu kabul edilemez olarak
değerlendirilen, başvurusunu geri çeken, başvurusu geri çekilmiş sayılan,
uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında
verilen son karardan sonra bu Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma
hakkı bulunmayanlar
j) İkamet izni uzatma başvuruları
reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar
k) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından
tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
(2) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve
(k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru
sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası
koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir. ”
27. 6458 sayılı Kanun'un "Sınır
dışı etme kararı alınmayacaklar" kenar başlıklı 55. maddesinin
ilgili kısmı şöyledir:
"(1) 54
üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır
dışı etme kararı alınmaz:
a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı
konusunda ciddi emare bulunanlar"
28. 22/10/2014 tarihli ve 29153 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Geçici Koruma Yönetmeliği'nin 6. maddesinin (1)
numaralı fıkrası şöyledir:
"Bu Yönetmelik kapsamında hiç kimse,
işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye tabi tutulacağı
veya ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi
fikirleri dolayısıyla hayatının veya hürriyetinin tehdit altında bulunacağı bir
yere gönderilemez."
B. Uluslararası Hukuk
1. Uluslararası Mevzuat
29. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Yaşam hakkı" kenar başlıklı 2.
maddesi şöyledir:
"1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur.
Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece
hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son
verilemez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birinde mutlak
zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu
maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz:
a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete karşı
korunmasının sağlanması;
b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak
yakalanmasını gerçekleştirme veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir
kişinin kaçmasını önleme;
c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun
olarak bastırılması"
30. Sözleşme'nin "İşkence
yasağı" kenar başlıklı 3. maddesi şöyledir:
"Hiç kimse işkenceye,
insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz."
31. 28/7/1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna DairSözleşme'nin (Cenevre Sözleşmesi) 33. maddesi şöyledir
(Cenevre Sözleşmesi, 29/8/1961 tarihli ve 359 sayılı Kanun'la onaylanmış;
5/9/1961 tarihli ve 10898 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir):
“1. Hiçbir Taraf Devlet, bir mülteciyi, ırkı,
dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri
dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına,
her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade ("refouler") etmeyecektir.
2. Bununla beraber, bulunduğu ülkenin
güvenliği için tehlikeli sayılması yolunda ciddi sebepler bulunan veya
özellikle ciddi bir adi suçtan dolayı kesinleşmiş bir hükümle mahkum olduğu için söz konusu ülkenin halkı açısından bir
tehlike oluşturmaya devam eden bir mülteci, işbu hükümden yararlanmayı talep
edemez.”
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Uygulaması
32. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesinin (AİHM) sınır
dışı kararının uygulanması hâlinde yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal
edileceğine ilişkin şikâyetlerle ilgili ilkesel yaklaşımı özetle şöyledir
(Referans alınan AİHM kararları için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BD], B. No: 37201/06, 28/2/2008; M.S.S./Belçika ve Yunanistan [BD], B. No:
30696/09, 21/1/2011; J.K. ve diğerleri/İsveç
[BD], B. No: 59166/12, 23/8/2016; Ghorbanov ve
diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD],
B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanov/Türkiye, B. No: 49867/08, 10/5/2016):
AİHM'e göre yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden
çıkarılmalarına ilişkin konular doğrudan o ülkenin ulusal egemenlik yetkisine
ilişkin olup Sözleşme'nin 6. maddesinin koruma alanı dışında kalmaktadır. Bir
başka deyişle bu tür konularda alınan kararların medeni hak ve yükümlülüklerle
ilgisi bulunmamaktadır.
Bununla birlikte bir yabancının sınır dışı
edilmesi hâlinde işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair ciddi emareler
bulunması durumunda taraf devletin Sözleşme kapsamında sorumluluğu ortaya
çıkmaktadır. Sözleşme, işkence ve kötü muameleye maruz kalma riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünü içermektedir.
AİHM, Sözleşme'nin 2. (yaşam hakkı) ve 3.
maddelerinin (işkence ve kötü muamele yasağı) birlikte ihlal edildiğine ilişkin
şikâyetlerde kural olarak işkence ve kötü muamelenin mutlak şekilde
yasaklandığı gerçeğinden hareketle başvuruları 3. maddeyle sınırlı olarak
incelemektedir. Bu kural geri gönderilen ülkede idam cezası uygulanacağı gibi
doğrudan yaşam hakkının konusunu oluşturan şikâyetler bakımından geçerli
değildir.
AİHM, işkence ve kötü muamele riski bulunan
ülkeye sınır dışı etmeme yükümlülüğünün kamu düzeni veya kamu güvenliği
bakımından risk oluşturanlar bakımından da geçerli olduğununun
ve hatta uluslararası terörizm tehlikesinin bulunduğu hâllerde bile bu
yükümlülüğe bir istisna getirilemeyeceğinin altını çizmektedir.
