TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET YAVUZEL VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2016/1652)
Karar Tarihi: 12/7/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Mahmut ATEŞ
Başvurucular
1. Mehmet YAVUZEL
2. Halil YAVUZEL
3. Azat YILMAZ
4. Emin YILMAZ
5. Feride YILDIZ
6. İzzettin YILDIZ
7. Sultan İRMAK
8. Hanifi İRMAK
9. Rohat AKTAŞ
10. Ferit AKTAŞ
Vekilleri
Av. Gülşen Özbek YILDIRIM
Av. Ramazan DEMİR
Av. Hüseyin TÜL
Av. Benan MOLU
11. Abdullah ZİLAYAZ
12. Hüsna ZİLAYAZ
13. Salih ZİLAYAZ
14. İslam BALIKESİR
15. Rahmi BALIKESİR
Av. Gülşen ÖZBEK YILDIRIM
Av.Ramazan DEMİR
Av.İlyas TARIM
Av.Hüseyin TÜL
Av.Nevroz UYSAL ASLAN
16. Mahmuttin DUYMAK
17. Lütfiye DUYMAK
18. Fırat DUYMAK
19. Aram Tekoşer DUYMAK
20. Bedirhan DUYMAK
Av. Nevroz UYSAL ASLAN
21. Muharrem ERBEK
22. Ayşe ERBEK
23. Mehmet Salih ERBEK
24. Faik ÖZKAN
25. Murat ASLAN
26. Sercan UĞUR
Vekili
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; Cizre'de uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasında tıbbi yardım ve tedavi sağlanmaması ve güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımı neticesi ölüm meydana gelmesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile yaşam hakkının ve bu hak bağlamında etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün, sokağa çıkma yasağı uygulaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, cenazelerin bulundukları sıradaki fiziksel durumları, cenazeleri teslim alırken ve defin için dinî merasim sırasında yaşanan zorluklar nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün, Av. Ramazan Demir’in bazı başvurucular adına Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine geçici tedbir talebiyle bireysel başvurular yapmasının ardından bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. PKK terör örgütü özellikle 2015 yılından itibaren yaşanan konjonktür ile ilgili gelişmelere bağlı olarak şehir savaşı stratejisini hayata geçirmiştir. Bu strateji çerçevesinde örgüt, şehir merkezlerine eleman, silah ve mühimmat sevk etmiş, yollarda patlayıcı ile tuzaklanmış hendek ve barikatlar oluşturmuş, binaları tünellerle birbirine bağlayarak sığınak ve karargâh olarak kullanmaya başlamıştır. PKK terör örgütünün bu stratejisiyle eylemlerini kırsal alandan yerleşim merkezlerine taşıyarak şehir merkezlerini silahlı çatışma alanına dönüştürme gayretinde olduğu anlaşılmıştır. Belirli bölgelerde öz yönetim ilan eden ve uzun süreli bir silahlı çatışma için hazırlık yapan PKK terör örgütü, eylemlerine karşı düzenlenecek operasyonlarda yerleşim merkezlerindeki sivil halk ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyi ve güvenlik operasyonlarının sivil halka karşı yürütüldüğü algısını oluşturmayı amaçlamıştır.
3. PKK/KCK terör örgütü anlatılan süreçte Cizre'nin de içinde bulunduğu on sekiz yerleşim merkezinde öz yönetim ilan etmiştir. Bunun üzerine kamu makamları bölge halkının tahliye edilmesini öncelikli tedbir olarak uygulamıştır. Terör örgütünün tahliyeleri önlemeye çalışması karşısında bu merkezlerin bazılarında kamu düzeninin sağlanması, halkın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonları başlatılmıştır. Dolayısıyla somut başvuruya konu olayların yaşandığı tarihlerde, yalnızca Cizre'de değil sokağa çıkma yasağı uygulanan bir il ve on ilçe merkezinde de (Silvan, Varto, Derik, Dargeçit, Bağlar, Sur, Silopi, İdil, Yüksekova, Nusaybin, Şırnak Merkez) PKK terör örgütüne karşı düzenlenen güvenlik operasyonları devam etmektedir.
4. Bu terör olayları sırasında yaşananların boyutu ve vahameti İçişleri Bakanlığının 23/1/2017 tarihli açıklamasıyla paylaşılmıştır. Bu açıklamaya göre 22 Temmuz 2015 tarihinden itibaren;
i. 247 kamu binasına, 6 baraja, 231 özel ticari işletmeye, 19 ambulansa ve 1.643 araca terör saldırısı düzenlenmiştir.
ii. Güvenlik güçleri PKK terör örgütü tarafından bu saldırılarda kullanılan 45 Bixi, 44 Kanas, 997 Kalaşnikof, 22 M16, 2 Lançer, 2 G3, 3 Zağros, 1 Doçka, 1 M1 olmak üzere toplam 2.166 ateşli silah, 3 havan, 115 roketatar, 1.445 roketatar mermisi, el yapımı 3.046 patlayıcı, 1.341 el bombası, 342.016 mühimmat, patlayıcı yapımında kullanılan 33.546 kg malzeme ele geçirmiştir.
iii. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerleşim merkezlerinde 3.630 çukur kapatılıp barikat kaldırılmış, tuzaklanan 6.187 bomba düzeneği imha edilmiştir.
iv. PKK terör örgütünün saldırılarında 335 sivil vatandaş hayatını kaybederken 2.106 kişi yaralanmıştır. Terör saldırılarında 859 güvenlik görevlisi şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Bu saldırılarda Derik kaymakamı da terör örgütü mensuplarınca şehit edilmiştir.
5. Cizre ilçesinde ilk olarak 4/9/2015 tarihinden geçerli olmak üzere sokağa çıkma yasağı ilan edilerek güvenlik operasyonları başlatılmıştır. Cizre'de bu tarihten itibaren sokağa çıkma yasakları çeşitli defalar kaldırılmış ancak olayların devam etmesi üzerine yeniden sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir. Başvuruya konu olayların meydana geldiği tarihte Cizre'de 14/12/2015 tarihinde ilan edilen ve tam gün esasına göre uygulanan sokağa çıkma yasağı devam etmektedir (başvuru konusu olayların arka planına dair ayrıntılı açıklamalar için bkz.Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, §§ 16-28).
6. 27/1/2016 tarihinde Av. Ramazan Demir ve Av. Gülşen Özbek Yıldırım; aralarında başvurucular Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Sercan Uğur, Faik Özkan, Murat Aslan, Muharrem Erbek, Azat Yılmaz, Abdullah Zileyaz, Feride Yıldız, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın da olduğu on dört kişinin Bostancı Sokak 23 No.lu binada yaralı şekilde mahsur kaldığı, bu kişilerin bulundukları binanın bombalanmaya devam ettiği ve tıbbi yardıma ihtiyaç duymalarına karşılık bölgede süren silahlı çatışmalar ve uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle dışarı çıkamadıkları iddialarını dile getirerek Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvuruda, Şırnak Valiliği tarafından verilen sokağa çıkma yasağı kararının uygulanmaması ve bu kişilerin yaşamları ile fiziksel bütünlüklerinin korunması konularında Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir (Başvuru sürecinde 27/1/2016 tarihli başvuru formunda ismi Ruhat olarak belirtilen başvurucu Rohat Aktaş'ın gerçek isminin Rohat, soyadı Zileyaz olarak belirtilen başvurucu Abdullah Zilayaz'ın gerçek soyadının Zilayaz, soyadı Kalkan olarak belirtilen başvurucu İslam Balıkesir'in gerçek soyadının Balıkesir, ismi Mahmut olarak belirtilen başvurucu Mahmuttin Duymak'ın gerçek isminin Mahmuttin, soyadı Irmak olarak belirtilen başvurucu Sultan İrmak'ın gerçek soyadının İrmak olduğu tespit edilmiştir.).
8. Anayasa Mahkemesi, iddialarda dile getirilen konularla ilgili olarak başvurucuların avukatları ve Şırnak Valiliğinden bilgi talep etmiştir. Bu bilgilerin temin edilmesinin ardından geçici tedbir talebi 29/1/2016 tarihli tedbire ilişkin ara kararıyla reddedilmiştir (27/1/2016 tarihli bireysel başvuruda dile getirilen iddialar, bu kapsamda Şırnak Valiliğinden alınan bilgiler ve başvuru sonrasında gelişen olaylara ilişkin ayrıntılı açıklamalar için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 29-48). Ret kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
1. Başvurucu Oldukları Belirtilen Kişilerin Güvenlik Güçlerince Açılan Ateş Sonucu Yaralandığı ve Hâlen Bir Binanın Bodrum Katında Bulunduğu İddiası
32. Bilindiği üzere 2015 yılı Temmuz ayından itibaren Türkiye’nin birçok şehrinde terör eylemleri gerçekleşmektedir. Bu eylemler kapsamında Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan bazı il ve ilçe merkezlerinde güvenlik güçleri ile terör örgütü üyeleri arasında sıcak çatışmalar yaşanmaktadır. Bu kapsamda ilgili mülki amirler tarafından sivillerin yaşamını koruma gerekçesiyle sokağa çıkmağı kararları alınmıştır.
33. Anayasa Mahkemesi tarafından Cizre’deki sokağa çıkma yasağı kararını alan ve uygulayan Şırnak Valiliğine ve avukatlara, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin hangi koşullar altında yaralandıklarına ilişkin bazı sorular yöneltilmiştir. Valilik, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin yaralandıklarını belirttikleri yerin terör örgütü üyeleri ile yoğun çatışmalar yaşanan bir bölge olduğunu ve güvenlik güçlerinin sadece kendilerine ateş açan kişilere karşılık verdiğini belirtmiştir. Ayrıca Valilik, ağır yaralı olduğu iddia edilen bazı başvurucu oldukları belirtilen kişilerin basın organlarına mülakat verdiğini ifade etmiştir.
34. Başvuru formunda, yaralandığı iddia edilen kişilerin hangi koşullar altında yaralandığına ve silahlı olup olmadıklarına yer verilmemesi nedeniyle avukatlara bu husus sorulmuş, ancak avukatlar tarafından Mahkemeye gönderilen cevapta bu soru yanıtsız bırakılmıştır (bkz. § 18).
35. Bununla birlikte, avukatlar yaralı olduğu iddia edilen 14 kişinin hâlen Bostancı sokak No:23 adresinde bulunan binanın bodrum katında beklediklerini belirtmektedir. Valilik; Anayasa Mahkemesine, AİHM’e ve resmi makamlara başvurucu oldukları belirtilen kişilerin bulunduğu adrese ilişkin çelişkili bilgiler verildiğini, şu an itibarıyla üç farklı adres bilgisinin bulunduğunu ifade etmektedir. Başvuruculardan Mehmet Yavuzel, yapılan telefon görüşmesinde sağlık görevlilerine bulunduğu yeri belirtmemiş, adres bilgilerinin Faysal Sarıyıldız’dan alınabileceğini belirtmiştir. Faysal Sarıyıldız ise 28/1/2016 tarihinde başvurucu oldukları belirtilen kişilerin tam olarak nerede olduğunu bilmediğini, bir sonraki gün adres netleşince belirteceğini ambulans şoförüyle yaptığı telefon görüşmesinde ifade etmiştir.
36. Bu bilgilerden, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin yaralı olup olmadığına, yaralı iseler durumlarının ağır olup olmadığına, hangi koşullar altında yaralandıklarına, tamamının yaralı olup olmadığına, silahlı olup olmadıklarına ve başvurucu oldukları belirtilen kişilerin hangi adreste bulunduklarına ilişkin belirsizliğin hâlen devam ettiği anlaşılmaktadır. Başvuru evrakı kapsamında toplanan bilgi ve belgelerden bu belirsizliğin ortaya çıkmasında başvurucu oldukları belirtilen kişilerin kamu makamlarıyla doğrudan iletişime geçmede ve bilgi vermede isteksiz olmalarının ve kamu makamlarını bilgi alma konusunda üçüncü kişilere yönlendirme eğiliminde olmalarının etkili olduğu izlenimi oluşmuştur.
2. Güvenlik Güçlerinin Yaralıların Bulunduğu Binaya Ağır Silahlarla Saldırmaya Devam Ettiği İddiası
37. Başvuru formunda Anayasa Mahkemesine 27/1/2016 tarihli başvurularda yaralıların bulunduğu binanın güvenlik güçleri tarafından bombalanmaya devam edildiği iddia edilmiş; AİHM’e gönderilen 25/1/2016 tarihli ek bilgilendirme yazısında ise yaralıların bulundukları bodrumun üst kısımlarının bombardıman nedeniyle tamamen yıkıldığı, yaralıların oksijen alamayacak şekilde toz ve moloz altında kaldığı belirtilmiştir.
38. Bununla birlikte Valilik, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin bulundukları iddia edilen binanın ve sokağın fotoğraflarını sunarak, binaya bombalı saldırı yapıldığı iddiasını kesin bir şekilde reddetmiştir. Ayrıca Valilik, başvurucu oldukları belirtilen kişilerden Mehmet Tunç’un BBC Türkçe haber sitesi muhabiri ile yaptığı mülakata ilişkin anılan kuruluşun internet sitesinde yayımlanan haber ve telefon kaydını paylaşmıştır. 26/1/2016 tarihinde yayımlanan haberden, anılan kişinin binanın ikinci katından yayına bağlandığını, sağlık durumunun iyi olduğunu ifade ettiği anlaşılmaktadır.
39. Bu durumda, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin ileri sürdüğü şekilde bulundukları binanın güvenlik güçleri tarafından bombalandığına ve başvurucu oldukları belirtilen kişilerin moloz yığını altında kaldıklarına dair iddiaların doğruluğu hakkında bir bilgi edinilememiştir. Avukatlara yöneltilen sorunun yanıtsız kalması nedeniyle, ortaya çıkan çelişkinin başvurucu oldukları belirtilen kişilerin adres değişikliği yapmalarından mı yoksa kamu makamlarıyla iletişime geçen üçüncü kişilerin bilgi eksikliğinden mi kaynaklandığı anlaşılamamıştır.
3. Sağlık Hizmetlerine Erişimin Güvenlik Güçleri Tarafından Engellendiği İddiası
40. Başvuru formunda, resmi makamların ambulansların giderek yaralıları almasına izin vermediği ileri sürülmektedir. Valilik, terör örgütü üyeleri tarafından hazırlanan barikatlar, kazılan hendekler ve bombalı tuzaklar nedeniyle başvurucu oldukları belirtilen kişilerin bulundukları iddia edilen noktaya ambulansların ulaşımının mümkün olmadığını belirtmektedir. Valilik, başvurucu oldukları belirtilen kişilerin bulunduğu yere yakın güvenli alanlara ambulansların gönderilerek bekletildiğini, sağlık durumu iyi olan başvurucu oldukları belirtilen kişilerin ağır yaralıları ambulanslara taşımalarının defalarca teklif edildiğini ancak bu teklifin kabul edilmediğini belirtmektedir.
41. Öte yandan, sağlık görevlilerinin doğrudan iletişim kurduğu başvurucu oldukları belirtilen kişilerden Mehmet Yavuzel, 19 yaralıdan 3-4’ünün ağır yaralı olduğunu belirtmektedir. Ancak Mehmet Yavuzel sağlık görevlilerinin yaralıları güvenli bölgeye taşıması için yaptığı teklifi kabul etmemiş, kendisinin yapabileceği bir şey olmadığını belirtmiş, Faysal Sarıyıldız ve İdris Baluken ile iletişim kurulmasını, bundan sonra kendisinin aranmamasını istemiştir. Belirtilen hususlar dikkate alındığında, kamu makamlarının başvurucu oldukları belirtilen kişilerin sağlık hizmetine erişimlerini keyfi olarak engelledikleri anlaşılamamaktadır.
4. Sonuç
42. Başvuru formunda ileri sürülen iddialarla ilgili olarak başvurucu oldukları belirtilen kişilerin kimlikleri, adresleri, hangi durumda bulundukları, yaşamlarına yönelik ağır ve acil bir tehlike ile bu tehlikenin ne şekilde giderileceğine yönelik hususlar, avukatlar tarafından net olarak ortaya konulamamıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan araştırma sonucunda da başvuru formunda ileri sürülen hususları doğrulayacak nitelikte bilgi ve belge edinilememiştir.
43. Başvurucu oldukları belirtilen kişilerin kamu makamları ile doğrudan iletişime geçme yönünde isteksiz davranmaları, kamu makamlarını üçüncü kişilere yönlendirmeleri, bulundukları yere ilişkin farklı tarihlerde farklı adresler bildirilmesi gibi hususlar dikkate alındığında sürekli yer değiştirdiklerine ve sağlık hizmetlerine erişim için kamu makamları ile iletişim kurmaktan kaçındıklarına ilişkin ciddi şüpheler ortaya çıkmaktadır.
44. Anılan kişilerin yaralı olup olmadığına, yaralı iseler durumlarının ağır olup olmadığına, hangi koşullar altında yaralandıklarına, tamamının yaralı olup olmadığına, silahlı olup olmadıklarına ve hangi adreste bulunduklarına ilişkin belirsizliğin hâlen devam etmesi nedeniyle bu aşamada tedbir kararı verilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır. Bununla birlikte kamu makamlarının belirsizliğin ortadan kalkması durumunda sağlık görevlilerinin ve güvenlik güçlerinin yaşam haklarını da dikkate alarak gerekli tedbirleri alması demokratik bir hukuk devletinde kim olduğuna bakılmaksızın bireylerin yaşam haklarını korunması yükümlülüğünün bir gereğidir.
45. Açıklanan nedenlerle, başvurucu olduğu belirtilen kişilerin sağlık hizmetlerine erişimlerinin sağlanabilmesi için kamu makamlarını belli bir yönde hareket etmeye zorlayacak şekilde tedbir kararı verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekir.
..."