AİHM, geri gönderilen ülkede işkence ve kötü
muamele riskinin varlığını haklı gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde
bu iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine
dikkat çekmektedir.
AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden
bahsedebilmek için sınır dışı kararı uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız
bir mercie başvuruda bulunma imkânı sunulması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar
sınır dışı kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik olarak)
durdurulmasının önemine vurgu yapmaktadır.
AİHM'e göre Sözleşme'nin 3. maddesinin ihlaline karar verilebilmesi için
işkence ve kötü muamele iddiasının bir olasılığın ötesinde gerçek bir risk
düzeyine ulaşması gerekmektedir. Söz konusu riskin ciddiliği incelenirken geri
gönderilecek ülkeyle ilgili koşullar taraf devletçe resen araştırılmalıdır. Bu
araştırma yapılırken bağımsız insan hakları örgütlerinin ve hükûmetlerin
hazırladığı ülke raporlarından yararlanılması mümkündür.
AİHM'e göre başvurucuların kişisel durumlarına ve geri gönderilecekleri
ülkede karşılaşacakları risklere ilişkin iddialarını ayrıntılı şekilde açıklama
ve (varsa) iddialarını destekleyen belgeleri sunma yükümlülükleri
bulunmaktadır. Bir başka deyişle başvurucuların kişisel durumlarına ilişkin
iddialarını ispat külfeti kendilerine aittir.
3. Rusya Federasyonu'nun Genel Güvenlik
Durumuna İlişkin Bilgiler
33. Rusya Federasyonu 28/2/1996 tarihinde Avrupa Konseyine üye
olmuş ve aynı tarihten itibaren AİHM'in yargı
yetkisini tanımıştır. Dolayısıyla Rusya'nın egemenlik yetki alanı içinde
meydana gelebilecek temel hak ve özgürlük ihlallerine ilişkin AİHM'e bireysel başvuru imkânı bulunmaktadır.
34. Bu çerçevede Rusya Federasyonu tarafından Sözleşme'nin 2. ve
3. maddelerinin ihlal edildiğine ilişkin çok sayıda başvuru yapılmış ve bunlar
AİHM tarafından değerlendirilmiştir (I.K./Avusturya,
B. No: 2964/12, 28/3/2013; Chankayev/Azerbaycan, B. No: 56688/12,
14/11/2013, § 52). Bu aşamada AİHM tarafından yapılan değerlendirmelerden ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmadığından Rusya'nın genel güvenlik durumu hakkında
ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
35. Mahkemenin 5/12/2017 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
Yönünden
36. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama
giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça
dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi
gerekir.
B. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
37. Başvurucu; Rusya Federasyonu'na geri gönderilmesi hâlinde
dinî inançları nedeniyle yaşam hakkı, kötü muamele yasağı, kişi hürriyeti ve
güvenliği hakkı ile adil yargılanma hakkının ihlal edileceğini ileri sürmüştür.
38. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde
öldürülebileceğine ya da kötü muameleye maruz kalabileceğine, yargılama
sırasında etkili bir denetim yapılmadığına ilişkin iddiaları ve diğer
şikâyetleri kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirilmiştir.
39. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet
edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye
yer verilmemiştir. Uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere bu husus,
devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin
yabancıları ülkeye kabul etmekte veya sınır dışı etmekte takdir yetkisinin
bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin Anayasa'da güvence altına alınan
temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu
edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A. [GK],
B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
40. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, yaşama
hakkının yanında maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkı da güvence
altına alınmıştır. Aynı maddenin üçüncü fıkrasında ise kimseye "işkence ve
eziyet" yapılamayacağı, kimsenin "insan haysiyetiyle
bağdaşmayan" cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağı hükmüne yer
verilmiştir. Maddenin sistematiğinden de anlaşılacağı üzere birinci fıkrada
genel olarak güvence altına alınan bireyin maddi ve manevi varlığı, üçüncü
fıkrada kötü muamelelere karşı özel olarak korunmuştur (A.A. ve A.A., § 55).
41. Anılan maddede, devlete getirilen kötü muamelede bulunmama
(negatif) yükümlülüğünün herhangi bir istisnasına yer verilmemiştir. Temel hak
ve özgürlüklerin savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde
kullanılmasının durdurulmasına imkân veren Anayasa'nın 15. maddesinde de maddi
ve manevi varlığın bütünlüğüne dokunulamayacağı belirtilmiştir. Bu durum, kötü
muamele yasağının mutlak nitelikte olduğunun açık göstergesidir (A.A. ve A.A., § 56).
42. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence
altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması
yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri kendi görevlilerinin ve
üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması
gerekir (A.A. ve A.A., § 57).