9. Başvurucu avukatları 26/12/2017 tarihinde kapsamlı bir ek dilekçe göndererek somut olaya bağlı hak ihlali iddialarını genişletmiş, 27/1/2016 tarihli ilk başvurunun ardından yaşanan gelişmeler hakkında bilgi vermiştir. Bu ek dilekçede ayrıca ilk başvurudan sonra hayatını kaybettiği anlaşılan başvurucular açısından yakın akrabalarının başvuruya devam edeceği ancak başvurucular Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan bakımından başvuruya devam edilmeyecekleri belirtilmiştir (başvurucu avukatlarının 26/12/2017 tarihli ek dilekçelerinde dile getirdikleri iddialarla ilgili ayrıntılı açıklamalar için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 256-261).
10. Ayrıca 27/1/2016 tarihli başvurunun sonrasında operasyon bölgesinde yapılan aramalarda cesetleri bulunan başvurucularla ilgili ceza soruşturmalarının tamamlanmasının ardından bu başvurucuların yakınları tarafından Anayasa Mahkemesine benzer hak ihlali iddialarını içeren müstakil bireysel başvurular yapılmıştır. Bu kapsamda Muharrem Erbek'in yakınları tarafından yapılan 2017/19411 numaralı, Mahmuttin Duymak'ın yakınları tarafından yapılan 2019/12033 numaralı, Sultan İrmak'ın yakınları tarafından yapılan 2018/33041 numaralı, Abdullah Zilayaz'ın yakınları tarafından yapılan 2018/26149 numaralı ve İslam Balıkesir'in yakınları tarafından yapılan 2018/29851 numaralı bireysel başvurular somut başvuru ile birleştirilmiştir. 27/1/2016 tarihli ilk başvuruda Bostancı Sokak No: 23 adresinde oldukları belirtilen Mehmet Tunç ve Asya Yüksel adlı şahısların başka bir adreste yapılan aramada ölü bulunmaları nedeniyle bu kişilere dair bireysel başvuru somut başvurudan ayrılmıştır.
11. Terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmalar 20/1/2016 tarihinden itibaren Cudi Mahallesi civarında yoğunlaşmıştır. Başvuruya konu olayların geçtiği Bostancı Sokak No: 23 adresindeki bina (C-3095) ve çevresinde bu tarihten itibaren aralıksız silahlı çatışmalar yaşanmıştır. Başvuru dosyası kapsamından güvenlik operasyonu düzenlenen bölgede kontrolün sağlanmasının ardından yapılan aramalarda başvurucular Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Muharrem Erbek, Azat Yılmaz, Abdullah Zilayaz, Mahmuttin Duymak, Sultan İrmak ve İslam Balkesir'in cesetlerine ulaşıldığı, derhâl ceza soruşturması başlatıldığı anlaşılmıştır. Güvenlik güçlerinin telsiz konuşmalarına, tutanaklara ve insansız hava aracı (İHA) görüntülerine yansıyan olay tarihindeki silahlı çatışmaların seyri, soruşturma dosyalarında yer aldığı şekliyle özetle şöyledir:
- 21/1/2016 tarihinde C 3095 numaralı binada 8-10 kişilik terör örgütü mensubunun bulunduğu tespit edilmiştir. C 3095 numaralı bina çevresinde yoğunlaşan çatışmalarda kalabalık terörist gruplar bu bina ile C 3096, 3064, 2861, 2866 ve 3063 numaralı binalar arasında sürekli geçiş yaparak saldırılarına devam etmiştir. İHA, C 3095 numaralı binadan çıkan on beş kişilik terörist grubun C 3100 numaralı binaya geçiş yaptığını kaydetmiştir. 22/1/2016 tarihinde Yıldız-30 kodlu ekip Ömer Hayyam Sokak üzerindeki barikatı aşmaya çalıştığı sırada terör örgütü mensuplarının saldırısına uğramış ve durmak zorunda kalmıştır. Aynı tarihte 3095 numaralı binadan çıkan on kişilik terörist grubun Nusaybin Caddesi'ne doğru kaçtığı tespit edilmiştir. Teröristler Yıldız-30 kodlu ekibin güvenliği ve barikatın kaldırılması için bölgeye gelen tanka el bombası atmıştır. Yıldız-30 kodlu ekibe ise C 3095 numaralı binadan çıkarak 3064, 3065 ve 3066 numaralı binalara geçen teröristler, otuzdan fazla roket atışı yapmıştır. 23/1/2016-24/1/2016 tarihlerinde bölgede duvarları kırmak ve tünel açmak suretiyle birbirlerine bağlanan binalar arasında terör örgütü mensuplarının geçiş yaptığı görülmüştür. 24/1/2016 günü Kobra 3 unsuru C 3095 numaralı binada muhtemelen iki terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiğini anons etmiştir. 26/1/2016 tarihinde 3095 ve 3096 numaralı binalar arasında terör örgütü mensuplarının bulunduğu tespit edilmiştir. Ekin-20 kodlu ekip, müteaddit kere teröristlere teslim olun çağrısında bulunarak yaralıların tedavi edileceğini anons etmiştir. Ancak bu çağrılara her seferinde roket atılarak ve uzun namlulu silahlarla ateş açılarak karşılık verilmiştir. Bu sırada Ekin-6 ekibinden bir güvenlik görevlisi yaralanmıştır. Avcı-9 kodlu ekip roket saldırısına uğramış, Yavuz-Mihmandar kodlu ekibe Bixi tabir edilen ağır makineli silahla ateş açılmıştır. Yoğunlaşan çatışmalarda Avcı kodlu ekiplerin bölgedeki binalara sızması üzerine çatışmaların 20 metreye kadar bir mesafeden devam etmiş, Sur Mahallesi'ndeki bazı binalardan Cudi Mahallesi'ndeki güvenlik güçlerine keskin nişancı atışı yapılmıştır. Bu sırada Poyraz 12 kodlu ekip terör örgütü mensuplarının yaralanan kendi arkadaşlarını infaz ettiklerini anons etmiştir. 27/1/2016 günü sabah saatlerinde çatışmaların yoğun olarak devam ettiği 3095, 3106 ve 3100 numaralı binalara güvenlik güçlerince tank atışı yapılmıştır. 29/1/2016-30/1/2016 tarihlerinde 3095, 3096 ve 3106 numaralı evlerden güvenlik güçlerine roket ve uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunulması üzerine çatışmalar yeniden şiddetlenmiştir. Avcı kodlu birimlerin 3095, 3096 ve 3097 numaralı binalara sızma operasyonu yapmak istemesi üzerine bu binaları ateşe veren terör örgütü mensupları kaçmaya başlamıştır. Bu sırada özellikle Avcı-12 kodlu ekip terör örgütü mensuplarının yoğun ateşi altında kalmıştır. Teröristlerce ateşe verilen 3096 numaralı binada tuzaklanan bir el yapımı patlayıcının (EYP)infilak etmesi üzerine çok güçlü bir patlama yaşanmıştır (aynı bölgede ilerleyen tarihlerde yaşanan çatışmalarla ilgili telsiz kayıtları için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §138).
12. Güvenlik güçlerinin C 3095 numaralı bina ve çevresini kontrol altına almalarının ardından adli makamlardan 12/2/2016 tarihinde arama ve elkoyma izni alınmış, C-3095 numaralı binada olay yeri inceleme görevlileri adli arama yapmıştır. Bu aramada 26 kişinin cesedi, üzerinde dolu şarjör takılı olan AK-47 saldırı tüfekleri, ceplerinde iki el bombası olan bir hücum yeleği, telsiz ve piller gibi terör örgütü üyelerince eylemlerde kullanılan malzemeler ele geçirilmiştir. Arama işlemleri video ve fotoğraf kaydına alınmış, tüm bulgulara olay yeri inceleme tutanak ve raporlarında ayrıntılı olarak yer verilmiştir. Delil değeri olan malzemeler üzerinde kriminal polis laboratuvarınca inceleme yapılarak raporlar düzenlenmiştir.
13. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, bulunan cesetler için ayrı ayrı ceza soruşturmaları başlatmıştır. Bu kapsamda cesetler üzerinde adli muayene ve otopsi işlemleri yapılmış, ölü bulunan kişilerin kimliklerinin tespiti için DNA örnekleri alınmıştır. Bu soruşturmalar kapsamında elde edilen bilgiler özetle şöyledir:
1- Ölü muayene ve otopsi işlemlerinde Mehmet Yavuzel'in cesedi tamamen yandığından kesin ölüm nedeni tespit edilememiştir. Soruşturma dosyasındaki bilgi ve beyanlara göre Şanlıurfa nüfusuna kayıtlı Mehmet Yavuzel'in Cizre ile bir irtibatı yoktur. Daha önce PKK terör örgütünün gençlik yapılanmasına dâhil olarak Nusaybin'de örgüte eleman kazandırma faaliyetlerinde bulunan Mehmet Yavuzel, Cizre'de sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden iki gün önce 35 kişilik bir grupla sözde öz yönetim direnişine katılmak amacıyla Cizre'ye gelmiştir. Örgütün dağ kadrosundan patlayıcı eğitimi almış olan ve Şahin kod adını kullanan Mehmet Yavuzel, Cizre'de barikat ve çukurlara patlayıcı döşenmesi faaliyetlerinde yer almış, barikatlarda AK-47 tüfeği ile nöbet tutarak güvenlik güçleriyle silahlı çatışmaya girmiştir. Mehmet Yavuzel'in ölümü ile ilgili soruşturmada Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı 29/3/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
2- Rohat Aktaş'ın otopsi raporunda; cesedinde karbonizasyon derecesinde yanık ve geniş doku kayıpları bulunduğu, ölümünün penetran yaralanmasına bağlı iç organ değişimleri sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Rohat Aktaş ölümünün ardından PKK terör örgütünce şehit YPS (kendisini öz savunma gücü olarak tarif eden yasa dışı silahlı örgüt) savaşçısı olarak kabul edilmiştir. Rohat Aktaş'ın ölümü ile ilgili soruşturmada Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara yapılan itirazın Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğince 16/5/2019 tarihinde reddi ile karar kesinleşmiştir.