43. Nitekim Anayasa'nın 5. maddesinde "insanın maddi ve
manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak" devletin temel amaç ve görevleri arasında
sayılmıştır. Anayasa'nın 17. ve 5. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde
devletin bireyi işkence ve kötü muamele yasağına karşı koruma (pozitif)
yükümlülüğünün de bulunduğu anlaşılmaktadır (A.A.
ve A.A., § 58).
44. Anayasa'nın 17., 5. ve 16. maddeleri, uluslararası hukuk ve
özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi'nin ilgili hükümleri
ile birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup
gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi
ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif
yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (A.A. ve A.A., § 59).
45. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek
kişiye ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma
sağlanabilmesi için bu kişiye sınır dışı kararına karşı etkili bir "karşı
çıkma imkânı" tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü
muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara
sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek
mümkün olmayacaktır (A.A. ve A.A.,
§ 60).
46. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif
yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır
dışı kararı verilen bir yabancıya "iddialarını araştırtma" ve bu
kararı "adil bir şekilde inceletme" imkânı sağlayan usul
güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (A.A.
ve A.A., § 61).
47. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının
gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğini iddia etmesi
hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir
ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan
usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlar tarafından alınan sınır
dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim
süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine
tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (A.A. ve A.A., § 62).
48. Kötü muameleye karşı koruma yükümlülüğü, her sınır dışı
işleminde yukarıda belirtilen şekilde bir araştırma yapılmasını gerektirmez. Bu
yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu tarafından savunulabilir
(araştırılabilir/tartışılabilir/ araştırmaya değer/makul şüphe uyandıran) bir
iddia ortaya konmalıdır. Bu doğrultuda başvurucu, geri gönderileceği ülkede var
olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde
açıklamalı; (varsa) bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri sunmalı; bu
iddialar belirli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır. Ancak savunulabilir iddianın
ortaya konması somut olayın özelliğine göre farklılık gösterebileceğinden her
olayda ayrıca değerlendirme yapılmalıdır (A.A.
ve A.A., § 63).
49. Somut olayda başvurucu, İslam dinini kabul ettiği için
ülkesinde baskıya maruz kaldığını ve bu nedenle hapis cezasıyla
cezalandırıldığını iddia etmiştir. Başvurucu, İdare Mahkemesine sunduğu dava
dilekçesinde maruz kaldığını iddia ettiği baskılara ilişkin iddialarına ilişkin
bilgi ve belgeleri ilerleyen aşamalarda dosyaya sunacağını belirtmiştir (bkz.
18). Ancak gerek İdare Mahkemesine gerekse bireysel başvuruda Anayasa
Mahkemesine bu konuda bilgi ve belge sunulmamıştır.
50. Başvurucu, ülkesindeki kötü muamele riskini genel olarak
dile getirmiş; ancak, söz konusu riskin kişisel olarak kendisini nasıl etkileyeceğini
açıklamamıştır. Her ne kadar din değiştirdiği gerekçesiyle hapis cezasıyla
cezalandırıldığını ve cezasının infaz edildiğini ileri sürse de buna ilişkin
somut bilgi ve belge ortaya koyamamıştır. Bu nedenle cezanın gerçekliği ve
gerekçesi hakkında bir değerlendirme yapılabilmesi mümkün değildir.
51. Bir an için başvurucunun hapis cezasıyla cezalandırıldığı
kabul edilse bile ceza infaz edilerek tekrar özgürlüğüne kavuşmuş olduğu
gerçeği karşısında bu kez riskin güncelliği konusunda tereddütler ortaya
çıkmaktadır. Başvurucu, ülkesinde var olduğunu iddia ettiği riskin güncelliğini
koruduğu konusunda da makul açıklamalar getirememiştir.
52. Dolayısıyla başvurucunun geri gönderilen ülkenin koşullarına
ilişkin araştırma yapmaya elverişli nitelikte bilgiler vermediği açıktır. Geri
gönderilen ülkenin koşullarınınkamu makamları
tarafından resen araştırılması gerektiğine ilişkin kural, başvurucunun bu
konuda açıklamada bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır (Yryskul Beishenaliev, B.
No: 2016/7458, 20/4/2017,§ 51).
53. Sonuç olarak başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde
kötü muameleye maruz kalacağına ilişkin genel nitelikteki iddialarının
araştırmaya değer nitelikte ve yeterlilikte olmadığı anlaşılmaktadır. İdare
Mahkemesinin yapmış olduğu değerlendirme ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı
gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
54. Açıklanan nedenlerle başvurucunun Anayasa'nın 17. maddesinin
üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine
ilişkin iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri
Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi
mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten
TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
D. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE 5/12/2017 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.