3- İslam Balıkesir'in adli muayene ve otopsi raporlarına göre cesedi yanmıştır. İslam Balıkesir ölümünün ardından PKK terör örgütünce şehit YPS savaşçısı olarak kabul edilmiştir. Hakkârili olan ve Hakkari'de PKK terör örgütü üyesi olma suçundan hakkında kovuşturma bulunan İslam Balıkesir sözde öz yönetim direnişine katılmak amacıyla Cizre'ye gelmiştir. İslam Balıkesir'in ölümü ile ilgili soruşturmada Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yapılan itirazın Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.
4- Mahmuttin Duymak'ın adli muayene ve otopsi raporlarına göre cesedi yanmış ve vücut bütünlüğü bozulmuştur. Mahmuttin Duymak, ölümünün ardından PKK terör örgütünce şehit YPS savaşçısı olarak kabul edilmiştir. Önceki tarihlerde terör örgütü üyesi olma suçundan hakkında kovuşturma bulunan Mahmuttin Duymak'ın Cizre'de yaşanan terör olayları boyunca ilçeye teröristlerce getirilen silahları kabul edip saklama, barikatların hazırlanmasına yardım etme, barikatlarda AK-47 tüfeği ile nöbet tutma gibi eylemlerde bulunduğu tespit edilmiştir. Mahmuttin Duymak'ın ölümü ile ilgili soruşturmada Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yapılan itirazın Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğince 22/2/2019 tarihinde reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.
5- Sultan İrmak'ın adli muayene ve otopsi raporlarına göre vücudunda ileri derecede yanık ve doku kayıpları mevcuttur. Ölümü penetran cisim yaralanmasına bağlı kalp ve göğüsteki değişimler sonucunda meydana gelmiştir. DNA incelemesi ile kimliği tespit edilerek cenazesi ailesine teslim edilen Sultan İrmak, ölümünün ardından PKK terör örgütünce şehit YPS savaşçısı olarak kabul edilmiştir. Tanık beyanlarına göre Cizre'deki terör olaylarında AK-47 silah taşıyan Sultan İrmak, Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) adına silahlı faaliyette bulunurken güvenlik güçleri ile girdiği çatışmada öldürülmüştür. Sultan İrmak'ın ölümü ile ilgili soruşturmada Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yapılan itirazın Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğince 17/5/2018 tarihinde reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.
6- Soruşturmalar kapsamında beyanı alınan F.M. adlı tanık; çatışmalar sırasında güvenlik güçlerinin alanı daraltmaları üzerine kalabalık bir terörist grupla Cudi Mahallesi'nin sonuna doğru ilerlediklerini, çevreye örgüt mensupları yerleştirdikten sonra bodrum kata indiklerini, burada DEM-GENÇ mensubu olan AK-47 silahlı kişilerin, örgütün dağ kadrosundan şahısların ve YDG-H mensuplarının bulunduğunu, bodrumda sivil vatandaş olmadığını, güvenlik güçlerinin çağrısını duyduğunda teslim olmak istediğini ancak diğer örgüt mensuplarınca engellenerek darbedildiğini beyan etmiştir.
14. Başvurucu Muharrem Erbek'in cesedi 10/2/2016 tarihinde Niran Sokak No: 12 (C 3158) adresinde yapılan aramada, başvurucu Azat Yılmaz'ın cesedi ise 17/2/2016 tarihinde Niran Sokak No: 6 (C 3154) adresindeki binada yapılan aramada bulunmuştur. Muharrem Erbek ve Azat Yılmaz'ın ölümleriyle ilgili soruşturmalarda elde edilen bilgiler özetle şöyledir:
7- Muharrem Erbek'in cesedi üzerinde yapılan otopsi sonucunda ölümünün penetran cisim yaralanmasına bağlı ekstremite kemik kırıkları ile birlikte iç organ ve büyük damar yaralanmasında gelişen iç ve dış kanama neticesinde meydana geldiği tespit edilmiştir. Yapılan aramada Muharrem Erbek'in cesedinin yanında AK-47 saldırı tüfeği ve bu tüfeğe ait mermiler bulunmuştur. Çok sayıda tanık ifadesine göre Direj kod adıyla PKK adına silahlı eylemlerde bulunan Muharrem Erbek, Cizre'deki terör saldırılarına bizzat katılmış ve iki astsubayın şehit olduğu olayda da yer almıştır. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı, Muharrem Erbek'in ölümüyle ilgili soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara yapılan itirazın Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğince 26/1/2017 tarihinde reddedilmesi üzerine karar kesinleşmiştir.
8- Azat Yılmaz'ın cesedi üzerinde yapılan otopsi sonucunda ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı kosta, ekstremite kırıkları ile birlikte iç organ yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana geldiği tespit edilmiştir. C 3154 sayılı binada 17/2/2016-19/2/2016 tarihlerinde yapılan aramalarda, tabancalar, AK-47 saldırı tüfekleri, el bombası, hücum yelekleri, keskin nişancı tüfeklerine ait mühimmat gibi terör eylemlerinde kullanıldığı değerlendirilen çok sayıda malzeme ele geçirilmiştir. Ölüm olayıyla ilgili soruşturma sonucunda Azat Yılmaz'ın PKK terör örgütü gençlik yapılanmasına dâhil olarak Cizre'de açılan çukurlarda silahlı olarak nöbet tuttuğu ve güvenlik güçleri ile girdiği çatışmada öldürüldüğü belirlenerek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. 15/2/2018 tarihli bu karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir [C 3095 sayılı bina ve çevresinde gerçekleşen olaylarla ilgili olarak Şırnak Valiliği ve Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından gönderilen bilgi ve belgeler ile başvurucular Mehmet Yavuzel ve İslam Balıkesir'in telefon görüşmeleri için ayrıca bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 29-59; tedbir talebinde Bostancı Sokak No: 23 adresinde bulundukları belirtilen ancak cesetleri Niran Sokak'ta başka bir evde (C 3185) bulunan Mehmet Tunç ve Asya Yüksel'in ölümleriyle ilgili ceza soruşturmalarında elde edilen bilgiler için anılan kararda bkz. §§ 117-143, 186-204].
II. DEĞERLENDİRME
A. İncelemenin Kapsamı Yönünden Değerlendirme
15. Başvurucular 27/1/2016 tarihli ilk başvuruda sokağa çıkma yasağı uygulamasının yasal temeli bulunmadığı gibi meşru amaç da taşımadığını, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca yaralı durumdaki başvuruculara tıbbi yardım ve tedavi sağlanmaması nedeniyle yaşam hakkının, sokağa çıkma yasağının kapsamı, süresi ve uygulama şeklinin temel hizmet ve ihtiyaçlara ulaşmayı engellemesi nedeniyle de kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
16. Eksiklik bildirimine verilen cevapta ise ilk başvuruda belirtilen hak ihlali iddialarına ek olarak güvenlik kuvvetlerinin gereksiz ve orantısız güç kullanması neticesi ölüm meydana gelmesi nedeniyle yaşam hakkının, ölüm olayları ile ilgili soruşturmalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından belirlenen kriterlere riayet edilmemesi nedeniyle yaşam hakkı bağlamında etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün, cenazelerin bulundukları sıradaki fiziksel durumları, cenazeleri teslim alırken ve defin için dinî merasim sırasında yaşanan zorluklar nedeniyle kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün, Av. Ramazan Demir’in bazı başvurucular adına Anayasa Mahkemesi ve AİHM'e geçici tedbir talebiyle bireysel başvurular yapmasının ardından bir ceza soruşturması kapsamında tutuklanması nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddiaları dile getirilmiştir.
17. Ceza soruşturmalarının tamamlanmasının ardından yapılan ve somut başvuru ile birleştirilen 2017/19411, 2019/12033, 2018/33041, 2018/26149 ve 2018/29851 numaralı bireysel başvurularda eksiklik bildirimine verilen cevapta dile getirilen hak ihlali iddiaları tekrar edilerek yaşam hakkının maddi ve usul boyutlarıyla birlikte kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, din ve vicdan hürriyeti ile bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddia edilmiştir.
18. Bakanlık görüşünde özetle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için olağan başvuru yollarının tüketilmesi gerektiği oysa başvurucuların hak ihlali iddialarıyla ilgili olarak telafi sağlamaya elverişli idari ve adli yollara müracaat etmeksizin doğrudan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundukları, bu nedenle başvurunun kabul edilemez bulunması gerektiği belirtilmiştir. Esas hakkında ise hukuka ve somut olayın şartlarına uygun şekilde orantılı güç kullanımı neticesi meydana gelen ölümler nedeniyle ihlal olmadığına karar verilmesi gerektiği dile getirilmiştir.
19. Somut başvuru, başvurucular Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Azat Yılmaz, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak, Sultan İrmak,Sercan Uğur, Murat Aslan, Faik Özkan, İzzettin Yıldız ve Feride Yıldız bakımından yalnızca 27/1/2016 tarihinde yapılan başvuruda dile getirilen hak ihlali iddiaları bağlamında yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında incelenmiştir. Başvurucular Halil Yavuzel, Ferit Aktaş, Emin Yılmaz, Salih Zilayaz, Hüsna Zilayaz, Mehmet Salih Erbek, Ayşe Erbek, Rahmi Balıkesir, Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak ve Hanifi İrmak bakımından ise yaşamı koruma yükümlülüğüne ek olarak eksiklik bildirimine verilen cevapta dile getirilen ihlal iddiaları bağlamında yaşam hakkı kapsamında öldürmeme ve etkili soruşturma yapma yükümlülüğü, kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, din ve vicdan hürriyeti ile bireysel başvuru hakkının incelenmesine karar verilmiştir (incelemenin kapsamı ve iddiaların hukuki nitelendirmesi ile ilgili ilkeler ve ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 282-290)
B. Kabul Edilebilirlik Yönünden Değerlendirme
1. Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan'ın Bireysel Başvuruları
20. 27/1/2016 tarihinde geçici tedbir uygulanması talebiyle avukatlar tarafından yapılan ilk başvuruda Bostancı Sokak No: 23 adresindeki binada bulunan kişiler arasında Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan'ın da olduğu belirtilmiştir. Bu ilk başvuruda başvurucuların açık kimlik bilgileri ve vekâlet belgeleri yer almasa da olay tarihinde bölgedeki koşullar nazara alınarak yaşamlarının tehlikede olduğu iddia edilen bu başvurucuların geçici tedbir talepleri hakkında bir karar verilmek üzere başvuruları Bölüme sevk edilerek avukatlardan eksikliklerin giderilmesi talep edilmiştir.
21. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün (İçtüzük) 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında, başvuru evrakında herhangi bir eksiklik bulunması halinde bu eksikliğin giderilmesi için başvurucu veya varsa vekiline onbeş günü geçmemek üzere bir süre verileceği ve geçerli bir mazereti olmaksızın bu sürede eksikliğin tamamlanmaması durumunda başvurunun reddine karar verileceği öngörülmüştür. Ayrıca İçtüzük'ün 66. maddesinin (2) numaralı fıkrasında da eksikliklerin tamamlattırılmasına dair yazıda başvurucuya, verilen kesin sürede eksiklikleri geçerli bir mazereti olmaksızın tamamlamadığı takdirde başvurusunun reddine karar verileceğinin bildirileceği ifade edilmiştir.
22. Avukatlar tarafından eksiklik bildirimine verilen cevapta, Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan'ın hayatlarını kaybetmelerinin ardından bu kişilerin yakınlarından vekâlet almanın mümkün olmadığı, bu nedenle bu başvurucular açısından başvuruya devam edilmeyeceği bildirilmiş (bkz. § 9) ve bu kişilerin kimlik bilgileri dahil eksik görülen hususlar hakkında bir bilgi verilmemiştir.
23. Dolayısıyla başvurunun incelenmesi için gerekli ve temel nitelikteki eksik belgeler Anayasa Mahkemesine sunulmamıştır. Bu nedenle başvuru dosyasında Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan'ın açık kimlik bilgilerini, başvuru konusu olaylarla bir ilgilerinin olup olmadığını hatta bireysel başvuruda bulunma iradeleri bulunup bulunmadığını aydınlatacak bir bilgi veya belge yoktur.
24. Açıklanan gerekçelerle Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan'ın bireysel başvurularının reddine karar verilmesi gerekir.
2. Salih Zilayaz'ın Bireysel Başvurusu
25. İçtüzüğün 80. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereğince feragat, başvurunun takipsiz bırakılması, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kalkmış olması veya başvurunun incelenmesinin sürdürülmesini haklı kılan bir neden görülmemesi hâlinde düşme kararı verilebilir.
26. Salih Zilayaz, eşi Hüsna Zilayaz ile birlikte yakınları Abdullah Zilayaz'ın ölümü ile neticelenen olaylarla ilgili aynı şikayetleri dile getirerek bireysel başvuruda bulunmuştur. Nüfus kayıtlarından başvurucu Salih Zilayaz'ın bireysel başvuruda bulunduktan sonra 3/9/2022 tarihinde vefat ettiği anlaşılmıştır.
27. Vefat eden Salih Zilayaz tarafından öne sürülen aynı hak ihlali iddialarının Hüsna Zilayaz'ın bireysel başvurusu kapsamında incelenmesi mümkün görülmüştür. Dolayısıyla Salih Zilayaz'ın başvurusunun devamında Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi ya da insan haklarına saygının gerekli kıldığı bir halin bulunmadığı, Salih Zilayaz'ın bireysel başvurusunun ölümü nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
28. Açıklanan gerekçelerle Salih Zilayaz'ın bireysel başvurusunun düşmesine karar verilmesi gerekir.
3.Feride Yıldız ve İzzettin Yıldız'ın Bireysel Başvuruları
29. 27/1/2016 tarihli ilk başvuruda başvurucu Feride Yıldız'ın Bostancı Sokak No: 23 adresindeki binada bulunduğu ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğu belirtilmiştir. Başvurucu İslam Balıkesir 30/1/2016 tarihinde sağlık görevlilerini telefonla aradığında kendisi ile birlikte C 3095 sayılı binanın bodrum katında olan kişiler arasında Feride Yıldız'ın da bulunduğunu söylemiştir (bu görüşmenin özeti için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, § 45). Eksiklik bildirimine verilen cevapta, olay tarihlerinde Feride Yıldız'ın ailesini telefonla arayarak bodrum katta olduğunu söylediği hususuna yer verilmiştir.
30. Buna karşılık belirtilen adres ve çevresinde güvenlik operasyonlarının tamamlanmasının ardından yapılan aramalarda Feride Yıldız'ın cesedi bulunamamıştır. Feride Yıldız'ın nüfus kayıtlarında sağ olarak göründüğü, UYAP kayıtlarının tetkiki neticesinde ise hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2021/33284 sayılı soruşturma dosyası ile Ergani Sulh Ceza Hâkimliğince 2019 yılında verilmiş derdest bir yakalama kararı olduğu anlaşılmıştır. Başvuru dosyasındaki belgelerden Feride Yıldız'ın ailesinden alınan DNA örneklerinin olay yerinde bulunan kimliği belirsiz cesetlerden alınan DNA örnekleri ile eşleşmediği, ayrıca Cizre Emniyet Müdürlüğünce Feride Yıldız hakkında uygulanan bir gözaltı işlemi de olmadığı görülmüştür.
31. Bu hâlde somut başvuruda başvurucu Feride Yıldız'ın olay tarihinde Bostancı Sokak No: 23 adresinde ya da sokağa çıkma yasağı uygulanan başka bir bölgede bulunduğuna, yaşanan çatışmalar nedeniyle yaşamının tehlikeye girdiğine veya hayatını kaybettiğine dair soyut iddialar dışında bir bulgu mevcut değildir.
32. Başvurucu İzzettin Yıldız'ın, yakını olan Feride Yıldız'ın başvuruya konu olaylar nedeniyle yaşam hakkı başta olmak üzere diğer hak ihlali iddialarıyla ilgili olarak ceza soruşturması başlatılması ya da uğradığı zararların tazmini için başvuru yapma imkânı bulunmaktadır. İkincillik ilkesi gereği, iddia edilen hak ihlalleri nedeniyle oluşan zararın idari veya adli makamlarca giderilmesi imkânı söz konusu iken Anayasa Mahkemesinin ilk kez bireysel başvuru yoluyla dile getirilen bu iddiaları incelemesi mümkün değildir. Esasen başvurucular Feride Yıldız ve İzzettin Yıldız'ın ihlal iddiaları daha önce diğer idari ve hukuki mekanizmalar önünde ileri sürülmediğinden Anayasa Mahkemesinin elindeki bilgiler bu ihlal iddialarını incelemeye de yeterli değildir.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucular Feride Yıldız ve İzzettin Yıldız'ın bireysel başvurularının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
4. Diğer Başvurucuların Bireysel Başvuruları
a.Yaşamı Koruma Yükümlülüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
34. Somut başvuruda başvurucuların avukatları tarafından, bir binanın bodrum katında yaralı hâlde bulunan Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Azat Yılmaz, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın yeri ve durumları konusunda yetkililerin haberdar edilmesine karşın bu kişilere tıbbi yardım sağlanmadığı ve böylece yaşamı koruma yükümlülüğüne aykırı davranıldığı iddia edilmiştir. Bu kişilerin cesetlerinin bulunmasının ardından yakınları olan Halil Yavuzel, Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak, Ayşe Erbek, Mehmet Salih Erbek, Emin Yılmaz, Hüsna Zilayaz, Rahmi Balıkesir, Hanifi İrmak ve Ferit Aktaş tarafından yapılan bireysel başvurularda da aynı iddialar dile getirilmiştir.
35. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında, kamuoyunda hendek olayları olarak adlandırılan yaygın terör olayları sırasında tıbbi yardım sağlanmaması nedeniyle yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarının incelenme usulüne dair ilke ve esasları belirlemiştir. Bu ilkelere göre öncelikle tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğu belirtilen kişilerin güvenlik güçlerine karşı terör eylemlerinde bulunan kişiler olup olmadığı belirlenmelidir. Bu kişilerin silahlı terör faaliyetlerinde bulunan şahıslar olduğunun kabul edilmesi hâlinde bu kez yaralı ve savunmasız bir şekilde tıbbi yardıma ihtiyaç duyup duymadıkları tespit edilmelidir. Son olarak somut olayın koşulları ve kamu makamlarının imkân ve kabiliyetleri çerçevesinde bu kişilere sağlık yardımı sağlanması için gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı değerlendirilmelidir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 301, 302).
36. Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Azat Yılmaz, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın ölümlerinin ardından yürütülen soruşturmalarda bu kişilerin PKK terör örgütünün öz yönetim ilanını takip eden süreçte gerçekleşen, aylarca süren ve yüzlerce insanın ölümüyle sonuçlanan terör eylemlerine bizzat katılan ve güvenlik güçlerine karşı silahlı mücadele yürüten kişiler olduğu sonucuna varılmıştır. Bu şahısların cesetlerinin terör örgütü üyesi olduğu değerlendirilen diğer birçok kişinin cesedi, silahlar ve mühimmatla birlikte bulunması, bu kişilerin birçoğunun Cizre ile irtibatı olmamasına rağmen kesintisiz silahlı çatışmaların ve sokağa çıkma yasağının devam ettiği bir alanda bulunmaları, terör örgütünün tabiriyle özyönetim direnişine katılmak amacıyla Cizre'ye geldiğine ve silahlı terör eylemlerinde bulunduğuna dair tanık beyanları, telsiz görüşmelerine ve olay tutanaklarına yansıyan terör saldırıları ve nihayet F.M. adlı tanığın binaların bodrum katında sivil kimse bulunmadığına, buradaki kişilerin AK-47 silah taşıyan DEM-GENÇ mensupları, örgütün dağ kadrosundan şahıslar ve YDG-H mensupları olduklarına dair beyanları nazara alındığında somut başvuruda, soruşturmalarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Bu hâlde yapılması gereken, belirtilen şahısların iddia edildiği gibi yaralı ve savunmasız bir durumda iken sağlık yardımı talebinde bulunup bulunmadığı konusunun aydınlatılmasıdır.
37. Telsiz görüşmeleri ve resmî tutanaklara yansıdığı şekliyle terör örgütü mensuplarının etkisiz hâle getirilerek bölgenin emniyetinin sağlanması için söz konusu adreslere sevk edilen ve "Teslim olun." çağrıları yapan güvenlik güçlerine mütemadiyen ateş açılmaktadır. Yaralıların olduğu iddia edilen sokaklar terör örgütü mensupları tarafından el yapımı patlayıcı düzenekleri ve mayınlarla tuzaklanmış, sokak üzerinde barikatlar kurulmuş ve hendekler oluşturulmuştur. Bu hâliyle araç girişinin mümkün olmadığı Bostancı Sokak ile Ömer Hayyam Sokak ve civarında teröristlerle silahlı çatışmalar yoğun şekilde devam etmektedir. Bu sokaklarda bulunan binalarda açılan tüneller vasıtasıyla yer değiştiren terör örgütü üyelerince yaralıların bulunduğu iddia edilen binalara ulaşmaya çalışan güvenlik güçlerine ağır silahlarla yapılan saldırılarda birçok görevli yaralanmış ve birçoğu da şehit olmuştur (anlatılan olaylar ve kamu makamlarının yaralıların bulunduğu iddia edilen binalara ulaşma çabalarına dair ayrıntılı açıklamalar için bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 37, 41, 43, 45, 138, 273, 274, 310-318; Bostancı Sokak No: 23 adresinden güvenlik güçlerine yapılan roketatarlı saldırıya dair telsiz görüşmeleri için bkz. aynı karar § 57). Tanık F.M. tamamı terör örgütü üyesi olan şahıslarla birlikte bodrumda bulunduğu sırada güvenlik güçlerinin çağrısını duyup teslim olmak istediğini ancak diğer örgüt mensuplarınca engellenerek darbedildiğini beyan etmiştir.
38. Neticede somut başvuruda PKK terör örgütü adına güvenlik güçlerine karşı silahlı eylemlerde bulunan Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Azat Yılmaz, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın yaralı ve savunmasız bir durumda iken sağlık yardımı talep ettiklerine dair hiçbir delil olmadığı kanaatine varılmıştır. Bunun aksine bodrum katlarında yaralı sivil şahısların bulunduğu iddialarının terör örgütünce ortaya atıldığı, terör örgütünün bu iddialarla operasyonlarda yaralı sivillerin hedef alındığı algısı yaratarak kamuoyu desteği sağlamaya, sokağa çıkma yasağının kaldırılmasına, sivil halkın çatışma bölgesine girmesine ve çatışma bölgesindeki sivil halkın tahliyesinin önlenmesine çalıştığı, nihai amacının ise güvenlik güçlerinin operasyonları ile sıkıştırılan mensuplarının teslim olmalarını engelleyip yakalanmadan bölgeden çıkmalarını sağlamak olduğu değerlendirilmiştir.
39. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda gerekli tıbbi tedavinin sağlanmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Öldürmeme ve Etkili Soruşturma Yükümlülüklerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
40. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
41. Anayasa’nın 17. maddesi, 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder bir biçimde yaşamına son verildiğine ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde etkili bir ceza soruşturması yapılmasını gerektirir. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda bunların sorumlulukları altında meydana gelen ölümler için hesap vermelerini sağlamaktır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 54; Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 96-97). Dolayısıyla kolluk görevlilerinin güç kullanımları sonucu gerçekleştiği iddia edilen ölüm olaylarının ardından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmadan önce tüketilmesi gereken etkili başvuru yolu ceza soruşturması ve söz konusu olmuş ise ceza kovuşturmasıdır (Edip Cömert ve diğerleri, B. No: 2020/10681, 16/6/2022, § 88).
42. Mehmet Yavuzel ve Azat Yılmaz'ın ölümleriyle ilgili soruşturmalar sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir (bkz. §§ 13, 14). Dolayısıyla başvurucular Halil Yavuzel ve Emin Yılmaz'ın, yakınlarının ölümü nedeniyle yürütülen soruşturmalar sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara itiraz etmediği, böylece sorumluların hesap vermesi ve yaşam hakkının ihlalinden kaynaklanan zararların giderilmesi imkânı sağlayan bir başvuru yolunu kullanmayarak davalarını takip etmek için kendilerinden beklenen özeni göstermediği sonucuna varılmıştır.
43. Açıklanan gerekçelerle Halil Yavuzel ve Emin Yılmaz'ın yaşam hakkı bağlamında öldürmeme ve etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
44.Başvurucular Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak, Ayşe Erbek, Mehmet Salih Erbek, Hüsna Zilayaz, Rahmi Balıkesir, Hanifi İrmak ve Ferit Aktaş'ın açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkı bağlamında öldürmeme ve etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
c. Diğer Hak İhlali İddiaları
45. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilen gerekçelerle açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 384-395).
46. Kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların Gazal Kolanç ve diğerleri kararında belirtilen gerekçelerle başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 396-400).
C. Esas Bakımından Değerlendirme
9- Öldürmeme Yükümlülüğü
47. Yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü bakımından ihlal edildiğine yönelik iddialar incelenirken öncelikle belirlenmesi gereken husus, ölümün devlet görevlilerinin güç kullanımı sonucu meydana gelip gelmediğidir. Somut başvuruda bazı terör örgütü mensuplarının yaralı arkadaşlarının güvenlik güçlerince yakalanmalarını önlemek için arkadaşlarını infaz ettiğine, kaçarken C 3095 numaralı binayı ateşe verdiğine dair telsiz konuşmaları bulunmaktadır. Buna karşılık ceza soruşturmalarında ölümlerin güvenlik kuvvetlerinin güç kulanımı sonucu meydana geldiği kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi somut başvuruda ceza soruşturmaları sonucunda varılan Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın güvenlik güçlerince düzenlenen operasyon sırasında öldürüldüğü yönündeki kabul ve tespitlerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmadığı kanaatindedir.
48. Öldürme fiilinin devlet görevlileri tarafından gerçekleştirildiği belirlendikten sonra yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun olup olmadığı Anayasa'nın 13. ve 17. maddelerinde belirtilen ilkeler çerçevesinde ele alınmalıdır. Bu kapsamda devletin yaşam hakkına müdahalesinin Anayasa'ya uygun olabilmesi için sağlanması gereken ilk ölçüt müdahalenin kanuni bir dayanağının olmasıdır.
49. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında kolluk kuvvetlerinin güç ve silah kullanımını düzenleyen kuralları detaylı olarak incelemiş ve bu düzenlemelerin hangi görevlilerin hangi durumlarda ve ne ölçüde güç kullanacaklarını belirleyen, gücün kötüye kullanımını, keyfîliği önlemeye ve yaşam hakkına yapılan müdahalelerin asgari düzeyde tutulmasını sağlamaya yönelik yeterli ve açık kurallar içerdiğini, böylece kanunilik ölçütünü karşıladığını değerlendirmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 335-339). Somut başvuruda bu tespittten ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
50. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun sayılması için karşılanması gereken ikinci kriter, müdahalenin Anayasa'nın 17. maddesinin dördüncü fıkrasında sayılan istisnai durumlardan biri kapsamında gerçekleştirilmesidir.
51. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarda güvenlik güçlerinin güç kullanımının bu istisnai durumlardan meşru müdafaa kapsamında olduğu kabul edilmiştir. Başvuruya konu olayda meşru müdafaa şartlarının gerçekleştiğine dair kabul ceza soruşturmaları sonucunda elde edilen Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın öz yönetim ilanını takip eden sürecin başından sonuna kadar terör örgütünün Cizre ilçesindeki silahlı eylemlerine katıldıkları yönündeki delillere dayanmaktadır (özetlenen bu deliller ve Anayasa Mahkemesinin aynı yöndeki kabulü için bkz. §§ 12-14, 30-32). Bu delillerle birlikte belirtilen kişilerin cesetlerinin yoğun terör saldırılarının ve silahlı çatışmaların yaşandığı, girişleri terör örgütü mensuplarınca hendek ve barikatlarla kapatılan, patlayıcılarla tuzaklanan bir alanda otomatik silahlar, bunlara ait mühimmat ve el bombaları ile birlikte bulunması, bu kişilerin güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada ve meşru müdafaa şartları altında öldürüldüğüne dair güçlü bir kanaat oluşturmaktadır.
52.Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında PKK terör örgütünün şehir savaşı stratejisi kapsamında ateşli silahlar, roketatarlar ve patlayıcılar kullanarak gerçekleştirdiği, ülke topraklarının bir kısmını işgal amacı taşıyan, yüzlerce kişinin ölümü ve binlerce kişinin yaralanması ile sonuçlanan yaygın terör olaylarının ayaklanma olarak nitelendirilmesi gerektiğini açıklamıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 342). Dolayısıyla somut başvuruda Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın ölümleriyle sonuçlanan güç kullanımının güç kullanan güvenlik görevlilerinin kendilerinin ve başkalarının hayatını koruma amacı yanı sıra Anayasa'nın 17. maddesi anlamında bir ayaklanmanın bastırılması meşru amacına da matuf olduğu kanaatine varılmıştır.
53. Yaşam hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'ya uygun kabul edilebilmesi için sağlanması gereken son kriter, müdahalenin Anayasa'nın 13. maddesi anlamında ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gereğidir. Yaşam hakkı söz konusu olduğunda ölçülülük kriteri diğer haklarda yapılan incelemeye nazaran daha sert bir teste tabi tutulmalıdır. Bir başka deyişle devlet görevlilerinin ölümle neticelenen güç kullanımlarının somut olayın şartlarında ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı ve gerçekleştirilmek istenen meşru amaca ulaşmak için mutlak zorunlu olduğu ortaya konulmalıdır.
54.Toprak bütünlüğünü ve vatandaşlarının yaşamlarını korumanın devletin temel varlık nedenlerinden biri olduğu izahtan varestedir. Somut başvurudaki gibi silahlı ayaklanma ve devletin topraklarından bir kısmını işgal etme girişiminde bulunulduğu bir olayda kamu otoritesinin geri çekilme veya eylemden kaçma gibi bir zorunluluğu olduğu kabul edilemez. Bilakis böyle bir durum eldeki bütün imkânlarla harekete geçerek mevcut silahlı ayaklanmayı hukuka uygun bir şekilde bastırmak için eylemde bulunmayı gerektirir. Zira aksi tutum devletin, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruma yönündeki pozitif yükümlülüğünün ihlali anlamına gelebilecektir. Dolayısıyla somut başvuruya konu vahim terör olaylarının önlenmesi ve ayaklanmanın bastırılması için ölümcül güç kullanılmasının elverişli bir yol olmadığı söylenemez.
55. Anayasa Mahkemesi Gazal Kolanç ve diğerleri kararında Cizre'de düzenlenen güvenlik operasyonu öncesi hazırlanan harekât planını ayrıntılı bir şekilde değerlendirerek silahlı ayaklanmanın bastırılması meşru amacıyla yürütülen operasyonun somut olayın koşullarında mutlak zorunluluk ve orantılılık ilkelerine uygun olarak ve can kayıplarının en aza indirilmesi için gerekli özen gösterilerek planlandığı sonucuna varmıştır (Gazal Kolanç ve diğerleri, §§ 350-356). Aynı operasyon kapsamında gerçekleşen somut başvuruya konu olaylar bakımından farklı değerlendirme yapılmasını gerektirir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
56. PKK terör örgütünün kendi ifadesiyle öz yönetim ilanını takip eden süreçte Cizre'de yaşanan terör hadiselerinin iki temel özelliği bulunmaktadır: Bunlardan birincisi yaşanan çatışmaların süreklilik arz etmesidir. Yoğunluğu zaman zaman artıp azalsa da yaşanan çatışmalar hiçbir zaman kesintiye uğramamış, güvenlik güçlerinin hendek ve barikatlarla kapatılan alanlara her müdahalesine terör saldırısı ile karşılık verilmiştir. Terör olaylarının ikinci özelliği ise saldırıların öngörülemez olmasıdır. Terör örgütü üyelerinin hendek ve barikatlarla kapatılan cadde ve sokaklarda, ayrıca buralardaki tünellerle birbirine bağlı binalar arasında sürekli hareket hâlinde olmaları, bazı çatışmaların sivillerin bulunması muhtemel mahallerde gerçekleşmesi nedeniyle potansiyel saldırının nereden geleceği, hangi şiddette olacağı ve ne zaman başlayacağının güvenlik güçlerince önceden bilinmesi neredeyse imkânsızdır. Bu durum; karşılık verilecek silahların türü, karşılığın derecesi, başka bir deyişle kullanılacak gücün orantılılığı bakımından isabetli bir muhakemeyi de önemli ölçüde engellemektedir (Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], §§ 359 ve 366).
57. Bu koşulları gözönünde bulundurmaksızın güvenlik güçlerinin operasyonlarda hangi araç ve silahları kullanabilecekleri konusunda bir değerlendirme yapmak ya da hangi araç ve silahların kullanılacağını kamu makamlarına dikte etmek güvenlik güçlerine, kendilerinin ve üçüncü kişilerin yaşamlarını tehlikeye sokacak şekilde gerçekçi olmayan bir sorumluluk yüklemek anlamına gelecektir. Son derece karmaşık ve zor koşullar altında gerçekleştirilen güvenlik operasyonlarında yöntem ve araçların seçimi konusunda operasyonu icra eden kamu makamlarının takdir hakları olduğu kuşkusuzdur.
58. Başvuru dosyasındaki delillere göre PKK terör örgütü adına güvenlik güçlerine karşı silahlı faaliyet yürüten Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak, öz yönetim ilanını takip eden yaklaşık altı aylık sürede güvenlik güçlerine teslim olmayı hiç düşünmeden, girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, üzerinde çok sayıda tuzaklanmış el yapımı patlayıcı madde ve el bombası bulunan, yoğun çatışmaların devam ettiği Cudi Mahallesi'ne gelmiş ve silahlı faaliyetlerine devam etmiştir.
59. Somut başvuruya konu olayda çatışma bölgesindeki kalabalık terörist gruplar; güvenlik güçlerine keskin nişancı tüfekleri, otomatik tüfekler, el bombaları, patlayıcılar ve roketatarlar kullanarak kesintisiz ve öngörülemez saldırılar düzenlemektedir. Bu saldırılarda binalar arasında terör örgütü üyelerince açılan tüneller vasıtasıyla eleman ve mühimmat transferi yapılmaktadır. Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın cesetlerinin bulunduğu binalardan (C 3095 ve C 3158) güvenlik güçlerine roketatar, otomatik silahlar ve el bombası kullanılarak saldırılar düzenlenmiştir. Bu binalarda bulunan terör örgütü mensuplarına yönelik "Teslim ol." çağrılarına ateş açılarak karşılık verilmiştir. Belirtilen terör saldırılarında güvenlik güçlerinden yaralanan ve şehit olanlar bulunmaktadır. Dolayısıyla güvenlik güçlerinin bu binalardaki terör örgütü üyelerinin teslim olma iradelerinin olmadığını ve ağır silahlarla gerçekleştirdikleri saldırılarına devam edeceklerini değerlendirmeleri son derece tabiidir (terör saldırılarında Cizre'de 66 güvenlik görevlisi şehit olmuş ve 428 görevli yaralanmıştır bkz. Gazal Kolanç ve diğerleri, § 272; C 3095 sayılı binadan roketatarla gerçekleştirilen terör saldırısı ile güvenlik güçlerinin ölüm ve yaralanmalarına neden olan diğer terör saldırıları ile ilgili bilgiler için ayrıca bkz. anılan karar §§ 57-59).
60.Bu açıklamalar ışığında somut başvuruya konu olayda silahlı bir ayaklanma kapsamında ağır silahlar kullanılarak gerçekleştirilen kesintisiz ve öngörülemez nitelikteki ölümcül terör saldırılarına karşı güvenlik güçlerince ölümcül güç kullanılarak mukabele edilmesinin silahlı ayaklanmayı bastırmak, güvenlik güçleri ve diğer kişilerin yaşamları bakımından ortaya çıkan tehlikeyi bertaraf etmek için orantılı bir müdahale olduğu, somut olayın açıklanan koşulları altında güvenlik güçlerinin kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma ve silahlı ayaklanmayı bastırma meşru amaçlarına daha hafif bir sınırlama ile ulaşmalarının mümkün olmadığı, dolayısıyla ölümcül güç kullanmalarının mutlak zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır.
61. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda öldürmeme yükümlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
2. Yaşam Hakkının Usul Boyutu
62. Kamu görevlilerinin güç kullanımı neticesi ölüm olayının meydana geldiği durumlarda kamu makamlarının bu ölüm olayıyla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütme yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. Bu yükümlülük yaşam hakkı bağlamında usul yükümlülüğü olarak adlandırılmaktadır. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin güç kullanımları sonucu meydana gelen ölümlerle ilgili ceza soruşturmalarının etkili olduğunun kabul edilebilmesi için olması gereken nitelikleri birçok kararında ayrıntılı olarak açıklamıştır (etkili soruşturma yükümlülüğünde benimsenen temel ilkeler içinpek çok karar arasından bkz. Cemil Danışman,§§ 95-100; Gazal Kolanç ve diğerleri, § 369).
63. Somut başvuruya konu olaylarda kamu makamlarının terörle mücadele operasyonlarında yaşanan çatışmalarda ölen kişiler olduğunu tespit etmesinin ardından kendiliklerinden harekete geçerek ceza soruşturması başlattıkları anlaşılmıştır. Derhâl başlatılan bu soruşturmalar, olayların karmaşık yapısı, olay tarihinde bölgedeki genel durum ve delil toplanmasındaki güçlükler dikkate alındığında makul bir sürede tamamlanmıştır. Başvurucular, yakınlarının ölümü nedeniyle başlatılan soruşturmalarda belge örneklerine erişebilmiş; kendilerini avukatla temsil ettirmiş ve kararlara itiraz haklarını kullanmıştır. Dolayısıyla somut başvuruya konu ceza soruşturmalarında resmî bir soruşturmanın resen başlatılması, soruşturmaların makul bir süratle yürütülüp tamamlanması, başvurucuların soruşturma işlemlerine katılımlarının sağlanması ve soruşturmanın gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması koşullarının yerine getirildiği değerlendirilmiştir.
64. Anayasa Mahkemesi, Gazal Kolanç ve diğerleri kararında soruşturmanın bağımsız kişilerce yürütülmesi kriterinin hiçbir şekilde Cumhuriyet savcılarının ağır silahlarla çatışmaların devam ettiği bir bölgeye bizzat giderek delilleri tespit etmeleri gerektiği şeklinde yorumlanamayacağını belirtmiştir (Gazal Kolanç ve diğerleri, § 373). Somut başvuruya konu soruşturmalarda arama kararlarının terörle mücadele operasyonlarına katılmayan adli kolluk birimlerince talep edildiği ve karar gereğinin uzman Olay Yeri İnceleme görevlilerince yerine getirildiği anlaşılmıştır. Buna ek olarak adli kolluk görevlileri, daha sonra tutanağa bağladıkları tüm işlemleri video ve fotoğraflarla kaydederek soruşturmayı yürütmekle görevli Cumhuriyet savcılarının incelemesine imkân sağlamıştır. Soruşturmalar için kritik önemdeki ölü muayene ve otopsi işlemleri ise Cumhuriyet savcılarının bizzat katılımıyla yapılmıştır. Dolayısıyla somut olayda etkili soruşturma yükümlülüğü kapsamında soruşturmanın bağımsızlığının zedelenmemesi için imkânlar dâhilinde tüm tedbirlerin alındığı kanaatine varılmıştır.
65. Başvurucuların soruşturmanın yeterli olmadığı yönündeki diğer iddiaları olayda sorumluluğu olduğu iddia edilen kamu görevlilerinin ifadelerinin alınmamasına ilişkindir. Soruşturmanın amacı, somut olayın ne şekilde gerçekleştiğini ortaya çıkarmak ve böylece kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında meşru olup olmadığını belirleyerek yaşam hakkını koruyan hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almaktır. Dolayısıyla ifade alma işlemi her soruşturmada yerine getirilmesi gereken otomatik bir zorunluluk olarak kabul edilemez. Bilakis ifade alma da dâhil herhangi bir soruşturma işleminin yerine getirilmemesi ancak bu belirtilen amaç doğrultusunda faydalı olacaksa etkili soruşturma yükümlülüğüne aykırılık oluşturabilir. Nitekim yaşam hakkının maddi boyutu bakımından ihlal edildiği iddiaları incelenirken açıklandığı üzere başvuru dosyasındaki deliller; Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın Cizre'deki silahlı terör eylemlerinde yer aldıklarını ve son olarak eylemlerine devam etmek üzere girişleri barikat ve hendeklerle kapatılmış olan, yoğun silahlı çatışmaların devam ettiği bir bölgede bulunan C-3095 ve C-3158 numaralı binaların olduğu alana geldiklerini, belirtilen kişilerin cesetlerinin bulunduğu bu binalardan güvenlik güçlerine ağır silahlarla terör saldırıları yapıldığını göstermektedir (bkz. §§ 37-51). Bu tespitlere ve soruşturmalarda ulaşılan benzer sonuçlara göre toplanan deliller olayın koşullarında maddi gerçeği ortaya çıkarmış ve kullanılan gücün Anayasa'nın 17. maddesi anlamında mutlak zorunlu ve orantılı olduğunu göstermiştir. Bu nedenle soruşturma açısından kritik önemi olan delillerin somut olayın koşullarında özen yükümlülüğüne uygun olarak toplandığı, çatışmalara katılan görevlilerin ifadelerinin alınmamasının ise etkili soruşturma yükümlülüğü ile ulaşılmak istenen amaç bakımından yerine getirilmesi gereken zorunlu ve faydalı bir delil toplama işlemi olmadığı kanaatine varılmıştır
66.Bu açıklamalar ışığında Rohat Aktaş, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak ve Sultan İrmak'ın ölümleriyle ilgili soruşturmaların yeterli olduğu ve soruşturmalar neticesinde verilen kararların eldeki delillerin kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olduğu sonucuna varılmıştır.
67. Açıklanan gerekçelerle somut başvuruda yaşam hakkının usul yükümlülüğü bakımından ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
B. Başvurucular Sercan Uğur, Murat Aslan ve Faik Özkan'ın bireysel başvurularının REDDİNE,
C. Başvurucu Salih Zilayaz'ın bireysel başvurusunun DÜŞMESİNE,
D. 1. Başvurucular Feride Yıldız ve İzzettin Yıldız'ın bireysel başvurularının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Başvurucular Mehmet Yavuzel, Rohat Aktaş, Azat Yılmaz, Abdullah Zilayaz, Muharrem Erbek, İslam Balıkesir, Mahmuttin Duymak, Sultan İrmak, Halil Yavuzel, Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak, Ayşe Erbek, Mehmet Salih Erbek, Emin Yılmaz, Hüsna Zilayaz, Rahmi Balıkesir, Hanifi İrmak ve Ferit Aktaş'ın sağlık yardımı sağlanmamasından dolayı yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular Halil Yavuzel ve Emin Yılmaz'ın yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü ile usul boyutu bakımından ihlal edildiğine ilişkin iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
4. Başvurucular Halil Yavuzel, Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak, Ayşe Erbek, Mehmet Salih Erbek, Emin Yılmaz, Hüsna Zilayaz, Rahmi Balıkesir, Hanifi İrmak ve Ferit Aktaş'ın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı ile bireysel başvuru haklarının ihlal edildiğine ilişkin iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
5. Başvurucular Halil Yavuzel, Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak, Ayşe Erbek, Mehmet Salih Erbek, Emin Yılmaz, Hüsna Zilayaz, Rahmi Balıkesir, Hanifi İrmak ve Ferit Aktaş'ın kötü muamele yasağı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
6. Başvurucular Lütfiye Duymak, Fırat Duymak, Aram Tekoşer Duymak, Bedirhan Duymak, Ayşe Erbek, Mehmet Salih Erbek, Hüsna Zilayaz, Rahmi Balıkesir, Hanifi İrmak ve Ferit Aktaş'ın yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü ile usul boyutu bakımından ihlal edildiğine ilişkin iddialarının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
E. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğü ile usul boyutu bakımından İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
F. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucuların yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMALARINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.